Yazar "Söylemez, Haluk" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 19 / 19
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ağır kifoskolyozlu hastada supin pozisyonda ultrasonografi eşliğinde perkütan nefrolitotripsi(2011) Bozkurt, Yaşar; Atar, Murat; Yıldırım, Kadir; Söylemez, Haluk; Kılıç, Fahrettin; Sancaktutar, Ahmet Ali; Penbegül, NecmettinPerkutaneus nefrolitotomi (PNL) böbrek taşlarının tedavisinde altın standart olarak kabul edilmektedir. Ancak anatomik anomalisi olan ve kas-iskelet sistemi deformitesi olan hastalarda anormal anatomiden dolayı uygulanması zor olabilir. Kifoskolyozis kas –iskelet sistemi hastalığı olup; böbrek ve etrafındaki organlar arasında anormal anatomik oluşumlar bulunabilir. Burada 38 yaşında ciddi kifoskolyozisi olan bir hastada supin pozisyonda ultrasonografi kılavuzluğunda PNL uyguladığımız vakayı sunduk.Öğe Alt üriner yol semptomu nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan hastalarda bozulmuş böbrek fonksiyonları(2011) Söylemez, Haluk; Beytur, Ali; Baydinç, Can; Altunoluk, Bülent; Soylu, AhmetAmaç: Alt üriner yol semptomu nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan hastalarda böbrek fonksiyonlarındaki bozulma oranını ve bunun hasta yaşı, semptom ciddiyeti ve eşlik eden hastalıklarla ilişkisini belirlemeyi amaçladık. Gereç ve yöntem: Polikliniğimize 01/06/2001-31/03/2005 tarihleri arasında alt üriner sistem semptomları ile başvuran ve ameliyat edilen 369 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi ve muayene bulguları ile laboratuvar sonuçları kaydedildi. Bulgular: Operasyon öncesi serum kreatinin değeri ?1.4 mg/dL olan hasta sayısı 315 (%85.4), >1.4 mg/dL olanların sayısı ise 54 (%14.6) idi. Kreatinin değeri ?1.4 mg/ dL olanların yaş ortalamaları 68.64±8.24 iken, kreatinin değeri >1.4 mg/dL olanların yaş ortalamaları 72.56±7.96 olarak bulundu (p<0.05). İlerleyen yaş ile serum kreatinin değerinin arttığı, böbrek fonksiyon bozukluğunun semptom skorundaki artış ile arttığı, hipertansiyon ve diyabet gibi kronik hastalıkların varlığında böbrek yetmezliği oranlarının 2.5 kat arttığı (%25.5’e karşılık %10.9) saptandı. İşeme sonrası rezidü idrar ile böbrek fonksiyon bozukluğu arasında ilişki saptanmadı. Ayrıca renal dilatasyonun serum kreatinin seviyesi yüksekliğine eşlik ettiği kaydedildi. Sonuç: Alt üriner yol semptomu olan hastalarda böbrek yetmezliğinin erken tanısı ve tedavisi için ilk başvuru anında böbrek fonksiyonlarını gösteren serum kreatinin seviyesine mutlaka bakılmalıdır.Öğe Askerlik çağındaki erkeklerde inguinal ve genital organ anomalisi sıklığı ve farkındalığı(2011) Bozkurt, Yaşar; Penbegül, Necmettin; Söylemez, Haluk; Atar, Murat; Sancaktutar, Ahmet AliAmaç: Eksternal genital anomalilerin erken tanı ve tedavisi gelecekteki fertilite potansiyelinin korunması açısından önemlidir. Bu kesitsel çalışmada genç Türk erkeklerinde inguinal ve genital anomali sıklığının, tedavi oranlarının ve bu konudaki toplum bilincinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: İzmir’de askerliğini yapmakta olan 2,061 genç erkek çalışmaya alındı. Bütün askerler aynı ürolog tarafından özel bir odada muayene edildi ve inguinal ve genital anomalileri kaydedildi. Anomali tespit edilenlere aldıkları tedaviler, tedavi zamanları, tedavi sonuçları ve hastalıkları hakkındaki bilgileri soruldu. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalaması 20.3±1.0 (dağılım 19-27) idi. Toplam 681 kişide (%33.0) 746 anomali tespit edildi. Sıklık sırasına göre tespit edilen anomaliler; varikosel (%24.2), mea darlığı (%4.0), penil kurvatur (%2.0), inguinal herni (%1.8), inmemiş testis (%1.8), hipospadias (%0.9), hidrosel (%0.7), atrofik testis (%0.4) ve retraktil testis (%0.4) idi. Katılımcılardan 18’i (%0.9) sünnet olmamıştı. Anomalili hastalardan sadece 35’i (%4.7) opere olmuştu. Yapılan ameliyatlar; varikoselektomi, orşiopeksi, orşektomi, inguinal herni onarımı ve hipospadias onarımı idi. Sonuç: İnguinal ve genital sistem anomalileri genç Türk erkeklerinde yaygın olarak görülmektedir. Buna karşın ülkemizde bu konudaki toplum bilinci yeterli değildir ve bu anomaliler zamanında tedavi edilmemektedir.Öğe Böbrek taşı olan çocuklarda kullanılan perkütan nefrolitotomi enstrümanlarının kalibrasyonları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Doğantekin, Engin; Söylemez, Haluk[Özet Yok]Öğe Böbrek toplayıcı tübül kanseri: Olgu sunumu(2011) Söylemez, Haluk; Şamdancı, Emine; Beytur, Ali; Güneş, Ali; Oğuz, Fatih; Katı, BülentRenal hücreli karsinomlar içerisinde toplayıcı duktal karsinomlar son derece nadir görülür. Bu çalışmada son üç aydır var olan sol yan ağrısı ve pıhtılı hematüri şikâyetiyle başvuran 9 yaşında kız çocuğu sunulmuştur. Abdominal utrasonografi (USG), bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MRI)’ da sol böbrek renal pelvis düzeyinde 3 x 2,5 cm boyutda solid kitle lezyonu tespit edildi. Hastaya sol transperitoneal radikal nefrektomi uygu- landı. Histopatolojik değerlendirmede; toplayıcı duktal karsinomun papiller tubüler tipi olarak rapor edildi. İmmünhistokimyasal incelemede; sitoke- ratin-7 (CK-7), HMWCK ve CEA ile immünreaktivite belirlendi. Hastanın kontrollerinde başka organ yayılımı ve lokal nüks saptanmadı. Toplayıcı duktal karsinomlar, son derece ender ve tanısı zor konulan tümörlerdir ve prognozu oldukça kötü seyretmektedir.Öğe Düşük prostat spesifik antijen değeri olan hastalara yapılan transrektal prostat biyopsi sonuçları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Bodakçi, Mehmet Nuri; Bozkurt, Yaşar; Atar, Murat; Hatipoğlu, Namık Kemal; Penbegül, Necmettin; Söylemez, Haluk; Sancaktutar, Ahmet Ali; Yıldırım, KadirAmaç: Bu çalışmanın amacı, prostat spesifik antijen (PSA) değerleri 4 ng/ml altında olan hastaların prostat biyopsi sonuçlarını değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Kliniğimizde Ocak 2005-Aralık 2011 tarihleri arasında prostat kanseri şüphesi olan ve total PSA değeri 4 ng/ml’nin altında olan 61 hastadan alınan prostat biyopsisinin sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi.Bulgular: Yaşları 41 ile 74 arasında değişen ve PSA ortalaması 2.5 ng/ml olan 63 olguya Transrektal Ultrasonografi (TRUS) eşliğinde prostat biyopsisi yapıldı. On iki hastada (%19) prostat kanseri tespit edildi. Biyopsi sonucu prostat kanseri olan bu hastaların ortalama Gleason skoru 6.8 (5-7), tümor pozitif kor sayısı ise 3 idi. Sonuç: Prostat spesifik antijen değeri 4 ng/ml’nin altında olan olgularda kanser oranımız %19 olup, önceki raporlarla uyumlu bulunmuştur.Öğe Effects of malathion in fetal kidney tissues in pregnant rats: teratogenic effects ınduced by different doses(2012) Sak, Muhammet Erdal; Sancaktutar, Ahmet Ali; Penbegül, Necmettin; Evsen, Mehmet Sıddık; Fırat, Uğur; Söylemez, Haluk; Evliyaoğlu, OsmanBu çalışmanın amacı gebe ratlara düşük dozlarda subakut uygulanan Malathion (ML)’un fetüs böbrek dokusu üzerine teratojeniketkisini araştırmaktır. Toplam 28 Sprague-Dawley gebe rat randomize olarak her grupta 7 adet gebe rat olacak şekilde 4 gruba ayrıldı.ML’un dozuna bağlı olarak, gruplar; kontrol, ML 2.5 (2.5 mg/kg/gün dozunda oral yoldan (p.o) ML uygulandı), ML 5 (5 mg/kg/gün, p.o) veML 10 (10 mg/kg/gün, p.o) olmak üzere 4 gruba ayrıldı. ML uygulamsı erkekler ve dişilerin aynı ortama konulmasından itibaren başladı(çiftleşmeden itibaren). Günlük ML uygulamasına doğuma kadar devam edildi. ML’un, dozuna paralel bir şekilde gebe ratlarda böbrekdokusu ve serum enzimleri (asetilkolinesteraz (AChE), lipaz, amilaz) üzerine toksik etkiler oluşturduğu, ayrıca yavru rat böbreklerindeise ML’un dozuna bağlı olmayarak, tüm dozlarda teratojenik etkiye neden olduğu belirlendi. Histopatolojik veriler biyokimyasal verileridoğruladı. ML’un düşük dozlarının bile hem anne hem de yavru böbrekleri üzerine toksik ve teratojenik böbrek hasarına neden olduğusonucuna varıldı.Öğe Minipercutaneous nephrolithotomy in infants: a single-center experience in an endemic region in Turkey(SPRINGER, 233 SPRING ST, NEW YORK, NY 10013 USA, 2014) Bodakçı, Mehmet Nuri; Daggulli, Mansur; Sancaktutar, Ahmet Ali; Söylemez, Haluk; Hatipoğlu, Namık Kemal; Utangaç, Mehmet Mazhar; Penbegül, Necmettin; Ziypak, Tevfik; Bozkurt, YaşarThe objective of the study is to evaluate the effectiveness and safety of miniaturized percutaneous nephrolithotomy (mini-PNL) method in infantile patients < 3 years of age diagnosed with renal stones. We studied 48 renal units in 40 patients of infantile patients < 3 years of age who underwent mini-PCNL at our institute. The mean age of the patients was 24.02 (5-36) months. The mean diameter of the stones was 22.3 mm (11-45 mm). Intrarenal access was achieved under fluoroscopic (n = 43) or ultrasonographic (n = 5) guidance under general anesthesia. A 20 Fr peel-away sheath, a 17 Fr rigid nephroscope and a pneumatic intracorporeal lithotripsy were used. Mean operative time for PNL was 85 (25-135) min. Mean fluoroscopy time was estimated as 3.7 min. The mean hospital stay was 4.3 days (2-10). Mean hemoglobin loss was 0.89 g/L (11.56-10.67) and three of the patients, including one case during the perioperative period, required blood transfusions. Colonic perforation developed in one case. In two patients, urinary drainage persisted for more than 24 h after withdrawal of the nephrostomy tube. Seven patients developed urinary tract infections (UTI). At the end of the postoperative first week, the stone-free rate was estimated to be 81.2 %. In conclusion, for percutaneous management of renal stones in the infantile age group, mini-PNL is an applicable treatment modality that can be applied through small incisions. It has higher stone-free rates, shorter hospital stays, and excellent esthetic outcomes. In this age group especially, surgical exposure to hypothermia and radiation should be avoided.Öğe Otoerotizm Kaynaklı Mesane İçinde Yedi Pil(İnönü Üniversitesi, 2012) Söylemez, Haluk; Çakıcı, Hakan; Sancaktutar, Ahmet Ali; Atar, Murat; Bozkurt, YaşarSon zamanlarda üriner sistemde yabancı cisim görülme sıklığı artmaktadır. İyatrojenik sebepler dışında kalanlar çoğunlukla üretral yolla alt üriner sisteme kişinin kendi kendine yerleştirmesiyle görülür ve en sık sebepleri; egzotik uyarılma, psikolojik problemler, seksüel tatmin veya uyuşturucu madde kullanımı sırasındaki seksüel deneyimler olarak sayılabilir. Tıp literatüründe üriner sistem yabancı cisimleri sıkça tanımlanmış olmasına rağmen, seksüel tatmin nedeniyle üretradan yerleştirilen yabancı cisimler daha az sıklıkla tanımlanmıştır. 23 yaşında genç kız son iki gündür süren hematüri ve pelvik ağrı şikayeti acil servise başvurdu. Düz karın grafisinde görülen 6-7 adet opasitenin birçok sayıda pil olduğu düşünüldü. Daha sonra hasta, 6 gün önce üretrasından içeriye birçok pil soktuğu bilgisini verdi. Spinal anestezi altında sistoskopik değerlendirme yapıldı. Mesane içerisinde perforasyona neden olmayan ancak kanama ve ödeme neden olan 7 adet kalem pil görüldü. Pfannenstiel kesi yaparak bütün piller başarılı olarak açık operasyonla çıkarıldı. Bu yazıda kendi kendine otoerotizm nedeniyle mesaneye yerleştirilmiş 7 adet kalem pili kısa bir literatür bilgisi eşliğinde sunmayı amaçladıkÖğe Prematür ejakülasyon sıklığı ve tedavi oranı; kesitsel bir anket çalışması(Avrasya Üroonkoloji Derneği, 2014) Doğantekin, Engin; Dağgülli, Mansur; Söylemez, HalukAmaç: Prematür Ejakülasyon (PE) muhtemelen en sık ve aynı zamanda en az anlaşılmış erkek seksüel disfonkisyonudur. Aynı zamanda özellikle Türkiye’de PE’ nin tedavi oranları da bilinmemektedir. Bu çalışmanın amacı PE’nin sıklığını ve tedavi oranlarını ortaya koymaktır. Gereçler ve Yöntem: Mayıs 2007-Ocak 2008 tarihleri arasında üroloji kliniğine başvuran hastaların refakatçilerinden seçilen evli 107 erkek çalışmaya dahil edildi. PE varlığını ortaya koymak için 25-50 yaşları arasında olan katılımcıların önce prematür ejakülasyon değerlendirme formunu (PEDT) doldurmaları istendi. PE şikayeti olan 33 katılımcıya da bu şikayet nedeniyle tedavi alıp almadıklarını ve bunların sebeplerini soran ikinci bir anket verildi. Bulgular: Katılımcıların ortalama yaşı 34.68 yıl idi. Ortalama PEDT skoru 6.5±2.4 olarak ölçüldü. Katılımcıların 74’ünün PEDT skoru 8 ve 8’in altında idi (% 69.15). 8 kişinin PEDT skoru 9 ve 10 idi (% 7.47). 25 kişinin ise 11 ve daha yüksekti (% 23.36). PE şikayeti olan 33 kişiden 28’i bu şikayet için tedaviye başvurmadığını belirtti. Bunun nedeni sorulduğunda alınan en sık cevap ise “Utandım” idi. Sonuç: Çalışmamızın sonuçlarına göre Türkiye’de orta yaşlı erkeklerde PE sıklığı yaklaşık % 23 oranındadır. Aynı zamanda çalışmamız PE için başvurulan tedavi oranlarının çok düşük olduğunu göstermiştirÖğe The protective effect of ellagic acid against renal ischemia-reperfusion injury in male rats(Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2012) Bozkurt, Yaşar; Fırat, Uğur; Atar, Murat; Sancaktutar, Ahmet Ali; Pembegül, Necmettin; Söylemez, Haluk; Yüksel, Hatice; Alp, Harun; Bodakçı, Mehmet Nuri; Hatipoğlu, Namık Kemal; Büyükbaş, SadıkThe aim of this study was to evaluate the possible protective effect of ellagic acid (EA) on rats following renal ischemia–reperfusion (I/R) injury. Twenty-four Wistar rats were divided into three groups. Sham group underwent laparotomy then waited for 45 min without ischemia. I/R group were subjected to left renal ischemia for 45 minutes followed by 60 min of reperfusion. I/R+EA group were subjected to the same renal ischemia/reperfusion as the I/R group, were also given 85 mg/kg EA perorally 30 min prior to the ischemia. Malondialdehyde (MDA), total antioxidant capacity (TAC), total oxidant status (TOS), and oxidative stress index (OSI) were determined on the blood samples and kidney tissues. Histopathological analyses were conducted on the kidney tissues. I/R damage significantly increased serum MDA levels in the I/R group when compared with Sham group. Serum TAC level was significantly lower in I/R group than I/R+EA group. A significantly increase on OSI levels and decrease on TAC levels was found in the kidneys in I/R group. In I/R + EA group, EA reversed the negative effects of I/R injury. EA pretreatment was effective in decreasing tubular necrosis score. In conclusion; EA pretreatment ameliorated the oxidative damage and histopathological changes occurring following renal I/R injury.Öğe Psoas apselerinde etyolojik faktörler(Modestum Publishing Ltd., 2004) Bodakçı, Mehmet Nuri; Hatipoğlu, Namık Kemal; Dağgülli, Mansur; Utangaç, Mazhar; Çetinçakmak, Mehmet Güli; Hatipoğlu, Nebahat; Söylemez, HalukAmaç: Psoas apsesi (PA) nadir görülen, zor tanı konulabilen bir enfeksiyon hastalığıdır. Bu çalışmada PA tanısı olan hastaları etyolojik faktörler ve tedavi sonuçları açısından değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: Aralık 2006-Ocak 2013 tarihleri arasında PA tanısı konulan 20 hastanın dosyaları geriye dönük olarak tarandı. Çalışmaya ultrasonografi ve/veya bilgisayarlı tomografi ile kesin PA tanısı konulan ve tüm verilerine ulaşılan hastalar dahil edildi. Bulgular: Çalışmaya alınan 20 hastanın yaş ortalaması: 48,8 (17-82) yıl, 6’sı kadın, 14’ü erkek idi. Hastaların 12’sinde (%60) sağ tarafta, 7’sinde (%35) sol tarafta ve 1’inde (%5) bilateral olarak PA görülmekteydi. Olguların 4’ünde (%20) diyabet, 2’sinde (%10) hipertansiyon, 1’inde (%5) serebrovasküler hastalık, 1’inde (%5) tüberküloz, 1’inde (%5) hipertroidi, 1’inde (%5) mental retardasyon, 1’inde (%5) parapleji olduğu kaydedildi. Olguların 6 tanesi primer (%30) ve 14 tanesi sekonder (%70) psoas apsesi (pPA, sPA) olarak değerlendirildi. 13 hastaya (%65) perkütan drenaj, 3 hastaya (%15) eksplorasyon yapıldı. Psoas apsesi olan 4 hastaya (%20) sadece medikal tedavi verildi. Sonuç: Psoas apsesinin nadir görülmesi, değişken ve özgün olmayan kliniği tanı koymada güçlüğe neden olabilmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sPA’inde en sık neden Pott hastalığı ve Chron hastalığı olarak bildirilmekle beraber açık cerrahi ve üriner sistem taş hastalığının da etyolojik faktörler arasında önemli bir yer alabildiği dikkate alınmalıdır.Öğe A questionnaire study about gonadal shield use of urologists(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Sancaktutar, Ahmet Ali; Ziypak, Tevfik; Adanur, Şenol; Söylemez, Haluk; Hamidi, Cihat; Bozkurt, Yaşar; Atar, Murat; Bodakçi, Mehmet NuriObjectives: Our aim is to reflect routines, awareness, and consciousness level of urologists about usage of gonadal shield (GS) in Turkey. Materials and methods: Because of this objective a questionnaire which includes 15 questions was prepared. The questionnaire was delivered to urologists in a Turkish Urology congress. Data derived from 271 urologists by face to face interview were evaluated. Results: Participant were urologists (n=271), consisted of professors (n=33), associate professors (n= 36), assistant professors (n= 36), specialists (n=94), and residents (n=81). According to the data obtained from the questionnaires, 22% of the participants acquired their first information about GS as a medical student, 44% during their residency training, and 14% of them had no information about GS at all. Besides 64% of them did not read any medical article about this subject until that time, and 54% them practically hadn’t seen any GS during their urology practice. In 82% of the hospitals where participants were working hadn’t had any GS, and 18% of the urologists had indicated that GS was available in their hospitals, and they used them once in a while. Urologists responded favorably (20%) or unfavorably (80 %) to the question of ‘Do you find yourself or your colleagues adequately sensitive, and mindful about GS use? Conclusions: Sensitivity and awareness about use of gonadal shields among Turkish urologists are not at a desired level and for this reason, it is not used widely. The urologists should be informed in urological academic platforms about gonad protecting devices.Öğe Retrograd intrarenal cerrahi deneyimlerimiz(2014) Sancaktutar, Ahmet Ali; Söylemez, Haluk; Hatipoğlu, Namık Kemal; Atar, Murat; Dağgülli, Mansur; Bozkurt, Yaşar; Penbegül, NecmettinAmaç: Kliniğimizde retrograd intrarenal cerrahi (RIRS) uygulanan olguların sonuçlarını değerlendirmek. Yöntemler: Şubat 2012 ile Mayıs 2013 tarihleri arasında, böbrek taşı nedeniyle RIRS yapılan 100 olgunun sonuç- ları retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Olguların 35sı kadın, 65sı erkek, yaş ortalaması 36,81 (1-76) yıl idi. Bir olguya rest double J (D-J), 99 olguya da böbrek taşı nedeniyle RIRS işlemi uygulandı ve ortalama taş boyutu 15,26 (5-27) mm idi. Olguların 61inde (% 61) işlem öncesi double- j (D-J) stent varken, 39unda (39%) ise işlem öncesi stent uygulanmamıştı. İşlemlerin 86sında (%86) üretral giriş kılıfı kullanılırken, 14ünde (%14) ise işlem kılıfsız uygulandı. Ortalama operasyon süresi 52,72 (10-120) dakika, floroskopi süresi ise 57,32 (10-180) saniye olan işlemlerin, 88inde (%88) operasyon sonrası D-J stent takılırken, 12 (%12)sine ise takılmadı. Hastanede kalış süresi ortalama 1,3 (1-7) gün olan olguların, 1. ay kontrolerinde, 87 (%87)inde taşsızlık sağlanırken, 6sında (%6) klinik önemsiz rezidüel taş (CIRF) ve 7sinde (%7) de rest taş saptandı. Rest taş kalan olgulardan biri atnalı, biri pelvik böbrek, bir tanesi kifoskolyozlu, iki tanesi ise işlem sırasında kanama nedeniyle görüntünün bozulmasından dolayı işleme son verilen olgulardı. Bu hastalar dışında perop hiçbir hastada komplilkasyon gelişmedi. Takiplerde üç hastada üriner sistem infeksiyonu ve bir hastada ise D-J üretere migre olmuştu. Sonuç: Retrograd intrarenal cerrahi böbrek taşı tedavisinde etkili ve güvenli bir cerrahi tekniktir.Öğe Subdiyafragmatik ektopik böbrek: Olgu sunumu(2015) Söylemez, Haluk; Kılıç, Süleyman; Dağgülli, Mansur; Utanğaç, Mehmet MazharSubdiyafragmatik ektopik böbrek nadir görülen gelişimsel bir anomalidir. Böbreğin yetişkindeki subkostal retroperitonal pozisyona yerleşmek üzere damarsal gelişimi ile yukarı çıkışındaki uzama, böbreğin yeterince gelişmemiş diyaframa baskı yapmasına ve bu ince diyafram tarafından sarılarak torasik kaviteye yerleşmesine neden olur. Burada sol subdiyafragmatik ektopik böbreği olan 22 yaşında kadın hastayı sunuyoruz. Hastanın fizik muayenesinde sadece hafif künt sol yan ağrısı mevcuttu. Bu yazıda, konjenital subdiyafragmatik böbreğin özelliklerinin tartışılması ve literatürün gözden geçirilmesi amaçlanmıştır.Öğe Temiz aralıklı kateterizasyon uygulayan hastada dev üretra taşı(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Sancaktutar, Ahmet Ali; Penbegül, Necmettin; Söylemez, Haluk; Bozkurt, Yaşar; Atar, Murat; Gedik, Abdullah; Gümüş, HaticeÜretra taşı üroloji pratiğinde nadir karşılaşılan bir durumdur. Doğrudan üretrada oluşan primer üretra taşları ise daha da azdır ve genellikle sık üriner enfeksiyon, üretral darlık ve travmalara bağlı oluşur. Temiz aralıklı kateterizasyon (TAK) uygulaması mesane fonksiyonlarını güvenilir bir şekilde korurken uzun dönem kullanımında çeşitli komplikasyona neden olabilir. Bu çalışmada, yüksekten düşme nedeniyle alt ekstremitelerinde tam duyu kaybı olan, beş yıldır düzenli ve sorunsuz TAK yapan bir hastada son 15 gündür semptom veren dev üretra taşı olgusunu sunarak literatür eşliğinde tartıştık. Üretranın kalibrasyonu göz önüne alındığında TAK yapan hastamızdaki dev üretra taşı ilgi çekicidir ve incelenebildiği kadarıyla literatürde benzer bir vaka sunumu yapılmamıştır. Bu olgu nedeniyle TAK yapan ve üretral his kaybı olan nörojen mesaneli hastalarda geç semptom veren üretra patolojilerine dikkat çekmek istedik.Öğe Temperament and Character in Differences in inPremature Ejaculation Patients with(2013) Söylemez, Haluk; Efe, Erkan; Altunoluk, Bülent; Bahçeci, Bülent; Bağcıoğlu, ErmanGiriş: Prematür ejakülasyonun etiyolojisi ile ilgili çok miktarda biyolojik ve psikolojiteorilerin olmasına karşın tartışmalar hala sürmektedir. Mizaç ve karakter envanteile prematür ejakülasyonlu hastaların kişilik yapısını araştırmayı amaçladık. Yöntem: Kırk prematür ejakülasyonlu hasta, 40 sağlıklı kontrol grubuyla eşleştirildÇalışmaya katılanlardan mizac ve karakter envanteri ve genel demografik bilgi formunu doldurması istendi. Bulgular: Toplam yenilik arayışı ve alt ölçeği keşfetme ve heyacan duyma prematür ejakülasyonlu hastalarda kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek(p<0,05). Toplam zarardan kaçınma ve alt ölçeği belirsizlik korkusu prematüejakülasyonlu hastalarda kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük bulund(p<0,05). Beck depresyon skorun da prematür ejakülasyonlu hastalar kontrol grubundan anlamlı olarak yüksekti. Sonuç: Prematür ejakülasyonlu kişiler daha dürtüsel (heyecanlı), daha öfkeldaha heyacanlı ve zararlı davranışlara daha az yatkındılar. Mevcut bulgular prematür ejakülasyonun nörobiyolojik ve psikolojik kökenli olduğununu desteklemeğilimindedir. (Nöropsikiyatri Arşivi 2012; 49: 332-336)Öğe Ultrasound-Guided Percutaneous Aspiration and Alcohol Injection for Simple Renal Cysts(İnönü Üniversitesi, 2012) Beytur, Ali; Geçit, İlhan; Söylemez, Haluk; Oğuz, Fatih; Karaca, Süleyman; Güneş, Ali; Altıntaş, RamazanRenal simple cysts are frequent pathologies. In this study, therapeutic results of the renal simple cysts with percutaneous aspiration were evaluated. The initial diagnosis was performed with ultrasonography US for all patients. Then, localization, size and nature of the cysts were determined with computerized tomography. Under the local anesthesia and in flank position, the cysts content was aspirated with 18 G metal needle with US guide. After the aspiration, absolute alcohol about 15% of the cyst content was injected. No complication was emerged following the procedure. Biochemical and cytological investigations were performed in the aspirated fluid. The patients were re-evaluated with US one year after the operation. Total 128 patients were studied 77 male; 51 female . Mean age of the patients was 52.3 years . The mean sizes of the cysts were 8.3 cm in diameter 4.8-11.3 cm . No pathologic finding was determined in the cyst fluid. A total 27 patients 21.1% developed symptomatic cystic relapses. We concluded that percutaneous aspiration of simple renal cysts and alcohol injection were safe, successful and minimal invasive methodsÖğe Ürolojik laparoskopik cerrahi: Dicle Üniversitesindeki ilk 100 deneyimimiz(Modestum Publishing Ltd., 2012) Hatipoğlu, Namık Kemal; Penbegül, Necmettin; Söylemez, Haluk; Atar, Murat; Bozkurt, Yaşar; Sancaktutar, Ahmet Ali; Bodakçı, Mehmet NuriAmaç: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde ürolojik laparoskopik cerrahi yapılan ilk 100 olgunun sonuçlarını sunmaktır. Gereç ve yöntem: Temmuz 2010 ve Ekim 2011 tarihleri arasında kliniğimizde yapılan laparoskopik operasyonları retrospektif olarak inceledik. Bulgular: Ameliyat edilen hastaların, Erkek/Kadın oranı 57/43 şeklinde iken ortalama hasta yaşı 48,65±8,94 yıl idi. Doksan bir olguda transperitoneal, 9 olguda retroperitoneal yaklaşım tercih edildi. Toplam 100 hastanın, otuz dördüne basit nefrektomi, 22’sine radikal nefrektomi, 21’ine böbrek kisti eksizyonu, 7’sine orşiektomi, 4’üne üreterolitotomi, 4’üne adrenalektomi, 3’üne orşiopeksi, 2’sine piyeloplasti, 1’ine nefroüreterektomi ve el yardımlı sistektomi, 1’ine nefroüreterektomi ve el yardımlı parsiyel sistektomi, 1’ine nefroüreterektomi yapıldı. Toplam 100 vakanın 6’sında (%6) açık operasyona geçildi. Açığa geçiş nedenleri ise; 3 hastada böbrek pedikülüne ulaşılamadı, 2 hastada böbrek etrafındaki dokulara ve kolona yapışıktı, 1 hastada splenik arter yaralandı. Hastaları 3’ünde kan transfüzyonu ihtiyacı oldu. Bunun dışında hiçbir hastada major komplikasyon veya mortalite görülmedi. Sağ basit nefrektomi, radikal nefrektomi ve sürrenalektomi vakalarında karaciğer ekartasyonu gereken vakalarda 4 port kullanılırken, diğer tüm vakalarda 3 port kullanıldı. Ortalama hastanede kalış süresi 1.7 (1-8) gün idi. En sık yapılan operasyonların ortama süreleri dakika (aralık) olarak; basit Nefrektomi 95 (70-135), radikal nefrektomi 148 (125-190), kist eksizyonu 45 (20-80), orşiektomi 41 (30-45), üreterolitotomi 104 (95-135), orşiopeksi 85 (80- 100), sürrenalektomi 148 (110-180), pyeloplasti 170 (160- 180) ve nefroüreterektomi 150 şeklinde idi. Sonuç: Kliniğimizdeki ilk 100 laparoskopik operasyon sonuçlarının başarı ve komplikasyon oranları literatürle uyumlu bulundu. Laparoskopik cerrahi, teknolojinin gelişimi ve yaygınlığın artmasıyla açık cerrahiye alternatif olarak kabul görmeye devam eden güvenli ve uygulanabilir bir tekniktir.