Yazar "Eren, Tahir Şevval" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akciğer dekortikasyon ameliyatı yapılan erişkin hastaların ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası arteriyel kan gazı analizi, solunum fonksiyon testi ve akciğer perfüzyon sintigrafilerinin karşılaştırılması(2012) Oruç, Menduh; Eren, Tahir Şevval; Çakmak, MuharremAmaç: Dekortikasyon ameliyatı uygulanmış erişkin hastalarda, ameliyat öncesi ve sonrası arteriyel kan gazları, solunum fonksiyon testleri ve akciğer perfüzyon sintigrafileri karşılaştırıldı ve dekortikasyon ameliyatının solunum fonksiyonu üzerindeki etkisi belirlendi. Çalışma planı: Ocak 2000 - Kasım 2008 tarihleri arasında, Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahi Kliniği’nde kronik ampiyem nedeni ile akciğer dekortikasyon ameliyatı yapılan 15 yaşından büyük 37 hastanın (25 erkek, 12 kadın; ort. yaş 37.3 yıl; dağılım 15-73 yıl) klinik verileri retrospektif olarak incelendi. Hastaların ameliyat öncesi ve sonrası arteriyel kan gazları, solunum fonksiyon testleri ve akciğer perfüzyon sintigrafileri istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Hastaların 16’sına (%43.24) sağ torakotomi yapılmış iken, 21’ine (%56.75) sol torakotomi yapıldı. Histopatoloji değerlendirme sonucu 28 hastada (%75.6) kronik fibrinöz plevrit, dokuz hastada (%24.3) tüberküloz plevrit olarak bildirildi. İstatistiksel olarak PO2, SO2 (p<0.05), FEV1, F VC ve p erfüzyon sintigrafisi anlamlı bulunur iken (p<0.001), PCO2 istatistiksel olarak anlamsız (p>0.05) bulundu. Sonuç: Çalışma bulgularımız, dekortikasyon ameliyatı ile akciğer üzerindeki baskının ortadan kalktığını, akciğerde tekrar havalanma sağlandığını ve akciğer fonksiyonlarında düzelme olduğunu göstermektedir. Bu çalışma bulguları, daha önceki çalışma bulguları ile uyumludur.Öğe Akciğer kist hidatiği: 728 olgunun cerrahi tedavi ve izlemi(2001) Balcı, Akın Eraslan; Eren, Nesimi; Cebeci, Erdoğan; Ülkü, Refik; Eren, Tahir ŞevvalHidatik kist operasyonlarının sonuçlarını incelemek için, 1970-1999 yılları arasında opere edilen 728 hasta incelendi. Erkek/kadın oranı: 2.14; yaş ortalaması 29.25 ± 5.68 yıl (5 ay-71 yıl); en sık semptom ateşti. Akciğer ve karaciğer kisti birlikteliği %6.73 (49 olgu) idi ve bunlarda sağ torakofrenotomi (n= 26); median sternotomi + sağ frenotomi (n= 5) yapıldı. Bilateral akciğer kisti olan 31 hastanın 8'inde tek evreli bilateral torakotomi; 11'inde iki evreli torakotomi 12'sinde median sternotomi yapıldı. En sık operasyon yöntemi, kistotomi ve kapitonajdı (%82.5). Kapitonajsız kistotomi 76 (%11.2); akciğer rezeksiyonu 51 (%7) olguda, wedge rezeksiyon ise 9 (%1.2) hastada yapıldı. En sık görülen postoperatif komplikasyonlar atelektazi ve yara infeksiyonu olup, morbidite %14.4, mortalite %1.5 ve rekürrens %2.5 idi. Hastanede kalış süresi 13.4 ± 7.2 (9-40) gündü.Öğe Çocuk ampiyemlerinde tedavi: Kapalı su altı drenajı ve dekortikasyon(2002) Eren, Tahir Şevval; Balcı, Akın Eraslan; Ülkü, Refik; Onat, Serdar; Eren, M. NesimiBaşlangıç tedavisi olarak, kapalı toraks drenajı (KTD) uygulanan 497 postpnömonik ampiyemli çocuk değerlendirildi. Aynı anda birden fazla dren taşıyan hastalar %3.6; tedavi sürecinde birden fazla dren uygulananlar %7.8 oranındaydı. Drenajın başarısız olduğu 106 hastada dekortikasyon yapıldı (%21.3). En sık operasyon endikasyonları tuzaklanmış akciğer ve persistan-multipl pleural postu (%91.5). Operasyon öncesi KTD süresi T 1.6 gündü. Üç çocukta rezeksiyon gerekti (%2.8). Postoperatif hastane süresi 7.4 gündü. Dekortikasyon grubunda mortalite yoktu, diğer grupta %1.5 oldu. Bir yıllık izlem periyodunda, tam akciğer ekspansiyonu, KTD ile tedavi edilenlerde %78; dekortikasyon geçirenlerde %90.5 olarak bulundu. Her iki gruptaki hastaların büyük kısmı 17-20 gün içinde taburcu edildi.Öğe Çocuklarda pektus karinatum deformitesi onarımı(2002) Balcı, Akın Eraslan; Ülkü, Refik; Eren, Tahir Şevval; Eren, NesimiAmaç: Pektus karinatumda operasyon sonuçlarımızı değerlendirmek ve literatürle karşılaştırmak. Materyal ve Metod: 20 yıllık dönemde ameliyat edilen 18 çocuk retrospektif olarak değerlendirildi. Erkek / kız oranı 15 / 3, deformitenin farkedildiği ve ameliyat edildiği yaşlar sırasıyla 7.2 ± 4.4 ve 8.7 ± 5.2'ydi. Simetrik deformite 12 (%66.7), asimetrik deformite 4 (%22.2) ve birlikte ekskavatum / karinatum deformitesi 2 hastada (%11.1) görüldü. Operasyon tekniği, aşırı gelişmiş kosta kartilajlarının bilateral rezeksiyonu ve transvers sternum osteotomisiydi. Bulgular: Komplikasyon oranı %16.7 oldu (pnömotoraks 1, atelektazi 1, doku nekrozu 1). Komplikasyonlar sekelsiz düzeldi. Hastanede kalış süresi ortalama 7.6 ± 6.6 gün oldu. Bütün hastalarda deformite tam olarak düzeldi. Ortalama 3.1 ± 2.8 yıllık (10 ay - 6 yıl) izlemde toraks kemik gelişimi normal oldu. Sonuç: Karinatum deformitesinin erken düzeltilmesi toraks yapısının normal gelişimine devamını sağlar ve hastanın kendi vücut imajı hakkındaki olumsuz düşüncesini önler.Öğe Erişkinlerde mediastenin primer tümör ve kistleri: 61 olgunun klinik değerlendirilmesi ve cerrahi sonuçları(2003) Balcı, Akın Eraslan; Eren, Nesimi; Eren, Tahir ŞevvalAmaç: Mediasten kitlelerinde cerrahi girişimin tanı, tedavi ve uzun dönemdeki etkilerini incelemek.Materyal ve metod: 1990-2000 yılları arasında mediasten kitlesi tanısıyla ameliyat edilen 61 hasta retrospektif olarak gözden geçirilerek hasta ve operasyona ait özellikler kaydedildi.Bulgular: Yaş ortalaması 38.2 ± 20.3 (15-71), erkek/kadın oranı 1.44 idi. En sık lokalizasyon anterosuperior mediasten bölgesindeydi. Çıkarılan kitlelerin ortalama çapı 7.8 ± 5.2 cm bulundu. Hastaların 51 (%83.6)'inde tümöral, 10 (%16.4)'unda kistik lezyon vardı. Benin tümörlerin sayısı 33 (%64.7, 33/51), malinlerin sayısı ise 18 (%35.2, 18/51) oldu. Rezeksiyon 8 (%13.1) hastada inkomplet oldu; bu hastaların hepsi malin tümörlü hastalardı. Dolayısıyla malin tümörlerde komplet rezeksiyon oranı %55.6 (10/18) bulundu. Minör komplikasyon oranı % 4.9 olup nedenleri şunlardı: yara enfeksiyonu 1, diafragma elevasyonu 1 ve atelektazi 1. Rekürrens bir (%1.6) hastada görüldü. Operasyon sonrası bir yıl içinde tümör bağlı hastalıktan 4 (%6.7); izleyen yıllarda bir (%1.7) hasta kaybedildi. Malin mediasten tümörlü hastaların takip süresinde sağ kalım oranı %72.2 oldu.Sonuç Mediasten kitlelerinde cerrahiyi öncelikli olarak düşünmek uygun bir yaklaşım tarzı olacaktır.Öğe Erişkinlerde özofagus yabancı cisimleri(2004) Eren, Tahir Şevval; Eren, M. Nesimi; Ülkü, Refik; Bayar, Emin Sırrı; Onat, SerdarAmaç: Özofagus yabancı cismi nedeniyle tedavi edilen 98 erişkin hastada yabancı cisimlerin özellikleri, tedavi yöntemleri ve komplikasyonlarını değerlendirmek amacıyla retrospektif bir çalışma yürütüldü. Gereç ve Yöntemler: Ocak 1990 ile Haziran 2002 yılları arasında 98 erişkin hasta özofagus yabancı cismi nedeniyle tedavi edildi. Dicle Üniversitesi Tıp fakültesi Göğüs Kalp Damar Cerrahisi kliniğinde yatan hastaların hastane kayıtları retrospektif olarak gözden geçirildi. Bütün hastalarda rigid özofagoskopi genel anestezi altında yapıldı. Bulgular: Atmışiki kadın (%63.3), 36 erkek (%36.7) hasta mevcuttu. Ortalama yaş 52.8 idi (17-80). Hastaların şikayet ettiği başlıca semptomlar odinofaji ve takılma hissi idi. Yabancı cisim, olguların %82.7 de servikal, %11.2 de torasik ve %3.1 de de distal özofagus yerleşimliydi. En sık bulunan yabancı cisimler kemik, etli kemik ve etti (%67.3). Özofagus yabancı cisimleri genel anestezi altında direk görüş altında laringoskop veya rijid özofagoskopi ile çıkarıldı. Cerrahi ile çıkarma 2 hastada yapıldı. Özofagoskopiye bağlı 3 perforasyon ve geç başvurmaya bağlı da 1 perforasyon mevcuttu. Mortalite görülmedi. Sonuç: Hastaların klinik anamnezi ve semptomları bir hastaya özofagoskopi yapılıp yapılmayacağı kararında en önemli elemanlardır. Özofagus yabancı cisimleri için erken tanı ve tedavi hayatı tehdit edici komplikasyonları nedeniyle esastır. Biz, rijid özofagoskopiyi yabancı cisimlerin çıkarılmasında emniyetli ve güvenilir bir teknik olarak görüyoruz.Öğe Hyperimmunoglobulin E (Job's) syndrome: A rare cause of recurrent pneumatocele, lung abscess and empyema in childhood(2002) Eren, M. Nesimi; Balcı, Akın E.; Ülkü, Refik; Boşnak, Mehmet; Eren, Tahir ŞevvalThe hyperimmunoglobulin E (HIE) or Job's syndrome is a rare and complex disorder characterized by recurrent staphylococcal lung infections with abscess and pneumatocele formation and chronic eczematoid dermatitis in childhood. Laboratory evaluation reveals consistent elevation of circulating immunoglobulin E levels. This article describes a case of HIE (Job's) syndrome as a cause of recurrent lung infections with abscess, pneumatocele formation and empyema necessitating tube thoracostomy.Öğe İntrahepatik safra yollarındaki katetere bağlı gelişen plevrobiliyer fistül(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Meteroğlu, Fatih; Şahin, Atalay; Eren, Tahir ŞevvalBronkobiliyer fistüllü hemen hemen tüm olgularda safralı balgam mevcutken, plevrobilier fistülde ise safralı balgam gözükmemektedir. Plevrobilier fistül, malignite veya geçirilmiş cerrahiye sekonder komplikasyon olarak görülebilir. Safra plevral boşlukta birikmekte ve safra tahrişine sekonder pnömonit sıklıkla görülebilir. Bu çalışmada inoperabıl pankreas başı tümörü tanısıyla intrahepatik safra yollarına 3 kez kateter takılan olgu tartışıldı. Olgunun tanısı, akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografisi ve plevral mayinin biyokimyasal analiziyle tanısı konuldu. Plevrobilier fistül olgusu literatür bilgileri eşliğinde sunuldu.Öğe Isolated thoracic duct injury in penetrating neck trauma: a case report(2007) Eren, Tahir Şevval; Çakır, Ömer; Eren, M. Nesimi; Güloğlu, CahferOtuz dokuz yaşındaki erkek hasta, sol alt boyun tarafındaki bıçak yaralanması ile başvurdu. Göğüs grafisinde sol hidropnömotoraks mevcuttu. Torasentez yapıldı ve analiz şilöz sıvıyı gösterdi. Hasta kapalı göğüs drenajı ve total parenteral beslenme ile konservatif olarak tedavi edildi. Bu klinik olgunun ve literatür taramasının temelinde, torasik duktus yaralanması penetran boyun travmalarında akılda tutulmalı ve öncelikli olarak konservatif tedaviye başvurulmalıdırÖğe Konjenital lobar amfizem(2002) Eren, Tahir Şevval; Balcı, Akın Eraslan; Eren, Mehmet Nesimi; Ülkü, Refik; Kılınç, Nihal1993-2001 yılları arasında cerrahi olarak tedavi edilen 4 konjenital lobar amfizemli olgu gözden geçirildi. Olguların 3'ü erkek, 1'i kızdı ve yaşları 28 gün, 2, 3 ve 10 aydı. Tekrarlayan akciğer enfeksiyonları, dispne, siyanoz ve sıkıntılı solunum ana bulgulardı. Olguların 3'ünde sol üst lob tutulmuştu. Göğüs x-ray ve bilgisayarlı tomografi tutulmuş lobların hiperaerasyonunu gösteriyordu. Bütün olgularda lobektomi yapıldı ve postoperatif dönem sorunsuz geçti. Solunum sıkıntısı ile gelen her infantta konjenital lobar amfizemden şüphelenilmelidir. Başarılı medikal tedaviler bildirilmesine rağmen, tutulan lobun cerrahi rezeksiyonu kabul edilen tedavi yöntemidir.Öğe Mediasten kitlelerinin tanısında ve mediasten lenf nodlarının incelenmesinde mediastinoskopinin yeri(2001) Balcı, Akın Eraslan; Eren, M. Nesimi; Cebeci, Erdoğan; Ülkü, Refik; Eren, Tahir ŞevvalBu çalışmada 1998-2000 yılları arasında standart servikal mediastinoskopi yapılan parankim lezyonlu (kuşkulu ya da bilinen akciğer kanserli) 73 ve mediasten kitleli 24 hastada, mediastinoskopinin tanı değeri ve yararlılığı araştırıldı. Parankim lezyonlu hastalarda %19.2 oranında, mediasten lenf nodu tutulumu vardı. Bunlardan sınırlı hastalığı olan birine, rezeksiyon yapıldı. Mediastinoskopide mediasten lenfatik tutulumu olmayan 59 hastadan 53'ü (%89.8) operabl idi ve 49'u rezeksiyon geçirdi. Rezeksiyon hastalarının 42'sinde akciğer kanseri olduğu kanıtlandı. Torakotomi sırasında lenf nodu hastalığı 42-olgunun 5'inde (%11.9) görüldü ve bunların hepsi rezeksiyon geçirdi. Onbir hastanın 6'sında nonbronkojenik malignite, 5'inde ise benign lezyon vardı. Parankimal hastalığı olmayan mediasten kitleli 24 hastanın 18'inde (%75) mediastinoskopi tanı koydurucu oldu. Toplam 4 hastada (%4) minör komplikasyonlar görüldü.Öğe Oleik asit ile oluşturulan akut respiratuar distres sendromunun tedavisinde metilprednizolun etkinliği(2003) Şehitoğulları, Abidin; Eren, Tahir Şevval; Büyükbayram, Hüseyin; Balcı, Akın Eraslan; Eren, NesimiAmaç: Akut Respiratuar Distres Sendromu (ARDS)'nun engellenmesinde metilprednizolün etkinliğini deneysel olarak araştırmak.Materyal ve metod: Her biri 7 tavşandan oluşan 3 grup oluşturuldu. Birinci gruba (kontrol) serum fizyolojik (%0.9 NaCl), ikinci gruba serum fizyolojikle beraber oleik asit ve son gruba da ikinci gruptakilere ek olarak metilprednizol verildi. Kan gazı değerleri, ortalama arter basınçları ve kalp hızları kaydedildi. Bronkoalveolar lavaj ve periferik kanda lökosit sayımı yapıldı. Akciğer yaş ve kuru ağırlıkları ölçüldü. Işık mikroskopunda hemoraji ve patolojik akciğer lezyonları kullanılan derecelendirme sistemine göre değerlendirildi. Bulgular: PaO2 değeri kontrol grubunda 85.7 ± 22.3, oleik asit grubunda 58.6 ± 11.2 ve metilprednizolon grubunda 66.3 ± 10.2 mm Hg oldu. Aynı sırayla diğer parametreler de şöyle bulundu: PaCO2; 34.2 ± 3.4, 41.4 ± 2.5 ve 40.3 ± 1.9 mmHg. Kalp atım hızı; 101.7 ± 11.3, 75 ± 8.8 ve 79.2 ± 12.2 1/dk. Akciğer yaş ağırlığının kuru ağırlığına oranı; 4.5 ± 1.3, 6.1 ± 0.8 ve 5.7 ± 0.7. Bronkoalveolar lavajdaki lökosit sayısı 2.3 ± 0.3, 9 ± 0.4 ve 3.8 ± 0.8 x105/ml. Periferik lökosit sayısı 7100 ± 500, 3600 ± 785 ve 3800 ± 525. Grade 3 hemoraji metilprednizol grubunda olmazken, oleik asit grubunda %28.6 oranında görüldü. Şiddetli patolojik lezyonlar oleik asit grubunda %29, metilprednizol grubunda %14.2 oldu. Sonuç: Metilprednizolün oleik asitin neden olduğu Akut Respiratuar Distres Sendromu üzerinde sınırlı bir tedavi edici etkisi vardır.Öğe Plevral efüzyonlu olgularda video yardımlı torakoskopik cerrahi (VATS)'nin rolü(2002) Eren, M. Nesimi; Esme, Hıdır; Balcı, Akın Eraslan; Ülkü, Refik; Eren, Tahir ŞevvalDiğer yöntemlerle tanısı konulamamış plevral efüzyonlu hastalarda video yardımlı torakoskopik cerrahi (VATS)'nin rolünü ve tanı değerini göstermek istedik. Ocak 1997-Temmuz 2000 tarihleri arasında VATS dışı (torasentez ve kapalı pleura iğne biyopsisi) yöntemlerle tanısı konulamayan 28 plevral efüzyonlu hastaya VATS yapıldı. Olgular retrospektif olarak incelendi. Olgulardan 17 (60.7)'si erkek, 11 (%39.3)'i kadındı. Yaş ortalaması 50.8 (30-72) idi. Olguların 2'si hariç, tümüne çift lümenli endotrakeal entübasyon ile işlem yapıldı. Bütün hemitoraks boşluğu gözlendikten sonra gerekli yerlerden biyopsi örnekleri alındı. En sık izlenen makroskobik görüntü 13 olgu ile difüz pleura kalınlaşması idi. En sık karşılaşılan klinik semptom 23 olgu ile dispne idi. Olgulardan 13'ünde aspest teması mevcuttu. Patolojik sonuç olarak, olguların 15'i maligndi ve 9'u malign mezotelyoma idi. Tüp drenajı ortalama 7 gündü. Postoperaüf komplikasyon oram %10.7 idi. VATS, tüm toraks boşluğunu araştırmak ve birçok cerrahi işlemi yapabilmek için çok elverişlidir. VATS, tanısı konulamayan pleural efüzyonlu olgularda %96.5 oranında yüksek tanı değeri ue düşük komplikasyon oranı ile güvenli bir yöntemdir.Öğe Pulmoner alveoler proteinozis(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Şen, Hadice Selimoğlu; Dallı, Ayşe; Önder, Ömer Faruk; Abakay, Abdurrahman; Fırat, Uğur; Eren, Tahir Şevval; Şenyiğit, AbdurrahmanPulmoner alveoler proteinozis alveollerde lipoproteinoz materyalin birikimi ile karakterize nadir görülen bir hastalıktır. Otuzaltı yaşında erkek hasta, yaklaşık 5 ay önce başlayan nefes darlığı şikayeti ile hastanemize başvurdu. Akciğer grafisinde bilateral yaygın infiltrasyon görüldü. Arter kan gazında (AKG) : pH:7.44, pCO2 : 36 mmHg, pO2 : 49 mmHg, SaO2 : %85, HCO3 : 24 mmol/L olarak saptandı. Yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografisinde (YRBT) bilateral yaygın buzlu cam alanları ve bu alanlarda interlobuler septal kalınlaşmalar raporlandı. Üç defa yapılan balgam mikroskobisinde, post bronkoskopik balgamda ve bronkoalveoler lavajda aside dirençli bakteri saptanmadı. Hastaya video destekli torakoskopik cerrahi ile wedge rezeksiyon yapıldı ve patoloji sonucu “Pulmoner Alveoler Proteinozis (PAP)” olarak raporlandı. Hastaya genel anestezi altında masif akciğer lavajı planlandı. Yatışından itibaren klinik düzelme görülen hastanın takiplerde AKG değerleri de düzelme eğilimine girdi. Oksijensiz AKG’da parsiyel oksijen basıncı 65 mmHg’ye yükselen hasta lavaj yapılmadan takibe alındı. Kontrol PA akciğer grafisi ve YRBT’de belirgin radyolojik düzelme saptandı. Üç ay sonra yapılan kontrol YRBT’sinde lezyonlar radyolojik olarak tamamen gerilemişti. Sonuç olarak dispne şikayeti ile başvuran hastalarda, radyolojik bilateral infiltrasyon varlığında, ayırıcı tanıda nadir bir hastalık olan PAP da düşünülmelidirÖğe Rezeksiyon sonrası pulmoner fonksiyonun perfüzyon sintigrafisiyle tahmini(2000) Balcı, Akın Eraslan; Özçelik, Cemal; Balcı, Ansal Tansel; Ülkü, Refik; Eren, Tahir ŞevvalAkciğer rezeksiyonu sonrası FEV1 < 1 L/s olduğunda, postoperatif pulmoner komplikasyon ve ölüm oranı artmaktadır. Postoperatif akciğer fonksiyonunu tahmin etmek için, rezeksiyon yapılan 29 hastada ameliyattan önce ve sonra solunum fonksiyon testleri ve perfüzyon sintigrafisi çalışıldı. Sintigrafiyle tahmin edilen postoperatif FEV1 ile ölçülen postoperatif FEV1 değeri arasında fark yoktu (p = 0.5413). Çıkarılan akciğer kısmının perfüzyon miktarıyla, operasyonun neden olduğu FEV1 azalması arasında korelasyon vardı (r = 0.5158 ve p < 0.05). Perfüzyon sintigrafisi postoperatif akciğer fonksiyonun tahmin etmede güvenle uygulanabilir.Öğe Servikal kostanın neden olduğu toraks çıkım sendromu'nda birinci kosta rezeksiyonu gerekli midir?(2001) Balcı, Akın Eraslan; Çakır, Ömer; Eren, M. Nesimi; Bayar, Emin; Eren, Tahir ŞevvalAmaç: Servikal kostaya bağlı toraks çıkım sendromu operasyonunda yalnızca servikal kosta çıkarılabildiği gibi, beraberinde birinci torakal kosta da çıkarılabilmektedir. Materyal ve Metod: Bu iki ameliyat yöntemi arasında fark olup olmadığını araştırmak için, yalnızca servikal kostası çıkarılan 16 hastayla (A grubu), beraberinde birinci torakal kostası da çıkarılan 13 hasta (B grubu) karşılaştırıldı. Her iki grup benzer özellikler taşıyordu. En sık semptomlar omuzda ve üst ekstremitede ağrı (%88), kuvvetsizlik (%76) ve çabuk yorulmaydı (%68). Araştırılan parametreler ameliyat süresi, sinir ileti hızı değişmesi, asemptomatik hale gelen hasta oranı, postoperatif komplikasyon oranı, hastanede kalış süresi ve uzun dönemde asemptomatik kalış oranı idi. Bu 6 parametreden en az 4'ünde iki grup arasında fark yoksa, iki ameliyat yöntemi arasında farkın olmadığı öngörüldü. Bulgular: B grubunda ameliyat süresi daha uzundu. Diğer beş parametre arasında fark yoktu. Her iki gruptan birer hastada tromboembolektemi gerekti. A grubunda bir hastada birinci kosta rezeksiyonu yapıldı. B grubunda 1 hastada uzun süren şiddetli ağrı oldu. Pnömotoraks her iki grupta da görüldü. Sonuç: Servikal kosta operasyonunda iki yöntem arasındaki seçim cerrahın tercihine bağlıdır.Öğe Severe tracheal compression due to mediastinal tuberculous lymphadenitis(2009) Avcı, Alper; Fuat, Gürkan; Eren, Tahir Şevval; Çapan, GoncaSolunum sıkıntısı ve vizing ile başvuran, salbutamol ve budesonid tedavisine yanıt vermeyen 18 aylık erkek infant olgusunu sunuyoruz. Göğüs röntgeni ve bilgisayarlı tomografi incelemesinde sağ paratrakeal düzgün kitle görüldü. Hastanede yatarken çocuğun klinik durumunda kötüleşme oldu. Torakotomi ile genişlemiş inflamatuar lenf nodu bulunduğu yerden eksize edildi, histopatolojik olarak mediastinal tüberküloz lenfadenit teşhis edildi. Tüberküloz prevalansının olduğu bir bölgede ilk vizing epizodu sıkıntısı olan bir infantta göğüs radyografisi çektirmek önemlidir.Öğe Sternum primer tüberkülozu: Olgu sunumu(2010) Eren, Tahir Şevval; Avcı, AlperKemik-eklem sistemi tüberkülozu, oldukça nadirdir. Pulmoner tüberküloz hastaların çoğunluğunda primer kaynağı oluşturmaktadır. Tüberkülozun sternumda primer olarak görülmesi ise literatürde az sayıda bildirilmiştir. Bu yazıda göğüs ağrısı ve göğüs duvarında kitle yakınması ile kliniğimize başvuran, 64 yaşında bayan hasta sunuldu. Hastanın tedavisi sternum rezeksiyonu ve göğüs duvar rekonstrüksiyonu ile yapıldı.Öğe Torakotomiyle sağaltılan primer ve sekonder spontan pnömotoraks hastalarının karşılaştırılması ve torakotominin değeri(2001) Balcı, Akın Eraslan; Eren, Nesimi; Cebeci, Erdoğan; Ülkü, Refik; Eren, Tahir ŞevvalSpontan pnömotoraks (SP)'ın tedavisinde tartışmalar sürmektedir. Bu seride torakotomiyle tedavi edilen SP'lerin sonuçları değerlendirilmiştir. 1986-2000 yılları arasında yatırılan 205 primer spontan pnömotoraks (PSP)'lı, 112 sekonder spontan pnömotoraks (SSP)'lı 31 7 hastadaki 369 SP atağı incelendi. PSP ve SSP'deki yaş ortalaması sırasıyla 32.6 ± 8.7 ve 58.6 ±10.12 yıldı. PSP'li 45, SSP'li, 35 olmak üzere, opere edilen 80 hastadaki ameliyat yöntemleri bül ligasyonu, bül eksizyonu, apikal plörektomi, plevral abrazyon ya da plevral tent olmuştu. En sık cerrahi endikasyon rekürrens SP idi. Tüp torakostomisinden sonra rekürrens PSP'de %17, SSP'de %20.5, operasyon sonrası ise %2.85 idi. SSP hastalarında operasyon oranı, operasyonun süresi, postoperatif hava kaçağı ve toraks dreninin süresi, hastanede kalış süresi, morbidite ve mortalite daha fazlaydı. Operasyon SSP hastalarında PaO2 değerinde anlamlı bir artışa neden olurken, PSP hastalarında anlamlı artış yapmaz. Torakotomi düşük morbidite, mortalite ve kısa hastanede kalış süresiyle hem PSP hem de SSP hastalarında etkin ve güvenilir tedavi sağlar.Öğe Toraks duvarında tüberküloz soğuk apsesi:Üç olgu sunumu(2014) Arıkanoğlu, Zülfü; Eren, Tahir Şevval; Meteroğlu, FatihTüberküloz olgularının yaklaşık %15-20'si akciğer dışı olup, nadiren göğüs duvarında izole olarak görülebil- mektedir. Kliniğimize göğüs duvarında ağrılı şişlik yakınması ile kliniğimize başvuran ardışık üç hasta göğüs duvarında kitle ön tanısı ile incelendi. Yaşları sırasıyla 60, 35 ve 30 olan, iki kadın ve bir erkek has- tanın ortak yakınması ele gelen şişlik idi. Fizik muaye- nede ikinci olguda sağ sekizinci kaburga düzeyinde cilt altında ele gelen yumuşak vasıflı kitle vardı. Diğer iki olguda da fluktuasyon veren yumuşak vasıflı kitle (ilk olguda göğüs manibrium sterni üzerinde, üçüncü olguda sol üçüncü kaburga üzerinde), tümör ön tanısıyla toraks bilgisayarlı tomografisi ile değerlendirildi. Lezyonlar tüm olgularda eksizyonel biyopsi ile tamamen çıkar- tıldı. Histopatolojik inceleme kazeöz nekroz gösteren doku olarak bildirildi. Asit dirençli bakteri çalışmaları negatif idi. Olgulara dört ilaç kombinasyonu ile anti- tüberküloz tedavisi başlandı. Bu çalışmada göğüs duva- rında nadir olarak gözlenen, tüberküloza ait izole soğuk apsesi olan üç olgu, klinik özellikleri, tanı ve tedavi yöntemleri açısından irdelendi.