Yazar "Taşkan, Sinan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Amlodipin'in sıçan inferior epigastrik arter cilt ada flebinde iskemi-reperfüzyon hasarına etkisi(Dicle Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2020) Taşkan, Sinan; Selçuk, Caferi TayyarGiriş ve Amaç: Plastik Cerrahi'nin uğraş alanlarından biri olan flep cerrahisinde iskemi reperfüzyon (İ/R) hasarı flep yaşayabilirliğini etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. Fleplerde iskemi reperfüzyon hasarının olumsuz etkisini araştıran ve farklı farmakolojik ajanların kullanıldığı çok sayıda çalışma vardır. Kalsiyum kanal blokerlerinden olan Amlodipin' in beyin, kalp ve karaciğer gibi dokularda iskemi reperfüzyon hasarına karşı koruyucu etkileri gösterilmiştir. Ancak fleplerde iskemi reperfüzyon hasarına karşı etkileri ile ilgili yeterli çalışma bulunmamaktadır. Farklı dokularda iskemi reperfüzyon hasarı üzerine olumlu etkileri gösterilen Amlodipin'in flepler üzerindede de bu etkisinin olabileceği hipoteziyle bu çalışma planlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda herbir grup 8 adet rattan oluşmak üzere 24 adet Sprague Dawley cinsi dişi rat kullanıldı. Gruplar, Grup I; sham, Grup II; kontrol (İ/R) ve Grup III; tedavi (İ/R + Amlodipin) olacak şekilde ayrıldı. Çalışmada 3x6 cm lik rat inferior epigastrik arter cilt ada flebi kullanıldı. Sham grubundaki (Grup I) 8 rata 6x3 cm inferior epigastrik arter cilt ada flebi kaldırıldıktan sonra iskemi ve ilaç uygulanmadan 3/0 ipekle flep yerine sütüre edildi. Grup II (kontrol) ve grup III (tedavi)'e 8 saat iskemi ve 12 saat reperfüzyon uygulandı. Kontrol grubundaki (Grup II) 8 rata cerrahi girişim öncesi 7 gün ve cerrahi girişim sonrası 7 gün boyunca oral gavaj yoluyla 1cc izotonik solüsyonu verildi. Tedavi grubuna (Grup III) girişim öncesi 7 gün ve girişim sonrası 7 gün 5mg/kg/gün Amlodipin (ilacın tablet formu ezildi ve serum fizyolojik ile çözelti haline getirildi) oral gavaj yoluyla verildi. Bütün ratlardan girişim sonrası yirmibirinci saatte histopatolojik ve biyokimyasal analizler için flep uzun aksının orta 1/3 lük kısmından her biri 1x0,5 cm olmak üzere iki adet biyopsi alındı. Bütün ratlarda girişim sonrası yedinci gün 1 mm2 lik alanlar şeklinde çizilen transparan asetat üzerine canlı ve doku kaybına uğrayan alanlar çizildi. Çizilen alanlar sayılarak canlı alan, total flep alanına bölünerek fleplerde sağ kalım oranı % olarak hesaplandı. Ardından ratlar, genel anestezi altında(50 mg/kg ketamin hidroklorür+10 mg/kg ksilazin hidroklorür-intraperitoneal) servikal dislokasyon yöntemiyle sakrifiye edildi. Bulgular: Flep canlılık oranları, tedavi (İ/R+Amlodipin) grubunda kontrol (İ/R) grubuna göre anlamlı şekilde yüksek bulundu (p<0,05). Tedavi (İ/R+Amlodipin) grubunda nötrofil sayısı (p=0,021), MDA (p=0,016) ve MPO (p=0,040) değerleri kontrol(İ/R) grubuna göre anlamlı şekilde düşük bulundu (p<0,05). Damar çapları açısından tedavi ve kontrol grubu arasında anlamlı fark bulunmadı (p=0,141). Sham grubunda, kontrol grubuna (İ/R) göre flep canlılık oranları ve damar çapı anlamlı şekilde yüksek iken, nötrofil sayısı, MDA ve MPO ise anlamlı şekilde düşük bulundu (p<0,05). Sham grubunda, tedavi grubuna (İ/R+Amlodipin) göre flep canlılık oranları anlamlı şekilde yüksek (p<0,05), nötrofil sayısı ve MDA düzeyleri anlamlı şekilde düşük (p<0,05) bulundu. Damar çapları (p=0,674) ve MPO (p=0,208) düzeyleri açısından ise anlamlı fark bulunmadı. Damar çapları açısından üç grup karşılaştırıldığında, gruplar arasında bir farklılık saptanmadı (p=0,081). Sonuç: Çalışmamızdan elde ettiğimiz bulgular sonucunda, başka amaçlarla klinik uygulamalarda yeri olan Amlodipin'in cilt fleplerinde iskemi-reperfüzyon hasarını önlemede etkili olabileceği sonucuna varıldı.Öğe The Demographics of patients with skin cancer who underwent surgery in Diyarbakır and performed surgical techniques(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2018) Özalp, Burhan; Calavul, Abdulkadir; Taşkan, Sinan; Yıldırım, MirzaObjective: The major factor for developing malignant skin cancers is sunlight exposure. This study aimed to evaluate the demographics of patients with skin cancers who underwent surgery in Diyarbakır where the population is exposed to more sunlight than most other Turkish cities. Methods: The medical records of patients who underwent surgery for malignant skin cancer excision between 2011 and 2016 were searched using University Hospital’s patient database program. Data about patients’ demographics, cancer features, and the surgical techniques performed were collected. Results: Over a 5-year period, 190 patients underwent surgical excision. The male to female ratio was 1.56, and the mean age was 65.8 ± 15.7 (range, 20-94) years. The most common skin cancer was basal cell carcinoma (n=138, 72.7%), followed by squamous cell carcinoma (n=45, 23.7%) and malignant melanoma (n=5, 2.6%). The most common surgery was primary excision, which was performed in 90 of 190 patients (47.36%); tissue reconstruction with a skin graft or flap surgery was required for the remaining 100 (52.63%), showing a significant difference (p<0.001). Conclusion: Basal cell carcinoma is the most common skin cancer, and less than half of the patients sought treatment immediately after they recognized the lesion. The public should be educated about skin cancers to increase early diagnosis and encourage timely treatment, thereby decreasing morbidity and mortality from skin cancer. Keywords: Skin cancer; basal cell carcinoma; squamous cell carcinoma; skin cancer surgery; sunlight exposureÖğe Yanık Hastasında Perforatör Tabanlı Pervane Flebi ile Acil Yumuşak Doku Rekonstrüksiyonu: Olgu Sunumu(2017) Calavul, Abdülkadir; Uğurlu, Alper Mete; Taşkan, Sinan; Özalp, BurhanBacak distal bölgesinin yumuşak doku rekonstrüksiyonu plastik cerrahlar için zorlu bir konudur. Travma sonrası açığa çıkan anatomik yapıların kısa sürede yumuşak doku ile kapatılması, bu yapıları enfeksiyon gibi komplikasyonlardan korur ki, bu durum yanık hastaları için oldukça önemlidir. Serbest flepler yakın zamana kadar distal bacak bölgesinin rekonstrüksiyonunda altın standart yöntem olarak kabul edilmekteydi, ancak perforatör fleplerin giderek artan popülaritesi bu durumu değiştirmiştir. Günümüzde perforatör flepler alt ekstremite de dâhil, vücudun hemen her alanında yumuşak doku rekonstrüksiyonunda yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu raporda, bir yanık hastasında perforatör fleple yapılan acil yumuşak doku rekonstrüksiyonunu sunmak istedik. 45 yaşında erkek hastada yüksek gerilim elektrik yanığına bağlı olarak ayak ve ayak bileği medial yüzünde yumuşak doku defekti mevcuttu. Açığa çıkan kemik dokusu 15x6 cm boyutunda perforatör tabanlı pervane flebi ile onarıldı, ameliyat sonrası dönemde flepte herhangi bir dolaşım sıkıntısına rastlanılmadı. Sonuç olarak ifade etmek isteriz ki, perforatör tabanlı pervane flepleri yanık nedeniyle oluşan distal bacak ve ayak yumuşak doku defektlerinin onarımında oldukça güvenilir, başarılı ve etkili bir onarım tekniğidir. Mikrocerrahi tekniğe gereksinim duyulmadığından plastik cerrahların çoğu tarafından yaygın bir biçimde ve kolaylıkla uygulanabilir.