Yazar "Necmioğlu, Serdar" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çocuk femur boyun kırıklarında erken dönemde yapılan açık redüksiyon sonuçları(1998) Subaşı, Mehmet; Necmioğlu, Serdar; Kırkgöz, Turgut; Kapukaya, Ahmet; Kesemenli, C. Cumhur; Tüzüner, TolgaDicle üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğinde 1991-1996 yıllan arasında yaşları ortalama 9 (5-13) olan 9 kollum femoris kırıklı hasta travmadan sonra ilk 24 saat içerisinde operasyona alındı. Kırıklar Delbet-Collona sınıflamasına göre guruplandırıldığında, 4'ü Tipli, 3'ü Tiplll, 2'si ise Tip IV olarak değerlendirildi. İntrakapsüler kınk hematomu boşaltıldıktan sonra açık redüksiyon uygulandı. Hastalar ortalama 22 (13-36) ay takip edildiler. Ratlif kriterlerine göre 2 olgu kötü, 1 olgu orta, 6 olgu ise iyi olarak değerlendirildi. Olgularımızdan 1 'inde avasküler nekroz, 1 'inde imlant yetmezliği ve koksa vara, 1 'inde ise erken epifız kapanması gelişti.Çocuk deplase kollum femoris kırıklarında erken dönemde İntrakapsüler hematomun boşaltılması, açık rediiksüyon ve internalfiksasyonun komplikasyon oranını düşüreceği kanaatindeyiz. Anahtar Kelimeler: Çocuk femur boyun kırığı, cerrahi tedaviÖğe Çocuk kapalı femur diafiz kırıklarında eksternal fiksatör ve pelvipedal alçı tedavisi sonuçlarının karşılaştırılması(2000) Subaşı, Mehmet; Kırkgöz, Turgut; Necmioğlu, Serdar; Kesemenli, Cumhur Cevdet; Kapukaya, AhmetAmaç: Kapalı çocuk femur kırıklarında eksternal fiksatör ve pelvipedal alçı ile tedavi edilen çocuk olguların tedavi sonuçları karşılaştırıldı. Çalışma planı: Kapalı femur kırığı nedeniyle başvuran 157 hastanın 57’si (%36.3; yaş ort. 6; yaş dağılımı 4-12) eksternal fiksatör, 100’ü (%63.6; yaş ort. 6.1; yaş dağılımı 2-12) 90-90 traksiyon sonrası pelvipedal alçı kombinasyonu ile tedavi edildi. Hastalar ortalama 18 ay (9-36 ay) takip edildi. Sonuçlar: Eksternal fiksatör kullanılan olgularda hastanede kalış süresi ortalama sekiz gün (5-15 gün); tedavi süresi ortalama 51 gün (35-79 gün); pelvipedal alçı uygulanan hastalarda hastanede kalış süresi ortalama 15.7 gün (6-22 gün), tedavi süresi ise 63.3 gün (45-78 gün) bulundu. İki grupta tel dibi enfeksiyon oranları sırasıyla %5.3 (n=3) ve %6 (n=6) idi. Konservatif tedavi uygulanan olguların 25’inde (%25) sırt ve perine bölgelerinde yer yer bası yarası geliştiği gözlendi. Eksternal fiksatör uygulanan hastalarda cilt sorunlarıyla karşılaşılmadı. Konservatif tedavi gören hastalarda hastanede kaldıkları süre içinde ortalama beş kez (5-8 kez) radyografi çekilirken; eksternal fiksatörle tedavi edilenlerde ortalama iki kez (2-4 kez) radyografi çekildi. Konservatif tedavi gören hastalarda ortalama 0.6 cm (0.3-1.7 cm) uzunluk artışı gözlenirken eksternal fiksatörlü olgularda uzunluk artışı görülmedi. Çıkarımlar: Kapalı femur kırıklı çocuklarda, eksternal fiksatörün özellikle yatak sıkıntısı ve personel yetersizliği olan kliniklerde iyi bir tedavi seçeneği olduğu sonucuna varıldı.Öğe Deplase eklem içi kalkaneus kırıklarında konservatif tedavi sonuçları(2001) Subaşı, Mehmet; Arslan, Hüseyin; Necmioğlu, Serdar; Kesemenli, CumhurAmaç: Bu çalışmada konservatif yöntemlerle tedavi edilen deplase eklem içi kalkaneus kırıklarında sonuçlar ve bu sonuçlar üzerinde etkili olan radyolojik ve klinik bulgular incelendi. Çalışma planı: Alçı tespiti ve ağrıları kaybolana kadar yük vermeyerek tedavi ettiğimiz 33 hasta (18 erkek, 15 kadın; ort. yaş 38; dağılım 18-61) çalışmaya alındı. Modifiye Essex-Lopresti sınıflandırmasına göre, olguların ikisi tip-a, beşi tip-b1, dördü tip-b2, 11’i tip-c1, yedisi tip-c2 ve dördü tip-d kırıklar idi. Sonuçlar Rowe ve ark.nın tanımladığı değerlendirme protokolü ve puanlama sistemi kullanılarak değerlendirildi. Hastalar ortalama 3.8 yıl takip edildi (dağılım 1.5-8 yıl). Sonuçlar: Olguların 22’sinde (%66) mükemmel ve iyi, 11’inde (%34) yetersiz ve kötü sonuç alındı. Essex-Lopresti tip-b2, -c2 ve -d tipi kırıklarda sonuçların daha kötü olduğu gözlendi. Topuk genişliği artan, Böhler açısı azalan hastalarda ve erkeklerde kötü sonuç daha fazlaydı; ancak subtalar eklemde osteoartritin sonuç üzerinde etkili olmadığı görüldü. Çıkarımlar: Deplase eklem içi kalkaneus kırıklarında konservatif tedavide yetersiz ve kötü sonuç oranı yüksek bulundu.Öğe Humerus kırıklı olgularda kilitli intramedüller çivi ve plak ile tedavi sonuçlarının karşılaştırılması(2003) Subaşı, Mehmet; Necmioğlu, Serdar; Kesemenli, Cumhur Cevdet; Kapukaya, Ahmet; Arslan, HüseyinAmaç: Humerus diafiz kırığı nedeniyle, kilitli intramedüller çivi veya plakvida ile tedavi edilen hastaların sonuçları karşılaştırıldı.Çalışma planı: Humerus diafiz kırığı nedeniyle cerrahi tedavi gören 60 hasta (43 erkek, 17 kadın; ört. yaş 38; dağılım 19-61) çalışmaya alındı. Hastaların 33'ü kilitli intramedüller çivi, 27'si plakvida ile tedavi edildi. Fonksiyonel sonuçlar Stewart Hundley ölçütlerine göre değerlendirildi. Kaynama süreleri ve morbiditeleri istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Ortalama takip süresi 42 ay (dağılım 28-72 ay) idi. Sonuçlar: Hasta grupları arasında iyileşme süreleri bakımından anlamlı fark yoktu (p>0.05). Radial sinir paralizisi, plak-vida ile tedavi edilen dört olguda gelişirken, int-ramedüller çivi ile tedavi edilen olgularda görülmedi. İntramedüller çivi ile tedavi edilen olgularda anlamlı düzeyde daha yüksek kaynamama oranı görüldü (p<0.05).Çıkarımlar: Humérus kırıklarının tedavisinde uygun bir tespit materyali henüz geliştirilememiştir. Kaynamama oranlarının yüksekliğine karşın, uygulamanın daha kolay olması, daha az yumuşak doku diseksiyonu gerektirmesi, düşük oranda morbiditeye yol açması, intramedüller çivileri tedavide iyi bir seçenek haline getirmektedir.Öğe İleri yaşdaki hastalarda intertrokanterik kırıkların Leinbach tipi endoprotezle tedavisi(2001) Kesemenli, Cumhur; Subaşı, Mehmet; Necmioğlu, Serdar; Kırkgöz, Turgut; Arslan, Hüseyin[Abstract Not Available]Öğe Poland sendromu(2000) Necmioğlu, Serdar; Arslan, Hüseyin; Çoban, HüseyinPoland sendromu herediter olmayan ve nedeni bilinmeyen konjenital bir anomalidir. Klinik görünümü değişkendir. Bu sendromda pektoralis majör kas yokluğu, aynı tarafta sıklıkla brakisindaktili ve üst ekstremite hipoplazi vardır. Bu çalışmada pektoralis majör kas yokluğuyla birlikte kol, önkol ve elde hipoplazi, brakisindaktili, orta falankslarda hipoplazi ve/veya aplazi bulunan iki olgu sunuldu. Her iki olguda kozmetik görünümde bozukluk ve el fonksiyonlarında azalma vardı. Olgulardan birine sindaktili açılması için cerrahi tedavi uygulandı. Cerrahi tedavi sonrası kozmetik görümde kısmen düzelme ve el fonksiyonel kapasitesinde artma oldu. İkinci olgu önerilen ameliyatı kabul etmedi.Öğe Popliteal pterygium sendromu: Olgu sunumu(2000) Necmioğlu, Serdar; Esenkaya, İrfan; Subaşı, SüleymanPopliteal pterygium sendromu nadir görülen, genellikle otozomal dominant geçiş gösteren bir hastalıktır. Dört yaşında getirilen bir kız çocuğunda sol taraftaki popliteal bölgedeki perdeli deri uzantısı gluteal bölgeden topuğa kadar uzanmaktaydı ve ilave olarak inkomplet yarık dudak, hipotrofik labialar ile ayak/parmak/tırnak anomalileri vardı. Yapılan “Z ” plasti girişimleriyle dizdeki deformite düzeltildi. Ancak daha sonra hasta ile olan bağlantı kesildi. On yıl sonra hasta tekrar getirildiğinde sol tibiasında yaklaşık 15 cm’lik kısalık ile ayak deformitesinin nüks ettiği görüldü. Bunun üzerine dizindeki kontraktür düzeltilerek hastanın da istemesiyle diz altı amputasyon uygulandı. Hastaya protez planlandı. Ancak hasta ile olan ilişki tekrar kesildi ve hasta ve yakınlarına ulaşılamadı.Öğe Primer omuz eklemi tuberkülozu(2003) Kesemenli, Cumhur; Kapukaya, Ahmet; Arslan, Hüseyin; Necmioğlu, Serdar; Subaşı, MehmetGiriş: Son yıllarda tüberküloz enfeksiyonlarında artış gözlenmesi üzerine, dikkatler tekrar bu hastalığın tedavisine çevrilmiştir. Tartışmalar bu hastalıkta uygulanan cerrahi teknikler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Hastalar ve Yöntem: 1995-2000 yılları arasında primer omuz tuberkülozlu 7 hasta tedavi edildi. Beşi erkek, 2'si kadın olan hastaların yaş ortalaması 23 idi. Hastaların tamamına açık biopsi ve 12 ay süreyle üçlü kemoterapi uygulandı. Hiçbir hastaya sinoviektomi ve primer artrodez yapılmadı. Sonuç: Hastalar ortalama 28 ay takip edildiler. Wilkinson kriterlerine göre, hastaların 4'ü mükemmel ve iyi, 2'si orta, l'i ise kötü olarak değerlendirildi. Tartışma: Martini sınıflamasına göre evre I ve H'de sadece kemoterapi, evre III ve IV'te ise başlangıç olarak debritman, daha sonra gerekirse artrodez uygulanması kanısındayız.Öğe Richards kayıcı ve kompresyonlu kalça çivisiyle femur uç kırıklarının tedavisi(Dicle Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 1986) Necmioğlu, SerdarBu çalışmada femur üst uç bölgesi lanklarx tedavisinin tarih çesi yazıldıktan sonra, kalça anatomisi ve damarlanması kısaca anlatıldı. Femur üst uç kırıkları sınıflandırıldı ve tedavide uygulanan metodlarm' tümü basitçe anlatıldı. Richards kayıcı ve kompresyon yapıcı kalça çivi sinin özelliklerinden bahsedildi. Uyguladığımız kalça çivilemesinin cerrahi tekniği, geniş bir şekilde sunuldu. Femur üst uç kırıklarında görülen genel komplikasyonlardan bahsedildi ve materyal ve metod bölümünde vakalarımızdan elde edilen bulgu ve sonuçlar anlatıldı. 5 vaka takdim edildi. Tartışma bölümünde elde ettiğimiz sonuçlar, yayın bilgisi ışı ğında literatür sonuçlan ile karşılaştırıldı» Bu çalışmada, kayıcı ve kompresyon yapan Richards kalça çivisi- nin,tekniğine uygun yapıldığında diğer kalça çivilerine göre daha iyi sonuç verdiği tesbit edildi.Öğe Tortikolliste yüz asimetrisinin değerlendirilmesinde frontal sefalometrik analiz ve 6 yaş üzerinde bipolar gevşetmenin sonuçları(2002) Subaşı, Mehmet; Arslan, Hüseyin; Kesemenli, Cumhur; Gündüz, Seher; Necmioğlu, SerdarAmaç: Bipolar gevşetmeyle tedavi edilen 6 yaşından büyük konjenital muskuler tortikollisli olguların orta dönem sonuçları ve yüz asimetrisinin tespitinde ve izleminde frontal sefalometrik analizin kullanılabilirliği incelendi. Hastalar ve Yöntem: Yaşlan 7-12 arasında değişen konjenital muskuler tortikollisli 12 hastanın 9'u erkek, 3'ü kızdı. Hastalara bipolar gevşetme, takiben 5-7 gün traksiyon ve 3 ay fizyoterapi yapıldı. Tedaviye başlarken ve tedavi sonrası posteroanterior sefalometrik radyografileri çekildi. Yüz asimetrisinin varlığını ve şiddetini saptamak için Postural Simetri Açısı (PSA) kullanıldı. Sonuçların değerlendirilmesinde Lee ve arkadaşlarının sistemi değiştirilerek kullanıldı. Bulgular: Hastalar ortalama 3 yıl 5 ay takip edildi. Konjenital muskuler tortikollis değerlendirme sistemine göre hastaların 2'sinde mükemmel, 6'sında iyi, 2'sinde yetersiz ve 2'sinde de kötü sonuç alındı. PSA değerlerine göre tedaviye başlarken her hastada asimetrinin şiddetli olmadığı, 12 olgudan 2'sinde önemsiz, 6'sında orta, ve 4 hastada da şiddetli yüz asimetrisi olduğu görüldü. Son kontroldeki PSA sonuçlarına göre şiddetli yüz asimetrisi 3 hastada devam etti. Bunların ikisinde hafif açısal düzelme olmakla birlikte PSA değerler şiddetli asimetri sınırlan içinde kaldı. Sonuç: Konjenital muskuler tortokollisli hastalar 6 yaşın üzerinde cerrahi tedavide fayda görür. Bipolar gevşetme yeterli ve komplikasyonsuz bir yöntemdir. Ayrıca tortikollis olgularında yüz asimetrisinin tespitinde ve takibinde Postural Simetri Açısı nesnel bir yöntem olarak kullanılabilir.Öğe Yirmi dört olguda ipsilateral ve tibia kırığı erişkinlerde "floating knee"(2003) Subaşı, Mehmet; Çoban, Vafi; Necmioğlu, Serdar; Kesemenli, Cumhur Cevdet; Arslan, Hüseyin; Kapukaya, AhmetAmaç: Erişkinlerde karşılaşılan ipsilateral femur ve tibia kırıklarının özellikleri ve kırığın tipinin ve iskeletsel yaralanma derecesinin sonuçlara olan etkisi değerlendirildi.Çalışma planı: Çalışmaya 24 hasta (22 erkek, 2 kadın; ört. yaş 38; dağılım 17-75) alındı. Letts ve ark.nın sınıflandırmasına göre kırıkların yedisi tip A, ikisi tip B, beşi tip C, yedisi tip D, üçü tip E olarak belirlendi. Femur kırıkları kilitli Intramedüller çivi, AO plak, düz plakvida, tek taraflı eksternal fiksatör veya dinamik kendiler vida ile tedavi edildi. Tibia kırıkları ise eksternal fiksatör, plak-vida, intramedüller kilitli çivileme ya da konservatif yöntemle tedavi edildi. Tip 3C açık tibia kırığı olan bir hasta-ya kırık seviyesinde aınputasyon yapıldı. Hastalar ortalama 3.2 yıl (dağılım 1.3-7 yıl) izlendi. Sonuçlar: Kalström ve Olerud'un ölçütlerine göre üç hastada mükemmel, dokuz hastada iyi, beş hastada yetersiz, altı hastada kötü sonuç alındı. Ekstremite yaralanma derecesi, yetersiz ve kötü sonuç alınan hastalarda 4.4, iyi ve mükemmel sonuç alınanlarda 3 bulundu. Yetersiz ve kötü sonuç alınan bir hastada tip A, diğerlerinde ise C, D veya E tipinde kırık olduğu gözlendi. Tibiasında tip 3 açık kırığı olan beş hastada yetersiz veya kötü sonuç alındı. On üç hastada (%54) en az bir komplikasyon oluştu. Çıkarımlar: Açık ve diz eklemiyle ilişkili olmaları nedeniyle tip C, D ve E kırıklarda ve iskeletsel yaralanma derecesi yüksek hastalarda yetersiz ve kötü sonuç daha fazla görülmektedir. Tedavide ideal bir tespit yöntemi olmamakla birlikte, sıkı internal fiksasyon, tip 3 tibia açık kırıkları dışında tercih edilmelidir.