Yazar "Hamidi, Arif" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe BRCA-1 ve BRCA-2 sık görülen nokta mutasyonlarının bölgemizde görülme sıklığı(2016) Hamidi, Arif; Büyükbayram, HüseyinDünya sağlık örgütünün verilerine göre meme kanseri dünyada kadınlar arasında en sık görülen malign tümör olup, tüm kadın kanserlerinin yaklaşık %25'ini oluşturmaktadır. Meme kanseri kadınlarda %14.7 ile ölüme en sık neden olan kanser tipidir. Her yaş grubunda görülebilmesine karşın genç yaşta ailesel olguların dışında nadir olarak görülmektedir. BRCA 1, 2 mutasyonları, nokta mutasyonlarından dolayı oluşan meme kanserlerinin çoğunluğunu ve genel meme kanserlerinin %3'ünden sorumlu tutulmaktadır. BRCA 1 ve BRCA 2 genlerinde kodlama bölgeleri boyunca dağılan yüzlerce farklı mutasyon bildirilmiştir. Bu mutasyonların belirlenmesinde bir çok metod kullanılmaktadır. Bunlardan biri de Real-time PCR yöntemidir. Araştırmamızda Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp fakültesi Patoloji Anabilim Dalında genç yaş (42 yaş altı) grubu kadınlarda meme kanseri tanısı almış 96 adet hasta değerlendirildi. Bu hastalara ait yaş, tümör lokalizasyonu, grade, ER, PR, HER-2 reseptör durumu ve rezeksiyon materyallerinde tümör çapı gibi parametreler değerlendirildi. Bu hastaların biyopsi ve rezeksiyon dokularına ait materyallerden elde edilen tümör dokularında, meme kanserinde sık olarak tespit edilen BRCA 1 (rs80357713, rs80357906, rs28897672) ve BRCA 2 (rs80359550) genlerine ait nokta mutasyonlarının bölgemizdeki sıklığını PCR özgül belirleme grubundan Hibridizasyon Prob Yöntemiyle "LightCycler" PCR cihazı kullanılarak belirlemeyi amaçladık. Çalışmamızda elde ettiğimiz verilere göre 96 olgumuzdan sadece bir tanesinde BRCA 1 genine ait rs80357906 [5382insC] nokta mutasyonu saptadık. Bu sayı istatistiksel analizler için oldukça yetersiz bulunmuştur. Çalışmamızdaki olgu sayısı 96'dır. Literatürde yapılan çalışmalarla karşılaştırıldığında olgu sayımız oldukça azdır. Çalışmada heterojen bir hasta grubumuz vardı. Belirli bir histolojik tip veya moleküler alt tip ve spesifik gruplar belirlenip buna uygun olgu seçimi yapılarak çalışmanın tekrarlanması durumunda daha farklı sonuçlara ulaşılabileceği kanısındayız. Anahtar Kelimeler: BRCA-1; BRCA-2; meme kanseri; nokta mutasyonÖğe Effect of Zoledronic Acid Application on Different Graft Materials in Calvarial Bone Defect Models. An Experimental Analysis(Sci Printers & Publ Inc, 2016) Koparal, Mahmut; Gulsun, Belgin; Deveci, Engin; Agacayak, K. Serkan; Hamidi, ArifOBJECTIVE: To determine the effect of zoledronic acid on graft materials in bone calvarial defects. STUDY DESIGN: Eighty adult (12 weeks) Sprague-Dawley male rats weighing from 300-350 g were divided into groups: calvarial defect, calvarial defect + synthetic graft, and calvarial defect + xenograft. All groups received zoledronate intravenously for a week after surgery and were sacrificed at either 6 or 12 weeks after their operation. The rat calvariae were fixed in 10% neutral buffered formalin before decalcification in 10% ethylenediaminetetraacetic acid for 20 days. Calvarial bone samples were then dehydrated and processed for embedding in paraffin wax. Sections 5 ?m thick were stained with hematoxylin and eosin and examined by light microscopy. RESULTS: The effects of zoledronic acid, a third-generation nitrogen-containing bisphosphonate, on different graft materials in rats with critical-size calvarial defects were analyzed and compared. Significantly less graft resorption was identified in zoledronic acid-treated rats that had received a xenograft than in either the untreated rats or those with a synthetic graft. In the xenograft group primary ossification was visible at week 12, and the graft had entered the bone to a greater extent than in the other experimental groups or in the control group. Osseous structures were also observed more clearly in this group than in the others. CONCLUSION: Zoledronic acid histopathologic bone graft stimulates bone formation. Zoledronic acid may be considered among the therapeutic methods available to improve the bone formation process in calvarial bone formation.Öğe Göğüs duvarı yerleşimli, nadir bir yumuşak doku sarkomu: Berrak hücreli sarkom(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Alabalık, Ulaş; Keleş, Ayşe Nur; Büyükbayram, Hüseyin; Fırat, Uğur; Küçüköner, Mehmet; Hamidi, ArifYumuşak dokunun berrak hücreli sarkomları, nöral krest hücrelerinden köken alan, kötü prognozlu ender tümörlerdir. Histolojik özelliklerinin malign melanoma benzemesi sebebiyle (S-100 ve HMB- 45 pozitifliği, ultrastrüktürel melanozomların varlığı gibi) yumuşak dokuların malign melanomu olarak da dlandırılmıştır. Ancak berrak hücreli sarkom kutanöz melanomdan farklı olarak hemen her zaman derin yerleşimlidir ve davranışı farklıdır. Desmoplastik veya iğsi hücreli malign melanomun, dermis yerleşimli oluşu nedeniyle ayırıcı tanıları daha zor olabilmektedir. Vakamızda, geniş nekroz alanları yanısıra, gevşek stroma içinde, uniform görünümlü, veziküler nükleuslu, belirgin nükleollü, dar ve soluk-eozinofilik, kısmen şeffaf sitoplazmalı hücrelerden oluşan infiltratif tümör izlendi. İmmünohistokimyasal çalışmada tümörün vimentin, S-100, HMB45 ve SMA eksprese ettiği, CD34, PanCK, EMA, LCA, CD99 ve desmin ile immünreaksiyon göstermediği Ki-67 proliferasyon indeksinin ise %50 civarında olduğu tespit edildi. Derin yerleşim özelliği ve morfolojik-immünohistokimyasal bulguları bir araya getirildiğinde vaka ‘’berrak hücreli sarkom’’ olarak değerlendirildi. Hastanın 1 ay sonra gönderilen vertebra biyopsisinde benzer morfolojide tümör izlendi ve tümörün vertebraya metastazı şeklinde yorumlandı.Öğe Institutional experience in the histopathological characteristics and frequency of gallbladder lesions(E-Century Publishing Corp, 2016) Turkcu, Gul; Alabalik, Ulas; Keles, Ayse Nur; Ibiloglu, Ibrahim; Hamidi, Arif; Ulger, Burak Veli; Buyukbayram, HuseyinPurpose: Our aim in this study is to retrospectively examine cases in which cholecystectomy was performed and to determine incidental cancer cases. Materials and methods: We retrospectively examined the pathology reports of 1841 patients who underwent surgeries in the general surgery clinic for the treatment of gallbladder diseases between March 2006 and May 2015 and whose gallbladder materials were examined after surgery. Age, gender, pathological diagnosis and presence of gallbladder stones were recorded. Results: The average age of the 1841 patients (male/female: 585/1256) evaluated in this study was 50.37 +/- 18.81 years (range: 2-97 years). Surgery for gallbladder disease was most commonly performed in the age range of 50-60 years. Chronic cholecystitis was the most common histopathological diagnosis (92.0%), followed by acute cholecystitis (5.1%), non-neoplastic lesions (1.74%), preneoplastic lesions (0.76%), carcinomas (0.33%) and lymphomas (0.1%). One or more gallbladder stones were detected in 955 patients. Of these, 93.4% and 4.1% patients were diagnosed with chronic cholecystitis and acute cholecystitis, respectively. Conclusion: Histopathological examination of gallbladder materials is important for identifying incidental benign and malignant tumours.Öğe Perianal fistül traktını taklit eden endometriozis: Olgu sunumu(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Türkcü, Gül; Avcı, Yahya; Alabalık, Ulaş; Hamidi, Arif; Ülger, Burak Veli; Büyükbayram, HüseyinEndometrial stroma ve glandların uterus kavitesi dışında yerleşmesine endometriozis denir. Bu çalışmamızda oldukça nadir görülen perianal endometriozisli bir olgunun özellikleri sunulmuştur. Perianal bölgede beş aydır ağrı şikayeti olan 36 yaşında kadın hasta hastanemize başvurdu. Yapılan fizik muayenesinde ele gelen sertlik nedeni ile olguya manyetik rezonans görüntüleme (MRG) uygulandı. MRG’de fistül traktı ile uyumlu olan lezyonun eksizyon materyalinde endometriozis ile uyumlu histopatolojik görünüm izlendi. Endometriozisin perianal bölgede nadir görülmesi ve klinikte perianal fistül ve maligniteleri taklit etmesi nedeni ile ayırıcı tanıda akılda tutulması gereken bir durumdur.