Yazar "Kavak, Gönül Ölmez" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ağrı kliniğimizin bir yıllık olgu analizi(2010) Karaman, Hakan; Kavak, Gönül ÖlmezKronik ağrının bir semptom değil de başlı başına bir hastalık olarak kabul edilmesinden sonra tüm dünyada yaygın bir şekilde ağrı merkezleri kuruldu. Amacı kronik ağrıyı sağaltmak olan bu merkezlerin özel görevleri ve tedavi şekilleri vardır. Biz de 2003 yılından beri hizmet vermekte olduğumuz merkezimizin bir yıllık hasta profilini ve tedavi şekillerimizi sunarak merkezimizin işleyişi ile ilgili önemli bilgiler vermeyi amaçladık.Öğe Alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral siyatik sinir bloğu deneyimlerimiz(Modestum Publishing Ltd., 2011) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Alemdar, Celil; Atiç, Ramazan; Çiftçi, Taner; Kavak, Gönül ÖlmezAmaç: Bu çalışmada alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral - siyatik sinir bloğunun etkinliğinin araştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Alt ekstremite cerrahisi geçiren, ASA I-III grubu, 18-70 yaş arası kombine femoral - siyatik sinir bloğu uygulanmış hastalar retrospektif olarak incelendi. Çalışmaya 110 hasta dahil edildi. Hastalar kullanılan lokal anestezik ilaçlara göre dört gruba ayrıldı. Grup I: 30 ml %0.5 Bupivakain + 10 ml %0.9 NaCl, Grup II: 30 ml %0.5 Levobupivakain + 10 ml %0.9 NaCl, Grup III: 30 ml %0.5 Levobupivakain + 10 ml %2 Prilokain HCl, Grup IV: 20 ml %0.5 Bupivakain + 20 ml %2 Prilokain HCl. Hastaların demografik özellikleri, klinik tanıları, kullanılan lokal anestezik dozu ve volümü, tekniğin uygulanma süresi ve cerrahi sure, blok başarı oranları, girişim öncesi ve sonrası hemodinamik parametreler, postoperatif ilk analjezik ihtiyaç zamanı ve postoperatif ilk 24 saatlik analjezik tüketim miktarı, işlem esnasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrahi memnuniyet verileri kaydedildi. Bulgular: Hastaların demografik özellikleri benzer bulundu. Cerrahi anestezi ve postoperatif analjezi kalitesi açısından gruplar arasında farklılık bulunmadı. En sık ayak bileği cerrahisi nedeni ile kombine femoral - siyatik sinir bloğu uygulanmıştı. Hastalara uygulanan faklı doz lokal anesteziklerle yeterli anestezi sağladığı görüldü. İşlem başarısı %96 olarak bulundu. Sonuç: Alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral - siyatik sinir bloğunun %96 başarıyla uygulandığı, yeterli düzeyde anestezi oluşturduğu ve postoperatif dönemde ortalama 426 dk analjezi sağladığı görüldü.Öğe Anesthetic management in VACTERL syndrome(Modestum Ltd., 2014) Aycan, İlker Öngüç; Turgut, Hüseyin; Yıldırım, Zeynep Baysal; Kavak, Gönül ÖlmezVACTERL Syndrome consists of many problems regarding to anesthesia management due to multiple congenital malformations which may include vertebral, cardiac, trachea-osephageal, renal and limb anomalies. Here we present our anesthetic management -in terms of preanesthetic evaluation, premedication, induction and maintenance of anesthesia and postoperative follow up- in a newborn patient with VACTERL Syndrome undergoing tracheo-eosophagial fistula operations.Öğe Apendektomi operasyonlarında iki farklı intratekal levobupivakain dozunun etkinliğinin karşılaştırılması(Modestum Publishing Ltd., 2012) Doğan, Erdal; Kavak, Gönül Ölmez; Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Ay, EnverAmaç: Spinal anestezi, özellikle yandaş hastalıkların varlığında morbidite ve mortaliteyi azalttığı için birçok cerrahi uygulamada tercih edilmektedir. Bu çalışmada; spinal anestezi altında açık apendektomi operasyonu yapılacak hastalarda iki farklı doz levobupivakainin motor ve duyusal blok özellikleri, hemodinamik parametreler, cerrahi ve hasta konforu ve yan etkiler bakımından karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Bu çalışma Sağlık Bakanlığı Etik kurul izni ve hasta onamı alınarak prospektif olarak planlandı. Çalışmaya yaşları 18-40, ASA I-II grubu, spinal anestezi için kontrendikasyonu bulunmayan ve yapılacak girişimi kabul eden, perfore apandisit düşünülmeyen 50 olgu dâhil edildi. Grup I’e 3 ml (15 mg) %0.5 levobupivakain Grup II’ye 4 ml (20 mg) %0.5 levobupivakain intratekal verildi. Gruplar motor ve duyusal blok özellikleri, hemodinamik parametreler, cerrahi ve hasta konforu ve yan etkiler bakımından karşılaştırıldı. Bulgular: İki grup arasında iki segment regresyon zamanı Grup II’de Grup I’den daha uzun (Grup I: 120 ± 40 dk, Grup II: 158 ± 54 dk) bulundu (p<0.05). Ayrıca Grup II’de hipotansiyon ve bradikardi daha sık görüldü (p<0.05).. Grupların benzer hemodinamik etki, hasta ve cerrah memnuniyetine sahip olduğu gözlendi. Sonuç: Apendektomi operasyonlarında 3 ml (15 mg) %0.5 levobupivakain ile spinal anestezi uygulamalarının etkin, güvenli ve konforlu bir anestezi sağladığı sonucuna varıldı.Öğe Brakial pleksus bloğunun pletismografik variabilite indeksi ve perfüzyon indeksi ile değerlendirilmesi(Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2021) Çelik, Enes; Kavak, Gönül ÖlmezAmaç: Blok başarısının değerlendirilmesi kullanılan için geleneksel yöntemler zaman alıcıdır ve hasta kooperasyonuna ihtiyaç duyar. Bu çalışmanın amacı Perfüzyon İndeksi ve Pletismografik Variabilite İndeksinin brakiyal sinir blokajının başarısını tahmin etmek için kullanılıp kullanılamayacağını değerlendirmektir.Materyal ve metod: Bu çalışmaya 18-65 yaş arası, elektif veya acil cerrahi operasyona alınan 34 hasta dahil edildi. Brakial pleksus bloğu uygulandı. Kardiyak hastalığı, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve astım hastalığı olanlar çalışma dışı bırakıldı. Hastaların yatak başı, noninvaziv, seri pletismografik variabilite indeksi (PVI) ve perfüzyon indeksi (PI) ölçümleri, blok uygulanan elin dördüncü parmak ucundan Radical-97 Pulse Oksimetre cihazı kullanılarak yapıldı. Bulgular: Blok yapılan koldan ölçülen PVI değerleri karşılaştırıldığında; 0 ile 5. dk, 5. dk ile 10. dk ve 0 ile 10.dk arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulundu. PI değerleri 0 ve 5.dk, 5 ve 10.dk, 0 ve 10.dk olarak karşılaştırıldığında değişimler istatistiksel olarak anlamlı bulundu. ( p<0.05)Sonuç: Çalışmamızda PI ve PVI değerindeki değişimlerin istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. ( p<0.05) PVI ve PI arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon saptanmadı.Öğe Çoklu travma hastasında gelişen yağ embolisi sendromu(Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Aycan, İlker Öngüç; Turgut, Hüseyin; Güzel, Abdulmenap; Doğan, Erdal; Kavak, Gönül ÖlmezYağ embolisi sendromu başta travmalar olmak üzere çeşitli nedenlere bağlı olarak görülen nadir bir klinik durumdur. Bu yazıda 49 yaşındaki hastada çoklu travma sonrası operasyona alınan hastanın yoğun bakım takibinde gelişen yağ embolisi sendromunu sunmayı amaçladık.Öğe COVİD-19 kritik hasta: Analjezi ve sedasyon(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2021) Kavak, Gönül ÖlmezYoğun bakım ünitesine kabul edilen kritik covid-19 hastaları sıklıkla analjezi ve sedasyona ihtiyaç duymaktadırlar. Hastalığın kendi fizyopatolojik özelliklerinden ve hastalığın şiddetinden, sağlık hizmeti verenlere bulaşmasına yönelik kaygılardan kaynaklanan artmış sedasyon ve analjezi ihtiyacı vardır. Covid-19 kritik bakım hastalarında sedasyon uygulamasının yönetiminde, bireyselleştirilmiş hasta sedasyon ve analjezi yönetimi, çeşitli ajanların yan etki profilleri, hastaya ait özellikler ve ilaçların ulaşılabilirliği göz önünde bulundurulmalıdır. Hasta güvenliğinin artırılması ve yoğun bakım sonuçlarının iyileştirilmesi temel amaçtır.Öğe Dandy-Walker sendromlu çocuk hastada anestezi yönetimi(Modestum Publishing Ltd., 2011) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Temel, Vildan; Akdemir, Salim; Yıldırım, Zeynep Baysal; Kavak, Gönül ÖlmezDandy-Walker sendromlu hastalarda genel anestezi yönetimi, hidrosefali, mikrognati ve yarık damak gibi eşlik eden anomaliler nedeniyle zor entübasyon olabileceğinden dolayı önemlidir. Bu hastalarda postoperatif yoğun bakım desteği gerekebileceği akılda tutulmalıdır. Bu makalede kalıcı ventrikülo-peritoneal şant nedeniyle opere edilen Dandy-Walker sendromlu hastanın anestezi yönetimi sunulmuştur. Klin Deney Ar Derg 2011; 2 (3): 327-329.Öğe Desendan Nekrotizan Mediastinit: İki Olgu Sunumu(2018) Kavak, Gönül Ölmez; Meteroğlu, Fatih; Şahin, Atalay; Oruç, Menduh; Gül, BurakDesenden nekrotizan mediastinit (DNM) nadir görülen, fakat yüksek oranda ölümcül seyreden bir durumdur. DNM, mediastendeki hayati organların etrafında nadir görülen enfeksiyöz bir hastalıktır. Zamanında tanı konulmaz ve uygun olarak tedavi edilmezse sonuç fatal olur. Tedavideki gecikme enfeksiyonunmediastene yayılmasına yol açar. Erken tanı, uygunantibiyoterapi ve cerrahi girişimle şifa olasıdır. Ağıztabanında kötü kokulu bir sıvının geldiğini ifade eden37 yaşındaki erkek hasta 5 gün sonra ve kemikli etyemesi sonrası yutamama şikâyetiyle acile başvuran57 yaşındaki erkek hasta 7 gün sonra yatırıldı. Her ikiolgu gerekli laboratuvar ve radyolojik tetkikler sonrasıacilden ameliyata alındı. Olguların tanılarındakigecikmelerden sonra müdahale edildi. Müdahalesonrası takiplerde olgular şifa ile taburcu edildiler.Öğe Endotrakeal ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidin, esmolol ve lidokainin etkinliğinin karşılaştırılması(2011) Tüfek, Adnan; Tokgöz, Orhan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Çelik, Feyzi; Karaman, Haktan; Kavak, Gönül Ölmez; Akarca, DoğanAmaç: Çalışmamızda endotrakeal ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidin, esmolol ve lidokainin etkinliğinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu prospektif çalışmada ASA I-II grubu, 18–60 yaş arası 80 hasta Grup I (Deksmedetomidin), Grup II (Lidokain), Grup III (Esmolol) ve Grup IV (Kontrol) olmak üzere rastgele yirmişer kişilik 4 gruba ayrıldı. Cerrahi sonunda 5 dk içerisinde; Grup I’ deki hastalara 1 ?g/kg deksmedetomidin, Grup II’ deki hastalara 2 mg/kg lidokain, Grup III’ deki hastalara 1.5 mg/kg esmolol ve Grup IV’ teki hastalara %0.9 NaCl verildi. Gruplar arasında ekstübasyon sırasındaki ve sonrasındaki hemodinamik veriler ile ekstübasyon kalitesi karşılaştırıldı. Bulgular: Kalp tepe atımı (KTA) değerleri gruplar arası ve grup içinde karşılaştırıldığında; deksmedetomidin grubunda tüm ölçüm zamanlarında istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu. Ortalama arter basınçlarının (OAB) gruplar arası karşılaştırılmasında; OAB değerleri deksmedetomidin grubunda diğer 3 gruba göre istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu. OAB’ larının grup içi karşılaştırmasında ise deksmedetomidin grubunda tüm ölçüm zamanlarındaki OAB değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmazken, diğer tüm gruplarda OAB değerlerinde artış gözlendi. Sonuç: Ekstübasyona bağlı hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidinin, lidokain ve esmolola göre daha üstün olduğu, lidokainin ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın önlenmesinde yetersiz kaldığı, esmololün ise KTA artışını önlemede etkili olurken OAB üzerinde deksmedetomidin kadar etkili olmadığı sonucuna varıldı.Öğe Granisetron-deksametazon kombinasyonunun jinekolojik girişimlerde postoperatif bulantı ve kusma üzerine etkileri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Kaya, Ziya; Kaya, Sedat; Kavak, Gönül ÖlmezAmaç: Postoperatif bulantı-kusma (POBK) anestezi sonrası en sık ortaya çıkan yan etkilerden biridir. POBK hastanın ameliyat sonrası derlenmesini, düzelmesini ve hastanede kalış süresini uzatır. Çalışmamızın amacı POBK’yı önlemeye yönelik proflaktik olarak kullanılan granisetron (40 µ/kg) + deksametazon (4 mg) kombinasyonunun farklı anestezi modellerindeki etkinliğini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya ASA 1–2 grubu, yaşları 18–70 arasında jinekolojik operasyon geçirecek 72 hasta alındı. Hastalar, Grup1 propofol-remifentanil (P-R), Grup 2 propofol-azot protoksit (P-N2 O), Grup 3 sevoflurane- azot protoksit (SN2 O), Grup 4 sevoflurane-remifentanil-hava (S-R+H) olmak üzere randomize 18’erlik dört eşit gruba ayrıldı. İndüksyonda tüm gruplara 2-3 mg/kg propofol, 1 µ/kg remifentanil ve 0,2 mg/kg cis-atracuryum intravenöz verildi. Tüm gruplardaki hastalara indüksiyondan sonra 4 mg deksametazon bolus, 40 µ/kg granisetron infüzyon şeklinde (3 dk da) verildi. Postoperatif 48 saat hastaların bulantı-kusma, VAS skorları, ek antiemetik gereksinimleri kaydedildi ve oprasyonun son 10 dakikasında 1mg/kg tramadol intravenöz uygulandı. Bulgular: Kırk sekiz saatlik takiplerde POBK, grup I (P+R)’de %27, grup II (P+ N2 O)’de %16, grup III (S+ N2 O)’de %38 ve grup IV (S+R+H)’de %48 oranında görüldü. Grup (P+ N2 O) ve grup (S+ N2 O)’de antiemetik gerekmezken, grup (P+R); %5.5 ve grup (S+R+H)’de ise; %11 oranında antiemetik gereksinimi oldu. Sonuç: Sonuç olarak jinekolojik operasyonlarda, değişik anestetik modellerde uygulanan granisetron, dexametazon kombinasyonu postoperatif bulantı, kusma ve ek antiemetik gereksinimi açısından anlamlı bir farklılık göstermedi.Öğe İleri derece yaşlı hastada mini doz bupivakain ile spinal anestezi(Modestum Publishing Ltd., 2010) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Karaman, Haktan; Baykan, Halit; Kavak, Gönül Ölmez; Temel, VildanKalça ve alt ekstremite cerrahisi uygulanan hastaların büyük bir çoğunluğu ileri yaş grubundadır. Bu yaş grubundaki hastalarda kardiyak, endokrin, renal, serebral ve respiratuvar hastalıkların varlığı, peroperatif ve postoperatif morbidite ve mortalite riskini artırmaktadır. Bu olguda sağ kalça protezi operasyonu yapılan 106 yaşındaki erkek hastanın anestezi yönetimi sunulmuştur. Klin Den Ar Derg 2010; 1(3): 214-215.Öğe Laparoskopik feokromasitoma cerrahisinde anestezi yönetimi: Olgu sunumu(Modestum Publishing Ltd., 2014) Akelma, Hakan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Karaman, Haktan; Oğuz, Abdullah; Kavak, Gönül Ölmez; Güzel, Abdulmenap; Doğan, ErdalFeokromasitoma adrenal medulla kromafin hücreleri kaynaklı nöroendokrin bir tümördür. Hipertansiyon, baş ağrısı, terleme, çarpıntı ve anksiyete gibi semptomlar gösteren değişken bir kliniğe sahiptir. Tanıda idrarda vanilmandelik asit ve metanefrinlerin tayini en duyarlı test olarak kabul edilmektedir. Tümörün lokalizasyonunun belirlenmesinde bilgisayarlı tomografi ve magnetik rezonans görüntüleme kullanılabilir. Anestezi indüksiyonu ve cerrahi manipulasyonlar katekolaminlerin katastrofik salınımına yol açmaktadır. Bu nedenle doğru preoperatif farmakolojik hazırlık bu hastalarda hayati önem taşımaktadır. Tedavi, ?-blokörlerle tehlikeli hemodinamik dalgalanmayı engelledikten sonra primer tümörün ve mümkün ise metastazların tam cerrahi rezeksiyondur. Günümüzde laparoskopik adrenalektomi birçok adrenal kitlede standart tedavi yöntemi olarak açık cerrahinin yerini almaya başlamıştır.Öğe Osteoporoza bağlı vertebra plana tipi kompresyon kırıklarında perkutan vertebroplasti uygulamalarımız(2011) Kavak, Gönül Ölmez; Kaya, Sedat; Akay, Hatice Öztürkmen; Taze, Hatice Aslanhan; Balkan, Bedih; Karaman, Haktanİlk kez 1987 yılında Fransa'da agresif vertebra hemanjiyomunun tedavisinde başarı ile uygulanan perkütan vertebroplastinin endikasyon alanları yıllar içinde genişlemiştir. Bu endikasyonlardan biri de osteoporotik vertebra kompresyon kırıklarıdır. Yaşlı hastalarda sıkça rastlanılan osteoporoz, önemli ölçüde kompresyon kırıklarına yol açmaktadır. Spinal kanala bası yapmayan kırıkların çoğu, perkütan vertebroplastiyle başarı ile tedavi edilmektedir. Ancak çoğu yazar, osteoporoza bağlı ileri derecede vertebra kompresyon kırığı (vertebra plana) olan olgularda teknik zorluğa bağlı gelişebilecek sement kaçağının emboli, ölüm ve sakatlık gibi tehlikeli komplikasyonlara yol açabileceğini öne sürerek, perkütan vertebroplasti uygulamasının kontrendike olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu çalışmamızda osteoporoza bağlı vertebra plana tipi kompresyon kırığı olan iki hastada başarı ile gerçekleştirilen perkütan vertebroplasti uygulaması sunularak, titizlikle uygulandığı takdirde perkütan vertebroplastide komplikasyon riskinin düşük olduğu vurgulanmak istendi.Öğe Preeklamptik gebe kadınlarda intratekal olarak uygulanan levobupivakain ve bupivakainin etkinliğinin karşılaştırılması(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Bali, Nihat; Karaman, Haktan; Tüfek, Adnan; Kavak, Gönül Ölmez; Yıldırım, Zeynep Baysal; Cengiz, MustafaAmaç: Bu çalışmada, spinal anestezi ile sezaryen ameliyatı olacak preeklamptik gebelerde, levobupivakain ve bupivakainin etkinlik ve yan etki bakımından karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Prospektif randomize olarak planlanan bu çalışmaya; Preeklampsi tanısı almış ve spinal anestezi ile sezaryen ameliyatı olacak 18-45 yaş arası hastalar alındı. Hastalar rastgele iki gruba ayrıldılar; Grup B’ye 2 mL % 0.5 bupivakain (10 mg), Grup L’ ye ise 2 mL % 0.5 levobupivakain (10 mg) intratekal olarak uygulandı. Hastaların noninvaziv kan basınçları ve kalp atım hızları, spinal anestezi öncesi, işlem sonrası 3, 6, 9, 12, 15. dakikalarda ve sonrasında ise her 5 dakikada bir olacak şekilde operasyon sonuna kadar ölçülerek kaydedildi. Değerlendirmeler, gruplar arası hasta ve cerrah memnuniyetinin karşılaştırılması ile yapıldı. Puanlamada vizüel analog skor (VAS) kullanıldı. Bulgular: Spinal anestezi sonrası gruplar arasında 3, 15, 35 ve 40. dakikalardaki ortalama sistolik arter basınç değerleri Grup B’de istatistiksel olarak anlamlı düşük bulunurken (p<0.05), kalp atım hızları açısından anlamlı bir farklılık saptanmadı. Grup B’de daha sıklıkla hipotansiyon gelişirken (15 hastaya karşın 10 hasta), oluşan hipotansiyonu düzeltmek için de istatistiksel olarak anlamlı miktarda daha fazla efedrin gerekti (p= 0.012). Hasta memnuniyeti Grup L lehine anlamlı olarak yüksek bulunurken (p=0.011), cerrahi memnuniyet açısından gruplar arasında fark bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Preeklamptik gebelerde spinal anestezi uygulamalarında kullanılan her iki lokal anesteziğin de yeterince kaliteli cerrahi anestezi sağlamakla birlikte, levobupivakainin daha stabil bir hemodinami oluşturduğu saptandı.Öğe Reanimasyon ünitesinde on yıllık sürede gelişen hastane enfeksiyonlarının değerlendirilmesi ve literatürün gözden geçirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Tüfek, Adnan; Tekin, Recep; Dal, Tuba; Tokgöz, Orhan; Doğan, Erdal; Kavak, Gönül Ölmez; Hoşoğlu, SalihAmaç: Hastane enfeksiyonları (HE) yoğun bakım ünitelerinde mortalite ve morbiditenin önemli nedenidir. Bu çalışmada reanimasyon ünitesinde yatan hastalarda görülen HE oranının, HE’ nın dağılımının, HE’ndan izole edilen mikroorganizmaların dağılımının ve antibiyotik direnç profillerinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve yöntem: Ocak 2003-Haziran 2012 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi reanimasyon ünitesinde yatan, HE tanısı olan 222 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların klinik bulguları, kültür sonuçları, radyolojik ve laboratuvar verileri standart forma ve günlük olarak bilgisayar ortamına kaydedildi. Yıllara göre HE hızı, HE’nın sistemlere göre dağılımı ve etkenleri belirlendi. Bulgular: On yıl içinde yatırılan 1208 hastanın 222 (%18.4)’sinde 21974 hasta gününde toplam 327 HE atağı gelişti. Hastane enfeksiyonu hızı 100 hasta gününde 27.6 ve dansitesi 1000 hasta gününde 15.2 idi. Kan dolaşım enfeksiyonu en sık (%38.5) enfeksiyon olup bunu pnömoni (24%) ve ventilatör ilişkili pnömoni (14.7%) takip ediyordu. Acinetobacter spp. (%23.7) ve Pseudomonas aeruginosa (%13.9) en sık izole edilen bakterilerdi. Gram negatif mikroorganizmalara karşı en etkili antibiyotikler kolistin, amikasin, imipenem, meropenem, sefoperazonsulbaktam iken gram pozitiflerde ise linezolid, vankomisin ve daptomisin idi. Sonuç: Uzamış yatış süresi, invaziv girişimleri ve enfeksiyon riskini arttırır. Gereksiz invaziv girişimleri önlenmesi, invaziv kateterlerin erken çıkarılması, enfeksiyon kontrol önlemlerinin alınması ve etken mikroorganizmaların antibiyotik duyarlılıklarının dökümante edilmesi HE insidansını azaltacaktır.Öğe Spinal anestezi ve üst ekstremite periferik sinir bloğu kombinasyonu: iki olgu sunumu(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Temel, Vildan; Karaman, Haktan; Kaya, Sedat; Kavak, Gönül ÖlmezRejyonel anestezinin hastanın bilincinin açık olması, spontan solunumunun devam etmesi, postoperatif dönemde ağrı kontrolü ve erken mobilizasyon gibi önemli avantajları vardır. Son yıllarda, periferik blok uygulamalarının sinir stimülatörü ve ultrason eşliğinde yapılması, bulunan yeni lokal anestezik ilaçlar ve bunlara ilave edilen adjuvan ajanların kullanılması, rejyonel anestezinin güvenilirliğini arttırmaktadır. Buna bağlı olarak özellikle acil şartlarda, kronik hastalığı mevcut olan hastalarda uygulanacak eş zamanlı üst ve alt ekstremite cerrahisinde rejyonel anestezi kombinasyonları uygulanarak, genel anestezinin oluşturacağı komplikasyonlardan kaçınmak mümkün olacaktır. Bu yazıda; kombine rejyonel anestezi yöntemleri uygulanarak alt ve üst ekstremite cerrahisi yapılan iki olgu sunulmuştur.Öğe Spinal anestezide uygulanan bupivakain ve levobupivakainin etkinliklerinin karşılaştırılması(Modestum Publishing Ltd., 2011) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Alemdar, Celil; Atiç, Ramazan; Çiftçi, Taner; Kavak, Gönül ÖlmezAmaç: Spinal anestezide uygulanan bupivakain ve levobupivakainin etkinliklerinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Alt ekstremite cerrahisi geçiren, ASA I-III grubu, 18-65 yaş arası spinal anestezide bupivakain ve levobupivakain uygulanmış hastalar retrospektif olarak incelendi. Hastalar kullanılan lokal anestezik ilaçlara göre iki gruba ayrıldı. Grup B’ ye 12,5 mg % 0.5 bupivakain + 10 mcg fentanil (toplam 2.6 ml), Grup L’ ye 12,5 mg % 0.5 levobupivakain + 10 mcg fentanil (toplam 2.6 ml) verildi. Hastaların demografik özellikleri, klinik tanıları, kullanılan lokal anestezik dozu ve volümü, cerrahi sureler, duyusal ve motor blok süreleri girişim öncesi ve sonrası hemodinamik parametreler, ek analjezik ihtiyaçları, postoperatif ilk analjezik gereksinimleri, işlem esnasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrahi memnuniyet verileri kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya 260 hasta dahil edildi. Demoğrafik veriler benzerdi. Lokal anestezik etkinlikleri, hemodinamik parametreler ve duyusal blok süreleri bakımından her iki ilacın farksız olduğu ancak motor blok gerileme zamanının bupivakain grubunda daha uzun olduğu gözlendi. Sonuç: Levobupivakain daha az motor bloğa neden olduğundan, spinal anestezide bupivakaine iyi bir alternatif olabileceğini düşünmekteyiz.Öğe TURP ameliyatlarında epidural anestezide ropivakain tercih edilebilir mi?(2006) Özyılmaz, Mehmet Ali; Aydın, Nevin; Kavak, Gönül ÖlmezAmaç: Endoskopik ürolojik girişimlerde; cerrahi kan kaybı ve postoperatif venöz tromboz sıklığını azaltması, mesane perfo-rasyonunun ve transuretral prostat rezeksiyonu (TURP) sendromu belirtilerinin erkenden teşhis edilmesine olanak vermesi ile epidural anestezi uygulaması tercih edilmektedir. Çalışmamızda TURP ameliyatı yapılacak olgularda epidural anestezi uygulamasında ropivakain ve bupivakainin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmamız, benign prostat hipertrofisi tanısıyla transuretral rezeksiyon planlanan, yaş aralığı 45-85 arasında ve ASA I-III risk grubunda olan 48 erkek hastada gerçekleştirildi. Grup I' e 20 mi %0.5'lik ropivakain, Gr,up IVye 20 mi %0.5'lik bupivakain epidural yoldan uygulandı. Her iki ilacın anestezik özellikleri, hemodinami üzerine etkileri, hasta konforu ve yan etkileri karşılaştırıldı. Bulgular: Ropivakain grubunda; cerrahi anestezinin başlangıç süresinin (T 10'a ulaşma süresi), iki segment regresyon süresinin ve T12'ye inme süresinin daha hızlı olduğunu saptadık (p=0.024, p=0.006, p=0.004). Motor blok, bupivakain grubunda daha yoğun idi. Her iki grupta da yeterli cerrahi anestezi ve analjezi sağlandı. Blok kalitesi açısından gruplar arasında fark bulunmadı. En sık görülen yan etkiler, tedaviye cevap veren hipotansiyon ve bradikardi oldu. Gruplar arasında yan etki sıklığı açısından fark bulunmadı. Sonuç: Her iki ilacın da TURP ameliyatlarında etkili ve güvenilir olduğu sonucuna varıldı. Ancak ropivakain bupivakaine göre daha hızlı duyusal blok oluşturmakta, duyusal blok daha hızla gerilemekte ve motor blok yoğunluğu daha az olmaktadır.Öğe Üst ekstremite cerrahisinde uygulanan brakial pleksus sinir bloğu deneyimlerimiz(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep B.; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Alemdar, Celil; Çiftçi, Taner; Uslukaya, Ömer; Kavak, Gönül ÖlmezAmaç: Periferik sinir blokları genellikle anestezi amacıyla tek başına veya genel anesteziye ek olarak postoperatif analjezi amacıyla kullanılır. Biz de kendi deneyimlerimizi ve sonuçlarımızı sunmayı amaçladık. Gereç ve yöntem: Bu retrospektif çalışma 2009 Eylül ile 2010 Ekim ayları arasında ortopedik üst ekstremite cerrahisi için periferik sinir bloğu uygulanmış hastaların dosyalarının taranmasıyla yürütülmüştür. Etik kurul izni alındıktan sonra Ortopedi ve Travmatoloji kliniğinde üst ekstremite cerrahisi geçiren, ASA I-III grubu, 18-70 yaş arası 114 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların demografik verileri, klinik tanıları, premedikasyon durumu, periferik blok tipi, kullanılan lokal anestezik çeşit, doz ve volümü, stimulasyon iğne çeşitleri, blok başarı oranları, ek blok ihtiyacı, cerrahi süre, girişim öncesi ve sonrası hemodinamik parametreler, postoperatif ilk analjezik gereksinimleri, işlem esnasında veya sonrasında gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrahi memnuniyet verileri kaydedildi. Bulgular: Hastaların demografik verileri benzer bulundu. En sık ön kol cerrahisi nedeni ile brakial pleksus bloğu uygulanmıştı. Hastalara en sık infraklaviküler blok uygulanmıştı. Blok için hastaların %98.2’sinde supin pozisyonda klasik yöntemler tercih edilirken, %80.7’sinde 50 mm Stimupleks A iğnesi (B. Braun, Melsungen AG, Germany) kullanılmıştı. Hastaların %54.4’ünde 30 ml Bupivakain + Prilokain karışımının lokal anestezik olarak uygulandığı görüldü. Hastalara uygulanan blokların yeterli anestezi sağladığı görüldü. Sonuç: Üst ekstremite cerrahisi için periferik sinir stimulatörü yardımı ile uygulanan brakial pleksus blokajı yeterli anestezi ve analjezi sağladığı için genel anestezinin istenmeyen yan etkilerinden korunmada iyi bir alternatif olabilir.