Yazar "Turhanoğlu, Selim" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aspire edilen yabancı cisimlerin bronkoskopik çıkarılmasında alternatif bir yaklaşım: Trakeotomi (Olgu sunumu)(2000) Özyılmaz, M. Ali; Ölmez, Gönül; Bayhan, Nurettin; Özçelik, Cemal; Turhanoğlu, Selim; Tok, DemetÇocuklarda yabancı cisimlerin aspirasyonu ciddi problemlere yol açabilir. Teşhis hızla konulamaz ve hemen tedavi edilmezse ölüme yol açabilir. Yedi yaşındaki bir olguda trakeobronşiyal yabancı cisim aspirasyonu nedeni ile böyle olgulardaki anestezik ve cerrahi yaklaşımların gözden geçirilmesi planlandı.Öğe Fatal interstitial pneumonia as an advers reaction in patient with rheumatoid arthritis: A case report(2008) Turhanoğlu, Ayşe Dicle; Turhanoğlu, Selim; Kaya, SedatRomatoid artritli 53 yaşındaki kadın hastaya leflunomide verilmesinden 3 hafta sonar akut interstisyel pnömoni gelişti. Bulantı, diare ve dispne gelişen hastada LEF tedavisi kesildi. Hasta şiddetli dispnesi ve akciğer grafisinde retiküler görüntülerin ortaya çıkması ve arteryel parsiyel oksijen basıncının düşmesi üzerine acilen yoğun bakım ünitesine alındı. Akut respiratuar yetmezlik nedeniyle endotrakeal entubasyon ve mekanik ventilasyon desteğine başlandı. Hasta interstisyel pnömoni başlangıcından 7 gün sonra respiratuar yetmezliğe bağlı kaybedildi.Öğe Kalça protezi ameliyatı geçiren olgularda postoperatif morbidite ile ilişkili faktörler(2004) Yüksel, Şahin; Kararmaz, Alper; Kaya, Sedat; Turhanoğlu, Selim; Menekşe, AliÇalışmamızda kalça protezi ameliyatı için seçilen anestezi tipinin, hastanın preoperatif kondisyonunun ve intraoperatif dönemdeki kanama, hipotansiyon gibi olayların postoperatif morbiditeye etkilerini araştırdık.Olgular ameliyattan bir gün önce değerlendirilerek preoperatif risk faktörleri kaydedildi. 90 hasta rastgele epidural ya da genel anestezi alacak şekilde ikiye ayrıldılar. Bradikardi, hipotansiyon, taşikardi gibi intraoperatif olaylar kaydedildi. Postoperatif dönemde major komplikasyonlar ve mortalite kaydedildi. Risk faktörlerinin ve anestezi tipinin postoperatif morbiditeye etkisi lojistik regresyon analizi kullanılarak araştırıldı.Yaş (p=0.003), ASA (p=0.015), diyabet varlığı (p=0.045), konjestif kalp yetmezliği (p=0.024) ve Goldman indeksi (p=0.014) postoperatif morbidite ile ilişkili faktörler olarak saptandı. Epidural anestezi grubunda ambulasyon zamanı daha kısaydı (p<0.05). Genel anestezi grubunda mortalite oranı % 9, epidural anestezi grubunda % 7 olarak saptandı (p=0.666).Kullanılan anestezi yönteminin postoperatif morbiditeyi etkilemediği sonucuna vardık. Bulgularımız diyabeti ve konjestif kalp yetmezliği olanlarda, ileri yaşta postoperatif morbidite insidansının yüksek olabileceğini göstermektedir. ASA sınıflaması ve Goldman kardiak indeks sistemi postoperatif morbiditenin tahmin edilmesinde yararlı indeks sistemleridir. Kullanılacak anestezi yönteminin seçiminde postoperatif mortalite ve morbidite dışında diğer faktörlerin değerlendirilmesinin uygun olacağına inanıyoruz.Öğe Laparoskopi sonrasında uygulanan rekruitment manevrasının arteryel oksijenasyon ve akciğer kompliyansına etkileri(2004) Kararmaz, Alper; Turhanoğlu, Selim; Kaya, Sedat; Özyılmaz, M. AliLaparoskopik kolesistektomi yapılan olgularda intraabdominal basınç normale döndükten sonra uygulanan alveolar rekruitment manevrasının akciğer kompliyansına ve parsiyel arteryel oksijen basıncına etkilerini araştırdık. Elektif laparoskopik kolesistektomi planlanan, akciğer patolojisi bulunmayan 36 hasta çalışmaya dahil edildi. Anestezi indüksiyonu propofol, sisatraküryum ve fentanil ile sağlandıktan sonra olgular entübe edildi. Anestezi idamesi % 100 oksijen, sevofluran % 2-4, gerektikçe sisatraküryum ve fentanil ile sağlandı. Ameliyat sonunda, batın içindeki karbondioksit boşaltıldıktan sonra, Grup R'de 10 solunum boyunca pik hava yolu basıncı 40 cmH2O ve ekspiryum sonu pozitif basınç (PEEP) 20 cmH2O yapılarak rekruitment manevrası uygulandı. Daha sonra ekspiryum sonu pozitif basınç 5 cmH2O'ya düşürüldü. Grup K'de ise sadece 5 cmH2O PEEP uygulandı. Anestezi indüksiyonundan, abdominal CO2 insuflasyonundan, CO2 boşaltıldıktan ve rekruitment manevrasından sonra hava yolu basınçları ve kompliyans kaydedildi. Her iki grupta da abdominal karbondioksit insuflasyonundan sonra, parsiyel arteryel oksijen basıncı ve kompliyans azaldı (p<0.001). Grup R'de rekruitment manevrası parsiyel arteryel oksijen basıncını ve kompliyansı anlamlı düzeyde yükseltti (p<0.01). Kompliyans ve parsiyel arteryel oksijen basıncı arasında pozitif korelasyon saptandı (r=0.525, p<0.01). Çalışma süresince herhangi bir komplikasyon gözlenmedi. Laparoskopik kolesistektomi sonrası oluşan oksijenasyon bozukluğunun tedavisinde rekruitment manevrasının etkili bir yöntem olabileceğine inanıyoruz.Öğe Medikal tedaviye yanıt alınamayan lomber faset sendromlu olgularda faset eklem enjeksiyonu(2000) Turhanoğlu, Ayşe Dicle; Nazaroğlu, Hasan; Ölmez, Gönül; Erdoğan, Ferda; Karabulut, Zülfü; Turhanoğlu, SelimKlinik bulgular ve bilgisayarlı tomografi ile faset sendromu tanısı konulan 27 olgu çalışmaya alındı. Tüm olgulara 2 hafta medikal tedavi uygulandı ve 2 hafta sonunda yapılan değerlendirmede olgular medikal tedaviden yarar gören ve görmeyenler olmak üzere iki gruba ayrıldılar, Medikal tedaviye yanıt vermeyen 15 lomber faset sendromlu hastanın faset eklemi içine kortikosteroid ve lokal anestezik karışımı uygulandı. Faset eklem enjeksiyonları fluroskopi altında dejenere segment ve bir üzeri segment olmak üzere iki seviyede yapıldı ve metil prednisolon 10 mg (0.5 ml) ve bupivakain 10 mg (2 ml) enjekte edildi. Tüm hastalar tedavi öncesi, tedaviden 1 hafta, 1 ay ve 3 ay sonrası Visual Analog Skala, Modifiye Schoeber testi ve Roland Morris Skalası ile değerlendirildi ve sonuçlar kaydedildi. Biri dışında tüm hastalar faset eklem enjeksiyonundan fayda gördüler. Sonuç olarak hasta seçimi iyi yapıldığı takdirde, lomber faset sendromunda faset eklem enjeksiyonunun diagnostik ve terapötik olarak yararlı olabileceği kanısına vardık.Öğe Monitorize Anestezi Bakımı için droperidol ve remifentanil kullanımı(2002) Bayhan, Nurettin; Kaya, Sedat; Kararmaz, Alper; Turhanoğlu, Selim; Özyılmaz, M. AliEkstrakorporeal şok dalgaları ile litotripsi (ESWL) sırasında oluşan ağrının tedavisinde, droperidol ön tedavisi yapılmış olgularda, hasta kontrollü analjezi (HKA) cihazı ile kullanılan remifentanilin, monitorize anestezi bakımı (MAB) için uygun dozunu bulabilmek amacıyla bu prospektif, randomize çalışma düzenlendi. Olgulara 20 $mu$g/kg droperidol İV olarak uygulandı ve hastalar üç gruba ayrıldılar. Grup I' de (n=20), yükleme ve bolus dozu 1 $mu$g/kg, infüzyon dozu 0.01 $mu$g/kg/dk; Grup ll'de (n=20) yükleme ve bolus dozu 0.5 $mu$g/kg, infüzyon dozu 0.05 $mu$g/kg/dk; Grup III'de (n=20) ise yükleme ve bolus dozu 0.1 $mu$g/kg, infüzyon dozu 0.1 $mu$g/kg/dk olacak şekilde ayarlandı. HKA ile yükleme dozunun verilmesinden iki dakika sonra ESWL işlemine başlandı. İşlem süresince solunum ve dolaşım verileri, yan etkiler (bulantı, kusma, baş dönmesi), sedasyon ve ağrı düzeyleri kaydedildi. ESWL sonlandığında remifentanil tüketimi kaydedildi. Derlenmesi tamamlanan hastalar, memmuniyetleri kaydedildikten sonra hastaneden çıkarıldılar. Grup I ve Il'de ağrı düzeyleri Grup Ill'e göre daha düşüktü (p<0.05). Solunum depresyonu ve bradikardi Grup I'de, bulantı, kusma ve baş dönmesi insidansı da Grup Ill'de anlamlı olarak yüksekti. Hasta memmuniyeti Grup Il'de diğer iki gruba göre istatistiksel açıdan anlamlı düzeyde daha yüksekti. Remifentanil tüketimi Grup Il'de diğer iki gruba göre anlamlı düzeyde düşüktü. Hastaneden çıkarılma zamanlarında gruplar arası farklılık yoktu. Droperidol ön tedavisi yapılmış olgularda, Grup Il'de kullanılan dozlarla uygulanan MAB yönteminin, ESWL sırasında oluşan ağrının tedavisinde etkin ve yan etki insidansının düşük olduğu sonucuna vardık.Öğe Nöroaksiyel blok tipinin total kalça protezi ameliyatı sonrası ağrıya etkileri: Spinal ve epidural anestezinin karşılaştırılması(2004) Karaman, Haktan; Kaya, Sedat; Kararmaz, Alper; Özyılmaz, M. Ali; Turhanoğlu, SelimBu çalışmada, total kalça protezi ameliyatı için spinal ya da epidural anestezi uygulandığında, seçilen anestezi tipinin, postoperatif dinlenme sırasında ve hareketle ortaya çıkan ağrının şiddeti üzerinde etkisinin olup olmadığını araştırdık. Toplam 50 olgu randomize olarak iki gruba ayrıldılar. Ameliyat için Grup E'de epidural anestezi, Grup S'de ise spinal anestezi uygulandı. Olguların postoperatif analjezisinde, morfin ve bupivakain hasta kontrollü analjezi cihazı ile epidural yolla uygulandı. Dinlenme ve hareketle oluşan ağrı vizüel analog skala ile değerlendirildi. Postoperatif analjezik tüketimi, hasta memnuniyeti ve komplikasyonlar kaydedildi. Dinlenme anında ve hareketle oluşan ağrının vizüel analog skala değerleri Grup S'de daha düşüktü (p<0.05). Postoperatif analjezik tüketimi de Grup S'de daha azdı (p=0.001). Gruplar arasında yan etki insidansları açısından farklılık yoktu. Hasta memnuniyeti Grup S'de (% 83) Grup E'ye (%54) göre daha yüksekti (p=0.037). Sonuçta spinal anestezi uygulanan olgularda, total kalça protezi ameliyatından sonra daha iyi postoperatif analjezi sağlandığını gözledik. Bu sonucun, nosiseptif uyarıların spinal anesteziyle tam olarak bloke edilmiş olmasına bağlı olabileceğini düşünüyoruz.Öğe Operasyon sonunda tramadol veya meperidin uygulamasının postoperatif erken dönem derlenme ve analjezi üzerine etkileri(2001) Özyılmaz, M. Ali; Bayhan, Nurettin; Kaya, Sedat; Turhanoğlu, Selim; Kararmaz, AlperÇalışmamızda; tramadol ve meperidinin, postoperatif erken dönem uyanma ve analjezi üzerine etkileri 60 olguda araştırıldı. Tüm olgularda fentanil 1.5 µg kg -1 ve propofol 2 mg kg -1 ile anestezi indüksiyonu sağlandıktan sonra, süksinilkolin 1.5 mg kg -1 verilerek entübasyon gerçekleştirildi. Anestezi idamesi %50 azot protoksit/oksijen içinde sevofluran %1.5-3 ile sağlandı, kas gevşemesi için gerektikçe cisatraküryum 0.05 mg kg -1 dozda iv uygulandı. Olgular rasgele üç eşit gruba ayrılarak, anestezinin şartlandırılmasına yaklaşık on dakika kala, Grup I'e (n=20) tramadol 1.5 mg kg -1 ve Grup II'ye (n=20) meperidin 1.5 mg kg -1, serum fizyolojik ile 10 mL'ye tamamlanarak iv en az 1 dakika içinde uygulandı, Grup III'e (n=20) ise sadece 10 mL serum fizyolojik verildi ve kontrol grubu olarak alındı. Spontan solunumun başlaması, hastanın gözünü aç komutuna yanıt vermesi, ekstübasyon süreleri ile yanıtı operasyon öncesinde öğrenilen bir soruya (doğum tarihi gibi) yanıt verme süresi saptanarak kaydedildi. Postoperatif 90 dakika izlenen olgulara gerektiğinde analjezik olarak 0.1 mg kg -1 morfin im yoldan yapılarak, uygulanan zaman kaydedildi. Uyanma ve derlenme süresi Grup II'de diğer gruplara göre anlamlı olarak uzun bulundu (p<0.05). Kontrol grubunda postoperatif analjezik gereksinimi tramadol ve meperidin gruplarına göre anlamlı olarak yüksekti (p<0.05). Tramadol ve meperidin grupları arasında postoperatif analjezik gereksinimlerinde anlamlı farklılık yoktu. Anestezi sonlandırılmadan 10 dakika önce yapılan tramadol 1.5 mg kg -1 iv bolus dozunun ekstübasyonda bir gecikmeye ve solunum depresyonuna yol açmadan postoperatif erken dönemde yeterli analjeziyi sağladığı sonucuna vardık.Öğe Tramadolün laringoskopi ve entübasyon sırasındaki hemodinamik yanıt üzerine etkisi(2001) Kaya, Sedat; Özyılmaz, M. Ali; Ganidağlı, Süleyman; Turhanoğlu, Selim; Kararmaz, Alper; Bayhan, NurettinYapılan çalışmalar tramadolün entübasyon sonrası oluşan hemodinamik yanıtı baskılamada yetersiz olduğu yönünde sonuç vermektedir. Tramadol'ün etki başlangıç süresini göz önüne alarak, çalışmamızda, indüksiyon öncesi farklı zamanlarda uygulandığında, laringoskopi ve entübasyonda hemodinamik yanıt etkinliğini araştırmayı planladık. Elektif cerrahi planlanan ASA I-II sınıfında 60 olgu çalışmaya alındı. Operasyon odasına alınan olguların kalp atım hızı (KAH), noninvazif sistolik ve diyastolik kan basınçları (SKB, DKB) monitörize edildi ve başlangıç değerleri ölçülerek kaydedildi. Grup I (n=20), Grup II (n=20) ve Grup II'e (n=20) sırasıyla anestezi indüksiyonundan 5, 10 ve 15 dakika önce tramadol 1.5 mg kg-1, serum fizyolojik ile 10 ml'ye tamamlanarak iv olarak 1 dakika içinde verildi. İndüksiyon öncesi ve sonrası ile entübasyondan sonra ilk on dakika, dakikada bir; KAH, SKB ve DKB değerleri ölçülerek kaydedildi. Entübasyondan sonra, Grup I'de KAH birinci dakikada, SKB ve DKB birinci ve ikinci dakikalarda başlangıç değerine göre anlamlı olarak yüksekti (P<0.05). Grup II ve III'teki olgularda entübasyondan sonra anlamlı bir yükselme saptanmadı (p>0.05). Anestezi indüksiyonundan en az 10 dakika önce iv 1.5 mg kg-1 dozda verilen tramadolün laringoskopi ve entübasyon sonrası oluşan hemodinamik yanıtı baskılamada etkili olabileceği sonucuna vardık.Öğe Yoğun kakımımızdaki zehirlenme olgularının geriye dönük analizi(2006) Turhanoğlu, Selim; Durmuş, Sedat Kaya; Karaman, Haktan; Kararmaz, AlperÇalışmamızın amacı, 2003-2005 yılları arasında yoğun bakım ünitemizde intoksikasyon nedeniyle takip edilen hastaların geriye dönük olarak incelemektir. 44 hasta kadın (%80) ve 11’i erkekti (%20). Ortalama yaş 23.6±8.9’du. Bir hasta dışında diğer hastaların hepsi intihar amacıyla ilaç almışlardı. En sık zehirlenme nedeni pestisidler (%49), en sık kullanılan ilaç da antidepresanlardı (%31). 34 hasta (%62) mekanik ventilasyon desteği için entübe edildiler. Ortalama mekanik ventilasyon süresi8.5±10.6 gündü. 47 hasta (%85) taburcu edilirken, 2 hasta (%4) sevk edildi ve 6 hasta (%11) öldü. Çalışma süresince, yoğun bakımımıza sıklıkla genç kadınların kabul edildiğini ve pestisid ile antidepresanların en sık zehirlenme nedeni olduğu sonucuna vardık.Öğe Zor entübasyonun tahmin edilmesinde değişik testlerin karşılaştırılması(2003) Özyılmaz, M. Ali; Kararmaz, Alper; Kaya, Sedat; Turhanoğlu, SelimZor entübasyonun saptanması amacıyla kullanılan tanı testleri için en uygun pozitiflik eşiğini saptamayı ve bu eşik değerleri kullanıldığında bu testlerin zor entübasyon ile ilişkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Preoperatif dönemde hastaların Mallampati sınıflaması, kesici dişler arasındaki mesafe, tiromental mesafe, sternomental mesafe ve atlantooksipital eklemin ekstansiyon açısı değerlendirildi. Laringoskopi sırasında Cormack-Lehane sınıflandırması kullanılarak glottisin görünümü değerlendirildi. Optimum pozitiflik eşiğinin saptanması için ve tanı testlerinin zor entübasyon ile ilişkilerinin belirlenmesi için "receiver operating characteristics curve" kullanıldı. Çalışmamızda zor entübasyon insidansı % 4.7 olarak bulundu. Kesici dişler arasındaki mesafe ile zor entübasyon arasında ilişki bulunamadı. Pozitiflik eşikleri, tiromental mesafe için 6.5 cm, sternomental mesafe için 12 cm ve atlantooksipital eklemin ekstansiyon açısı için 250 olarak saptandı. Kullanılan testlerin duyarlılıkları ve pozitif gösterge değerleri genellikle düşüktü. Mallampati sınıflaması ve tiromental mesafenin birlikte kullanılması ile en yüksek pozitif gösterge değeri (% 80) elde edildi. Fakat bu durumda da duyarlılık çok düştü. Optimum pozitiflik eşiği değerleri seçilse bile, çalışmamızda kullandığımız testlerin zor entübasyonu belirlemede yetersiz oldukları sonucuna vardık.