Yazar "Korkmaz, Mustafa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir Üniversite Hastanesi'nde bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalık bildirimleri ile ilgili hekimlerin bilgi düzeyleri(2015) Durmaz, Ubeydullah; Akpola, Nezahat; Ezin, Özgür; Uysal, Cem; Palancı, Yılmaz; Korkmaz, Mustafa; İpek, DavutAmaç: Bu çalışmamızda hastanemiz de çeşitli servislerde çalışan hekimlerin bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar (BZBH) lar hakkındaki bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: Çalışmamız bir anket çalışması olup, 2015 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanelerinde akademik personel ve asistan doktorlardan oluşan 105 kişiye gönüllülük esasına bağlı olarak uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmamıza katılan 105 gönüllü hekimin 77 (%73,3) tanesi erkek olup 28 (%26,7) tanesi kadındı. Hekimler yaş aralıklarına göre değerlendirildiğinde 24-30 yaş aralığında 63 (%60), 31- 35 yaş aralığında 21 (%20 ), 36-40 yaş aralığında 14 (%13,3), 41 yaş ve üzerinde ise toplam 7 (%6,7) hekim bulunmakta idi. Hekimlerin 90 (%85,7) ının BZBH lar hakkında kendini bilgi yönünden yetersiz hissettiğini tespit ettik. Araştırmamızda yaş grubu, cinsiyet, unvan ve hekimlik süresi ile bilgi düzeyi arasında anlamlı istatistiksel bir fark saptanmadı (p>0,05). Çalışmamızda hekimlerin çalıştıkları birimlere göre bilgi düzeyleri karşılaştırıldığında Enfeksiyon Hastalıkları, Tıbbi Mikrobiyoloji, Göğüs Hastalıkları ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı gibi BZBH lar konusunda hizmet içi eğitim alan birimlerde BZBH lar hakkındaki bilgilerinin diğer birimlerle karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0,05). Sonuç: Daha uzun meslek deneyimi, unvan, yaş ve cinsiyet faktörlerinin BZBH lar hakkında bilgi düzeyinde etkili olmadığı ancak bu konu ile ilgilenen ve hizmet içi eğitim alan bölümlerde BZBH lar hakkında bilgi düzeyinin yüksek bulunması bunun eğitimle ilişkili olduğunu desteklemektedir. Hekimlerin işe giriş oryantasyon eğitimi konuları içinde ve hizmet içi alınan eğitimlerde BZBHların öncelikli konular arasında yer alması yararlı olacaktırÖğe Bir Üniversite Hastanesinde Görevli Sağlık Çalışanlarının Aile İçi Şiddete Maruziyetleri(2014) Sivri, Süleyman; Korkmaz, Mustafa; Bozkurt, İsmail; Bez, Yasin; Uysal, Cem; Kır, Muhammed ZiyaAMAÇ: Şiddet hayatın her alanında ve dünyanın hemen her bölgesinde görülebilen önemli bir toplum sağlığı sorunudur. Bu çalışmanın amacı Güneydoğu Anadoluda ki en büyük Eğitim ve Araştırma Hastanelerinden biri olan Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde görev yapmakta olan sağlık çalışanlarının aile içi şiddete maruz kalıp kalmadıklarını değerlendirmektir. YÖNTEMLER: Çalışmamız bir anket çalışması olup 2013 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanelerinde gönüllük esasına bağlı olarak akademik personel, asistan doktor, hemşire, ebe, sağlık teknisyeni ve laborant olan sağlık çalışanlarından 371 kişiye uygulandı. BULGULAR: Çalışmamıza katılan gönüllülerin 203 (%54,7) tanesi erkek olup 168 (%45,3) tanesi kadındı. Olgular yaş aralıklarına göre değerlendirildiğinde 18 30 yaş aralığında 188 olgu, 31 4 yaş aralığında 119 olgu, 41 50 yaş aralığında 37 olgu, 51 60 yaş aralığında 21 olgu ve 61 yaş ve üzerinde ise toplam 6 olgu bulunmakta idi. Olgularımızın 63ünün (%17) aile içi şiddete maruz kaldığını tespit ettik. Çalışmamızda hekimler arasında fiziksel ve psikolojik şiddetin daha fazla olduğu, cinsel ve ekonomik şiddetin ise daha fazla hemşireler ve diğer sağlık çalışanları içerisinde daha fazla olduğu tespit edilmiştir. SONUÇ: Hastalarında şiddet unsuru gördüğü anda hemen tanımlayacak ve gerekli destekleri sağlayacak olan sağlık çalışanlarının kendileri de şiddete maruz kalabilmektedirler. Sağlık çalışanı da toplumun bir bireyidir ancak insanlara yardım eli uzatacak kişilerin bunları kendi üzerinde yaşaması çalışmamızda bulmayı umut etmediğimiz ancak ortaya çıkan bir sonuçtur.Öğe Bir üniversite hastanesi’nde bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalık bildirimleri ile ilgili hekimlerin bilgi düzeyleri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Korkmaz, Mustafa; Uysal, Cem; Durmaz, Ubeydullah; Ezin, Özgür; Deveci, Özcan; İpek, Davut; Palanci, Yılmaz; Akpolat, NezahatAmaç: Bu çalışmamızda hastanemiz de çeşitli servislerde çalışan hekimlerin bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar (BZBH)’ lar hakkındaki bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: Çalışmamız bir anket çalışması olup, 2015 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanelerinde akademik personel ve asistan doktorlardan oluşan 105 kişiye gönüllülük esasına bağlı olarak uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmamıza katılan 105 gönüllü hekimin 77 (%73,3) tanesi erkek olup 28 (%26,7) tanesi kadındı. Hekimler yaş aralıklarına göre değerlendirildiğinde 24-30 yaş aralığında 63 (%60), 31- 35 yaş aralığında 21 (%20 ), 36-40 yaş aralığında 14 (%13,3), 41 yaş ve üzerinde ise toplam 7 (%6,7) hekim bulunmakta idi. Hekimlerin 90 (%85,7)’ ının BZBH’ lar hakkında kendini bilgi yönünden yetersiz hissettiğini tespit ettik. Araştırmamızda yaş grubu, cinsiyet, unvan ve hekimlik süresi ile bilgi düzeyi arasında anlamlı istatistiksel bir fark saptanmadı (p>0,05). Çalışmamızda hekimlerin çalıştıkları birimlere göre bilgi düzeyleri karşılaştırıldığında Enfeksiyon Hastalıkları, Tıbbi Mikrobiyoloji, Göğüs Hastalıkları ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı gibi BZBH’ lar konusunda hizmet içi eğitim alan birimlerde BZBH’ lar hakkındaki bilgilerinin diğer birimlerle karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0,05). Sonuç: Daha uzun meslek deneyimi, unvan, yaş ve cinsiyet faktörlerinin BZBH’ lar hakkında bilgi düzeyinde etkili olmadığı ancak bu konu ile ilgilenen ve hizmet içi eğitim alan bölümlerde BZBH’ lar hakkında bilgi düzeyinin yüksek bulunması bunun eğitimle ilişkili olduğunu desteklemektedir. Hekimlerin işe giriş oryantasyon eğitimi konuları içinde ve hizmet içi alınan eğitimlerde BZBH ‘ ların öncelikli konular arasında yer alması yararlı olacaktır.Öğe Cinsel saldırı sonrası adli tıp bölümüne başvuran olguların beden ve ruh sağlıklarının değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Korkmaz, Mustafa; Uysal, Cem; Sivri, Süleyman; Bozkurt, İsmail; Bulut, Kasım; Şimşek, Şeref; Tıraşçı, Yaşar; Haspolat, Yusuf KenanAmaç: Bu çalışmada Beden ve Ruh Sağlığı Heyetimizce muayenesi yapılan cinsel saldırı mağdurların sosyodemografik ve adli psikiyatri yönünden değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Yöntemler: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Beden ve Ruh Sağlığı Heyetinde 2012-2014 yılları arasında muayene edilen olgular; yaş, cinsiyet, medeni durum, öğrenim durumu, mağdurun sanık ile ilişkisi, penetrasyon olup olmaması ve beden ruh sağlıklarının bozulup bozulmadığı yönünden retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Heyetimize başvuran 258 olgunun 196 tanesi kadın olup 62 tanesi erkekti. Maruz kalınan yaş aralığı 2 ila 50 yaş aralığında olup yaş ortalamalarının ise 13,1 ± 5,9 yıl olduğu saptanmıştır. Olguların 227’sinin (%88) 18 yaş ve altında olduğu, 31’nin (%12) 18 yaşından büyük olduğu belirlenmiştir. 48’inde vajinal, 61’inde anal penetrasyon, 11’inde oral, 11’inde oral+ anal penetrasyon, 2 vakada ise hem vajinal hem de oral penetrasyon iddiası vardı. Başvuran 258 vakadan 144 tanesinde ruh ve beden sağlığı bozulmadığı, 49 vakada ruh ve beden sağlığı bozulduğu tanısı konulmuş olup 65 vaka ise ön rapor verilerek takibe alınmıştır. Sonuç: Çalışmamız sonucunda ruh sağlığında bozulma ile cinsiyet, medeni durum, mağdurun eğitim durumu, yaş grubu ve sanık ile mağdur arasındaki yaş farkı arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Dolayısıyla ruhsal açıdan cinsel saldırıdan erkeklerin kadınlar kadar, evlilerin bekarlar kadar, eğitimlilerin eğitimsizler kadar kötü etkilendiği anlaşılmıştır. Bunun yayında özellikle genital ve fizik muayene ile bulgu elde edilemeyen olgularda ruhsal değerlendirmenin de önemli olduğu açığa çıkmıştırÖğe Comparison of Laboratory Values of Prisoner and Civil Patients with Chronic Hepatitis B(Galenos Yayincilik, 2014) Deveci, Ozcan; Uysal, Cem; Korkmaz, Mustafa; Tekin, Recep; Celen, Mustafa Kemal; Dayan, SaimObjective: Since immune processes play a role in the pathogenesis of HBV infection, the immune system of the host is an important factor in the healing of the infection. The aim of the present study is to compare the laboratory findings related to hepatitis B in inmates with chronic hepatitis B, who live in a confined space and whose immune system is affected by various stress factors, and civilian chronic hepatitis B patients. Materials and Methods: The approval of the Dicle University Medical School, Non-Invasive Clinical Studies Ethics Committee was obtained for the study. Inmates and civilians with hepatitis B who presented to the infectious diseases outpatient clinic between December 2010 and June 2013 were enrolled in the study. Both groups were statistically compared in terms of HBV DNA, ALT, AST and HBeAg. Results: A total of 34 inmates and 34 civilian patients were evaluated. While no difference was observed in terms of the liver enzymes, HBeAg positivity was significantly higher among the inmates. Also, a HBV DNA > 104 copies/ml was more frequently observe din the group of inmates, although the difference was statistically insignificant. Conclusion: Studies comparing chronic hepatitis B patients who are leading different lifestyles will help select the patients with priority for treatment.Öğe Dicle Üniversitesi Hastaneleri Sağlık Kurulu'na silah ruhsatı almak için yapılan başvuruların değerlendirilmesi: Retrospektif bir çalışma(T. C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu, 2014) Uysal, Cem; Atli, Abdullah; Kır, Ziya M.; Bulut, Mahmut; Korkmaz, Mustafa; Güneş, Mehmet; Sivri, Süleyman; Gören, SüleymanAmaç: Toplumumuzda şiddet gün geçtikçe yükselmekte, kişilerin ateşli silah taşımaya karşı olan eğilimleri artmakta ve bireysel silahlanmada hızlı bir artış olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada amacımız Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Sağlık Kurulu’na silah ruhsatı alımı için başvuran kişilerin sosyodemografik ve klinik özelliklerinin, retrospektif olarak incelenmesidir. Yöntemler: Çalışmamız Ocak 2011–Ocak 2012 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Sağlık Kuruluna silah ruhsatı almak için başvuran toplam 146 kişilik (142 erkek ve 4 kadın) evren örnekleminde yapılmıştır. Veriler retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Bireylerin sosyodemographic özellikleri değerlendirildiğinde, katılımcıların yaş aralığının 22-83 arasında bulunduğu belirlenmiştir. Silah ruhsatı için başvuru yapan kişilerin en sık yaş dağılımı 22–30 yaş (%43,8, n=64) olarak bulundu. Olgularımızın 7 (%4,8) tanesinin ilköğretim mezunu olduğu, 92 tanesinin (%63) lise mezunu olduğu ve 16 (%11) tanesinin yüksekokul ya da üniversite mezunu olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak, 130 olguya (%89) silah ruhsatı alma izni verildiği ve 16 (%11) olguya verilmediği anlaşılmaktadır. Sonuç: Silahlanma toplum sağlığını etkileyen bir problemdir. Ülkemizdeki ateşli silahlar ile meydana gelen ölümlü ve yaralamalı olaylar incelendiğinde, yeni yasal ve sosyal düzenlemelerin yapılması gerektiği görülmektedir.Öğe Diyarbakır’ da 2007-2014 yılları arasında otopsisi yapılmış elektrik akımına bağlı ölüm olgularının değerlendirilmesi(2015) Korkmaz, Mustafa; Uysal, CemAmaç: Elektrikli aletlerin kullanımının artmasına bağlı olarak elektrik kazalarının görülme sıklığı da artmıştır. Elektrik yaralanmaları mortalite ve morbiditenin önemli bir nedenidir ve genellikle basit güvenlik önlemleri ile önlenebilirler. Bu çalışmada Diyarbakır bölgesinde 2007-2014 yılları arasında elektrik akımına bağlı meydana gelen ölüm olgularının incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada retrospektif olarak 6431 adli ölüm raporunu analiz ettik. Elektrik akımı yaralanması nedeniyle öldüğü tespit edilen 239 (%3,77) kişi çalışmaya dahil edildi. Yaş, cinsiyet, ölüm orijini, olay yeri, elektriğin vücuttaki giriş ve çıkış lezyonlarının yeri incelendi. Bulgular: Olguların 147 (%61,5)’ si erkek, % 92 (%38,5)’ si kadın, yaş ortalaması 23,15 + 17,1 yıl idi (min: 1, max: 78). Elektrik çarpması ölümlerin tamamı kaza orijinli idi. Ölümlerin genellikle yaz aylarında oluştuğu tespit edildi. Ölümlerin 112 (% 46,9)’ sinde üst ekstremite en sık tutulan temas yeri idi. Hiçbir elektrik yanık izinin olmadığı 34 (% 14,2) olgu vardı. 76 (% 46,6) olguda ölümler ev kazaları nedenli idi. Çalışmamızın orijinal bulguları ise, genç olguların sayısının 114 (% 47.7) olması ve bu yaş grubunda elektrikli su ısıtıcılarının 33 (% 28.9) olguda olayın sebebi olmasıdır. Sonuç: Çalışmamızda tüm adli ölümler arasında elektrik çarpması nedeniyle ölüm oranı önceki çalışmalardan daha yüksek bulunmuştur. Elektriğe bağlı çocuk ölümlerinin oranı bizim çalışmamızda yüksek bulunmuştur. Bu nedenle insanlar çocukların elektrikli ev aletlerinin yakınında oynamaması için eğitilmelidir. Altyapı sorunlarının çözülmesi ve güvenlik önlemlerinin arttırılması da gereklidir. Anahtar Sözcükler: Elektrik yaralanmaları, ölüm, otopsi, adli tıp, termal lezyonlar.Öğe Diyarbakır’da 2007-2014 Yılları Arasında Otopsisi Yapılmış Vücuttan Elektrik Akımı Geçişine Bağlı Ölüm Olgularının Değerlendirilmesi(2021) Uysal, Cem; Korkmaz, MustafaAmaç: Vücuttan elektrik akımı geçişine bağlı yaralanmalar mortalite ve morbiditenin önemli bir nedeni olup genellikle basit güvenlik önlemleriile önlenebilirler. Bu çalışmada Diyarbakır bölgesinde 2007-2014 yılları arasında vücuttan elektrik akımı geçişine bağlı ölüm olgularınınincelenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Bu çalışmada 6431 adli ölüm raporu retrospektif olarak analiz edildi. Vücuttan elektrik akımı geçişi nedeniyle öldüğü tespit edilen 239(%3,77) olgu çalışmaya dahil edildi. Yaş, cinsiyet, ölüm orijini, olay yeri, elektriğin vücuttaki giriş ve çıkış lezyonlarının yeri incelendi.Bulgular: Olguların 147’si (%61,5) erkek, 92’si (%38,5) kadın olup yaş ortalaması 23,15+17,1 yıl idi [minimum (min): 1, maksimum (maks): 78].Vücuttan elektrik akımı geçişine bağlı ölümlerin tamamı kaza orijinli idi. Ölümlerin en fazla yaz aylarında oluştuğu tespit edildi. En sık tutulantemas yeri 112 olgu (%46,9) ile üst ekstremite idi. Otuz dört (%14,2) olguda elektrik akımı geçmesine bağlı hiçbir dış lezyon gözlenmedi. Yetmişaltı (%46,6) olguda ölüm ev kazalarından kaynaklanmaktaydı. Bu çalışmanın öne çıkan bulguları ise, 0-18 yaş grubundaki olgu sayısının ağırlıklıolması (n=114, %47,7) ve bu yaş grubundaki olguların 33’ünde (%28,9) elektrikli su ısıtıcılarının ölüm sebebi olmasıdır.Sonuç: Bu çalışmada, tüm adli nedenli ölümler arasında vücuttan elektrik akımı geçişine bağlı ölüm oranı önceki çalışmalardan dahayüksek bulunmuştur. Vücuttan elektrik akımı geçişine bağlı çocuk ölümlerinin oranı da çalışmada yüksek bulunmuştur. Bu nedenle çocuklarelektrikli ev aletlerinin yakınında oynamaması için eğitilmelidir. Ayrıca bu kazaların önlenmesi için altyapı sorunlarının çözülmesi ve güvenlikönlemlerinin artırılması da gerekmektedir.Öğe The effect of some chemicals on the color properties of Beech (Fagus Orientalis L.) wood(Kastamonu Univ, Orman Fak, 2017) Yildiz, Abdulkadir; Yapici, Fatih; Korkmaz, Mustafa; Pelit, HuseyinAim of study: Wood material has a unique color in the natural condition. The wood colorization process is necessary to provide a tonality in the wood materials used in interior design and decoration and to obtain different colors. One of the most important steps of the coloring or bleaching process is selecting appropriate chemical for wood type. The aim of this study was to determine the effect of hydrogen peroxide, ammonia, sodium silicate and acetic acid applied periodically three times on the color changes of radial and tangent sections of beech (Fagus Orientalis L.) samples. Area of study: This study was conducted at Karabuk University and Duzce University, in Turkey. Material and Methods: The color values of the samples were measured according to the CIEL*a*b* color system. Main results: As a result, the effect of cutting direction, chemical type, and application repeat on changes in the color values of beech samples was found significant. Research highlights: The maximum color change in the beech samples was determined in the radial section as cutting direction, in the application of the sodium silicate as the chemical type and it was also obtained in the third repeat as the number of applications.Öğe KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM HASTANESİNE BAŞVURAN ADLİ OLGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE TESPİT EDİLEN EKSİKLİKLER(2013) Kır, Ziya; Gören, Süleyman; Korkmaz, Mustafa; Görük, Neval Yaman; Uysal, CemAmaç: Çalışmamızda Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesine gönderilen adli olguların değerlendirilmesindeki eksikliklerin belirlenmesi amaçlandı. Yöntemler: Kadın Hastalıkları ve Doğum Birimine 01.01.2010 ile 01.05.2012 tarihleri arasında başvuran adli olgular retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Toplam 92 olgu incelendi. Olguların yaşları 1-46 arasında de- ğişmekte olup, yaş ortalaması- nın 18,43±7,13 olduğu; olguların %52,2'sinin (n=48) cinsel saldırı, %22,8'inin (n=21) himen muayenesi, %12'sinin (n=11) darp, %8,7'sinin (n=8) darp ve cinsel saldırı ve %4,3'ünün (n=4) diğer sebepler nedeniyle başvurduğu; düzenlenen raporlarda olay zamanı, olay yeri, saldırganın kim olduğu hakkındaki bilgilerin bulunmadığı tespit edildi. Sonuç: Adli olguların muayenesi uzmanlık ve tecrübe gerektirir. Bu çalışmada; kadın hastalıkları ve doğum kliniklerinde anamnez alınırken olguların sosyodemografik özelikleri kadar olayın şekli, olay yeri ve saldırgan özelliklerinin de yetersiz olarak kayıt edildiği görülmüştür.Öğe Kaza ile üzerine cisim düşmesine bağlı hastaneye başvuran hastaların değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi, 2015) Turan, Yahya; Uysal, Cem; Korkmaz, Mustafa; Yılmaz, Tevfik; Göçmez, Cüneyt; Özevren, Hüseyin; Gören, Süleyman; Ceviz, AdnanAmaç: Özellikle çocuklarda olmak üzere ev, iş ve dış ortamlarda meydana gelen kazalar, yaralanma ve ölüm nedenlerinin başında gelmektedir. Bu çalışmada amaç, kaza ile üzerine cisim düşmesine bağlı hastanemize baş- vuran hastaların değerlendirilmesidir. Yöntemler: Bu çalışmamızda kaza ile üzerine cisim düş- mesine bağlı 2012-2014 yılları arasında hastanemize başvuran 135 hastanın dosyaları retrospektif olarak incelendi. Bu hastaların yaş, cinsiyet, olayın nedeni olarak üzerine düşen cismin türü, yeri, zamanı ve ölüm nedenleri analiz edildi. Bulgular: Hastaların 82 ( %60,7)’i erkek, 53 (%39,3)’ü kadın ve yaş ortalaması 18,8 (0-79 yıl) olarak bulundu. En fazla hasta %57,8 (78 hasta) ile çocuk yaş grubunda ( 0-18 yaş) bulunmaktadır. Düşen cismin türü bakımından değerlendirildiğinde sırasıyla %18,5 (25 hasta) ile televizyon, %15,6 (21 hasta) ile taş ve %11,1 (15 hasta) ile demirden yapılmış cisimler ilk üç sırayı paylaşmaktadır. Kazanın meydana geldiği yer olarak ele alındığında en fazla kazanın 85 vaka (%62,9) ile evde olduğu görülmektedir. Kazanın meydana gelme zamanına bakıldığında en fazla 93 vaka (%68,9) ile yaz mevsiminde meydana geldiği görülmektedir. Sonuç: Bu çalışmada elde edilen veriler, özellikle çocukların maruz kaldığı bu tür kazaları önleme programlarına katkı sağlamaktadır.Öğe The prognostic role of HIF-1? and NF-?B expression in RAS wild-type metastatic colorectal cancer: A Turkish Oncology Group (TOG) study(Springer, 2023) Demirkiran, Aykut; Kilinc, Fahriye; Kocak, Mehmet Zahid; Demirkiran, Deniz; Korkmaz, Mustafa; Eryilmaz, Melek Karakurt; Araz, MuratBackground Not all RAS wild-type metastatic colorectal cancer (mCRC) patients experience the same benefit from anti-epidermal growth factor receptor (EGFR) treatments. Studies have shown that nuclear factor-kappa B (NF-kappa B), hypoxia-inducible factor-1 alpha (HIF-1 alpha), interleukin 8 (IL-8) and transforming growth factor beta (TGF-beta) may be therapeutic targets for mCRC. The aim of this study was to clarify the prognostic value of NF-kappa B, HIF-1 alpha, IL-8, and TGF-beta expression in patients with left-sided mCRC receiving EGFR inhibitors. Methods Patients with RAS wild-type, left-sided mCRC treated with anti-EGFR on the first line between September 2013 and April 2022 were included. Immunohistochemical staining for NF-kappa B, HIF-1 alpha, IL-8 and TGF-beta was performed from tumor tissues of 88 patients. Patients were divided into NF-kappa B, HIF-1 alpha, IL-8 and TGF-beta expression positive and negative group, moreover, expression positive group were also divided into two group as expression intensity low and high group. The median follow-up was 25.2 months. Results Median progression-free survival (PFS) was 8.1 (6-10.2) months in the cetuximab group, 11.3 (8.5-14) months in the panitumumab group (p = 0.09). Median overall survival (OS) was 23.9 (4.3-43.4) months in the cetuximab group, 26.9 (15.9-31.9) months in the panitumumab group (p = 0.8). Cytoplasmic NF-kappa B expression was present in all patients. The mOS was 19.8 (11-28.6) months in NF-kappa B expression intensity low group and 36.5 (20.1-52.8) months in high group (p = 0.03). The mOS of the HIF-1 alpha expression negative group was significantly longer compared with expression positive group (p = 0.014). There was no significant difference in IL-8 and TGF-beta expression status on mOS and mPFS (for all, p > 0.05). Positive expression of HIF-1 alpha was poor prognostic for mOS in the univariate analysis (HR:2.7, 95% CI 1.18-6.52, p = 0.02) and in multivariate analysis (HR 3.69, 95% CI 1.41-9.6, p = 0.008). High cytoplasmic expression intensity of NF-kappa B was found to have a good prognostic value for mOS (HR 0.47, 95% CI 0.26-0.85, p = 0.01). Conclusion High cytoplasmic expression intensity of NF-kappa B and negative expression of HIF-1 alpha could be a good prognostic marker for mOS in RAS wild-type left-sided mCRC.Öğe Tıp Fakültesi son sınıf öğrencileri ve tıpta uzmanlık öğrencisi doktorların adli raporlar konusundaki bilgi ve tutumları(Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2019) Demir, Vasfiye; Korkmaz, Mustafa; Uysal, Cem; Bucaktepe, Pakize Gamze Erten; Bucaktepe, Adil; Çelepkolu, TahsinAmaç: Adli raporlar, adli makamlarca hekimden istenen, kişinin tıbbi durumunu tespit eden vemaruz kalınan travmaya ilişkin adli makamlarca sorulan soruları yanıtlayan, hekim görüş vekanaatini bildiren belgelerdir. Bu araştırmada Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi intörn doktor veasistan hekimlerinin adli raporlar konusundaki bilgi, tutum ve düşüncelerinin ortaya konmasıamaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı tipte olan bu çalışmanın evrenini Dicle ÜniversitesiTıp Fakültesi son sınıf öğrencileri ve Dicle Üniversitesi Hastanesinde uzmanlık eğitimi almaktaolan asistan doktorlar oluşturmuştur. Anket formu sosyodemografik özelliklerin sorgulandığısekiz ve adli raporlar konusunda bilgi, tutum ve düşüncelerin değerlendirildiği çoktan seçmeli20 sorudan oluşturulmuştur. Araştırma verilerimizin istatistiksel değerlendirmesinde SPSS 22.0paket programı kullanılmıştır.Bulgular: Çalışmaya katılanların 175‘i (%65) asistan hekim, 94‘ü (%35) ise intörn doktordu.Asistan ve intörn doktorların yaş ortalamaları sırası ile 29,4±3,83 yıl ve 24,7±1,62 yıl idi.Asistan ve intörn doktorların sırasıyla 120‘si (%69) ve 65‘i (%69,1) erkek olup, 54‘ü (%31) ve29‘u (%30,9) kadın idi. Katılımcılara adli tıp konusunda kendilerini yeterli görüp görmediklerisorulmuş; asistan hekim ve intörn doktorların sırasıyla 115‘i (%65,7) ve 83‘ü (%88,3) yetersizgördüğünü belirtmiştir.Sonuç: Gerek hekimlerin gerekse hekim adaylarının adli raporların usulüne uygun ve doğrudoldurulması konusunda yeterince bilgi sahibi olmaları, adli raporların kendilerine yüklediklerihukuki sorumluluğun ve yargıdaki etkilerini bilmeleri son derece önemlidir. şüphesiz busorunların çözülmesinin en önemli yolu eğitimdir. Bu nedenle, mezuniyet öncesi adli tıpeğitimleri iyileştirilmeli, mezuniyet sonrasında iller düzeyinde sürekli ve düzenli eğitimlerolmalı, adli rapor yazımında kılavuzlardan faydalanılmalıdır.