Yazar "Gür, Ali" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 31
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bone mineral density and cytokine levels during interferon therapy in children with chronic hepatitis B: does interferon therapy prevent from osteoporosis?(BioMed Central, 2005) Gür, Ali; Dikici, Bünyamin; Nas, Kemal; Boşnak, Mehmet; Haspolat, Yusuf Kenan; Saraç, Ayşe JaleBackground: Our aim was to determinate bone mineral density (BMD), levels of biochemical markers and cytokines in children with chronic hepatitis B treated with interferon (IFN)-alpha and to investigate effect of IFN-alpha therapy on these variables. To the best of our knowledge, this is first study carried out about BMD and cytokine levels in pediatric patients with chronic hepatitis B treated with IFN-alpha. Methods: BMD, levels of parathyroid hormone (PTH), osteocalcin, C-terminal cross-linking telopeptide of type I collagen (CTX), calcium, alkaline phosphates (ALP), cytokines as TNF-alpha, interleukin (IL)-1beta, IL-2r, IL-6, and IL-8 were studied in 54 children with chronic hepatitis B (4-15 years old) treated with interferon alone (n = 19) or in combination with lamivudine (n = 35) for six months and as controls in 50 age-matched healthy children. Results: There was no significant difference in respect to serum IL-1beta, TNF-alpha and osteocalcin levels while serum IL-2r (p = 0.002), IL-6 (p = 0.001), IL-8 (p = 0.013), PTH (p = 0.029), and CTX (p = 0.021) levels were higher in children with chronic hepatitis B than in healthy controls. BMD of femur neck (p = 0.012) and trochanter (p = 0.046) in patients were higher than in healthy controls. There was a statistically significant correlation between serum IL-1beta and osteocalcin (r = -0.355, p < 0.01); between serum IL-8 and CTX levels (r = 0.372, p = 0.01), and ALP (r = 0.361, p = 0.01); between serum ALP and femur neck BMD (r = 0.303, p = 0.05), and trochanter BMD (r = 0.365, p = 0.01); between spine BMD and IL-2R (r = -0.330, p < 0.05). Conclusion: In conclusion, our study suggest that BMD of femur, serum IL-2r, IL-6, IL-8, PTH, and CTX levels were higher in children with chronic hepatitis B treated with IFN-alpha alone or combination with lamivudine than in healthy children. High femur BMD measurements found in patients may suggest that IFN-alpha therapy in children with chronic hepatitis B could contribute indirectly to prevent from hip osteoporosis. Additionally, further investigations on effects of IFN-alpha for bone structure in children should be performed in the future.Öğe Comparative preventive efficacy of recom- binant tissue plasminogen activator (rt-pa), urokinase, hyaluronic acid and enoxaparin in post laminectomy epidural fibrosis in rats(2011) Gür, Ali; Acemoğlu, Hamit; Özkan, Ümit; Kemaloğlu, Serdar; Yılmaz, FahriAmaç: Deneysel epidural fibrosis modelinde Rt-pa ve Enoxaparinin postlaminektomi epidural fibrosis üzerindeki etkinliklerini belirlemeyi ve daha önce bu konuda etkin olduğu yayınlanmış olan hyaluronic asit ve urokinazın etkinlikleri ile karşılaştırmayı amaçladık. Metod: Ketamin ile anestezisi (8mg/100 gr) altına alınan Kırk adet Spraque-Dawley cinsi rat randomize 5 gruba ayrıldı. Bütün guruplara L1-2 total laminektomi uygulandı. İlk dört gruba laminektomi alanına ilaçlar topikal olarak uygulandı. Grup 1 de sadece laminektomi, Grup 2 de laminektomi ve topikal Urokinaz, Grup 3te Laminektomi+Topikal Rt-PA, Grup 4 te laminektomi+topikal Enoxaparin, Grup 5 te laminektomi+topikal hyaluronic asit uygulandı. Topikal uygulanan Hyaluronic asit, Rt-PA, Enoxaparin ve urokinazın epidural fibrozisi önleyici potansiyel etkileri değerlendirildi. Bulgular: Guruplar arası karşılaştırmada G1-G2, G1-G3, G1-G4, G1-G5 total scor, Middle score ve ve Deep Scor bakımından birbirinden farklılık gösterdi(P<0.05). Bununla beraber G2-G3,G2-G4, G2-G5,G3-G4, G3-G5, G4-G5 gruplar arası karşılaştırmada anlamlı bir fark bulunamadı. Sonuç: Fibrinolitik ajanlar ile Topikal trombolisis uygulaması laminektomi sonrası oluşan epidural fibrosisin önlenmesinde güve- nilir ve etkindir. Topikal hyaluronic acid, Rt-PA, Urokinaz ve Enoxaparin ile trombolitik tedavi uygulaması ile trombolitik tedavi laminektomi sonrası oluşan epidural fibrosis ve araknoiditisin önlenmesinde önemli bir rol üstlenebilir. Rt-pa ve Enoxaparinin laminektomi sonrası oluşan epidural skar yapışıklıklarının önlenmesinde kontrol gurubuna oranla etkin olduğunu bulduk.Öğe Comparison of imaging techniques in the early diagnosis of sacroiliitis(2000) Erdoğan, Ferda; Gür, Ali; Ataoğlu, Safinaz; Nas, Kemal; Saraç, A. Jale; Özateş, Mustafa; Satıcı, ÖmerSeronegatif spondiloartropatilerin başlıca ilk görüntüsü genellikle sakroiliitistir. Fakat sakroiliak eklemlerin derin lokalizasyonları ve az hareketli oluşları, tanı açısından bir problem oluşmasına neden olmaktadır. Bu zorluklar, bu eklem hastalıklarının tanısı için görüntüleme teknikleri üzerinde yoğunlaşılmasına neden olmuştur. Bu nedenle bilgisayarlı tomografi(BT), tek foton bilgisayarlı tomografi (SPECT) ve manyetik rezonans görüntüleme(MRG) gibi çeşitli görüntüleme teknikleri üzerinde çalışılmıştır. Bizim çalışmamızda, sakroiliitisin klinik bulgularına sahip 48 hastada MRG çekildi. MRG bulguları, BT ve SPECT sonuçlarıyla karşılaştırıldı. Bu hastaların 35(%73)'inde anormal BT, 36(%75)'sında anormal SPECT ve 44(%91,6)'ünde anormal MRG görüntüleri mevcuttu. MR görüntüleme yönteminin, inflamatuvar spinal hastalığın klinik bulguları olan hastalarda, sakroiliitisin tanısında en objektif ve tanımlayıcı kanıtlar sağladığı sonucuna vardık.Öğe Complications of brucellosis in different age groups: A study of 283 cases in Southeastern Anatolia of Turkey(Yonsei University College of Medicine, 2003) Gür, Ali; Geyik, Mehmet Faruk; Dikici, Bünyamin; Nas, Kemal; Çevik, Remzi; Saraç, Jale; Hoşoğlu, SalihWe carried out a retrospective analysis of 283 patients diagnosed with brucellosis in our hospital, which serves almost 5.5 million inhabitants in Southeastern Anatolia in Turkey. Our study focuses on the frequency of complications in cases with brucellosis across different age groups. Patients were classified into three groups according to age: less than 15 years old (group A), 15-45 years old (group B) and over 45 years old (group C). Of 283 patients, 138 (49%) were female and 145 (51%) male. Fifty-three (19%) were younger than 15 years old (group A), 178 (63%) were 15-45 (group B), and 52 (18%) were over 45 (group C). When the distribution of all cases was examined according to months of the year, an increase was seen in June. Osteoarticular complications were the most frequent, found in 195 (69%) cases, followed by cutaneous (17%), genitourinary (8%), nervous (7%), respiratory (5%) and hematological (4%) complications. Treatment failed in 15 patients (5%), owing to true relapse in ten and to non-compliance and drug side effects in the other five. Two hundred seventy-two patients received medical treatment alone and 11 required medical and surgical treatment as well (9 spondylitis and 2 carditis). Complications in brucellosis were frequent because 25% of all patients with brucellosis had more than one complication, more so in group C (38%) than in group A (28%) or B (20%). Cutaneous, hematological and respiratory complications in childhood; osteoarticular and cardiac complications in adults; and genitourinary, neurological and gastrointestinal complications in middle aged were more prominent. In conclusion, the frequency of brucella complications was variable in different age groups in Southeastern Anatolia of Turkey. Since brucellosis is a preventable disease, knowledge and early diagnosis of the complications are especially important. Therefore, population education and medical precautions are necessary to prevent the harmful effects of brucella and its complications. In addition, primary health care physicians should be alerted regarding the clinical and laboratory findings of brucella complications.Öğe Depression and anxiety levels in patients with ankylosing spondylitis(1999) Sır, Aytekin; Nas, Kemal; Karakoç, Mehmet; Saraç, A. Jale; Gür, Ali; Çevik, Remzi; Erdoğan, FerdaAnkilozan spondilit aksiyal iskelet sistemini tutmaya eğilimli ancak kalça ve omuzlar gibi büyük eklemleri de tutabilen bir hastalıktır. Hastaların yaşam kalitesini etkilemesinden dolayı ankilozan spondilitli hastalarda depresyon ve anksiyete semptomlarının ortaya çıktığı görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, modifiye New York kriterlerine göre ankilozan spondilit tanısı konulmuş hastalarda anksiyete ve depresyonun sıklığını araştırmaktır. 25 kadın ve 8 erkek olmak üzere toplam 33 ankilozan spondilitli hastada Beck Depresyon Skalası ve Durumluk - Sürekli Anksiyete Ölçeği kullanılarak depresyon ve anksiyete durumu belirlendi. Her iki skala da hastaların kendileri tarafından doldurulan skalalardır. Hastaların yaş ortalamaları 30.46±3.25 di. Hastaların 11'inde (3 erkek, 8 kadın) depresyon mevcuttu. Hastaların sürekli anksiyete ölçek sonuçları ortalaması 47.69'du. Bu sonuçlar toplumda bulunan normal seviyelerden .daha yüksekti. Bu bulgular, ankilozan spondilit tedavisinde psikiyatrik değerlendirmenin faydalı olabileceğini ortaya koymaktadır.Öğe Diyarbakır bölgesinde özürlülük prevalansı(2000) Nas, Kemal; Turhanoğlu, Atlı A. Dicle; Erdoğan, Ferda; Gür, Ali; Saraç, A. Jale; Çevik, Remzi[Abstract Not Available]Öğe The effects of alendronate and calcitonin on cytokines in postmenopausal osteoporosis: A 6-month randomized and controlled study(Yonsei University College of Medicine, 2003) Gür, Ali; Denli, Aziz; Çevik, Remzi; Nas, Kemal; Karakoç, Mehmet; Saraç, Aysegül JaleThe present study was designed to determine if levels of serum cytokines, such as interleukin (IL)-1 ?, IL-2, IL-2r, IL-6, IL-6r, IL-8, IL-10, and TNF- ? are different in osteoporotic and non-osteoporotic postmenopausal women, and to evaluate the effects of calcitonin and alendronate therapies over a six month period on serum cytokine levels in postmenopausal osteoporotic women. Serum levels of IL-2, TNF- ? and IL-8 were found to be significantly higher (p<0.05), and serum IL-10, and IL-6r significantly lower in the calcitonin (N=60) and the alendronate (N=60) treatment groups than in the control group (N=50) (p<0.05). But, no significant difference was apparent between the calcitonin and alendronate treated groups before treatment. Statistically significant changes occurred in patients, with respect to the levels of serum IL-6r, and IL-8 after one month (p<0.05), in IL-2r, IL-6r, IL-8, IL-10 after three months, and in IL-1 ?, IL-6r, IL-8, IL-10 and TNF- ? after six months of calcitonin therapy (p<0.05). No significant difference was observed in IL-6r after one month, in IL-8 and IL-10 after three months, and in TNF- ? after six months in the calcitonin treated group and in the control group, whereas these parameters were significantly different at baseline. In the alendronate treated group, statistically significant changes occurred in the levels of serum IL-1 ? and IL-6 after three months, and in IL-1 ?, IL-6, 1L-6r and TNF- ? after six months (p<0.05). No significant difference was observed in IL-6r after one month, in IL-10 after three months or in TNF-? after six months between the alendronate treatment group and the control group, whereas these parameters were significantly different at baseline. In conclusion, we suggest that; 1) not only IL-1, IL-6, TNF-? and IL-11 but also IL-2, IL-8 and IL-10 may have roles in the etiopathogenesis of osteoporosis, 2) calcitonin therapy have a more distinct influence on serum levels of some cytokines and have an earlier effect than alendronate therapy (especially upon IL-2r, IL-8, and IL-10). Nevertheless, further longitudinal studies are needed to identify the cytokines involved in the pathogenesis of postmenopausal osteoporosis and to evaluate the influence of different treatments on these cytokines.Öğe The effects of long-term exposure to extremely low-frequency magnetic fields on bone formation in ovariectomized rats(Wiley, 2012) Çelik, Mustafa Salih; Gür, Ali; Akdağ, Zülküf; Akpolat, Veysi; Güven, Kemal; Çelik, Yusuf; Saraç, Aysegül Jale; Otçu, Selçuk; 0000-0002-2435-7800; 0000-0002-0181-3746; 0000-0003-2849-4033The effects of long-term extremely low-frequency magnetic field (ELF-MF) exposure on bone formation and biochemical markers were investigated in ovariectomized rats. Sixty mature female SpragueDawley rats were randomly divided into four different groups (n?=?15): (i) unexposed control (CTL); (ii) ovariectomized only (OVX); (iii) non-ovariectomized, exposed (SHAM?+?ELF-MF); and (iv) ovariectomized, exposed (OVX?+?ELF-MF). The third and fourth groups were exposed to 1.5?mT ELF-MF for 4?h a day for 6 months. Bone mineral density (BMD) was determined using dual energy X-ray absorption (DEXA) measurements. The formation and resorption of bone were evaluated using bone-specific alkaline phosphatase (BAP), osteocalcin, osteoprotogerin, and N-telopeptide. After 6 months of ELF-MF therapy, BMD values were significantly lower in the OVX group and higher in the OVX?+?ELF-MF and SHAM?+?ELF-MF groups than they were before therapy (P?Öğe Efficacy of 904 nm gallium arsenide low level laser therapy in the management of chronic myofascial pain in the neck: A double-blind and randomize-controlled trial(Wiley, 2004) Gür, Ali; Saraç, Ayşegül Jale; Çevik, Remzi; Altındağ, Özlem; Saraç, SerdarBackground and Objectives: A prospective, doubleblind, randomized, and controlled trial was conducted in patients with chronic myofascial pain syndrome (MPS) in the neck to evaluate the effects of infrared low level 904 nm Gallium-Arsenide (Ga-As) laser therapy (LLLT) on clinical and quality of life (QoL). Study Design/Patients and Methods: The study group consisted of 60 MPS patients. Patients were randomly assigned to two treatment groups: Group I (actual laser; 30 patients) and Group II (placebo laser; 30 patients). LLLT continued daily for 2 weeks except weekends. Follow-up measures were evaluated at baseline, 2, 3, and 12 weeks. All patients were evaluated with respect to pain at rest, pain at movement, number of trigger points (TP), the Neck Pain and Disability Visual Analog Scale (NPAD), Beck depression Inventory (BDI), and the Nottingham Health Profile (NHP). Results: In active laser group, statistically significant improvements were detected in all outcome measures compared with baseline (P < 0.01) while in the placebo laser group, significant improvements were detected in only pain score at rest at the 1 week later of the end of treatment. The score for self-assessed improvement of pain was significantly different between the active and placebo laser groups (63 vs. 19%) (P < 0.01). Conclusion: This study revealed that short-period application of LLLT is effective in pain relief and in the improvement of functional ability and QoL in patients with MPS.Öğe Efficacy of different therapy regimes of low-power laser in painful osteoarthritis of the knee: A double-blind and randomized-controlled trial(Wiley, 2003) Gür, Ali; Coşut, Abdullkadir; Saraç, Ayşegül Saraç; Çevik, Remzi; Nas, Kemal; Uyar, Aşur; 0000-0001-9680-6268; 0000-0001-8099-097X; 0000-0002-5845-0851; 0000-0002-4124-1586Background and Objectives: A prospective, double-blind, randomized, and controlled trial was conducted in patients with knee osteoarthritis (OA) to evaluate the efficacy of infrared low-power Gallium-Arsenide (Ga-As) laser therapy (LPLT) and compared two different laser therapy regimes. Study Design/Materials and Methods: Ninety patients were randomly assigned to three treatment groups by one of the nontreating authors by drawing 1 of 90 envelopes labeled 'A' (Group I: actual LPLT consisted of 5 minutes, 3 J total dose + exercise; 30 patients), 'B' (Group II: actual LPLT consisted of 3 minutes, 2 J total dose + exercise; 30 patients), and 'C' (Group III: placebo laser group + exercise; 30 patients). All patients received a total of 10 treatments, and exercise therapy program was continued during study (14 weeks). Subjects, physician, and data analysts were unaware of the code for active or placebo laser until the data analysis was complete. All patients were evaluated with respect to pain, degree of active knee flexion, duration of morning stiffness, painless walking distance and duration, and the Western Ontario and Me Master Universities Osteoarthritis Index (WOMAC) at week 0, 6, 10, and 14. Results: Statistically significant improvements were indicated in respect to all parameters such as pain, function, and quality of life (QoL) measures in the post-therapy period compared to pre-therapy in both active laser groups (P < 0.01). Improvements in all parameters of the Group I and in parameters, such as pain and WOMAC of the Group II, were more statistically significant when compared with placebo laser group (P < 0.05). Conclusions: Our study demonstrated that applications of LPLT in different dose and duration have not affected results and both therapy regimes were a safe and effective method in treatment of knee OA.Öğe Efficacy of low power laser therapy and exercise on pain and functions in chronic low back pain(Wiley, 2003) Gür, Ali; Karakoç, Mehmet; Çevik, Remzi; Nas, Kemal; Saraç, Ayşegül Jale; Karakoç, Meral; 0000-0001-9680-6268; 0000-0002-9511-7070; 0000-0002-4124-1586; 0000-0002-5845-0851Background and Objectives: The aim of this study was to determine whether low power laser therapy (Gallium-Arsenide) is useful or not for the therapy of chronic low back pain (LBP). Study Design/Materials and Methods: This study included 75 patients (laser+exercise-25, laser alone-25, and exercise alone-25) with LBP. Visual analogue scale (VAS), Schober test, flexion and lateral flexion measures, Roland Disability Questionnaire (RDQ) and Modified Oswestry Disability Questionnaire (MODQ) were used in the clinical and functional evaluations pre and post therapeutically. A physician, who was not aware of the therapy undertaken, evaluated the patients. Results: Significant improvements were noted in all groups with respect to all outcome parameters, except lateral flexion (P < 0.05). Conclusions: Low power laser therapy seemed to be an effective method in reducing pain and functional disability in the therapy of chronic LBP.Öğe Evaluation of hearing loss in patients with ankylosing spondylitis(Aves Yayıncılık, 2014) Bozkurt, Mehtap; Çağlayan, Mehmet; Uçar, Demet; Oktayoğlu, Pelin; Em, Serda; Gün, Ramazan; Gür, Ali; Nas, KemalMaterials and Methods: A total of 50 AS patients and 34 healthy controls were enrolled into the study. Physical examinations and disease activity score measurements were performed in patients with AS. Results: The mean age was 32.20 years (18-55) in AS patients and 35.58 (20-50) in the control group. The mean disease duration was 5.27 years (0-22) in patients with AS. Hearing loss was detected in seven (14%) of the AS patients and three (8.8%) of the control patients. In terms of hearing loss, a statistically signifcant difference was not found between the two groups. Sensorineural hearing loss was the most commonly detected type of hearing loss in the two groups. Hearing loss was present in two (28.5%) of the seven AS patients in whom the duration of disease was more than 10 years. There was no statistically signifcant correlation between the duration of disease and hearing loss. Conclusion: There was no signifcant difference between the AS and control groups with respect to hearing loss. The rate of hearing loss increased in line with the duration of disease. Objective: The aim of this study was to evaluate the rate of hearing loss in patients with ankylosing spondylitis (AS) and to analyze whether the rates of hearing loss were different from the control group or not.Öğe Genç yaştaki fibromiyaljili hastalarda solunum fonksiyon testleri(2001) Şenyiğit, Abdurrahman; Saraç, Ayşegül Jale; Karakoç, Mehmet; Gür, Ali; Çevik, Remzi; Nas, Kemal; Erdoğan, FerdaFibromiyalji; nonartiküler orijinli, etyolojisi bilinmeyen, jeneralize kas iskelet sistemi ağrısı, karekteristik bölgelerde hassas noktalar, yorgunluk, tutukluk, uyku bozuklukları ve anksiyete ile karakterize, ağrılı bir sendromdur. Bu çalışmanın amacı, genç fibromiyaljili hastalarda solunum fonksiyon testlerini değerlendirmektir. Çalışmaya Amerikan Romatoloji Birliği (ARA) kriterlerine göre Fibromiyalji Sendromu (FMS) tanısı konan 38 hasta ile benzer yaş ve cinsiyette 23 kişilik kontrol grubu alındı. Vakaların hiçbiri sigara içmemekteydi. Hastalarda zorlu vital kapasite (FVC), birinci saniye zorlu ekspirasyon hacmi (FEV1), FEV1/FVC, ekspiryum ortası akım hızı (FEF25-75), ekspiryum en yüksek akım hızı(PEF), ekspire edilen vital kapasitenin ilk %25, %50 ve %75'inde atılan hava volümü (FEF25,FEF50 ve FEF75) değişkenleri ölçüldü. Tüm spirometrik ölçümler kontrol grubuna göre hasta grubunda düşük bulunmasına rağmen, sadece FEV1, FVC, FEF25 ve PEF değerlerindeki düşüklük anlamlıydı (p<0.05). Bu bulgular restriktif tip solunum fonksiyon bozukluğunu göstermekteydi. Çalışmamız; fibromiyaljili hastalarda şiddetli ağrı, yorgunluk, fiziksel inaktiviteye ve solunum kaslarının etkilenmesine bağlı olarak restriktif tipte solunum fonksiyon bozukluğu gelişebileceğini göstermiştir.Öğe Generalize nodal osteoartritte eklem tutulumlarının özellikleri ve yaşam kalitesi üzerine etkili faktörler(1999) Saraç, Jale; Gür, Ali; Nas, Kemal; Erdoğan, Ferda; Çevik, RemziGeneralize nodal osteoartrit, heberden nodülleri ile belirgin bir birliktelik gösteren primer osteoartritin iyi tanımlanmış bir formudur. Klinik teşhis zor değildir ve hastalık sıklıkla fazla bir problem oluşturmaz. Bununla birlikte Heberden nodülleri hastaların çoğunda günlük aktivitelerini yapmayı zorlaştırarak, yaşam kalitesinde değişiklik oluşturabilir. Çalışmamızın amacı generalize nodal osteoartritin tutulum özelliklerini ve yaşam kalitesini etkileyen faktörleri belirlemekti. 43 bayan ve 11 erkek olmak üzere toplam 54 generalize nodüler osteoartritli hastada; klinik, yaşam kalitesi ve hastalığın süresi açısından değerlendirme yapıldı. Bütün hastalar el parmak eklemlerinde klinik ve radyolojik değişiklikleri kapsayan yumuşak doku değişiklikleri gösteriyorlardı. Yaşam kalitesi (Health Assessment Questionnaire) (HAQ) skalasının 8 alt başlığı kullanılarak değerlendirildi. İstatistiksel analizde student's t ve pearson korelasyon testleri kullanılarak; hastalık süresi, el tutulumu, cinsiyet ve HAQ skoru arasında karşılaştırmalar yapıldı. İlk tutulan eklem çoğunlukla sol elin ikinci (işaret) parmağıydı. Tutulan parmak sayısı ve HAQ skoru arasında negatif bir korelasyon mevcuttu. Bu çalışma, yaşam kalitesini etkileyen faktörün tutulan parmak sayısından ziyade hastalığın ilk yıllarının olduğu ve sağ el tutulumunun fonksiyonel olarak daha kısıtlayıcı olduğunu ortaya koymaktadır.Öğe Kronik bel ağrılı hastalarda fonksiyonel yetersizlik değerlendirmesi(1999) Nas, Kemal; Erdoğan, Ferda; Gür, Ali; Çevik, RemziKronik bel ağrısı sadece fiziksel bir patoloji değil, aynı zamanda psikolojik, kişisel ve toplumsal etkenlerin de rol oynadığı kompleks bir sorundur. Sorunu oluşturan patoloji ortadan kalkmasına rağmen kişilerde oluşturduğu fonksiyonel yetersizlik devam edebilmektedir. Bu nedenle tedavi başlangıcında ve takibinde fonksiyonel yetersizliğin değerlendirilmesi önem kazanmaktadır. Bu amaçla çeşitli sorgulama formları geliştirilmiştir. Oswestry yetersizlik indeksi (OYİ) ve Roland-Morris yetersizlik indeksi (RMYİ) kronik bel ağrılı populasyonda fonksiyonel yetersizliğin değerlendirilmesi için geliştirilen iki değerlendirme yöntemidir. Bu iki test, klinik uygulamalarda sıklıkla kullanılabilen kabul görmüş testlerdir. Bu çalışmanın amacı, kronik bel ağrılı hastalarda iki ayrı fonksiyonel yetersizlik skalasının skorlarını karşılaştırmak ve fonksiyonel yetersizlik üzerine etkili faktörleri değerlendirmekti. Araştırmamızda 116 bel ağrılı hasta (56 erkek, 60 kadın) ve 62 normal sağlıklı bireyde, kronik bel ağrısı sendromunda ağrı, fonksiyonel yetersizlik ve diğer parametrelerin korelasyonları çalışıldı. Hasta grubunda fonksiyonel yetersizlik skorları sağlıklı kontrol grubuna göre belirgin bir şekilde daha yüksek bulundu (p<0.001). Oswestry yetersizlik skoru ve Roland-Morris yetersizlik skoru arasındaki korelasyon anlamlıydı (p<0.01). Bu sonuçlar, kronik bel ağrılı hastaların değerlendirilmesinde bu skalaların kullanılmasının uygun olabileceğini ortaya koymaktadır.Öğe Kronik bel ağrılı hastalarımızın etyolojik yönden değerlendirilmesi(2000) Erdoğan, Ferda; Saraç, A. Jale; Gür, Ali; Çevik, Remzi; Nas, KemalBel ağrısı, insanların %80' ini yaşamlarının herhangi bir döneminde etkileyen bir durumdur. Akut bel ağrısının çoğu epizodları herhangi bir tedavi olmaksızın kendiliğinden iyileşebilir. Bununla birlikte bu akut vakaların % 5-10'undan daha fazlası kronikleşebilir. Epidemiyolojik çalışmalar bel ağrısının gelişmesinde rol oynayan risk faktörlerini ve hastaların demografik özelliklerini ortaya koymaktadır. Bu çalışma Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kliniğine başvuran kronik bel ağrılı 312 hasta üzerinde yapıldı. Hastalar etyoloji, yaş, cinsiyet, meslek, ağrı süresi ve lokalizasyonu, klinik ve radyolojik bulgularına göre sınıflandırıldı.Öğe Kronik yorgunluk sendromlu genç kadınlarda depresyon düzeyleri ile klinik bulguların ilişkisi(2004) Saraç, A. Jale; Acar, Suat; Gür, Ali; Nas, Kemal; Çevik, RemziKronik yorgunluk sendromu, 6 aydan fazla süren yorgunluk ile beraber kas-iskelet ağrıları ve psikiyatrik bulguların da eşlik ettiği, bayanlarda daha sık görülebilen, kronik, sakatlayıcı bir kas- iskelet sistemi hastalığıdır. KYS’na sık eşlik edebilen psikiyatrik bozuklukların başında depresyon gelir. Bu çalışmanın amacı, KYS’li premenapozal kadın hastaların depresyon düzeylerini değerlendirmek ve bu düzeylerin klinik bulgularla ilişkisini araştırmaktı. Atlanta 1994 CDC (Center for Disease Control) tanı kriterlerine göre Kronik Yorgunluk Sendromu tanısı konan 61 premenapozal kadın hasta ile 35 sağlıklı kadın çalışmaya alındı. Her iki grubun Beck depresyon skalaları ölçüldü; semptomatik özellikleri, yaygın vücut ağrısı ve hassas nokta yönünden muayene edildi. Çalışmamızda, hasta grubunda semptomatik özellikler, Beck skoru ve hassas nokta sayısı kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek tespit edildi(p<0.001). Hasta grubunda Beck skoru 17 ve üstünde olanlarla 17’nin altında olan gruplar arasında; hassas nokta sayısı, artralji ve uyku düzensizliği açısından istatistiksel olarak anlamlı derecede fark saptandı (p<0.05 ve p<0.01). Ayrıca Beck skorlarıyla hassas nokta sayısı, boğaz ağrısı, artralji, kas zaafı ve uyku düzensizliği arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon bulundu (p<0.001 ve p<0.05 ). Çalışmamız KYS’lu hastalarda depresyon düzeylerinin yükseldiğini ve hassas nokta sayısı arttığını göstermektedir. Depresyon düzeyi yüksek olan hastalarda düşük olanlara göre hassas nokta sayısı, uyku düzensizliği ve artralji oranları artmaktadır. KYS’nun tanısında ve tedavisinin planlanmasında depresyon ve fibromyalji varlığı göz önünde bulundurulmalıdır.Öğe Kronik yorgunluk sendromlu hastaların klinik özellikleri(2003) Acar, Suat; Gür, Ali; Saraç, A. Jale; Nas, Kemal; Çevik, RemziGiriş ve Amaç: Kronik yorgunluk sendromu (KYS), yorgunluk, baş ağrısı, uyku bozukluğu, konsantrasyon zorluğu ve kas ağrısı gibi semptomları içeren bir hastalıktır. Çalışmamızın amacı, KYS'lu hastalarda klinik ve demografik özellikleri belirlemek ve bunları kontrol grubuyla karşılaştırmaktır. Materyal ve Metod: Altmış sekiz KYS'lu kadın (yaş ortalaması: 31$pm$8) ve 52 sağlıklı kadın (yaş ortalaması: 29$pm$6) çalışma kapsamına alındı. KYS'lu hastaların klinik ve demografik özellikleri değerlendirildi ve kontrol grubuyla karşılaştırıldı. Bulgular: Kronik yorgunluk sendromlu bayan hastalarımızda en yaygın olarak saptanan semptomlar: yorgunluk (%100), miyalji (%97), lenfadenopati (%87), artralji (%84) ve faranjit (%84), uyku bozukluğu (%73.5 ) ve boğaz ağrısı (% 69) idi. Depresyon düzeyi ve hassas nokta sayısı kontrol grubuna göre daha yüksekti. Sonuç: Mevcut veriler, kontrol grubuna göre KYS'lu hastalarda depresyon düzeyinin daha yüksek olduğunu ve yorgunluk, miyalji, lenfadenopati, artralji ve boğaz ağrısı semptomlarının KYS'lu hastalarda sık görüldüğünü göstermektedir. Ayrıca bu tür şikayetleri uzun süredir var olan hastalarda KYS mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.Öğe Miyofasiyal Ağrı Sendromunda Kuru İğneleme ve Lokal Anestezik EnjeksiyonunEtkinliği(Harran Üniversitesi, 2006) Altındağ, Özlem; Gür, AliAmaç: Miyofasiyal ağrı sendromu, kas ağrılarının en yaygın sebeplerindendir. Bu çalışmanın amacı miyofasiyal ağrı sendromu tedavisinde kuru iğneleme ve lokal anestezik prilokain enjeksiyonunun etkinliğinin karşılaştırılmasıydı. Gereç-Yöntem: Çalışmaya, boyun ve omuz bölgesinde kas ağrısı şikayetiyle gelen ve muayenede trapezius kasının üst bölgesinde miyofasiyal ağrı ile uyumlu tetik nokta saptanan 40 hasta alındı. Hastalar rastgele iki gruba ayrılarak 1. gruba n=20 kuru iğneleme, 2. gruba n=20 prilokain enjeksiyonu uygulandı. Ayrıca tüm hastalara egzersiz germe programı önerildi. Ağrı şiddeti, boyun ağrısı ve sakatlığı vizüel analog ölçeği NPADS ; yaşam kalitesi, Nottingham Sağlık Profili NSP ve Sağlığı Değerlendirme Ölçeği SDÖ ; Depresyon belirtileri, Beck Depresyon Ölçeği BDÖ ile değerlendirildi. Bulgular: Kuru iğneleme grubunda tedavi öncesi ve sonrası yapılan değerlendirmelerde BDÖ dışında tüm parametrelerde anlamlı bir düzelme olduğu görüldü p < 0.05 . Prilokain enjeksiyonu yapılan grupta tedavi sonrası 12. haftada NPADS ve NSP skorlarında düzelme görüldü ancak SDÖ ve BDÖ skorlarında düzelme olmadı p > 0.05 . Sonuç: Bu sonuçlara göre myofasiyal ağrı sendromunda her iki tedavi yönteminin ağrı ve yaşam kalitesi üzerine etkili olduğu, ancak depresyon belirtileri üzerine etkili olmadığı düşünülebilir