Yazar "Talay, Mehmet Nur" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir pediatrik yoğun bakım ünitesinde atipik pnömoni ön tanısı ile takip edilen hastalarda patojen dağılımının direkt ve indirekt immünoflöresan mikroskopisi ile incelenmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2022) Talay, Mehmet Nur; Özbek, ErdalGiriş: Alt solunum yolu enfeksiyonları, özellikle yaşamın ilk beş yılında ciddi hastalık ve ölüm nedenlerinden biridir. Bu enfeksiyonlar arasında başta virüsler olmak üzere bazı bakteri ve parazitlerin neden olabileceği atipik pnömoniler oldukça önemli bir yere sahiptir. Amaç: Çocuk yoğun bakım ünitesinde yatan hastalarda atipik pnömoni tanısı ile yatan hastalarda etken mikroorganizmaların dağılımının direkt ve indirekt immünofloresan yöntemleri kullanılarak araştırılması amaçlandı. Yöntemler: 1 Ocak 2018 ile 31 Aralık 2018 tarihleri arasında çocuk yoğun bakım ünitesinde atipik pnömoni tanısı ile takip edilen 86 hasta çalışmaya dahil edildi. Bu hastaların solunum yolu örneklerinde viral antijenler direkt immünofloresan yöntemi ile araştırıldı. 65 hastanın serum örneklerinde IgM ve IgG antikorları araştırıldı. Bulgular: Olguların yaş ortalaması 8±4 ay idi. Takip edilen 86 olgudan incelenen testlerde toplam 104 pozitiflik tespit edildi. En sık solunum sinsityal virüsü 35 (%40,7) izlendi.Olgular en sık Ocak (%15,17,4), Şubat (%27,%31,4), Mart (%14,16,3) ve Aralık (%13,15,12) aylarında görüldü. Sonuç: Atipik pnömonilerde etkene yönelik etken madde kullanımını ve gereksiz antibiyotik kullanımını önlemek için virüslerin çok yüksek oranda etken madde olması nedeniyle etiyolojik tanının önemi vurgulanmıştır.Öğe Çocuk acil servisine başvuran 10-19 yaş arası çocukların hastalık dağılım profillerinin değerlendirilmesi(2016) Talay, Mehmet Nur; Haspolat, Yusuf KenanAdolesan dönem, son hızlı büyüme, cinsel gelişme ve psikososyal olgunlaşmanın gerçekleştiği, çocukluktan erişkin hayata geçiş dönemidir. Bu dönem çeşitli kaynaklarda farklı belirtilmekle birlikte 11-21 yaş arası en son kabul edilen yaş aralığıdır. Bu dönem kompleks gelişim basamakları nedeni ile kendine has problemler ile karşımıza çıkar. Bu döneminin başlıca sorunları fiziksel büyüme ve gelişme, cinsel gelişim ve psikososyal gelişim ile ilgili sorunlardır. Bu sorunlar sağlık bakımı hakkında özel konular, ihtiyaçlar ve yaklaşımlar gerektirmektedir. Yetersiz sağlık güvencesi, uygunsuz/yetersiz servis alanları ve gizlilik hakkındaki kaygıları adölesanların sağlık merkezine başvurularını etkileyen birçok engelden birkaçıdır. Yapılan çalışmalarda adolesanların sağlık birimlerinden yararlanışlarının büyük kısmını davranışsal-psikososyal sorunlar ve yaralanmaların oluşturduğu saptanmıştır. Travma, cinayet ve intihar adolesan ölümlerinin önde gelen nedenleridir. Gelişmiş ülkelerde istenmeyen gebelik, seksüel geçişli hastalıklar ve madde kullanımının kabul edilemez derecede yüksek olduğunu saptanmaktadır. Travma ve şiddet 15-19 yaş arasındaki adolesan ölümlerinin % 80?ini oluşturmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda adolesanlarda intihar girişimlerinin, madde bağımlılığı ve seksüel geçişli hastalık oranının arttığı ve bu hastaların primer sağlık bakım yerlerinin acil servisler olduğu gözlenmektedir. Literatürde, adolesan hastalarının acil servise başvuru nedenlerini inceleyen sınırlı sayıda araştırmaya rastlanmaktadır. Genel olarak, bu çalışmalarda acil servislere başvuran hasta sayısı, yaş, cinsiyet, etnik köken gibi sosyodemografik özellikler, sağlık sigortası, başvuru şikayeti ve tanı ile ilgili bilgiler değerlendirilmiştir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda, tüm adolesan yaş gruplarında vakaların yaklaşık yarısının acil olmayan nedenlerle başvurduğu bildirilmektedir. Sağlık sorunlarının çözümlenmesi açısından çocuk acil servislerin uygun olmamasına rağmen adolesan hasta başvuru oranlarının artması, adolesan acillerinin klinik özelliklerinin belirlenmesini önemli kılmaktadır. Adolesan acillerinde yaş, cinsiyet, ırk, etnik köken ve sosyoekonomik durumun önemli faktörler olduğu düşünülmektedir. Ülkemizde adolesan acillerinin klinik özelliklerini inceleyen çalışmaya rastlanmamaktadır. Bu çalışmanın amacı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Çocuk Acil Polikliniğine başvuran adolesan hastaların klinik ve epidemiyolojik özelliklerini değerlendirmek, aciliyet durumu ve bunu etkileyen etmenleri incelemektir. Çalışmaya; Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları polikliniğine 01,01,2012 ? 31,12,2012 tarihleri arasında hastanemizin Çocuk Acil Servisine başvuran 2450 adolesan hasta, hastalıkların genel dağılımını, yaş ve aylara göre sıklık ve yoğunluğunu belirlemek için çalışmaya dahil edildi. Çocuk Acile başvuran hastaların %44'ü kız, kalanı erkekti. Hastaların %2,5?i 11 yaş çocuklardan oluşmaktaydı. Tüm vakalar değerlendirildiğinde; genel toplamda ve tüm aylarda en sık konulan tanılar sırasıyla karın ağrısı, üst solunum yolu hastalıklarının (ÜSYE),ateş, akut batın ve AGE olduğu görülmekteydi. Sık tanı konulan hastalıklara bakıldığı zaman karın ağrısının ağırlıkta olduğu görülmekteydi (n= 635; %16,2), İkinci sıklıkta ÜSYE yer almaktaydı (n= 355; %9,0), Ateş (%6,1) akut batın (%5,8) ve AGE (%4,4) diğer sık görülen tanılar arasında yer almaktaydı.. Aylara bakıldığında eylül ve aralık ayları dışında en sık karın ağrısı ile hastalar başvurmaktadır. Eylül ayında ateş, aralık ayında ÜSYE en sık izlenmektedir. Acil Serviste sık konulan tanılar dikkate alındığında, acil olmayan başvurularının yüksek oranda olduğu gözlemlenmekteydi. Genelde birinci basamakta tanı ve tedavi alabilecek hastaların acile başvurdukları gözlemlendi. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, anne babaların acil servisi sağlık hizmeti için kullanmalarında ve anne-babanın çocuklarının hastalıklarını ağır olarak değerlendirmeleridir. Kayıtların yetersiz olması ve kesin tanı yerine ön tanıların ve semptomların bulunması nedeniyle sağlıklı bir değerlendirme yapılamamıştır. Sonuç olarak; Çocuk Acil hastalarının acil olanlarının tanı ve tedavisinin doğru yapılması için etkin bir acil servis planı ortaya konmalı ve verilerin daha sağlıklı değerlendirilmesi için standart bir yazılım programının hayata geçirilmesi veya var olan yazılım programının revize edilmesi ve tıbbi dökümantasyon işlemlerinde daha yetkin personellerin görevlendirilmesi gerekmektedir.