Yazar "Tutanç, Murat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ailesel akdeniz ateşi bulunan çocuklarda idrarla kalsiyum atılımı(2009) Yel, Servet; Tutanç, Murat; Kelekçi, Selvi; Bozkurt, Yaşar; Evliyaoğlu, OsmanGiriş ve amaç: Genetik geçişli multisistemik bir hastalık olan Ailevi Akdeniz Ateşi (Familial Mediterranean fever, FMF) Türkiye’de seyrek değildir. FMF hastalarında hiperkalsiüri sıklığını belirleyerek bu grup hastalarda böbrek taşı riskini değerlendirmeyi amaçladık.Gereç ve yöntemler: Klinik bulgular ve moleküler genetik çalışmalarla FMF tanısı konup mutasyonları belirlenen 23 atak dönemi FMF’li, 58 remisyonda FMF’li hasta ve 25 adet yaş, cins ve antropometrik ölçümler bakımından benzer sağlıklı kontrol grubu çalışmaya alındı. Öykü, klinik muayene ve akut faz reaktanları (kan sedimantasyon hızı, C-reaktif protein ve fibrinojen düzeyleri) ile atak dönemleri tespit edildi. Olgulara diyet kısıtlanması yapılmadan 24 saatlik idrar kalsiyum düzeyleri ölçüldü.Bulgular: Atak dönemi FMF’li çocuklarda akut faz reaktanları (AFR) düzeyleri, hem ataksız dönem (P<0.001) hem de kontrol grubundan (P<0.001) anlamlı yüksek bulunurken; ataksız dönem ile sağlıklı kontroller arasında AFR düzeyleri bakımından anlamlı fark saptanmadı (P>0.05). Atak dönemlerinde FMF’li hastaların idrar kalsiyum düzeyleri (4.63±1.75 mg/kg/gün), hem ataksız dönemden (3.88±0.97 mg/kg/gün) hem de kontrollerden (3.30±0.82 mg/kg/gün) daha yüksek bulundu. Ancak, sadece atak dönemi FMF’liler ile kontrol grubu arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı düzeye ulaştı (P=0.013). Hiperkalsiüri sıklığı atak sırasında %30, ataklar arasında %26 ve kontrol grubunda %4.5 olarak bulundu.Sonuçlar: Pediatrik FMF hastalarında idrarla kalsiyum atılım fazlalığı dikkate alınıp, kalsiyum fazlalığının metabolik olduğu düşünülerek böbrek taşı riskine karşı dikkatli olunması uygun olacaktır.Öğe Akciğer komplikasyonlarına yol açan ağız yoluyla zehirlenmeler(İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi, 2012) Tutanç, Murat; Karcıoğlu, Murat; Kocamaz, Halil; Güneş, Ali; Özel, Abdülkadir; Boşnak, Mehmet; Haspolat, Yusuf KenanAmaç: Ağızdan yutulan hidrokarbonlu bileşikler doku hipoksisi, pulmoner irritasyon ve sistemik toksisite ile etkilerini gösterirler. Akciğerlerin hasarı ölüme kadar giden çeşitli komplikasyonlara yol açmaktadır. Bu çalışmada tiner, neft ve kenaz zehirlenmeleri sunularak konuya dikkat çekilmek istenmiştir. Yöntem: Hastaların bilgileri retrospektif olarak tarandı. Demografik ve klinik takip özellikleri incelendi. Pulmoner komplikasyonlara inhaler steroidin etkisi incelendi. Sonuçlar literatür eşliğinde tartışıldı. Bulgular: On iki hastada dinlemekle akciğerlerde raller, altı hastada ciddi solunum sıkıntısı, beş hastada lökositoz, beş hastada ateş, üç hastada bilinç kaybı, iki hastada karaciğer fonksiyon testleri bozukluğu vardı. Hastaların beşinde solunum yolu bulgularının 24 saat sonra ortaya çıkması dikkat çekici idi. Hastalar medikal tedavi desteği ile 3-8 gün arasında şifa ile taburcu edildi. Sonuç: Biz pulmoner komplikasyonların düzeltilmesinde inhaler steroid kullandık. Ancak, katkısı olduğunu söyleyebilmek için karışlaştırmalı yayınlara gereksinim vardır. Bu tür zehirlenmelerin büyük çoğunluğu önlenebilir. Öte yandan, ebeveynler bu tür tehlikelerin farkında olmalıdır.Öğe Bronşiyal astımlı hastalarda Chlamydia pneumoniae ve Mycoplasma pnemoniae antikor seropozitiflikleri(2017) Tutanç, Murat; Gürkan, M. FuatAkut solunum yolu enfeksiyonları astımlı çocuk hastalarda akut astım atağım tetikleyebilir ve etyopatogenezde sorumlu tutulabilir. Birçok çalışmada viral enfeksiyonlarla akut astım ataklarının uyarıldığı gösterilmiştir. Bakteriyel enfeksiyonlar daha az dikkati çekmekle beraber son zamanlarda özellikle Chlamydia pneumoniae ve Mycoplasma pneumoniae olası etken olarak bildirilmektedir. Bronşiyal astımlı (3-14 yaş arası) 66 çocuk hastada Chlamydia pneumoniae ve Mycoplasma pneumoniae IgM ve IgG seroprevalansı araştırıldı. Solunum yolu enfeksiyonu geçirmemiş, kendisinde ve ailesinde astım ve atopi hikayesi olmayan, yaş ve cinsiyeti benzer 46 sağlıklı çocuk kontrol grubunu oluşturdu. Chlamydia pneumoniae ve Mycoplasma pneumoniae spesifik IgG ve IgM antikorlarını saptamak için bronşiyal astımlı hastalardan polikilinik kontrolü sırasında, kontrol grubundan ise rastgele serum örneği alındı. Toplam 66 olgunun 18'inde (%27.2) C. pneumoniae IgG, 27'sinde (%40.9) M pneumoniae IgG pozitifliği saptandı. Kontrol grubunun 6'sında (%13.0) C. pneumoniae IgG, 6'sında (%10.8) M. pneumoniae IgG pozitifliği saptandı. Astım hastalarında M. pneumoniae IgG seropozitifliği olanların oram kontrol grubunun 4 katı fazlaydı (x2=l 1.986, pO.OOl). Daha sık atak geçirenlerde C. pneumoniae IgG antikoru seropozitifliğinin daha fazla olduğu görüldü (x2=13.917, pO.OOl) M. pneumoniae IgG antikoru seropozitifliği açısından böyle bir farklılığa rastlanmadı (x,2=0.001, p=o.229). Chlamydia pneumoniae ve Mycoplasma pneumoniae enfeksiyonlarınm çocuklarda bronşiyal astım ve astım atağı etyoloj isinde önemli yer tuttuğuna dair pek çok çalışma vardır. Sonuçlarımız her iki mikroorganizmamn bronşiyal astım etyopatogenezinde ve astım atağı sayısının artışında etkili olduğunu ortaya koymaktadır.Öğe Çocuk yoğun bakım ünitesine yatan hastaların değerlendirilmesi(Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Tutanç, Murat; Arıca, Vefik; Başarslan, Fatmagül; Karcıoğlu, Murat; Yel, Servet; Kaplan, Metin; Arıca, Seçil; Karakuş, Ali; Haspolat, Yusuf Kenan; Boşnak, MehmetAmaç: Çocuk yoğun bakım ünitesine (ÇYBÜ) yatırılan hastaların tanısı, cinsiyeti, yatış süresi, hangi aylarda yattığı ve sonlanımı incelendi. Yöntem: Bu çalışmada Kasım 2002 - Şubat 2005 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Çocuk Yoğun Bakım Ünitesine yatırılarak takip edilen 698 hasta değerlendirildi. Bulgular: Hastaların 95’i(%13.6) akciğer enfeksiyonu, 84’ü(%12) sepsis, 70’i(%10) zehirlenme, 49’u(%7) merkezi sinir sistemi enfeksiyonu, 44’ü(%6.3) status epileptikus, 28’i(%4) hepatik koma, 27’si(%3.9) yılan ısırması, 24’ü(%3.4) akrep sokması, 18’i(%2.6) travma, 17’si(%2.4) intrakranyal kanama, 15’i(%2.1) meningokoksemi, 12’si(%1.7) suda boğulma, 8’i(%1.14) elektrik çarpması, 7’si(%1) malignensi tanıları ile yatmıştı. Ocak (%10.7) ve Haziran (%10.4) aylarında daha fazla yatış görülürken, en az yatış Ekim (%5.7) ayında gözlendi. Kız hasta sayısı 300(%42.8), erkek hasta sayısı 398(%57.2) idi. Yatış süreleri ortalama 5.3±6.1 gün idi. Hastaların 363’ü(%51.8) durumu stabil edildikten sonra diğer servislere transfer edildi, 86’sı(%12.3) yoğun bakım ünitesinden taburcu edildi, 8’i(%1.14) ileri merkeze sevk edildi, 238’i(%34.4) ise öldü. Sonuç: Bu çalışmada akciğer enfeksiyonu ve bu nedenle solunum desteğinin yoğun bakım ünitesinde en sık karşılaşılan durum olduğu, çocukluk çağı zehirlenmeleri, travma, suda boğulma, elektrik çarpması gibi önlem alınabilecek hastalıkların yatışlarda önemli bir yer tuttuğu vurgulanmak istendi.Öğe Diyarbakır ve çevresi okul çocuklarında hematüri, proteinüri ve hipertansiyon prevalansı(2004) Dikici, Bünyamin; Gürkan, Fuat; Tutanç, Murat; Davutoğlu, Mehmet; Ece, Aydın; Ceylan, Ali; Gözü, AyferBu çalışmada Diyarbakır ve çevresinde, 10'u yatılı bölge okulu, toplam 23 okulda, 9-17 yaş arası 3063 çocukta (yaş ortalaması 12.1 ±1.5 yıl; 2244'ü erkek, 819'u kız), bir pilot tarama programı çerçevesinde, hematüri, proteinüri ve hipertansiyon prevalansı araştırıldı. Çocukların %52.4'ü kırsal kesimde, %47.6'si kentte yaşamaktaydı. Çocuklara ayrıntılı bir anket uygulandıktan sonra kan basınçları ölçüldü ve stikle idrar analizi yapıldı, ilk ölçümde hipertansif olduğu saptananların kan basıncı ölçümleri tekrarlandı, ilk ve ikinci ölçümlerde; sınırda hipertansiyon (90-95. persentiller arası) sırasıyla, %2.9 ve % 2.8 çocukta; hipertansiyon %7.4 ve. %1 9'unda saptandı. Anormal idrar bulgusu saptananlarda tetkik tekrarlandı, ilk idrar analizinde total olarak anormal sonuç elde edilenlerin oranı %16.4, ikinci analizde anormallik devam edenlerin oranı %11.0 olarak saptandı. İlk ve ikinci idrar analizlerde hematüri %13.3 ve % 9.7; proteinüri % 3.6 ve %1.8; lökositüri %2.5 ve %1.7 oranlarında pozitif bulundu, idrar anormallikleri kızlarda erkeklerden, kırsal kesimde kentte yaşayanlardan daha yüksek bulundu. İdrar tetkiklerinde anormallik saptanması ile hipertansiyon varlığı arasında anlamlı bir ilişki saptandı (p=0.023). Sonuç olarak, bu pilot çalışmada elde ettiğimiz anormal idrar analiz sonuçları hem Türkiye'nin hem de dünyanın diğer bölgelerinden bildirilen oranların çok üstünde olduğu için bölgemizde kitlesel okul taramalarının yapılması faydalı olacaktır. Ayrıca çalışmamızda hipertansiyon oranlan da bir çok raporda bildirilenlerden daha yüksek bulundu.Öğe Pamidronat infüzyonu ile tedavi edilen D vitamini zehirlenmesi(2012) Ece, Aydın; Gözü, Ayfer; Tutanç, Murat; Yel, Servet; Boşnak, MehmetD vitamini intoksikasyonunun akut olarak hiperkalsemi, dehidratasyon, nörolojik bozukluk, kronik olarak da hiperkalsüri/nefrokalsinozis gibi ciddi sonuçları vardır. Daha önce sağlıklı olan, bilinçsiz bir aşırı doz D vitamini takviyesi ile tedaviye dirençli hiperkalsemili 6 aylık erkek bebek olgusu sunuldu. Kısa süreli intravenöz infüzyon pamidronat tedavisi uygulanarak komplikasyon olmaksızın serum kalsiyum düzeyleri düzeltildi. D vitamini intoksikasyonundan ve komplikasyonlarından kaçınılması için D vitamini dozu dikkatli hesaplanmalıdır. Ayrıca, çocuklar için zararlı olabilecek ilaçların reçetesiz satılmasını engelleyecek önlemler alınmalıdır.Öğe Pediatric poisonings in southeast of Turkey: epidemiological and clinical aspects(Sage Publications, 2008) Özdoğan, Hakkı; Davutoğlu, Mehmet; Boşnak, Mehmet; Tutanç, Murat; Haspolat, Yusuf KenanCurrent detailed information about the causes, management, and clinical course of acute childhood poisonings in Turkey is scarce. Therefore, we have conducted a descriptive study of children presenting with acute poisoning to the pediatric emergency department of Dicle University Hospital throughout an 8-month period. Two hundred unselected children with poisoning were evaluated in terms of clinical, epidemiological and socioeconomic aspects. The mean age of patients was 5.7 +/- 4.0 years. The majority of the patients (n = 108, 54%) were aged from 13 months to 4 years (P < 0.05). In majority of patients (66.5%, n = 133), poisonings were accidental. Intentional poisonings accounted for 3.5% (n = 7) and food poisoning accounted for 30% (n = 60) of all cases. The families had more than three children in 129 (97%) of accidentally poisoned and in seven (100%) of intentionally poisoned patients, six were girls and one was a boy. The parents of most patients were uneducated. Furthermore, more than two third of families had low level of income. In all, 171 patients (85.5%) were discharged after an observation period of 24 h. Four patients died. In conclusion, factors such as low educational level of parents, presence of more than three children in the family, and low income increase the incidence of childhood poisonings. The low educational level of girls increases the incidence of intentional poisoning.Öğe Türkiye’nin Güneydoğusunda çocukluk çağı Brusellozu: Retrospektif analiz(2013) Konca, Çapan; Taş, Mehmet Ali; Güneş, Ali; Tutanç, MuratAmaç: Bu çalışmada dört yıllık süreçte brusellozis tanısıyla yatırılarak takip ve teda- vi edilen hastaların demografik ve klinik özelliklerinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Retrospektif olarak yapılan bu çalışmaya 2003-2007 yılları arasında Dicle Üniversitesi Çocuk İnfeksiyon Hastalıkları Servisine brusellozis tanısı ile yatırılan 34 olgu alındı. Hastaların demografik özellikleri, klinik yakınmaları, fizik muayene ve laboratuvar bulguları değerlendirildi. Standart tüp aglütinasyon testi, Rose Bengal testi ve klinik bulgular tanı kriteri olarak kullanıldı. Bulgular: Hastaların 12 (%35)’si kız, 22 (%65)’si erkekti. Hastaların ortalama yaşı 9,2±3,4 yıl idi. 21 (%61,7) hasta kırsal alandan başvurmuştu. İki hasta dışında tüm hastalar, çiğ süt ve süt ürünleri tüketmişti. Hastaların yakınma ve bulguların arasın- da ateş (30, %88,2) ve kas-iskelet sistem yakınmaları (26, %76,4) ön plandaydı. Laboratuvar incelemelerinde hematolojik tutulum belirgindi. Tedavide sekiz yaşın- dan küçük çocuklara trimetoprim-sulfametoksazol+rifampisin, sekiz yaşından büyük- lere doksisiklin+rifampisin 6 hafta boyunca uygulandı. Dört hastada relaps görüldü. Sonuç: Brusellozisin başvuru nedenleri arasında kas iskelet sistem yakınmaları ve ateş ilk sıradadır. Hematolojik sistem bulguları olan hastada brusellozis ayırıcı tanı- lar arasında olmalıdır. Tedavinin başarılı olması ve relaps oluşmaması için kombine tedaviler yeterli süre verilmelidir.Öğe Tıp Fakültesi çocuk acil ünitesine gönderilen cerrahi olmayan hastaların nakil şartlarının değerlendirilmesi(Kare yayıncılık, 2010) Tutanç, Murat; Arıca, Vefik; Başarslan, Fatmagül; Arıca, Seçil Günher; Karakuş, Ali; Şilfeler, İbrahim; Arslan, Mehmet Tayip; Yel, Servet; Kocamaz, Halil; Haspolat, Yusuf Kenan; Boşnak, MehmetBu çalışmada, çocuk acil ünitesine (ÇAÜ) getirilen cerrahi olmayan çocuk hastaların taşınma şartları değerlendirildi. Eylül 2004 ile Kasım 2004 ayları arasında değişik hastanelerden sevk edilen 166 çocuk hasta çalışmaya dahil edildi. Çocuk acile uğramadan erişkin acile giden travmatik hastalar ve farklı nakil şartları gerektiren yeni doğanlar çalışmaya dahil edilmedi. Nakil edilen hastaların 76’sı kız (%45,7), 90’ı erkek (%54,3) idi. Yirmi altı hastanın (%15,6) sağlık güvencesi yoktu. Nakil kararının 141’ini (%84,9) uzman doktor verirken, 6 (%5) hastada sevk eden belirlenemedi. Yüz otuz hastada (%59) nakil öncesi hastaya ait bilgi yetersizdi. Nakillerin 72’si (%43) ambulansla yapılırken bu ambulansların 10’u (%6) tam teşekküllü idi. Eşlik eden personelin 5’i (%3) doktor, 14’ü (%8,4) hemşire idi. Diğerleri tecrübesiz veya eğitimsizdi. Hastaların 152’sinin (%91,5) yatırılarak tedavisine başlandı. Hastaların 29’u (%17) ÇAÜ’ye vardığında agonizan haldeydi. Hastaların hastaneler arası nakli sırasındaki uygulamaların eksik ve yetersiz olduğu ve bu konuda düzenlemelere gerek duyulduğu kanısına varıldı.Öğe Yoğun bakımda takip edilen diyabetik ketoasidoz olgularının değerlendirilmesi(2011) Yel, Servet; Güneş, Ali; Konca, Çapan; Çelik, Tanju; Başarslan, Fatmagül; Boşnak, Mehmet; Tutanç, MuratAmaç: Bu çalışmada diyabetik ketoasidoz (DKA) tanısı ile çocuk yoğun bakımda takip edilen hastaların demografik veri ve klinik özellikleri değerlendirildi. Yöntemler: Hastaların dosyaları geriye yönelik olarak incelendi. Olguların cinsiyet, yaş, yakınma ve klinik özellik bilgileri incelendi. Mann Whitney U ve ki-kare istatistik analizleri yapıldı. Bulgular: Ortalama yaşları 9.9±3.7 olan 16 kız, 9 erkek hasta çalışmaya alındı. En sık yakınmalar sırasıyla nefes darlığı, polidipsi, kilo kaybı, poliüri idi. Hastalar dispneik, takipneik, taşikardik ve asidotik idi. Hastalar çocuk yoğun bakım ünitesinde DKA tedavi protokolü ile tedavi edildi. Hastalarda GKS 12±5 saatte, kan şekerleri 14±7 saatte, kan gazları 6±5 saatte düzeldi. Hastaların hiçbirinde komplikasyon gelişmedi. Kan şekerleri kontrol altına alınan hastalar poliklinik kontrolü tavsiyesi ile taburcu edildi. Sonuç: DKA’lu hastalar, doğru ve hızlı tanının ardından sıkı takip kuralları yanı sıra uygun ve dinamik tedavi verilerek başarı ile tedavi edilebilmektedir. Bu sonuçlarla DKA hastalarının çocuk yoğun bakım ünitelerinde takip edilmesinin daha uygun olacağını vurgulamak istedik.