Yazar "Gedik, Şenol" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abdominal stab wounds in children: An 18-year experience(2002) Öztürk, Hayrettin; Önen, Abdurrahman; Otçu, Selçuk; Dokucu, Ali İhsan; Yaǧmur, Yusuf; Gedik, ŞenolObjective: Evaluation of the diagnosis, management, and the role of selective treatment in children with abdominal stab wounds. Patients and Methods: 59 children (56 male and three female) were included in the study. The patients' median age was 11.8 years (range, 5-14 years). Time between injury and admission was about 3 h. Laparotomy was performed in 44 patients (74%). Solid organ injury was detected in 32 of these patients (73%) and could not be observed in twelve (27%). 15 patients (26%) were treated conservatively, and only one (6.6%) underwent laparotomy during the follow-up. The stomach was the most frequently injured organ (ten patients), followed by the intestines (nine patients). Types of surgical treatment were as follows: primary suture in 28 patients, resection-anastomosis in three, and osteotomy in two. Results: Some prognostic factors such as presence of abdominal organ evisceration and pneumoperitoneum were not significantly correlated with intraabdominal organ injury, whereas some other risk factors such as acute abdomen on admission (p < 0.002) or abnormal clinical and hemodynamic finding (p < 0.001) showed significant correlation with intraabdominal organ injury. The relative risk (odds ratio) of developing an intraabdominal organ injury was > 2 for patients with signs of an acute abdomen on admission. Postoperative complications were observed in five patients with organ injuries. None of our patients died. Conclusions: Conservative treatment can be safely performed in most children with abdominal stab injuries. Signs of major internal hemorrhage or generalized peritonitis are an absolute indication for emergency operation for abdominal stab wounds. Peritoneal penetrations, free air on the abdominal X-ray, and omental or intestinal evisceration are poor indicators of significant organ injuries, and patients presenting these signs should be closely followed up for developing acute abdominal symptoms.Öğe Farklı uzunlukta ince barsak rezeksiyonu ile kısa barsak sendromu oluşturulan ratlarda enteral glutaminin adaptasyona etkisi(2016) Gedik, Şenol; Otcu, Selçuk[Özet Yok]Öğe Farklı uzunluktaki incebarsak rezeksiyonu ile kısa barsak sendromu oluşturulan sıçanlarda enteral glutaminin adaptasyona etkisi(2006) Önen, Abdurrahman; Kılınç, Nihal; Öztürk, Hayrettin; Dokucu, Ali İhsan; Gedik, Şenol; Otçu, SelçukAmaç: Bu çalışmada farklı uzunlukta incebarsak rezeksiyonu yapılarak kısa barsak sendromu (KBS) oluşturulan sıçanlarda adaptasyon sürecinde glutaminin etkileri araştırıldı.Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 35 adet sıçan kullanıldı. Grup 1'deki (sham) sıçanlara sadece laparatomi uygulandı. Grup 2 ve grup 3 'teki sıçanlara %65 incebarsak rezeksiyonu, grup 4 ve grup 5'teki sıçanlara %85 incebarsak rezeksiyonu yapılarak KBS oluşturuldu. Grup 3 ve grup 5'teki sıçanlara 2,5 g/kg/gün glutamin oral olarak 21 gün süresince verildi. Sıçanların kilo takibi yapıldı ve incebarsak biyopsileri alındı.Bulgular: KBS oluşturulan sıçanların tümünde 1-6. günden itibaren belirgin olarak ishal ve kilo kaybı gelişti (p< 0.05). Grup 3'teki sıçanlar ile grup 2 ve grup 4'teki sıçanlar arasında 18.günden sonra kilo artışı anlamlı idi (p< 0.05). Villus yüksekliği, kript derinliği, mukozal kalınlık ve mitoz sayısında grup 3'teki değerler ile diğer grupların değerleri arasında belirgin fark vardı (p< 0.05).Sonuç: Daha az incebarsak rezeksiyonu uyguladığımız grup 3 sıçanlarda geriye kalan barsağın ve glutamin tedavisinin olumlu etkilerinin sonucu olarak daha iyi adaptasyon geliştiği inancındayız.Öğe Hirschsprung hastalığı. 18 yıllık deneyimimiz(2002) Öztürk, Hayrettin; Gedik, Şenol; Önen, Abdurrahman; Yücesan, Selçuk; Otçu, Selçuk; Dokucu, Ali İhsanAmaç: Çalışmadaki amacımız kliniğimizde Hirschsprung hastalığı (HH) tanısı koyularak çoğunluğu Duhamel ameliyatının Martin modifikasyonu ile tedavi edilen hastalarımızın tam ve tedavi özelliklerini belirlemek, morbidite, mortalite ve uzun dönem fonksiyonel sonuçlar açısından değerlendirmektir. Yöntem: Haziran 1983 ile Şubat 2001 tarihleri arasında HH tanısı alan 64 hasta yaş, cinsiyet, başvuru zamanı, semptom ve bulgular, konjenital anomaliler, aganglionik barsak uzunluğu, tedavi metodu, fonksiyonel sonuçlar, morbidite ve mortalite açısından geriye dönük değerlendirildi. Bulgular: Hastaların 52'si erkek, 12'si kız idi. Olguların % 37'si yaşamın ilk bir ay'ı içerisinde tanı aldı. Başvuru şikayeti en sık karında şişlik (% 34) idi. Olguların 13'ünde (% 20) ek konjenital anomali saptandı. Aganglionik barsak en fazla rektosigmoid (% 82) bölgede görüldü. Enterostomi 56 hastaya uygulandı. Enterostomi sonrası 7 hasta Soave-Boley, 41 hasta Duhamel-Martin yöntemi ile tedavi edildi. Dört hastaya enterostomisiz tek seans Duhamel-Martin uygulandı. Ameliyat sonrası 16 (% 25) hastada komplikasyon gelişti. En sık gelişen komplikasyon intraabdominal yapışıklığa bağlı intestinal obstrüksiyon idi (% 33). Definitif ameliyat öncesi 3 (% 2) ve sonrası 5 (% 9) hastada enterokolit gözlendi. Hastalarımızın 8'i (% 12) öldü bu hastaların birinde ek konjenital anomali ve 6'sında sepsis vardı. Definitif operasyonu yapılan bir hastamız enterokolit atağı sonrası kaybedildi. Fonksiyonel skor 10-15 ve 15 yaş üzeri grup da 5-10 yaş grubu hastalara göre anlamlı derecede daha iyi idi (p<0.05). Fonksiyonel skor ile yaş arasında korelasyon bulunmadı. Sonuç: Sonuç olarak kliniğimizde HH'nın cerrahi tedavisinde çoğunlukla Duhamel-Martin tekniği uygulanmış olup, bu hastaların uzun dönem fonksiyonel sonuçları değerlendirildiğinde ortalama fonksiyonel skor yönünden 10 yaş sonrası çocuklarda daha küçük çocuklara göre anlamlı düzelmelerin olduğu görülmüştür.Öğe İnvajinasyon olgularında hastaneye başvuru süresinin morbidite ve mortalite üzerine etkisi: 123 olgunun analizi(2001) Öztürk, Hayrettin; Gedik, Şenol; Önen, Abdurrahman; Otçu, Selçuk; Dokucu, Ali İhsanÖnbilgi/Amaç: İnvajinasyon yenidoğan ve süt çocukluğu döneminde barsak tıkanıklığının en sık nedenlerinden biri olup, tanı ve tedavide gecikildiğinde ciddi, morbidite ve mortalite ile seyreder. Çalışmamızda invajinasyonlu hastalarımızın teşhis ve tedavi sonuçları ve özellikle, hastaneye başvuru süresinin morbidite ve mortalite üzerine etkileri araştırıldı. Yöntem: Kliniğimizde Haziran 1983-Mart 2000 tarihleri arasında İnvajinasyon tanısı koyulan ve tedavisi yapılan 123 hasta yaş, cinsiyet, başvuru zamanı, semptom ve bulgular, tanı, tedavi yöntemleri, invajinasyonun tipi, başlatıcı etken, nüks, komplikasyonlar ve mortalite açısından geriye dönük olarak incelendi. Ayrıca hastalar, semptomlarının başlamasından hastaneye başvurusu arasında geçen süreye göre ilk 12 saatte başvuran (Gl), 12-24 saat arası dönemde başvuran (G2) ve 24 saatten sonra başvuran (G3) hastalar olmak üzere üç gruba ayrıldı. Gruplar arasında morbidite ve mortalite açısından farklılık araştırıldı. Bulgular: Olguların % 76'sının yaşı 0-12 aylar arasındaydı. Başvuruda en sık belirlenen semptom ise kusma idi. Olguların % 80'i Nisan-Eylül aylarında başvurdu. Hidrostatik basınç ile redaksiyon olguların 25'inde denendi ve % 4'ünde başarılı olurken, kalan % 96 hastaya laparotomi uygulandı. İnvajinasyon en sık ileoçekokolik (% 77) tipteydi. Başlatın etken olguların % 7'sinde görüldü. Laparatomide hastaların % 63'ü elle redaksiyon, % 30'u rezeksiyon ve anastomoz, % 3'ü rezeksiyon ve stoma ile tedavi edildi. Olgularımızın % 27'sinde komplikasyon gelişti. Hastalarımızın % 6.5'i postoperatif dönemde kaybedildi. Olgularında G3 komplikasyon gelişme oranı G1 ve G2 ile karşılaştırıldığında belirgin yüksek bulundu (p<0.0001). Ölen hastaların tümü 24 saatten sonra başvuran grupta idi ve diğer gruplarla karşılaştırıldığında bu fark da anlamlı bulundu (p<0.000l). Sonuç: İnvajinasyonlu olguların hastaneye başvuru süresindeki gecikmeler önemli olup, morbidite ve mortaliteyi etkilemektedir. Tanıda gecikme çoğunlukla, tedavi şeklini cerrahi yönünde belirlemektedir.Öğe Yenidoğan ve bebekte nedeni bilinmeyen kalın bağırsak delinmeleri(2004) Önen, Abdurrahman; Otçu, Selçuk; Öztürk, Hayrettin; Gedik, Şenol; Dokucu, Ali İhsan; Öztürk, HülyaAmaç: Çalışmadaki amacımız, neonatal dönemde kalın bağırsak delinmesi saptadığımız sekiz olguyu nadir görülmesi, belirgin nedeninin olmaması, tanı ve tedavisindeki özellikleri nedeniyle sunmaktır.Yöntem: Ocak 1996 ile Ekim 2002 tarihleri arasında neonatal dönemde nedeni bilinmeyen kalın bağırsak delinmesi tanısı koyduğumuz hastalar yaş, cinsiyet, ağırlık, ek sorunlar, delinme günü, delinmenin yeri, onarım yöntemi, morbidite, mortalite ve yaşam süresi açıdan değerlendirildi.Bulgular: Çalışmamızdaki 8 hastanın tümü erkek ve yaş ortalaması 39.2 gün idi. Bebeklerin 7'si term, biri preterm idi. Delinme yeri iki olguda sol kalın bağırsak köşesi, üç olguda sigmoid ve üç olguda ise transvers bağırsak idi. Bebeklerin hiç birinde delinme nedeni tam olarak saptanamadı. Ameliyatta delinme yerinin çıkarılması sonrası, dört olguda proksimal loop kolostomi, diğer dört olguda ise sigmoid kolostomi uygulandı. İki olgu kaybedildi. Ameliyat sonrası yaşayan beş olguda yara enfeksiyonu saptandı. Tüm hastaların kalın bağırsak biopsileri ganglion hücreleri yönünden pozitif idi.Sonuç: Yenidoğanda görülen kalın bağırsak delinmelerinde en sık neden Hirschsprung hastalığı olmakla birlikte bir kısım olguda neden bulunamaz. Sekiz olgumuzda da kalın bağırsakta ganglion bulunmuştur. Septik tablo ile kaybedilen 2 olgudan birinin premature olması, bu durumun mortaliteyi bir dereceye dek etkilediğini düşündürmektedir.