Yazar "Eliş, Seval" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bazı bakla (Vicia faba L.) çeşitlerinde gübre uygulamalarının verim ve verim unsurlarına etkisi(2020) Başdemir, Fatma; Türk, Zübeyir; İpekeşen, Sibel; Tunç, Murat; Eliş, Seval; Biçer, Behiye TubaBu araştırma bazı bakla çeşitlerinde (Filiz-90, Eresen-87, Salkım) gübre uygulamalarının (kontrol, azot,fosfor, organik ve bakteri) verim ve verim unsurlarına etkisini araştırmak amacıyla 2018-2019 yılları arasında ikiyıl süreyle Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi deneme alanında yürütülmüştür. Gübreler; 4 kg/da azot, 8 kg/dafosfor, organik gübre 150 g/da, bakteri ise tavsiye miktarı üzerinden uygulanmıştır. Deneme tesadüf bloklarındabölünmüş parseller deneme desenine göre 3 tekrarlamalı olarak düzenlenmiştir. Tohum ekimi her iki yılda daŞubat ayının ilk haftasında, bitki hasadı Haziran ayında yapılmıştır. Araştırmada; gübre uygulamaları bitki boyu,tek bitki ağırlığı, bakla ağırlığı, bitkide bakla ve tane sayısı, biyolojik verimi ve tane verimini önemli ölçüdeetkilemiştir. Uygulamaların baklada tane sayısı, 100 tane ağırlığı ve hasat indeksi üzerine etkisi önemsizbulunmuştur. Uygulamalar arasında fosfor uygulaması diğer uygulamalara göre bitki boyu, bitkide tane sayısı,bitki ağırlığı ve bitkide tane verimini önemli ölçüde etkilemiştir. Tane verimi kontrol grubunda 214.7 kg/da,fosfor uygulamasında 205.0 kg ile yüksek, bakteri uygulaması 179.8 kg/da ile düşük bulunmuştur. Çeşitlerarasında tane verimi Eresen 87 çeşidinde 183.2 kg/da ile Filiz-90 çeşidinde 241.2 kg/da arasında değişmiştir.Öğe Dual-purpose ability of barley and wheat at drought and heat stress conditions(TathQeef Scientific Publishing, 2021) Eliş, Seval; Yıldırım, MehmetDual-purpose barley and wheat production is a valuable resource to fill feed gaps and grain production, but availability at drought and heat stress conditions is still not clearly studied. Two experiments were conducted at semi-controlled green house to determine biomass production at vegetative stages, chlorophyll content and grain yield. Experiment 1 consists of four clipping treatments on wheat, i.e. one, two, three times clipping and un-clipping control. Experiment 2 combined two clipping treatments (one clipping and un-clipping) and two levels of water (low: 40 % of field capacity; normal: 85 % of field capacity) on barley. Wheat grain yield was severely affected by increasing clipping number under heat stress. Total biomass at one clipping was the same level with control treatment. Although physiological maturity was delayed 8 days from control to 3 times clipping application, biomass and yield remained below the control application due to shrinkage in plant height and other organs size. Clipping and water levels at barley significantly impacted biomass and plant height, but all traits were not related by interactions clipping x water level. The clipping application in heat stress reduced total biomass by 21.3 and 30.4 % in well-watered and dry conditions, respectively. Contrary to what is expected, it seems clear to obtain satisfactory forage and grain yield by optimizing the management technique, growing in dual-purpose production in wheat and barley in warm environments.Öğe Gübre uygulamalarının baklanın (Vicia faba L.) bitkisel özelliklerine etkisi(Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi, 2022) Beşdemir, Fatma; Saylak, Sevgi; İpekeşen, Sibel; Tunç, Murat; Eliş, Seval; Biçer, BehiyeAmaç: Bu araştırmada organik, inorganik ve biyo gübrelerin yerel baklanın toprakaltı ve toprak üstü aksamları üzerindeki etkisinin belirlemesi amaçlanmıştır. Materyal ve Yöntem: Araştırma Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne ait sera koşullarında yürütülmüş olup, tesadüf parsellerinde bölünmüş parseller deneme desenine göre ve üç tekrarlamalı olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma materyali olarak Nutri-umix 660 (organik gübre), Fosil (organik gübre), DAP (inorganik gübre), Rhizobium leguminoserum (biyogübre) kullanılmıştır. Araştırmada yaş bitki ağırlığı, yaş sap+yaprak ağırlığı, yaş kök ağırlığı, bitki boyu, kök uzunluğu, yaprakçık sayısı, yaprak ağırlığı, nodül sayısı, yaş nodül ağırlığı, kuru sap ağırlığı, kuru kök ağırlığı, kuru yaprak ağırlığı, kuru nodül ağırlığı ve yaprak alanı özellikleri çiçeklenme öncesi, çiçeklenme dönemi ve çiçeklenme sonrası dönem olmak üzere üç ayrı dönemde incelenmiştir. Ayrıca toplam bitki yaş ve kuru ağırlıklarından faydalanarak bazı eşitlikler ile uygulamaların oransal kök ağırlığı, oransal sap ağırlığı ve oransal yaprak ağırlığına etkisi araştırılmıştır. Araştırma Bulguları: Araştırma sonucunda çiçeklenme öncesi dönemde yapılan uygulamaların incelenen özellikler üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı, çiçeklenme döneminde ise organik gübrelerin diğer gübrelere oranla daha fazla etki ettiği saptanmıştır. Çiçeklenme sonrası dönemde yaprakçık sayısı, yaprak ağırlığı, kuru sap ağırlığı, kuru kök ağırlığı ve yaprak alanına kontrol uygulaması, nodül sayısı ve yaş nodül ağırlığına azotlu gübreler, kuru yaprak ağırlığına Nutri-umix ve kuru nodül ağırlığına ise Fosil uygulaması en fazla etkide bulunmuştur. Sonuç: Bu araştırma ile bakla yetiştiriciliğinde inorganik gübre kullanımının çok önemli bir etkisinin olmadığı, ancak organik gübrelerin bitkisel özellikleri artırdığı saptanmıştır. Bakla yetiştiriciliğinde bu gübrelerin kullanılmasının toprak verimliliğinin sürdürülmesine de katkıda bulunulacağı düşünülmektedir.Öğe Organik ve inorganik azotlu gübre uygulamalarının farklı dönemlerde bezelyenin verim kriterlerine etkisi(Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) İpekeşen, Sibel; Tunç, Murat; Eliş, Seval; Başdemir, Fatma; Biçer, Behiye TubaÖz: Bu araştırma yerel bir bezelye ekotipinde farklı gübre uygulamalarının (kontrol, inorganik azot, organik-1, organik-2 ve bakteri aşılaması) toprakaltı ve toprak üstü aksamlarına etkisini incelemek amacıyla sera koşullarında yürütülmüştür. Araştırmada çiçeklenme öncesi, tam çiçeklenme ve çiçeklenme sonrası dönemlerde bitki boyu, kök uzunluğu, yaş ve kuru bitki, kök, yaprak, nodül ve sap ağırlığı, yaprakçık sayısı, nodül sayısı ve yaprak alanı özellikleri incelenmiştir. Gübre uygulamalarının nodül sayısı ve yaş nodül ağırlığı üzerine etkisi her üç dönemde de önemli bulunmuştur(P<0.05). Çiçeklenme öncesi ve tam çiçeklenme dönemlerinde uygulamalar nodul sayısı ve yaş ağırlığını azaltmıştır. Çiçeklenme sonrası dönemde organik gübre uygulaması nodul ağırlığını arttırmıştır. Kök uzunluğu üzerine uygulamaların etkisi önemli bulunmuş, Organik-2 uygulaması kök uzunluğunu olumlu etkilemiştir.Öğe Organik ve inorganik ve biyo gübrelerin bezelyenin bitkisel özelliklerine etkileri(Türkiye Toprak Bilimi Derneği, 2020) Başdemir, Fatma; Tunç, Murat; İpekeşen, Sibel; Eliş, Seval; Biçer, Behiye TubaBu araştırma organik (Nutri-umix 660, Fosil), inorganik (DAP) ve biyo (Rhizobium leguminoserum) gübrelerin bezelyenin toprak altı vetoprak üstü aksamlarına etkilerini belirlemek amacıyla Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri deneme serasında 2019 yılıbahar yetiştirme mevsiminde yürütülmüştür. Araştırmada çiçeklenme öncesi dönem, çiçeklenme dönemi ve çiçeklenme sonrasıdönemlerde bitki boyu, kök uzunluğu, yaş ve kuru bitki, kök, yaprak, nodül ve sap ağırlığı, yaprakçık sayısı, nodül sayısı ve yaprak alanıözellikleri incelenmiştir. Araştırma sonucunda çiçeklenme öncesi dönemde bezelyede bitkisel özellikler üzerine uygulamalar arasında enfazla etki Fosil gübresinden elde edilmiştir. Çiçeklenme döneminde yapılan uygulamaların incelenen tüm özellikler üzerine önemlietkilerinin olduğu saptanmıştır. Çiçeklenme sonrası dönemde ise incelenen özellikler üzerine en fazla etkiyi organik gübrelerin gösterdiğibelirlenmiştir. Üç dönemin birleşik analiz sonuçlarına bakıldığında, incelenen 8 özellik üzerine en çok Nutri-umix, 6 özellik üzerine iseFosil ve Bakteri uygulamasının olumlu katkılarının olduğu bulunmuştur. Sonuçlar bezelye bitkisi yetiştiriciliğinde konvansiyonel tarımuygulamaları yerine organik tarım uygulamalarının tercih edilebileceğini göstermiştir.Öğe Sürdürülebilir tarımda baklagil döngülü ekim nöbetinin konvansiyonel ve düşük girdili koşullarda agronomik, çevresel ve ekonomik etkilerinin belirlenmesi üzerine bir araştırma(Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Eliş, Seval; Biçer, Behiye TubaBu araştırma 2020-2021 ve 2021-2022 yıllarında kışlık ve yazlık ürün yetiştirme mevsimlerinde Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü uygulama alanında sulu ve yağışa dayalı koşullarda çakılı deneme olarak 2 yıl süreyle yürütülmüştür. Araştırmada, buğday ve mercimek ön bitkileri sonrasında konvansiyonel, düşük girdi ve sırta ekim yetiştiricilik uygulamalarında buğday, mercimek, mısır ve soya bitkilerinin yer aldığı ekim nöbeti kombinasyonlarının tarımsal yetiştiricilik yönünden değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Buğday ön bitkisi sonrasında konvansiyonel ve düşük girdi yetiştirme sistemlerinde kışlık ana ürün olarak mercimek ve buğday bitkisi, yazlık ikinci ürün olarak mısır ve soya bitkileri ekim nöbeti sisteminde yer almıştır. Ön bitki mercimek üzerine konvansiyonel ve sırta ekim sisteminde kışlık ana ürün olarak buğday bitkisi, yazlık ikinci ürün olarak mısır ve soya bitkilerinin yer aldığı ekim nöbeti sistemi uygulanmıştır. Ayrıca, ön bitki mercimek üzerine konvansiyonel sistemde ana ürün soya ve mısır ekim nöbeti sistemi uygulanmıştır. Tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre dört tekerrürlü olarak kurulan deneme iki ön bitki sonrasında tarla koşullarında yürütülmüştür. Denemede, konvansiyonel, düşük girdi ve sırta ekim sistemleri ana faktör ekim nöbeti sistemi alt faktör olarak alınmıştır. . Denemede; kullanılan tohumluk miktarları buğdayda konvansiyonel ve düşük girdi sisteminde 550 adet/m2, sırta ekim sisteminde 175 adet/m2, mercimekte konvansiyonel ve düşük girdi sisteminde 300 adet/m2, mısırda 10 adet/m2 ve soyada 8-10 kg/da'dır. Araştırmada tüm bitkilerde konvansiyonel yetiştiricilikte gübre dozları tavsiye edilen standart dozlarla oluşturulurken düşük girdide bu değerlerin yarısı kullanılmıştır. Denemelerde yer alan bitkilerde bitki boyu, başak uzunluğu, başakta başakçık sayısı, başakta tane sayısı, başakta tane ağırlığı, metrekarede başak sayısı, biyolojik verim, tane verimi, hasat indeksi, bin tane ağırlığı, bayrak yaprak klorofil içeriği (SPAD), bitki sıcaklığı, normalize edilmiş vejatasyon indeksi (NDVI), Cm1000, protein oranı, yaş glüten oranı, nişasta oranı, yağ oranı, nem oranı, bitkide bakla sayısı, bitkide bakla ağırlığı, koçanda sıra sayısı, sırada tane sayısı gibi bitkisel özellikler incelenmiştir. Ayrıca uygulama yapılan parsellerde yabancı ot sayım ve teşhisleri ile bu alanlarda toprak numunelerinin fiziksel ve kimyasal özellikleri incelenmiştir. Buğdayda tane verimi yönünden, ön bitki buğday üzerine konvansiyonel ve düşük girdi uygulaması önemsiz olup, verim 228,93 kg/da (konvansiyonel) ile 230,15 kg/da (düşük) arasında değişmiştir. Ekim nöbeti sistemleri önemli olup, en yüksek tane verimi 250,29 kg/da ile buğday-mısır ve 236,35 kg/da ile buğday-soya ekim nöbetinden, en düşük ise 201,96 kg/da ile buğday-buğday ekim nöbetinden elde edilmiştir. Ön bitki mercimek üzerine konvansiyonel-sırt ve ekim nöbeti uygulamasında; tane verimi 253,8 kg/da (sırt) ile 261,8 kg/da (konvansiyonel) arasında değişmiştir. Ekim nöbeti sisteminin nihai etkisini ortaya koymak için ikinci yıl sonuçları değerlendirilmiştir. İkinci yılda en yüksek tane verimi konvansiyonel buğday-mısır (424,4 kg/da) ve konvansiyonel buğday- soya (416,1 kg/da), en düşük ise konvansiyonel buğday-buğday (260,6 kg/da) ve sırt buğday-mısır (277,1 kg/da) ekim nöbetlerinden elde edilmiştir. Ön bitkinin buğday olması durumunda 228,93 kg/da, mercimek olması durumunda 261,79 kg/da verim elde edilmiştir. Buğday-buğday ekim nöbeti dışında tüm ekim nöbeti sistemlerinde mercimek en iyi ön bitki etkisi göstermiştir. Soyada ön bitki buğday sonrasında konvansiyonel ve düşük girdi uygulaması tane verimi yönünden önemsiz olup 304,81 kg/da (konvansiyonel) ile 284,62 kg/da (düşük girdi) arasında değişmiştir. İkinci yıl sonunda en yüksek soya verimi düşük girdi buğday-soya (402,14 kg/da ) en düşük verim konvansiyonel mercimek-soya (253,84 kg/da) ekim nöbeti uygulamalarında saptanmıştır. Ön bitki buğdayda ekim nöbetlerinde düşük girdi uygulaması konvansiyonele göre düşük bulunmuştur. Ön bitki mercimek üzerine buğday-soya ekim nöbeti sisteminde tane verimi; sırta ekim uygulamasında 204,6 kg/da, konvansiyonel uygulamada 277,77 kg/da olarak belirlenmiştir. Ön bitki olma durumuna göre; tane verimi ön bitki buğdayda yüksek ön bitki mercimekte düşük bulunmuştur. Ön bitki mercimek üzerine ana ürün ve ikinci ürün buğday-soya analizinde; soyada tane verimi ana üründe yüksek, ikinci üründe düşük bulunmuştur. Mercimek bitkisinde ön bitki buğday sonrasında, tane verimi yönünden konvansiyonel ve düşük girdi uygulamaları etkisi önemsiz olup, verim 158,4 kg/da, (konvansiyonel uygulama) ve 160,5 kg/da (düşük girdi) olarak bulunmuştur. Ekim nöbeti sistemleri incelendiğinde; mercimek–mercimek ekim nöbetinde verim düşük (142,4 kg/da), mercimek–mısır (170,3 kg/da) ve mercimek–soya (165,6 kg/da) ekim nöbeti sistemlerinde ise yüksek bulunmuştur. Mısır bitkisinde ön bitki buğday üzerine konvansiyonel-düşük girdi uygulamasında tane verimi yönünden konvansiyonel ve düşük girdi etkisi önemli olup, konvansiyonel uygulamada 1111,8 kg/da, düşük girdi uygulamasında 871,2 kg/da bulunmuştur. Ön bitki buğdayda ekim nöbeti sisteminde; tane verimi 1070 kg/da ile buğday-mısır ekim nöbetinde yüksek, 912,9 kg/da ile mercimek-mısır ekim nöbetinde düşük bulunmuştur. Ön bitki mercimek üzerine uygulanan buğday-mısır ekim nöbeti sisteminde; tane verimi sırta ekim uygulamasında 1359,8 kg/da, konvansiyonel uygulamada 1234,5 kg/da olmuştur. Tane verimi ön bitki buğdayda ön bitki mercimeğe göre düşük bulunmuştur. Ön bitki mercimek üzerine ana ürün mısır ve ikinci ürün buğday-mısır ekim nöbeti kıyaslandığında; mısır tane verimi ana üründe düşük, ikinci üründe yüksek bulunmuştur. Buğday sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde konvansiyonel, düşük girdi ve sırta ekim yetiştirme sistemlerinde tane verimi benzer bulunmuştur. Sırta ekimde %65 daha az tohum kullanılmış olması ve srta ekimin diğer avantajları göz önüne alındığında konvansiyonel yetiştiriciliğe alternatif olarak tercih edilebilir. Buğdayda ön bitkinin mercimek olma durumunda baklagillerin avantajından dolayı tane verimi ve bazı verim özellikleri yüksek bulunmuştur. Soyada verim ve verim özelliklerinde ana ürün olarak yetiştirmede ikinci ürüne göre yüksek değerler alınmıştır. Soyada ön bitki buğday olması durumunda verim ve verim özelliklerinde ön bitki mercimek olma durumuna göre daha iyi sonuçlar alınmıştır. Mısırda ikinci üründe tane verimi ve bazı verim özellikleri ön bitki mercimekte ön bitki buğdaya kıyasla daha yüksek bulunmuştur. İkinci ürün mısır yetiştiriciliğinde yüksek verim potansiyeline ön bitki mercimekte sırta ekim yetiştiriciliğinde ulaşılmıştır. Mercimeğin yazlık ürünle ekim nöbetinde yetiştirilmesi verim ve verim parametrelerini artırmış ve düşük girdili yetiştiricilikle konvansiyonel arasında bir fark meydana gelmemiştir.Öğe The Impact of Cultivation Systems on Yield and Quality Characteristics of Wheat in Drought Conditions(Dicle Üniversitesi, 2022) Eliş, Seval; Bicer, BehiyeThis study was conducted to determine the best method of sowing wheat by measuring yield and quality parameters, while also considering how important it is for the soil and product to be sustainable. The experiment was set up in randomized complete block design with 4 replications. In the study, the differences between the two sowing methods were significant for plant height, biological yield, yield, harvest index, number of spikes m2, spike length, spikelet number, grain weight spike-1, number of grains spike-1, thousand seed weight, CM1000, LAI and seed moisture NDVI, plant temperature, protein, carbohydrate, fat, moisture, and gluten content parameters of differences were no significant. The grain yield was determined to be affected by the sowing methods, and the grain yield ranged from 1585 kg/ha in flat sowing method to 2260 kg/ha at bed sowing method. The bed planting method, it has been observed, produces better use of the dwindling air humidity brought on by precipitation, and the plant height values reflect this.Öğe Waterlogging response of lentil cultivars grown in greenhouse throughout the early vegetative and recovery period(Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi, 2023) Eliş, Seval; Biçer, Behiye Tuba; Yıldırım, MehmetAbstract: Under conditions of global climate change, the frequency of climate anomalies is predicted to increase. One of these issues is the problem of waterlogging in agricultural areas as a direct result of the unexpected and severe rainfall that has occurred over the last decades. In this study, the morphological responses to waterlogging stress and the recovery capacity of the lentil cultivars were investigated. A waterlogging stress study was conducted in small water pools with four different lentil varieties (Çağıl, Fırat 87, Kafkas and Kayı). Lentil cultivars were exposed to waterlogging stress for 7 and 14 days in the same greenhouse conditions. Measurements were taken at the end of 7 and 14 days of waterlogging (W-7 and W-14) and during the recovery period after flowering (R7 and R-14). Lentil cultivars and plant traits were negatively affected by waterlogging stress applications (W-7 and W-14). According to the study, 14-day waterlogging had a greater impact on lentil cultivars than 7-day waterlogging. Total biomass measured after flowering at R-7 and R-14 waterlogging decreased by about 31.5% and 49.3%, respectively. Çağıl cultivar had a tolerance to waterlogging stress, but Kafkas cultivar was sensitive to waterlogging stress.Öğe Yazlık Ekimde Ekmeklik Buğday (Triticum aestivum L.) Genotiplerinin Fizyolojik, Kalite ve Verim Özelliklerinin Belirlenmesi(2024) Eliş, Seval; Kızılgeçi, Ferhat; Sınır, Emine; Yıldırım, MehmetKüresel iklim değişikliği sürdürülebilir bitkisel üretimi büyük ölçüde olumsuz şekilde etkilemektedir. Buğdayın büyüme ve gelişme döneminde kuraklık ve sıcaklık stresi, buğday verimini ve kalitesini etkileyen en önemli faktörlerdir. Çalışma, 2023 yılı üretim sezonunda Diyarbakır’da gerçekleştirilmiştir. Çalışmada materyal olarak International Maize and Wheat Improvement Center’dan (CIMMYT) temin edilen 14 genotip ve standart olarak Empire Plus, Hilar ve Amida çeşitleri kullanılmıştır. Araştırmada SPAD (Bayrak yaprak klorofil içeriği), NDVI (Normalleştirilmiş vejetasyon farklılık indeksi), bitki boyu, tane verimi, 1000-tane ağırlığı, protein içeriği ve nişasta içeriği özellikleri incelenmiştir. İncelenen özellikler arasında NDVI hariç diğer tüm özelliklerde genotipler arasında önemli farklılıklar ortaya çıkmıştır. Yazlık ekim sonucunda tane verimi, 1000-tane ağırlığı ve bitki boyunda önemli ölçüde kısalma meydana geldiği görülmüştür. Protein ve nişasta içeriği özelliklerinde artış meydana gelmiştir. Korelasyon analizine göre başaklanma döneminde ölçülen SPAD ile 1000-tane ağırlığı ve protein içeriği arasında pozitif ve NDVI ile tane verimi arasında pozitif ilişki olduğu görülmüştür. Biplot analizine göre G13, Amida ve Empire Plus genotiplerinin stabil olmaları ve tane verimi yönünden yüksek performans göstermeleri nedeniyle özellikle sıcaklık stresli koşullar için uygun oldukları ve ıslah çalışmalarında ebeveyn olarak kullanılabileceği kanaati hasıl olmuştur. Bu çalışamadan elde edilen sonuçlar buğdayda yazlık ekim yapmak zorunda kalan çiftçilerin sulamak kaydıyla tatminkâr verim alabileceklerini göstermektedir.Öğe Yield and quality changes in barley genotypes during high temperature stress caused by late sowing(National Agricultural Research and Development Institute, 2023) Eliş, Seval; Yıldırım, MehmetIn achieve yield sustainability, it is important to cultivate barley varieties that are resistant to the heat and drought stress conditions carried on by global climate change. Barley is one of the significant cultivars that is negatively affected by global climate change due to its low tolerance to heat stress. Late sowing was employed to ensure that plants were exposed to heat stress in order to evaluate the agronomic performance of barley genotypes under high temperature stress. The late sowing process was carried out in February 2019 and 2020 years. Heading time, physiological maturity, plant height, chlorophyll content (SPAD), normalized difference vegetation index (NDVI), grain weight, protein content, test weight, ground cover (Canopeo) and leaf area index (LAI) were investigated using three local varieties, three advanced lines, and two standard barley varieties. Precipitation of more than 450 mm throughout the vegetation period in both years, as well as sufficient water storage in the soil before to the vegetation period, allowed the growth phase to be effectively examined under heat stress. There were significant differences among genotypes in all traits except plant height and NDVI. Except for physiological maturation and protein ratio, the genotype x environment interaction had an effect on all characteristics. This demonstrated that, in the absence of water stress, mainly high temperature effects had an impact on yield. Among the advanced lines examined, the DZ21-17 genotype succeeded in terms of staying green, being early, increasing chlorophyll content, and increasing grain weight. Local varieties maintained productivity in heat stress by increasing leaf area, while grain yield potential stayed behind standard varieties and advanced lines. Local cultivars had the advantage of fast ground cover and having a high growth rate. It has been determined that barley genotypes with high plant height and grain weight will have a high yield potential under conditions of heat stress.