Dicle Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi
DSpace@Dicle, Dicle Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.

Güncel Gönderiler
Mimar Doğan Erginbaş'ın izinde geleneksel Diyarbakır konut mimarisinin tarihsel açıdan değerlendirilmesi
(Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Yaka, Sebanur; Dalkılıç, Neslihan
Kadim kent Diyarbakır, farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, çeşitli etnik grupların birlikte yaşadığı Anadolu’nun kültürel ve tarihsel açıdan zengin kentlerinden biridir. Düz bir alana sahip coğrafi yapısıyla geniş bir alana yayılan kent, içinde farklı yapı türlerini barındırır. Tez kapsamında bu yapı türlerinden sivil mimari yapısı olan geleneksel evler incelenecektir. Tez kapsamında Diyarbakır’a 1950 senesinde doçentlik tezi için gelen Mimar Doğan Erginbaş’ın ele almış olduğu 11 geleneksel Diyarbakır konutu seçilmiştir. Bunların ikisi köşk, dördü konak ve beşi evdir. Erginbaş tarafından 73 yıl önce araştırılan bu evlerin günümüz durumu gösterilip geçmişten bugüne evlerin değişimi, dönüşümü ve koruma sorunları incelenecektir. Günümüzde bu yapıların çoğunun son halleri hakkında bilgi bulunmaması
araştırma konusunun bu yapılar üzerine odaklanmasına sebep olmuştur. Doğan Erginbaş’ın doçentlik tezinde son sayfalarda çizimlerini alıntıladığı Rüştü üçler’in 1942 yılında yayınladığı makalesindeki üçü ev biri konak olan yapılarda fotoğraflanarak tez kapsamında değerlendirilecektir. Toplamda 15 yapı ele alınacak olup bu yapıların geçmiş ve günümüzdeki durumu karşılaştırılarak, 1950’den günümüze Türkiye’de ve Diyarbakır’da tarihi eser koruma anlayışının gelişimi, tarihi çevrelerde araştırma yöntem ve tekniklerinin geçmişten günümüze değişimi ve çalışmanın materyali olan evlerin plan ve cephe özellikleri, yapım detayları, korunmuşluk durumu, işlev vb. değişimler ile farklı dönemlerdeki restorasyon uygulamaları ve uygulama tekniklerinin geçmişten günümüze değişimi bu evler üzerinden değerlendirilecektir.
LC-HRMS profiling of phytochemicals with assessment of antioxidant, anticholinesterase, and antimicrobial potentials of astragalus brachystachys DC
(John Wiley and Sons Inc, 2024) Ersoy, Ezgi; Boğa, Mehmet; Kaplan, Alevcan; Mataracı, Emel Kara; Kayıran, Serpil Demirci; Eroğlu, Esra Özkan
Astragalus species are ubiquitous in the pharmacopeia of numerous countries, signifying their widespread medicinal applications. Türkiye is esteemed as one of the principal epicenters of diversity for this genus with 483 taxa, and many of these plants have been traditionally utilized for diseases including coughing, diabetes, cardiovascular disorders, and aches. Although there is a considerable body of chemical and biological research available on several Astragalus species, studies focusing on Astragalus brachystachys DC are exceedingly rare. In this context, This study provides the first comprehensive report on this medicinal plant the chemical constituents and biological activities of an important medicinal plant, Astragalus brachystachys DC. The aerial part samples were collected from Adana, Türkiye, and an ethanol extract was prepared with these parts. The secondary metabolites of the extract were determined by an LC-HRMS analysis. The LC-HRMS analysis showed the presence of 39 different constituents, hyperoside (303.419±10.50 μg/g extract), p-coumaric acid (256.975±8.51 μg/g extract), and rutin (72.684±2.23 μg/g extract) were determined as major compounds in the aerial parts ethanol extract. Attributed to its high total phenolic (58.53±1.30 μg PEs/mg extract) and total flavonoid content (29.98±0.83 μg QEs/mg extract), the extract demonstrated strong antioxidant activity according to three different assays namely DPPH free (IC50: 33.08±0.61 μg/mL), and ABTS cation radical scavenging (IC50: 15.39±0.72 μg/mL) and CUPRAC activity (A0.5: 36.25±0.28 μg/mL) methods. In vitro assays showed that cholinesterase inhibitory activity results were found to be exceptional with 85.95±0.52 % inhibition on acetylcholinesterase and 66.32±1.33 % inhibition on butyrylcholinesterase at 200 μg/mL. Regarding antimicrobial properties, Astragalus brachystachys DC extract was found to be effective against Enterococcus faecalis with a MIC value of 39.06 μg/mL.
Myra ve Andriake'de ele geçen pişmiş toprak unguentariumlar
(Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Doğan, Dilan; Öz, Cüneyt
Myra ve limanı Andriake, Antalya'nın Demre ilçesi sınırlarında yer alır. 2009 yılından bugüne kazılar Prof. Dr. N. Çevik başkanlığında devam etmektedir. Kazılar sonucunda Myra'nın Klasik Dönem'den Erken Bizans Dönemi'ne kadar geniş bir tarihsel süreçte yerleşim gördüğü anlaşılmıştır. Ancak son yıllarda tiyatro orkestrasından yapılan kazılar Myra ve limanının tarihini Geç Kalkolitik Çağa kadar geriye götürmüştür. Yapılan çalışmalarda çok sayıda buluntu ele geçmekte olup bunlardan biri de tez kapsamında değerlendirilen pişmiş toprak unguentariumlardır. Toplam 190 unguentarium parçasından form verebilen 130 tanesi kataloğa alınarak incelenmiştir. Bu unguentariumlar; fusiform, kubbe ağızlı, bulbous, diğer ve geç antik çağ unguentariumları başlığı altında incelenmiştir. Fusiformlu unguentariumlar MÖ 4. yüzyıl sonları ile MS 2. yüzyıl gibi geniş bir tarih aralığına aittir. Kubbe Ağızlı unguentariumlar, MÖ 2. yüzyılın ikinci çeyreği ile 2. yüzyılın sonları arasına tarihlenmiştir. Bulbous formlular, MS 1.-2. yüzyıl gibi daha dar bir tarih aralığında kullanılmışlardır. Geç Antik Çağ unguentariumlarının ise MS 5.-7. yüzyıl arasında kullanımda oldukları tespit edilmiştir. Bunlar arasında en yoğun grubu Geç Antik Çağ'a ait unguentariumlar oluşturmaktadır. Bu tipte blok ve kelebek formlu monograma sahip örnekler yer almaktadır. Monogramlar hakkında detaylı bir çalışma olmadığından dolayı net bir sonuç elde edilememiş olsa da harfler üzerinden bazı çıkarımlar yapılmıştır. Myra'nın MS 5. yüzyılda Lykia'nın idari ve dini başkent ilan edilmesi ile kentte ticaret faaliyetlerinin yoğunlaşması, kentte bu tarihlere ait unguentarium sayısal yoğunluğuyla doğrudan bağlantılıdır. Bu bağlamda unguentariumların üretimi? ve dağılımı, bölgenin ekonomik refahını ve siyasi yapısını da yansıtmaktadır. Aziz Nikolaos Kilisesi'ne gelen hacıların bu şişecikleri, içerisine kutsal yağ veya su doldurulmuş bir şekilde, buradan satın almış olabileceği öngörülmektedir. Andriake'deki Agora'da ele geçen unguentariumların yoğunluğu ise bu kapların sadece dini bir amaçla değil, aynı zamanda ticari bir ürün olarak da satıldığı düşünülmektedir.
Geri gelmemek üzere kaybolup giden tarım topraklarımız (Elazığ Ovası ve Uluova örneği)
(Karaburun Bilim Kongresi, 2012) Karadoğan, Sabri; Yaman, Aşir
Tarım bir ülkenin varlığını sürdürmesinde ve ekonomisinin gelişmesinde en önemli üretim faktörlerinden biridir. Tarımsal aktivitenin en önemli unsuru ise topraktır. Toprak çok uzun sürede oluşan ama yanlış kullanım sonucu kolayca bozulabilen, bozulduktan sonra da kazanılması ya da eski durumuna getirilmesi binlerce yıl süren önemli doğal bir unsurdur. Günümüz Türkiye’sinde toprağın amaç dışı kullanımı ve degredasyonu, tarım alanlarının önemli ölçüde yok olmasına neden olmaktadır. bu ovalarda kurulmuş olan Yoğun kentleşme ve sanayi alanları ile Keban Barajının etkisiyle önemli bir bölümü kullanım dışı kalan Elazığ’ın en verimli ovaları olan Uluova ve Elazığ Ovası buna güzel bir örnektir. Göçler, endüstriyel büyüme, düzensiz kentleşme, plansızlık ve rant kaygıları gibi daha birçok nedenden dolayı Elazığ Ovasına ait verimli tarım arazilerinin neredeyse tümü yerleşim alanları ve sanayi alanları tarafından yok edilmiştir. Elazığ kent merkezi tamamen Elazığ Ovası üzerine kurulu olduğundan, ova tamamen yok edilerek tarım dışı bırakılmıştır. Uluova’da ise Keban Barajı’nın etkisiyle verimli tarım arazileri sular altında kalmış organize sanayi ve havaalanı gibi diğer tesislerle birlikte önemli ölçüde tarım için kullanılan alanlar yok edilmiştir. Halbuki bu araziler hem sulu hem de kuru tarım için son derece elverişli alanlardı. Arazi degredasyonu ve toprak kaybı yanında, tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımı sonucu tahıl ve endüstri bitkilerinin üretiminde de önemli oranda azalma meydana gelmiştir. Verimli tarım arazilerinin tarım dışı amaçlarla kullanılması ülkemiz için ekonomik ve sosyal açıdan birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Bu sorunlar; bir daha geri gelmemek üzere doğal değerlerin yitip gitmesi, tarımsal ürün kayıpları, işsizlik, sosyal çözülmeler göç ve açlık olarak sıralayabiliriz. Elazığ’da yaşanan bu durum ülkenin diğer bölgeleri ve kentleri için bir uyarı niteliğindedir.
Birkleyn Mağaraları
(Online Türkiye Turizm Ansiklopedisi, 2025) Karadoğan, Sabri
Türkiye, karstik oluşumlar bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Karstik süreçlere bağlı olarak oluşmuş yer şekilleri turizm bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. Karstik şekillerden en çok ilgi çekenlerden biri de mağaralardır. Mağaralar yeraltındaki karstik çözünme şekillerinden olmalarına rağmen bünyelerinde çok değişik formlarda karstik birikim şekilleri de barındırır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki önemli mağara sistemlerinden biri kuşkusuz Birkleyn Mağaraları'dır.
Birkleyn Mağaraları, Türkiye’nin Güneydoğusu'nda Diyarbakır’ın yaklaşık 100 kilometre kuzeydoğusunda Toros Dağları'nın başlangıç silsileleri arasında bulanan bir senklinal bitimindeki Korha Dağı bünyesinde bir mağaralar kompleksidir. Bu mağaralardan birinden Dicle Nehri çıkış bulur. Karstik yer altı tünelinin yukarı seviyelerinde, farklı yükseltide iki mağara, vadinin doğu girişinde bir mağara daha bulunur.
Dicle nehri yer altı tünellerine geçmeden önce dağın bünyesinde, gelişimi kısa sürmüş kanyon bir vadi açmıştır. Ancak, tektonik yükselme, kalkerli-ofiyolitli araziler üzerinde farklı aşındırma süreçleri ve karstlaşma sonucu nehir, kanyondaki yatağını terk edip yeraltındaki karstik tünellerde akışını sürdürmüştür.
Birkleyn karstik mağaralarının oluşumu ve jeomorfolojik özellikleri, Güneydoğu Toroslar dağ kuşağının yükselimi, dolayısıyla Dicle nehir sisteminin gelişimi üzerinde önemli bilgiler verir.