Yazar "Ercan, Ertuğrul" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe %5'lik sodyum hipoklorit ve %2'lik klorheksidin glukonatın kök kanal irrigasyonu olarak in vivo değerlendirilmesi(2006) Atakul, Fatma; Ercan, ErtuğrulAmaç: Bu çalışmanın amacı, % 5 sodyum hipoklorit ve %2'lik klorheksidin glukonatın kök kanal irrigasyonu olarak pulpası nekroz dişlerde antibakteriyal etkinliğini in-vivo şartlarda değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya klinik ve radyolojik muayeneler sonucunda pulpa ve periapikal patolojili 32 hastaya ait 40 adet enfekte kök kanallı diş dahil edildi. Hastalar her grupta 20 diş olacak şekilde rastgele iki gruba ayrıldı. Birinci grupta: %5'lik sodyum hipoklorit ve ikinci grupta ise %2'lik klorheksidin glukonat solüsyonu ile yıkama yapıldı. Dişlerde tüm çürük ve mevcut restorasyonlar temizlendi. Standart endodontik giriş kaviteleri hazırlandıktan sonra iki adet steril kağıt koni ile kök kanallarından alınan bakteri kültürleri deney tüpleri içerisinde yerleştirildi. Aynı işlemlerin tekrarlandığı 72 saat sonra, yine aynı yöntemle alınan örnekler mikrobiyolojik olarak incelendi. Elde edilen veriler hangi tip solüsyonun antibakteriyel etkinliğinin daha fazla olduğunu belirlemek üzere, statiksel olarak Chi-square testi kullanılarak değerlendirildi. Sonuç: %5'lik sodyum hipoklorit ve %2'lik klorheksidin glukonatın karşılaştırıldığı bu çalışmada iki solüsyonunda antibakteriyal etkinlikler gösterdikleri, bununla birlikte istatiksel analizler sonunda iki solüsyon arasında antibakteriyal açıdan anlamlı bir fark bulunmadı(p>0.01).Öğe Avulse dişlerin replantasyonu: Olgu sunumu(2007) Dallı, Mehmet; Ercan, ErtuğrulBu klinik çalışmanın amacı avulasyona uğramış dişlere uyguladığımız replantasyon tedavi tekniğinidir. Otuz beş yaşındaki erkek hastada dental travma sonucu maksillar sağ, sol ve mandibular sağ daimi kesici dişler avulsuyona uğramıştı. Avülse dişler parmaklarla hafif basınçla alveol soketine yerleştirildi. Dişler yarı sert arch teli ile splinte edildi Hastaya splinte dişleri kullanmaması, diğer dişlerini fırçalamasını ve sadece yumuşak gıdalar yemesini asitli içecekleri tüketmemesi tavsiye edildi. Dört hafta sonra splint çıkarıldı. Tedavisi sonucunda dişlerde semptom ve renk değişikliği, dişeti apsesi, dişlerde devitelizasyon, ağrı ve kök rezorbsiyon gözlenmedi.Öğe Beş farklı ağız gargarasının antimikrobiyal etkinliklerinin değerlendirilmesi(2004) Atakul, Fatma; Özekinci, Tuncer; Ercan, ErtuğrulAmaç: Bu çalışmanın amacı; değişik içerikli beş gargaranın mal floradaki bazı patojen mikroorganizmalar üzerine antimikrobiyal etkilerini ağar difüzyon metodu ile araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışma Mueller Hinton Agar besi veri kullanılarak agar tekniğine göre yapıldı. Bu çalışmada Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalından sağlanan; Streptococcus mutans, Streptococcus salivarius, Staphylococcus aureus ve Lactobacillus acidophilus bakteriler agar petri kutuları içinde yayıldı. Test materyalleri, test bakterileriyle aşılanmış ağarın yüzeyine 5 mm çapındaki paper poıntle yerleştirildi. 37 °C'de 48 saatlik inkübasyondan sonra paper pointlerin etrafındaki dairesel inhibasyon zonlarının çapları milimetrik olarak ölçüldü. Bulgular ve Sonuç: Antimikrobiyal etkinlik paper pointlerin etrafında oluşan inhibisyon zonlarının ölçümleri ile oluşan skorlarla belirlendi. Bu çalışma, Klorheks ve Plax fresh® S. mutans, S. salivarius, S. aureus ve L. acidophilus karşı inhibisyon zonu oluşurken, Nesgorin tüm bakteri türlerine karşı çok düşük inhibisyon oluşturduğunu göstermiştir. Başka bir ifadeyle; Klorheks® ve Flax fresh* tüm bakteri suşlarına karşı ve özellikle S. mutans re X- aureus da en etkili antimikrobiyal ajanlardır.Öğe A combined application of ART-fluoride varnish for immigrant junior field-workers: 12-months follow-up field trial in rural Anatolia(Quintessence Publishing Co., Ltd, 2005) Dülgergil, Çoruh Türksel; Ercan, Ertuğrul; Yıldırım, IşılPurpose: Immigrant junior-field-workers in south eastern Anatolia, Turkey, had an impact on agriculture economy, and to provide an optimal dental service is crucial due to their multiple medical and dental problems. So, a combined preventive-operative method including ART-fissure sealant/restoration and fluoride varnish application was evaluated in terms of caries increment, cariogenic bacteria and lesion behavior at one-year follow-up period. Materials and Methods: A total of 27 children with 147 pit and fissure lesions displaying discoloration were included in this study. Of these, 15 children with 75 lesion and 12 children with 72 lesions were divided as test and control groups, respectively. Baseline caries values of each groups were 3.4 ± 1.4 and 2.5 ± 1.6 for test and control groups respectively (p < 0.05). Bacteriologic sampling was undertaken with the dip-slide method (Vivadent). A combined preventive-operative method was performed for the test group but not for the control group. After six months and one year, children were re-examined with respect to cariogenic bacteria in plaque, new caries occurrence and lesion characteristics. Results: Mean caries increment (?DMFT) for both the control and the test group were 1.91 ± 1.53 and 0.26 ± 0.43, respectively. The difference was found to be statistically significant (t = 8.35, p < 0.0001). More lesions in the control group did progress to cavitation than in the test group. A linear relationship was observed between plaque MS-score and cavitation, indicating that when plaque MS levels are high, cavitation does easily occur in the control group and vice versa in the test group (p < 0.0001 for all variables). Conclusion: It could be argued from these findings that a combined preventive-operative method could be applicable not only to treatment of dentinal lesions but also to retard, even prevent, the initial caries on pits and fissures of permanent teeth in rural districts where any other routine dental/preventive care is not feasible, and compliance of the individuals' hygiene is inadequate.Öğe Enfekte kök kanallarından izole edilen mikroorganizmalar üzerinde farklı yıkama solüsyonlarının antibakteriyel etkinliği(2015) Ercan, ErtuğrulPulpa ve periapikal doku hastalıklarının en önemli nedenlerinden biri olan mikroorganizmaların elimine edilmesinde, biyomekanik preparasyonun yanında kimyasal dezenfeksiyondan da yararlanılması gerekmektedir. Periapikal dokuların sağlıklı yapılarına kavuşabilmesi için, endodontik tedavi sırasında yıkama işlemlerinin uygulanmasına da ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla kullanılacak yıkama solüsyonlarının, inorganik dokuları çözme özelliğine sahip olması yanında periapikal dokulara karşı toksik olmaması da gerekmektedir. Bu araştırma, dört farklı yıkama solüsyonunun, enfekte kök kanallarından izole edilen mikroorganizmalar üzerindeki antibakteriyel etkinliklerinin değerlendirilmesi amacıyla yapıldı. Çalışmamız, pulpal ve periapikal rahatsızlık tanısı konulmuş 80 adet enfekte, kesici ve premolar diş üzerinde gerçekleştirildi. Standart endodontik giriş kaviteleri hazırlandıktan sonra 20 nolu kanal eğesi yardımıyla tüm dişlerin apekslerine kadar ilerlendi. Steril kağıt koniler ile kök kanallarından alman bakteri kültürleri deney tüpleri içerisinde 37°C'de 72 saat süreyle inkübe edildi. Ekimi yapılan bakteriler içerisinde en çok üreyen aerob ve anaerob mikroorganizmalardan toplam 5 tanesinin çalışmaya katılmasına karar verildi. Hastalar, her grupta 20 birey olacak şekilde 4 gruba ayrıldı. Tüm dişlerin kanalları step-back tekniğiyle, 55 no'lu eğeye kadar genişletildi. Birinci grupta %5'lik Sodyum Hipoklorit, ikinci grupta %2'lik Klorheksidin Glukonat, üçüncü grupta Kalsiyum Hidroksit + Distile su karışımı ve dördüncü grupta %3'lük Hidrojen Peroksit olmak üzere dört farklı kök kanal yıkama solüsyonuyla yıkama yapıldı ve geçici olarak kapatıldı. Aynı işlemlerin tekrarlandığı 3 ve 6. günlerde, yine kağıt koniler yardımıyla alman örnekler mikrobiyolojik olarak incelendi. Elde edilen veriler hangi tip solüsyonun antibakteriyel etkinliğinin daha fazla olduğunu belirlemek üzere, istatiksel olarak Chi-square testi kullanılarak değerlendirildi. Kullanılan dört farklı yıkama solüsyonu arasında; klorheksidin en yüksek antibakteriyel etkinliğine sahip materyal olurken, onu sırasıyla sodyum hipoklorit, kalsiyum hidroksit ve hidrojen peroksit izlemiştir. Bununla birlikte, E.faecalis dışındaki tüm mikroorganizmalar üzerinde ilk üç grup arasında elde edilen fark, istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). E.faecalis üzerinde ise ilk iki grup arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir (p>0.05). Anahtar Kelimeler: irrigasyon solüsyonu, antibakteriyel etki, enfekte kök kanalıÖğe Farklı tipteki II. sınıf kavite dizaynı kullanılan dişlerin kırılma dirençlerinin değerlendirilmesi(2007) Dallı, Mehmet; Zorba, Yahya Orçun; Ercan, Ertuğrul; Erdemir, AliBu çalışmanın amacı; farklı yöntemlerle hazırlanan II. sınıf kavitelere uygulanan posterior restoratif materyallerin kırılma dayanıklılıklarının değerlendirilmesidir. Bu çalışmada 40 adet çürüksüz yeni çekilmiş insan premolar dişi kullanıldı. Dişler her bir grupta 10 adet diş olacak şekilde rastgele dört gruba ayrıldı. Grup 1 kontrol grubu olarak ayrıldı ve herhangi bir işlem uygulanmadı. Grup 2, 3 ve 4 teki dişlerde sırasıyla klasik sınıf II kavite, modifiye sınıf II kavite ve tünel kaviteler hazırlandı. Kavite preparasyonları hazırlandıktan sonra dişler posterior kompozit (Dentsply, Kontstanz, Germany) ile restore edildi. Örnekler Instron test cihazına bağlandı ve okluzal yüzeyleri kırılma görülene kadar 1mm/dk hızla sıkıştırma kuvvetlerine maruz bırakıldı. Örneklerin kırılması için gerekli olan sıkıştırma kuvvetleri Newton olarak kaydedildi. Elde edilen veriler tek yönlü varyans analizi ve Tukey testleri kullanılarak istatistiksel olarak analiz edildi. Her gruptaki örneklerin kırılması için gerekli ortalama kuvvetler şu şekilde belirlendi. Grup 1: 828.23±118.21, Grup 2: 779.32±139.99, Grup 3: 799.82±117.26, Grup 4: 805.39±108.68. Gruplar arasında istatistiksel olarak önemli bir farklılık bulunamadı (p>0.05). Sonuç olarak dişlerin restorasyonunda farklı kavite dizaynlarının kullanılmasının dişlerin kırılma dayanımında etkili olmadığı bulundu.Öğe Post destekli amalgam-kompozit veneer restorasyonu (Olgu sunumu)(2003) Bakır, Şeyhmus; Ercan, Ertuğrul; Atakul, Fatma; Tümen, Emin CanerEndodontik tedavi sonrası, aşırı madde kaybına uğramış dişlerin restorasyonları, klinik açıdan birtakım güçlükler doğurmaktadır. Yapılacak restorasyonun çeşidi mevcut diş kronunun miktarına göre belirlenmelidir. Koronal desteğini büyük ölçüde kaybetmiş kanal tedavili dişlerin restorasyonunda genellikle döküm post-core veya fabrikasyon post destekli protetik kronlar tercih edilmektedir. Bununla beraber, son yıllarda yeni ad-heziv dental materyal ve post tekniklerinin geliştirilmesinden dolayı, günümüzde kanal tedavili dişlerin konservatif uygulamalarla tedavisi tercih edilmektedir. Bu tür konservatif tedavilerde döküm posta alternatif olarak, fabrikasyon post destekli veneering amalgam-komposit resin restorasyon tekniklerinin kullanımı önerilmektedir. Bu olgu bildiriminde bir erkek hastanın, travma sebebiyle fraktüre uğramış ve geniş çürük nedeniyle aşın madde kaybı gösteren, sağ üst ikinci premolar dişine, kanal tedavisi sonrası fabrikasyon post destekli kombine amalgam-kompozit veneer restorasyonu uygulanmıştır. Bu olgu sunumunun yapılma amacı; kronal desteğini büyük ölçüde kaybetmiş endodontik tedavili premolar bir dişte, fabrikasyon post destekli amalgam core-kompozit veneer kombine restorasyon tekniğinin klinik uygulama açısından uygunluğunu tartışmaktır.Öğe Sınıf V kavitelerde dezenfektanların mikrosızıntı üzerine etkisi: In vitro çalışma(2009) Dallı, Mehmet; Bahşi, Emrullah; Çolak, Hakan; Ercan, Ertuğrul; Şahbaz, Cafer; İnce, Bayram; Zorba, Yahya OrçunAmaç: Bu çalışmanın amacı klorheksidin içerikli üç farklı kavite dezenfektanın sınıf V kavitelerde mikrosızıntı üzerine etkisini in vitro şartlarda değerlendirmekti. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 80 adet çürüksüz insan dişi kullanılmıştır. Sınıf V kaviteler, her dişin bukkal yüzeylerine mine-sement sınırından 1 mm aşağıda olacak şekilde standardize hazırlandı. Dişler her biri 20 disten oluşan rastgele 4 gruba ayrıldı. 1. Grup: kontrol grubu değerlendirildi herhangi bir dezenfektan uygulanmadı, 2.grupta %1 klorheksidin jel, 3.grupta % 2 klorheksidin glukonat solüsyonu ve 4. grupta % 0,2 klorheksidin glukonat solüsyonu uygulandı. Daha sonra kaviteler Xeno V(Dentsply DeTrey, Konstanz, Germany) adeziv ve Quxfill (Dentsply, Kontstanz, Germany) ile restore edildi. LED (Light Emitting Diode) ile polimerize edildi. Restorasyonların 1 mm. çevresi hariç dişlerin bütün yüzeyleri 2 tabaka tırnak cilası ile kaplandıktan sonra, 24 saat %2’lik metilen mavisi solüsyonunda bekletildi. Daha sonra dişler yıkanıp, bukkolingual yönde dikey olarak kesilerek x30 büyütmede stereomikroskop ile degerlendirildi. Sonuçlar Kruskal-Wallis testi ile istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Kontrol grubu ile deney üç grup arasında mikrosızıntı skorları karşılaştırıldığında gruplar arasında istatistiksel anlamlı bir fark olmadıgı tespit edildi. (p>0.05) Sonuç: Sınıf V kavitelerde klorheksidin içerikli değişik form ve oranlardaki kavite dezenfektanlarının self-etching adeziv ( Xeno V) öncesi uygulanmasının mikrosızıntı üzerine olumsuz bir etki göstermediği tespit edildi.Öğe Termal siklusun mikrosızıntıya etkisinin sınıf V kavitelerde kompozit restorasyonlarda in vitro incelenmesi(2010) Bağlar, Serdar; İnce, Bayram; Bahşi, Emrullah; Çolak, Hakan; Ercan, Ertuğrul; Şahbaz, Cafer; Dallı, MahmutAmaç: Bu çalışmanın amacı, termal siklusun sınıf V restorasyonlarda yeni nesil adeziv sistemlerin mikrosızıntısı üzerine etkisini in vitro koşullarda değerlendirmekti. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 150 adet çürüksüz insan molar dişi kullanıldı. Dişlerin bukkal yüzeylerinde standardize sınıf V kaviteler hazırlandı. Her grupta 30 adet olacak şekilde dişler rastgele beş gruba ayrıldı. 1.grup: Clearfil S3 Bond, 2.grup: Xeno V, 3.grup: G Bond 4.grup: Optibond All In One 5.grup: iBond. Restorasyonlarda üretici firma tavsiyelerine uyuldu. Daha sonra dişler iki eşit (n=15) gruba ayrıldı. Birinci gruptaki dişlere (n=15) 55°C termal siklus işlemi 10.000 kez uygulandı. 2.gruba ise uygulanmadı. Tüm dişlerdeki dolguların 1 mm çevresi hariç dişler tamamen 2 kat tırnak cilası ile kaplandıktan sonra 24 saat 37 0C de % 0.5’lik metilen mavisinde bekletildi. Örneklerden alınan kesitlerin mikrosızıntı dereceleri stereomikroskop altında skorlandı. Elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak Kruskal-Wallis ve Mann Whitney U testleri ile değerlendirildi.Bulgular: Gruplar arası mikrosızıntı skorlarında istatistiksel farklılık olduğu tespit edildi(p<0.05). Termal siklus uygulanan ve uygulanmayan dişler arasında mikrosızıntı en fazla iBond uygulanan dişlerde görüldü. Gruplar kendi aralarında karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunmamıştır. Sonuç: Çalışmamızda termal siklus ile ağız ortamı taklit edilmeye çalışılırken, termal siklusun mikrosızıntıyı etkilemediği belirlenmiştir.