Yazar "Ertem, Melikşah" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 26
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir güneydoğu kenti sokaklarında çalışan çocukların sosyo-demografik özellikleri(1998) Oto, Remzi; Özkan, Mustafa; Sır, Aytekin; Geter, Rojda; Ertem, MelikşahÇocukların çalıştırılması, eğitimden yoksun kalmalarına, bedensel ve ruhsal sorunlara ve olumsuz sosyal etkilere yol açan önemli bir sorundur. Bu çalışmada Diyarbakır sokaklarında çalışan çocukların sosyo-demografik özelliklerinin ortaya konması hedeflenmiştir. Bu amaçla 136 sokak çocuğuyla görüşülmüştür. Bunların ortalama yaşı 12.6 ± 1.7 olarak bulunmuştur. Çocukların çoğunluğunun kırsal kesim kökenli olduğu (%79.4), büyük kısmının hala eğitimine devam ettiği (%68.4), altıdan fazla kardeşleri olduğu (%67.6) ve erken yaşta çalışmaya başladıkları anlaşılmıştır. Çocukların sokaklarda çalışmasının toplumda onarılmayacak sonuçlar doğurabilecek, önemli bir sosyal yara olabileceği tartışılmıştır.Öğe Bir, iki ve üç sütürlü fakoemülsifikasyon sonrası astigmatizma(1999) Ünlü, Kaan; Ertem, Melikşah; Aksünger, Ahmet; Ava, SedatAMAÇ: Bir, iki yada üç sütürlü fakoemülsifikasyon uygulamalarında cerrahi olarak indüklenen astigmatizma ve görme keskinliğinin değerlendirilmesi. METOD: Bu prospektif, randomize çalışmada fakoemülsifikasyon uygulanan ve 5.5 mm PMMA arka kamara lensi implante edilen 57 hastanın 60 gözü değerlendirilmiştir. Hastalar 3 gruba ayrılarak 5.5 mm'lik limbal insizyon yeri bir, iki veya üç adet sütür ile kapatılmıştır. Operasyon sonrası ilk gün, 1, 4, 8, 12 ve 24. haftalarda olguların görme keskinlikleri ve postoperatif astigmatizmaları kaydedilmiştir. BULGULAR: En yüksek ortalama postoperatif keratometrik astigmatizma ve cerrahi olarak indüklenen astigmatizma miktarı üç sütür kullanılan grupta gözlendi. En fazla kurala uygun astigmatik şift yine bu grupta oluştu. Gruplar arasında indüklenen kurala aykırı astigmatizma oranı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. SONUÇ: İnsizyon yerinin kapatılmasında çok sayıda sütür kullanılması cerrahi olarak indüklenen astigmatizma miktarını arttırmaktadır.Öğe Can long-term exposure to chromium improve insulin sensitivity in chromium mine workers?(Wiley-Liss, 2004) Tuzcu, Alpaslan; Bahçeci, Mithat; Dursun, Mehmet Emin; Parmaksız, Y.; Ertem, Melikşah; Dalgıç, A.; Turgut, Cengiz; Kale, EbruThe purpose of this work was to evaluate insulin sensitivity in chromium mine workers exposed to chromium chronically. Body mass index, waist circumference, fat mass and percent, lipid levels, serum glucose, insulin, leptin and chromium levels, HOMA (%S), and HOMA (%B) values were measured in 93 male workers and 94 age- and body mass index-matched healthy controls. Fat mass and fat percent of workers were higher than control subjects (P < 0;01 and P < 0.0001, respectively). Mean insulin level of the workers was lower than control subjects (6.2 +/- 4.9 muU/mL and 9.38 +/- 5, respectively, P < 0.0001). Mean serum leptin levels was also lower than the control group (8.47 +/- 6.5 ng/mL and 19.0 +/- 10.8, respectively, P < 0.0001). Serum chromium was higher than the control subjects (407.7 +/- 224.2 nmol/L and 4.45 +/- 3.9, respectively, P < 0.00001). Mean HOMA (%S) index of workers was higher than control subjects (114.4 +/- 55.6 and 55.7 +/- 40.6, P < 0.001). Serum high-density lipoprotein cholesterol levels of the workers were significantly higher than the control group (P < 0.02). In conclusion, long-term exposure to chromium may improve insulin sensitivity and beta-cell function. This improvement appears to be a result of low body fat mass and fat percent in body composition. In addition chromium usage may have useful effects in the insulin sensitivity and therefore in development of type 2 diabetes mellitus.Öğe Comparison of the Breastfeeding Practices of Refugee Syrian Mothers and Native Turkish Mothers(Mary Ann Liebert Inc., 2020) Bayram Değer, Vasfiye; Ertem, Melikşah; Çifçi, SemaBackground: The World Health Organization recommends that babies be breastfed within the first hour of delivery and that they should exclusively be given breast milk in the first 6 months. The aim of this study was to ascertain the breastfeeding behaviors of refugee Syrian women and to compare their practices with those of the native mothers of the local community. Materials and Methods: This study is a cross-sectional study. The study was conducted in a Southern city in Turkey. The questionnaire was filled by face-to-face interviews. A total of 381 refugee Syrian mothers were compared with 381 native women living in the same community. Results: A significant difference was found between the two groups regarding breastfeeding. The rate of those who initiated breastfeeding within 1 hour after delivery was 61.4% for the Syrians and 71.1% for the Turkish mothers. In addition, the rates of exclusive breastfeeding (28.1 versus 34.1) and continuing breastfeeding for 12 months (55.0 versus 63.8) were lower in the Syrian refugee mothers. Maternal age and educational level were not correlated to the breastfeeding rates. Conclusions: This study is a rare study in which refugee mothers and local mothers were compared. Forced migration and refugee status are negatively associated with breastfeeding behavior.Öğe Diyarbakır Dicle ilçesi Dedeköy ve Durabeyli'de kutanöz leishmaniasis olgularının incelenmesi(2004) Ertem, Melikşah; Acemoğlu, Hamit; Aytekin, Nevzat; Aytekin, Sema; Akpolat, NezahatDicle Üniversitesi Hastanesi Dermatoloji Anabilim Dalı'na 2001 yılında çoğunluğu Diyarbakır'ın Kuzeydoğusunda bulunan iki köy olan Durabeyli ve Dedeköy'den gelen kutanöz leishmaniasis olgularında saptanan artış salgın olarak yorumlanmış ve olguların değerlendirilmesi amacıyla iki aşamada gerçekleştirilen bu çalışma planlanmıştır. Bu köylerde anonsla, muayeneye gelen 78 kişinin lezyonundan alman örneklerde giemsa boyama ile parazitolojik inceleme yapılmış, ayrıca olası diğer olguları saptamak amacıyla bu köylerde yaşayanlardan 443'ü dermatolojik olarak muayene edilmiştir. Alınan 78 örnekten yapılan Giemsa boyalı preparatların 20'sinde (%25.6) Leishmania amastigotları görülmüştür. Köylerde yapılan incelemelerde 443 kişinin 101'inde (%22.79) skar yada lezyon saptanmıştır. Bu 101 kişinin 44'ünde skar, 57'sinde lezyon olduğu, ilk olguların ise 30 ay önce başladığı ve giderek sayıda artma olduğu tesbit edilmiştir. Bu salgının bireylerin yaşama koşullarından, GAP sulama ve tarım projesinden kaynaklanabileceğini akla getirmiştir. Ancak elimizdeki veriler görülen salgını sulu tarıma bağlamaya yetecek düzeyde değildir. Çalışmamızdan 30 ay önce ilk çıkan olguların çok azına tedavi uygulanmıştır. Bu salgında tedavi edilmemiş olguların varlığı etkili olabileceği düşünülmüştür. Köylerden KL'in endemik olduğu Şanlıurfa gibi bir ile mevsimlik işçi olarak gitmediği belirlenmiştir.Öğe Diyarbakır il merkezi sağlık ocağı ve acsap merkezlerinde ebe/hemşirelerin aşı uygulamalarının değerlendirilmesi(2010) Ertem, Melikşah; Yiğitalp, GülhanAmaç: Bu çalışma Diyarbakır il Merkezi Sağlık Ocağı ve AÇSAP merkezlerinde ebe/hemşirelerin aşı uygulamalarını değerlendirmek amacıyla yapıldı. Yöntem: Çalışmada 35 sağlık ocağı ve AÇSAP merkezinde çalışan 346 ebe/hemşirenin 80’i aşı odasında aşı yaparken önceden hazırlanmış değerlendirme rehberi kullanılarak gözlendi. Ebe ve hemşirelerin soğuk zincir, aşı kaydı, aşı danışmanlığı, enjeksiyon güvenliği başlıkları altında nasıl uygulama yaptıkları değerlendirildi. Değerlendirme formunda yer alan her başlığa ebe/hemşirelerin ne düzeyde uydukları yüzde dağılımlarla hesaplandı. Bulgular: İzlenen ebe/hemşireler soğuk zincir konusunda değerlendirildiğinde %98,8’inin aşıyı buz dolabından çıkarıp tekrar yerine bıraktığı, %85,0’inin buz aküsüyle aşı temasını engellediği, %82,5’inin aşı nakil kabının bakımını sağladığı gözlendi. Aşı kayıtları incelendiğinde; tüm bebeklerin 012’den aranıp bulunduğu ve yapılan aşıların 012’ye kayıt edildiği gözlendi. Danışmanlık konusunda; sadece %25,0’inin anneye hangi aşıyı yaptığını söylediği, %48,8’inin aşı sonrası yan etkilerle ilgili bilgi verdiği %3,8’inin anneye soru sorma fırsatı verdiği gözlenmiştir. Enjeksiyon güvenliği bakımından değerlendirildiğinde; %27,5’inin aşı flakonunun plastik kısmına eli değdiği, %35,0’inin flakonun açılma saatini üzerine yazdığı gözlendi. Sonuç: Sağlık ocağı ve AÇSAP merkezlerinde ebe/hemşirelerin özellikle aşı danışmanlığı konusunda yetersiz olduğu sonucuna varılmıştır. Bunun yanında enjeksiyon güvenliğinde de yetersizlik söz konusudur.Öğe Diyarbakır il merkezi sağlık ocağı ve açsap merkezlerinde ebe/hemşirelerin aşı uygulamalarının değerlendirilmesi(İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, 2010) Ertem, Melikşah; Yiğitalp, GülhanAmaç: Bu çalışma Diyarbakır il Merkezi Sağlık Ocağı ve AÇSAP merkezlerinde ebe/hemşirelerin aşı uygulamalarını değerlendirmek amacıyla yapıldı. Yöntem: Çalışmada 35 sağlık ocağı ve AÇSAP merkezinde çalışan 346 ebe/hemşirenin 80’i aşı odasında aşı yaparken önceden hazırlanmış değerlendirme rehberi kullanılarak gözlendi. Ebe ve hemşirelerin soğuk zincir, aşı kaydı, aşı danışmanlığı, enjeksiyon güvenliği başlıkları altında nasıl uygulama yaptıkları değerlendirildi. Değerlendirme formunda yer alan her başlığa ebe/hemşirelerin ne düzeyde uydukları yüzde dağılımlarla hesaplandı. Bulgular: İzlenen ebe/hemşireler soğuk zincir konusunda değerlendirildiğinde %98,8’inin aşıyı buz dolabından çıkarıp tekrar yerine bıraktığı, %85,0’inin buz aküsüyle aşı temasını engellediği, %82,5’inin aşı nakil kabının bakımını sağladığı gözlendi. Aşı kayıtları incelendiğinde; tüm bebeklerin 012’den aranıp bulunduğu ve yapılan aşıların 012’ye kayıt edildiği gözlendi. Danışmanlık konusunda; sadece %25,0’inin anneye hangi aşıyı yaptığını söylediği, %48,8’inin aşı sonrası yan etkilerle ilgili bilgi verdiği %3,8’inin anneye soru sorma fırsatı verdiği gözlenmiştir. Enjeksiyon güvenliği bakımından değerlendirildiğinde; %27,5’inin aşı flakonunun plastik kısmına eli değdiği, %35,0’inin flakonun açılma saatini üzerine yazdığı gözlendi. Sonuç: Sağlık ocağı ve AÇSAP merkezlerinde ebe/hemşirelerin özellikle aşı danışmanlığı konusunda yetersiz olduğu sonucuna varılmıştır. Bunun yanında enjeksiyon güvenliğinde de yetersizlik söz konusudur.Öğe Diyarbakır il merkezinde lise ve üzeri öğremin görmüş 40 yaş üzeri kadınların menopoz dönemine ait bazı özellikleri ve kalsiyum kaynağı yiyecekleri tüketim sıklıkları(2005) Toksöz, Perran; Ertem, Melikşah; Saka, Günay; Palancı, Yılmaz; Ceylan, AliBu çalışma pre ve post menopozal dönemdeki kadınların bu döneme ait bazı özelliklerini ve kalsiyum tüketim düzeylerini araştırmak amacıyla yapılmıştır. Diyarbakır'da il merkezinde lise ve üzeri öğrenim görmüş, rasgele seçilen 40 yaş üzeri 390 kadınla yüz yüze görüşülmüştür. Ayrıca kadınların boy ve ağırlıkları ölçülerek beden kitle indeksleri (BKİ) hesaplanmıştır. Araştırma kapsamına alınan kadınların %28.72'sinin menopoza girmiş olduğu saptanmıştır. Postmenopozoal kadınların %18,75'inde histerektomi veya ilaç kullanma öyküsü vardı. Doğal olarak menopoza girenlerin son adet yaşı ortalaması 45,63 ±4,60 idi. BMI'ye göre kadınların %37.44'ü hafif şişman, %8,21 'i şişman idi Şişmanlık menopoza girmiş kadınlarda daha yaygındı (16,10% - 5,00%) (p:0,000). Kadınların %24,62'sinin menopoz nedeniyle doktora başvurduğu, %14,61'inin düzenli olarak kalsiyum preparatı almakta olduğu, %6,41'inin düzenli olarak östrojen preparatı kullanmakta olduklarını belirlenmiştir. Menopoz sonrası dönemde kalsiyum gereksiniminin arttığını bilen kadınların oranı %82,31 gibi yüksek düzeyde iken kalsiyum kaynağı yiyecek tüketimi yeterli olanlar %35,13 gibi düşük düzeyde bulunmuştur. Bu durum doğru beslenme bilgilerinin uygulamaya pek yansımadığını ve bu konuda beslenme eğitimi yapılmasının gerekliliğini göstermektedir.Öğe Diyarbakır il merkezinde yaşayan 55 yaş ve üzeri bireylerde özürlülük ve kronik hastalık sıklığı(2000) Turhanoğlu, Ayşe Dicle; Ertem, Melikşah; Karabulut, Zülfü; Kılınç, Şerif; Saka, GünayYaşlı popülasyon dünya nüfusunun en hızlı artış gösteren yaş grubu olup, kronik hastalıkların tedavisindeki gelişmeler sayesinde beklenen yaşam süresi giderek artış göstermektedir. Artan yaşlı popülasyona bağlı olarak sağlık sorunları ön plana çıkmakta ve yaşlı sağlığı ile ilgili yaklaşımlarda sorunların ayrıntılı olarak belirlenebilmesi önem kazanmaktadır. Bu araştırmayı Diyarbakır merkezinde belirli bir bölgede yaşayan yaşlılarda özürlülük, tanı konmuş kronik hastalık sıklığı ve günlük yaşam aktivitelerindeki bağımlılık oranlarını belirleyebilmek amacıyla planladık. Araştırmaya 510 yaşlı birey alındı. Yaş ortalaması 66.31±6.40 yıl olan bireylerin 233 (%45.7)'ü erkek, 277 (%54.3)'si kadındı. Yaşlıların 92 (%18.04)'sinde kazanılmış, 3(0.59)'ünde doğuştan olmak üzere 95 (% 18.15)'inde özürlülük olduğu belirlendi. Tek özrü olan bireylerin sayısının 59 (%11.57), iki özürü olanların sayısının 23 (%4,51), üç ve daha fazla özrü olanların sayısının ise 13 (%2,55) olduğu görüldü. En sık görme, işitme ve ortopedik özürlülük olduğu bulundu. Yaşlıların 169 (%33.1)'unda görme kaybı, 110 (%22.2)'unda işitme kaybı olduğu ve işitme cihazı kullanan 6 (%1.2) yaşlı birey olduğu saptandı. Baston kullanan yaşlı sayısının 58 (11.4), tripot kullanan yaşlı sayısının 5 (%1) ve kuadripot kullanan yaşlı sayısının 1 (%0.2) olduğu saptandı. Yaşlı bireylerin 3 (%0.58)'ünün günlük yaşamının yatağa bağımlı olarak geçirdiği, 16 (%3.13)'sının sadece ev içinde hareket edebildiği ve ev dışına çıkamadığı, 71 (%13.92)'inin ev içinde bağımsız ancak ev dışında yardıma ihtiyaç duyduğu, 420 (%82.35)'sinin de ev dışındaki aktivitelerde bağımsız olduğu saptandı. Yaş grupları arasında günlük yaşamdaki bağımlılık düzeyleri kıyaslandığında 75 yaş ve üzerindeki bireylerin diğer grup-lara göre daha bağımlı oldukları bulundu (p<0.01). Araştırmaya alınan yaşlılarda en sık görülen kronik hastalıkların hipertansiyon, osteoporoz ve osteoartrit olduğu saptandı ve kronik hastalıklardan romatoid artrit ve osteoartritin günlük yaşamı etkilediği bulundu. Ayrıca 75 yaş ve üzeri bireylerin günlük yaşamlarının daha çok ev içinde geçtiği ev dışında yardıma gereksinim duydukları saptandı.Öğe Diyarbakır ilinde 0-12 aylık çocukların aşıya devamsızlık nedenleri(2008) Yiğitalp, Gülhan; Ertem, MelikşahAMAÇ:Bu çalışmada 0-12 aylık çocukların aşıya devamsızlık nedenlerini incelemek amaçlanmıştır.YÖNTEM:Diyarbakır ilinde kurayla belirlenen 8 merkez 3 köy sağlık ocağında yürütülmüştür. Veri toplamada form 012 (Aşı kayıt fişi) kayıtları kullanlmış, aşıya devamsız çocuklar çalışmanın olguları olarak alınmıştır. Bu kayıtlardan 1,5-5 yaş arası 350 aşıya devamsız çocuğa ulaşıncaya kadar ev ziyaretleri yapılmıştır. Kontrol grubu olarak aynı sağlık ocağı bölgesinden, her devamsız çocuğa bir kontrol olacak şekilde aynı yaş grubundan tam aşılı çocuklar seçilmiştir. Veriler annelerle yüz yüze görüşülerek toplanmıştır. Eksik aşılılarla tam aşılıların özellikleri frekans tablolar yapılarak karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmalarda Ki-kare analizi yapılmıştır. Eksik aşılılığı etkilediği düşünülen faktörler için tahmini rölatif riskler ve bu risklere ait %95 güven aralığı (%95 G.A.) hesaplanmıştır.BULGULAR: Çalışmamızda araştırma kapsamına alınan eksik aşılı çocukların annelerinin %62,3’ünün babalarının %13,4’ünün okuryazar olmadığı saptanmıştır. Sekizinci çocuk olma eksik aşılama riskini birinci çocuğa göre 6,07 (%95 GA:2,85-13,09) kat arttırdığı saptanmıştır. Tam aşılı çocuklarda aşı kartı verilmiş olma eksik aşılılara göre daha sık olduğu bulunmuştur. Sağlık ocağından eve gelinmesinin eksik aşılı olma riskini arttırdığı bulunmuştur.SONUÇ: Anne eğitim düzeyi, çocuğun sırası, aşı sonrası bilgi verilmesi, aşı kartı verilmesi, eve aşı için gelinmesi eksik aşılı olmayı etkileyen faktörler olarak bulunmuştur. Anahtar KelimelerÖğe Diyarbakır Sümerbank Halı ve İplik Fabrikası işçilerinde iş ortamının neden olduğu işitme kayıpları ve işçilerin akciğer fonksiyonlarının incelenmesi(2018) Ertem, Melikşah; İlçin, ErsenTeknolojideki ilerlemeler endüstriyel kaynaklı sağlık sorunlarını beraberinde getirirler. Meslek hastalıkları sinsi seyirleri nedeniyle erken tanıları güç olan hastalıklardır. Bu nedenle işçi sağlığına yönelik çalışmalara önem verilmelidir. Tekstil sanayii ülkemizde çalışan işçi sayısı ve ekonomiye katkısı bakımından önemli iş kollarından biridir. Bölgemizde yıllardan beri hizmet veren Diyarbakır Sümerbank Halı ve îplik fabrikaları da, işçi sayısı ve ekonomiye katkısı bakımından önemli işletmelerdir. Bu fabrika larda çalışan işçilerin sağlık sorunlarını ortaya koymak amacıyla kesitsel bir araştırma olan bu çalışma planlanmıştır, işyerinde gravimetrik metotla (Vertical Elutriater Cotton Dust Sampler kullanılarak) solunabilir toz mik tarı ölçülmüştür. Buna göre işyeri toz miktarı 0.20 mg/m3 ile 2.25 mg/m3 arasında olduğu saptanmıştır. Her iki fabrikada da toz miktarı en yüksek olan bölümlerin açma, ayırma ve harman-hallaç bölümleridir. Gürültü düzeyleri zaman ağırlıklı olarak Cel-231 marka (tip 2A) sonometre ile ölçülmüştür. Fabrikalarda gürültü düzeyi 85 dB(A) ve üzerinde olan bölümler gürültülü olarak kabul edilmiştir. Halı fabrikası dokuma dairesin de gürültü düzeyi 95-100 dB(A) arasında iken iplik fabrikası vater bölümünde 95 dB(A) dır. İşçilerin solunum fonksiyonları kuru tip spiromet- re (Spiroanalyzer ST-90) ile ölçülmüştür. FEVı.o ölçümü prediktif değerin %80'ninin altında olan işçi oram halı fabrikasında %30.00, iplik fabrikasında %33.59 olarak saptanmıştır. FVC ölçümleri için bu değerler sırasıyla %40.00 ve %45.96 dır. İşitme fonksiyonlarının muayenesinde saf ton odiyometre (Mercury M- 158 odiyometre cihazı kullanılarak) testi uygulanmıştır. Halı fabrikasında gürültülü ortamda çalışan işçilerin %59.57 'sinde iplik fabrikasında yine gürültülü ortamda çalışan işçilerin %63.71 'inde endüstriyel işitme kaybı saptanmıştır. Ayrıca gerek solunum fonksiyonları ve gerekse işitme fonksiyonları ölçüm sonuçlan, işçilerin çalıştıkları bölümlere ve çalışma yıllarına göre incelenmiştir. Sonuçta işçinin çalıştığı bölümün solunum fonksiyonlarına ve işitme fonksiyonlarına etkisi olduğu saptanmıştır.Öğe Diyarbakır'da 72 aydan küçük çocuklarda Haemophilus İnfluenzae sıklığı 2000(2002) Ertem, Melikşah; Palancı, Yılmaz; Acemoğlu, Hamit; Mete, Mahmut; Ceylan, Ali; Saka, GünayBu çalışmada önemli bir çocuk sağlığı sorunu olan Heamophilus İnfluenzae tip b (HIB)'in Diyarbakır ilindeki seropozitiflik sıklığı araştırılmıştır. Bunun için il merkezinden ve kırsalından 356 çocuktan venöz kan örnekleri alınmış ELIZA yöntemi ile antikor varlığına bakılmıştır. Seropozitiflik çocukların yaş, cins, sosyo-ekonomik diğer özelliklerine göre ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. Çocukların %34'ünde HIB(+) bulunmuştur. Cinsler, kır-kent ve anne eğitim düzeyleri arasında HIB'nin seropozitifliği bakımından fark bulunmamıştır. Yaş ilerledikçe HIB(+)lik sıklığı artmış olduğu saptanmıştır. Kalabalık ailelerde ve ekonomik düzeyi düşük olan ailelerde yaşayan çocuklarda HIB(+)lik daha fazla bulunmuştur. HIB önemli ve yaygın bir hastalık olduğu ortaya çıkmıştır. Hastalıkla mücadelede bağışıklama önemli ve etkin bir yoldur. Bir çok gelişmiş ülkede olduğu gibi ülkemizde de aşılama çalışmalarına rutin sağlık hizmeti olarak başlanmalıdır.Öğe The effects of flutamide on lipid profile, insulin sensitivity, hirsutism and gonadotropins in women with polycystic ovary syndrome(1999) Ertem, Melikşah; Tuzcu, Alpaslan; Yükselen, Vahit; Bahceci, Mithat; Dursun, MehmetIn this study, we evaluated metabolic changes and the effects of flutamide in 22 women with PCOS. Flutamide was administered for a 6-month period in a dose of 750 mg/day. The basal and after treatment body mass index, waist: hip ratio, blood glucose, insulin, lipids, Ferriman-Gallwey scoring (FGS), gonadotropins, testosterone, trasaminazed and glucose: insulin (G:I) ratio were measured. For comparison, ANOVA was used. The sixth month mean FGS was significantly lower than the basal values (18.5±7.4 and 12.5±4.5, P<0.01). The mean basal G:I ratio was 3.31±1.12 and 6.21±2.53 at the sixth month. The sixth month G:I ratio was significantly higher (P<0.001). The total and LDL-cholesterol were decreased by flutamide (from 144±23 to 123±23 and from 88±32 to 60±25 mg/dl respectively. P<0.02 and P<0.01), whereas, the HDL-cholesterol level was increased with flutamide (from 44.8±3.9 to 46.5±3.2 mg/dl and P<0.001). LH (from 14.7±6.7 to 8.4±3 mlU/ml), LH/FSH ratio (from 3.4±1.7 to 1.9±0.6), total testosterone (from 0.87±0.29 to 0.61±0.18 ng/ml) and free testosterone (from 4.29±1.18 to 2.14±0.9 pg/ml) were decreased by flutamide (P<0.05). Thus, we reached three conclusions:1-Flutamide may improve insulin insensitivity. 2-In PCOS, flutamide decreases total and LDL-cholesterol, and increases HDL-cholesterol. 3-Flutamide may improve the LH/FSH ratio and induce a decrease in testosterone.Öğe The factors associated with adolescent marriages and outcomes of adolescent pregnancies in Mardin Turkey(University of Calgary, 2008) Ertem, Melikşah; Saka, Günay; Ceylan, Ali; Değer, Vasfiye; Çiftçi, SemaThis document investigated the factors that influenced the adolescents' early marriages. This was a cross-sectional study. Married women (n = 871), aged 15-49 years were selected from the records of primary health centers in Mardin, a multicultural city in southeastern Turkey. We compared the demographic and fertility data and the outcomes of first pregnancies of women during the adolescence. Analysis revealed that 56.1% of the women married when they are younger than 19 years old, and their mean age at first marriage was 16.11 ± 1.49 years (min: 11 years). A number of social factors influenced the adolescent marriages; these were: rural origin, women's illiteracy, father's illiteracy, and the prevalent language used at home. Multivariate logistic regression analysis showed that the risk for adolescent marriage was 1.79 (1.19-2.71) for rural origin women, 3.71 (2.16-6.38) for women with illiterate fathers, and 3.17 (2.17-4.64) for women that spoke Kurdish at home. Consanguineous marriages and marriages without a woman's consent were also higher in the adolescent married group. Adolescent marriages for women had higher rates of fertility, stillbirth, and child mortality. The study concluded that not only the education level of women, also the men was an important determinant of adolescent marriage. There were many social factors that influenced the occurrence of adolescent marriages and it was an important factor influencing both mother and child mortality.Öğe Infant feeding beliefs and practices in Islamic societies: Focusing on rural Turkey(Springer, 2011) Ertem, Melikşah[Abstract Not Available]Öğe Injury or body fluid splash incidence rate during three months period in elective surgery procedures, at Dicle University Hospital, Diyarbakır, Turkey(2008) Ertem, Melikşah; Dalar, Yasemin; Çevik, Uğur; Şahin, HayrettinBu çal›flmada elektif cerrahi ifllemler s›ras›nda oluflan sivri cisim yaralanmalar› (SCY) ve kan ve organ s›v›s› (KOS) s›çramalar› n›n s›kl›¤›n›n irdelenmesi amaçland›. Bu çal›flman›n, yaralanma ve KOS s›çramalar›n› engelleme çal›flmalar›na yard› mc› olabilece¤i düflünüldü. GEREÇ VE YÖNTEM Dicle Üniversitesi Hastanesinde üç ay boyunca tüm elektif ameliyatlar kay›t edildi, SCY ve KOS s›çramalar› analiz edildi. SCY ya da KOS s›çramas› olarak bildirilen hastane çal›flanlar›yla daha detayl› olarak görüflüldü ve yaralanma nedenleri detayland› r›lmaya çal›fl›ld›. BULGULAR Üç ayl›k sürede 1988 elektif ameliyat kay›t edildi. Bunlar›n 111’inde (%5,6) SCY ve 145’inde (%7,3) KOS s›çramas› bildirildi. Ö¤retim üyelerinde SCY insidans› 2,8 kifli-y›l olarak bulunurken, bu asistanlarda 5,6, hemflirelerde 6,3 ve di¤er personelde 1,5 olarak saptand›. KOS s›çramas› insidans› ö¤retim üyelerinde 14,5 kifli-y›l iken bu h›z asistan ve hemflirelerde s›- ras›yla 6,9 ve 8,4 bulundu. Ameliyat›n süresi, ameliyat bafllama saati ve ameliyatta çal›flan personel say›s› SCY oluflmas›nda etkili faktörler oldu¤u ve KOS s›çramas›nda da yine ameliyat süresi ve çal›flan personel say›s›n›n etkili oldu¤u saptand›. Çene cerrahisi ameliyatlar›n›n %14,4’ünde, genel cerrahi ameliyatlar› n›n %12,2’sinde, gö¤üs cerrahis inin %10,5’inde, beyin cerrahisinin %8,4’ünde SCY g ö r ü l dü. Genel cerrahi ameliyatlar›n›n %14,4’ünde, ürolojinin %13,5’inde, gö¤üs cerrahis in i n %14’ünde, kalp damar cerrahisinin %14,7’sinde KOS s›çramas› oldu¤u saptand›. En s›k yaralanan organ iflaret parma¤› (%33,9) ve bafl parmak (%31,4) oldu. SONUÇ Di¤er tüm t›bbi uygulamalarda oldu¤u gibi elektif cerrahi ifllemlerde de SCY ve KOS s›çramalar› yayg›n bir sorun oldu¤u gösterilmifltir.Öğe Kadın Sağlığı Merkezi'nde istemli düşük yaptıran kadınların özellikleri-Diyarbakır(2004) Saka, Günay; Ertem, Melikşah; İlçin, Ersen; Ceylan, AliKadınlar, kontraseptif sunan merkezlere ulaşamama veya aile planlaması (AP) uygulamasını önleyen psikososval etkiler nedeniyle isleyerek düşüğe baş vururlar. İstemsiz gebelikleri ve isleyerek düşükleri önleyebilmek için kadınların özelliklerinin bilinmesi önemlidir. Bu nedenle Diyarbakır il merkezindeki bir Kadın Sağlığı Merkezi'nde gebeliğini sonlandıran kadınların bazı özelliklerini tanımlamak amacıyla bu çalışma planlandı. Çalışma 2000 yılında Kadın Sağlığı Merkezi'nde gebeliğini sonlandıran 168 kadın üzerinden yürütülmüştür. Kadınların yaş ortalaması 35 $pm$ 6.7, ilk doğum yaşı ortancası 19, ortalama gebelik sayısı 5.3 $pm$ 3.1 idi. %53'ü okur yazar değildi ve %90.5'i gelir getiren bir işte çalışmıyordu. 100 gebelikle istemli düşük hızı 6.8 olarak bulundu. Kadınların yarısı sonlandırılan gebelikten önce herhangi bir aile planlaması yöntemi kullanmıyordu ve %21.4'ünün daha önce en az bir düşüğü vardı. Çalışma bulguları bölgede aile planlaması hizmetlerinin yetersizliğini göstermiştir.Öğe Kadının çalışma durumu isteyerek düşükleri etkiler mi ?(2005) Saka, Günay; Ertem, Melikşah; Bulut, Ayşe; Ceylan, AliAmaç: Kadının çalışma durumunun isteyerek düşüklere etkisini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Diyarbakır kent merkezinde 15-49 yaş grubunda ve evli olan 200 çalışan, 200 çalışmayan kadınla soru formu eşliğinde yüz yüze görüşülmüştür. Veriler bilgisayar ortamında değerlendirilmiştir. İstatistiksel olarak yüzde, ortalama, ki kare ve student t testleri kullanılmıştır. Bulgular: Çalışan kadınlarda ilk evlenme yaşı, toplam gebelik sayısı, yaşayan çocuk sayısı ve ideal çocuk sayıları ortalamaları sırasıyla; 23.93±3.56, 2.39±1.37, 1.75±0.79, 2.65±0.87 olarak bulundu. Aynı ortalamalar çalışmayan kadınlarda ise 19.31±3.55, 4.03±2.53, 3.00±1.19, 2.97±1.23 idi. Çalışan kadınların %23.0'ü, çalışmayanların %25.5'i isteyerek düşük yapmış iken, çalışan kadınların gebeliklerinin isteyerek düşükle sonlanma olasılığı, çalışmayan kadınlara göre 1.87 kere daha fazla olarak bulundu. Düşüklerin analizinde ;Yüz gebelik başına düşük çalışmayan kadınlarda 29.5, çalışan kadınlarda 43.2 idi. Çalışan kadınlarda istemsiz gebelik oranı %50.0 ve kendi kendine düşük yapmayı deneme oranı %12.0 ile çalışmayan kadın grubunun %29.0 ve %2.0 oranlarından daha yüksekti. Aile planlaması ve diğer doğurganlık tercihleri bakımından çalışan ve çalışmayan kadınlar benzer bulunmuştur. Sonuç: İstemli düşükler ev dışında eve gelir getiren kadınlarda daha yaygındır ve bir aile planlaması yöntemi olarak kullanılmaktadır. Çalışan kadınlar unutulmamalı ve bu kadınlara yeterli ilgi gösterilmelidir.Öğe Malnutrisyonlu çocuklarda serum çinko düzeyleri(Türkiye Diyetisyenler Derneği, 1998) Kara, İsmail Hamdi; Temel, Hamdi; Kılınç, Metin; Ertem, Melikşah; Boşnak, Mehmet; Dikici, BünyaminDicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Sütçocuğu Bölümünde, 1996 yılı Şubat-Aralık ayları arasında malnutrisyon tanısıyla yatan en küçüğü 3 ay, en büyüğü 36 ay (yaş ortalaması 16.6±11.7 ay) olan 49'u erkek, 30'u kız olmak üzere 79 hasta ile malnutrisyonlu olmayan en küçüğü 3 ay, en büyüğü 24 ay (yaş ortalaması 13.4±72 ay) olan 11 'i erkek, 8' i kız, 19 sağlıklı çocuktan oluşan kontrol grubunun serum çinko düzeyleri karşılaştırılmıştır. Çinko düzeyleri, Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünde, Unicam 929 Atomik Absorpsiyon Spektrofotometresi ile ölçülmüştür. Kontrol grubuna göre, malnutrisyonlu çocuklarda serum örneklerinde ölçülen çinko düzeyleri en düşük 0.300 ppm, en yüksek 0.777 ppm, ortalama çinko düzeyi 0.559+0.179 ppm olarak saptanmıştır. Kontrol grubunda serum örneklerinde ölçülen çinko düzeyleri en düşük 0.735 ppm, en yüksek 1.200 ppm, ortalama çinko düzeyi de 0.968±0.153 ppm olarak bulunmuştur. İki grup arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.001).Öğe Mardin kent merkezinde 15 yaş üstü kadınlarda sigara içme sıklığı(2008) Ertem, Melikşah; Keskin, Cumali; Saka, Günay; Değer, Vasfiye Bayram; Çifçi, SemaAMAÇ: Bu çalışmanın amacı Mardin kent merkezinde yaşayan 15 yaş üzerindeki kadınlarda sigara içiciliği sıklığı ve etkileyen faktörleri saptamaktır.YÖNTEM: Araştırma kesitseldir. Araştırma evrenini Mardin kent merkezindeki dört sağlık ocağı ve bir AÇS dispanseri bölgesinde yaşayan 15 yaş üstü 21 890 kadın oluşturmuştur. En az örnek hacmi Epi Info 2000 programında beklenen sıklık %22,1, kabul edilebilir %25 alınarak 759 bulunmuştur. Nisan –Mayıs 2005 tarihlerinde, Mardin Sağlık Yüksekokulu öğrencileri tarafından, her sağlık kurumundan rasgele seçilen 12 sokaktaki ilk 25 kadın alınarak toplam 1500 kadın ile yüz yüze görüşülmüştür. Eksik veri nedeniyle 29 anket değerlendirilmeye alınmamıştır. Sigara içme durumu hiç içmeyenler, içip bırakanlar ve halen içenler olarak sorgulanmıştır. Çapraz tablolarda halen sigara içtiğini söyleyenler sigara içenler olarak alınmış ve diğerleriyle (hiç içmeyenler ve bırakanlar) ile karşılaştırılmıştır. Veriler bilgisayar ortamında değerlendirilmiş, istatistiksel olarak yüzde, ki kare testi kullanılmıştır.BULGULAR: Kadınların %22,9’unun sigara içicisi, %3,9’ununn sigarayı bırakmış olduğu saptanmıştır. Sigara içiciliği en yüksek 25–34 yaş grubunda (%31,8) en düşük 55 yaş ve üzeri grupta (%10,0) bulunmuştur (p<0,01). Sigara içme sıklığı en yüksek “yüksek okul mezunu” grupta (%34,3) en düşük “okuryazar olmayan” grupta (%16,0) çıkmıştır (p<0,01). Sigara içiciliği eşinden ayrılmış kadınlarda %30,4 iken, evlilerde %24,4 ve bekârlarda %22,4 bulunmuştur (p<0,05). Sigara içiciliği çalışan kadınlarda (%40,2) çalışmayan yada ev hanımı olan kadınlardan (%21,7) daha yüksek çıkmıştır (p<0,001).SONUÇ: Mardin’de kadınlarda sigara içme prevalansı yüksektir ve önemli bir halk sağlığı surunudur. Genç yaştaki, eğitim düzeyi daha yüksek, eşinden ayrılmış ve çalışan kadınlar risk gruplarıdır. Bu gruplarda yönelik ayrıntılı çalışmalar yapılmalıdır ve sigara kontrolünde öncelikli gruplar olarak ele alınmalıdırlar.