Yazar "Demirtaş, Abdullah" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut Aşil tendon yırtıklarının Lynn yöntemi ile tamiri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Tolunay, Tolga; Akpolat, Ahmet Onur; Arslan, Arslan Kağan; Önem, Rahmi Yavuz; Akgün, Erkan; Azboy, İbrahim; Demirtaş, AbdullahAmaç: Akut Aşil tendon yırtıklarının açık primer tamirinde Lynn yönteminin etkinliğinin değerlendirilmesi. Yöntemler: Akut Aşil tendon yırtığı nedeniyle Lynn yöntemi ile tedavi edilen 19 hastanın verileri değerlendirildi. Hastaların ortalama takip süreleri 12,3 ay (8 – 15 ay) idi. Tüm hastaların dominant tarafları sağ taraf olup, çalışmaya katılan bütün hastalar erkekti. Tüm hastalara modifiye Kessler dikiş tekniği kullanılarak uç-uca tamir yapıldıktan sonra plantaris tendonu ile güçlendirme uygulandı. Bulgular: Postoperatif AOFAS skoru (The American Orthopaedic Foot and Ankle Society hindfoot clinical outcome scores) ortalama 93,5 (dağılım 82-100) olarak hesaplandı. Thermann ve arkadaşlarının geliştirdiği Aşil tendon cerrahi sonrası değerlendirme skorunda ortalama puan 93,3 olarak saptandı. Her iki değerlendirme 90-100 puan arasında çıkmış olup sonuçlar çok iyi olarak değerlendirildi. Operasyon sonrasında hiçbir hastada yara yeri enfeksiyonu gelişmedi. Yapılan son kontrollerinde tüm hastaların Thompson testi negatif olup, bilateral motor kuvvet 5/5 olarak saptandı. Sonuç: Lynn yöntemi, özellikle aktif ve genç yaştaki akut Aşil tendon yırtığı olan hastaların tedavi protokolleri arasında göz önünde bulundurulması gereken bir yöntemdirÖğe Bölgemizdeki kırıkçı sekellerinin ortopedik açıdan değerlendirilmesi(Galenos Yayınevi, 2014) Alemdar, Celil; Azboy, İbrahim; Demirtaş, Abdullah; Özkul, Emin; Gem, Mehmet; Bulut, Mehmet; Uçar, Bekir Yavuz; Tutak, YılmazAmaç: Kırıkçı sekellerinin bölgemizde önemli bir sorun olduğunu, kırıkçı müdahalesi nedeniyle gecikmiş tedavi alan hastalardaki ciddi ortopedik problemleri ve kliniğimizde bu tür hastalara uyguladığımız tedavi yaklaşımını sunmayı amaçladık.Yöntemler: Çalışmamızda kırıkçı sekeli olarak kliniğimize başvuran 51 has-tanın (30 erkek, 21 kadın, yaş ortalaması: 14,8) dosyası retrospektif olarak incelendi. Kırığın yeri, hastaların kırıkçıya ve hastaneye başvuru sebepleri, hastaneye başvurma süreleri, fizik muayene ve radyolojik bulguları incelenip uygulanan tedavi yöntemleri değerlendirildi. Bulgular: Sekellerin 42'si (%82) üst, 9'u (%18) alt ekstremitede idi. Kırıkçıların kolay ulaşılabilir olması (20 olguda), kırıkçıların kırık ve çıkık tedavisini doktor-lardan daha iyi yaptığı düşüncesi (10) en sık kırıkçıya başvurma sebepleriydi. Kırıkçı sonrası hastaneye en sık başvuru sebepleri deformite (43), ağrı (38) ve hareket kısıtlılığı (37) idi. Olguların 28'ine cerrahi, 18'ine konservatif tedavi uy-gulandı. Beş olguya ise sadece takip önerildi. Hastaların 20 (%40) sinde sekel kalıcı idi.Sonuç: Gecikmiş ve uygun olmayan tedavi kalıcı sakatlıkların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu problemin ortadan kaldırılması için insanların eğitilme-si ve sağlık politikalarının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.Öğe Çocuk Femur Diyafiz Kırıklarının Titanyum Elastik İntrameduller Çivileme ile Tedavisi(2013) Uçar, Bekir Yavuz; Demirtaş, Abdullah; Alemdar, Celil; Şükür, Erhan; Azboy, İbrahim; Bulut, MehmetAmaç: Titanyum intramedüller elastik çivi (TEN) ile tedavi edilen çocuk femur diyafiz kırıklarının klinik ve radyolojik sonuçlarının değerlendirilmesi. Yöntemler: Femur diyafiz kırığı tanısı ile 22 hastaya (15 erkek, 7 kız; Ortalama yaş: 7,6; dağılım 6-12 yaş) retrograd yolla TEN ile tedavi edildi. Kırıkların 15'i femur orta diyafiz, 4'ü proksimal diyafiz, 3'ü distal diyafiz kırığı şeklinde idi. Kapalı redüksiyon elde edilemeyen olgularda kırık hattına lateral insizyonla ulaşılıp açık redüksiyon uygulandı. Hastaların takiplerinde ön arka ve yan femur grafileri kullanıldı. Olgular yürüme şekilleri, diz ve kalça hareketleri, hastanede kalış süreleri, kırıkların kaynama süresi, ekstremitelerde oluşabilecek uzunluk eşitsizliği, komplikasyon gelişip gelişmemesi yönünden değerlendirildi. Olguların değerlendirmesinde Flynn TEN skorlama sistemi kullanıldı. Bulgular: Tüm kırıklarda ortalama 6.8 haftada (dağılım: 5-11 hafta) kaynama elde edildi. Ön arka planda 19 hastada normal dizilim elde edilirken iki hastada 5 derece varus, bir hastada 6 derece valgus görüldü. Lateral planda iki hastada 6 derece anterior angulasyon görüldü. İki hastada ortalama 7 mm uzunluk, üç hastada ortalama 6 mm kısalık görüldü. Bir hasta kalça ve diz hareketlerinde hafif kısıtlıklık gelişti. Bir hasta dışında tüm hastaların yürüyüşü simetrikti. Bir hastada yüzeyel enfeksiyon gelişti. Hiç- bir hastada kaynamama, epizifiz plağı kapanması, TEN çıkarılması sonrasında kırık görülmedi. Flynn kriterlerine göre 15 hastada mükemmel, yedi hastada başarılı sonuç elde edildi. Hastanede ortalama kalış süresi 4,2 gün (dağılım: 3-9 gün). Ortalama izlem süresi 20,2 ay (dağılım: 14-24 ay) idi. Sonuç: Çocuk femur diyafiz kırıklarının tedavisinde titanyum intramedüller elastik çiviler başarı ile uygulanabilen bir tedavi yöntemidirÖğe Depression, Social Phobia and Quality of Life after Major Lower Limb Amputation(2020) Şahin, İlhami; Gem, Mehmet; Demirtaş, Abdullah; Özkul, Emin; Azboy, İbrahim; Tutak, Yılmaz; Adıyeke, LeventIntroduction: In this study, we aimed to compare the social phobia, depression and quality of life in patients with major lower limb amputation to non-amputated.Methods: Patients who were underwent above or below the knee amputation in the past were evaluated retrospectively by examining the hospital records. All the participants were administered Liebowitz Social Anxiety Scale (LSAS), Hospital Anxiety and Depression Scale (HADS), and Short-Form 36 (SF-36).Results: The number of patients was 30 (21 males, nine females) in the amputated group and 30 (22 males, eight females) in the control group. The mean age was 41.8±14.09 years in the amputated group and 43.3±18.68 years in the control group. All LSAS and HADS scores were higher, and SF-36 scores were lower in the amputation group compared to the control group (p<0.05). The patients who were amputated more than five years ago had higher LSAS social fear scores, and lower HAD depression scores compared to patients less than five years (p=0.035, p=0.024, respectively). The employed patients had lower HAD depression and HAD total scores compared to unemployed patients (p=0.008, p=0,049, respectively). The patients amputated due to medical complications had higher scores in anxiety compared to the patients with traumatic amputation (p=0.005, p=0.016, respectively).Discussion and Conclusion: Social phobia, depression and poor quality of life are common problems in patients with major lower limb amputation. After five years, it should not be forgotten that social phobia will increase; depression will decrease along with its seriousness. Therefore, amputated patients should be psychiatrically counseled and treated. It is important to provide permanent employment opportunities to improve the quality of life.Öğe Eklem içi distal radius kırıklarının volar kilitli plakla tedavi sonuçları(The outcomes of volar locking plating for intraarticular distal radius fractures, 2014) Azboy, İbrahim; Demirtaş, Abdullah; Alemdar, Celil; Zehir, Sinan; Çakır, İdris Ahmet; Şahin, İlhami; Arslan, Arslan KağanAmaç: Çalışmamızda eklem içi distal radius kırıklarında volar kilitli plakla tespitin fonksiyonel ve radyolojik sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Eklem içi distal radius kırığı tanısıyla volar kilitli plakla tedavi edilen 28 hasta (ort. yaş 44.6; dağılım 19- 74) çalışmaya alındı. Kırıklar AO/ASIF sınıflamasına göre sınıflandırıldı. Buna göre 18 hasta B ve 10 hasta C tipi kırık idi. Ortalama takip süresi 19 ay (dağılım 12-28) idi. Hastalar MAYO el bileği skoru ve DASH (Disabilities of the Arm, Shoulder and Hand) anketi ile değerlendirildi. Radyolojik incelemede radial kısalma, radial ve palmar eğimler ölçüldü. Klinik ve radyolojik karşılaştırma için sağlam el bileği kullanıldı. Bulgular: Tüm kırıklarda kaynama elde edildi. Ameliyat sonrası MAYO skorlamasında 6 hastada mükemmel, 7 hastada iyi, 14 hastada yeterli ve bir hastada kötü sonuç alındı. Ortalama DASH skoru 16.4 (dağılım 0-76) olarak bulundu. Sağlam tarafla karşılaştırıldığında radial eğimde ortalama 0.9 derecelik ve palmar eğimde ortalama 6.9 derecelik kayıp saptandı. Ortalama aktif fleksiyon 56.3°, ekstansiyon 52.5°, supinasyon 74.2° ve pronasyon 70.7° ölçüldü. Dört hastada ekstansör tendon tenosinoviti, iki hastada fleksör pollisis longus tenosinoviti, iki hastada karpal tünel sendromu, bir hastada yüzeyel enfeksiyon ve bir hastada refleks sempatik distrofi görüldü. Sonuçlar: Volar kilitli plaklar, eklem içi distal radius kırıklarının tedavisinde yeterli tespit ve tatmin edici fonksiyonel sonuçlar sağlamaktadır. Bununla birlikte, fleksör ve ekstansör tendon sorunları, median sinir tuzaklanması ve refleks sempatik distrofi ile karşılaşılabileceği akılda tutulmalıdır. Tenosinovit semptomlarının gözlendiği olgularda, kaynama sağlanmışsa vakit kaybetmeksizin implantlar çıkarılmalıdırÖğe Functional outcomes and quality of life in adult ipsilateral femur and tibia fractures(Elsevier (Singapore) Pte Ltd, 2019) Demirtaş, Abdullah; Azboy, İbrahim; Alemdar, Celil; Gem, Mehmet; Özkul, Emin; Bulut, Mehmet; Uzel, KadirObjective: The aim of our study is to evaluate the functional outcomes and quality of life in adult ipsilateral femur and tibia fractures. Methods: 26 patients (21 male, 5 female; mean age 30 years, range: 18 to 66) treated for adult ipsilateral femur and tibia fractures were evaluated retrospectively. For femur fractures, intramedullary nails were used in 15 patients (12 antegrade, 3 retrograde), plate in 11 patients (10 locked-plate, and 1 blade-plate with a 95 degree angle). For tibia fractures, locked-plate were used in 13 patients, intramedullary nails in 9 patients, external fixator in 3 patients and multiple screws in 1 patient. According to Blake and McBryde classification, 17 fractures were type I, 9 fractures were type II (7 type 2A and 2 type 2B). The functional outcomes were evaluated by Karlström and Olerud criteria, and quality of life was evaluated by Short Form-36. The mean follow-up duration was 4.4 years (range: 1.1 to 7.3 years). Results: The functional outcomes were excellent in 6 patients, good in 8 patients, acceptable in 6 patients and poor in 6 patients. The mean values of quality of life scales were; physical function: 64.8, physical role limitation: 60.5, pain: 68.2, general health: 63.3, vitality: 58.4, social function: 68.2, emotional role limitation: 62.7, and mental health: 65.8. Conclusion: Adult ipsilateral femur and tibia fractures are severe injuries and adversely affect the quality of life and functional outcomes. The quality of life scales should be used along with functional outcome scores in evaluating these injuries. The translational potential of this article: Adult ipsilateral femur and tibia fractures cause severe morbidity. Functional outcomes and quality of life scales should be used together to evaluate these fractures. Karlström and Olerud criteria for functional outcomes and Short Form-36 scales for quality of life are suitable methods to evalute these fractures.Öğe İleri derece tibia cisim deformitesinde akut düzeltme: Olgu sunumu(2014) Bulut, Mehmet; Alemdar, Celil; Azboy, İbrahim; Demirtaş, Abdullah; Şahin, İlhamiDeformite cerrahisinde akut ya da tedrici düzeltme uygulanabilir. Tibia diafiz deformitesinde 40 dereceyekadar aç ılanmalarda akut düzeltme, daha ileri deformitelerde ise tedrici düzeltme önerilmektedir. Biz buolguda, tibiada koronal planda 33, sagital planda 50 derece aç ılanmas ı olan 16 ya ş ındaki hastaya kapalıkama osteotomisiyle akut düzeltme ve intramedüller çivi ile osteosentez uyguladık. Ameliyat sonras ı koronalve sagital planda deformitelerin tam olarak düzeldiğ i görüldü. Postoperatif erken dönemde ve nörovasküleryapılar aç ıs ından önemli olan ilk 3 hafta içinde herhangi bir komplikasyon görülmedi.Öğe İzole humerus tüberkulum majus kırıklarında tedavi sonuçları(2012) Demirtaş, Abdullah; Bombacı, Hasan; Canbora, Mehmet Kerem; Coşkun, Tamer; Erdem, Şevki; Yanık, Hakan Serhat; Polat, AtillaAmaç: Bu çalışmanın amacı, izole humerus tüberkulum majus kırığı (TMK) bulunan hastaların konservatif ve cerrahi tedavi sonuçlarını değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: 2008-2011 yılları arasında kliniğimize başvuran ve TMK bulunan 23 olgu (11 kadın, 12 erkek)nun 24 omuzu (% 54 dominant) çalışmaya dahil edildi. Tüm olguların travma sonrası MR görüntüleri ile yumuşak doku patolojileri değerlendirildi. Üç olguda TMKya eşlik eden supraspinatus yırtığı tespit edildi. Kırıkla birlikte supraspinatus yırtığı tespit edilen üç olguya osteosentez yapılmaksızın rotator manşet onarımı yapıldı. Üç olguda vida ile osteosentez, iki olguda sutur (ethibond) ile kırık tespit edildi. Onbeş olgunun on altı omuzu konservatif yöntemle tedavi edildi. Tedavi sonrası omuz fonksiyonlarının değerlendirilmesinde Constant skorlaması (CS), Quick- Dash skorlaması (QDS) ve Görsel Analog Skala (VAS) kullanıldı. Bulgular: Vida ile osteosentez yapılan üç olgunun ortalama CS puanı 68,6, QDS puanı 12,8 ve VAS değerleri 1,66 olarak bulundu. TMK nın sutur ile yerine dikildiği iki olgunun CS puanı 67,5, Quick-DASH skoru 5,7 ve VAS değerleri 2 olarak bulundu. Rotator manşet yırtığı onarımı yapılan üç olgunun Constant skoru 82,6, Quick-DASH skoru 16,6 ve VAS değerleri 2,33 olarak tespit edildi. Konservatif olarak tedavi edilen 16 olgunun CS puanı 63,9, QDS puanı 26,1 ve VAS değerleri 2,96 puan olarak bulundu. Sonuç: Çalışmamızda konservatif ve cerrahi tedavi uygulanan olgularımızın fonksiyonel sonuçları tatminkar bulundu. Ağrı açısından sonuçlarımız ise mükemmel bulunmuştur. Sonuç olarak TMKlar nadir görülen, yakın takip ve yeterli rehabilitasyonla sorunsuz iyileşen yaralanmalardır.Öğe Kalkaneus kırıklarında kırık tipi ve açısal bozulmanın fonksiyonel sonuçlar üzerine etkisi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Polat, Atilla; Demirtaş, Abdullah; Azboy, İbrahim; Uçar, Bekir Yavuz; Coşar, Yahya; Gümüşsuyu, Gürkan; Çakır, İdris AhmetAmaç: Bu çalışmanın amacı kalkaneus kırıklarında kırık tipi ve açısal bozulmanın klinik sonuçlar üzerine etkisini belirlemektir. Gereç ve yöntem: Kalkaneus kırığı olan 32 hasta (23 erkek, 9 kadın; ortalama yaş 45 yıl; dağılım 20-85) geriye dönük olarak incelendi. Kırıkların 24’ü kapalı, 8’i açık kırık idi. Hastaların redüksiyon öncesi ve sonrası grafilerinden Böhler ve Gissane açıları ölçüldü ve kırık sınıflamaları yapıldı. Hastaların 5’ine alçı yöntemi (Grup 1), 19’una Kirschner teli ile kapalı redüksiyon yöntemi (Grup 2), 8’ine plak-vida yöntemi (Grup 3) uygulandı. Son kontroller klinik olarak Maryland ayak skorlamasına göre yapıldı. Tüm hastalarda ortalama takip süresi 109 hafta (50-456) idi. Bulgular: Tüm hastalarda, ortalama Böhler açısı; redüksiyon öncesi 7°, redüksiyon sonrası 20°, ortalama Gissane açısı; redüksiyon öncesi 85°, redüksiyon sonrası 100° olarak ölçüldü. Maryland ayak skoru ortalaması; Grup 1’de 62 (55-72) puan, Grup 2’de 68 (40-90) puan, Grup 3’de 66 (58-79) puan olarak bulundu. Essex-Lopresti Tip I kırıkların Maryland ayak skoru, Tip III kırıklardan daha yüksek ve Tip II kırıklardan daha yüksek olma eğiliminde bulundu (p=0.025). Son kontrol filmlerinde Gissane açısı normal sınırlarda olanların Maryland ayak skoru, bu sınırların dışında olanlardan daha yüksek bulundu (p=0.027). Böhler açısı normal sınırlarda olanların Maryland ayak skoru, bu sınırların dışında olanlardan daha yüksek bulundu (p=0.02). Gissane ve Böhler açısındaki ortalama düzelme Grup 3’de, Grup 2 ve Grup 1’den daha fazla idi (p<0.05). Sonuç: Kalkaneus kırıklarında, kırık tipinin şiddetli olmasının fonksiyonel sonuçları kötü yönde etkilediği, plak-vida ile tedavi yönteminin açıları normale daha fazla yaklaştırdığı, ancak uygulanan tedavi yönteminin fonksiyonel sonuçlara etkisinin benzer olduğu sonucuna varıldı.Öğe Lindgren-Turan metodu ile halluks valgus cerrahisi uygulanan hastaların yaşam kalitesi(2012) Uçar, Bekiryavuz; Azboy, İbrahim; Erdoğan, Sinan; Karadeniz, Hilmi; Demirtaş, Abdullah; Şükür, ErhanAmaç: Çalışmamızda Lindgren-Turan metodu ile halluksvalgus cerrahisi yapılan hastaların sağlıkla ilgili yaşam kalitesi değişikliklerini Euroqol (EQ-5D) anketini kullanarak araştırmayı amaçladık.Gereç ve yöntem: Otuz hastaya Stockholm, 30 hastaya da İstanbul’da olmak üzere toplam 60 hastaya Lindgren- Turan metodu ile halluks valgus cerrahi tedavisi uygulandı. Hastaların ameliyat öncesi ve sonrasındaki sağlıkla ilgili yaşam kalitesi değişiklikleri EQ-5D anketi kullanılarakincelendi ve karşılaştırıldı. Hastaların kendilerini ne kadar sağlıklı hissettikleri sorusuna verdikleri cevap vizüel ana- log skala (VAS) skoru ile değerlendirildi. Herhangi bir rad-yolojik parametre göz önüne alınmadı.Bulgular: Ameliyat öncesi dönemde hastaların en sık şikâyetleri ağrı ve konfor azalmasıydı (%87). Bunu deformitenin yarattığı hareket zorluğu (%60) ve günlük etkinliklerde yaşanan zorluklar izliyordu. VAS skoru Türk hastalarda ameliyat öncesi dönemde daha kötüydü. Ameliyat sonrası dönemde başta günlük kişisel bakım ve hijyen olmak üzere tüm parametrelerde anlamlı iyileşme olduğu görüldü. Hastaların genel sağlık durumunu sorgulayan VAS skorunda da anlamlı artış görüldü (p<0.01). Sonuç: Lindgren-Turan metodu ile yapılan halluks valgus cerrahi tedavisi hastaların sağlık ile ilgili yaşam kalitelerinde anlamlı bir iyileşme sağlamaktadır.Öğe Mini plakla osteosentez uygulanan metakarp kırıklarında ameliyat sonrası erken hareketin fonksiyonel sonuçlara etkisi(Modestum Publishing Ltd., 2013) Azboy, İbrahim; Alemdar, Celil; Demirtaş, Abdullah; Özkul, Emin; Gem, Mehmet; Bulut, MehmetAmaç: Çalışmamızda mini plakla anatomik redüksiyon ve rijit internal fiksasyon uyguladığımız metakarp kırıklı hastaların fonksiyonel ve radyolojik sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: Çalışmada metakarp kırığı sonrası mini plakla osteosentez uygulanan 11 hasta (10 erkek, 1 kadın) retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların ortalama yaşı 35 (dağılım 25-46) ve ortalama takip süresi 1,4 (dağılım 1,1-2,2) yıldı. Bütün hastalara postoperatif ikinci gün aktif ve pasif eklem hareket açıklığı egzersizleri başlandı. Fonksiyonel sonuçlar total aktif eklem hareket açıklığı (TAEHA) skalasına göre değerlendirildi. Bulgular: TAEHA skalasına göre 8 hastada (10 metakarp) mükemmel, 2 hastada iyi, 1 hastada orta dereceli sonuç elde edildi. Ortalama 6 hafta (4-7 hafta) içinde bütün hastalarda kaynama görüldü. Redüksiyon kaybı, enfeksiyon, dolaşım bozukluğu, nörolojik araz, osteonekroz, sudeck atrofisi gibi komplikasyonlar görülmedi. Sonuç: Mini-plakla rijit internal osteosentez uygulanan metakarp kırıklı hastalarda, postoperatif erken dönemde aktif ve pasif eklem hareketlerinin başlanması ile tatmin edici radyolojik ve fonksiyonel sonuçlar elde edilebilir.Öğe Orthopedic approach to foreign body stings(Modestum Publishing Ltd., 2013) Alemdar, Celil; Demirtaş, Abdullah; Gem, Mehmet; Özkul, Emin; Azboy, İbrahim; Bulut, Mehmet; Ancar, CahitObjective: Although foreign body injuries are quite common, there are an insufficient number of publications on this matter. The aim of this study was to evaluate patients with foreign body injuries, and to determine the treatment algorithm. Methods: A total of 97 patients were evaluated, including 53 men and 44 women. Ninety-one patients underwent surgery, and six patients were treated conservatively. Surgery was performed in the operating room in all cases. To ensure that the foreign body was removed, fluoroscopic control was completed during and after the procedure. Antibiotics were administered routinely to all patients, and the need for tetanus prophylaxis was evaluated in each patient. Results: The mean age of the patients was 16.5 (range: 2-58) years. Regarding the type of foreign body, there was injury due to: a needle in 65 patients, glass in 14, wood in 7, iron spit in 1, iron bar in 1, pieces of metal in 3, and other foreign bodies were found in 6 patients. There were 25 injuries of the upper extremity, and 72 of the lower extremity. The time of admission to the hospital after the injury ranged from 1 day to 3 years. Obvious signs of infection were detected in 10 patients. There were no complications after the follow-up of patients who were treated conservatively. Conclusion: Foreign body penetration is a severe injury that may cause significant problems when ignored. Treatment algorithms prepared according to the type of injury would guide the most appropriate approach to these injuries. J Clin Exp Invest 2013; 4 (4): 443-448.Öğe Ruedi/Allgower tip 1 Pilon kırıklarının tedavisinde konservatif yöntem ile plak yöntemi sonuçlarının karşılaştırılması(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Polat, Atilla; Demirtaş, Abdullah; Azboy, İbrahim; Uçar, Bekir Yavuz; Canbora, Mehmet Kerem; Coşar, Yahya; Gümüşsuyu, GürkanAmaç: Bu çalışmanın amacı Ruedi/Allgower Tip 1 pilon kırıklı olguların tedavisinde alçılama ile plak yöntemlerinin sonuçlarını karşılaştırmaktır. Gereç ve yöntem: Ruedi/Allgower Tip 1 pilon kırığı nedeniyle tedavi edilen 42 hasta (24 kadın, 18 erkek) geriye dönük olarak incelendi. On altı hasta (10 kadın, 6 erkek; ortalama yaş 43 yıl; dağılım 18-56) alçı (Grup 1) ile 26 hasta (14 kadın, 12 erkek; ortalama yaş 37.7 yıl; dağılım 19-52) açık redüksiyon ve plak (Grup 2) yöntemi ile tedavi edildi. Tüm hastalara direkt radyografi ile tanı konuldu. Hastalar erken dönemde postoperatif grafileri incelenerek Ovadia ve Beals’ın belirlediği kırık redüksiyon kalite skorlarına göre, uzun dönemde de Teeny ve Wiss tarafından geliştirilen ayak ve ayak bileği fonksiyonel sonuçlarına göre (100 puan üzerinden) incelendi. Ortalama takip süresi Grup 1’de 28 ay (12-44 ay) , Grup 2’de 31 ay (16-46 ay) idi. Bulgular: Erken postoperatif dönemde ortalama redüksiyon kalite skoru Grup 1’de 12, Grup 2’de 10 puan olarak bulundu ve her iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.05). Hastaların uzun dönem ayak ve ayak bileği fonksiyonel sonuçları Grup 1’de ortalama 84, Grup 2’de 86 puan olarak bulundu, aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05). Kırık kaynama süreleri her iki grupta farksız bulundu (p>0.05). Sonuç: Ruedi/Allgower Tip 1 pilon kırıklarının alçı ile tedavi edilmesi sonucunda elde edilen redüksiyon kalitesi, plak yöntemine göre daha yetersiz olsa da, uzun süreli fonksiyonlar bakımından her iki yöntemde de tatminkâr sonuçlar elde edilebilmektedir.Öğe Tibia cisim kırıklarının intramedüller kilitli çivi ile tedavisi sonrası görülen diz önü ağrısının kuadriseps kas gücü ile ilişkisi(2011) Demirtaş, Abdullah; Çakır, İdris Ahmet; Uçar, Bekir Yavuz; Azboy, İbrahim; Durakbaşa, Mehmet Oğuz; Mercan, Ahmet ŞükrüAmaç: Tibia cisim (diyafiz) kırığı nedeniyle kilitli intramedüller çivi uygulanan hastalarda ameliyat sonrası görülen diz önü ağrısı ile kuadriseps kas gücü arasındaki ilişki araştırıldı. Hastalar ve yöntemler: Tibia cisim kırığı nedeniyle kilitli intramedüller çivi uygulanan 38 hasta çalışmaya alındı. Ameliyat öncesi diz önü ağrısı olan hastalar dışlandı. Tüm hastalarda patellar tendon ortadan ikiye ayrılarak geçildi ve çivinin tibiaya giriş noktası olarak superiyor yaklaşım kullanıldı. Tüm çiviler statik olarak kilitlendi. Ameliyat sonrası dönemde hemen izometrik kuadriseps güçlendirme egzersizlerine başlandı. Hastalar diz önü ağrısı olup (grup 1; G1) olmamasına (grup 2; G2) göre iki gruba ayrıldı. G1 18 hastadan (12 erkek, 6 kadın: ort. yaş 36.9 yıl), G2 ise 20 hastadan (14 erkek, 6 kadın: ort. yaş 35.4 yıl) oluştu. Her iki grupta kuadriseps kas güçleri Daniel ve Worthingham’ın manuel derecelendirme kriterleri (0-5) kullanılarak değerlendirildi. Ortalama takip süresi G1’de 27.4 ay (dağılım 11-51 ay), G2’de 30.5 ay (dağılım 12-59 ay) idi. Bulgular: Kuadriseps kas gücündeki azalma G1’deki sekiz hastada ve G2’deki iki hastada tespit edildi. Diz önü ağrısı ve kuadriseps kas gücü azalması arasındaki ilişki anlamlıydı (p=0.02). Sonuç: Tibia cisim kırıklarında intramedüller çivileme sonrası gelişen diz önü ağrısı kuadriseps kas gücü zayıflığı ile ilişkilidir. Ancak kuadriseps kas güçsüzlüğü, ağrının gelişmesinde tek etkili faktör değildir. Diz önü ağrısı, ameliyat sonrası uygun rehabilitasyon programlarının uygulanması ile önemli ölçüde azaltılabilir.Öğe Tibia cisim kırıklarının oymalı kilitli intramedüller çiviler ile tedavisi(2011) Azboy, İbrahim; Uçar, Bekir Yavuz; Çoşar, Yahya; Gümüşsuyu, Gürkan; Polat, Atilla; Durakbaşa, Mehmet Oğuz; Demirtaş, AbdullahAmaç: Bu çalışmanın amacı tibia cisim kırıklarının oymalı kilitli intramedüller çiviler ile tedavi sonuçlarını değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Çalışmaya tibia cisim kırığı nedeniyle oymalı kilitli intramedüller çivi ile tedavi edilen 38 hasta (26 erkek, 12 kadın) alındı. Kırıklar Gustilo-Anderson sınıflamasına göre sınıflandırıldı, fonksiyonel sonuçlar Johner- Wrush değerlendirme kriterlerine göre değerlendirildi. Bulgular: Hastaların yaş ortalama yaşı 36 yıl (18-61 yıl) idi. AO/ASIF sınıflamasına göre kırıkların 21’i (%55.3) Tip A, 16’sı (%42.1) Tip B, 1’i (%2.6) Tip C kırık olarak değerlendirildi. Kırıkların 24’ü (%63.1) kapalı, 14’ü (%36.9) açık idi. Gustilo-Anderson sınıflamasına göre açık kırıkların 9’u (%23.6) Tip 1, dördü (%10.5) Tip 2 ve biri (%2.6) Tip 3A kırık idi. Kırıkların 20’sinde (%52.6) kapalı, 18’inde (%47.3) açık redüksiyon tekniği kullanılarak çivileme yapıldı. Kırık oluşumu ile ameliyat arasında geçen Tüm hastalarda kaynama sağlandı. Ortalama kaynama süresi 17.6 hafta idi. On sekiz hastada (%47.3) diz önü ağrısı gelişti. Hastalarımızın 6’sında (%15.8) enfeksiyon gelişti. On iki hastada (%31.6) 10° ve altında açısal deformite saptandı. Dört hastada (%10.5) vida kırılması görüldü. Johner-Wrush kriterlerine göre 23 hastada (%60.5) mükemmel, 12 hastada (%31.6) iyi ve 3 hastada (%7.9) orta sonuç elde edildi. Sonuç: Tibia cisim kırıklarının tedavisinde oymalı kilitli intramedüller çivileme yönteminin çok iyi sonuçlar verdiği ve bu kırıkların tedavisinde öncelikli olarak düşünülmesi gerektiği sonucuna varıldı. kırıklarının oymalı kilitli intramedüller çiviler ile tedavi sonuçlarını değerlendirmektir. Klin Deney Ar Derg 2011;2(2):168-74