Yazar "Tekbaş, Ebru" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aortofemoral by-pass cerrahisinin nadir bir komplikasyonu: Hidroüretronefroz(2013) Yavuz, Celal; Tekbaş, Ebru; Önder, Hakan; Tekbaş, Güven; Bilici, Aslan; Ekici, FaysalÜreterin obstürüksiyonuna sekonder hidronefrozun birçok nedeni bulunmakla birlikte aortofemoral greftoklüzyonuna sekonder hidroüreteronefroz sıralamanın oldukça sonlarındadır. İlk 1960'lı yıllarda raporedilen greft kompresyonuna sekonder hidroüreteronefroz son yıllarda nadiren rapor edilmektedir. Buyazıda aortofemoral bypass cerrahisi geçirmiş, intermittant klaudikasyo ile kliniğe başvuran, 62yaşındaki erkek hastada, insidental saptanan hidroüreteronefroz literatür eşliğinde sunulmuştur.Öğe Aortofemoral by-pass cerrahisinin nadir bir komplikasyonu: hidroüretronefroz Türkçe(Harran Üniversitesi, 2013) Tekbaş, Güven; Tekbaş, Ebru; Önder, Hakan; Ekici, Faysal; Yavuz, Celal; Bilici, AslanÜreterin obstürüksiyonuna sekonder hidronefrozun birçok nedeni bulunmakla birlikte aortofemoral greft oklüzyonuna sekonder hidroüreteronefroz sıralamanın oldukça sonlarındadır. İlk 1960'lı yıllarda rapor edilen greft kompresyonuna sekonder hidroüreteronefroz son yıllarda nadiren rapor edilmektedir. Bu yazıda aortofemoral bypass cerrahisi geçirmiş, intermittant klaudikasyo ile kliniğe başvuran, 62 yaşındaki erkek hastada, insidental saptanan hidroüreteronefroz literatür eşliğinde sunulmuşturÖğe Çok uzun süre hayatta kalan başarılı dinamik kardiyomiyoplasti olgusu(Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Tekbaş, Ebru; Yavuz, Celal; Arıtürk, Zuhal; Tekbaş, Güven; Çil, HabibTedavideki gelişmeler nedeniyle kalp yetersizliği (KY) hastalarının sağkalım oranı artmış olsa da son dönem KY'nin prognozu oldukça kötüdür. Kalp transplantasyonu son dönem KY tedavisinde başarılı olmasına rağmen donör bulunması ve doku reddi ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Bu nedenle alternatif tedavi yaklaşımları gündeme gelmiştir. Dinamik kardiyomiyoplasti de bunlardan biridir. Her ne kadar kalp transplantasyonunun yerini tutamasa da tek başına medikal tedaviye göre sağkalım oranını daha fazla arttırmakta ve uygun donör bulunana kadar hastalara zaman kazandırmaktadır. Biz bu yazıda, KY tedavisinde transplantasyona köprü amacıyla dinamik kardiyomiyoplasti uygulanan ve 13 yıldır yaşamını sürdüren bir olguyu sunmayı amaçladık.Öğe Effect of imaging time on post stress left ventricular ejection fraction and volume measures by gated myocardial perfusion single photon emission computed tomography(2010) Çil, Habib; Arıtürk, Zuhal; Tekbaş, Ebru; Dostbil, Zeki; Taşdemir, Bekir; Elbey, Mehmet AliAmaç: Efor sonrası sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (LVEF) ve sol ventrikül volüm değerlerinin koroner arter hastalığı bulunan hastalardaki kardiyak ölüm tahmininde katkısı vardır. Bu çalışmada, efor sonrası görüntüleme zamanının Quantitative Gated SPECT (QGS-Cedars-Sinai) programı ile hesaplanan efor sonrası LVEF, end-diastolik volüm (EDV) ve end-sistolik volüm (ESV) üzerine etkisini araştırmayı amaçladık. Hastalar ve yöntem: Bu çalışma 2008 ve 2009 yıllarında Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nükleer Tıp Birimine göğüs ağrısı nedeniyle Kardiyoloji Kliniğinden gönderilen 36 hasta üzerinde yapıldı. Tüm hastalara efor esnasında yapılan 99mTc-Mibi enjeksiyonunu takiben 20. ve 40. dakikalarda EKG-gated (8-bin frame modunda) miyokard perfüzyon SPECT sintigrafisi uygulandı. Kardiyak kantifikasyon yazılımı olan QGS programı kullanılarak LVEF, EDV ve ESV hesaplandı. İlk ve ikinci görüntülemelerden elde edilen LVEF, EDV ve ESV değerleri istatistiksel olarak birbirleri ile karşılaştırıldı.Bulgular: İlk ve ikinci görüntülemelerden elde edilen LVEF, EDV ve ESV değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı (p>0.05).Sonuç: Efor sonrası sol ventrikül fonksiyon parametreleri koroner arter hastalığı bulunan hastalardaki prognoz değerlendirmesinde önemlidir. Efor bitiminden 20-40 dakika sonra yapılan miyokard perfüzyon SPECT sintigrafisi efor sonrası LVEF, EDV ve ESV değerleri açısından tekrarlanabilir değerler vermektedir.Öğe Famotidine-induced acquired long QT syndrome: a case report(2012) Arutürk, Zuhal; Tekbaş, Ebru; Çil, Habib; İslamoğlu, YahyaBir çok ilacın uzun QT sendromuna yol açtığı bilinmektedir. Famotidinin sık kullanımına rağmen bu ilacın neden olduğu uzun QT sendromu nadiren bildirilmiştir. Biz famotidinle ilişkili kazanılmış uzun QT sendromlu bir olgu sunduk.Öğe Miyokard perfüzyon sintigrafisi, eforlu EKG ve koroner anjiografi sonuçlarının karşılaştırılması(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Dostbil, Zeki; Çil, Habib; Atılgan, Zuhal Arıtürk; Tekbaş, Ebru; Kaya, Buğra; Kaya, SavaşAmaç: Koroner arter hastalığı tüm dünyada en sık görülen mortalite ve morbidite sebeplerinden birisidir. Koroner arterlerdeki aterosklerotik darlığın kesin tanısında koroner anjiografi kullanılmaktadır. Bu çalışmada koroner arter hastalığı tanısında kullanılan eforlu EKG ve miyokard perfüzyon sintigrafi ve koroner anjiografi bulguları karşılaşrtırıldı. Gereç ve Yöntem: 101 hasta (47 erkek, 54 kadın; yaş ortalaması: 55 ± 10.95 yıl) çalışmaya alındı. Bu hastalara treadmill cihazıyla efor yaptırılarak 99m Tc-MIBI miyokard perfüzyon sintigrafisi çekildi. Bir ay içerisinde koroner anjiografi yapılan hastalar çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Efor testi pozitif olan hastaların %55’i, şüpheli olanların %82’si ve negatif olanların ise %29’unda koroner anjiografide darlık tespit edilirken miyokard perfüzyon sintigrafisinde iskemi gözlenen hastaların %66’sında ve normal değerlendirilen hastaların %12’sinde darlık görüldü. Sonuç: Koroner arter darlığının tanı ve takibinde efor testi ve miyokard perfüzyon sintigrafisi gibi noninvaziv testler kullanılmaktadır. Bu testlerin sonuçları birlikte değerlendirildiğinde koroner arter darlığını göstermedeki doğrulukları artmaktadır.Öğe Miyokard perfüzyon sintigrafsi, eforlu EKG ve koroner anjiograf sonuçlarının karşılaştırılması(2010) Tekbaş, Ebru; Çil, Habib; Dostbil, Zeki; Kaya, Buğra; Sarıkaya, Savaş; Atılgan, Zuhal ArıtürkAmaç: Koroner arter hastalığı tüm dünyada en sık görülen mortalite ve morbidite sebeplerinden birisidir. Koroner arterlerdeki aterosklerotik darlığın kesin tanısında koroner anjiograf kullanılmaktadır. Bu çalışmada koroner arter hastalığı tanısında kullanılan eforlu EKG ve miyokard perfüzyon sintigraf ve koroner anjiograf bulguları karşılaşrtırıldı. Gereç ve Yöntem: 101 hasta (47 erkek, 54 kadın; yaş ortalaması: 55 ± 10.95 yıl) çalışmaya alındı. Bu hastalara treadmill cihazıyla efor yaptırılarak 99m Tc-MIBI miyokard perfüzyon sintigrafsi çekildi. Bir ay içerisinde koroner anjiograf yapılan hastalar çalışmaya dahil edildi.Bulgular: Efor testi pozitif olan hastaların %55’i, şüpheli olanların %82’si ve negatif olanların ise %29’unda koroner anjiografde darlık tespit edilirken miyokard perfüzyon sintigrafsinde iskemi gözlenen hastaların %66’sında ve normal değerlendirilen hastaların %12’sinde darlık görüldü. Sonuç: Koroner arter darlığının tanı ve takibinde efor testi ve miyokard perfüzyon sintigrafsi gibi noninvaziv testler kullanılmaktadır. Bu testlerin sonuçları birlikte değerlendirildiğinde koroner arter darlığını göstermedeki doğrulukları artmaktadır.Öğe Resolution of obstructive prosthetic valve thrombosis after coronary embolism(AVES, 2012) Kaya, Hasan; Ertaş, Faruk; Tekbaş, Ebru; Elbey, Mehmet Ali[No abstract available]Öğe Romatoid artritli hastalarda kardiyak sempatovagal aktivitenin kalp hızı değişkenliği ile değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Çevik, Figen Ceylan; Yazıcı, Selma; Kara, Ali Fuad; Atılgan, Zuhal; Çil, Habib; Tekbaş, Ebru; Çevik, Remzi; Tahtasız, Mehmet; Saraç, Ayşegül JaleAmaç: Romatoid artritte (RA) inflamatuar strese bağlı sempatik sinir sistemi aktivitesinde artış ve buna bağlı kalp hızı değişkenliğinde bozulma olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada RA’lı hastalarda kalp hızı değişkenliği (KHD) gibi noninvaziv elektrofizyolojik parametreler aracılığıyla kardiyak sempatovagal aktivite değerlendirildi. Gereç ve yöntem: Bu çalışmaya 49 RA’lı hasta ve benzer yaşta 28 sağlıklı birey kontrol grubu olarak alındı. Tüm bireylerin klinik ve laboratuar parametreleri değerlendirildi ve hepsine 24 saatlik Holter elektrokardiografik monitorizasyon yapıldı. Bulgular: Hasta grubunda minimal, maksimal ve ortalama kalp hızları kontrol grubuna kıyasla oldukça anlamlı düzeyde yüksek ve ortalama RR intervali de anlamlı düzeyde düşük bulundu. Ek olarak, zaman bağımlı KHD parametreleri arasında SDNN, SDANN ve triangular indeks anlamlı düzeyde düşük saptandı. (sırasıyla p<0.05, p<0.01, p<0.01). Korelasyon analizinde herhangi bir KHD parametresi ile yaş, cinsiyet, hastalık süresi ve aktivitesi, inflamasyon belirteçleri, supraventriküler ya da ventriküler ekstrasistol sayısı (VES) arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı. Yalnızca pNN50, SDANN ve RMSDD ile VES arasında anlamlı ve negatif bir ilişki saptandı. Fakat multivaryans analizde bu parametreler arasında bağımsız bir ilişki gösterilemedi. Sonuç: RA’lı hastalarda KHD gibi nonivaziv parametrelerin geleneksel risk faktörlerine ek olarak kardiyovasküler riskin değerlendirilmesi ve ani kardiyak ölüm riskinin öngörülmesinde ılımlı bir rolü olabilir. Fakat daha kesin yargıya varılabilmesi için farklı hasta gruplarını içeren, daha geniş ve uzun dönemli çalışmalar gerekmektedir.Öğe Romatoid artritli hastalarda kardiyak tutulumun noninvaziv elektrofi zyolojik parametrelerle değerlendirilmesi(2010) Çevik, Figen Ceylan; Yazıcı, Selma; Tahtasız, Mehmet; Kara, Ali Fuat; Çil, Habib; Tekbaş, Ebru; Saraç, A. JaleAmaç: Romatoid artrit (RA)’te hem hastalığa ve hem de kullanılan ilaçlara bağlı olarak kalp tutulumu olabilmekte ve çoğunlukla sessiz seyretmektedir. Bu çalısmada RA’li hastalarda non-invaziv elektrofi zyolojik parametreler aracılığıyla kardiyak etkilenimin varlığı arastırıldı. Gereç ve yöntemler: Bu çalısmaya benzer yasta 49 RA’li hasta ve 28 sağlıklı birey kontrol grubu olarak alındı. Tüm bireyler klinik ve laboratuar parametreleri açısından değerlendirildi ve 24 saatlik Holter elektrokardiografi k monitorizasyonları yapıldı. Bulgular: Maksimum QT aralığı kontrollere göre RA’lı hastalarda daha düsük iken (p<0.05), minimum, maksimum ve ortalama kalp hızı (sırasıyla; p<0.05, p<0.01, p<0.01) ise daha yüksekti. P dalga parametreleri (P maksimum, P minimum and P dispersiyonu) her iki grupta benzerdi. Korelasyon analizlerinde sadece düzeltilmis QT dispersiyonu ile eritrosit sedimantasyon hızı arasında anlamlı ters bir iliski mevcuttu (p<0.05). Bununla beraber, P dalga süresi ve QT parametreleri ile herhangi bir klinik veya laboratuar parametresi arasında anlamlı bir iliski bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Romatoid artritli hastalarda QT dispersiyonu gibi nonivaziv parametrelerin geleneksel risk faktörlerine ek olarak kardiyovasküler riskin değerlendirilmesi ve ani kardiyak ölüm riskinin öngörülmesinde ılımlı bir rolü olabilir. Fakat daha kesin bir yargı için farklı ve daha fazla sayıda içeren, prospektif ve uzun süreli çalısmalara gereksinim vardır.Öğe Sendrom X fizyopatolojisinde uyku-apne sendromu’nun rolü(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Arıtürk, Zuhal; Abakay, Abdurrahman; Tekbaş, Ebru; Çil, Habib; Kırbaş, Gökhan; Alan, Sait; Yazıcı, MehmetAmaç: Sendrom X veya mikrovasküler anjina pektoris, koroner anjiyografide, nonstenotik epikardiyal arterleri olan hastalarda, koroner mikrovasküler disfonksiyona bağlı gelişen anjina pektoris olarak tanımlanır. Bu çalışmada sendrom X ile obstüktif uyku apnesi sendromu (OSAS) arasındaki ilişki araştırılmıştır. Gereç ve yöntem: Bu çalışmaya Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji polikliniğine göğüs ağrısı nedeniyle başvuran ve efor testi pozitif olup koroner anjiyografisinde epikardiyal koroner arterleri normal veya yavaş koroner akım saptanan 20 hasta (11 erkek, 9 kadın) ile (Grup I) yapılan tetkiklerinde herhangi bir hastalık tespit edilmemiş 30 kişi (Grup II) dahil edildi. Hastalara polisomnografi (PSG) ve ekokardiyografi (EKO) uygulandı. Bulgular: Çalışmaya alınan hastalar iki ayrı gruba alındı. Grup 1; Kardiyak sendrom X tanılı 20 hasta, Grup 2; 30 sağlıklı birey. Her iki grubun kardiyak yapı ve fonksiyonları ekokardiyografik olarak değerlendirildi. Grup I hastaların 11’inde (%55) OSAS saptandı. Grup II hastalarda ise 3 olguda (%10) OSAS tespit edildi. Her iki grup arasında OSAS sıklığı bakımından anlamlı fark bulunmakta idi (p<0.05). Sendrom X hastaları ile kontrol grubu arasında ekokardiyografik olarak sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (LVEF), sol ventrikül sistol sonu çapı (LVESD), sol ventrikül diastol sonu çapı (LVEDD), stroke volüm, deselerasyon zamanı (DT), ejeksiyon zamanı (ET) ve sol atriyum (LA) çapları arsında anlamlı fark saptanmadı. Ancak iki grup arasında İVRT, RA çap, miyokard performans indeksler (MPİ), PAP ve mEv/mAv oranlarında anlamlı fark tespit edildi (p<0.05). Sonuç: Sendrom X’li hastalarda OSAS insidansı kontrol grubuna oranla anlamlı derecede yüksek saptandı. Apne Hipopne indeksi yüksek bulunan OSAS hastalarında hipertansiyon, dislipidemi gibi önemli kardiyovasküler risk faktörlerinin daha sık görüldüğü göz önünde bulundurulmalı, yakın takip ve tedavi ihmal edilmemelidirÖğe Sistemik skleroz’lu hastalarda leptinin kardiyovasküler sistem üzerine etkilerinin araştırılması(2013) Yüksel, Hatice; Batmaz, Ibrahim; Budulgan, Mahmut; Tekbaş, Ebru; Nas, Kemal; Tahtasız, Mehmet; Arıtürk, Zuhal AtılganAmaç: Sistemik sklerozda kardiyak tutulum görülebilmekte ve çoğunluklada sessiz seyretmektedir. Leptin sıklıkla hipertansiyon ve sempatik tonusun düzenlenmesi ile ilişkilidir ve leptin’in direkt etki ile ateroskleroz, endotel fonksiyon bozukluğu ve tromboz gelişiminde katkısı olduğu rapor edilmiştir.Bu çalışmanın amacı sistemik sklerozlu hastalarda leptinin kardiyovasküler sistem üzerine etkilerini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 27 sistemik skleroz’lu hasta ile kontrol grubu olarak 28 sağlıklı birey alındı. Tüm bireylerin klinik ve laboratuar parametreleri,24 saatlik Holter EKG ve ambulatuvar kan basıncı monitorizasyonu kaydedildi ve serum leptin düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Sistemik skleroz’lu hastalarda ortalama leptin seviyeleri daha düşükbulundu. Yirmi dört saatlik ambulatuvar tansiyon holter kayıtlarında ortalama sistolik ve diyastolik kan basıncı, gündüz sistolik ve diyastolik kan basıncı, gecesistolik ve diyastolik kan basıncı değerleri kontrol grubuna kıyasla sistemikskleroz’lu hastalarda daha düşük bulundu. Leptin ile kalp hızı değişkenliği parametreleri arasında ilişki saptanmadı. Leptin ile 24 saatlik ambulatuvar kan basıncı parametreleri arasında pozitif korelasyon saptandı. Sonuç: Sistemik skleroz’lu hastalarda azalmış serum leptin seviyeleri ve artmışortalama kalp hızı artmış sempatik aktivitenin sonuçları olabilir.Öğe Sosyoekonomik düzey ile miyokart enfarktüsü ve komplikasyonları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi(2011) Tanrıverdi, Mehmet Halis; Tekbaş, Ebru; Atılgan, Arıtürk Zuhal; Yıldırım, Ahmet; Şar, FuatAmaç: Bu çalışmada sosyoekonomik diizey ile miyokart enfarktüsü komplikasyonları arasındaki ilişkiyi değerlendirmeye çalıştık.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Haziran 2007 ile Temmuz 2008 tarihleri arasında miyokart enfarktüsü geçiren ve Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları kliniğinde takip edilen 67 olgu dâhil edildi.Bulgular: Olguların ortalama yaş 58,6±9,77 (30-85) idi. Olguların % 40,3'ü kadın; % 59,7'si ise erkekti. Sosyal güven-' çelere göre dağılımları arasında anlamlı farklılık vardı (p-0,001). Cinsiyete göre sigara kullanım oranları arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0,05). Erkek olgularda sigara kullanım oranlarını kadınlardan daha yüksek olarak saptandı (p<0,05). Hipertansiyon görülme sıklığı erkek olgularda görülme oram anlamlı yüksekti (p=0,005). Miyokart enfarktüsü komplikasyonu görülen olguların % 32,6'i yeşil kartlı, % 54,3'ii sosyal sigorta kurumu (SSK), % 6,5 emekli sandığı; % 4,3'ii Bağkur'lu ve % 2,2'si ücretlidir. Miyokart enfarktüsü kompUkasyonlarının sosyal güvenlik kurumlarına göre dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmedi (p>0,05).Sonuç: Miyokart enfarktüsü geçiren hastalarda Yeşil Kart ve SSK'lı oranının istatistiksel olmasa da anlamlı düzeyde yüksek bulunması; dolayısıyla sosyal açıdan alt gelir seviyede olmak, stresli ve ağır iş gücünde çalışmak miyokart enfarktüsü ve miyokart enfarktüsü kompUkasyonlarının oluşumunda tetikle-yici bir unsur olarak değerlendirilebilir.Öğe Taşikardiyomiyopatili bir hastada çoklu aksesuar yolların başarılı radyofrekans ablasyonu(2012) İslamoğlu, Yahya; Tekbaş, Ebru; Elbey, Mehmet Ali; Akyüz, Abdurrahman; Aktaş, Mehmet KemalTaşikardiyomiyopati, taşikardik aritmilerin neden olduğu bir kardiyomiyopati grubudur. Taşikardik aritmiler içerisinde ise multiple aksesuar yollar çok nadirdir ve genelde ek bir patoloji ile birlikte görülür. Bizler vakamızda ek bir hastalığı olmayan 58 yaşında bayan hastada çoklu aksesuar yolların olduğunu ve buna bağlı gelişen taşikardiyomiyopatinin başarılı radyofrekans ablasyonu ile düzeldiğini gösterdik.Öğe Ventriküler destek aygıtı ve kardiyak defibrilatör takılı hastada başarılı VT ablasyonu(2011) Arıtürk, Zuhal; İslamoğlu, Yahya; Tekbaş, Ebru; Elbey, Mehmet Ali; Çil, Habib; Aktaş, M Kemal[Abstract Not Available]Öğe Yıldırımın noninvaziv elektrofizyolojik etkileri: Olgu serisi(2011) Baştürk, Mustafa; İslamoğlu, Yahya; Elbey, Mehmet Ali; Çil, Habib; Tekbaş, EbruAmaç: Yıldırım sık görülen doğal afetlerden olup, etkilenen hastaların %20-30’unda ölümler görülebilmektedir. Yıldırıma bağlı en sık ölüm sebebi ise kardiyak arresttir. Bunun dışında solunum merkezi hasarına bağlı ölümler de görülebilmektedir. Gereç ve Yöntemler: Yıldırım yaralanmaları ile ilgili literatürde çok sayıda vaka bildirileri bulunmasına rağmen yıldırım yaralanmalarının kalp üzerine olan etkisi konusunda az sayıda çalışma vardır. Bu vaka serisinde yıldırımın kalp üzerinde oluşturduğu elektrofizyolojik etkileri noninvaziv olarak değerlendirmeyi amaçladık. Bulgular: Yıldırımdan etkilenen kişilerde ventrikül fibrilasyonu, asistoli, supraventriküler taşikardi, QT uzaması ve nonspesifik ST-T değişiklikleri oluşmasına karşın yıldırımın kendisine özgü bir EKG bulgusu ya da bulguları yoktur. Sonuç: EKG’deki değişiklikler daha çok yıldırımın şiddetine ve vücutta kalış süresine bağlıdır.