Yazar "Karan, Cuma" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 1 / 1
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Diyar-ı Bekir ve müslümanlarca fethi(2016) Karan, Cuma; Azimli, MehmetDiyarbekir(Diyâr-ı Bekir, İslam fetihleri döneminde Cezire (Yukarı Mezopotamya) bölgesinin Mardin, Amid(Diyarbakır), Meyyafarikin(Silvan), Süveyda(Siverek) ve Dara şehirlerini kapsayan kuzey kısmına verilen addır. Diyarbekir, hem bölgenin hem de tarihin bir döneminde Amid olarak bilinen bugünkü Diyarbakır için de kullanılmış olan bir isimdir. anılmıştır. Uzun bir tarihi geçmişse sahip olan Amid (Diyarbakır) şehrinin bu adını Hz. İbrahim(A.S)'ın torunlarından Amid b. Bülendi'den almış olduğu rivayet edilmektedir. Diyarbekir, Mezopotamya'da milattan öncesinden başlayarak Osmanlılara gelinceye kadar bir çok medeniyet ve devlete beşiklik etmiş bir bölgedir. Bölgenin merkezi olan ve bugünkü adı Diyarbakır olan Amid'e gelince burası tarih boyunca jeopolitik konumu ve fiziki yapısıyla dikkatleri üzerine çeken bir şehir olmuştur. Burası sapasağlam surlarla çevrilmiş kalesiyle, dış saldırılara karşı korunabilen dünyanın sayılı şehirlerindendir. Aynı zamanda surları arasında yer alan seksen kadar burcuyla 1600 ton zahire alabilen dünyanın en büyük kalesidir. Yer altı ve yer üstü zenginliklerinin yanı sıra Diyâr-ı Bekir bölgesini önemli kılan bir diğer özelliği de zengin bir kültür mirasına sahip oluşudur. Genel olarak Mezopotamya ve özellikle de Diyâr-ı Bekir bölgesi, dinleri ve dilleri farklı sayısız toplulukların beraberce, bir arada kardeşçe yaşayabildiği, tarihin canlı ve somut bir örneğidir. Bu bölgenin içine almış olduğu Amid, Mardin, Silvan, Siverek ve Dara Silvan şehirleriyle, farklı din ve dillere mensup toplulukların meskeni olmuştur. Diyarbekir bölgesi, miladi VII yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren Başlayan İslam fetihlerine kadar uzun süre buranın hakimiyetini paylaşamayah Bizans ile Sasaniler arasında uzun süren mücadelelere sahne olmuş ye bölgedeki şehirler taraflar arasında sık sık el değiştirmiştir. Bunun neticesinde de genel olarak Cezire ve özellikle de kuzey bölümündeki Diyarbekir bölgesi huzur ve istikrardan mahrumdu. Bu istikrarsız durum aynı zamanda Müslümanların fetih gerekçelerinden birisini oluşturmaktadır. II Diyâr-ı Bekir, Hz. Ömer'in hilafeti döneminde hicri 18. yılında fethedilmiştir. Bu fetih, Cezire komutanı olarak atanan İyaz b. Ganm'in başında bulunduğu ve aralarında Halid b. Velid gibi seçkin komutanların da yer aldığı rivayet edilen sahabe ordusu tarafından gerçekleşmiştir. Bölgenin fethi, bazı kimselerin iddia ettiği gibi savaş ve katliamla olmayıp, bilakis Ruha(Urfa) Anlaşması şartlan çerçevesinde sulh ile olmuştur. Gerek İslam fetihleri sırasında ve gerekse de İslam fetihlerinden sonra Müslümanlar, bölge insanının inançlarına dokunmamış, ma'bedlerini yıkmamış ve bu inanç ve ma'bedler günümüze kadar gelebilmiştir. Bu da, İslam fetih politikasının bir gereği olarak yapılmıştır. Bölge 639-40 senelerinde Müslümanların hakimiyeti altına girmişse de daha sonraki asırlarda da buranın kontrolü için Bizansla mücadeleler devam etmiştir.