Yazar "Eren, Şevval" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 19 / 19
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akciğer dekortikasyonu ve açık kalp cerrahisi ameliyatlarında Colgen Powder'ın hemostatik etkisinin araştırılması(2018) Eren, Şevval; Eren, M. NesimiDicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi kliniğinde akciğer dekortikasyonu yapılan 48 hasta ve açık kalp cerrahisi yapılan 20 hasta Per ve postoperatif değerlendirmeye tabi tutulmuş olup, akciğer dekortikasyonu yapılan 24 hastaya ve açık kalp cerrahisi yapılan 10 hastaya Colgen Powder (kollajen hemostat) uygulanmış olup postoperatif drenlerden olan kanama miktarı ve postoperatif kan transfüzyonu karşılaştırması yapılmıştır. Colgen uygulanan akciğer dekortikasyonu grubunda drenlerden 24. Saatte ölçülen drenaj miktarı ortalama 241.66 ± 112.9 cc bulunmuştur.Kontrol grubunda ise 402.08 + 172.24 cc olarak ölçülmüştür (p < 0.05). Colgen kullanılan açık kalp ameliyatı yapılan grupta ortalama drenaj 475 + 113 cc olarak bulunurken, kontrol grubundada 700 ± 187.15 cc olarak ölçülmüştür (p < 0.05). Akciğer dekortikasyonu yapılan Colgen grubu vakalarında, kontrol grubuna göre yaklaşık olarak %40 lık bir drenaj azalması saptanırken, açık kalp ameliyatı yapılan Colgen grubunda, kontrol grubuna göre yaklaşık %32.5 lik bir drenaj azalması mevcuttur. Colgen kullanılan akciğer dekortikasyonu yapılmış grupta postoperatif ortalama kan transfüzyonu miktarı 177.08 +.92.5 cc dir. Kontrol grubunda 302.08 ± 135.51 cc dir (p < 0.05). Açık kalp cerrahisi yapılan Colgen grubunda postoperatif ortalama kan transsfüzyonu miktarı.375 ± 1 17.96 cc iken kontrol grubunda ise ortalama 550 ± 129.2 cc dir (p<0.05). Postoperatif kan transfüzyonu Colgen kullanılan akciğer dekortikasyonu grubunda,kontrol grubuna göre yaklaşık %41 oranında bir azalma gösterirken, açık kalp ameliyatı yapılan Colgen grubu vakalarında,kontrol grubuna göre %32.2 lik bir azalma söz konusudur. Bu çalışmada sonuçların istatistiksel açıdan anlamlı olduğu, Colgen ( Kollajen hemostat) kullanımının postoperatif kanamayı ve homolog kan transfüzyonunu azalttığı ve komplikasyonlarında koruduğu vurgulanmıştır.Öğe Akut pulmoner arter tıkanıklığı oluşturulan köpeklerde hipertonik NaCl (%7.5) etkisi(2003) Eren, M. Nesimi; Çakır, Ömer; Satıcı, Ömer; Eren, Şevval; Balcı, Akın; Ülkü, RefikAkut pulmoner arter tıkanmalarında oluşan şiddetli hipotansiyon ve şokta hipertonik NaCl'ün etkisinin araştırılması amacı ile Dicle Üniversitesi Sağlık Araştırma Merkezi (DÜSAM) 'nde 11 'i dişi, dokuzu erkek köpek üzerinde çalışıldı. Deneklerin en küçüğü altı aylık, en büyüğü iki yaşındaydı. Ortalama ağırlıkları 19 kg olarak saptanmıştı. Tüm köpekler genel anestezi altında uyutularak operasyona alındı. Invaziv arter basınçları ölçümleri, sag femoral arterden monitör yardımıyla yapıldı. Deneklerin hepsine sol torakotomi yapıldı, beşinci interkostal aralık (lCA)'tan toraksa girilerek önce sol sonra sağ pulmoner arter gevşek olarak teyp ile dönüldü. Bu işlemden sonra pulmoner arter kanülü yerleştirilip, ortalama pulmoner arter basınçları monitör yardımıyla kaydedildi. Sağ ana pulmoner arter ve sol alt lob pulmoner arter ligasyonu yapıldıktan sonraki 3., 5., 10., 13., 15., 18. ve 21. dakikalarda pulmoner arter ve ortalama arter basınçları kaydedildi. Deneklerin yarısına pulmoner hipertansiyonu düşürmek amacıyla sodyum nitroprusid, diğer yarısına nitrogliserin verildi. Bu ilaçların verilmesinden sonraki pulmoner arter basıncı ölçümleri kaydedildi. Deneklerde hipotansiyon ve şok durumu görüldüğünde %7.5'lik NaCl infüzyonu yapıldı. Kontrol grubuna izotonik uygulandı. Sodyum nitroprusid + %7.5 NaCl verilen grupta ortalama sistemik arter basınçlarındaki artış, sodyum nitroprusid + %0.9 izotonik verilen gruba göre istatistiksel olarak anlamlıydı, nitrogliserin + %7.5 NaCl verilen grupta ortalama arter basınçlarındaki artış nitrogliserin + %0.9 NaCl grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı.Öğe Down sendromu’na eşlik eden akciğer hipoplazisi ve göğüs duvar deformitesi: Nadir bir olgu sunumu(2008) Oruç, Memduh; Avcı, Alper; Eren, Şevval; Akbaş, HalitDown sendromu ( DS ), Trisomi 21 genetik materyal bozukluğu ile seyreden ve artan anne yaşı ile doğru orantılı olarak görülme sıklığı artış gösteren genetik bir bozukluktur. DS’a birçok anatomik, fizyolojik ve biyokimyasal bozukluk eşlik edebilir. DS’da, pulmoner hipoplazi ve göğüs duvarı pektus karinatum deformitesinin aynı anda görülmesi çok nadir bir klinik durumdur. Pulmoner hipoplaziler klinikleri ve eşlik eden diğer genetik bozukluklardan dolayı doğum sonrası erken dönemde tanı alırlar. Geç ve tesadüfi tanı alan vakamızı; DS, sol akciğer hipoplazisi ve pektus karinatum birlikteliği açısından sunmaktayız.Öğe Esophageal foreign bodies under cricopharyngeal level in children: An analysis of 1116 cases(2004) Balcı, Akın Eraslan; Eren, Şevval; Eren, Mehmet Nesimi; 0000-0002-5570-705XEsophageal foreign bodies (FBs) in children are a commonly seen complaint that can cause severe morbidity. Different methods are used for their extraction. We reviewed our cases and described direct extraction technique. The specifications of 1116 children with esophageal FBs between 1990 and 2000 were evaluated. All FB cases were considered emergencies and intervention was performed in the operating theater. Patients with coins were only sedated and relaxed while the FB was removed under direct vision by McGill forceps. Other FBs were removed under general anesthesia by rigid esophagoscope. There were 1035 coins in 1007 patients and 112 other FBs in 109 children. Mean age was 4.2 years, ranging from 1 month to 15 years. Immediate interventions were performed in 16 (1.4%) patients. Reasons included respiratory distress from pressure in eight (five coins, three toy pieces), increased rupture risk after 4 days in three (all coins) and esophageal rupture in five patients. Four (0.3%) perforations occurred during intervention; two (0.02%, 2/1116) arose from coin extraction, and another two (1.8%, 2/109) were caused by esophagoscopic removal. The success rate for esophagoscopic removal was 95.4% (105/109). Three (0.2%) of 1116 patients underwent surgery to remove FBs. All were esophagoscopy patients, thus the surgery ratio for esophagoscopic removal was 2.7% (3/109). If an FB is diagnosed quickly and removed few problems arise. Esophageal coins can be successfully extracted under direct vision. © 2003 Elsevier B.V. All rights reserved.Öğe Giant cystic lymphangioma in the thoracic wall in a Newborn(2009) Eren, Şevval; Avcı, Alper[No abstract available]Öğe İnterlober fissürde hamartom olgusu(2002) Ülkü, Refik; Büyükbayram, Hüseyin; Eren, Nesimi; Eren, ŞevvalHamartomlar akciğerin en sık görülen benign tümörüdür. Akciğerin heryerinde görülebilirler. Ancak hilusta ve endotrakeal bölgede az sıklıkta görülürler. Literatürde İnterlober fissüre uyan bölgede hamartoma rastlanılmamıştır. Bu olguda İnterlober fissürde 6-8 cm çapında opere edilen hamartom sunulmuştur.Öğe Künt travmaya bağlı ünilateral pnömotoraks, sağ arteria iliaca, sol femoral arter, ven, üretra yaralanması ve pelvis, femur, tibia fraktürü (Olgu sunumu)(2001) Ülkü, Refik; Eren, Nesimi; Balcı, Akın; Eren, Şevval; Çakır, ÖmerTrafik kazalarına bağlı kunt travmalar halen bir halk sağlığı sorunu olma özelliğini korumaktadır. Bu kazalar tüm yaş gruplarını etkilemekle birlikte özellikle genç yetişkinlerin ölüm nedenleri arasında birinci sıradadır. Özellikle 1 ile 34 yaşlan arasında en sık ölüm nedeni olduğu bildirilmiştir. Bu kazalardaki mortalite ve morbiditenin yüksek olmasının nedeni acil servislerdeki yetersiz teknik ve personel donanımına ve hasta transportunun acilen doğru biçimde yapılmamasına bağlanmaktadır. Travma yaklaşımındaki başarı objektif olarak yaralanma şiddet skoru ile saptanmaktadır. Bizde bu olgumuzda yaralanma şiddet skoru oldukça yüksek ve yaşama olasılığı düşük olan dört ayrı majör yaralanması olan hastamızı değerlendirdik.Öğe Mediastinoskopi sırasında innominate arter yaralanmasına bağlı ciddi kanama: Olgu sunumu(2011) Eren, Şevval; Abakay, Abdurrahman; Yavuz, Celal; İslamoğlu, Yahya; Tekbaş, GüvenMediastinoskopi, toraks hastalıklarının tanısında ve akciğer kanserlerinin evrelemesinde kullanılan düşük mortalite ve morbiditeye sahip tanısal cerrahi bir yöntemdir. Mediastinoskopiye bağlı gelişen komplikasyonların başında şiddetli kanamalar gelmektedir. Mediastinal kitle etiyolojisi araştırılması amacıyla mediastinoskopi uygulanan 61 yaşındaki erkek hastada ameliyat sırasında ciddi kanama gelişti. Kanama odağının tespiti için kalp akciğer pompası hazırlandı ve sternotomi yapıldı. İnnominate arterde yaralanma tespit edilmesi üzerine primer onarım yapılarak kanama kontrol altına alındı.Öğe Penetran kalp yaralanmaları(1999) Özçelik, Cemal; Eren, Nesimi; Eren, Şevval; Balcı, Akın E.; Çakır, Ömer1977 - 1999 yılları arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Klinğinde penetran klap yaralanması nedeniyle opere edilen 27 olgu retrospektif olarak incelendi. Yaş ortalaması 22.3 (en genç 5-en yaşlı 37) olan olguların tümü erkekti. Olgularımızın 23'ü kesici delici aletle, 4'ü ateşli silahlı yaralanmıştı. Cerrahi girişim 21 olguda sol, 5 olguda sağ anterolateral torakotomi ve 1 olguda ise median sternotomi ile yapılmıştır. Yaralanma yeri 15 (%55.5) olguda sağ ventrikül, 8 (29.6) olguda sol ventrikül, 3 (%11.1) olguda sağ atrium ve 1 (%3.7) olguda ise sol atrium olarak tespit edildi. İlave patoloji olarak 7 olguda akciğer yaralanması, 1 olguda vena kava inferior, duktus torasikus ve özofagus yaralanması, 1 olguda karaciğer yaralanması, 2 olguda sağ İMA yaralanması, 1 olguda sol frenik sinir yaralanması ve 1 olguda medulla spinalis yaralanması tespit edildi. Tüm hastalara acil cerrahi girişim uygulandı. Kardiyak yaralanma en çok primer sütürle tamir edildi. 5 olgu ile hastane mortalitesi %18.5 olarak tespit edildi. (Pulmoner emboli, beyin ölümü, kadiojenik şok). Hızlı ulaşım, uygun resüssitasyon ve acil torakotomi penetran kalp yaralanması olan hastaların hayatta kalma oranlarını artıracaktır.Öğe Penetran kalp yaralanmalı olgularımızın analizi(2001) Ülkü, Refik; Özçelik, Cemal; Balcı, Akın; Eren, M. Nesimi; Eren, ŞevvalDicle Üniversitesi Göğüs Kalp Damar Cerrahisi ABD' da Ocak-1995 ile Ağustos-2000 tarihleri arasında 29 penetran kalp yaralanmalı hastaya müdahale edildi. Olguların hepsi erkek olup, en küçük olgu 12, en büyük olgu 45yaşında olup, yaş ortalaması 22.6 idi. Olguların 28'i kesici delici alet yaralanmasına, 1'i ateşli silah yaralanmasına bağlı gelişmişti. Tüm olgulara acil koşullarda cerrahi girişim uygulandı. 28 olgumuza anterolateral torakotomi, 1 olgumuza bilateral anterolateral torakotomi yapıldı. Sağ ventrikül en çok yaralanan kalp bölgesiydi. Ek olarak batın içi yaralanması olan 4 olgumuza laparatomi yapıldı. 2'si preoperatif kardiak arrest geçirip daha sonra öpere edilen, toplam 5 hastamız kaybedildi. Mortalite (% 17.2). Postoperatif morbiditemiz 5 olgu ile (atelektazi, hemoraji, ampiyem olarak) % 17.24 olarak saptandı. Penetran yaralanmaların çoğunun kesici delici alet yaralanması olması nedeni ile kısa sürede acil servise ulaştırılan ve erken tanı konulan hastalarda yapılan operasyonun mortaliteyi azaltacağı inancındayız.Öğe Öğe Pulmonary hydatid disease in southeastern Anatolia, Turkey(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2010) Özekinci, Selver; Bakır, Şule; Uzunlar, Ali Kemal; Eren, ŞevvalAim: To evaluate retrospectively epidemiological parameters and clnicopathologic figures of pulmonary hydatid disease in our region. Materials and methods: A total of 117 cases of human pulmonary hydatid disease were included in this study, and these cases were diagnosed in the Department of Pathology of Dicle University Medical School, between 1987 and 2007 The patients' data were retrospectively collected from archival reports, in addition, some of the patients were still alive and contactable Results: Our 117 cases consisted of 66 (56 41%) females and 51 (43.58%) males The average age was 28 18 Pulmonary hydatidosis appears to be more common in younger individuals The prevalence is 2 6 cases/100,000 Of the total of 129 pulmonary cysts, there were 75 cysts on the right and 54 on the left side. The mean pulmonary hydatid cyst diameter in the 117 patients was 7.20 cm Conclusion: In our region, pulmonary hydatid disease appears to be more common in younger, female individuals, and the cysts also tend to be bigger in children than in adultsÖğe Pulmoner langerhans hücreli histiyositozis: Altı olgunun incelenmesi(2013) Eren, Şevval; Abakay, Abdurrahman; Dallı, Ayşe; Sezgi, EngizhanPulmoner Langerhans Hücreli Histiyositozis (PLHH), nadir görülen bir interstisyel akciğer hastalığıdır. Bu yazıda Ocak 2004-Aralık 2009 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde tedavi edilen altı PLHH hastasının özellikleri irdelendi. Hastaların ikisi kadın, dördü erkekti ve ortalama yaş 28,2± 7,3 idi. Olguların üçünde sadece akciğer, ikisinde akciğer ve hipofiz, birinde ise akciğer ve cilt tutulumu vardı. PLHH tanısı, hastaların üçünde video-yardımlı torakoskopik biyopsi ile, ikisinde açık akciğer biyopsi ile ve birinde cilt biyopsisi ile kondu. Olguların beşinde sigara öyküsü olup, en belirgin şikayetler nefes darlığı ve kuru öksürüktü. Solunum fonksiyon testinde en belirgin patern obstrüksiyon ve karbon monoksit difüzyon kapasitesinde azalmaydı. Akciğer grafilerinde en sık yaygın kistik lezyonlar, yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografide yaygın nodüler-kistik lezyonlar gözlendi. Olgulardan ikisine sigara bıraktırıldı. Üçüne metil prednisolon başlandı ve altı ayda tam remisyon yanıtı saptanarak steroid tedavi- leri kesildi. Diabetes insipitus saptanan iki hastaya desmopressin başlandı, bir ay sonra tam klinik düzelme gözlendi. Özellikle sigara öyküsü olan genç hastalarda, yaygın kistik lezyonların gözlendiği radyolojik bulguların varlığında PLHH düşünülmeli, diğer organ tutulumları açısından dikkatli olunmalıdır.Öğe Sinovyal sarkom metastazlarına bağlı bilateral spontan pnömotoraks: Olgu sunumu(2011) Avcı, Alper; Eren, ŞevvalSpontan pnömotoraks akciğerin metastatik lezyonlarının nadir görülen bir komplikasyonudur. Hastalığın ilk belirtisi olabileceği gibi, kemoterapi sonrası da görülebilmektedir. Hipofarengeal sinovyal sarkom nedeni ile opere edilen ve sonrasında kemoterapi alan 20 yaş, erkek hastada gelişen ve bilateral göğüs tüpü uygulanması sonrasında ekspansiyon kusuru ve uzamış hava kaçağı nedeniyle opere edilen bilateral spontan pnömotoraks olgusunu sunmaktayız. Bu çalışma ile multipl pulmoner sinovyal sarkom metastazlarında matür metastazlardan hava kaçağı olabileceğini, konservatif tedavinin yetersiz kalabileceğini, metastazektomi ve pulmoner parankim onarımının gerekebileceğini, intraoperatif kimyasal plörodezin gerekliliğini vurgulamak istedik.Öğe Trakeobronşiyal yabancı cisimlerin bronkoskopik olarak çıkartılması(2004) Onat, Serdar; Eren, Şevval; Ülkü, Refik; Özçelik, Cemal; Eren, M. NesimiBu çalışmadaki amacımız, aspirasyon şüphesi ile başvuran ve/veya yabancı cisim aspirasyonu kesin tanısı almış hastaların tedavisinde bronkoskopinin önemini vurgulamaktır. Ocak 1997 ile Haziran 2003 tarihleri arasında yabancı cisim aspiras-yonu şüphesi ve tanısı ile kliniğimize başvuran hastaların kayıtları retrospektif olarak incelendi. Olgular yaş, cinsiyet, yabancı cismin çıkarıldığı bronş bölgesi, yabancı cismin türü, hastaneye başvuru zamanı, uygulanan operasyonlar dikkate alınarak değerlendirildi, ikiyüzseksenyedi olguda 299 bronkoskopi yapıldı. Olguların %59.9'u erkek, %40.1 'i kadın idi. En küçük olgu 1.5 en büyük olgu 57 yaşında, ortalama yaş sekiz yıl olarak saptandı. Olgularımızın %92.3 (265)'ünü pediatrik yaş grubundaki hastalar oluşturuyordu. Ikiyüzkırk (%83.6) olguda yabancı cisimler bronkoskopla (237 rijit bronkoskop, üç fiberoptik bronkoskop) çıkarıldı. Altı olguda torakotomi + bronkotomi yapıldı. Sağ bronşiyal ağaçtan 142 (%58) yabancı cisim, sol bronşiyal ağaçtan 57 (%23), bilateral 6 (%2) ve trakeadan 41 (%17) yabancı cisim çıkarıldı. En sık çıkarılan yabancı cisim çekirdek idi. Bronkoskopi sonrası yedi hastada bronkospazm, 2 (%3.1) hastada pnömotoraks gelişti. Kalıcı bronkospazm gelişen 1 (%0.3) hasta kaybedildi. Genel anestezi altında rijit bronkoskopi yardımıyla yabancı cisimlerin çıkarılması etkili bir yöntemdir. Rijit bronkoskopi ile çıkartılamayan yabancı cisimlerde cerrahi müdahale uygun bir seçenektir.Öğe Trakeobronşiyal yaralanmalar(2003) Ülkü, Refik; Balcı, Akın; Eren, Şevval; Yavuz, Celal; Eren, M. Nesim; Onat, SerdarTrakeobronşiyal yaralanmalar toraks yaralanmaları içinde, en az görülenlerden biridir. Bu yaralanmalar hayatı tehdit etmeleriyle birlikte, başarılı tanı ve tedavileri akut ve gecikmiş komplikasyonları engelleyebilir. Bu çalışmanın amacı trakeobronşiyal yaralanmalarda yazarların cerrahi deneyimini değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Ocak 1979-Aralık 2000 tarihleri arasında trakeobronşiyal yaralanmalı 29 hastamızın kayıtlarını inceledik. Hastaların yaş ortalamaları 22.7olup, 27hasta erkek, 2 hasta bayan idi. Bulgular: Travma nedeni 17 hastada penetran yaralanmalar, 11 hasta da kunt yaralanmalar ve l hasta da hayvan ısırması şeklindeydi. 16 hastamızda servikal trakea, 9 hastamızda ana bronş, 3 hastada lober bronş yaralanması, l mediastinel trakea yaralanması tespit edildi. Yedi hastamızda trakea ve özefagus yaralanması birlikte tespit edildi. Cerrahi yaklaşım oblik insiyon (anterior sternokleidomastoid), coller insizyon ve torakotomi ile yapıldı. Vakalarımızın çoğunda primer onarımı tercih ettik. Mortalite oranımız 7 vaka ile %24 olarak saptandı. Sonuç: Trakeobronşiyal yaralanmalarda erken şüphe, tanı ve tedavinin mortaliteyi azaltacağını düşünmekteyiz.Öğe Transtorasik dikiş iğnesi’ne bağlı diafragma rüptürü(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Eren, Şevval; Avcı, Alper; Oruç, Menduh; Öztürk, BülentTravmatik diafragma rüptürleri genellikle, penetran-künt travma sonrası veya iyatrojenik olarak oluşmaktadırlar. Yüksek morbidite ve mortalite ile birliktelik gösteren diafragma rüptürleri son yıllarda artan oranda rapor edilmektedirler. Birçoğuna yandaş organ yaralanması eşlik etmektedir. Yandaş organ yaralanmalarının kliniğe hakim olması, direkt grafiler ile tanının güç olmasından dolayı halen bir çok olguda tanıda gecikilmekte, çoğu zaman tanı yandaş organ yaralanmalarına bağlı yapılan ameliyatlarda intraoperatif olarak konmaktadır. Penetran torakoabdominal travmalarda oluşan diafragma rüptürlerinde etken olan kesici delici alet, boyut olarak diafragmaya ulaşabilecek büyüklükdeki bıçak veya şiş iken, iğne gibi küçük boyutlu delici aletlerin travmasına bağlı diafragma rüptürü çok nadir görülen bir durumdur. Ondört yaşında, mental retarde erkek hastada göğüs sol tarafına batan bir dikiş iğnesine bağlı olarak gelişen ve tanısı intraop olarak konan, sol diafragma rüptürü olgusunu sunmaktayız.Öğe Travmatik arterio-venöz fistüller(2001) Çakır, Ömer; Özçelik, Cemal; Eren, Şevval; Eren, Nesimi; Balcı, Akın E.Kliniğimizde 1976-2000 yılları arasında toplam 33 hasta travmatik arterio-venöz fistül (AVF) sebebiyle ameliyat edilmiştir. Hastaların 30 (%91)'u erkek, 3 (%9)'ü kadın, yaş ortalaması ise 28 (10-60) idi. Etiyolojide olguların 24'ü (%73) ateşli silahla, 8'i (%24) kesici delici aletle yaralanma, 1'i (%3) ise künt travma idi. AVF'lerin sıklık sırasına göre lokalizasyonu ise; femoral arter 10 (%31), popliteal arter 6 (%18), a. karotis communis 6 (%18) ve tibial arterler 4 (%12) olgu şeklindeydi. AVF'lerin çoğunluğuna (%88) travmadan sonra 1 yıl içinde tanı konulmuştur. En sık rastlanan bulgu üfürüm (%100)'dü, onu tril (%91) ve pulsatil kitle (%52) takip etmekteydi. Arteryel injuri en sık uç uca anastomoz ve otojen greft interpozisyonu ile tedavi edilmiş, venler ise en sık lateral sutur ve otojen greft interpozisyonu ile tedavi edilmiştir.Öğe Üst ekstremite vasküler yaralanmaları(2001) Balcı, Akın E.; Ülkü, Refik; Eren, Şevval; Eren, Nesimi; Çakır, Ömer; Erdem, KemalettinKliniğimizde Ocak 1985-Temmuz 2000 tarihleri arasında üst ekstremite vasküler yaralanması sebebiyle 518 olgu tedavi edildi. Hastaların 491(%95)'i erkek, 27(%5)'i kadın olup, yaş ortalaması 23.2(3-70 arası) idi. Olguların yaralanma etiyolojisi; 326(%63)'sı kesicidelici alet, 101(%20)'i ateşli silah, 91(%17)'i kunt travma idi. Yaralananmaların lokalizasyonu; subklavian arter 5(%1), aksiller arter 27(%5), brakial arter 159(%31), radial/ulnar arter 56(%11), radial arter 150(%29) ve ulnar arter 121 (%23) olgu idi. Arteriyel yaralanmaya; venöz yaralanma 49(%9), sinir yaralanması 135(%26), tendon kesişi 118(%23), kemik fraktürü 70 (%14), geniş doku defekti 19(%4) olguda eşlik ediyordu. Arte-riyel tamir yaralanmaların 390(%68)'ında uçuca anostomoz, 110(%19)'unda safen ven interpozisyonu, 32(%6)'sinde sefalik/bazilik ven interpozisyonu, 15(%3)'inde primer lateral tamir, 8(%1)'inde sentetik greft interpozisyonu, 7(%1)'sinde trombektomi, 12(%2)'sinde ise ligasyon ile yapıldı. Onüç olguda fasiotomi yapıldı. Üç (%0.5) olguda amputasyon yapıldı. Mortalite 3(%0.5) olguda görüldü. Sonuç olarak geç müdahale, kunt travma, geniş yumuşak doku defekti ve kemik fraktürü amputasyon riskini artırır. Erken müdahale, kan ve volum açığının kapatılması, fasiotomi ile iskeminin şiddetinin azaltılması ve sistemik antikoagulan kullanımı morbidite ve mortaliteyi aşağıya çekecektir.