Yazar "Özaydoğdu, Necdet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Atriyal fibrilasyonlu hastaların kriyobalon ablasyon yöntemi ile tedavisi sonuçları: Tek merkez deneyimi(Modestum Publishing Ltd., 2014) Aydın, Mesut; Polat, Nihat; Yüksel, Murat; Özaydoğdu, Necdet; İslamoğlu, YahyaAmaç: Atriyal fibrilasyon (AF) klinik pratikte en sık karşılaşılan aritmi olmakla beraber inmenin en önemli nedenidir. Atriyal fibrilasyon morbiditeyi ve mortaliteyi artırmaktadır. Kriyoablasyon tedavisi günümüzde bütün dünyada yaygın bir şekilde etkin ve güvenli bir şekilde yapılmaktadır. Bu yazıda kriyoablasyon tedavisi yaptığımız hastaların klinik sonuçları tartışıldı.Yöntemler: Haziran 2012 ve Mart 2014 tarihleri arasında kriyoablasyon tedavisi uygulanmış paroksismal AF'li hastalar çalışmaya dahil edildi. Hasta dosyalarındaki veriler retrospektif olarak incelendi. Telefonla ulaşılan hastalar semptomlar açısından sorgulandı.Bulgular: Çalışmada 12 hasta değerlendirildi. Hastaların %50'si kadındı. Yaş ortalaması 48 ± 15 yıl idi. Kriyoablasyon akut işlem başarısı %100 idi. İşlem sırasında komplikasyon olarak sadece bir hastada geçici sağ taraf frenik sinir hasarı gelişti ve işleme son verildi. Bir hastamızda 4. ay takibinde 10 dakika süren AF atağı gelişti. Sonuç: Bu çalışma ile literatür ile uyumlu olarak paroksismal atriyal fibrilasyonlu hastalarda kriyoablasyon tedavisi ile güvenli ve etkin bir şekilde semptomlardaki iyileşme gösterilmiştir.Öğe Biyokimyasal ve hematolojik parametrelerin arteryel kan basıncının sirkadyen ritmi ile ilişkisinin değerlendirilmesi(2015) Özaydoğdu, NecdetGiriş ve amaç Hipertansiyon (HT) yaygın olarak görülen bir kronik hastalık olup inme, kardiyovasküler hastalıklar, böbrek hastalıkları ve diğer vasküler hastalıklar için önemli bir risk faktö¬rüdür. Kan basıncının (KB) en yük¬sek değerlere sabah saatlerinde ulaştığı, gün içinde yavaş bir azalma gösterdiği ve gece saatlerinde en düşük de¬ğerlerde seyrettiği bilinmektedir. Non-dipper hi¬pertansiyonun(NDHT) kardiyovasküler mortalite ve morbiditenin öngörülmesinde prediktif bir değeri olduğu önceki çalışmalarda gösterilmiştir. Biz bu çalışmada kan basıncı sirkadyen ritminin hematolojik, biyokimyasal ve hormonal parametreleri ile olan ilişkisini araştırmayı amaçladık. Materyal-metod Ocak 2013-Şubat 2014 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji polikliniğine başvuran ve/veya kliniğinde yatan 18 yaş üstü ve 24 saatlik ambulatuvar kan basıncı ölçümü yapılmış hastalar bu retrospektif çalışmaya dahil edildi. Esansiyel HT'u olan103 hasta ve HT tanısı dışlanmış 53 kişi kontrol grubunu oluşturdu. Hasta grubu daha sonra AKBİ verilerine göre iki gruba kategorize edildi: NDHT ve dipper HT (DHT) grubu. NDHT, DHT ve kontrol grubundan oluşan çalışma popülasyonu hematolojik, biyokimyasal ve hormonal parametreler bakımından karşılaştırıldı. Bulgular Çalışmaya alınan toplam 156 bireyden 52'si NDHT grubunu, 51'i DHT grubunu ve 53'ü de kontrol grubunu oluşturdu. Gruplar yaş, cinsiyet, vücut kitle indexi, sigara içimi, hiperlipidemi, biyokimyasal parametreler bakımından benzerdi. NDHT grubunun 24 saatlik ortalama ve gece saatlerindeki ortalama sistolik ve diastolik KB değerleri, DHT grubuna göre anlamlı olarak daha yüksekti (her ikisi için de p <0,001). Gündüz ortalama sistolik ve diastolik KB değerleri ise hasta grupları arasında benzerdi (sırasıyla p = 0,064 ve p=0,164).Hematolojik parametrelerden ortalama nötrofil lenfosit oranı (NLO), platelet lenfosit oranı (PLO) ve ortalama trombosit hacmi (MPV) değerleri çalışma grupları arasında anlamlı farklılık gösteriyordu. NDHT hasta grubunda DHT ve kontrol grubuna göre ortalama NLO, PLO ve MPV değerleri daha yüksek bulundu (DHT için p = 0,010; p= 0,005 ve p= 0,036; kontrol grubu için sırasıyla p<0,001 , p<0,001 ve p=0,032) DHT grubunun ortalama MPV değeri kontrol grubundan daha yüksek (p=0,045) iken ortalama NLO ve PLO değerleri kontrol grubununkilere benzerdi (p=0,340, ve p= 0,650). NDHT grubunun DHT ye göre ortalama HT tanı süresi daha uzundu ve interventriküler septum (IVS) kalınlığı daha fazlaydı (sırasıyla p=0,023 ve p=0,032). Logistic regresyon analizinde, IVS (odds oranı:1,453; güven aralığı:1,066-1,978; p =0,026) ve MPV (odds oranı:1,472 güven aralığı 1,008-2,150; p =0,045) değerleri NDHT için bağımsız birer prediktör olarak bulundu. ROC analizinde 8,18 fl'nin üzerindeki MPV değerinin %69 sensitivite ve %65 spesifite ile NDHT'yi öngördürdüğü tespit edildi. Tartışma Yüksek MPV, NLO ve PLO değerleri NDHT hastalarının inflamatuvar süreçle daha yakın bir ilişki içinde olduğunu düşündürmektedir. Uzun süren HT varlığı, gece KB düşüşünün olmaması ve gün içerisinde KB kontrolünün efektif sağlanamaması vasküler yatağın daha fazla yüksek KB'na maruz kalmasına inflamatuvar sürecin hızlanmasına neden olduğu düşünülmektedir. Bu çalışma sonucunda NDHT'lu hastaların DHT'lu hastalara göre daha yüksek NLO, PLO, MPV ve IVS kalınlığı değerlerine sahip olduğunu, ayrıca IVS kalınlığı ve MPV'nin NDHT için bağımsız öngördürücü değere sahip olduğunu belirledik. Sonuç Bizim sonuçlarımız, kardiyovasküler ve serebrovasküler morbi-mortalitenin inflamatuar belirteçlerinin NDHT'lu hastalarda artmış olduğunu desteklemektedir. Anahtar kelimeler: Nondipper hipertansiyon, hematolojik parametreler,NLO, PLO, MPVÖğe Distribution of Accessory Pathways in Atrioventricular Reentrant Tachycardia in Southeast Anatolian Region of Turkey(2015) İslamoğlu, Yahya; Özaydoğdu, Necdet; Polat, Nihat; Akıl, Mehmet Ata; Aydın, Mesut; Aktan, Adem; Acet, HalitAmaç: Güneydoğu Anadolu bölgesinde atriyoventriküler reentran taşikardilerdeki (AVRT) aksesuar yolları değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: Çalışma retrospektif kesitsel olarak yapıldı. Haziran 2012- Temmuz 2014 tarihleri arasında ardışık olarak AVRT nedeniyle ablasyon tedavisi yapılan hastaları çalışmaya dahil ettik. Bütün hastalar elektrofizyoloji laboratuvarına sedasyon yapılmadan alındı. 3 diyagnostik kateter kullanılarak elektrofizyolojik çalışma yapıldı. Koroner sinüse diyagnostik kateter yerleştirildi. Aksesuar yol tespit edildiğinde radyofrekans enerji kullanılarak tedavi yapıldı. Aksesuar yolların lokalizasyonu floroskopik olarak sol ön oblik pozisyonda belirlendi. Bulgular: Çalışmaya 64 AVRTli hasta dahil edildi (%63 kadın, yaş ortalaması 34±14). Atriyoventriküler reentran taşikardili hastaların 20 (%31)si gizli AVRT, 44 (%63)ü WPW sendromu olduğu saptandı. Aksesuar yolların bulunduğu yerlerin sol serbest duvar %59, posteroseptum %34, sağ serbest duvar %6 ve anteroseptum %3 olarak saptadık. Aksesuar yollar karşılaştırıldı. Gruplar arasında istatistiksel olarak herhangi bir fark yoktu. Sonuç: Aksesuar yolların bulunduğu bölgelerin dağılımı literatür ile benzer bulundu. Atriyoventriküler reentran taşikardiler arasında herhangi bir fark olmadığını belirlendi.Öğe Erişkinlerde sekundum atriyal septal defektlerin balon ölçümü yapılmadan perkütan yolla kapatılması: Üçüncü basamak bir merkezin deneyimi(Modestum Publishing Ltd., 2013) Kaya, Hasan; Ertaş, Faruk; Yıldız, Abdulkadir; Oylumlu, Mustafa; Polat, Nihat; Özaydoğdu, Necdet; Alan, Sait; Ülgen, Mehmet SıddıkAmaç: Bu çalışmada erişkinlerde sekundum atriyal septal defektlerin (ASD) perkütan yolla kapatılması işlemindeki klinik deneyimlerimiz ve erken dönem sonuçlarımızı değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: Kliniğimizde Ocak 2010-Ekim 2012 tarihleri arasında sekundum ASD tanısı ile perkütan kapatma işlemi uygulanan 49’u kadın 22’si erkek toplam 71 hasta (ortalama yaşı 35±14 yıl) çalışmaya dâhil edildi. Hastalara sedoanaljezi eşliğinde ve balon ölçümü işlemi uygulanmadan perkütan ASD kapatma işlemi uygulandı. Hastaların klinik özellikleri, yapılan perkütan kapatma girişimlerinin özellikleri, gelişen komplikasyonlar ve erken dönem sonuçları değerlendirildi. Bulgular: Transözofageal ekokardiyografik incelemede hastaların ASD çapı 19,8±6,4 mm olarak ölçüldü. Bu hastalarda kullanılan kapatma cihazı çapı ortalaması 24,7±6,7 mm olarak saptandı. Toplam 71 hastadan 67’sinde (%94) işlem başarılı oldu. Dört hastada işlem başarısız olarak kabul edilerek cerrahi tedavi kararı alındı. İşlem sırasında bir hastada geçici 2. derece AV blok gelişirken başka bir hastada ise cihaz üzerinde trombüs gelişimi izlendi. Üç hastada birinci gün kontrollerinde rezidü ASD geçişi izlendi. Ortalama 13±8 ay (1-31) boyunca izlenen hastalarda rezidü geçiş, aritmi ve embolik komplikasyonlar izlenmedi. Sonuç: Perkütan ASD kapatma işlemi deneyimli merkezlerde yüksek başarı ve düşük komplikasyon oranları ile etkin ve güvenli bir tedavi yaklaşımıdır.Öğe İnfektif endokarditin klinik sonuçları üzerine hematolojik ve biyokimyasal parametrelerin etkisi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) İslamoğlu, Yahya; Büyükkaya, Eyüp; Kaya, Zekeriya; Aksakal, Enbiya; Kalkan, Kamuran; Özaydoğdu, Necdet; Sümbül, Sümen; Soydinç, SerdarAmaç: Çalışmamızda İnfektif endokarditli (İE) hastalarda hematolojik parametrelerdeki değişiklikleri ve bu değişikliklerin komplikasyon ve mortalite oranları ile ilişkisini araştırmayı amaçladık. Gereç ve yöntem: Dicle Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi ve Harran Üniversitesi Tıp Fakültelerinin kardiyoloji bölümlerinde İE tanısı ile Haziran 2007 den Haziran 2011 tarihleri arasında yatırılan 44 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. İE tanısında Duke kriterleri esas alındı. Hematolojik ve biyokimyasal parametreler kaydedildi. Bulgular: Yaşayan hastalar ile karşılaştırıldığında, İE bağlı ölen hastalarda ortalama yaş, beyaz küre sayısı, nötrofil sayısı, ortalama trombosit hacmi ve komplikasyon oranı daha yüksek bulundu (sırasıyla, p <0.004, p <0.05, p <0.03, p <0.05, p <0.01, p <0.004). Ancak trombosit sayısı daha düşüktü (p <0.05). Bununla birlikte komplikasyon gelişen hastalar ile komplikasyon gelişmeyen hastalar karşılaştırıldığında laboratuar bulguları açısından gruplar arasında fark yoktu (p>0.05). Sonuç: İnfektif endokarditde yaş, ortalama trombosit hacmi ve komplikasyon varlığı mortalite için risk faktörleri olarak kullanılabilir. Ayrıca kan kültüründe S.aureus üremesi yüksek komplikasyon oranları ile ilişkilidir.Öğe Karotis artere stent yerleştirme: Tek merkez deneyimi ve klinik sonuçları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Polat, Nihat; Akıl, Eşref; Çil, Habib; Özaydoğdu, Necdet; Akıl, Mehmet Ata; Çaylı, MuratAmaç: Bu çalışmada kliniğimize başvuran, karotis arter hastalığı tanısı almış ve karotis arter stentleme (KAS) ile revaskülarize edilen hastaların özelliklerini ve orta vadeli klinik sonuçlarını sunmayı amaçladık. Yöntemler: Tek merkezli, geriye dönük Mayıs 2012- Mayıs 2014 tarihleri arasında karotis artere müdahale gerekliliği olan ve KAS işlemini kabul eden hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastanın klinik özellikleri ve işlem ile ilgili verileri hasta dosyaları taranarak elde edildi. Daha sonra taburculuk sonrası hastanın yaşayıp yaşamadığı ve işlem sonrası yeni inme geçirip geçirmediği hastane kayıtlarından ve/veya telefon ile öğrenildi. Bulgular: Dahil edilme kriterlerini sağlayan 26 hasta çalışmaya alındı. Hastaların %69’u bayan olup, yaş ortalaması 66±9 yıl saptandı. Hastaların %73’ü semptomatik olup, %73’ünde hipertansiyon, %27’sinde diabetes mellitus, %39’unda hiperlipidemi, % 69’unda koroner arter hastalığı ve %31’inde aktif sigara içiciliği mevcuttu. Bütün hastalarda self ekspandable stent ve distal emboli koruyucu cihaz kullanıldı. İşlem ile ilişkili olarak 18 hastaya sol, 6 hastaya sağ ve 2 hastaya ayrı seanslarda iki taraflı olmak üzere 26 hastaya toplamda 28 başarılı KAS işlemi yapıldı. Sadece 1 hastaya rezidü darlık nedeniyle ikinci stent yerleştirme ihtiyacı oldu. İşlemle ilişkili sadece 1 hastada 24 saate tamamen düzelen hava embolisine bağlı güç kaybı oldu. Hastalar tekrarlayan inme ve ölüm açısından 11,5±8 (en az 2-en çok 27, median 10) ay takip edildi. Takip süresince hiçbir hastada tekrarlayan inme ve trans iskemik atak saptanmadı. Sadece 1 hastada 8 ay sonra ölüm gözlendi. Sonuç: Deneyimli merkezlerde KAS başarılı bir şekilde uygulanmakta olup komplikasyon riski oldukça düşüktür. KAS’ın orta vadeli klinik sonuçları oldukça yüz güldürücüdür.Öğe The utility of the TIMI risk index on admission for predicting angiographic no-reflow after primary percutaneous coronary intervention in patients with STEMI(TÜBİTAK, 2016) Acet, Halit; Ertaş, Faruk; Akıl, Mehmet Ata; Bilik, Mehmet Zihni; Aydın, Mesut; Polat, Nihat; Yıldız, Abdulkadir; Yüksel, Murat; Çiftçi, Leyla; Özaydoğdu, Necdet; Özbek, Mehmet; Alan, Sait; Toprak, NizamettinBackground/aim: The thrombolysis in myocardial infarction (TIMI) risk score (TRS), and the TIMI risk index (TRI) have been reported in coronary artery disease patients. We investigated whether admission TRI is associated with no-reflow (NRF) in patients undergoing primary percutaneous coronary intervention (p-PCI). Materials and methods: ST-segment elevation myocardial infarction (STEMI) patients treated with p-PCI were included in the study. TRI was calculated on admission using specified variables. We defined the angiographic NRF phenomenon as a coronary TIMI flow grade of ≤2 after the vessel was recanalized or a TIMI flow grade of 3 together with a final myocardial blush grade (MBG) of <2 in a manner as described in previous studies. Results: A total of 371 patients (aged 62 ± 14 years; 73/27 men to women ratio) who underwent p-PCI were enrolled in the study. In terms of age, NRF patients were older than reflow patients (P < 0.017 for MBG). Killip class III-IV designations were more common in NRF patients (P = 0.029 for MBG). TRI (P = 0.014 for MBG) values were significantly greater in the NRF group. TRI was an independent predictor of NRF according to MBG flow (P = 0.003, B = –0.035, Exp B = 0966, 95% CI, 0.944–0.988). Conclusion: Admission TRI may predict the development of NRF phenomenon after p-PCI in patients with acute STEMI.