Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Eronat, Kamuran" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Adalet Ağaoğlu insan ve eser
    (2016) Eronat, Kamuran; Korkmaz, Ramazan
    Adalet Ağaoğlu İnsan ve Eser adlı çalışmamızı dört ayrı bölüme ayırarak inceledik. Birinci bölümde yazarın hayatı, sanat-edebiyat ve siyasi görüşleri ile eserlerini ele aldık. Burada Ağaoğlu'nun aile yapısı, edebiyata nasıl merak sardığı, iş hayatı ve evliliği, roman ve hikâye yazarlığına yönelişi, kendisi için bir dönüm noktası olan geçirdiği trafik kazası ve yazarlığı süresince maruz kaldığı suçlama ve eleştirileri değerlendirmeye aldık. Tezin ikinci bölümünde ise yazarın Ölmeye Yatmak, Bir Düğün Gecesi, Hayır, Fikrimin ince Gülü, Yazsonu, Üç Beş Kişi, Ruh Üşümesi, ve Romantik Bİr Viyana Yazı adlı sekiz romanını inceledik. Romanların değerlendirilmesini tek tek ele alarak, yapı ve tematik kurgu ekseninde inceledik. Bu eserlerin, kimlik ile isim ve içerik unsurlarım da yine bu çerçevenin içerisinde tuttuk. Eserlerdeki olay örgülerini ise, aksiyona devinim kazandıran dönemeçleri belirleyerek, teknik bir perspektifle gözlemledik ve buradaki unsurları maddeleştirerek bir ölçüde özetleme şeklinde değerlendirdik. Romanlardaki şahıs kadro larını ise, karakter oluşturma ve başkişi, norm, kart ve fon karakterler şeklinde üstlendikleri misyon çerçevesinde ve sahip oldukları psikolojik ve sosyolojik devinimler paralelinde, kategorilere ayırarak tanımladık. Tematik kurgudaki temaları ise, eserdeki yoğunluk ölçülerini dikkate alarak sıraladık. Bu bölümde, yine romanda dramatik aksiyona katkı sağlayan; kişi, kavram ve sembol değerleri, Kora şeması eşliğinde yansıtarak, mevcut yapılanmaya farklı bir bakış açısı getirdik. Her eserin sonuç bölümünde ise, genel bir yargıya gidilen özellikleri belirledik. Tez çalışmasındaki üçüncü bölümde ise, yazarın dört hikâye kitabında yer alan hikâyeleri ve bir edebiyat dergisinin Öykü 2000 olarak verdiği kitaptaki hikâye de dahil olmak üzere toplam otuz sekiz hikâyesini değerlendirmeye aldık. Bu hikâyeleri genel bir bakış açısı ile inceledik. Hikayelerdeki ortak yapı, tematik inceleme, zaman ve mekan özellikleri ile karakter oluşumunu bu bölümde değerlendirdik. Ortak yapıda; yazarın olay örgüsünü kurma özelliği, çerçeve vak'a oluşturma niteliği ve vak'aya devinim kazandıran içerik özelliklerinin gelişim periyodu dikkate alınmış ve bu hususiyetler, incelemenin sonunda genel bir yargı perspektifinde özetlenmiştir. Tematik II incelemede roman incelemelerinde olduğu gibi, temalar yoğunluk dereceleri ölçüsünde ele alınıp ortak nitelikleri örnekler eşliğinde belirtilmiştir. Zaman ve mekan unsurlarında ise yine Ağaoğlu'nun karakteristik özelliğinden yansıyan hususiyetler tespit edildi. Kısa zaman özelliklerinin yoğun işlendiği hikâyelerde, kapalı-dar ve açık-geniş mekan özelliklerine dikkat çekildi ve buradaki psikolojik devinimlerin etkisi önemle gösterildi. Hikâyelerde karakter oluşumu bölümünde ise yine bütün hikâyeleri kapsayan detaylı bir genelleme yapıldı ve yazarın karakter oluşumunda tasarımına ivme kazandıran etkiler, madde başlıkları ile sunuldu. Adalet Ağaoğlu İnsan ve Eser adlı tez çalışmasının dördüncü ve son bölümünde ise roman ve hikâyelerde kullanılan dil ve üslup özelliklerine değinildi. Burada, sekiz roman ve dört hikâye kitabındaki 8280 cümle, yapı özellikleri bakımından incelendi. Bu cümle yapıları oluşturulan tabloda, kullanıldıkları oranlar nispetinde tespit edilip genel sonuca yönelik bir çerçevede değerlendirildi. Bu sonuç perspektifinde özellikle geçen yıllardaki sosyal, psikolojik ve ekonomik gelişmeler dikkate alınarak yazarın dil ve üslubunda ne gibi reaksiyonların meydana geldiğine yönelik yorumlar getirildi. Çalışmanın sonunda bizden sonraki araştırmacılara kaynak ve fikir vermek amacıyla genel bir bibliyografya düzenlendi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Cahit Sıtkı Tarancı'da düş ve gerçek çatışması
    (Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi, 2005) Eronat, Kamuran
    Cahit Sıtkı Tarancı Türk Edebiyatı’nda varoluşu ve yokluğu orijinal bir biçimde değerlendiren şairlerimizin en özgünlerindendir. Şiirlerinde ölüm gerçeği ile beraber yaşamdaki güzellikleri de bir armoni eşliğinde sunmayı başarır. Zaman zaman hayattaki zorluk ve sıkıntılardan tabiata ve düş alemine sığınan şair, ruhundaki bu çatışma zeminini şiirlerine yansıtır. Yaşamı boyunca muhtelif sıkıntılarla mücadelede kimi zaman yenik düşen şair, yarattığı düş ortamında mutluluğun sırlarını aramıştır. Şiirlerinde simgesel değerleri çok iyi işleyen Tarancı, bu özelliği ile dikkatleri üzerinde toplamayı başarır. Yalnızlık, gariplik, iletişimsizlik, korku ve ölüm gibi fenomenleri sürekli gündemde tutan Cahit Sıtkı, yaşamın geçiciliğini de göz önüne alarak hedeflerine düşler dünyasında ulaşmayı tasarlar. Gerçeklerden kaçmak için çocuk dünyasının kural tanımaz özgürlüğüne de zaman zaman kaçmak isteyen şair, şiirlerinde bu isteklerini de yansıtır. Yaşamında hayat ve ölüm gerçeğinin anlamını herkesten farklı bir şekilde değerlendiren Otuz Beş Yaş Şairi, bu çatışmanın insan ruhundaki tepkilerini farklı ölçeklerle yansıtır. Söz konusu mücadelelerden zaman zaman yorulan Tarancı, muhayyel yer ve sevgili arayışları ile ruhunu dinlendirmiş ve kendisine özgü objelerle teselli odakları yaratmıştır. Netice itibariyle, Cahit Sıtkı, sanatında ele aldığı düş ve gerçek unsurlarını yaşayarak adeta bir armoni eşliğinde şiirlerine nakşetmiş ve bu özelliği ile sanatını ölümsüzleştirmiştir.
  • [ X ]
    Öğe
    Mevlânâ’nın Mesnevî’sindeki meseller ile küçürek öyküler arasındaki ilişki
    (2013) Eronat, Kamuran
    Küçürek öykü kısa, öz ve damıtılmış niteliği ile her ne kadar günümüz insanının ihtiyacına binaen edebiyatta yerini alsa da, bu türün Türk kültüründeki ilk izlerine yüzyıllar öncesinde rastlanmaktadır. Bu bağlamda Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin “küçürek öykü” tanımına oldukça paralel bir durum arz etmesi dikkat edilmesi gereken bir özelliktir. Az sözle çok şeyin anlatıldığı, kısa, etkin ve şok uyarıların etkileyici bir biçimde kullanıldığı küçürek öyküler; sembolik, samimi ve içten söylemleri ile Mevlânâ’nın Mesnevî’sindeki mesellere yaklaşmaktadır. Felsefi söylem ve ucu açık nitelikli yapısıyla da Mevlânâ’nın mevcut eserine yaklaşım gösteren bu öykü çeşidinin, doğrudan mesaj iletme ve halkı eğitme yönünde bir iddiası olmadığı için Mesnevî’deki mesellerden bu küçük nitelikleriyle ayrı tutulabilmektedir. Fakat genel anlamda; olay kurgusu, sezdirme yöntemine başvurulması, örtük anlatımın bilinçli ve yoğun bir şekilde ele alınması, sembol ve imge tercihlerindeki orijinallik, Mevlânâ Mesnevî’sindeki meselleri küçürek öykülere yaklaştırmaktadır. Netice itibariyle bugünün küçürek öyküsünün modern insanın dramı üzerine konumlandığı dikkate alınırsa, Mevlânâ Mesnevî’sindeki mesellerin de insani öze odaklandığını ve onun evrensel problematiği ile ilgilendiği görülebilmekte; zengin birikimi ve kültürel dokusu ile küçürek öyküye iyi, orijinal ve güzel bir model oluşturduğu düşün- cesini güçlendirmektedir.
  • [ X ]
    Öğe
    NÜKTELERİ, FIKRALARI VE ÜSLÛBUYLA SÜLEYMAN NAZİF
    (Dicle Üniversitesi, 2016) Eronat, Kamuran
    Servet-i Fünûn Dönemi içerisinde bulunan ve eserleriyle topluma; vatan, millet ve lisan sevgisini aşılayan Süleyman Nazif, sağlam dil kurgusu ve pürüzsüz üslûbuyla Türk edebiyatına önemli katkı sunmuş ve özellikle nükte ve fıkraları ile de bu katkıya ayrı ve sevimli bir renk katmıştır.Türk kültürüne ve birliğine önemli hizmetleri olan Nazif'in, özellikle ciddi memleket meselelerine karşı cesur ve gür bir sese sahip olduğu ve millî bir duruş sergilediği bilinmektedir. Daima kültürünü koruma ve yükseltme endişesi taşıyan sanatçı, bu çerçevede toplumuna desteğini eserleri ve fikirleri ile sunmuş ve o çok sevdiği lisanının bütün inceliklerini bu bağlamda göstermeyi başarmıştır.Eserlerindeki heyecanlı, dinamik ve atılgan edayı daima diri tutan Nazif'in, özellikle sihirli kelime ve veciz niteliğindeki sözlere yer verdiği unutulmamalıdır. Bu noktada sahip olduğu derin kültür, kıvrak zekâ ve ince mizah tutkusu da kendisine nükte yapmak konusunda ayrıcalıklı bir imkân sunmuş ve sosyal iletinin hız kazanması ve kalıcı olmasında kolaylık sağlamıştır.Türk edebiyatında nükte geleneğinin kurucuları arasında gösterilen Süleyman Nazif'in emsalsiz mizah kudreti ve dile olan kusursuz hâkimiyeti ile kendisine bu kulvarda özgül bir ağırlık oluşturmuş ve diğer eserlerindeki dokunun bazı iz düşümleri bile nüktelerinde kendisine yer bulmuştur.Nüktelerinde zaman zaman sert bir eda görülen sanatçının bu özelliği iyi etüt edildiğinde, sevgiden kaynaklanan bir yerginin hâkim olduğu ve bu nedenle nüktelerle örülü samimi fıkraların değer kaybetmeden günümüze kadar gelebildiği daha iyi anlaşılacaktır
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Nükteleri, fıkraları ve üslubuyla Süleyman Nazif
    (Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016) Eronat, Kamuran
    Servet-i Fünûn Dönemi içerisinde bulunan ve eserleriyle topluma; vatan, millet ve lisan sevgisini aşılayan Süleyman Nazif, sağlam dil kurgusu ve pürüzsüz üslûbuyla Türk edebiyatına önemli katkı sunmuş ve özellikle nükte ve fıkraları ile de bu katkıya ayrı ve sevimli bir renk katmıştır. Türk kültürüne ve birliğine önemli hizmetleri olan Nazif'in, özellikle ciddi memleket meselelerine karşı cesur ve gür bir sese sahip olduğu ve millî bir duruş sergilediği bilinmektedir. Daima kültürünü koruma ve yükseltme endişesi taşıyan sanatçı, bu çerçevede toplumuna desteğini eserleri ve fikirleri ile sunmuş ve o çok sevdiği lisanının bütün inceliklerini bu bağlamda göstermeyi başarmıştır. Eserlerindeki heyecanlı, dinamik ve atılgan edayı daima diri tutan Nazif'in, özellikle sihirli kelime ve veciz niteliğindeki sözlere yer verdiği unutulmamalıdır. Bu noktada sahip olduğu derin kültür, kıvrak zekâ ve ince mizah tutkusu da kendisine nükte yapmak konusunda ayrıcalıklı bir imkân sunmuş ve sosyal iletinin hız kazanması ve kalıcı olmasında kolaylık sağlamıştır. Türk edebiyatında nükte geleneğinin kurucuları arasında gösterilen Süleyman Nazif'in emsalsiz mizah kudreti ve dile olan kusursuz hâkimiyeti ile kendisine bu kulvarda özgül bir ağırlık oluşturmuş ve diğer eserlerindeki dokunun bazı iz düşümleri bile nüktelerinde kendisine yer bulmuştur. Nüktelerinde zaman zaman sert bir eda görülen sanatçının bu özelliği iyi etüt edildiğinde, sevgiden kaynaklanan bir yerginin hâkim olduğu ve bu nedenle nüktelerle örülü samimi fıkraların değer kaybetmeden günümüze kadar gelebildiği daha iyi anlaşılacaktır.
  • [ X ]
    Öğe
    Sabahattin Ali'nin "Ses" hikâyesinde mekân-insan ilişkisi
    (2011) Eronat, Kamuran
    “Memleketçi Edebiyat”ın en güçlü hikâyecilerinden biri olan Sabahattin Ali, özellikle güçlü gözlem ve tasvirleri ile dikkatleri üzerinde toplamayı başarmış ve bu bağlamda kaleme aldığı realist çizgideki eserleri ile Türk toplumunun genel dokusuna temas etmeye çalışmıştır. Türk dilinin anlatım zenginliğine son derece hakim olan Sabahattin Ali, hikâyelerinde ince detaylara gösterdiği hassasiyetle tanınmış ve estetik yönü güçlü hikâyeler kaleme almıştır. Hikâye tekniğinde oldukça deneyimli ve bilgili olan sanatçı, bu türün temel yapısını oluşturan mekâna ve karakter oluşumuna gösterdiği özenle de ön plana çıkmaktadır. Nitekim sanatçının “Ses” hikâyesi, mekânın insan karakterine yön veren dokusu ile dikkatleri toplamakta, kendisinin bu unsurun önemine gösterdiği hassasiyet; onun ne kadar önemli bir sosyal bilimci olduğunu da ortaya koymaktadır. Hikâyede olay örgüsündeki devinimin farklı mekânlarda hız kazanması, karakter gelişimine destek veren unsurların, özellikle de dar ve geniş çerçeveli mekânlardaki eşya, araç ve gereçlerin ön plana çıkması; yazarın tekniğinin, seçiciliğinin ve dikkatli değerlendirmelerinin birer göstergesi sayılır. Bu perspektiften değerlendirecek olursak “Ses” hikâyesi, sadece içerdiği tematik zenginlik ve duygu yoğunlaşmasındaki niteliklerle değil, “mekân-insan” birlikteliğindeki realist çizgilerle ayrıcalıklı bir değer taşımakta, ayrıntılardaki gizemli oluşumlar da insan psikolojisinin travmatik yapısını ortaya çıkartmakta ve böylelikle, hikâyedeki edebi ve estetik zenginlik üst noktalara taşınmaktadır.
  • [ X ]
    Öğe
    Sabahattin Ali’nin “Ses” Hikâyesinde Mekân-İnsan İlişkisi
    (Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 2011) Eronat, Kamuran
    “Memleketçi Edebiyat”ın en güçlü hikâyecilerinden biri olan Sabahattin Ali, özellikle güçlü gözlem ve tasvirleri ile dikkatleri üzerinde toplamayı başarmış ve bu bağlamda kaleme aldığı realist çizgideki eserleri ile Türk toplumunun genel dokusuna temas etmeye çalışmıştır. Türk dilinin anlatım zenginliğine son derece hakim olan Sabahattin Ali, hikâyelerinde ince detaylara gösterdiği hassasiyetle tanınmış ve estetik yönü güçlü hikâyeler kaleme almıştır. Hikâye tekniğinde oldukça deneyimli ve bilgili olan sanatçı, bu türün temel yapısını oluşturan mekâna ve karakter oluşumuna gösterdiği özenle de ön plana çıkmaktadır. Nitekim sanatçının “Ses” hikâyesi, mekânın insan karakterine yön veren dokusu ile dikkatleri toplamakta, kendisinin bu unsurun önemine gösterdiği hassasiyet; onun ne kadar önemli bir sosyal bilimci olduğunu da ortaya koymaktadır. Hikâyede olay örgüsündeki devinimin farklı mekânlarda hız kazanması, karakter gelişimine destek veren unsurların, özellikle de dar ve geniş çerçeveli mekânlardaki eşya, araç ve gereçlerin ön plana çıkması; yazarın tekniğinin, seçiciliğinin ve dikkatli değerlendirmelerinin birer göstergesi sayılır. Bu perspektiften değerlendirecek olursak “Ses” hikâyesi, sadece içerdiği tematik zenginlik ve duygu yoğunlaşmasındaki niteliklerle değil, “mekân-insan” birlikteliğindeki realist çizgilerle ayrıcalıklı bir değer taşımakta, ayrıntılardaki gizemli oluşumlar da insan psikolojisinin travmatik yapısını ortaya çıkartmakta ve böylelikle, hikâyedeki edebi ve estetik zenginlik üst noktalara taşınmaktadır. 
  • [ X ]
    Öğe
    Süleyman Nazif'in eserlerinde Vatan ve Özgürlük anlayışı
    (2010) Eronat, Kamuran
    Vatan ve Özgürlük gibi soylu değerlere gösterdiği hassas duyarlılığı ile bilinen Süleyman Nazif, yaşamını bu uğurda verdiği mücadelelerle anlamlı kılmaya gayret etmiş ve edebi kişiliğine yön veren hasletleri, hep bu duygularla örmeye çalışmıştır. Şairin düşüncelerini sarmalayan bu özellikler; gerek sosyal hayatında, gerekse edebi yaşamında vazgeçemediği direnç odakları olmuş ve kuşkusuz sanatının yapı taşlarını bu tematik yelpaze oluşturmuştur.Millî meseleler karşısındaki heyecanını çok farklı hislerle dile getiren Nazif; şiir ve nesirlerinde hep aynı ritmik düzenle duygularını dile getirmiş ve Türk halkını, vatan ve özgürlük gibi değerler söz konusu olunca, peşinden sürükleyebilecek bir önderliği sergilemiştir.O; İstanbul’da, Malta’da ve Diyarbakır’da hep aynı değerlerin yüceliğine işaret etmiş ve vatanını en derin varlıklardan daima ayrı ve üstte tutmayı yeğlemiştir.Süleyman Nazif’i unutulmaz yapan niteliklerinden en önde geleni, eserlerinde sergilenen cesur ifadelerdir. Mevcut sözler, vatanın uğradığı mezalimden ve kendisini toplumun sözcüsü olarak gören şairin haklılığından ivme kazanmakta ve zamanla, çok sevdiği vatanının sıkıntılardan arınması ve zafere doğru yelken açmasıyla da yerini yüksek ve güçlü ifadelere bırakmaktadır.
  • [ X ]
    Öğe
    Süleyman Nazif’in Eserlerinde Vatan ve Özgürlük Anlayışı
    (Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 2010) Eronat, Kamuran
    Vatan ve Özgürlük gibi soylu değerlere gösterdiği hassas duyarlılığı ile bilinen Süleyman Nazif, yaşamını bu uğurda verdiği mücadelelerle anlamlı kılmaya gayret etmiş ve edebi kişiliğine yön veren hasletleri, hep bu duygularla örmeye çalışmıştır. Şairin düşüncelerini sarmalayan bu özellikler; gerek sosyal hayatında, gerekse edebi yaşamında vazgeçemediği direnç odakları olmuş ve kuşkusuz sanatının yapı taşlarını bu tematik yelpaze oluşturmuştur. Millî meseleler karşısındaki heyecanını çok farklı hislerle dile getiren Nazif; şiir ve nesirlerinde hep aynı ritmik düzenle duygularını dile getirmiş ve Türk halkını, vatan ve özgürlük gibi değerler söz konusu olunca, peşinden sürükleyebilecek bir önderliği sergilemiştir. O; İstanbul’da, Malta’da ve Diyarbakır’da hep aynı değerlerin yüceliğine işaret etmiş ve vatanını en derin varlıklardan daima ayrı ve üstte tutmayı yeğlemiştir. Süleyman Nazif’i unutulmaz yapan niteliklerinden en önde geleni, eserlerinde sergilenen cesur ifadelerdir. Mevcut sözler, vatanın uğradığı mezalimden ve kendisini toplumun sözcüsü olarak gören şairin haklılığından ivme kazanmakta ve zamanla, çok sevdiği vatanının sıkıntılardan arınması ve zafere doğru yelken açmasıyla da yerini yüksek ve güçlü ifadelere bırakmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Tevfik Fikret’in şiirlerinde çocuk ve gençlik
    (Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi, 2007) Eronat, Kamuran
    Çocuklara ve gençlere ayrıcalıklı bir önem veren Tevfik Fikret, onları geleceğin en nitelikli değerleri olarak görmüştür. Ülke kalkınmasında bu dinamik kitleye önemli misyonlar yükleyen Fikret, özellikle modern bir eğitim sistemine ihtiyaç duyulduğuna işaret etmiştir. Bu açıdan şiirlerinde; çağdaş, gerilikten uzak hurafelerden arındırılmış bir eğitim anlayışının çocuk ve gençler üzerinde yaratacağı olumlu etkiye dikkat çekmiş ve öğretmenliği boyunca da görev yaptığı eğitim kurumlarında bu ilkeleri yerleştirmek istemiştir. Bu perspektiften bakınca, çocuk ve gençlerin modern eğitim bilgisi ve en önemlisi sevgi ile donatılmaları gerektiğine inanan şair, onlara sürekli ulvî değerleri hatırlatmış; çalışmanın önemine, güzel sanatların gereğine önem vererek “yarının küçük güneşleri” ne ülkenin aydınlatılması konusunda sahip olmaları gereken ülkülerini şiirlerinde bir bir iletmiştir. Sürekli olarak müspet ilimin önemine güven dolu yarınlar için dikkat çeken Tevfik Fikret, ülkenin içinde bulunduğu kaotik ortamın ancak gençlerin dinamik yapıları ile aydınlanacağına inanmış ve yarının gençleri olacak çocuklara da bu perspektiften bakmıştır. Sahip olduğu idealleri ile ülkemizin bu genç nesline aydınlık yarınları gösteren Fikret’in bu özelliği, Ulu Önder Atatürk’ ü de derinden etkilemiştir. Özellikle çocuklara yönelik şiirlerinde adeta pedagoji özelliklerinin inceliklerini gösteren şairin bu yönü her geçen gün biraz daha takdir toplamakta, ülkenin mevcut dönemdeki maküs talihinin tersine çevrilmesi yönündeki evrensel düşünceleri, geçen zamanla beraber daha iyi anlaşılmaktadır. Nitekim ünlü şairin hayatının son döneminde Türk çocuk ve gençliğine şiirlerinde hararetli bir eda ile seslenmesi kendisinin bu konudaki duyarlılığının somut bir göstergesidir.

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim