Yazar "Demirpençe, Özlem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Batman Devlet Hastanesine Başvuran Kişilerde Hepatit ve HIV Serolojisinin Sonuçları(2012) Çelen, Mustafa Kemal; Mert, Duygu; Değirmen, Elif; Işık, Sehavet Tezcan; Demirpençe, Özlem; Gümüş, AlperAmaç: Günümüzde viral hepatitler ve HIV enfeksiyonu önemli küresel sağlık sorunlarıdır. Bu çalışma, 3 Mart 2010 ve 8 Mart 2011 tarihleri arasında Batman Bölge Hastanesi polikliniklerine başvuran bireylerde; HAV IgG, HBsAg, anti-HBs, anti-HCV ve anti-HIV seropozitiflik oranlarının belirlenmesi amacı ile yapılmıştır.Gereç ve Yöntemler: Alınan kan örnekleri CMIA (Chemiluminescent Microparticle İmmunoassay) yöntemi ile (Architect İ2000 SR, USA) çalışılmıştır.Bulgular: HBsAg açısından incelenen 11131 serum örneğinin 1398inde (%12,6) HBsAg pozitifliği, anti-HBs açısından incelenen 10957 serum örneğinin 5266sında (%48,06) anti-HBs pozitifliği, anti-HCV açısından incelenen 9666 örneğin 186sında (%1,9) anti-HCV pozitifliği, HAV IgG açısından incelenen 2606 örneğin 2447sinde (%93,9) HAV IgG pozitifliği, anti-HIV 1/2 açısından incelenen 6442 örneğin sadece 1inde (%0,015) anti-HIV pozitifliği saptanmıştır. Sonuç: Sonuç olarak, viral hepatitler ilimiz için önemli sağlık problemleridir. Aşılama, enfeksiyon kontrol programları ve halkın eğitimi yeni enfeksiyonların riskini azaltabilir. Anti-HIV pozitifliği ilimizde çok düşük bulunmuştur. (Viral Hepatit Dergisi 2012; 18(1): 6-10)Öğe Glomerülonefritli hastaların serumlarında hyaluronik asit düzeyi araştırılması(2016) Demirpençe, Özlem; Batun, SabriGlomerülonefritler (GN) böbreğin filtrasyon yapan ünitelerinin inflamasyonunu içeren durumlar kümesidir. GN primer olabilir veya ilaçlara, enfeksiyonlara, tümörlere ve sistemik hastalıklara sekonder olabilir. GN renal yetmezliğin ve kardiyovasküler riskin önlenebilir nedenidir. GN mortalite ve morbiditenin önlenebilir nedenidir. Erken teşhis ve uzman merkezlere yönlendirme irriversibl hasardan korumada önemlidir. GN ödem veya hipertansiyon, bozulmuş renal fonksiyonlar, proteinüri veya hematüri ile görülebilir. GN farklı patolojik gruplara ayrılabilir. GN teşhisi konulduğunda tedavi, semptom ve bulguların azaltılması, renal fonksiyonlardaki progresif kaybın düzeltilmesi amacını içerir. Bazı GN formlarının erken safhalarında glomerüller, granülositler, monositler-makrofajlar, daha az sıklıkla T hücreleri ve plateletler gibi kemik iliğinin inflamatuar hücreleri ile invaze edilir. Bu inflamatuar hücrelerden glomerül hücrelerinin çoğalmasını indükleyen, sekretuar kapaitelerini değiştirebilen bazı soluble mediatörler salınır. GN'lerdeki glomerüllerde oluşan hasar glomerüler hücrelerde çeşitli reaksiyonlara ve ekstraselüler matriks (ECM) yapısında değişikliklere neden olur. Pekçok uzamış GN'te ECM yapısında değişiklikler bulunur. Mesengiumda ECM'deki değişiklikler glomerüler yumakta irreversible sklerotik değişikliklere ve glomerüler fonksiyonlarda kayba neden olur. Hyaluronan (HA, hyaluronik asit) lineer glukuronik asit ve N-asetilglukozamin ünitelerinin değişken şekilde tekrarlanmasıyla oluşmuş yüksek moleküler ağırlıklı bir polisakkaritttir. Hyaluronanın interselüler matrikste su ve plazma protein hemostazı gibi çeşitli fizyolojik fonksiyonları vardır. HA'in çoğalan hücrelerde yapımı artar ve bu polimerin mitozdada rolü vardır. HA'tin hücrenin gelişme ve farklılaşmasında ve regülatör hücre aktivitelerinde de rolü vardır. HA normal böbrekte renal medüller intertisyumda bolca bulunur. Böbrekteki HA çeşitli renal inflamatuar durumlarda artar. Bu çalışmadaki amacımız GN'li hastalarda noninvaziv bir marker olarak serum HA seviyesini değerlendirmektir. Bu çalışmaya haziran 2008 ve aralık 2009 arasında Dicle üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Kliniğine başvuran 54 hasta ve 28 sağlıklı gönüllü dahil edildi. GN'li hastalar 24 saatlik idrar atılımına göre gruplandırıldı. Hasta grupları ve kontrol grubu arasında serum hyaluronik asit, serum albumin, serum kreatinin, serum üre ve BUN, MDRD, eritrosit sedimentasyon hızı, beyaz küre , hemoglobin ve trombosit seviyeleri karşılaştırıldı. Sonuç olarak bu çalışmadan elde ettiğimiz bilgilere göre GN'li hastalarda HA düzeyinin sağlıklı kontrol grubuna göre daha yüksek olduğunu bulduk(p<0,05). Anahtar sözcükler: glomerülonefritler, hyaluronik asit, ekstraselüler matriksÖğe İskemik inmenin akut ve subakut döneminde matriks metalloproteinaz-2 ve matriks metalloproteinaz-9 düzeylerinin değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Varol, Sefer; Çevik, Mehmet Uğur; Acar, Abdullah; Demirpençe, Özlem; Kaplan, İbrahim; Taşdemir, Nebahat; Özdemir, Hasan HüseyinAmaç: Ateroskleroz ve inflamatuar mekanizmalar serebral iskemi patogenezinde önemli bir rol oynamaktadırlar. Matriks metalloproteinazların (MMP) aktivitesi inflamatuar hücrelerin infiltrasyonu, düz kas hücre migrasyonu ve proliferasyonu gibi aterosklerotik plak oluşumu ile ilişkili birçok süreçte gereklidir. MMP-2 ve MMP-9 serum düzeylerinin akut iskemik inmede inme şiddeti ve prognoz açısından önemini araştıran az çalışma vardır. Bu çalışmada iskemik inmeli hastaların akut ve subakut dönemdeki MMP-2 ve MMP-9 seviyeleri ve Glasgow Koma Skalası (GKS) ile bu biyokimyasal parametrelerin ilişkisi değerlendirildi. Yöntemler: Çalışmaya prospektif olarak akut dönem başvuran iskemik inmeli 64 hasta dahil edildi. İskemik inmeli bu hastaların akut ve subakut dönemlerinde serum MMP2 ve MMP-9 antikor düzeyi ELİSA yöntemi ile ölçüldü. Bulgular: Akut dönemde serum MMP-2 ortalama değerleri 4,28 ±3,36 ng/mL, subakut dönemde ise 2,27 ± 2,62 ng/mL idi (p˂0,05). Ayrıca akut dönemde MMP-9 ortalama değeri 2,83 ± 3,83 ng/mL subakut dönemde 2,27 ± 1,57 ng/mL idi (p˃0,05). MMP-2 ve MMP-9 seviyeleri ile hastaların GKS arasında korelasyon saptanmadı. Sonuç: Bu sonuçlar MMP-2 düzeyi iskemik inmeli hastaların akut döneminde subakut döneme göre yüksek olduğunu gösterir. Bu nedenle MMP-2 düzeyi iskemik inmenin patogenezinde akut dönemde rolünü destekleyebilir.Öğe Jinekolojik patolojilerde periton yıkama sıvılarında high mobility group box 1 (HMG B1) proteini düzeyi(2017) Demirpençe, Özlem; Yeğin, EşrefHigh mobility group box (HMG B) proteinleri, çok fonksiyonlu nükleer proteinlerdir. Ökaryotik hücrelerde HMG B1 , çekirdekte, sitoplazmada ve hücre dışı alanda bulunur. Gen transkripsiyonunu, DNA replikasyonunu, onarımı ve rekombinasyonunu modifiye eder. HMG B1’in varlığı çeşitli kanserlerde araştırılmıştır. HMG B1 malign tümör oluşumunda, tümör yayılımında ve anjiyogenezde farklı patojenik roller üstlenir. Bu çalışmada, tümör cerrahisi prosedürü sırasında elde edilmiş periton yıkama sıvılarının içeriğinde mevcut olan HMG B1 düzeylerini gösteren bir araştırmanın, jinekolojik patolojilerde malignitenin öngörülmesinde, önemli olabileceği hipotezini kurduk. Bu çalışmada biyokimyasal bir belirteç olarak HMG B1 'in, malign ve benign jinekolojik patolojilerde, periton yıkama sıvıları içeriğindeki konsantrasyonu değerlendirildi. Jinekoloji kliniğine başvuran toplam 67 hasta değerlendirildi. Jinekolojik tümöral patolojileri olan hastalar, patolojik verilere göre benign ve malign grup olarak gruplandırıldı. HMG B1 konsantrasyonları ticari ELISA kiti kullanılarak ölçüldü. Bu iki grup arasında, periton yıkama sıvıları içeriğinde bulunan HMG B1 proteini konsantrasyonları karşılaştırıldı. Sonuç olarak, elde edilen veriler, tümör cerrahisi sırasında elde edilen periton yıkama sıvıları içeriğindeki HMG B1 proteini düzeylerinin, malign jinekolojik patolojileri olan hastalarda, benign olan gruptan istatistiksel olarak daha yüksek olduğunu göstermektedir. (p <0,05). Anahtar kelimeler: High mobility group box (HMGB), Malignite, İnvazyon, SitokinÖğe Retrospective analysis of 286 Brucellosis cases in the southeast of Turkey(2012) Deveci, Özcan; Tekin, Recep; Bozkurt, Fatma; Karakoç, Zehra Çağla; Demirpençe, Özlem; Mert, DuyguAmaç: Çalışmamızda; Türkiyenin Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer alan Diyarbakır, Mardin ve Batman illerindeki brusellozlu hastaların klinik, laboratuvar ve tedavi özellikleri yönünden değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Haziran 2007- Temmuz 2009 tarihleri arasında Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniğinde bruselloz tanısı ile izlenen 286 hasta geriye dönük olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Hastaların 156 (%55)i kadın, 130 (%45)i erkek ve yaş ortalamaları 32,8 + 15,3 (15-78) idi. Vakaların %75 akut, %23 subakut ve %2sini kronik olarak gruplandırıldı. Hastalığın bulaşmasındaki en önemli faktörün taze peynir yeme olduğu ve bölgede hayvan hareketlerinin kontrolünün olmadığı belirlendi. Hastalarda en sık rastlanan şikayetler yorgunluk, ateş, kas ve eklem ağrıları ve gece terlemesi idi. Ateş (%90,8), artrit (%54,1), splenomegali (%18,3) ve hepatomegali (%11) en sık rastlanan muayene bulgularıydı. Laboratuvarda ise C- Reaktif Protein (CRP) değerinin %60 yüksek olarak saptanması en sık rastlanan bulguydu. Tanı klinik belirtilerle birlikte pozitif Rose-Bengal ve Brusella tüp aglütinasyon testinin 1/160 ve üzeri olması ile konuldu. Tedavide ise çoğunlukla rifampisin ve doksisiklin kombinasyonu tercih edildi. Sonuç: Bruselloz hala ülkemizde önemli mortalite ve morbiditeye neden olan bir halk sağlığı sorunudur. Brucella, özellikle endemik bölgelerde, ateş, lökopeni ve osteoartiküler bulguların varlığında ayırıcı tanıda mutlaka akılda bulundurulmalıdır.