Yazar "Korkmaz, Özgür" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Erişkinlerde görülen invajinasyon olgularının değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Korkmaz, Özgür; Yılmaz, H.Gülşen; Taçyıldız, İbrahim; Baç, Bilsel; Çevik, SedatBu çalışma ile 1998–2005 yılları arasında klniğimizde invajinasyon nedeniyle takip ve tedavisi yapılan, dördü kadın, sekizi erkek toplam 12 hastanın dosyaları retrospektif olarak incelendi. Ortalama yaş: 24,7 (±5.47) olup, şikâyetlerin başlangıç süresi ortalama 15,6 gün (±12.12)’dü. Hastaların tümünde karın ağrısı, altı hastada gaz-gaita çıkaramama şikâyeti mevcuttu. Fizik muayenede on hastada peritoneal irritasyon bulguları, iki hastada palpabl kitle ve bir hastada ise rektal tuşe ile nekrotikhemorajik dışkı saptanmıştır. Dokuz hastada benign, iki hastada malign nedenlere bağlı invajinasyon tespit edilirken, bir hasta idiopatik invajinasyon olarak değerlendirildi. Onbir hastada ileo-ileal ve ileo-jejunal, bir hastada ise ileokolik invajinasyon mevcuttu. Sekiz hastaya rezeksiyonanastomoz, iki hastaya deinvaginasyon, iki hastaya ise rezeksiyon ve sonrası çifte namlulu enterostomi uygulandı. Erişkinde invajinasyon; çocuk yaş grubuna göre daha az görülmesine karşın, geniş bir etiyolojik yelpazesi ve değişken klinik tablosu olduğundan, özellikle akut karın tablosuyla karşılaşan her hekim ayırıcı tanıda invajinasyon tanısını da göz önünde bulundurmalı ve ameliyatta seçilmiş olgular dışında invajinasyona uğramış barsak ansı en-blok çıkarılmalıdır.Öğe Erişkinlerde görülen Meckel divertikül komplikasyonları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Korkmaz, Özgür; Yılmaz, H. Gülşen; Keleş, CelalettinGastrointestinal sistemin en sık rastlanan konjenital anomalisi olup %1–3 oranında görülür. Bu çalışma ile kliniğimizde on sekiz yıllık dönemde karşılaşılan Meckel divertikül komplikasyonlarına bağlı takip ve tedavisi yapılan olgular tartışıldı. Bu çalışmada 1987–2005 yılları arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniğinde Meckel divertikülüne bağlı komplikasyonlar nedeniyle takip ve tedavi edilen 27 olgunun bilgileri retrospektif olarak incelendi. Yaş, cinsiyet, Meckel divertikülünün yerleşimi ve büyüklüğü, komplikasyon tipi, preoperatif tanı yöntemleri, uygulanan ameliyat ve insizyon tipi, postoperatif komplikasyonlar, hastanede kalış süreleri ve patoloji sonuçları kaydedildi. Olguların, 12’ i erkek, 15’ i kadındı. Ortalama yaş, 30,7±12.39 idi. Meckel divertikül komplikasyonu olarak olguların 14’ünde (%50) divertikülit, 12’sinde (%46,2) intestinal tıkanıklık, birinde (%3,8) ise alt gastrointestinal kanaması ile karşılaşıldı. Ameliyatta 17 olguya wedge rezeksiyon-primer sütür, on olguya ise ince barsak rezeksiyonu gerçekleştirildi. Bir olguya ise mevcut genel peritonit tablosu nedeniyle rezeksiyon ve stoma uygulandı. Divertikülün uzunluğu ortalama 2,93±0,71 cm idi. Histopatolojik incelemede ektopik dokuya rastlanılan olgu olmadı. Genel morbidite oranı %18,5 idi. Genel mortalite oranı ise: %3,7 idi. Bu çalışmada Meckel divertikülü komplikasyonları, literatür verilerin aksine her iki cinste eşit ağırlıkta görüldü. Ayrıca alt gastrointestinal kanaması daha düşük oranlarda rastlanıldı. Ameliyat öncesi tanının sıklıkla mümkün olmaması ve ameliyatta gecikilmesi ciddi sorunlara neden olabilmektedir. Bu nedenle adından sıkça söz edilmesine rağmen nadir görülen Meckel divertikülünün ileus, akut karın ve alt gastrointestinal kanaması ile başvuran olgularda göz önünde bulundurulması erken tanı ve tedaviyi sağlayarak olası komplikasyonları önleyebilecektir.Öğe Erişkinlerde invajinasyon(2009) Korkmaz, Özgür; Yılmaz, Hatice Gülşen; Akgün, Mehmet Yılmaz; Taçyıldız, İbrahim HalilAMAÇ: Erişkinlerde invajinasyon nadir görülen bir klinik durumdur, çocuk olgulardan etyolojik farklılıklar gösterir. Çalışmamızda, erişkinlerde saptanan invajinasyon nedenlerinin tanımlanması ve tedavi özeliklerinin değerlendirilmesi amaçlandı.GEREÇ-YÖNTEM: 1986 ile 2006 yılları arasında invajinasyon tanısı alan olgular geriye dönük olarak değerlendirildi. Tüm olgular 18 yaşın üzerinde olup; rektal, gastroenterostomiye bağlı ve stomal prolapsusu olan olgular çalışma dışı tutuldu.BULGULAR: Toplam 28 invajinasyon olgusu belirlendi; ortalama yaş 38,6±16,7 idi. Ameliyat öncesi tanı olguların %53,5’ünde gerçekleştirildi. Olguların 23’ünde ince bağırsak, üçünde kolon, ikisinde ise ileokolik invajinasyon saptandı. İnvajinasyon nedeni 25 (%89,3) olguda belirlendi. İnvajinasyon nedenleri 19 olguda selim, altı olguda habis ve üç olguda ise idyopatikti. Ameliyat sonrası üç (%10,3) olguda komplikasyon görüldü.SONUÇ: Bu serideki yaş ortalaması literatür verilerinden daha düşük bulundu. Sıklıkla ince bağırsak invajinasyonlarına rastlanırken, selim/habis oranında, selim ağırlıkta idi. Erişkinde görülen invajinasyon nadir görülmesine karşın, geniş bir etyolojik açılımı ve değişken klinik tablosu nedeniyle, özellikle akut karın tablosuyla karşılaşan her hekim için ayırıcı tanıda göz önünde bulundurulması gereken bir durumdur.Öğe Intussusception due to ınflammatory fibroid polyp located at ıleum: report of two cases(2007) Yılmaz, Fahri; Korkmaz, Özgür; Yılmaz, Hatice GülşenÖzet: İnflamatuar fibroid polip, gastrointestinal sistemin nadir görülen lezyonlarındandır. Sıklıkla mide ve ileumda rastlanır. Klinik semptomlar lezyonun yerleşim ve büyüklüğüne bağlıdır. İnce barsak yerleşimli inflamatuar fibroid polipler sıklıkla obstrüksiyon ve invajinasyon ile bulgu verirler. Bu çalışma ile ince barsak yerleşimli inflamatuar polibe bağlı ileoçekal ve ileoileal invajinasyon tespit edilen iki olgu sunuldu.Öğe Karaciğer yaralanmalarında serum transaminaz düzeylerinin önemi(2017) Korkmaz, Özgür; Girgin, SadullahDicle üniversitesi tıp fakültesi genel cerrahi bölümüne 1994 -2004 yularını kapsayan dönemde karaciğer yaralanması tespit edilen 134 hasta retrospektif olarak incelenmiştir, olguların 50'si (%37.3) ateşli silah yaralanması, 48'i(%35.8) kesici-delici alet yaralanması ve 36 (%26.9)'sı ise kunt travmaya bağlı idi. Kunt travmaya bağlı karaciğer yaralanmalarının ise 25 'inde araç içi trafik kazası, 5 'inde araç dışı trafik kazası, 3 'ünde yüksekten düşme ve 3 olguda ise darp travma etkeni idi. Tanısal serum transaminaz değerini tespit için kan örneklemesi, hemodinamisi stabil hastalara USG ve BT incelemesi yapıldı. MraaMominal yaralanma şüphesi olan bazı hastalara DPL uygulanmıştır. Olguların 31 (37.5)'inde grade I, 65 (%48.5)'inde grade H, 27 (%20.1)'sinde grade III, 7 (%5.2)' sinde grade IV, 4 (%3)'ünde ise grade V yaralanma mevcuttu. 10 (%7.5) olgu medikal olarak takip edildi. Diğer hastalara cerrahi girişim uygulandı. İntraoperatif exitus olan 4 hastaya definitif bir işlem yapılamamış ve explorasyon aşamasında hastalar kaybedilmişlerdir. Yandaş yaralanması olan hasta grubu ile izole karaciğer yaralanması olan hasta grubu enzim düzeyi açısından karşılaştırıldığında; yandaş yaralanma varlığının enzim düzeyleri üzerine etkisi olmadığı istatistiksel olarak ortaya kondu (AST için; t,368, p>0.05, ALT için; t 1.146, p>0.05). Hastalar yaralanma tipi, grade ve yandaş yaralanmaların varlığına göre sınıflandırılarak enzim düzeyleri karşılaştırıldı. Serum transaminaz düzeyleri incelendiğinde; minör karaciğer yaralanmalarında (grade I ve II) AST düzeyim 156.3 Ü., ALT değerini ise 150.3 Ü olarak belirledik. Major yaralanmalar (grade III-IV-V) için; AST düzeyi 294.2, ALT için 312.6 Ü olarak tespit ettik. Yaralanma şekli ve AST- ALT düzeyleri istatiksel olarak karşılaştırıldı. KDAY ve ASY grubunda enzim düzeyleri arsında fark bulunmazken, bu İM grup ile KBT grubu arasında fark belirgindi (her iki enzim grubu için p<0.01). Mortalite ile serum transaminaz değerleri karşılaştırıldığında; her iki enzim yüksekliği ile mortalite arasında anlamlı ilişki saptandı. ALT için; 1 3.321, p<0.05, AST için; 1 3.062, p<0.05 Serum transaminaz düzeylerinin basit ve maliyeti düşük bir yöntem olarak diğer tetkik ve yöntemlerle beraber, travma ile uğraşan hekimlere yol gösterici olacağı kanaatindeyiz.Öğe Kurusıkı tabanca ile oluşan karın yaralanmaları(2006) Taçyıldız, İbrahim; Korkmaz, Özgür; Yılmaz, H. GülşenGiriş: Savunma silahı olarak düşünülen kurusıkı tabancalar yasal düzenlemelerdeki yetersizlikler nedeniyle daha yaygın kullanılmaktadır. Gerek silahın orjinali, gerekse namlusu değiştirilmiş şekli, ciddi yaralanmalara neden olabilir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 2005 yılında namlusunda değişiklik yapılarak metal saçma atabilecek hale getirilen kurusıkı tabancaya bağlı yaralanma nedeniyle kliniğimizde tedavi edilen yedi olgu tartışıldı. Olguların tamamı batına nafiz yaralanma nedeni ile acil ameliyata alındı. Ameliyat bulguları, ameliyat sonrası komplikasyonlar, Abdominal Travma indeksi, Yaralanma Ağırlık Skoru ve Travma Skoru incelendi. Bulgular: Olguların biri kadın altısı erkekti. Ortalama yaş 27.1 ±17.2 idi. Olguların altısı 30 yaş altı idi. Dört olgu¬da multipl organ yaralanması saptanırken, bir olguda ise sadece geniş karın duvarı defekti vardı. Ortalama hastanede kalış süresi 9.6±2.1 gündü. İki hastada ameliyat sonrası komplikasyon (yara yeri enfeksiyonu ve pnömoni) saptandı. Ortalama Abdominal Travma indeksi, Yaralanma Ağırlık Derecesi, Travma Skoru sırası ile 12.3+9.3; 9.15±5.9; 12.7±1.6 olarak hesaplandı. Sonuç: Hekimler kurusıkı tabancaların zararsız olmalarının aksine hayatı tehdit edebilecek ciddi yaralanmalara sebep olabileceğinin farkında olmalıdır. Bu yüzden kurusıkı tabanca ile ilgili düzenlemeler bunlar göz önüne alınarak yapılmalıdır.Öğe Memede schwanoma: Olgu sunumu(2007) Yılmaz, Hatice Gülşen; Taçyıldız, İbrahim Halil; Korkmaz, Özgür; Akgün, Yılmaz; Özekinci, SelverSchwanoma, yavaş büyüyen bir tümör olup sıklıkla eksteremite, gövde ve baş bölgesinde rastlanır. Bu olgu sunumu ile 51 yaşında sağ memesinde benign Schwanoma tespit edilen bir olgu sunuldu. Sağ meme üst kadran lokalizasyonunda palpable kitlesi mevcuttu. Kitlenin total çıkarılması takiben patolojik inceleme sonucu schwnoma ile uyumlu tespit edildi.Öğe Mide tümör perforasyonları(2006) Taçyıldız, İbrahim; Yılmaz, Gülşen H.; Korkmaz, ÖzgürAMAÇ Bu çalışma ile mide tümör perforasyonu nedeniyle acil cerrahi uygulanan olguların morbidite, mortalite ve ameliyat yöntemlerinin tartışılmasını amaçladık.GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışma ile mide tümör perforasyonu nedeniyle Ocak 1996-Mayıs 2006 yılları arasında acil ameliyat uygulanan 29 olgu (25 erkek, 4 kadın; ort. yaş 54.31±14.42) incelendi. Olgular patoloji, komplikasyon ve mortalite oranları, ikinci ameliyat ve sonuçları açısından değerlendirildi.BULGULAR Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği'nde mide tümörü nedeniyle ameliyat edilen 241 hastanın 29'unda (%12) perforasyon saptandı. Komplikasyon oranı %51.1 idi. Palyatif tedavi uygulanan olguların sayısı ise 22 idi. Acil ameliyatta küratif tedavi uygulanan üç olgu mevcuttu. Cerrahi mortalite oranı %20.7 (6/29) bulundu.SONUÇ Bölgemizdeki olgularda mide tümör perforasyonu daha genç yaşta görülmüştür. Gerek tümör evresinde gerekse peritonit tanısında gecikme küratif cerrahi oranının düşüklüğüne neden olan faktörlerdir.Öğe Nüks noduler guatr nedeniyle yapılan re-troidektomilerde klinik deneyimimiz(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Korkmaz, Özgür; Yılmaz, H. Gülşen; Taçyıldız, İbrahimNüks, noduler guatr ameliyatından sonra önemli bir problemdir. Nükse bağlı retroidektomiler teknik açıdan zordur ve komplikasyon oranı daha fazladır. Bölgesel yapışıklık ve anatomideki değişiklikler bu ameliyatı zor kılan unsurlardır. Bu çalışma ile nüks nodüler guatr olgularının genel özellikleri ve postoperatif görülen komplikasyonları primer nodüler guatr nedeniyle opere edilen olgularla karşılaştırılması hedeflenmiştir. Bu çalışma ile 1998–2005 yılları arasında kliniğimizde nüks nodüler guatr nedeniyle ameliyat edilen 56 olgunun dosya ve ameliyat bilgileri retrospektif olarak inceldi Kliniğimizde 2006 yılının ilk dört ayında nodüler guatr nedeniyle opere edilen ardışık 54 olgu kontrol grubu olarak belirlendi. Yaş, cinsiyet ve komplikasyonlar değerlendirildi. Nüks noduler guatr grubunda 49 kadın ve yedi erkek olmak üzere 56 olgu mevcuttu. Ortalama yaş 42,28±10.89 idi. Nüks süresi ortalama 11,5±6.54 yıldı. Reoperasyondan sonra toplam 25(%50) olguda komplikasyon ile karşılaşıldı ve bu komplikasyonların üçü(%5.4) kalıcı komplikasyondu. İkinci grupta 12 erkek, 42 kadın olmak üzere 54 olgu mevcuttu. Ortalama yaş 42,9±12,1 idi. Kalıcı komplikasyon oranı % 3,7 idi. Ortalama hastanede kalış süresi 4,1 gündü. Nüks nodüler guatr, troid cerrahisindeki mevcut sinir hasarına bağlı ses kaybı ve paratroid hasarına bağlı geçici-kalıcı hipokalsemi gibi komplikasyonların görülme şansını, yaygın yapışıklıklar ve fibrosis nedeniyle daha fazla taşımaktadır. Bu özelliklerin bilinmesi nedeniyle sıklıkla deneyimli cerrahlarca bu işlemin gerçekleştirilmesi komplikasyon oranını azaltmaktadır. Ancak yinede ilk ameliyatta optimal cerrahinin uygulanması önemlidir. Bu şekilde nüks oranının azalması hem nükse bağlı komplikasyonlardan korunma sağlayacak hem de re-operasyona bağlı maliyeti azaltacaktır.Öğe Primer hydatid cyst in paravertebral muscle(TIP ARASTIRMALARI DERNEGI, 2007) Gedik, Ercan; Girgin, Sadullah; Akay, Hatice Öztürkmen; Korkmaz, ÖzgürHydatid cysts may occur in any area of the body, but usually localize to the liver and the lungs. Primary localization in muscle isn't common, accounting for 2-3 % of all sites. We presented a patient with hydatid cyst, diagnosed by ultrasonography and computed tomography, and the cyst was located in the paravertebral muscle of the patient. Surgical and medical treatment combination.The intact intramuscular cyst was completely excised. Postoperatively, the patient began receiving albendazol 400 mg twice daily, for 6 months. At two years postoperatively, a clinical and radiological examination yielded no evidence of recurrence.Öğe Stoma prolapsusu(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Korkmaz, Özgür; Yılmaz, H.Gülşen; Taçyıldız, İbrahim H.; Akgün, YılmazSıklıkla geç dönem stoma komplikasyonu olarak karşımıza çıkan prolapsusun, görülme sıklığı; genel olarak %0–25 arasında değişmektedir Bu çalışma ile 1995–2005 yılları arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi kliniğinde stoma prolapsusu nedeniyle takip ve tedavisi yapılan olguların dosya ve ameliyat bilgileri retrospektif olarak incelendi. Toplam 12 olgu da ( 5’i erkek, 7’si bayan) stoma prolapsusu tespit edildi. Ortalama yaş: 51,6±15.01 idi. Olguların dokuzunda malign, üçünde ise benign patolojiler nedeni ile stoma uygulanmıştı. Stoma prolapsus görülme zamanı ortalama 10,9±6.84 ay idi. Olguların yedisinde loop stoma, dördünde uç stoma, birinde ise çifte namlulu enterostomide prolapsus görüldü. Dokuz olguya kemoradyoterapi uygulanmıştı. Çalışmanın yapıldığı sürede uygulanan stomalar içinde stomal prolapsus insidansı %3,1 olarak tespit edildi. Kemoradyoterapi alan olgularda ise bu oran %10,8 idi. Stoma prolapsusu sıklıkla genel anestezi ile rekonstrüksiyon gerektiren bir komplikasyon olup, stoma uygulanırken azami özenin gösterilmesi gerekmektedir. Stoma prolapsusu nedenleri tam olarak ortaya konmamasına rağmen ciddi bakım ve kozmetik sorunlara neden olmaktadır. Bu nedenle etiyolojik faktörlerin ortaya konulması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.Öğe An unusual etiology for adult intussusception: Post-vagotomy jejunojejunal invagination (Letters to editore)(2010) Akgün, Yılmaz; Yılmaz, Hatice Gülşen; Korkmaz, Özgür; Kece, Can[Abstract Not Available]