Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Karadede, Aziz" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Akut inferiyor miyokard infarktüs olgularında DIII / DII ST segment yüksekliği ile sağ koroner darlık lokalizasyonu arasındaki liişki
    (1999) Karadede, Aziz; İltimur, Kenan; Toprak, Nizamettin; Bıyık, İsmail; Temamoğulları, Ali Vahip; Ülgen, Mehmet Sıddık
    Bu çalışmada akut inferiyor duvar miyokard infarktüsü (AİMİ) olgularında erken dönem elektrokardiyografilerinde (EKG) ölçülen DII ve DIII ST segment yüksekliği ile sağ koroner arterdeki darlığın lokalizasyonu arasında ilişki araştırılmıştır. AİMİ tanısıyla takip edilen ve koroner anjiografisi yapılan 40 erkek 14 kadın toplam 54 hasta (yaş ortalaması 56, yaş aralığı 38-68 yıl) çalışmaya alındı. EKG'lerde DII'yi geçen DIII segment yüksekliği (DIII > DII) olan 42 olgu Grup A, DIII ve DII eşit olan (DIII=DII) 12 olgu ise Grup B olarak iki gruba ayrıldı. Toplam 35 olguda (%65) üç damar, 15 olguda (%28) iki damar ve dört olguda (%7) bir damar hastalığı vardı. 54 olgunun 38'inde (%70) proksimal sağ koroner, 18'inde (%33), proksimal sirkumfleks, 21'inde (%38) proksimal sol ön inen arter darlığı saptandı. Grup A da 33 olguda (%78), grup B de ise 2 olguda (%17) proksimal sağ koroner darlığı gözlendi. İki grup arasındaki fark anlamlıydı (p<0,01). Bu bulgularla DIII>DII ST segment yüksekliğinin proksimal sağ koroner darlığını belirlemedeki duyarlılığı %94, seçiciliği %44, pozitif kestirim değeri (+PPd) %77 ve negatif kestirim değeri (-PPd) %80 olarak hesaplandı. Sonuç olarak AİMİ olgularında erken dönem EKG de DII' yi geçen DIII ST segment yüksekliğinin proksimal sağ koroner darlığı için yüksek duyarlılığa sahip, kolay elde edilen bir parametre olduğu kanısına varıldı.
  • [ X ]
    Öğe
    Akut inferiyor miyokard infarktüsü olgularında erken dönem EKG değişikliklerinin tanısal değeri
    (1998) Ülgen, Mehmet Sıddık; Toprak, Nizamettin; İltimur, Kenan; Karadede, Aziz
    AMAÇ: Bu çalışmada akut inferiyor miyokard infarktüsü (AÎMİ) olgularında erken dönemde ortaya çıkan elektrokardiografı (EKG) değişikliklerinin sağ ventrikül tutulumu, çok damar hastalığı gibi riskli olguları belirlemedeki değerini araştırmak. GEREÇ VE YÖNTEM: Akut inferiyor miyokard infarktüsü tanısıyla takip edilen 60 erkek 24 kadın olmak üzere toplam 84 olgu (yaş ortalaması 57+7 yıl, yaş aralığı 37-70) çalışmaya alınarak çekilen EKG'lerdeki ST segment değişiklileri incelendi. Sağ prekordiyal kayıtlarda (V4R) l mm ve üzeri ST segment yüksekliği sağ ventrikül tutulumu olarak kabul edildi. Tüm hastalara koroner anjiografi yapılarak hastalıklı damar sayısı, darlığın yeri ve derecesi belirlendi. VI derivasyonunda 0,5 mm ve üzeri ST yükselmesi olan 34 olgu (%41) grup A, olmayan 50 olgu (%59) ise grup B olarak ikiye ayrıldı BULGULAR: Toplam 84 hastadan 24 olguda (%29) sağ ventrikül tutulumu görüldü ve bunlardan 8 olgu grup A içerisindeydi. Gruplar arasında hastalıklı damar sayısı yönünden fark bulunmazken, proksimal sağ koroner darlığı grup A da anlamlı olarak daha fazlaydı (%88' e karşılık %36; p<0,01). Seksendört olgunun 62'sinde (%74) DIII ST yüksekliği Dil den daha fazlaydı (DIII>DH). Sağ ventrikül tutulumlu olguların tümü DIH>DH ile birlikteydi. VI ST yüksekliği ve DIH>DII ST yüksekliği birlikteliğinin sağ ventrikül tutulumunu belirlemedeki duyarlılığı %100, özgüllüğü %86, pozitif kesürim değeri %75, negatif kestirim değeri %100 olmaktadır. Sonuç olarak bu çalışmada AİMİ erken dönem EKG lerde > 0,5 mm VI ST yüksekliği ve DIH>DH birlikteliğinin sağ ventrikül tutulumunu belirlemede büyük öneme sahip olduğu sonucuna vardık.
  • [ X ]
    Öğe
    Akut miyokard infarktüsünde glukoz-insülin-potasyum solüsyonu tedavisi ve sinyal ortalamalı elektrokardiyografi üzerine etkileri
    (2000) Ülgen, Mehmet Sıddık; Alan, Sait; Toprak, Nizamettin; İltimur, Kenan; Karadede, Aziz
    Akut miyokard infarktüsünde (AMİ), elektriksel sinyallerin ventrikül miyokardında parçalanması (fragmantasyonu) sonucu ortaya çıkan ventriküler geç potansiyeller (GP), sinyal ortalamalı elektrokardiyografi (SOEKG) ile saptanır. Ventriküler GP, ventriküler aritmi ve ani kalp ölümü ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Son yıllarda glukoz-insülin-potasyum (GİK) solüsyonunun ventriküler aritmi ve mortalite üzerine olumlu etkiler yaptığı gösterilmiştir. Bu çalışmada AMİ'ünün erken saatlerinde GİK solüsyonu kullanımı ve SOEKG üzerine olan etkisi araştırılmıştır. Bu çalışma ilk Q dalgalı AMİ tanısı konan ve çalışmayı tamamlayan 72 olgu üzerinde yapıldı. Olgular GİK solüsyonu (300 g glukoz, 50Ü insülin, 80mEq KCI 1mL/kg/saat) (n=34) ya da plasebo (serum fizyolojik 1000ml 1mL/kg/saat) (n=38) ile randomize edildi. Kontrendikasyon olmayan tüm olgulara trombolitik tedavi uygulandı. Tüm olguların ilk 24-48 saatler arasında 24 saatlik holter analizi, taburcu olmadan öne (6-9 gün, ortalama 7. gün) ekokardiografi ve SOEKG kayıtları alındı. Ayrıca kontrendikasyon olmayanlara sub-maksimal egzersiz testi uygulandı. Taburcu sonrası (AMİ'ün 30-40 günleri, ortalama 37. gün) SOEKG ve ekokardiyografi kayıtları tekrarlandı. Taburcu öncesi SOEKG kayıtlarında filtre edilmiş total FQRS süresi (FQRS1: 103±7 msn ve 108±11 msn p<0.05), düşük amplütüdlü sinyal süresi (HFLA1: 25±8 msn ve 32±11 msn, p<0.01) GP1 pozitifliği sıklığı (%20 ve %45 p<0.05) GİK grubunda plasebo grubuna kıyasla daha düşük bulunurken QRS sonundaki terminal voltaj ortalama karekökü (RMS-401: 45±18 ve 36±20, p<0.05) ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (EF) % 54±9 ve %48± 8<0.05) GİK grubunda daha yüksek olarak bulundu. Taburcu sonrası alınan SOEKG kayıtlarında FQRS2 (105±8 ve 110±10, p=0.05), HFLA2 (26±7 ve 34±10 p<0.01), GP2 pozitifliği (%25 ve %38 p>0.05) GİK grubunda daha düşük iken RMS-402 (48±21 ve 33±19 p<0.05) ve EF (59±10 ve 52±11 p<0.05) plasebo grubuna oranla GİK grubunda daha yüksek bulundu. Hastane içi takiplerde post-Mİ anjina pektoris saptanan olgu sayısı GİK grubunda anlamlı olarak daha düşük bulunurken (p<0.005) ventriküler aritmi sıklığı GİK grubunda daha düşük olmasına rağmen istatistiksel anlam taşımıyordu (p>0.05). Bu çalışmanın sonucunda AMİ olgularında GİK solüsyonu kullanımının, hastane içi ve sonrası erken dönemde kalbin elektriksel stabilitesi, SOEKG, iskemik olaylar ve sol ventrikül performansı üzerine olumlu etki sağlayabileceği sonucuna varıldı.
  • [ X ]
    Öğe
    Anteriyor miyokard infarktüsü tablosu ile gelen Takayasu arteriti olgusu
    (2001) Alan, Sait; Toprak, Nizamettin; Karadede, Aziz; Alan, Bircan; Ülgen, Mehmet Sıddık
    Takayasu arteriti, aorta, aortanın majör dalları, pulmoner arteri tutan ve nadir görülen bir arterittir. Tutulan damar segmentlerinde daralma, tıkanma veya anevrizmatik dilatasyona yol açar. Renal arter tutulumu sık olmakla birlikte koroner arter tutulumu nadir fakat ciddi bir tablo oluşturur. Bu yazıda, ciddi hipertansiyonla birlikte akut anteriyor miyokard enfarktüsü tablosu ile başvuran ve aktif dönemde renal artere anjiyoplasti uygulanan bir Takayasu arteriti olgusu sunulmakta, akut miyokard infarktüsünün nadir sebeplerinden biri olan Takayasu arteritine dikkat çekilmektedir.
  • [ X ]
    Öğe
    Cardiac hydatid cyst in the interventricular septum leading to symptoms of subaortic stenosis: a case report
    (Turkish Soc Cardiology, 2007) Karadede, Aziz; Alyan, Omer; Karahan, Zulkuf
    A 44-year-old man presented with a complaint of dyspnea on exertion. Transthoracic two-dimensional echocardiography showed a cystic lesion in the basal region of the interventricular septum, 4.5x8 cm in size, suggesting a hydatid cyst. Color Doppler echocardiography demonstrated turbulent flow and mild aortic and mitral insufficiency. An indirect hemagglutination test yielded a positive result. The patient refused surgical treatment. A month later, it was found that he had died during surgery for the hydatid cyst at another center.
  • [ X ]
    Öğe
    Coronary narrowing secondary to compression by pericardial hydatid cyst
    (Elsevier Ireland Ltd, 2008) Karadede, Aziz; Alyan, Omer; Sucu, Murat; Karahan, Zuelkuef
    Echinococcus granulosus remains a clinical problem in undeveloped and developing countries. It commonly affects the liver and lung, but, rarely, other organs such as the heart can be involved. In this report, we describe an unusual case in which pericardial hydatid cyst mimicking acute coronary syndrome secondary to compression by pericardial hydatid cyst attached to the anterolateral wall of the left ventricle. We made diagnosis by transthoracic 2D echocardiography, and confirmed by cardiac magnetic resonance imaging and serologic tests. Because our patient refused to have an operation, albendazole therapy was given. It is important to recognize this unusual disease, because it may lead to serious complications. (c) 2007 Elsevier Ireland Ltd. All rights reserved.
  • [ X ]
    Öğe
    Diyabetes mellituslu hastalarda ortak karotid arter duvar kalınlığı ve arteryel distansibilite'nin değerlendirilmesi
    (2000) Alan, Sait; Karadede, Aziz; Koşar, Feridun; Toprak, Nizamettin; Ülgen, Sıddık; Alan, Bircan
    AMAÇ: Bu çalışmanın amacı ateroskleroza zemin hazırladığı bilinen diyabetes mellituslu hastalarda karotid arter intima-media kalınlığı (IMK) ve arteryel distansibiliteyi (AD) araştırmak idi. YÖNTEM: Kırk DM'lu hasta ve cinsiyeti, yaşı uyumlu 40 kontrol bireyi aterosklerotik risk faktörleri açısından değerlendirildi ve karotid arterler eko-Doppler tekniğiyle incelendi. İMK ve AD ortak karotid arterde kompütür tekniğiyle ölçüldü. Ayrıca, plak veya karotid aterosklerozunun varlığı araştırıldı. BULGULAR: DM'lu hastalar kontrol grubuyla karşılaştırıldığında daha fazla İMK, daha yüksek trigliserit, glukoz ve total kolesterol düzeyine ve daha düşük AD'ye sahipti. DM'lu hastalarda İMK ile yaş, sistolik kan basıncı ve diyabet süresi pozitif olarak ilişkiliyken, AD ile negatif olarak ilişkili idi. Plak veya karotid aterosklerozunun yaygınlığı DM grubunda %35 ve kontrol grubunda %10 idi. SONUÇLAR: Kontrol grubu ile DM grubu karşılaştırıldığında DM'lu hastalarda İMK'da artış ve AD'de azalma vardı. Ayrıca, DM grubunda İMK ile AD önemli derecede negatif ilişkiliydi. İMK ve AD ölçümlerinin ateroskleroz varlığının saptanması ve ateroskleroz gelişme riski yüksek olan DM'lu hastaların belirlenmesini mümkün kılan faydalı testler olabileceği kanısına varıldı.
  • [ X ]
    Öğe
    Karotis sinüs masajı ile oluşan hemodinamik değişikliklerin arter hastalığı tanısındaki değeri
    (2000) Ülgen, Mehmet Sıddık; Alan, Sait; Toprak, Nizamettin; Karadede, Aziz; Karabulut, Aziz
    AMAÇ: Bu çalışmada karotis sinüs masajı (KSM) ile ortaya çıkan hemodinamik değişikliklerin koroner arter hastalığı (KAH) tanısındaki değeri araştırılmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM: KAH şüphesi ile anjiografi yapılan ve doppler ultrasonografi (USG) ile karotis arterinde önemli darlık olmayan, 69'u erkek toplam 108 olgu (ortalama yaş: 54±10 yaş aralığı 33-70) çalışmaya alındı. KSM koroner anjiografi öncesinde kan basıncı ve elektrokardiyografi monitörizasyonu altında önce sağ sonra sol karotid artere uygulandı. KSM ile oluşan kan basıncı, ve kalp hızındaki azalmanın derecesine göre olgular üç gruba ayrıldı. KSM ile kan basıncında < l0mm Hg veya kalp hızında <10/dak. azalma gösteren olgular grup-I, 10-20 arası azalma gösteren olgular grup-II, >20 azalma gösteren olgular ise grup III olarak sınıflandırıldı. BULGULAR: KSM sonrasında yapılan koroner anjiografi sonucunda 23 olguda bir damar hastalığı (1DH), 24 olguda 2DH, 35 olguda ise 3DH saptandı. 26 olguda ise koroner arter hastalığı saptanmadı. KSM ile oluşan sistolik. diyastolik kan basıncı ve kalp hızındaki fark ile hastalıklı damar sayısı ve koroner arter skoru ile doğru yönde korelasyon saptandı. Bu farklar, normal koroner anjiografi saptanan grupta en düşük, 3DH grubunda en yüksek olarak bulundu. Ayrıca hastalıklı damar sayısı ve koroner arter hastalığı skoru en düşük değer grup I de, en yüksek değer ise grup III'te olduğu saptandı. KSM ile oluşan kan basıncında >10 mmHg, ve/veya kalp hızında > l0/atım/dakika azalmanın KAH'nı göstermedeki duyarlılığı %71, özgüllüğü %85, pozitif prediktif değeri %93, negatif prediktif değeri ise %49 olarak bulundu. SONUÇ: Bu çalışmanın sonucunda, KSM ile oluşan kan basıncı ve kalp hızındaki azalmanın, hastalıklı damar sayısı ve koroner arter skoru arasında pozitif yönde bir ilişki olduğu, dikotomize değer olarak kan basıncındaki >10 mmHg ve/veya kalp hızındaki >10 atım/dakika azalmanın KAH tanısında yüksek özgüllük ve pozitif prediktif değerine sahip olduğu sonucuna varıldı.
  • [ X ]
    Öğe
    Koroner arter hastalığını belirlemede zirve egzersiz QT dispersiyonu' nun egzersiz testinin doğruluğuna katkısı
    (1998) Ülgen, Mehmet Sıddık; Ulusoy, Tezer; Toprak, Nizamettin; Bıyık, İsmail; Akkuş, Zeki; Karadede, Aziz; Altınel, Salih
    ÖZET Vntrikül repolctrizasyonundaki bölgesel bozukluk iskemiye ileri derecede duyarlı olup yüzüyel EKG 'de QT dispersiyonu olarak ölçülmektedir. Bu çalışmada egzersiz testinde zirve egzersizde ölçülen QT dispersiyonu 'nün koroner arter hastalığım (KAH) belirlemedeki rolünü araştırdık. Egzersiz testi ve koroner anjiografisi yapılan 17 kadın, 58 erkek olmak üzere toplam 75 hasta çalışmaya alınarak test sonuçlarına göre dört gruba ayrıldı. 1-Normal (N): Efor testi negatif ve koroner anjiografisinde anlamlı darlık olmayan 19 olgu, 2-Gerçek pozitif '(GP): Efor testi pozitif ve anlamlı koroner darlık saptanan 44 olgu, 3-Yalancı Pozitif (YP): Efor testi pozitif olmasına karşın anjiografide anlamlı darlık bulunmayan altı olgu, 4-Yalancı Negatif (YN): Efor testi negatif olmasına rağmen anjiografide anlamlı darlık saptanan altı olgudan oluştu. Gruplar yaş, anlamlı ST segment çökmesi, ulaşılan kalp hızı, istirahat ve zirve egzersiz QT dispersiyonu ve QpikT dispersiyonu ve düzletilmiş değerleri (QTcd, QpikTcd) yönünden karşılaştırıldı. Gruplar arasındaki en anlamlı farkın N grup ile GP grup arasında ve pik egzersiz QTd, QTcd açısından olduğu (P<0.01, r=0,48) görüldü. Qpik Tdve Qpik Ted yönünden deyine iki grup arasında anlamlı fark vardı (P<0.01, r=0.30). Zirve egzersiz QTcd QTcd$geq$70 msn olmasının KAH'm belirlemedeki duyarlılığı %70 bulundu. Anlamlı ST segment depresyonuna ek olarak QTcd$geq$70 msn olması durumunda ise duyarlılık düşerken özgüllük artarak %91 'e çıkmaktadır. Sonuç olarak; anlamlı ST segment çökmesine zirve egzersiz QT ve QpikT dispersiyonu 'nün eklenmesi halinde testin doğruluğunu daha da arttığı ve yalancı pozitif sonuçların azaldığı kanısına varıldı
  • [ X ]
    Öğe
    Sigara içenlerde artmış yüksek duyarlıklı C-reaktif protein düzeyleri ve bozulmuş otonomik aktivite
    (2008) Özdemir, Özcan; Karadede, Aziz; Taşkesen, Tuncay; Alyan, Ömer; Karahan, Zülküf; Alan, Sait; İlkay, Erdoğan
    Amaç: Bu çalışmada, sigara içenlerde yüksek duyarlıklı C-reaktif protein (hs-CRP) düzeylerinin, kalp hızı değişkenliği kullanılarak, otonomik aktivite ile ilişkisi araştırıldı. Çalışma planı: Çalışmaya, 66’sı (35 kadın, 31 erkek; ort. yaş 36) sigara içen, 70’i (43 kadın, 27 erkek; 34) sigara içmeyen toplam 136 sağlıklı kişi alındı. Tüm bireylerden kan örnekleri alındı. Ayrıca, kalp hızı değişkenliğinin değerlendirilmesi için 24 saat süreyle üç kanallı Holter izlemesi yapılarak, ortalama kalp hızı, bütün NN intervallerinin standart sapması (SDNN), 5 dakika ortalama NN intervallerinin standart sapması (SDANN), ardışık NN aralıkları farklılıklarının kareleri toplamının karekökü (RMSSD), yüksek frekans (HF), düşük frekans (LF) değerleri ölçüldü ve LF/HF oranı hesaplandı. Bulgular: Sigara içen grupta, sigara içme süresi ortalama 13.6±8.2 yıl (dağılım 3-45 yıl), bir günde içilen sigara sayısı ortalama 16.3±7.1 (dağılım 5-40 adet) idi. Sigara içenlerde, ortalama kalp hızı, hs-CRP ve fibrinojen düzeyleri, ortalama trombosit hacmi, beyaz küre sayısı, LF ve LF/HF oranı anlamlı derecede daha yüksek; SDNN, SDANN, RMSSD ve HF anlamlı derecede daha düşük bulundu. Sigara içen grupta hs-CRP ile bir günde içilen sigara sayısı, sigara içme süresi, fibrinojen düzeyi, ortalama trombosit hacmi, beyaz küre sayısı, LF ve LF/HF oranı arasında anlamlı pozitif ilişki; HF, SDNN ve SDANN ile ise anlamlı negatif ilişki bulundu. Bir adet sigara içme bile hs-CRP düzeyini akut olarak 0.07 kat artırmaktaydı (p<0.0001). Lineer regresyon analizinde, bir günde içilen sigara sayısı (=0.52, p=0.011) ve sigara kullanım süresinin (=0.073, p<0.0001) hs-CRP düzeyini bağımsız olarak etkilediği görüldü. Sonuç: Sigara sağlıklı bireylerde, hem sempatovagal dengeyi bozar, hem de hs-CRP düzeyini artırır. Sigara içenlerde bu iki durum birlikte, daha fazla kardiyovasküler olay gelişimine katkıda bulunabilir.
  • [ X ]
    Öğe
    Subaortik darlık semptomlarına yol açan, interventriküler septum yerleşimli kardiyak kist hidatik: Olgu sunumu
    (2007) Karahan, Zülküf; Karadede, Aziz; Alyan, Ömer
    Kırk dört yaşında erkek hasta egzersiz sırasında nefes darlığı yakınmasıyla başvurdu. Transtorasik ikiboyutlu ekokardiyografide interventriküler septumun bazal bölgesinde 4.5x8 cm boyutunda kist hidatikle uyumlu kitle izlendi. Renkli Doppler ekokardiyografide bu bölgede türbülans akım ve hafif aort ve hafif mitral yetersizliği görüldü. İndirekt hemaglutinasyon inhibisyon testi pozitifti. Hasta cerrahi tedavi önerisini kabul etmedi. Bir ay sonra, hastanın başka bir merkezde kist hidatikle ilgili ameliyat sırasında öldüğü öğrenildi.

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim