Yazar "Meriç, Faruk" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 28
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ani işitme kayıplarında steroid ve urografin tedavisi sonuçlarının karşılaştırılması(1999) Meriç, Faruk; Tekin, Muhammet; Alkaya, Zafer; Osma, Üstün; Topçu, İsmailAmaç: Ani işitme kayıplarında steroid ve diatrizoate meglumine (Urografin®) tedavi sonuçlarını karşılaştırmak.Hastalar ve Yöntemler: Ani işitme kaybı nedeniyle başvuran 32 hasta çalışmaya alındı. Tedavide, 20 hastaya 20 gün süreyle prednizon, 12 hastaya ise beş gün süreyle diatrizoate meglumine verildi. Hastalara tedavi başlangıcında, tedavi sırasında ve tedavi sonunda odyometri yapıldı. Odyogramlar çıkan eğri, düz, inen eğri ve total kayıp şeklinde değerlendirildi. Sonuçlar, tedaviye hiç cevap vermeme, kısmen iyileşme ve tam iyileşme şeklinde sınıflandırıldı. Bulgular: Vertigolu bir hasta dışında esas şikayet işitme kaybı idi. Yirmi beş hastada (%78.12) tek taraflı işitme kaybı görüldü. On dokuz hastada (%59.37) tinnitus ve üç hastada (%9.37) vertigo mevcuttu. Tinnituslu hastaların altısında (%31.58) tam iyileşme, dördünde (%21.05) kısmi iyileşme elde edildi. Dokuz hastada (%47.37) tedaviye yanıt alınamadı. Vertigolu hastaların birinde kısmi düzelme oldu. Her iki grupta işitmede düzelme bakımından, çıkan veya düz eğri tipinde odyogramları olan hastalarda, odyogramları inen eğri veya total kayıp tipinde olanlara göre anlamlı iyileşme görüldü. Sonuç: Çalışmamızda, steroid tedavisiyle daha iyi sonuçlar elde edildi. Odyogramda düşük frekanslarda işitme kaybının olması, erken tedaviye başlanılması prognozu olumlu; yüksek frekanslarda kayıp, total kayıp ve vertigo varlığı ise, prognozu olumsuz olarak etkileyen faktörler olarak ortaya çıkmaktadır.Öğe Belirgin diabetik nöropatisi olmayan diabetli çocuklarda işitme fonksiyonlarının değerlendirilmesi(1999) Meriç, Faruk; Akbulut, Nursel; Topçu, İsmail; Osma, Üstün; Cüreoğlu, Sebahattin; Bahceci, MithatBu çalışmada, Tip l diabetli hastalarda konvansiyonel odiometrik testlerle Beyinsapı Uyarılmış işitme Potansiyelleri (BUİP) kullanılarak işitme fonksiyonları araştırıldı. Hasta grubu diabet süreleri 3 ay ile 60 ay (ort. 12,4±16,98) arasında değişen 30 hastadan, kontrol grubu ise non-diabetik 30 olgudan oluşturuldu. HbA1c değerleri, diabet grubunda kontrol grubundan anlamlı derecede yüksek bulundu. Saf ses odiometrisi, timpanometri ve akustik refleks ölçüm sonuçları, hasta ve kontrol grubunda normaldi. BUİP'de II ve V. dalga mutlak latansları ile I-V interpik latansında kontrol grubuna göre anlamlı uzama saptandı. Diabetli hastalarda nöropati gelişmekte olduğunu göstermede klasik odiometrik tetkikler yetersiz kalmakta. BUİP ise oldukça yararlı bilgiler vermektedir. Bu nedenle, diabetik hastalarda gelişebilecek nöropati takibinde BUİP objektif bir test olarak gözükmektedir.Öğe Bilateral ve tekrarlayan fasiyal paralizinin nadir nedeni: Melkersson-Rosenthal sendromu(Dicle Üniversitesi, 2015) Akdağ, Mehmet; Özkurt, Fazıl Emre; Yılmaz, Beyhan; Topçu, İsmail; Meriç, FarukMelkersson-Rosenthal Sendromu yineleyen periferik fasiyal paralizi, orofasiyal ödem ve fissürlü dil triadı ile karakterize granülomatöz hastalıktır. Bu yazımızda çocukluktan itibaren 2 kez sol ve bir kez sağ taraftan periferik paralizi atağı geçiren ve idiopatik fasiyal paralizi tanısı alan olgunın kliniğimize tekrar sağ tarafta periferik fasiyal paralizi ön tanısı ile yatırılıp tetkik ve takip sonucunda Melkersson-Rosenthal Sendromu (MRS) tanısı alan hastada; fasiyal paralizinin farklı tarafta ve farklı zamanlarda tekrarlayıcı olması ve tedaviye dirençli olması ve ayrıca gençlik çağında ender görülüyor olması nedeniyle sunulmuştur. Ancak bu sendromla ilgili gerek doğru etiyoloji ve gerekse sonuç veren tedavi açısından klinikopatolojik ek çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Cogan sendromu: Olgu sunumu(1999) Ünlü, Kaan; Meriç, Faruk; Aksünger, Ahmet; Avaoğlu, Sedat; Ülgen, SıddıkCogan sendromu interstisyel keratit ile akut başlangıçlı odyovestibüler disfonksiyonun birlikte olduğu nadir görülen bir multisistem inflamatuar vasküler hastalıktır. Bu makalede kronik dönemdeki bir Cogan sendromlu olgu sunulmuş, olgunun özellikleri literatür bilgileriyle karşılaştırılmıştır.Öğe Diyarbakır il ve ilçe merkezlerinde ilköğretim ve anaokulu çocuklarında efüzyonlu otitis media prevalansı ve risk faktörleri(2012) Yorgancılar, Argün Ediz; Toprak, Serdar Ferit; Meriç, Faruk; Güzel, Recep; Gün, RamazanAmaç: Bu çalışmada, Diyarbakır il ve ilçe merkezlerindeki ilköğretim ve kreş çocuklarında efüzyonlu otitis media (EOM) prevalansı ve risk faktörlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Çalışmamıza il merkezinde bulunan 4 ve çevre ilçelerden 13 ilköğretim okulu ile il merkezindeki 3 anaokulu dahil edildi. Fizik muayene, otoskopi ve timpanometri ile değerlendirilen 1763 çocuğun 256sında (%14.5) (119 kız, 137 erkek) EOM teşhisi konuldu.Bulgular: Hastalık 118 olguda (%46.1) çift tarafta iken 138 olguda (%53.9) (89 sol, 49 sağ) tek tarafta idi. Çalışmamızda ilköğretim okullarındaki öğrencilerde EOM prevalansının il merkezinde %12.6 iken ilçelerde %16.3 olduğu; anaokullarında ise %15.2 olduğu saptandı. EOM prevalansı, alerji ve pasif sigara içimi ile ilişkili bulunmuştur. Prevalansın, cinsiyet, yaş, kreşte bulunma, sosyoekonomik durum ile anlamlı ilişkisi tespit edilmemiştir.Sonuç: Sonuç olarak, otitis medianın yaygınlığı ve olası komplikasyonların ciddiyeti düşünüldüğünde birinci basamak sağlık hizmetlerinde kulak muayenesi yapabilecek ekipman bulundurulmalıdır. Özellikle kreş ve erken ilköğretim çağındaki çocuklar olmak üzere, EOM taraması koruyucu sağlık hizmetlerin bir parçası olarak sunulmalı ve taramalar kulak burun boğaz hastalıkları uzmanları veya pnömatik otoskopi, timpanometri konusunda eğitilmiş pediatristler veya pratisyen hekimler tarafından yapılmalıdır.Öğe Do radiofrequency radiation affect the auditory system of people with occupational exposure?(Springer Tokyo, 1998) Meriç, Faruk; Daşdağ, Süleyman; Vergili, Kemal; 0000-0003-1211-9677The present study intended to investigate whether radiofrequency (RF) affects auditory system of people who are occupationally exposed to RF in terms of noise-induced hearing loss (NIHL) or not. The study was carried out on 31 men from 26 to 53 years of age. All of them have been working in the Diyarbakir Radio Broadcasting Station. On the other hand, the control group was based on 30 unexposed voluntary and healthy men. The range of age for control group was the same as in the exposed group (experimental group). The results of the present study showed that the incidence of NIHL in the exposed group is more and more than that of the unexposed (control) group. The incidence of NIHL was approximately found 70% for exposed group and 6% for unexposed group. The difference of the incidence of NIHL between exposed and unexposed groups were statistically found significant for right and left ears at '4 kHz notch' (p < 0.001). Hearing loss was not observed below 1 kHz. The percentage difference in the incidence of hearing loss (decibel) between control and experimental group was found insignificant for frequency below 1 kHz (p > 0.05). The experimental group was also divided to three subgroups of technicians, officers and men staying in the quarters of radio broadcasting station. Three subgroups were compared with one another statistically. The incidence of NIHL for the right ears of technicians was found higher than the officer (p < 0.05). The incidence of NIHL for the left ears of men staying in quarters was found higher than officers (p < 0.05). The other results of comparison were found insignificant (p > 0.05). In conclusion, the incidence of NIHL at '4 kHz Notch' in the experimental group was found more common than the control group.Öğe Effects of antineoplastic agents on the peripheral nerves under a surgical tissue expansion procedure: An experimental study(Wiley, 2006) Oktay, M. Faruk; Aşkar, İbrahim; Yıldırım, Ayşe; Gürlek, Ali; Akkuş, Murat; Topçu, İsmail; Meriç, Faruk; 0000-0001-5708-4813Background. Elongation of peripheral nerve by the use of a tissue expander is helpful to repair nerve defects. This study was designed to investigate the effects of some antineoplastic agents on the peripheral nerves under a surgical tissue expansion procedure. Materials and Methods. Twenty-five Wistar rats were used in this study. Following the exposition of the sciatic nerve and placement of two 10/0-nylon sutures in the epineurium 20 mm apart, a tissue expander was then placed under it. Inflation of the expander was immediately accomplished by the separate percutaneous injections of 6, 6, and 8 ml for every 3 min under general anesthesia. The expander was fully deflated at the end of each 3 min The distance between two sutures was measured 1 h later to measure the rate of elongation. Rats were randomly divided into five groups (according to the administered drugs), each consisting of five rats (10 sciatic nerves). Normal saline (1 ml) in the control group (group 1), cyclophosphamide (15 mg/kg) in the group II, cisplatinum (3 mu g/kg) in the group III, mitomycin-C (0.5 mg/kg) in the group IV and 5-fluorouracil (10 mg/kg) in the group V were injected intravenously. Intravenous injections of drugs were performed via the tail vein 30 min before expansion, 48 and 96 h after removal of expander. The incision was reopened on the third and seventh postoperative days, and five sciatic nerves of each group were exposed and then the pinching test was performed to measure regeneration distance. Electro-neurographic changes were recorded. The expanded portion of the sciatic nerve between two sutures was harvested for histological evaluation. Results. There is no significant difference between the elongation rates of all groups (P < 0.05). Histologic evaluation showed that inflammatory changes, vacuolization, intraneural edema, demyelination, axonal changes in the control group, the cisplatinum group and the mitomycin-C group. These changes were significantly decreased in the cyclophosphamide group and the 5-fluorouracil group. In the cyclophosphamide group and the 5-fluorouracil group, the amplitude of compound action potential (CAP) values were significantly higher and the latency was significantly shorter (P > 0.05). Conclusion. We believed that cyclophosphamide and 5-fluorouracil may be helpful in tissue expansion of peripheral nerves, by decreasing the effects of the ischemia-reperfusion injury on the expanded peripheral nerves.Öğe The effects of microwave and extremely low frequency magnetic field on rat ear(2001) Meriç, Faruk; Akdağ, Zülküf; Akşen, Feyzan; Sert, Cemil; Osma, Üstün; Cüreoğlu, Sebahattin; Büyükbayram, HüseyinAmaç: 9450 MHz mikrodalga ve 50 Hz çok düşük frekans manyetik alanın sıçan iç kulağına etkileri araştırıldı. Çalışma planı ve Yöntemler: Çalışmada 58 erişkin Wistar albino sıçanı kullanıldı. Çok düşük frekans manyetik alan (50 Hz) için 26 sıçan rastgele kontrol (n=12) ve deney (n=14) grubu olarak; diğer denekler ise mikrodalga (n=24) ve kontrol (n=8) grubu olarak ayrıldı. Üç hafta süreyle iki grup sıçana sırasıyla mikrodalga (günde 1 saat) ve manyetik alan.(günde 3 saat) uygulandı. Uygulamadan sonra tüm sıçanların kulakları alındı, iç kulakları histopatolojik olarak incelendi. Hasarı derecelendirmede Covell skalası kullanıldı. Bulgular: Kontrol grubundaki sıçan iç kulaklarının tümünde ve çalışma grubundaki iç kulakların 63'ünde kokleanın mikroskobik görünümü normaldi. Manyetik alana maruz bırakılan sıçanlardan elde edilen yedi kulakta değişiklik gözlendi (beş kulakta 3-4, bir kulakta 7, bir kulakta 8 derecesinde). Mikrodalga, altı kulakta 3-4 derecesinde değişikliğe neden oldu. İç kulak patolojisinde görülen değişiklikler mikrodalga grubunda anlamlı bulunmadı (p>0.05), manyetik alan grubundaki sıçanlarda ise anlamlı bulundu (p<0.05). Sonuç: Manyetik alana maruz kalma, İç kulakta da- ha belirgin dejeneratif değişikliklere yol açmaktadır.Öğe Ganglioglioma in the nasal cavity: A case report(2010) Yıldırım, Müzeyyen; Gün, Ramazan; Yorgancılar, Ediz; Meriç, Faruk; Büyükbayram, HüseyinGangliogliomlar hem astrositleri hem sinir elemanlarını içeren tümörlerdir. Santral sinir sistemi ve omuriliğin her yerinde oluşabilir ancak nadir görülürler. Nazal glial heterotopi (nazal gliom olarak da bilinmektedir) geniş yaş grubunda görülen gelişimsel anomalilerdir. Gangliogliomlar nazal glial heterotopi olarak karşımıza çıkabilir ve burun kitlesi varlığında sinir kaynaklı tümörler mutlaka önemsenmelidir. Bu makalede sağ burun boşluğuna yerleşen gangliogliom olgusu sunuldu. Kitle endoskopik yaklaşımla tam olarak çıkarıldı. Gangliogliom nazal glial heterotopi zemininde gelişmişti. Bilgilerimize göre burun boşluğundan kaynaklanan gangliogliom literatürde daha önce bildirilmemiştir.Öğe Hemangioma arising from external jugular vein mimicking neck mass(2012) Gün, Ramazan; Kınış, Vefa; Bakır, Salih; Meriç, Faruk; Özbay, Musa; Yorgancılar, Argün EdizHemanjiyom vücudun herhangi bir bölgesinde sıkça görülebilen, iyi huylu tümörlerdir. Sık görülmelerine karşın, kan damarlarından gelişen hemanjiyomlar oldukça nadirdir. Bu yazıda, eksternal juguler venden köken alan çok nadir bir hemanjiyom olgusu sunuldu. Hemanjiyom, eksternal juguler venin her iki ucundan bağlanması suretiyle tamamen eksize edildi ve komplikasyon gözlenmedi.Öğe Koklear implantasyon cerrahisi uygulanan 36 hastanın analizi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Yorgancılar, Ediz; Yıldırım, Müzeyyen; Gün, Ramazan; Bakır, Salih; Kınış, Vefa; Özbay, Musa; Meriç, Faruk; Topçu, İsmailAmaç: Çalışmamızın amacı iki taraflı sensörinöral tip işitme kaybı sebebiyle koklear implantasyon yapılan hastaları etiyoloji, cerrahi yöntem ve komplikasyonlar açısından analiz etmektir. Gereç ve yöntem: Kasım 2010 ile Şubat 2012 arasında koklear implantasyon yapılan toplam 36 hasta yaş, cinsiyet, işitme kaybı sebebi, cerrahi yaklaşım ve komplikasyonlar açısından retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hastaların yaşları 1 ile 52 arasında idi (15 bayan (% 41.7), 21 erkek (% 58.3). Otuz üç hasta çocuk (ortalama yaş 4.2±1.8), kalan üç hasta erişkin idi (29, 45, 51 yaşlarında). Çocuk hastaların tümü doğuştan işitme kaybı idi (31 hasta idiyopatik, 1 hasta Goldenhar sendromu, 1 hasta ektodermal displazi). Erişkin hastalar ise iki taraflı temporal kemik kırığına, kronik otitis media operasyonuna ve menenjite bağlı işitme kayıpları sebebiyle opere edildiler. Otuz dört hastaya mastoidektomi-posterior timpanotomi ve genişletilmiş yuvarlak pencere metoduyla implantasyon yapıldı. Bir hasta ise suprameatal yaklaşımla opere edildi. Açık radikal mastoidektomi kavitesi olan bir hastaya ise iki seanslı implantasyon yapıldı. Üç hastada perilenf sızıntısı gelişti. Hastalarımızın hiçbirinde minör ve major komplikasyon gelişmedi. Kliniğimizde başlangıç olarak seçilmiş hastalarda implantasyon uygulamıştır. Sonuç: Sınırlı sayıdaki hasta grubumuza rağmen koklear implantasyonun çocuk ve erişkinlerdeki ileri işitme kayıplarında etkili bir tedavi yöntemi olduğu sonucuna varıldı. Sunulan hasta serisinde düşük komplikasyon oranları ile koklear implantasyonun güvenli ve düşük morbiditeli bir yöntem olduğu görüldü.Öğe Kolesteatomlu kronik otitis media: Olguların klinik değerlendirilmesi(2002) Meriç, Faruk; Osma, Üstün; Topçu, İsmail; Tekin, MuhammetAmaç: Çalışmada kolesteatomlu kronik otitis media tanısıyla tedavi gören (KOM) hastaların klinik özellikleri ve tedavi sonuçları değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmaya kolesteatomlu KOM tanısı konan 83 hasta (53 erkek, 30 kadın; ort. yaş 27.5; dağılım 7-60) alındı. Olgular, otoskopik muayene, odyometrik inceleme, temporal kemik bilgisayarlı tomografisi; komplikasyon gelişen olgular da beyin bilgisayarlı tomografisi ile değerlendirildi. Kolesteatomun yaygınlığı ve kulağın ameliyat sırasındaki görünümü değerlendirilerek açık veya kapalı teknik mastoidektomi uygulandı. Bulgular: Olguların 64'üne açık, 19'una kapalı teknik mastoidektomi uygulandı. Olguların %90.3'ünde kemikçik zincir defekti saptandı; %9.7'sinde ise kemikçik zincir izlenmedi. Kranyal komplikasyon oranı %28 bulundu. Ameliyat sonrası izlemde, açık kavite mastoidektomi yapılan hastaların %75'inde kuru kulak elde edilirken, %11 'inde tekrarlayan kulak akıntısı gözlendi; %14'ünde nüks nedeniyle revizyon mastoidektomi yapıldı. Kapalı kavite mastoidektomi yapılan olguların %79'unda kuru kulak elde edildi; %21 'inde revizyon mastoidektomi yapıldı. Revizyon mastoidektomi yapılan olguların %85'inde nüks kolesteatom saptandı. Sonuç: Yaygın kolesteatoma, kemik destrüksiyonu bulunan, işitmenin kötü olduğu olgularda açık teknik yaklaşımı tercih ediyoruz. Bunun başlıca nedenlerinden biri, hastaların, bölgemizin sosyoekonomik koşulları nedeniyle kontrollere gelmemesidir.Öğe Kronik maksiller sinüzitli hastalarda antrum ve orta meatus kültürlerinin karşılaştırılması(2000) Taştan, A. Samet; Meriç, Faruk; Tekin, Muhammet; Oktay, M. Faruk; Aktar, Samancı Gülseren; Cüreoğlu, Sebahattin; Topçu, İsmailAmaç: Orta meatus ve maksiller antrumdan elde edilen materyallerin ekimiyle üreyen mikroorganizmalar arasında ilişki olup olmadığı araştırıldı Hastalar ve Yöntemler: Çalışma, kronik sinüzit tanısıyla fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi uygulanan 25 hastada (13 kadın, 12 erkek; ört. yaş 33.4; dağılım 18-61) prospektif olarak yapıldı. Ameliyat sırasında direkt olarak maksiller sinüs içinden ve orta meatustan alınan materyaller aerob ve anaerob bakteri ve mantar açısından değerlendirildi. Bulgular: Yirmi bir hastanın (%84) maksiller antrum kültüründe 31 mikroorganizma izole edildi. Bunların 16'sı (%51.6) anaerob olup, en sık Propionibacterium türleriydi. En sık üreyen aerob bakteri ise Staphylococcus aureus'du. Orta meatus kaynaklı kültürlerin 22'sinden 35 mikroorganizma izole edildi. Bunlardan 22'si (%62.9) aerob olup en sık izole edilen bakteri S. aureus'du. Yapılan karşılaştırmada iki taraftan elde edilen kültür sonuçları arasında %57.1 oranında pozitif korelasyon saptandı. Sonuç: Sonuçlar, orta meatus kültürünün, kronik maksiller sinüzit ajan patojeninin saptanmasında maksiller antral kültüre bir alternatif olmadığını göstermektedir.Öğe Larenks kanserlerinde eozinofilik infiltrasyonun klinikopatolojik önemi ve prognoza etkisi(2002) Topçu, İsmail; Tekin, Muhammet; Osma, Üstün; Büyükbayram, Hüseyin; Cebe, Musa; Meriç, FarukAmaç: Larenks skuamöz hücreli kanser nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan olgularda, tümör dokusundaki eozinofil varlığı ve prognoz arasındaki ilişki araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Altmış hastanın (2 kadın, 58 erkek; ort. yaş 59; dağılım 38-76) cerrahi örnekleri retrospektif olarak incelendi. Tümör dokusundaki eozinofil sayısı ile tümörün histolojik diferansiyasyonu, invazyon tipi, tümör dokusunda lenfosit infiltrasyon, histolojik lenf nodu metastazı, perinöral ve lenfovasküler invazyon varlığı araştırıldı. Hastaların klinik özellikleri, hastalığın evresi, sağkalım bilgileri incelendi. Hastalar ortalama 2 yıl (dağılım 6 ay-48 ay) süreyle takip edildi. Bulgular: Yirmi bir olgunun doku örneğinde (%35) eozinofil infiltrasyonu belirlendi. Eozinofil varlığıyla iki yıllık sağkalım arasında pozitif ilişki saptandı (p=0.008). Orta derecede diferansiye tümörlerde (p<0.001) ve yıldız şeklinde invazyon tipi olanlarda (p=0.009) eozinofil infiltrasyonu anlamlı derecede yüksek bulundu. Vasküler invazyon (p=0.001) ve lenf nodu metastazı varlığında (p=0.006) eozinofil sayısı anlamlı derecede düşük bulundu. Eozinofil varlığı ile perinöral invazyon, hastalığın klinik evresi ve tümör dokusunda lenfosit infiltrasyonu arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı. Sonuç: Larenks skuamöz hücreli kanserlerde, tümör dokusundaki eozinofil varlığı prognostik faktör olarak kullanılabilir.Öğe Noise induced hearing loss among cotton textile and carpet mill workers(1998) Ertem, Melikşah; İlçin, Ersen; Meriç, Faruk: In industry increased mechanisation results in increased noise levels. Operation of textile machines carries a high risk of hearing loss. In this study the evaluation of textile worker's noise induced hearing loss was reviewed cross sectionally. The hear-ing of 260 textile workers exposed to noise levels between 85-95 dB(A) in carpet and cotton textile factories was assessed by means of air and bone conductance audio-grams obtained. The subjects were grouped into five hearing categories according tohearing thresholds at 125 to 8000 Hz with Klockhoffs classification. The prevalence of the grade-3 hearing loss was 47.92% and grade 4-5 was 9.21% on exposed subjects in both factories. There was significant differ-ence between exposed and unexposed control subjects working in the same factories (p<0.001). Also age and working section fac-tors were evaluated.Öğe Otologic symptoms and findings in patients with a dehiscent or high jugular bulb(2001) Nazaroğlu, Hasan; Meriç, Faruk; Oktay, Faruk; Topçu, İsmail; Osma, Üstün; Cüreoğlu, SebahattinAmaç: Dehissan veya yüksek juguler bulb, seyrek rastlanan bulgulardandır; belirli semptomlarla kendilerini gösterebilirler. Kliniğimize herhangi bir nedenle başvuran ve çekilen temporal tomografisinde raslantısal olarak dehissan veya yüksek juguler bulb saptanan hastalarda otolojik semptom ve bulgular araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Temporal kemik bilgisayarlı tomografik incelemeleri yapılan 156 hastanın 28'inde (16 erkek, 12 kadın; yaş ort. 39, dağılım 18-60) dehissan veya yüksek juguler bulb saptandı. Bu hastalarda dehissan veya yüksek juguler bulb'a eşlik eden otolojik semptom ve bulgular araştırıldı. Bulgular: Yirmi bir hastada (%13.5) yüksek juguler bulb, yedi hastada (%4.5) dehissan juguler bulb saptandı. Dehissan juguler bulb'lu hastaların beşinde (%71.4) tinnitus, birinde sensorinöral işitme kaybı gözlendi. Yüksek juguler bulb'lu hastaların ise sekizinde (%38.1) sensorinöral işitme kaybı, altısında (%28.6) tinnitus, dördünde (%19) baş dönmesi ve bir hastada Meniere hastalığı bulundu. Sonuç: Etyolojisi ortaya konamayan başdönmesi, tinnitus ve işitme kaybı ile başvuran bir hastada düşünülecek olası nedenler arasında dehissan veya yüksek juguler bulb varlığı da yer almalıdır.Öğe Petröz apeks kolesteatomu: Olgu sunumu(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Yorgancılar, Ediz; Kınış, Vefa; Yıldırım, Müzeyyen; Bakır, Salih; Özbay, Musa; Meriç, FarukPetröz apeks, önemli yapılara yakınlığı sebebiyle temporal kemiğin oldukça kompleks bir bölgesidir. Petröz apeksin kolesteatomları nadir görülür ve genellikle doğumsaldır. Bu lezyonlar teşhis konmadan önce genellikle labirent ve/veya fasiyal kanala yayılırlar. Bununla birlikte klinik bulgular nonspesifiktir ve teşhis bu sebeple gecikebilmektedir. Petröz apeks kolesteatom cerrahisi oldukça zordur. Lezyonun temizlenmesi için çeşitli cerrahi yaklaşım teknikleri bildirilmiştir. Bu makalede geç teşhis konan ve modifiye transkoklear yaklaşımla tedavi edilen bir doğumsal petröz apeks kolesteatomu olgusu sunuldu.Öğe Reperatif dev hücreli granüloma(1995) Demirel, Mehmet; Vergili, M. Kemal; Çetin, Yalçın; Meriç, FarukGiant cell granüloma paranazal sinüslerin nadir görülen bir tümörüdür. Sıklıkla genç hastalarda ortaya çıkar. En sık görülen lokalizasyonu, premolar diş bölgesidir. Giant cell granülomalı bir olgu nede¬niyle, literatür araştırması yaparak hastalığı tartışmaya çalıştık.Öğe Retrospective analysis of nasal fractures in the emergency clinic(Galenos Yayınevi, 2014) Akdağ, Mehmet; Dursun, Recep; Gül, Aylin; Hattapoğlu, Salih; Meriç, Faruk; Topçu, İsmailObjective: The aim of this study is to analyze the demographic and diagnostic characteristics of patients presenting to the emergency clinic with nasal trauma. Material and Methods: Data analysis was performed with imaging tests on the files of 77 patients presented to the emergency clinic between 2012 and 2013. Results: In order of prevalence, nasal fractures were caused by falls from heights, violence, trauma, sports injuries and traffic accidents. Physical examination findings in patients with nasal fracture were sensitivity, nose swelling, nasal mucosal hemorrhage and septal deviation. Fracture was also determined at physical examination in 26 (86.6%) of the 30 patients with fracture detected at tomography. In the analysis, approximately 26% were multiple depressed fractures, while linear fracture along a single line was determined in 31%, with fissure-type fracture in the remaining 43%. Pathologies such as septal edema or hemorrhage were present in 30 of the 77 patients, while the septum was mobile and dislocated in approximately 16 of these patients (33.7%). Conclusion: Falls from heights were the most common cause in patients with nasal fracture, and although the most common imaging technique employed was x-ray, tomography provided more detailed information concerning rhinorrhea, smell perception disorders, maxillofacial traumas and multiple nasal fractures.Öğe Seröz ve adhesiv otitlerde havalandırma tüplerinin kullanılması ve değerlendirilmesi(2015) Meriç, Faruk[Özet Yok]