Yazar "Çelik, Feyzi" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 25
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alt ekstremite cerrahisinde spinal anestezi ve kombine femoral-siyatik sinir bloğunun karşılaştırılması(2014) Doğan, Erdal; Tüfek, Adnan; Tokgöz, Orhan; Çelik, Feyzi; Karaman, Haktan; Ölmez, Gönül Kavak; Yıldırım, Zeynep B.Amaç: Bu çalışmada, alt ekstremite cerrahisi geçiren hastalarda spinal anestezi tekniği ile kombine-siyatik femoral blok (KSFB) tekniklerini karşılaştırmayı amaçladık.Yöntemler: Bu çalışmaya elektif alt ekstremite operasyonu planlanmış, ASA 1-2 grubu, 18-65 yaşları arasındaki 60 hasta dahil edildi. Çalışma prospektif, randomize ve kontrollü olarak planlandı. Hastalar rastgele olarak spinal anestezi uygulanan grup (Grup S) ve kombine siyatik-femoral sinir bloğu (Grup KSFB) gurubu olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Bulgular: Demografik veriler açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p>0.05). Tekniğin uygulanma süresi açısından karşılaştırıldığında; KSFB grubunda istatistiksel olarak anlamlı uzun bulundu (p< 0.001). Cerrahiye teslim etme süresi açısından karşılaştırıldığında; Grup S de istatistiksel olarak anlamlı derecede kısa bulundu (p< 0.001). Total motor blok oluşma zamanı açısından karşılaştırıldığında; Grup KSFB'de istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulundu (p< 0.001). Motor blok süresi açısından karşılaştırıldığında; Grup KSFB'de istatistiksel olarak anlamlı uzun bulundu (p< 0.001).Sonuç: Ortopedik alt ekstremite cerrahi girişimlerinde her iki yöntemin de etkili ve güvenli olduğu, fakat periferik sinir bloğu uygulamasının postoperatif dönemde uzun süreli analjezi sağlama ve postoperatif analjezik tüketimini azaltma gibi önemli avantajları olabilir.Öğe Alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral siyatik sinir bloğu deneyimlerimiz(Modestum Publishing Ltd., 2011) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Alemdar, Celil; Atiç, Ramazan; Çiftçi, Taner; Kavak, Gönül ÖlmezAmaç: Bu çalışmada alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral - siyatik sinir bloğunun etkinliğinin araştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Alt ekstremite cerrahisi geçiren, ASA I-III grubu, 18-70 yaş arası kombine femoral - siyatik sinir bloğu uygulanmış hastalar retrospektif olarak incelendi. Çalışmaya 110 hasta dahil edildi. Hastalar kullanılan lokal anestezik ilaçlara göre dört gruba ayrıldı. Grup I: 30 ml %0.5 Bupivakain + 10 ml %0.9 NaCl, Grup II: 30 ml %0.5 Levobupivakain + 10 ml %0.9 NaCl, Grup III: 30 ml %0.5 Levobupivakain + 10 ml %2 Prilokain HCl, Grup IV: 20 ml %0.5 Bupivakain + 20 ml %2 Prilokain HCl. Hastaların demografik özellikleri, klinik tanıları, kullanılan lokal anestezik dozu ve volümü, tekniğin uygulanma süresi ve cerrahi sure, blok başarı oranları, girişim öncesi ve sonrası hemodinamik parametreler, postoperatif ilk analjezik ihtiyaç zamanı ve postoperatif ilk 24 saatlik analjezik tüketim miktarı, işlem esnasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrahi memnuniyet verileri kaydedildi. Bulgular: Hastaların demografik özellikleri benzer bulundu. Cerrahi anestezi ve postoperatif analjezi kalitesi açısından gruplar arasında farklılık bulunmadı. En sık ayak bileği cerrahisi nedeni ile kombine femoral - siyatik sinir bloğu uygulanmıştı. Hastalara uygulanan faklı doz lokal anesteziklerle yeterli anestezi sağladığı görüldü. İşlem başarısı %96 olarak bulundu. Sonuç: Alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral - siyatik sinir bloğunun %96 başarıyla uygulandığı, yeterli düzeyde anestezi oluşturduğu ve postoperatif dönemde ortalama 426 dk analjezi sağladığı görüldü.Öğe Anestezi uygulayıcılarında tükenmişlik sendromu sıklığının araştırılması(Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2021) Bıçak, Mustafa; Çelik, FeyziAmaç: Bu çalışmada Diyarbakır ilinde anestezi uygulayıcılarındaki tükenmişlik sendromu sıklık düzeylerinin değerlendirilmeyi amaçladık.Materyal ve Metod: Çalışmaya Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli 20 asistan doktor, 25 anestezi uzmanı ve 50 anestezi teknikeri dâhil edildi. Katılımcılar tarafından Maslach Tükenmişlik Ölçeği, Minesota İş Doyum Ölçeği ve Sosyo-demografik Veri Formu dolduruldu.Bulgular: Minesota Doyum ve Maslach Tükenmişlik Ölçeği güvenirlik analizine göre cronbach alfa güvenirlik katsayısı içsel doyumda 0,87; dışsal doyumda 0,85; genel doyumda 0,92 bulundu. Tükenmişlik ölçeği duygusal tükenmede 0,83; duyarsızlaşmada 0,78 ve kişisel başarıda 0,73 bulundu. Doktorların puan ortalaması içsel doyumda 3,10; dışsal doyumda 2,57; genel doyumda 2,89 hesaplandı. Maslach tükenmişlik ölçeği alt boyut puanı duygusal tükenmede 2,24, duyarsızlaşmada 1,20 ve kişisel başarıda 2,58 bulundu. Minesota doyum ölçeği alt boyutları puanlarından içsel doyum, dışsal doyum ve genel doyum puanı hastane çalışanlarda branşlara göre farklılık gösterdi. En yüksek doyum puanının uzman doktorlarda, en düşük doyum puanınınsa teknikerlerde olduğu saptandı. Maslach tükenmişlik ölçeği alt boyut puanlarınınsa branşlara göre farklılık göstermediği görüldü. Uzman doktor ve teknikerde doyum ve tükenmişlik ölçeği alt boyut puanları cinsiyete göre anlamlı farklılık göstermedi. Asistan doktorlardaysa duygusal tükenme ve duyarsızlaşma puanları cinsiyetlere göre farklılık gösterdi. Erkek Asistan doktorların duygusal tükenme ve duyarsızlaşma puanları daha yüksekti. Uzman ve asistan doktorlarda doyum ve tükenmişlik ölçeği puanları medeni duruma göre farklılık göstermedi. Teknikerlerdeyse duyarsızlaşma puanının bekârlarda daha yüksek olduğu saptandı.Sonuç: Anket çalışmasının bulguları, bireye yönelik müdahalelerin daha etkili olduğunu göstermektedir. Tükenmişliğin tüm alt boyutlarında etkili olan çalışmaların daha fazla olması istenen bir durum olmakla birlikte bunun az sayıdaki çalışmada sağlanabildiği görülmektedir.Öğe Anorektal cerrahide intratekal kullanılan levobupivakain ve bupivakainin etkinliğinin karşılaştırılması(2012) Tüfek, Adnan; Yıldırım, B. Zeynep; Doğan, Erdal; Çelik, Feyzi; Kavak, Ö. Gönül; Karaman, Haktan; Göksu, HüseyinAmaç: Anorektal cerrahide spinal anestezi yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu çalışmada fentanil eklenmiş levobupivakain ve bupivakainin anorektal cerrahi geçirecek hastalarda anestezik etkiliği ve hemodinamik parametreler üzerine etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Dicle üniversitesi tıp fakültesi etik kurul onayı ve hastaların yazılı onamları alındıktan sonra anorektal cerrahi geçirecek yaşları 18- 65 arası ASA I-II, 60 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar rastgele iki gruba ayrıldı. Grup I’e 9 mg % 0,5 bupivakain + 20 mcg fentanil, Grup II’ye 9 mg % 0.5 levobupivakain + 10 mcg fentanil verildi. Spinal anestezi 26G spinal iğne ile L4-5 lomber aralıktan girilerek sağlandı. Hastalarda duyusal blok seviyesi pin-prick test ile motor blok seviyesi ise Bromage skalası ile değerlendirildi ve hemodinamik veriler kaydedildi. Bulgular: Sensoriyel blok başlangıç sürelerinde ve iki segment gerileme zamanları açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Motor blok başlangıç zamanı levobupivakain grubunda bupivakain grubuna göre daha uzun görüldü. Ancak levobupivakain grubunda motor blok gerileme zamanı istatistiksel olarak anlamlı kısa bulundu. Hemodinamik parametreler her iki grupta benzer bulundu Sonuç: Sonuçlarımız duyusal blok profili açısından bupivakaine benzer özellikler gösteren levobupivakainin özellikle motor blok gelişmesinin istenmediği operasyonlarda bupivakaine iyi bir alternatif olabileceğini göstermektedir.Öğe Aort patolojilerinin endovasküler tedavisinde anestezi yönetimi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Güzel, Abdulmenap; Doğan, Erdal; Karaman, Haktan; Aycan, İlker Öngüç; Çelik, Feyzi; Çiftçi, Taner; Demirtaş, SinanAmaç: Bu çalışmamızda torakal ve abdominal aort patolojilerin endovasküler tedavisinde uyguladığımız anestezi yöntemlerini karşılaştırmayı ve literatür eşliğinde tartışmayı amaçladık. Yöntemler: Çalışmamız aort anevrizması ve aort disseksiyonu tanısı ile endovasküler tedavi uyguladığımız toplam 20 hastanın geriye dönük değerlendirilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Hastaların demografik özellikleri, Amerikan Anestezi Derneği (ASA) skorları, laboratuar değerleri, eşlik eden hastalıklar, sigara kullanımı, ejeksiyon fraksiyonu, aort patolojisinin yeri ve tipi kaydedildi. Ayrıca uygulanan cerrahi işlem, anestezi yöntemleri, operasyon sırasında kullanılan kristalloid, kolloid ve kan ürünleri miktarları, anestezi ve cerrahi süresi, komplikasyonlar ve müdahaleler, yoğun bakım ünitesi ve hastanede kalış süreleri ile mortalite oranları kaydedildi. Tüm olgulara standart anestezi monitörizasyonu yapıldı. Bulgular: Toplam 20 (E=15, K=5) olgu çalışmamıza dahil edildi. Olgularımızın 16’sı ASA 3 ve 4’ü ASA 4 risk grubundaydı. Torakal endovasküler aort tamiri (TEVAR) uygulanan hastalarımızın tümüne genel anestezi verilirken abdominal endovasküler aort tamiri (EVAR) uygulanan hastalarımızdan 7 olguya rejyonel, 6 olguya genel anestezi ve bir olguya da sadece sedoaneljezi verilmiştir. EVAR uygulanan hastaların 8’inde HT varken TEVAR uygulanan hastalarımızın hepsinde HT mevcuttu. Gruplar arasında kan ve kan ürünleri transfüzyonu, preoperatif ve postoperatif hemoglobin, hematokrit, üre ve kreatin değerleri açısından istatiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı. Sonuçlar: EVAR ve TEVAR uygulamalarında genel anestezi, rejyonel anestezi, sedoanaljezi eşiliğinde lokal anestezi hastanın durumuna ve işlem yapılacak alana bağlı olarak başarılı bir şekilde uygulanabilmektedir.Öğe Apendektomi operasyonlarında iki farklı intratekal levobupivakain dozunun etkinliğinin karşılaştırılması(Modestum Publishing Ltd., 2012) Doğan, Erdal; Kavak, Gönül Ölmez; Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Ay, EnverAmaç: Spinal anestezi, özellikle yandaş hastalıkların varlığında morbidite ve mortaliteyi azalttığı için birçok cerrahi uygulamada tercih edilmektedir. Bu çalışmada; spinal anestezi altında açık apendektomi operasyonu yapılacak hastalarda iki farklı doz levobupivakainin motor ve duyusal blok özellikleri, hemodinamik parametreler, cerrahi ve hasta konforu ve yan etkiler bakımından karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Bu çalışma Sağlık Bakanlığı Etik kurul izni ve hasta onamı alınarak prospektif olarak planlandı. Çalışmaya yaşları 18-40, ASA I-II grubu, spinal anestezi için kontrendikasyonu bulunmayan ve yapılacak girişimi kabul eden, perfore apandisit düşünülmeyen 50 olgu dâhil edildi. Grup I’e 3 ml (15 mg) %0.5 levobupivakain Grup II’ye 4 ml (20 mg) %0.5 levobupivakain intratekal verildi. Gruplar motor ve duyusal blok özellikleri, hemodinamik parametreler, cerrahi ve hasta konforu ve yan etkiler bakımından karşılaştırıldı. Bulgular: İki grup arasında iki segment regresyon zamanı Grup II’de Grup I’den daha uzun (Grup I: 120 ± 40 dk, Grup II: 158 ± 54 dk) bulundu (p<0.05). Ayrıca Grup II’de hipotansiyon ve bradikardi daha sık görüldü (p<0.05).. Grupların benzer hemodinamik etki, hasta ve cerrah memnuniyetine sahip olduğu gözlendi. Sonuç: Apendektomi operasyonlarında 3 ml (15 mg) %0.5 levobupivakain ile spinal anestezi uygulamalarının etkin, güvenli ve konforlu bir anestezi sağladığı sonucuna varıldı.Öğe Comparison of the efficacies of I-gelTM and LMA-ProSealTM for airway management in pediatric patients(2013) Tokgöz, Orhan; Güzel, Abdulmenap; Yüksel, Mustafa Uğur; Tüfek, Adnan; Aycan, İlker Öngüç; Çelik, Feyzi; Beyaz, Serbülent GökhanAim: The present study was performed to compare the performance of I-gelTM with LMA-ProSealTM in children undergoing anesthesia. Materials and methods: A total of 185 patients who were scheduled for elective surgery in Dicle University s hospital were randomly divided into 2 groups: the I-gelTM group (Group-I, n = 95) and the p-LMATM group (Group-P, n = 90). Airway leakage pressure, insertion time, fiberoptic laryngeal image scores, ease of insertion, and possible complications were compared between these groups. Results: The airway leakage pressure of Group-I was significantly higher than that of Group-P (means ± SD: 28 ± 5 vs. 20 ± 4 cmH2 O, P < 0.01). The duration of supraglottic airway device insertion was shorter in Group-I than Group-P (19 ± 4 vs. 28 ± 5 s, P < 0.01). The overall success rate was 95% for Group-I and 94% for Group-P (P = 0.10). The I-gel provided a better view of the glottis than the p-LMA (93% of cases in Group-I and 68% of cases in Group-P, P = 0.03). There were no significant differences with regard to ease of insertion (P = 0.97). Conclusion: This study suggested that I-gel is an effective and safe alternative supraglottic airway device for use in children.Öğe COVID- 19 pandemisinde ameliyathane yönetimi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2021) Çelik, FeyziKoronavirüs hastalığı akut şiddetli solunum yolu sendromuna neden olur. Korona virüsü 2'nin (SARS-CoV-2) neden olduğu bulaşıcı solunum yolu hastalığıdır. Hastalık ilk olarak 2019 yılında Çin'in Vuhan şehrinde ortaya çıktı. Dünya çapında yayılarak koronavirüs salgınına yol açtı. Dünya sağlık örgütü (WHO) tarafından hastalık 11 Mart 2020’de pandemi olarak ilan edildi. Ülkemizde Sağlık Bakanı 10 Mart 2020'de ilk COVID-19 vakasını görüldüğünü açıkladı. Yöneticiler, sağlık çalışanları ve araştırmacılar, hem uygun tedavinin yapılması, hem de yayılmayı önlemeye yönelik politika ve prosedürler belirlemeye çalıştılar. COVID-19 tanılı hastalarının ameliyat sürecinde alınması gereken önlemler, ameliyathanede yapılması gerekenler, iş akışı ve süreçler belirlendi. Covid-19 salgını çalışma şartlarında ve yaşam biçimlerinde derinden değişikler yapmaktadır. Salgın bir halk sağlığı sorunudur. Salgında riske en açık ve doğrudan karşı karşıya olan sağlık sektörüdür. Sağlık sisteminin işlevini kaybetmemesi ve ağır yükü taşıyabilmesi gerekmektedir. Bu amaçla mümkün olduğunca sağlık personeli ve merkezlerinin bulaştan korunması önem arz etmektedir. Bu amaçla uygun protokol ve klavuzların oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Covid-19 tanılı hastanın ameliyat süreci sağlık çalışanları ve diğer hastalar için risk oluşturmaktadır. Kılavuzlardaki önerilerin düzgün ve doğru bir şekilde yerine getirilmesinin sağlık çalışanları için önemli arz ettiği kanısındayız.Öğe Dandy-Walker sendromlu çocuk hastada anestezi yönetimi(Modestum Publishing Ltd., 2011) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Temel, Vildan; Akdemir, Salim; Yıldırım, Zeynep Baysal; Kavak, Gönül ÖlmezDandy-Walker sendromlu hastalarda genel anestezi yönetimi, hidrosefali, mikrognati ve yarık damak gibi eşlik eden anomaliler nedeniyle zor entübasyon olabileceğinden dolayı önemlidir. Bu hastalarda postoperatif yoğun bakım desteği gerekebileceği akılda tutulmalıdır. Bu makalede kalıcı ventrikülo-peritoneal şant nedeniyle opere edilen Dandy-Walker sendromlu hastanın anestezi yönetimi sunulmuştur. Klin Deney Ar Derg 2011; 2 (3): 327-329.Öğe Demographical features of patients with suicidal drug intoxication, Glasgow coma scale and revised trauma score relationship with mortality(2012) Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep; Çelik, Feyzi; Özhasenekler, Rojşin Ayhan; Özhasenekler, Ayhan; Kavak, Ö. Gönül; Tokgöz, OrhanAmaç: Özkıyım amaçlı ilaç zehirlenmesi tanısı ile yatan hastaların demografik özellikleri, mortaliteye etkili faktörler, Glaskow Koma Skorları (GKS) ve Revize Travma Skorları (RTS) ile mortalite arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Özkıyım amaçlı ilaç zehirlenmesi nedeniyle Reanimasyon Ünitesine yatan ve verilerine ulaşabildiğimiz toplam 120 hasta dosyası retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: Hastalarımızın %75.8’ i (n=91) bayan ve Kadın/Erkek oranı 3.13/1 di. Hastalarımızın yaş ortalaması 25.18±10.26 yıl, Ortalama solunum sayıları; 11.54±4.59 solunum/dk, Ortalama arteryel kan basınçları; 85.09±18.08 mmHg, ortalama nabız aralıkları; 105.25±27.07 atım/dk idi. Hastalarımızın ilk başvuru anındaki ortalama GKS; 10.48-3.34, ortalama RTS; 6.52±1.20 idi. Hastalarımızın ortalama yatış süresi 6.43±14.2 gün idi. Hastalarımızın 37’sinin (%30.8) mekanik ventilatör ihtiyacı oldu, Mekanik ventilatör ile takip süreleri ortalama 2.39±9.08 gün idi. Hastalarımızın 11’i (%9.1) öldü. Organik klor (p=0.002) ve Trisiklik antidepresan (p=0.003) ilaç zehirlenmesi ile, ayrıca GKS (p<0.001) ve RTS (p=0.003) ile mortalite arasında anlamlı ilişki bulundu. Sonuç: Özkıyım amaçlı zehirlenme olguları, acil servislerde ve yoğun bakımlarda karşılaşılan önemli sorunlardan biri olduğundan, alınan ilaç cinsinin yanı sıra, hastanın ilk değerlendirilmesinde ve takibinde kullanılan fizyolojik skorlama sistemlerinin mortalite üzerine etkili olduğu sonucuna varılmıştır. (JAEM 2012; 11: 200-3)Öğe Effects of fentanyl on pancreatic cancer cell proliferation and cancer stem cell differentiation(Cellular and Molecular Biology Association, 2019) Çelik, Feyzi; Duran, TuğçePancreatic cancer is one of the most aggressive cancer due to the late diagnosis and failure to respond to the treatment despite advances in tumor biology and the development of new cancer therapeutic strategies. It has been reported that these characteristics of pancreatic cancer originate from cancer stem cells within the tumor mass. It has also been reported that Fentanyl is a fast-acting analgesic that binds to the mu-opioid receptors and some other mu-opioid receptors are involved in this cancer process. In this study, we determined the effect of Fentanyl on PANC-1 cells, by assessing the gene expression of cancer stem cell marker genes (Nanog, Oct4, and Sox2) and apoptosis-related genes (BAD, Bax, Bcl-2, and p53) by Quantitative RealTime PCR. The number of cancer stem cells was determined by Flow Cytometry. The results of our study showed that Fentanyl administration decreased the number of cancer and cancer stem cells in the PANC-1 cell population, decreased the gene expression of stem cell marker and increased the expression of apoptosis-related genes. These results indicate that Fentanyl, which is used routinely in the pain palliation of pancreatic cancer, can be considered as an option in the treatment of pancreatic cancer.Öğe Endotrakeal ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidin, esmolol ve lidokainin etkinliğinin karşılaştırılması(2011) Tüfek, Adnan; Tokgöz, Orhan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Çelik, Feyzi; Karaman, Haktan; Kavak, Gönül Ölmez; Akarca, DoğanAmaç: Çalışmamızda endotrakeal ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidin, esmolol ve lidokainin etkinliğinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu prospektif çalışmada ASA I-II grubu, 18–60 yaş arası 80 hasta Grup I (Deksmedetomidin), Grup II (Lidokain), Grup III (Esmolol) ve Grup IV (Kontrol) olmak üzere rastgele yirmişer kişilik 4 gruba ayrıldı. Cerrahi sonunda 5 dk içerisinde; Grup I’ deki hastalara 1 ?g/kg deksmedetomidin, Grup II’ deki hastalara 2 mg/kg lidokain, Grup III’ deki hastalara 1.5 mg/kg esmolol ve Grup IV’ teki hastalara %0.9 NaCl verildi. Gruplar arasında ekstübasyon sırasındaki ve sonrasındaki hemodinamik veriler ile ekstübasyon kalitesi karşılaştırıldı. Bulgular: Kalp tepe atımı (KTA) değerleri gruplar arası ve grup içinde karşılaştırıldığında; deksmedetomidin grubunda tüm ölçüm zamanlarında istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu. Ortalama arter basınçlarının (OAB) gruplar arası karşılaştırılmasında; OAB değerleri deksmedetomidin grubunda diğer 3 gruba göre istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu. OAB’ larının grup içi karşılaştırmasında ise deksmedetomidin grubunda tüm ölçüm zamanlarındaki OAB değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmazken, diğer tüm gruplarda OAB değerlerinde artış gözlendi. Sonuç: Ekstübasyona bağlı hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidinin, lidokain ve esmolola göre daha üstün olduğu, lidokainin ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın önlenmesinde yetersiz kaldığı, esmololün ise KTA artışını önlemede etkili olurken OAB üzerinde deksmedetomidin kadar etkili olmadığı sonucuna varıldı.Öğe Evaluation of the effects of anesthetic agents and diagnoses on seizure durations, recovery times and complications in electroconvulsive therapy(Turkish Association for Psychopharmacology, 2014) Tüfek, Adnan; Bulut, Mahmut; Tokgöz, Orhan; Çelik, Feyzi; Yıldırım, Zeynep Baysal; Atli, Abdullah; Kaya, Mehmet Cemal; Karaman, HaktanObjective: The aim of this study is to retrospectively evaluate the influence of diagnosis and three different anesthetic agents on seizure durations, hemodynamic parameters, recovery times, and side effects in electroconvulsive therapy (ECT). Method: We have retrospectively evaluated 1342 ECT sessions conducted on 179 patients under general anesthesia at the Psychiatry Department of Dicle University Hospital between 1 September 2009 and 30 June 2012. The relationship between the indications for ECT and the choice of anesthetic agent, number of ECT sessions, motor and EEG seizure durations, recovery times from anesthesia, hemodynamic changes and complications were analysed. Results: The mean age of the 179 patients included in the study was 36.7±7.3 years. In terms of sex, 50.8% (n=91) were male and 49.2% (n=88) were female. The most commonly used anesthetic agent was propofol (73.2%). Among the patients, 50.8% was diagnosed with major depression, 28.5% had bipolar disorder and 12.8% was diagnosed with schizophrenia. A total of 179 (13.3%) out of the 1342 ECT sessions were considered as failed. In 92.2% of the failed ECTs, the anesthetic agent was propofol. No statistically significant relationship was observed between the diagnosis forming the basis for the ECT and the motor and EEG seizure times, beginning of spontaneous breathing, eye opening, time until response to verbal stimuli, changes in hemodynamic parameters and complications. The seizure and recovery times were significantly shorter in the propofol group compared to the ketamine and etomidate groups (p<0.05). The EEG seizure durations were longer in the etomidate group in comparison to the propofol and ketamine groups (p<0.001 and p<0.05, respectively). Conclusion: The diagnoses leading to the ECT have no influence on the motor and EEG seizure times, beginning of spontaneous breathing, eye opening, times of response to verbal stimuli, hemodynamic parameters or complications. However, the anesthetic agents used influence all of these parameters.Öğe Fenilketonürili hastada anestezi yönetimi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2018) Çelik, Enes; Yıldırım, Zeynep Baysal; Çelik, Feyzi; Güzel, Abdulmenap; İpek, YusufBu olgu sunumunda 12 yaşında , Fenilketonüri (FKÜ) tanısı almış hastanın vitreo-retinal cerrahi sırasındaki anestezi yönetimini paylaşmak istedik. Ülkemizde akraba evliliğinin yüksek oranda olması nedeniyle FKÜ gibi otozomal resesif kalıtılan hastalıklar daha sık görülmektedir. Klasik FKÜ görülme sıklığı dünyada 1:10000 iken bu oran ülkemizde 1:6094’dir. Her yıl ülkemizde 250-300 çocuk bu hastalıkla doğmakta ve her 20-25 kişiden biri bu hastalığı taşımaktadır. Bölgemizde akraba evliliğinin yüksek sıklıkta olması ve FKÜ hastalarında maksilla hipoplazisi,mental retardasyon,mikrosefali ve B12 vitamin metabolizması bozukluğu gibi geniş perspektifte klinik özelliklerin olması nedeniyle genel anestezi tecrübemiz paylaşılmıştır.Öğe İleri derece yaşlı hastada mini doz bupivakain ile spinal anestezi(Modestum Publishing Ltd., 2010) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Karaman, Haktan; Baykan, Halit; Kavak, Gönül Ölmez; Temel, VildanKalça ve alt ekstremite cerrahisi uygulanan hastaların büyük bir çoğunluğu ileri yaş grubundadır. Bu yaş grubundaki hastalarda kardiyak, endokrin, renal, serebral ve respiratuvar hastalıkların varlığı, peroperatif ve postoperatif morbidite ve mortalite riskini artırmaktadır. Bu olguda sağ kalça protezi operasyonu yapılan 106 yaşındaki erkek hastanın anestezi yönetimi sunulmuştur. Klin Den Ar Derg 2010; 1(3): 214-215.Öğe Kalça kırığı vakalarında; spinal anestezide uygulanan bupivakain ve levobupivakainin etkinliğinin karşılaştırılması(2016) Çelik, Feyzi; Karaman, HaktanBu çalışmada kalça cerrahisi uygulanacak erişkin hastalarda; intratekal yolla, aynı dozda kullanılan levobupivakain ve bupivakainin, hemodinamik parametreler, sensoriyel ve motor blok süreleri üzerine etkileri ile sistemik ve nörolojik yan etkileri bakımından karşılaştırılması amaçlandı. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi etik kurul izni ve hastaların onayı alınarak; kalça kırığı olan, ASA I – II grubu, 18–65 yaş arası 60 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar rasgele iki gruba ayrıldı. Grup I 12,5 mg % 0,5 bupivakain + 10 mcg fentanil(Toplam 2.6 ml), Grup II 12,5 mg % 0.5 levobupivakain + 10 mcg fentanil(Toplam 2.6 ml) verildi. Tüm hastalara uygulamadan 30 dak önce intravenöz (iv) 500 ml Hidroksietil starch solüsyonu, operasyon süresince de 5 ml/kg/saat iv izotonik solüsyonu verildi. Monitörizasyonu takiben hastalara 0.05 mg/kg midazolam iv uygulandı. Spinal anestezi 26 G spinal iğne ile L3-L4 lumbal aralıktan girilerek spinal anestezi sağlandı. Spinal anestezi uygulandıktan sonra hastalara pozisyon verilerek (sırtüstü yatırılarak) 2., 5., 8. ve sonrasında her 5 dak da bir olacak şekilde Sistolik Arter Basıncı, Diyastolik Arter Basıncı, Ortalama Arter Basıncı, Kalp Atım Hızı ölçülerek kaydedildi. Hastalarda duyusal blok seviyesi pin prick testi ile saptandı. Duyusal blok seviyesi T6’e ulaştığında cerrahi başlatıldı. Bulantı, kusma, kaşıntı, solunum depresyonu, hipotansiyon, bradikardi, aritmi, konvülsiyon titreme gibi yan etkiler kaydedildi. İzlenen tüm dönemlerde gruplar arasında hemodinamik değerlerde anlamlı farklılık gözlenmedi. Sensoriyal blok başlangıç sürelerinde ve iki segment gerileme zamanları açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Motor blok başlangıç zamanı levobupivakain grubunda bupivakain grubuna göre daha uzun görüldü. Ancak motor blok gerileme sürelerini (levobupivakain; 132,26 ± 9.78 dak, bupivakain; 182,06 ± 14,12dak) Levobupivakain grubunda istatiksel olarak anlamlı daha kısa bulundu. Her iki grupta da bulantı, kusma, kaşıntı, solunum depresyonu, bradikardi, aritmi, konvülsiyon titreme gibi yan etkiler oluşmadı. Hasta ve cerrahi konfor her iki grupta da mükemmel olarak değerlendirildi. Duyusal blok profili açısından bupivakaine benzer özellikler gösteren levobupivakainin özellikle motor blok gelişmesinin istenmediği operasyonlarda bupivakaine iyi bir alternatif olabileceği kanaatine varıldı.Öğe “Önce zarar verme” epidermolizis bülloza hastalarında anestezi yönetimi ve hasta özellikleri; Retrospektif analiz(Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2020) Çelik, Enes; Bıçak, Mustafa; Çelik, Feyzi; Güzel, Abdulmenap; Yıldırım, Zeynep BaysalAmaç: Bu retrospektif çalışmanın amacı, hastanemizde ameliyat olan epidermoid bülloza hastalarınınameliyat endikasyonlarını, özelliklerini ve anestezi yönetimini değerlendirmektir.Materyal ve Metod: Bu çalışmada bu hasta grubunun hastane bilgi sistemindeki kayıtları ve anestezikayıtları incelendi. Hastaların demografik verileri, preoperatif özellikleri, cerrahi endikasyonu, anestezitekniği, kan transfüzyonu ve komplikasyonları kaydedildi.Bulgular: Toplam 19 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların bir kısmı birden fazla defa ameliyatolduğundan 25 ameliyat verisi kullanıldı. Hastaların tamamının kontraktür açılması ve psödosindaktilinedeniyle opere olduğu görüldü. Hastaların tamamında genel anestezi uygulandı. Hiçbirindepostoperatif yeni lezyon gözlenmedi.Sonuç: Kelebek hastalığı olarak da bilinen bu hasta grubunda peroperatif hasta yönetimine dikkatedilmeli anestezinin her aşamasında oluşabilecek komplikasyonlara karşı hazırlıklı olunmalıdır.Epidermoid Bülloza hastalarında minör travmalarla bile hastaların hayatını etkileyen lezyonlaroluşabileceği hatırda tutulmalı. Ve önceliğimiz tıbbın ilk kuralı olan “önce zarar verme” olmalıdır.Öğe Spinal anestezi ve üst ekstremite periferik sinir bloğu kombinasyonu: iki olgu sunumu(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Temel, Vildan; Karaman, Haktan; Kaya, Sedat; Kavak, Gönül ÖlmezRejyonel anestezinin hastanın bilincinin açık olması, spontan solunumunun devam etmesi, postoperatif dönemde ağrı kontrolü ve erken mobilizasyon gibi önemli avantajları vardır. Son yıllarda, periferik blok uygulamalarının sinir stimülatörü ve ultrason eşliğinde yapılması, bulunan yeni lokal anestezik ilaçlar ve bunlara ilave edilen adjuvan ajanların kullanılması, rejyonel anestezinin güvenilirliğini arttırmaktadır. Buna bağlı olarak özellikle acil şartlarda, kronik hastalığı mevcut olan hastalarda uygulanacak eş zamanlı üst ve alt ekstremite cerrahisinde rejyonel anestezi kombinasyonları uygulanarak, genel anestezinin oluşturacağı komplikasyonlardan kaçınmak mümkün olacaktır. Bu yazıda; kombine rejyonel anestezi yöntemleri uygulanarak alt ve üst ekstremite cerrahisi yapılan iki olgu sunulmuştur.Öğe Spinal anestezide uygulanan bupivakain ve levobupivakainin etkinliklerinin karşılaştırılması(Modestum Publishing Ltd., 2011) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Alemdar, Celil; Atiç, Ramazan; Çiftçi, Taner; Kavak, Gönül ÖlmezAmaç: Spinal anestezide uygulanan bupivakain ve levobupivakainin etkinliklerinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Alt ekstremite cerrahisi geçiren, ASA I-III grubu, 18-65 yaş arası spinal anestezide bupivakain ve levobupivakain uygulanmış hastalar retrospektif olarak incelendi. Hastalar kullanılan lokal anestezik ilaçlara göre iki gruba ayrıldı. Grup B’ ye 12,5 mg % 0.5 bupivakain + 10 mcg fentanil (toplam 2.6 ml), Grup L’ ye 12,5 mg % 0.5 levobupivakain + 10 mcg fentanil (toplam 2.6 ml) verildi. Hastaların demografik özellikleri, klinik tanıları, kullanılan lokal anestezik dozu ve volümü, cerrahi sureler, duyusal ve motor blok süreleri girişim öncesi ve sonrası hemodinamik parametreler, ek analjezik ihtiyaçları, postoperatif ilk analjezik gereksinimleri, işlem esnasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrahi memnuniyet verileri kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya 260 hasta dahil edildi. Demoğrafik veriler benzerdi. Lokal anestezik etkinlikleri, hemodinamik parametreler ve duyusal blok süreleri bakımından her iki ilacın farksız olduğu ancak motor blok gerileme zamanının bupivakain grubunda daha uzun olduğu gözlendi. Sonuç: Levobupivakain daha az motor bloğa neden olduğundan, spinal anestezide bupivakaine iyi bir alternatif olabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Therapeutic effects of thymoquinone in a model of neuropathic pain(Excerpta Medica Inc., 2014) Çelik, Feyzi; Göçmez, Cüneyt; Karaman, Haktan; Kamaşak, Kağan; Kaplan, İbrahim; Akıl, Eşref; Tüfek, Adnan; Güzel, Abdülmenap; Uzar, ErtuğrulBackground: The goal of our study was to determine the therapeutic effects of thymoquinone in a dose-dependent manner in a model of neuropathic pain following an experimentally applied spinal cord injury (SCI). Methods: Fifty female adult Wistar albino rats weighing between 220 and 260 g were included in the study and were divided into 5 groups as follows: Group S (sham), Group C (control), Group T100 (100 mg/kg thymoquinone), Group T200 (200 mg/kg thymoquinone), and Group T400 (400 mg/kg thymoquinone). To begin the experiment, SCI was applied to all groups (with the exception of the sham group) following a mechanical and heat-cold test. Two weeks later, the mechanical and heat-cold tests were repeated, and a single normal saline dose was given to the sham and control groups, whereas 3 varying doses of thymoquinone were given to the other groups. The mechanical and heat-cold tests were repeated at 30, 60, 120, and 180 minutes after receiving thymoquinone. Finally, the animals were put to death via the removal of intracardiac blood. The levels of nitric oxide, total oxidant status, total antioxidant status, paraoxonase, malondialdehyde, tumor necrosis factor-?, and interleukin-1? were determined in all of the blood samples. Results: The withdrawal threshold and withdrawal latency values recorded from the mechanical and heat-cold allodynia measurements for all 3 thymoquinone groups were higher than that of the control group at all time points (ie, 30, 60, 120, and 180 minutes). There were no differences in these results between the 3 thymoquinone groups. The paraoxonase and total antioxidant status serum levels of all 3 thymoquinone groups were higher than those of the control group, whereas total oxidant status, nitric oxide, malondialdehyde, interleuken-1?, and tumor necrosis factor-? levels were lower in the 3 thymoquinone groups than in the control group. Conclusions: Thymoquinone is beneficial for decreasing experimental neuropathic pain following SCI. However, increasing the dose does not change the effect.