Yazar "Kara, İsmail Hamdi" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 39
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A Case of Asymptomatic Hepatitis A virus infection(Düzce Üniversitesi, 2007) Kara, İsmail Hamdi; Üstün, Cemal; Geyık, Mehmet Faruk; Dikici, BünyaminHepatitis A infection is a common infectious disease seen especially in children of developing countries. Personal contact is very considerable among the fecal-oral contagious diseases. A 11-yearsold girl, referring to outpatient clinics of department of family medicine, has the history of contact with her hepatitis A infected friend. Flu-like symptoms arose in 15 days after the contact. Any abnormal parameter except anti-HAV Ig M positiveness wasn’t detected in the laboratory studies. Biochemical parameters were reported as normal during the one-year period of routine control. It was assigned that anti-HAV Ig M, being positive since the beginning of the disease, turned to negative in the 12th month. Because no hepatitis A case after a contact history was established in the literature, existing case was distinguished to presentÖğe Acil servise başvuran multitravmalı olgularda, travma skorları ile AT-III, trombosit sayısı, APTT, PT ve fibrinojen düzeylerinin değerlendirilmesi(2000) Kara, İsmail Hamdi; Kiraz, Mehmet; Güloğlu, Cafer; Aldemir, Mustafa; Uğur, Mustafa; Yağmur, YusufBu prospektif çalışmada multitravmalı olgularda AT-III, trombosit sayısı, aPTT, PT ve fibrinojen gibi parametrelerin travmanın şiddeti ve travmadan sonra geçen süre içindeki etkilerinin araştırılması amaçlandı. Ocak 1998-Mart 1999 tarihleri arasında, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi İlk ve Acil Yardım Servisine başvuran 30 multitravmalı olgu değerlendirildi. Değerlendirmeye esas olacak testler için, kanlar, multitravmalı olguların acil birime başvuruları sırasında ve 3. günde venöz yoldan alındı. Olgular başvuru esnasında Injury Severity Score (ISS) ve Glasgow Coma Score (GCS) ile skorlanarak, 3 gruba ayrıldı: Grup I (n=8)-ISS >25 ve GCS <8 ağır multi travmalı ve ileri derecede kafa travmalı olgular, Grup II (n=8)- ISS >25 ve GCS>12 olan ağır multi travmalı ve hafif kafa travmalı olgular, Grup III (n=14)- ISS <25 ve GCS>12 olan hafif multi travmalı ve hafif kafa travmalı olgular. İstatistiksel analizler SPSS 6.0 bilgisayar programında yapıldı. Gruplara göre olguların hematolojik parametreleri karşılaştırılınca: ISS'nin yüksek olduğu grup II'de, AT-III düzeyi diğer gruplara göre daha düşüktü (p=0.007). Grup II'de AT-III düzeyinin 3.gün nisbeten yükseldiğini izledik. Ancak, AT-III düzeyi, diğer iki gruba göre yine de düşük değerlerde kalmıştır. Grupların AT-III değerleri; Grup I'de 0. gün 32.3±11.5 mg/dl, 3. gün 35±27.9 mg/dl; Grup II'de 0. gün 26.7±8.1 mg/dl, 3. gün 30.8±11.8 mg/dl; Grup III'de 0. gün 39.7±8.9 mg/dl, 3. gün 39.3±14.6 mg/dl şeklinde bulundu. Tüm gruplarda aPTT ve trombosit değişimleri anlamlı bulunmamıştır (P>0.05). Fakat PT, bütün olgularda 0. güne göre 3. gün düşmüştür (P=0.0006). Her üç grubun fibrinojen düzeyleri de normal sınırlarda olmasına rağmen; Grup II'de fibrinojen düzeyi, diğer iki gruba göre 0. günde daha yüksekti (p=0.02), 3. günde ise fark yoktu (p>0.05). Sonuç olarak, Acil Servise başvuran multitravmalı olgularda tromboemboli riskinin arttığı ve tedavinin de, bu durum göz önüne alınarak planlanması gerektiği kanısına varıldı.Öğe Acute accidental exposure to chlorine gas in the southeast of Turkey: A study of 106 cases(Academic Press Inc Elsevier Science, 2002) Güloğlu, Cahfer; Kara, İsmail Hamdi; Erten, Pakize GamzeThe present study reports a thorough investigation of the sociodemographic characteristics, clinical findings, and treatment of persons affected acutely by chlorine gas exposure from a chlorine tank belonging to the municipality of Diyarbakir. One hundred six persons were assessed. In this cross-sectional study, 58 patients were male and 48 were female. Children and adolescents younger than 18 years constituted more than half of the patients (60 cases, 56.6%). The age of patients ranged between 3 months and 75 years. Among the cases evaluated in emergency rooms, 7 patients had mild poisoning and were discharged after first examinations and symptomatic treatments, 62 patients were moderately affected and were taken under observation, and the remaining 37 were severely affected and were hospitalized. In physical examinations, 29 patients had expiratory wheezing, and 1 had tachycardia and extrasystoles. There were no deaths among these patients, acute chlorine intoxication affected mostly children. Respiratory tract findings were predominant in most of the patients. Steroid and bicarbonate applications were inadequate supportive therapies. Humidified O-2 and beta-agonist applications were most useful in the therapy of acute chlorine intoxication. (C) 2002 Elsevier Science (USA).Öğe Aile hekimliği polikliniğinde ultrasonografi kullanımı ve sonuçlarının değerlendirilmesi(2009) Bucaktepe, P. Gamze Erten; Erdem, Özgür; Sıtmapınar, Karanfil; Yıldız, Bahri; Kara, İsmail HamdiAmaç: Bu preliminer tanımlayıcı çalışmada, birinci basamakta tanı amaçlı ultrasonografi (USG) kullanımı,hastalarda saptanan bulgular ve sosyodemografik değişkenlerin retrospektif olarak incelenmesi planlandı. Materyal ve Metot: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD polikliniğinde 2006 yılından itibarentanı amaçlı USG kullanılmaktadır. Çalışma Mart 2006 ile Kasım 2007 tarihleri arasındaki 20 aylık dönemikapsamakta olup, poliklinik hasta dosyası ve kayıtları veri kaynağı olarak kullanılmıştır. Çalışmada 3,5 mHZ konveks, 7.5 mHZ lineer problu Aloka SSD500 USG cihazı (Japonya) kullanılmıştır.Bulgular: Aile Hekimliği Polikliniğine toplam 2840 hasta başvurmuş olup 436 (%15.4) hastaya USG uygulanmıştır. Hastaların 197’si (%45.2) erkek, 239’u (%54.8) kadındır, ortalama yaşları ise 39.1±16.7’dır. En sık başvuru 18–45 yaş grubunda (n=222, %50.9) ve kadın hastalarda (K/E=144/78) olmuştur. Yapılan aylık ortalamaUSG sayısı 21.8±12.2’dir. Hastaların büyük kısmında tarama amaçlı USG uygulanırken (n=286, %65.6), en sıkbatın USG (n=329, %75.5) ve batın-pelvik USG (n=69, %15.8) yapılmıştır (p<0.0001). USG ile en sık saptananbulgu ise GIS sistemine (n=122, %27.9) aittir (p<0.0001). Sonuç: Hekimlerin meslek pratiklerinde kısıtlı zamanda doğru ve kesin tanıya varması gerekmektedir. Buçalışmada da tanı amaçlı USG kullanımının birçok hastada çözüme yardımcı olduğunu görmekteyiz. Bu nedenleAile Hekimliğinde USG kullanımının doktor ve hastalara büyük fayda sağlayacağını düşünmekteyiz.Öğe Aile Hekimliği Polikliniğine başvuran çocuklarda pasif sigara içiciliğinin solunum sistemi üzerine etkileri(2006) Kara, İsmail Hamdi; Sıtmapınar, KaranfilAmaç: Çalışmanın amacı pasif ev içi sigara içiciliğinin solunum yolu hastalıkları üzerindeki etkilerinin ve çocuklardaki pasif içicilik ile hastaların özellikleri, sosyo-ekonomik durumu, kalabalık evde yaşama, soba veya kalorifer kullanma arasındaki ilişkinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışma 2003'te, Diyarbakır Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Polikliniğinde yapıldı. Ev içi sigara içme alışkanlıkları, hastaların özellikleri ve demografik verileri ailelerden elde edildi. 55'i üst solunum yolu enfeksiyonu, 69'u alt solunum yolu enfeksiyonu tanısı alan yaş ortalaması 39.5±45.4 ay olan 0-14 yaş arası 124 çocuk (72 erkek, 52 kız) değerlendirildi. Yaş, cinsiyet, ev içi sigara içimi, anne veya babanın sigara içmesi, enfeksiyonun tekrarı, sosyo-ekonomik durum, kalabalık ev, ısınmak için soba veya kalorifer kullanımının etkisini belirlemek için lojistik regresyon analizi kullanıldı. Bulgular: Çocukların yaklaşık %72'si, son zamanlarda pasif ev içi sigara içiciliğine maruz kalmıştı. Çocukların yalnız %28.2'sinin anne ve babaları hiç sigara içmemişti. Annelerin %17.8'i günde 20'den fazla sigara içiyordu. Bu oran babalarda %48.4'tü. Çocukların %51.5' i kalabalık evlerde yaşıyordu (>6 kişi). En sık görülen belirti öksürüktü. Öksürük görülme riskini artıran faktörler: Anne ve babanın her ikisinin de sigara içmesi OR: 1.1 (%95 Cl: 1.1-1.3), evde 10 yılı aşkın süredir sigara içilmesi OR: 1.3 (%95 Cl: 1.1-1.5), babanın sigara içmesi OR: 1.2 (%95 Cl: 1.0-1.3), evde >6 kişiden daha fazla kişinin yaşaması, OR: 1.2 (%95 Cl: 1.0-1.3). Sonuç: Tütün ürünlerinin yetişkinler tarafından kullanımı, özellikle de ev içinde anne ve babanın her ikisinin sigara içmesi ve kalabalık, çocukların solunum sistemi üzerinde önemli olumsuz etkilere sahiptir.Öğe Aile hekimliği polikliniğine başvuran kadınlarda demir eksikliği anemisi ve gestasyon öyküsü ilişkisi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2009) Erdem, Özgür; Bucaktepe, Pakize Gamze Erten; Kara, İsmail HamdiBu çalışmada kadınlarda demir eksikliği anemisinin, gestasyon öyküsü (gravida, parite, abortus ve yaşayan çocuk sayısı) ile ilişkisinin incelenmesi amaçlandı. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD’na iki aylık (Eylül-Ekim 2007) dönemde başvuran kadın hastaların verileri retrospektif olarak incelendi. Hastaların hematokrit, hemoglobin, demir, serum demir bağlama kapasitesi, yaş, gebelik sayısı (gravida), doğum sayısı (parite) ve düşük sayısı (abortus) kaydedildi. Transferin saturasyon indeksi %20’nin altında olanlar ile hematokriti %35’in altında olanlar anemi olarak değerlendirildi. Çalışmaya alınan hastaların %23,1’inde anemi tespit edildi. %76,9’u normal olarak değerlendirildi. Anemi; gravidası ≤ 3 olanlarda %26.7 iken, >3 olanlarda %73.3 oranında idi. Anemi saptanmayanlarda; gravida ≤ 3 olanlar %68 olup, >3 olanlar ise %32 oranında idi (p=0.037). Bu çalışmada gravida ve paritesi yüksek olan kadınlarda demir eksikliği anemisinin arttığı saptanmıştır. Dolayısıyla kadınlarda anemiyi önlemek amacı ile etkili aile planlaması yöntemleri kullanılmalıdır. Kadınlar bu konuda uyarılmalı ve gebelik dışında da demir desteği sağlanmalıdırÖğe Aile hekimliği polikliniğine başvuran kadınlarda demir eksikliği anemisi ve gestasyon öyküsü ilişkisi(2009) Kara, İsmail Hamdi; Erdem, Özgür; Bucaktepe, Pakize Gamze ErtenBu çalışmada kadınlarda demir eksikliği anemisinin, gestasyon öyküsü (gravida, parite, abortus ve yaşayan çocuk sayısı) ile ilişkisinin incelenmesi amaçlandı. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD’na iki aylık (Eylül-Ekim 2007) dönemde başvuran kadın hastaların verileri retrospektif olarak incelendi. Hastaların hematokrit, hemoglobin, demir, serum demir bağlama kapasitesi, yaş, gebelik sayısı (gravida), doğum sayısı (parite) ve düşük sayısı (abortus) kaydedildi. Transferin saturasyon indeksi %20’nin altında olanlar ile hematokriti %35’in altında olanlar anemi olarak değerlendirildi.Çalışmaya alınan hastaların %23,1’inde anemi tespit edildi. %76,9’u normal olarak değerlendirildi. Anemi; gravidası ? 3 olanlarda %26.7 iken, >3 olanlarda %73.3 oranında idi. Anemi saptanmayanlarda; gravida ? 3 olanlar %68 olup, >3 olanlar ise %32 oranında idi (p=0.037). Bu çalışmada gravida ve paritesi yüksek olan kadınlarda demir eksikliği anemisinin arttığı saptanmıştır. Dolayısıyla kadınlarda anemiyi önlemek amacı ile etkili aile planlaması yöntemleri kullanılmalıdır. Kadınlar bu konuda uyarılmalı ve gebelik dışında da demir desteği sağlanmalıdır.Öğe Beta hemolitik streptokoklara bağlı akut tonsillitde tek doz benzatin penisilin G ile azitromizin tedavisine alınan yanıtların değerlendirilmesi(Galenos Yayıncılık, 1997) Boşnak, Mehmet; Derman, Orhan; Haspolat, Yusuf Kenan; Boşnak, Vuslat; Dikici, Bünyamin; Gürkan, M. Fuat; Özkan, İlker; Kara, İsmail HamdiAkut tonsillit tanısı alan hastalarda tedavi, klinik bulgu ve semptomlarının azaltılmasının yanı sıra etken patojenin eradike edilmesi ve rekürrenslerinin önlenmesi amacı ile yapılır. Kısa zamanda klinik iyileşme ve uzun süreli bakteriyel eradikasyon istenen bir özelliktir. Bu amaçla beta hemolitik strepkoklara bağlı akut tonsilitde tek doz benzatin penisilin G ile günde tek doz üç gün oral azitromisin tedavisine alınan yanıtlar değerlendirildi. Azitromisinle tedavi edilen grupta klinik ve bakteriyolojik iyileşme daha çabuk oldu. Benzatin penisilin G, azitromisine göre daha az yan etki göstermesine rağmen gelişen anaflaktik reaksiyon nedeniyle tedavisi durdurulduğundan azitromisin daha güvenilir bulundu.Öğe Chronic tophaceus gout nephropathy with hipopotasemia (a case report)(Düzce Üniversitesi, 2007) Erdem, Özgür; Göral, Vedat; Kara, İsmail HamdiGout disease is a common reason for acute arthritis cases. It can appear in different clinical versions. Recurring acute arthritis attacks, formation of tophaceus around the joint and other connective tissue (especially seen at the first metatarsophalangeal joint and earlobe), uric acid stones and gout nephropathy are the most commonly encountered. Besides it has been seen in elder ages and on men with 95% rates, when it is identified on women, the 90% of them are post-menopausal women. As well as causing the renal disease, it has been told that the gout could contribute the development of the chronic renal failure. However, it has not done a certain distinction regarding the facts that the gout has expanded related to chronic renal failure and the nephropathy growth after the gout in literature works. In this case, the progress of nephropathy with hipopotasemia on a post-menopause woman who has got chronic tophaceus gout and chronic renal failure has been found important to be discussedÖğe Çocuklarda amitraz zehirlenmesi(Türkiye Sağlık ve Tedavi Vakfı, 1997) Boşnak, Mehmet; Söker, Murat; Dikici, Bünyamin; Yaramış, Ahmet; Kara, İsmail Hamdi; Yıldırım, İdris; Özkan, İlker; Haspolat, Yusuf KenanVeteriner ilacı olan amitraz oral alınım sonrası santral sinir sistemi (SSS) depresyonu bulguları ile seyreden zehirlenmeye yol açar. Bu çalışmada Acil Polikliniğimize amitraz zehirlenmesi ile başvuran 16 hastanın klinik ve laboratuvar bulguları değerlendirildi. Bütün vakalarımızda amitraz oral olarak alınmış ve semptomlar 30-25 dakikada oluşmuştur. Bütün vakalarımızda SSS depresyonu bulguları görülmüştür. Bütün vakalarımız 10-3.2 saatte iyileşmişlerdir.Öğe Çocukluk çağında beslenme ve osteoporoz(Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği, 2002) Kara, İsmail Hamdi; Haspolat, Yusuf KenanOsteoporoz yaşam biçimiyle ilişkili hastalıklardan birisidir. Bu nedenle, hastalığı önleme açısından bakıldığında, günlük diyet ve besin alımı önemlidir. Vitamin D ile birlikte, olasılıkla eser elementler, K, B12, B6 vitamini ve folik asitin kronik olarak düşük miktarda alımı, osteoporoza predispozisyon oluşturabilir. Benzer şekilde, kronik olarak yüksek miktarda protein, sodyum klorür ve kafein alımı da kemik sağlığını olumsuz yönde etkile¬yebilir. Tipik Batı tarzı diyet (proteince zengin, tuzlu, rafine ve işlenmiş yiyecekler: fast-food) çocuklarda giderek artan osteoporoz insidansıyla ilişkili olabilir. Dengeli bir beslenmeyle bir¬likte, yeterli miktarda kalsiyum alımı, osteoporozun önlenme¬sinde esansiyel bir rol oynar. Bir besinin, diyetteki yeterlilik dü¬zeyi, kişiden kişiye değişebildiği gibi, yaş, diğer besinlerin alımı, hastalıklar, ilaç tedavisi ve büyümeye göre de değişebilir. Bu derleme, çocuklarda osteoporoz ile kalsiyum, fosfor, magnez¬yum, flor ve vitamin D gibi bazı besinlerle ilişkili optimal beslenme konsepti üzerine odaklanmıştır. Doktor, hemşire, diye¬tisyen ve sağlık eğitmenleri gibi primer çocuk sağlığı ve bakı¬mıyla uğraşanlar, çocuklar için önemli besinler ve diyet gereksinimleri hakkında, yoğun bir şekilde bilgilendirilmelidir.Öğe Deneysel alkali özofagus yanıklarında nitrik oksitin etkisi(1999) Kara, İsmail Hamdi; Kiraz, Mehmet; Öztürk, Hayrettin; Yağmur, YusufBu deneysel çalışmanın amacı ratlarda alkali ile oluşturulmuş korozif özofagus yanığında nitrik oksitin etkisinin incelenmesi. Çalışmamızda 30 adet Spraque-Dawley cinsi rat (225-250 gram) kullanıldı. Ratlar her biri 10 denekten oluşan 3 gruba ayrıldı. Grup 1 ratlarda (kontrol) özofageal lümen içi normal serum fizyolojikle yıkandı. Grup 2 ratlarda, Gehanno'nun tarif ettiği gibi, %50 NaOH ile standart özofageal yanık oluşturuldu. Grup 3 ratlarda özofageal yanığı takiben yanıklı özofagus lümen içi L-Arginine Metil Ester 10 mg/kg ile yıkandı. Ratların tümü 21. günde sakrifiye edildi. Bütün gruplar histopatolojik olarak submokozada kollajen artışı, muskularis mukoza hasarı, tunika muskularis hasarı açısından değerlendirildi. Grup 1 ratlarda, submukozal kollajen artışı, muskularis mukoza ve tunika muskularis hasarına rastlanmadı. Grup 2 ratlar, Grup 1 ratlarla karşılaştırıldığında, önemli derecede submukozal kollajen artışı, muskularis mukoza hasarı ve tunika muskularis hasarı olduğu gözlendi (Sırasıyla; p<0.0001, -p<0.0001, p<0.0001). Grup 3 ratlarla, Grup 1 ratlar karşılaştırıldığında, submukozal kollojen artışı, muskularis mukoza hasarı ve tunika muskularis hasarı açısından istatistiksel anlamlılık saptandı (Sırasıyla; p<0.001, p<0.05, p=0.05). Grup 3 ratlar, grup 2 ratlarla karşılaştırıldığında, her 3 parametre için istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0.003, p<0.05, p<0.001). Alkali özofagus yanıklarında nitrik oksit kullanımı, submukozal kollajen sentezini, muskularis mukoza ve tunika muskularis hasarını azaltabilir, ancak darlık gelişimini engelleyici etkisi belirgin değildir.Öğe Depression in dialysis patients(EDTNA-ERCA, 2003) Yücedal, C.; Ölmez, N.; Gezen, G.; Çelik, F.; Altındaǧ, Abdurrahman; Yılmaz, Mehmet Emin; Kara, İsmail Hamdi; 0000-0003-2022-1882Many psychiatric disorders can be seen in patients with chronic renal failure (CRF). Haemodialysis (HD), which is a renal replacement treatment, causes various psychiatric and psychosocial problems. Patients are dependent on treatment and the illness causes various problems. In addition, strict diet and continuous treatment are other stress factors (1,2). Various studies have been published in different regions and countries about the prevalence of depression and the relation between sociodemographic factors and depression in patients treated by continuous ambulatory peritoneal dialysis (CAPD), which has gradually become common in Turkey. However studies, which reflect the authors' region, have become necessary (2,3).Öğe Diyaliz merkezinde çalışan hemşireler ve diyaliz hastalarında Staphylococcus aureus burun taşıyıcılığı ve antibiyotik direnci(2005) Kara, İsmail Hamdi; Süner, Ali; Kökoğlu, Ömer Faruk; Yılmaz, Mehmet EminBurun taşıyıcısı hastane çalışanları Staphylococcus aureus epidemilerinden büyük oranda sorumlu tutulmaktadır. Hemodiyaliz (HD) hastaları, kronik böbrek yetersizliği nedeniyle infeksiyonlara yatkın olmakta ve bu hastalarda S aureus burun taşıyıcılığının sonlandırılması önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi HD merkezinde programda olan 18 HD hastası (16 bayan, iki erkek) ile aynı merkezde görev yapan 16 hemşirenin burun stafilokok taşıyıcılığını belirlemek amacıyla burun sürüntü kültürü alındı. İzole edilen suşlar Vitek Bio-Meriéux ve klasik yöntemle tanımlandı. Antibiyotik duyarlılığı Vitek Bio-Meriéux‚ mikrodilüsyon yöntemiyle belirlendi. Sekiz HD hastası ile 6 hemşirede S aureus burun taşıyıcılığı tespit edildi. Hemşirelerden izole edilen 6 S aureus suşundan ikisinde, diyaliz hastalarından izole edilen 8 suşun dördündemetisiline direnç vardı. HD hastalarından ve hemşirelerden izole edilen toplam 14 suş incelendiğinde, vankomisin ve teikoplanine % 100 duyarlı bulunurken, izole edilen tüm suşlar penisilin G ve ampisiline dirençli idi.Öğe Diyarbakır ilinde 0-15 yaş çocuklarda yapılan sağlık taramasının sonuçlarının değerlendirilmesi(Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği, 1998) Dikici, Bünyamin; Kara, İsmail Hamdi; Boşnak, Mehmet; Kiraz, Mehmet; Karagün, Osman; Haspolat, Yusuf KenanBu makalade, 9-13 fiubat 1998 tarihleri aras›nda Diyarbakır’da yapı- lan sağlık taramasının sonuçlarını değerlendirdik. Tarama sırasında 794 çocuk (374’ü kız, 420’si erkek) muayene edildi. Çocukların ortalama yaşı 6 ± 4 y›l olup, yaşları 5 gün ile 15 yaş arasında değişmekteydi. Tarama sırasında konan tanılar sırasıyla ; üst solunum yolları enfeksiyonu (279, %35.3), protein enerji malnutrisyonu (160, %20) ve parazitik enfestasyonlardı (147, %18.6). 65 hasta (%8.2) ileri bakım amacıyla üniversite hastanesine sevk edildi. Bu çalışma, Diyarbakır’da; sosyo-ekonomik problemlerin ve birinci basamak sağlık hizmetlerindeki yetersizliğin, çocuklar arasında enfeksiyon hastalıklarını, özellikle de solunum sistemi enfeksiyonlarını arttırdığını ortaya koydu. Bu sonuç, birinci basamak sağlık hizmetlerinin aile hekimlerinin gözetimi altında geliştirlmesi gerektiğini düşündürmüştür.Öğe Diyarbakır'da birinci ve ikinci basamakta görevli hemşirelerde kronik yorgunluk sendromu sıklığının değerlendirilmesi(2005) Geter, Yıldız; Eğilmaz, Sevda; Kara, İsmail Hamdi; Özdemir, ÖzcanBu ön çalışmada, birinci ve ikinci basamakta çalışan hemşirelerde kronik yorgunluk sendromu sıklığının ve sosyodemografik ve eğitim ile ilgili değişkenlerle ilişkisinin belirlenmesi için bir anket çalışması planlandı. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD tarafından düzenlenen, açık uçlu sorulardan oluşan, iki veya daha fazla seçmeli soruların yer aldığı yarı yapılandırılmış bir anket formu demografik özellikler, çalışma koşulları, alışkanlıklar ve boş zaman uğraşısı ile ilgili 14 soru içermekteydi. Ankete CDC'nin kronik yorgunluk sendromu (KYS) değerlendirme kriterleri de eklendi. Nisan 2004'te, Dicle Üniversitesi Atatürk Sağlık Yüksekokulu (DÜASYO)'ndan iki Öğretim Üyesi tarafından yüzyüze görüşme yöntemiyle yapılan anket çalışmasına, Diyarbakır Devlet Hastanesi (DDH), Diyarbakır Çocuk Hastanesi (DÇH), Diyarbakır Göğüs Hastalıkları Hastanesi (DGHH) ve Batıkent Sağlık Ocağı (BSO)'ndan 33 hemşire katıldı.Hemşirelerin ortalama yaşı 29.2±7.9 yıldır. KYS'nin CDC kriterlerini karşılayan olgu sayısı 4 (4/33, % 12.1) olup, kronik bir hastalıkla ilişkilendirilemedi. Toplam 10 olgu (10/33, % 30.3) KYS + idiyopatik kronik yorgunluk (IKY) + uzamış yorgunluk (UY) başlığı altında toplandı. IKY kriterlerini karşılayan olgu sayısı üçtür (3/33, % 9.1). Bir olgu (1/33, % 3.0) ise uzamış yorgunluk (UY) olarak değerlendirildi. KYS bulunmayan 24 olgunun ikisinde ise ek bulgulardan bazıları bulundu.Hemşireler, iş yerinde stresli iş vardiyası veya diğer olası stres kaynakları nedeniyle KYS, IKY ve UY gibi sağlık problemlerine sahiptir. Ancak, medeni durum ve öğrenim düzeyinin kronik yorgunluk üzerinde etki oluşturmadığı gözlendi.Öğe Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde haşlanma ve alev yanıklarının epidemiyolojik özellikleri(2005) Al, Behçet; Güllü, M. Nezir; Kara, İsmail Hamdi; Okur, Hanefi; Aldemir, Mustafa; Öztürk, HülyaAmaç: Dünyada her yıl 2,5 milyon insan yanıktan etkilenmektedir. Bunların yarısını çocuklar oluşturmaktadır ve dörtte biri ağır yanık vakalarıdır. Bunun için yanık hastalarını ciddi bir travma hastası olarak değerlendirip tedavi etmek gerekmektedir. Bu çalışmayı yanık olgularının sosyodemogralîk verilerini tespit etmek ve yanıklı hastalarda morbidite ve mortalite üzerine etkili faktörleri tespit etmek için planladık. Gereç ve Yöntem: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi ve Yanık Ünitesinde 2001-2004 yılları arasında ayaktan veya yatırılarak tedavi edilen 739 hastanın kayıtları geriye dönük incelendi. Hastaların yaşı, cinsi, toplam yatış süresi, yanık derecesi ve yüzdesi, yanma şekli ve nedenleri, yanık bölgeleri, yapılan müdahaleler, gelişen komplikasyonlar araştırıldı. Bulgular: Toplam 739 hastanın 317 (%42,9)'si kadın,422 (%57,1) sierkekidi.Olguların 554 (%75)' ünü on yaş altı çocuklar, 35 (%4,7)' ini 40 yaş ve üstü hastalar oluşturuyordu. Yanıkların 563 (%76,2)' ü haşlanma, 175 (% 23.6)' i aleve bağlı gelişmişti. 673 (%91.1) hastanın ikinci derece, 9 (%1.2) hastanın üçüncü derece, 57 (%7.7) hastanın da hem ikinci hem de üçüncü derece yanığı vardı. Vakaların 187 (%25.3)' si kaza, 545 (%73.6)' i ebeveyn ihmali, 4 (%0.5)' ü cana kıyma amaçlı, 3 (%0.4)' ü epileptik nöbet sırasında ateşe düşmesi sonucu yanık olayı meydana gelmişti. Hastaların büyük kısmı (n=610, %74.7) 10 gün ve daha fazla yatırılmıştı. Küçük yaşlarda haşlanma yanıkları, büyüklerde alev yanıkları çoğunlukta idi. Yaş küçüldükçe mortalite ve morbidite oranları artmaktadır (p=0.002). Mortal seyreden 46 hastanın 35 (%76)' ini, 91 sepsisli hastanın 75 (%82)' ini on yaş altı çocuklar oluşturuyordu. Sonuç: Herhangi bir sağlık kuruluşuna danışmadan aileler tarafından yapılan bilinçsiz tedavi, geç başvuru, tedavi bitmeden kendi istekleri ile hastaneyi terk, hasta yaşının küçük olması, yanık yüzdesinin ve derecesinin yüksek olması mortaliteyi, morbiditeyi ve yatış süresini en çok etkileyen faktörler olarak tespit edildi.Öğe Elektrik çarpması sonucu acil servise başvuran hastaların epidemiyolojik özellikleri(2006) Kara, İsmail Hamdi; Girgin, Sadullah; Al, Behçet; Aldemir, Mustafa; Güloğlu, CahferAMAÇ: Bu çalışma, elektrik çarpmalarının epidemiyolojik özelliklerini belirlemek, mortalite ve morbiditeye etkili olan faktörleri saptamak için planlandı. GEREÇ-YÖNTEM: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Kliniğine Ocak 2003-Nisan 2004 tarihleri arasında elektrik çarpması şikayetiyle başvuran 165 hasta (126 erkek; 39 kadın; ort. yaş 21.1; dağılım 2.5-62) yaş, cinsiyet, elektik kaynağı ve gücü, yanık derecesi ve yüzdesi, oluşan komplikasyonlar, yapılan müdahaleler, eğitim durumu ve meslekleri bakımından değerlendirildi. BULGULAR: Hastaların, 60’ı (%36.4) 12 yaşın altında, 95’i (%57.6) genç ve erişkin yaşta ve 10’u (%6) ileri yaşta idi. Yirmi dokuz (%17.6) hasta okuryazar değil, 36’sı (%21.8) okuryazar ve 97’si (%58,8) halen eğitim görmekte idi. Yanıkların 99’u (%60) kaza, 66’sı (%40) ise dikkatsizlik ve ihmal sonucu oluşmuştu. Hastaların 69’u (%41.8) yüksek, 96’sı (%58.2) düşük voltaja maruz kalmıştı. On altı hastada birinci derece, 96 hastada ikinci derece ve 86 hastada üçüncü derece yanık meydana gelmişti. En sık görülen komplikasyonlar, ekstremitelerde kontraktür (%10.9) ve kompartman sendromu (%3.6) idi. Hastaların 10’una eskarotomi, 16’sına fasyotomi, 9’una amputasyon uygulanmıştı. Mortalite oranı %9.1 (n=15) idi ve bu olguların %80’i yüksek elektrik voltajına maruz kalmıştı. Gözlenen komplikasyonlar ile mortalite arasında pozitif bir korelasyon saptandı (p<0.001). SONUÇ: Elektrik sistemlerinin doğru kullanımı ile ilgili toplumsal eğitimin verilmesi, ev içi ve ev dışı elektrik hatlarının gizli döşenmesi gibi basit önlemlerin alınması ile kazalar en aza indirilebilecektir.Öğe Evaluation of CSF findings and immunoglobulin indices in the childhood meningitis(Turkish Microbiological Society and Turkish Society of Clinical Microbiology and Infectious Diseases, 1999) Kara, İsmail Hamdi; Dikici, Bünyamin; Boşnak, Mehmet; Gürkan, Fuat; Haspolat, Yusuf KenanThe aim of this study was to evaluate the Immunoglobulin indices, and to observe their relation to the diagnosis and sequelae development of different types of meningitis.Öğe The frequency of osteoporosis in hemodialysis and continuous ambulatory peritoneal dialysis patients according to PTH levels after active vitamin D therapy during the two years period(2010) Yılmaz, Mehmet Emin; Kara, İsmail Hamdi; Kadiroğlu, Ali Kemal; Turgutalp, Kenan; Kayabaşı, Hasan; Yılmaz, Zülfikar; Şit, DedeAmaç: Osteoporoz; düşük kemik kitlesi, kemikte mikroyapısal dejenerasyon ve yüksek fraktür riskiyle karakterize bir iskelet hastalığıdır. Bu çalışmada amacımız iki yıllık periodda vitamin D tedavisinden sonra Paratiroid hormone düzeyine göre hemodiyaliz ve devamlı ayaktan periton diyaliz tedavisi gören hastalarda osteoporoz sıklığını tespit etmektir. Materyal ve metod: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Diyaliz Merkezinde diyaliz tedavisi gören 18 HD hastası (12 erkek, 6 kadın) ve 12 SAPD hastası (8 erkek, 4, kadın) çalışmaya alındı. Hastalar aktif vitamin D tedavisi öncesi ve sonrası sol topuk kantitatif ultrasonografi ile ölçülen kemik mineral dansitesiyle değerlendirildi. Biyokimyasal analizler için kan örnekleri aktif vitamin D tedavisi öncesi ve sonrasında 12 saatlik açlık periodundan sonra alındı.Bulgular: Tedavi sonunda kemik mineral dansitesinin T ve Z skorları ile ALP, PTH değeri 120 -250 pg/ml olan grupla birlikte PTH değeri 250 pg/ml’den fazla olanlarda da yüksek bulundu. Bu değerler PTH değeri 120 pg/ml’nin altında olanlarda düşük bulundu. Başlangıç Osteoporoz oranı; PTH değeri < 120 pg/ml olanlarda % 23, 120 -250 pg/ml olanlarda % 20 ve 250 pg/ml’den büyük olanlarda ise % 20 olarak saptandı. Tedavi sonrasında sırasıyla % 30, % 0 ve % 20 olduğu görüldü. Sonuç: Tedavi öncesi T skor değerinde her üç grup arasında istatistiksel farklılık yoktu. Tedaviden sonra, anlamlı istatistiksel farklılık saptandı. Özellikle tedavi sonrası PTH değeri 120 – 250 pg/ml olan ikinci grupta T skoru daha iyi bulundu.