Yazar "Çevik, Mehmet Uğur" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Cerebrospinal fluid levels of sortilin-1, lipocalin-2, autotaxin, decorin and interleukin-33 in patients with idiopathic intracranial hypertension(Associacao Arquivos de Neuro-Psiquiatria, 2022) Dündar, Ahmet; Arıkanoğlu, Adalet; Özdemir, Hasan Hüseyin; Aslanhan, Hamza; Çevik, Mehmet UğurBackground Idiopathic intracranial hypertension (IIH) is characterized by increased cerebrospinal fluid (CSF) pressure of unknown cause. It has been suggested that the inflammatory process plays a role in the pathophysiology of the disease. Sortilin-1, lipocalin-2, autotaxin, decorin, and interleukin-33 (IL-33) are among the factors involved in inflammatory processes. Objective To investigate the CSF levels of sortilin-1, lipocalin-2, autotaxin, decorin, and IL-33 in patients with IIH. Methods A total of 24 IIH patients and 21 healthy controls were included in the study. Demographic characteristics of the patients and of the control group as well as CSF pressures were evaluated. Sortilin-1, lipocalin-2, autotaxin, decorin and IL-33 levels in the CSF were measured. Results The CSF levels lipocalin-2, sortilin-1, autotaxin, IL-33 and CSF pressure were significantly higher in the patients group compared with the control group (p < 0.001). Decorin levels were reduced in patients (p < 0.05). There was no correlation between the autotaxin and IL-33 levels and age, gender, CSF pressure, and body mass index. The results of our study showed that inflammatory activation plays an important role in the development of the pathophysiology of IIH. In addition, the fact that the markers used in our study have never been studied in the etiopathogenesis of IIH is important in explaining the molecular mechanism of this disease. Conclusion Studies are needed to evaluate the role of these cytokines in the pathophysiology of the disease. It is necessary to evaluate the effects of these molecules on this process.Öğe Epilepsili hastalarda serum paraoksonaz-1 aktivitesi ve malondialdehit düzeyleri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Çevik, Mehmet Uğur; Varol, Sefer; Yücel, Yavuz; Akıl, Eşref; Çelepkolu, Tahsin; Arıkanoğlu, Adalet; Yüksel, Hatice; Aluçlu, Mehmet UfukAmaç: Amacımız epilepsili hastalarda serumda antioksidan olarak paraoksonaz-1 (PON-1) aktivitesi ve malondialdehit (MDA) (oksidatif stres parametresi) düzeylerini değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Çalışmaya kırk beş epilepsi hastası alındı ve kontrol sağlıklı 45 kişi ile karşılaştırıldı. Serum MDA düzeyleri ve PON-1 aktiviteleri sırasıyla Ohkawa ve Eckerson metodları ile ölçüldü. Bulgular: Serum MDA seviyeleri hasta grubunda (3,97±0,71 nmol/mL) kontol grubuna (3,52±0,95 nmol/mL) göre anlamlı yüksek (p = 0,015) iken, PON-1 aktiviteleri hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı düşük bulundu (45,17±29,70 U/L ve 66,50±46,15 U/L, p= 0,011). Sonuç: Epilepside reaktif oksijen türlerinin seviyelerinin artması oksidatif stresin bir sonucu olabilir. Bu sebeple antioksidan olarak PON-1 aktivitesi azalırken, MDA düzeyleri artabilir.Öğe Evaluation of serum adipocytokine and interleukin-18 levels in patients with epilepsy(2023) Kılınç, Derya; Jafar, Vugar; Ayan, Orhan; Çevik, Mehmet Uğur; Aslanhan, Hamza; Dündar, Ahmet; Yılmaz, AhmetObjective: Epilepsy is a neurological disease characterized by recurrent seizures. The underlying pathophysiological mechanisms in epilepsy are not fully known. Our aim is to investigate the relationship between serum adipocytokine and interleukin (IL)-18 levels in epilepsy patients receiving and not receiving antiepileptic therapy. Method: Our study was established as three groups. I: Epilepsy patients receiving antiepileptic therapy (n=30), II: Newly diagnosed epilepsy patients (n=30) and III: Control group (n=30). Serum adipocytokine and IL-18 levels were measured by enzyme-linked immunoassorbent assay method. Results: It was determined that serum adipocytokine and IL-18 levels were increased in epilepsy patients who received topiramate treatment and did not receive antiepileptic therapy compared to the control group. Serum glucose, total protein, cholesterol and albumin concentrations of patients who received antiepileptic treatment were decreased compared to the control group (p0.05). It was found that the body mass index (BMI) ratio of epilepsy patients who received antiepileptic treatment decreased and was significant compared to the control group and the group that did not receive treatment (pÖğe Increased visinin-like protein-1, YKL-40, lipocalin-2, and IL-23 levels in patients with migraine(Taylor and Francis Ltd., 2023) Dündar, Ahmet; Cafer, Vugar; Aslanhan, Hamza; Özdemir, Hasan Hüseyin; Yılmaz, Ahmet; Çevik, Mehmet UğurBackground: Migraine is a type of primary headache caused by changes in the trigeminal system and has been reported to be associated with neurovascular inflammation of cerebral and extracerebral vessels.Objective: It is known that inflammation is an important process in the pathogenesis of migraine. It has been shown that the molecules of visinin-like protein 1 (Vilip-1), YKL-40, lipocalin-2 and interleukin (IL)-23 play a role in the inflammatory process. Our aim is to investigate the role of this molecule in the metabolic pathway of migraine disease.Methods: Fifty migraine patients with and without aura in the interictal period were included in the study. Vilip-1, YKL-40, lipocalin-2, and IL-23 levels were measured by ELISA method.Results: Serum vilip-1, YKL-40, lipocalin-2, and IL-23 levels were found to be significantly higher in migraine patients compared to the control group. We found that this molecule increased significantly in migraine subgroups compared to the control group (p < 0.001). A positive significant correlation was found between vilip-1 level and YKL-40 and lipocalin-2 levels in migraine patients. In addition, a positive correlation was observed between visual analogue scale score, number of days with pain and vilip-1 level (p < 0.01). The results of our study showed that activation of inflammatory mediators may play a role in the pathogenesis of migraine disease. In addition, our study is valuable in that inflammatory molecules are high in the interictal period and these biomarkers have never been analyzed in migraine patients. However, we still believe that larger studies are needed to explain the role of vilip-1, YKL-40, lipocalin-2, and IL-23 in the molecular mechanism of migraine disease.Öğe İntraserebral kanamalı hastalarda serum fibroblast büyüme faktörü düzeyleri(2011) Ölmez, Cüneyt; Evliyaoğlu, Osman; Uzar, Ertuğrul; Arıkanoğlu, Adalet; Çevik, Mehmet Uğur; Yücel, Yavuz; Açar, AbdullahAmaç: İntraserebral kanama inmenin en ölümcül alt tiplerinden birisidir. Beyinde bazik fibroblast büyüme faktörünün (bFGF) anjiogenik, nörotropik ve damar genişletici özellikleri nedeniyle çok sayıda nörolojik hastalıkta bFGF’nin rolü araştırılmıştır. Şu ana kadar intraserebral kanamalı hastaların serumunda bFGF’yi araştıran sadece bir çalışma vardır. Bu çalışmanın birinci amacı intraserebral kanamalı hastaların serumunda bFGF artışı olup olmadığını araştırmaktır. Ayrıca ikinci amacımız intraserebral kanamalı hastalarda serum bFGF ile klinik durumla ilişkisini araştırmaktı. Gereç ve yöntem: Akut dönemde 30 intraserebral kanamalı hastada serum bFGF seviyelerini ölçtük. Yaş ve cinsiyet yönünden benzer 30 sağlıklı kişi kontrol grubuna dahil edildi. ELİSA yöntemiyle serumda bFGF ölçüldü. Bulgular: Serum bFGF seviyeleri intraserebral kanamalı hastalarda (12.89±3.23 ng/ml) kontrol grubuna (5.28±1.75 ng/ml) göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu (p=0.001). İntraserebral kanamalı (İSK) hastalarda ölenlerle (n=13) sağ kalanların (n=17) serum bFGF düzeyi benzerdi (13.49±4.13 ng/ml; 12.43±3.43 ng/ml, p>0.05). Ventriküle açılım gösteren (n=15) İSK’li hastalarla ventriküle açılım göstermeyen (n=15) hastaların bFGF düzeyi arasında fark bulunmadı (13.54±3.92 ng/ml; 12.24±2.29 ng/ml, p>0.05). İntraserebral kanamalı hastalarda serum bFGF düzeyi ile hematom hacmi, Glaskow koma skalası ve uluslar arası inme skalası arasında ilişki bulunmadı (p>0.05). Sonuç: İnsanlarda intraserebral kanamadan sonra artmış bFGF nöron koruyucu ve anjiogeneze neden olan mekanizmalardan birisi olabilir. Klin Deney Ar Derg 2011; 2 (3): 282-286.Öğe İskemik inmeli genç hastaların demografik, etyolojik ve risk faktörleri(Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Acar, Abdullah; Uzar, Ertuğrul; Çevik, Mehmet Uğur; Yücel, Yavuz; Arıkanoğlu, Adalet; Ekici, Faysal; Taşdemir, Nebahat; Cansever, SebihaAmaç: Genç iskemik inmeli hastaların etyopatogenezini ve vasküler risk faktörlerini değerlendirmektir. Yöntem: Elli üç genç iskemik inmeli hasta (yaş aralığı; 17-45) retrospektif olarak incelendi. Hastalar TOAST sınıflamasına göre değerlendirildi. Tıbbi öykülerinde sigara, alkol alımı, oral kontraseptif, düşük öyküsü, gebelik, hipertansiyon diyabetes mellitus ve ateroskleroz sorgulandı. Bulgular: Elli üç hastanın 33ü erkek (%43.4), 30u kadındı (%56.6). Hastaların etyolojisinde 17sinde (%32.1) büyük damar hastalığı, 12sinde (%22.6) kardiyoemboli ve 11inde (%20.8) diğer nedenler tespit edilirken 3 (%5.7) hastada neden bulunamadı. Sonuç: İnme geçirme riski olan genç hastalarda risk faktörleri belirlenip gerekli önlemler alınarak genç inmeli hastaların insidansının azaltılarak buna bağlı gelişebilecek mortalite ve özürlülüğün engellenebileceği kanaatindeyiz.Öğe İskemik inmenin akut ve subakut döneminde matriks metalloproteinaz-2 ve matriks metalloproteinaz-9 düzeylerinin değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Varol, Sefer; Çevik, Mehmet Uğur; Acar, Abdullah; Demirpençe, Özlem; Kaplan, İbrahim; Taşdemir, Nebahat; Özdemir, Hasan HüseyinAmaç: Ateroskleroz ve inflamatuar mekanizmalar serebral iskemi patogenezinde önemli bir rol oynamaktadırlar. Matriks metalloproteinazların (MMP) aktivitesi inflamatuar hücrelerin infiltrasyonu, düz kas hücre migrasyonu ve proliferasyonu gibi aterosklerotik plak oluşumu ile ilişkili birçok süreçte gereklidir. MMP-2 ve MMP-9 serum düzeylerinin akut iskemik inmede inme şiddeti ve prognoz açısından önemini araştıran az çalışma vardır. Bu çalışmada iskemik inmeli hastaların akut ve subakut dönemdeki MMP-2 ve MMP-9 seviyeleri ve Glasgow Koma Skalası (GKS) ile bu biyokimyasal parametrelerin ilişkisi değerlendirildi. Yöntemler: Çalışmaya prospektif olarak akut dönem başvuran iskemik inmeli 64 hasta dahil edildi. İskemik inmeli bu hastaların akut ve subakut dönemlerinde serum MMP2 ve MMP-9 antikor düzeyi ELİSA yöntemi ile ölçüldü. Bulgular: Akut dönemde serum MMP-2 ortalama değerleri 4,28 ±3,36 ng/mL, subakut dönemde ise 2,27 ± 2,62 ng/mL idi (p˂0,05). Ayrıca akut dönemde MMP-9 ortalama değeri 2,83 ± 3,83 ng/mL subakut dönemde 2,27 ± 1,57 ng/mL idi (p˃0,05). MMP-2 ve MMP-9 seviyeleri ile hastaların GKS arasında korelasyon saptanmadı. Sonuç: Bu sonuçlar MMP-2 düzeyi iskemik inmeli hastaların akut döneminde subakut döneme göre yüksek olduğunu gösterir. Bu nedenle MMP-2 düzeyi iskemik inmenin patogenezinde akut dönemde rolünü destekleyebilir.Öğe Karotis arter stentlemesi: İnvaziv bir üçüncü basamak merkez deneyiminin retrospektif değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Ertaş, Faruk; Çevik, Mehmet Uğur; Aluçlu, Mehmet Ufuk; Acet, Halit; Özdemir, Hasan Hüseyin; Karahan, Oğuz; Polat, Nihat; Aktaş, GülsenemAmaç: Karotis arter stentleme (KAS), karotis endarterektomi (KEA) tedavisine alternatif tedavi şekli olarak günümüzde giderek daha sık uygulanmaktadır. Bu çalışmada kliniğimize başvuran, karotis arter hastalığı tanısı konulan ve KAS ile revaskülarize edilen hastaların kısa vadeli klinik sonuçlarını sunmayı amaçladık. Yöntemler: Tek merkezli, geriye dönük Haziran 2013- Ocak 2016 tarihleri arasında karotis artere müdahale gerekliliği olan ve KAS işlemini kabul eden hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastanın klinik özellikleri ve işlem ile ilgili verileri hasta dosyaları taranarak elde edildi. Daha sonra taburculuk sonrası hastanın yaşayıp yaşamadığı ve işlem sonrası yeni inme geçirip geçirmediği hastane kayıtlarından ve/veya telefon ile öğrenildi. Bulgular: Dahil edilme kriterlerini sağlayan 82 hasta çalışmaya alındı. Hastaların %59’i erkek olup, yaş ortalaması 68±9 yıl olarak saptandı. Hastaların %56’sı semptomatik idi. Bütün hastalara stent takıldı, %85 hastaya distal emboli koruyucu cihaz, %15’inde de MOMA yöntemi kullanıldı. İşlem ile ilişkili olarak 64 hastaya sağ, 18 hastaya sol ve 2 hastaya iki taraflı olmak üzere 82 hastaya toplamda 84 başarılı KAS işlemi yapıldı. Sadece 1 hastaya rezidü darlık nedeniyle ikinci stent yerleştirme ihtiyacı oldu. İşlemle ilişkili sadece 1 hastada 24 saate tamamen düzelen hava embolisine bağlı 2 hastada fazla opak alımına bağlı 24 saat sonra tamamen düzelen kontrast nörotoksisitesi oldu. Sonuç: Deneyimli merkezlerde KAS başarılı bir şekilde uygulanmakta olup komplikasyon riski oldukça düşüktür. KAS’ın orta vadeli klinik sonuçları oldukça yüz güldürücüdür.Öğe Klinik ve subklinik hipotiroidili hastalarda median ve ulnar sinirin elektrofizyolojik incelemeleri: Olgu kontrol çalışması(Türk Nöropsikiyatri Derneği, 2012) Arıkanoğlu, Adalet; Altun, Yaşar; Uzar, Ertuğrul; Acar, Abdullah; Çevik, Mehmet Uğur; Demircan, Fatih; İnal, Ali; Taşdemir, NebahatAmaç: Klinik hipotiroidili hastalarda akson veya miyelin tutulumuna bağlı sensorimotor polinöropati veya mononöropati bildirilmiştir fakat subklinik hipotiroidiye bağlı periferik nöropati tutulumuyla ilgili çelişkili sonuçlar bulunmaktadır. Bu çalışmada amacımız; nörolojik açıdan asemptomatik olan klinik ve subklinik hipotiroidili hastalarda median ve ulnar sinirlerde elektrofizyolojik değişiklikleri araştırmaktır. Yöntem: Çalışmaya nörolojik açıdan asemptomatik olan klinik hipotiroidili 15 hasta (30 el), subklinik hipotiroidili 18 hasta (36 el) alındı. Yaş ve cinsiyet açısından eşleştirilmiş 27 sağlıklı birey (54 el) kontrol grubu olarak alındı. Gruplarda median ve ulnar sinir elektrofizyolojik olarak değerlendirildi. Bulgular: Subklinik hipotiroidili hastalarda ulnar motor sinir iletim hızında (uMNCV) yavaşlama ve ulnar sinir duysal latansında (uSDL) uzama kontrol grubuna göre anlamlı bulundu. Klinik hipotiroidi ile kontrol grubu karşılaştırıldığında median motor distal latansında (mMDL) uzama, median motor iletim hızında (mMNCV) yavaşlama, median sinir birleşik kas aksiyon potansiyelinde (mBKAP) küçülme ve ulnar motor iletim hızında (uMNCV) anlamlı oranda yavaşlama bulundu. Klinik hipotiroidi ile subklinik hipotiroidi karşılaştırıldığında klinik hipotiroidili hastalarda subklinik hipotiroidililere göre mMDLde uzama ve mBKAP amplitüdünde küçülme bulundu. Median duysal iletim hızı (mSNCV), mMNCV, median duysal distal latans (mSDL), ulnar duysal iletim hızı (uSNCV), ulnar birleşik kas aksiyon potansiyeli (uBKAP) amplitüdü, uMDL, uMNCV değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Sonuç: Klinik ve subklinik hipotiroidili hastalarda nörolojik şikâyetler ortaya çıkmadan önce bile sinir iletim çalışmalarında anormallikler görülebilir. Bu hastalarda rutin sinir iletim çalışması yapılarak periferik nöropati açısından değerlendirilmelerinin erken tanı ve tedaviye katkısı olacağı kanaatindeyiz. (Nöropsikiyatri Arflivi 2012; 49: 304-307).Öğe Klinik ve subklinik hipotiroidili hastalarda median ve ulnar sinirin elektrofizyolojik incelemeleri: Olgu kontrol calışması(2012) Çevik, Mehmet Uğur; Taşdemir, Nebahat; Altun, Yaşar; Acar, Abdullah; Arıkanoğlu, Adalet; İnal, Ali; Uzar, ErtuğrulAmaç: Klinik hipotiroidili hastalarda akson veya miyelin tutulumuna bağlı sensorimotor polinöropati veya mononöropati bildirilmiştir fakat subklinik hipotiroidiye bağlı periferik nöropati tutulumuyla ilgili çelişkili sonuçlar bulunmaktadır. Bu çalışmada amacımız; nörolojik açıdan asemptomatik olan klinik ve subklinik hipotiroidili hastalarda median ve ulnar sinirlerde elektrofizyolojik değişiklikleri araştırmaktır. Yöntem: Çalışmaya nörolojik açıdan asemptomatik olan klinik hipotiroidili 15 hasta (30 el), subklinik hipotiroidili 18 hasta (36 el) alındı. Yaş ve cinsiyet açısından eşleştirilmiş 27 sağlıklı birey (54 el) kontrol grubu olarak alındı. Gruplarda median ve ulnar sinir elektrofizyolojik olarak değerlendirildi. Bulgular: Subklinik hipotiroidili hastalarda ulnar motor sinir iletim hızında (uMNCV) yavaşlama ve ulnar sinir duysal latansında (uSDL) uzama kontrol grubuna göre anlamlı bulundu. Klinik hipotiroidi ile kontrol grubu karşılaştırıldığında median motor distal latansında (mMDL) uzama, median motor iletim hızında (mMNCV) yavaşlama, median sinir birleşik kas aksiyon potansiyelinde (mBKAP) küçülme ve ulnar motor iletim hızında (uMNCV) anlamlı oranda yavaşlama bulundu. Klinik hipotiroidi ile subklinik hipotiroidi karşılaştırıldığında klinik hipotiroidili hastalarda subklinik hipotiroidililere göre mMDLde uzama ve mBKAP amplitüdünde küçülme bulundu. Median duysal iletim hızı (mSNCV), mMNCV, median duysal distal latans (mSDL), ulnar duysal iletim hızı (uSNCV), ulnar birleşik kas aksiyon potansiyeli (uBKAP) amplitüdü, uMDL, uMNCV değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Sonuç: Klinik ve subklinik hipotiroidili hastalarda nörolojik şikâyetler ortaya çıkmadan önce bile sinir iletim çalışmalarında anormallikler görülebilir. Bu hastalarda rutin sinir iletim çalışması yapılarak periferik nöropati açısından değerlendirilmelerinin erken tanı ve tedaviye katkısı olacağı kanaatindeyiz. (Nöropsikiyatri Arflivi 2012; 49: 304-307)Öğe Multipl sklerozlu hastalarda serum prolidaz ve iskemi modifiye albümin düzeyleri(2012) Çevik, Mehmet Uğur; Arıkanoğlu, Adalet; Yücel, Yavuz; Aluçlu, Mehmet Ufuk; Akıl, Eşref; Varol, Sefer; Yüksel, HaticeAmaç: Multipl skleroz (MS) hastalarında oksidan moleküller olan serbest radikallerin arttığı ve antioksidan moleküllerin düzeylerinin azaldığı bilinmektedir. İskemik modifiye albüminin oksidatif stresi gösterebilecek biyolojik bir belirteç olduğu savunulmaktadır. Bu çalışmanın amacı MS ve oksidatif stres ilişkisini göstermektir.Gereç ve yöntem: Kırk iki MS hastası (30 kadın, 12 erkek) ve 30 sağlıklı kontrol (21 kadın, 9 erkek) bireyde iskemik modifiye albümin düzeyleri ve prolidaz aktivitesi ölçüldü. Bulgular: İskemik modifiye albümin düzeyleri MS hastalarında (73,07±26,53 ng/mL) kontrol grubuna (60,18±18,01 ng/mL) göre anlamlı düzeyde yüksek bulundu (p=0.024). Hasta ve kontrol grupları arasında prolidaz seviyeleri açısından ise anlamlı fark saptanmadı (p =0.856). Sonuç: İskemik modifiye albümin düzeylerinin artışı multipl skleroz hastalarında oksidatif stresin rolünü destekler.Öğe Sıçanlarda izoniazid ve streptomisin nörotoksisitesine sildenafil’in etkileri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Acar, Abdullah; Fırat, Uğur; Uzar, Ertuğrul; Arıkanoğlu, Adalet; Keleş, Ayşenur; Çevik, Mehmet Uğur; Yücel, Yavuz; Alp, Harun; Gökalp, OsmanAmaç: İzoniazid (İNH) ve streptomisin (STR) kombinasyonuna bağlı nörotoksisite bildirilmiştir. Sildenafil’in (SLD) deneysel olarak bazı ilaç toksisitelerini azaltabildiği öne sürülmüştür. Çalışmada amacımız; uzun süreli İNH ve STR verilen sıçanların beyninde ve serebellumunda toksik etki olup olmadığı ve olası bu toksisite üzerine SLD’nin etkisini araştırmaktır. Gereç ve yöntem: Bu çalışmada 78 sıçan; kontrol grubu (n= 10), İNH grubu (n= 10), STR grubu (n= 10), İNH + STR - (n= 10), SLD (n= 10), İNH + SLD (n= 10), STR + SLD (n= 8), İNH + STR + SLD (n= 10) grupları olarak sekiz gruba ayrıldı. İlaçlar 30 gün boyunca uygulandı. Sıçanların beyin ve serebellumu histopatolojik olarak incelendi. Beyin ve serebellum dokusunda; inflamasyon, ödem, konjesyon, dejenerasyon ve nekroz bulguları araştırıldı. Histopatolojik değerlendirme çalışma gruplarından habersiz tek bir patolog tarafından değerlendirildi. Bulgular: STR grubu sıçan beyninde ve serebellumunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek dejenerasyon bulundu (sırayla, p=0.002, p<0.001). İNH + STR grubu İNH grubu ile karşılaştırıldığında sıçan beyninde dejeneratif bulgularda artış bulundu (p=0.006). Kontrol grubuna göre İNH + STR + SLD grubunda serebellumda dejenerasyon bulguları İNH+STR grubuna göre daha belirgindi (p=0.001). İNH + STR + SLD grubunda İNH + STR grubuna göre serebellumda dejenerasyon bulgularında istatistiksel olarak anlamlı artış bulundu (p=0.032). Sonuç: İNH ve STR kombinasyonunun sıçanlarda nörotoksisitesiteyi artırdığı görüldü. Ayrıca; SLD’nin INH ve STR kombinasyonundaki nörotoksisiteyi daha da kötüleştirdiği saptandı. Ancak bu toksisite boyutlarının elektron mikroskopi ve immünohistokimyasal yöntemlerle araştırılmasına gereksinim vardır.Öğe A treatable cause of ataxia: Tabes dorsalis(Sağlık Araştırmaları Derneği, 2014) Çevik, Mehmet Uğur; Acar, Abdullah; Uzar, Ertuğrul; Ünan, Fatma; Dayan, Saim; Tekin, RecepDear Editor, Syphillis is a spirochetal infectious disease which is transmitted sexually.1,2 Incidence of this disease has decreased by penicillin age and gradually increased since 2000. Neurosyphilis develops in 3 to 5% of the individuals infected with Treponema pallidum. Tabes dorsalis appears in 5% of these. Latent period of the syphilis is 10 to 15 years in tabes dorsalis.1-3 Neurosyphilis may appear with different clinical patterns such as meningitis, dementia, stroke, polyradiculopathy and tabes dorsalis.4,5 Tabes dorsalis, parenchymal form of late-term neurosyphilis is a rare form of neurosyphilis or tertiary syphilis characterized by stabbing type pains, sensorial ataxia, Romberg’s sign, deep sensorial and reflex loss due to chronic selective involvement of posterior roots and posterior chord of medulla spinalis.1-5 It progresses with slow progressive degeneration of the spinal nerves.