Yazar "Cihangir, Mehmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 24-Rıza Tevfik ve Babanzâde Ahmet Naim arasındaki Tevfik Fikret tartışmasına çok boyutlu bir yaklaşım(2022) Cihangir, MehmetTürk yaz ınında önemli isimlerden biri olan Tevfik Fikret’in ki şilik özellikleriyle ilgili çok çeşitli görüşler ortaya konulmuştur. Bu kapsamda pek çok örnek sunulabilir. R ıza Tevfik ve Babanzâde Ahmet Naim arasında meydana gelen Tevfik Fikret hakkındaki tartışma da bu bağlamda ele alınabilir. Her iki yazarın Tevfik Fikret üzerine çeşitli açılardan değerlendirme yaptıkları ve yorumda bulundukları görülür. Ancak söz konusu değerlendirme ve yorumların birbirinden farklı yaklaşımlar barındırdığı ve kar şıt dü şünceler içerdi ği tespit edilmiştir. R ıza Tevfik, Tevfik Fikret’i olumlu ifadelerle anlatırken, Babanzâde Ahmet Naim ise Tevfik Fikret’i olumsuz içerik taşıyan sözlerle ifade ettiği ve bu anlamda R ıza Tevfik’le sert bir üslupla tartışmaya girdi ği anlaşılır. Bahsi geçen tartışmanın sadece iki yazar arasında ortaya çıkmış ve bitmiş bir konu olmadığı, öncesinde bir arka plan ta şıdığı ve sonrasında yapılan benzer münakaşalar üzerinde de etki meydana getirdiği söylenebilir. Bu ba ğlamda, R ıza Tevfik ile Babanzâde Ahmet Naim arasında cereyan eden Tevfik Fikret tartışmasının, Tevfik Fikret ile Mehmet Akif arasında önceki zamanlarda meydana gelen tartışmadan bağımsız değerlendirilemeyeceği ileri sürülebilir. Hatta söz konusu hususun Osmanlının son dönemlerinde Bat ılı toplumlarla ilişkisinin bir yansıması olan modern-muhafazakâr, Bat ıcı- Doğucu vb. tabirlerle karşılık bulan münakaşalardan da ayrı ele alınamayacağı ifade edilebilir. Benzer içerik ta şıyan tart ışmaların bu zamanda da çe şitli alanlarda farklı yazarlar tarafından icra edildiği görülür. Bu durum, konunun ne denli derinlik taşıdığını ve etkiye/etkileşime açık ve çok boyutlu bir özelliğe sahip olduğunu gösterir. Bu çal ışmada, R ıza Tevfik ile Babanzâde Ahmet Naim arasında geçen Tevfik Fikret hakk ındaki tartışma öncesi ve sonrasıyla ele alınmış ve çeşitli değerlendirmeler ışığında konu irdelenmeye çalışılmıştır.Öğe Ahmet Mithat Efendi ve Orhan Okay'ın gözünden Beşir Fuad'ın intiharı(2020) Cihangir, Mehmetİntihar, insanın kendi isteği ve kararıyla yaşamına son vermesi şeklinde tanımlanabilir. Gerçek intihar ve intihar girişimi şeklinde iki ayrı başlıkta açıklanan olgunun meydana gelmesine kişinin kendi iç dinamikleri etken olabildiği gibi sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve benzeri birçok dış faktörün de çeşitli oranlarda müessir olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, konunun anlaşılabilmesi disiplinleraras ı bir inceleme yapmayı zorunlu kılar. Beşir Fuad, yaptığı bilimsel ve kültürel çalışmalarının yanında intiharıyla da Türk yazınına konu olmuş bir düşünürdür. Onun genç ve üretken bir dönemde yaşamına son vermesi gerek kendisi gerekse bilim dünyası bağlamında önemli bir kayıp olarak açıklanabilir. Bu çalışmada, Beşir Fuad’ın intiharının Ahmed Mithat Efendi ve Orhan Okay tarafından nasıl ele alındığı ve hangi değerlendirmeler ışığında okurlara sunulduğu üzerinde durulmuştur. Her iki yazarın eserlerinde söz konusu intihar hakkında uzun uzun açıklamalarda bulundukları ve konuyu çeşitli açılardan yorumladıkları tespit edilmiştir. Özellikle Ahmet Mithat Efendi’nin Beşir Fuad’la olan yakın dostluğunun, gelecekte ülkesi ve milleti adına yapacağı çalışmalara dönük ondan beklentisinin, konuyu duygusal ve ikili ilişkiler çerçevesinde ele almasına neden olduğu söylenebilir.Öğe AHMET MİTHAT EFENDİ VE ORHAN OKAY’IN GÖZÜNDEN BEŞİR FUAD’IN İNTİHARI(2020) Cihangir, Mehmetİntihar, insanın kendi isteği ve kararıyla yaşamına son vermesi şeklinde tanımlanabilir. Gerçek intihar ve intihar girişimi şeklinde iki ayrı başlıkta açıklanan olgunun meydana gelmesine kişinin kendi iç dinamikleri etken olabildiği gibi sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve benzeri birçok dış faktörün de çeşitli oranlarda müessir olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, konunun anlaşılabilmesi disiplinleraras ı bir inceleme yapmayı zorunlu kılar. Beşir Fuad, yaptığı bilimsel ve kültürel çalışmalarının yanında intiharıyla da Türk yazınına konu olmuş bir düşünürdür. Onun genç ve üretken bir dönemde yaşamına son vermesi gerek kendisi gerekse bilim dünyası bağlamında önemli bir kayıp olarak açıklanabilir. Bu çalışmada, Beşir Fuad’ın intiharının Ahmed Mithat Efendi ve Orhan Okay tarafından nasıl ele alındığı ve hangi değerlendirmeler ışığında okurlara sunulduğu üzerinde durulmuştur. Her iki yazarın eserlerinde söz konusu intihar hakkında uzun uzun açıklamalarda bulundukları ve konuyu çeşitli açılardan yorumladıkları tespit edilmiştir. Özellikle Ahmet Mithat Efendi’nin Beşir Fuad’la olan yakın dostluğunun, gelecekte ülkesi ve milleti adına yapacağı çalışmalara dönük ondan beklentisinin, konuyu duygusal ve ikili ilişkiler çerçevesinde ele almasına neden olduğu söylenebilir.Öğe Ali Arslan'ın ''Serçe 2 '' ve Leila Aboulela'nın ''Minare'' adlı romanlarında göç ve göçmenlik(Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Cihangir, MehmetGöç, insanla ilişkili bir kavramdır. Bu yüzden insanın olduğu her yerde göç önemli bir konu başlığıdır. Söz konusu eylem, mekânsal bir değişimi ifade eder. Bu bağlamda bir kişinin yaşadığı yerden ayrılması, ülkesinin içinden ya da dışından herhangi bir yere yerleşmesi göç hareketi olarak değerlendirilebileceği gibi bir kızın evlenip baba evinden ayrılması veya bir çocuğun dünyaya gelmesi de bir başka göç eylemi olarak düşünülebilir. Ayrıca bir kişi, tek başına yollara düşüp bir başka yere göç edebildiği gibi bir grup ya da topluluk da çeşitli gerekçeler kapsamında göç edebilir. Böylelikle göç, bireysel ve toplumsal yönlü bir olgu şeklinde tanımlanabilir. İnsanların yaşadıkları veya içinde büyüdükleri çevreyi bırakmalarının ve yeni bir ortama girmelerinin kolay olmadığı düşünüldüğünde göçün, bazı zorunluluklardan kaynaklı ortaya çıktığı ileri sürülebilir. Dolayısıyla göçü, tek bir olgu ya da başlık üzerinden açıklamak mümkün değildir. Bu çerçevede iç ve dış göçler, zorunlu ve serbest göçler gibi pek çok başlık sayılabilir. Bu incelemede, Türk yazar Ali Arslan tarafından kaleme alınan “Serçe 2” ile Sudanlı yazar Leila Aboulela’nın kaleme aldığı “Minare” adlı eserler göç ve göçmenlik bağlamında irdelenecektir. Her iki romanda karakterlerin hangi gerekçelerle vatanlarından ayrıldıkları ve ne gibi beklenti ve hayallerle hedef topraklara göç ettikleri, vardıkları yerde beklentileri ile karşılaştıklarının ne kadar örtüştüğü ve yaşanan diğer süreçler incelenmeye çalışılacaktır.Öğe ALİ ARSLAN’IN “SERÇE 2” VE LEİLA ABOULELA’NIN “MİNARE” ADLI ROMANLARINDA GÖÇ VE GÖÇMENLİK(Dicle Üniversitesi, 2021) Cihangir, MehmetGöç, insanla ilişkili bir kavramdır. Bu yüzden insanın olduğu her yerde göç önemli bir konu başlığıdır. Söz konusu eylem, mekânsal bir değişimi ifade eder. Bu bağlamda bir kişinin yaşadığı yerden ayrılması, ülkesinin içinden ya da dışından herhangi bir yere yerleşmesi göç hareketi olarak değerlendirilebileceği gibi bir kızın evlenip baba evinden ayrılması veya bir çocuğun dünyaya gelmesi de bir başka göç eylemi olarak düşünülebilir. Ayrıca bir kişi, tek başına yollara düşüp bir başka yere göç edebildiği gibi bir grup ya da topluluk da çeşitli gerekçeler kapsamında göç edebilir. Böylelikle göç, bireysel ve toplumsal yönlü bir olgu şeklinde tanımlanabilir. İnsanların yaşadıkları veya içinde büyüdükleri çevreyi bırakmalarının ve yeni bir ortama girmelerinin kolay olmadığı düşünüldüğünde göçün, bazı zorunluluklardan kaynaklı ortaya çıktığı ileri sürülebilir. Dolayısıyla göçü, tek bir olgu ya da başlık üzerinden açıklamak mümkün değildir. Bu çerçevede iç ve dış göçler, zorunlu ve serbest göçler gibi pek çok başlık sayılabilir. Bu incelemede, Türk yazar Ali Arslan tarafından kaleme alınan “Serçe 2” ile Sudanlı yazar Leila Aboulela’nın kaleme aldığı “Minare” adlı eserler göç ve göçmenlik bağlamında irdelenecektir. Her iki romanda karakterlerin hangi gerekçelerle vatanlarından ayrıldıkları ve ne gibi beklenti ve hayallerle hedef topraklara göç ettikleri, vardıkları yerde beklentileri ile karşılaştıklarının ne kadar örtüştüğü ve yaşanan diğer süreçler incelenmeye çalışılacaktır.Öğe Folk Science Elements In Mehmet Acet’s Poems (Âşık Sefâî), The Poet From Sanliurfa Kisas(Güneydoğu Araştırmaları Derneği, 2024) Cihangir, MehmetFolk science; It interacts with social, cultural, economic, geographical and many other factors. The accumulation of these factors over time provides the opportunity for the discipline to be significantly enriched. As a matter of fact, this branch of science can be explained as an important discipline within context of understanding and reading social codes. In this context, it can be said that folklore has an interdisciplinary feature and performs a functional function in the field of social sciences. Thus, any heading that has a direct or indirect contact with the public can be handled within the evaluation area of folklore. While sometimes this topic emerged within the framework of economic facts, sometimes any social and cultural activity can be evaluated within this scope. Folk poets as people who grew up among the people translate the feelings and thoughts of the people by including folklore elements in their poems. Thus, they have contributed to better recognition and understanding of their values the people's social, cultural etc. thusly, it can be said that folk poet Mehmet Acet from Sanliurfa Kisas included folklore elements in his sayings and thus contributed to the values of his people. In this study, folklore elements in Mehmet Acet's poems will be identified and analyzed.Öğe KÜLTÜRLERARASI VE DİSİPLİNLERARASI BOYUTUYLA KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ(Bahir SELÇUK, 2020) Cihangir, Mehmetİnsan sosyal bir varlıktır ve içinde büyüdüğü toplumun önemli bir unsurudur. Bir kişinin tek başına hayatını sürdürebilmesi olanak dışıdır. Yaşamını devam ettirebilmesi için pek çok insanla ilişki kurmaya, alış verişe ihtiyacı olacaktır. Böylelikle kişi kendi ihtiyaçlarını karşıladığı gibi bulunduğu topluma da katkı sunmuş olur. Benzer bir durumun toplumlar ve milletler arası ilişkiler için de geçerli olduğu söylenebilir. Hiçbir toplum ve milletin kendi başına gelişim göstereceği, bir diğer toplum ya da milletin sosyal, kültürel, ekonomik vb. kazanımlarına başvurmadan ilerleme kaydedebileceği düşünülemez. Dolayısıyla her birey ve toplumun farklı kültürden birey ve toplumlarla ilişki kurmaya ihtiyaç duyacağı gelişim ve ilerleme açısından olmazsa olmaz bir zorunluluk olarak ifade edilebilir. Karşılaştırmalı edebiyat, yukarıda bahsi geçen ilişkileri tespit etmeye, milletler arası münasebetleri ortaya koymaya çalışan bir disiplin olarak açıklamak mümkündür. Bu disiplinin temelinde Alman düşünür Goethe’nin Weltliteratur olarak adlandırılan yaklaşımı vardır. Weltliteratur, farklı ulusların ürettiği edebiyat eserlerinin aidiyet durumu gözetilmeksizin tüm insanlara ve insanlığa hitap etmesinin ve böylelikle tüm insanlığı kapsayan genel bir dünya edebiyatına ulaşılmasının hedeflendiği bir bakış açısı olarak açıklanabilir. Bir diğer ifadeyle böyle bir yaklaşım, tüm dünya ülkelerinden ortaya çıkan edebiyat ürünlerinin Weltliteratur kavramının çatısı altında toplanması ve farklılıklardan bireşimlere ulaşılması şeklinde özetlenebilir. Bu çalışmada karşılaştırmalı edebiyatın kültürler ve disiplinlerarası ilişkisi irdelenecektir.Öğe ÖTEKİLEŞEN GÖÇMENLER(İbrahim Halil TUĞLUK, 2020) Cihangir, MehmetYabancılaşma olarak da ifade edilen ötekileşmede kişinin kendisine ait olmayan bilgilerin, düşüncelerin, görüşlerin etkisinde kalması suretiyle kendine, toplumuna, kültürüne farklı bir gözle bakması durumu söz konusudur. Böyle bir değişim ve dönüşüm geçiren kimse kendisini, toplumunu, kültürünü, kısaca aidiyet hissettiği unsurları küçük görebilir, bunlardan dolayı aşağılanma duygusuna kapılabilir. Ötekileşme konusunun arka planında birçok faktör vardır ve kavrama etkisi olan faktörlerin tespit ve tahlilini yapmak disiplinlerarası bir çalışma gerektirmektedir. Bu çalışmada ötekileşme konusu göç ve göçmenlik kapsamında ele alınacak ve adı geçen olgunun edebiyat alanındaki yansımalarına ışık tutulacaktır. Söz konusu bağlamda Fakir Baykurt’un Koca Ren, Jamal Mahjoub’un Cinlerle Yolculuk ve Mohsin Hamid’in Gönülsüz Köktendinci adlı romanlarında ötekileşmenin ne şekilde kurgulandığı ve okurlara sunulduğu üzerinde durulacaktır. Adı geçen eserlerdeki karakterler üzerinden Batılı devletlere göç etmiş Müslüman göçmenlerin girdikleri sosyal, kültürel, ekonomik ve daha birçok bakımdan farklı yeni ortamın onlar üzerinde nasıl bir etki meydana getirdiği ve bunun onlarda ne şekilde bir değişim ve dönüşüme yol açtığı anlaşılmaya gayret edilecektir.Öğe OTHERING AS A PROBLEM IN NOVELS NAMED SURGUNDEKI YABANCI AND TERKEDIS(Ali Ülvi ÖZBEY, 2020) Cihangir, MehmetOthering is a self-centered approach what having dismissive, derogatory shortly negative content. This situation which has a generalizing and generic understanding can be explained as a problem that comes off with different attitudes and behaviours. Phenomenon being talked about can occur on both individual and social every ground. Sometimes, a person may be exposed with the othering approaches when she/he enters to a different language and culture area, sometimes she/he may come face to face marginalizing words and actions within her/his own society. In this article, the novels named Turkish writer Sakir Bilgin’s “Surgundeki Yabancı” and Abdulrazak Gurnah’s “Terkedis” will analyze comparatively and to the othering problem will brighten from discourses, attitudes and behaviours of the characters in the books being talked about. In this context, the people who had to leave their countries because of various reasons have what kind of difficulties and they give what kind of reactions to this distress on new lands where they started to live, this subject will be exemplified by way of the experiences of the mentioned novel characters. Thus, the disappointments being faced and problems being fell in as well as Eastern societies arrive to Western countries with the great dreams and expectations will be understood.Öğe Paris Gözlemleri ve Avrupa Seyahatnamesi adlı eserlerde oksidentalist eserler(2020) Cihangir, MehmetSeyahat kişi ve toplumların gelişiminde önemlibir olgudur. Gidilen ve görülen yerin/yerlerinmekânsal ve toplumsal farklılıkları, seyyahazenginlik kattığı gibi seyyahın ait olduğutoplumun da doğrudan ve dolaylı kazanımlarelde etmesine kapı açabilmektedir. Böyleliklesosyal, kültürel ve daha birçok açıdan farklı kişive toplumlar birbirleri hakkında bilgi sahibiolurlar. Özellikle modern dönemde bilim veteknolojik olanakların da katkısıyla seyahatinbirçok açıdan daha rahat ve kolaylıkla icraedilebilmesi, kişi ve toplumların birbirlerinidaha fazla tanımasına ve böyle bir durum isekalıp yargı ve önyargıların zayıflamasına fırsatsunmaktadır. Bu makalede, Rifâa’ Râfi’ elTahtâvi’nin Paris Gözlemleri ve HayrullahEfendi’nin Avrupa Seyahatnamesi adlıçalışmalarında Batılı toplumun okurlara nasılbir bakış açısıyla sunulduğu anlaşılmayaçalışılacaktır. Mısır ve Türk toplumuna Batılılarhakkında bilgi verme amacı taşıyan söz konusueserlerde aktarılan izlenimlerin ne derece nesnelve öznel yaklaşımlar içerdiği tarihsel vesosyolojik inceleme yöntemlerindenfaydalanılarak tespit edilmeye gayret edilecektir.Öğe Rıza Tevfik ve Babanzâde Ahmet Naim arasındaki Tevfik Fikret tartışmasına çok boyutlu bir yaklaşım(RumeliYA Yayıncılık, 2022) Cihangir, MehmetTürk yaz ınında önemli isimlerden biri olan Tevfik Fikret’in ki şilik özellikleriyle ilgili çok çeşitli görüşler ortaya konulmuştur. Bu kapsamda pek çok örnek sunulabilir. R ıza Tevfik ve Babanzâde Ahmet Naim arasında meydana gelen Tevfik Fikret hakkındaki tartışma da bu bağlamda ele alınabilir. Her iki yazarın Tevfik Fikret üzerine çeşitli açılardan değerlendirme yaptıkları ve yorumda bulundukları görülür. Ancak söz konusu değerlendirme ve yorumların birbirinden farklı yaklaşımlar barındırdığı ve kar şıt dü şünceler içerdi ği tespit edilmiştir. R ıza Tevfik, Tevfik Fikret’i olumlu ifadelerle anlatırken, Babanzâde Ahmet Naim ise Tevfik Fikret’i olumsuz içerik taşıyan sözlerle ifade ettiği ve bu anlamda R ıza Tevfik’le sert bir üslupla tartışmaya girdi ği anlaşılır. Bahsi geçen tartışmanın sadece iki yazar arasında ortaya çıkmış ve bitmiş bir konu olmadığı, öncesinde bir arka plan ta şıdığı ve sonrasında yapılan benzer münakaşalar üzerinde de etki meydana getirdiği söylenebilir. Bu ba ğlamda, R ıza Tevfik ile Babanzâde Ahmet Naim arasında cereyan eden Tevfik Fikret tartışmasının, Tevfik Fikret ile Mehmet Akif arasında önceki zamanlarda meydana gelen tartışmadan bağımsız değerlendirilemeyeceği ileri sürülebilir. Hatta söz konusu hususun Osmanlının son dönemlerinde Bat ılı toplumlarla ilişkisinin bir yansıması olan modern-muhafazakâr, Bat ıcı- Doğucu vb. tabirlerle karşılık bulan münakaşalardan da ayrı ele alınamayacağı ifade edilebilir. Benzer içerik ta şıyan tart ışmaların bu zamanda da çe şitli alanlarda farklı yazarlar tarafından icra edildiği görülür. Bu durum, konunun ne denli derinlik taşıdığını ve etkiye/etkileşime açık ve çok boyutlu bir özelliğe sahip olduğunu gösterir. Bu çal ışmada, R ıza Tevfik ile Babanzâde Ahmet Naim arasında geçen Tevfik Fikret hakk ındaki tartışma öncesi ve sonrasıyla ele alınmış ve çeşitli değerlendirmeler ışığında konu irdelenmeye çalışılmıştır.Öğe Sosyal, kültürel ve tarihsel bağlamda imgeler(Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Cihangir, Mehmetİmgeler, dış dünyayla olan ilişkilerin insan zihninde meydana getirdiği izlenimler olarak açıklanabilir. Bu olgular, duyu organlarıyla temas edilen her türlü unsurun kişinin hayal evreninde ortaya çıkardığı biçimlerdir. Bu bağlamda dış dünya, kişinin düşünce sistemi ve duyu organları imgelerin oluşmasına yol açan önemli unsurlardır. İmgelerin ortaya çıkması iki aşamalı bir süreç olarak açıklanabilir. İlk olarak duyular aracılığıyla alınan verilerin düşünce sisteminde işlenmesidir. İkincisi, belli bir işlemden geçen söz konusu bilgilerin dış dünyaya yansımasıdır. Bu aşamalardan birincisi algı/algılama olarak ifade edilebilir. Diğeri ise yeniden üretilen formlar olarak da adlandırılabilecek imgelerdir. Dolayısıyla imgeler, algıda yeniden şekil kazanan bilgilerin dış dünyaya yansıyan kopyalarıdır. Bu kapsamda imgelerin oluşmasında algı sürecinin çok önemli bir işleve sahip olduğu söylenebilir. Ayrıca, pek çok disiplinde kendilerine zemin bulan imgelerin disiplinlerarası bir boyutu vardır. Bu çalışmada imgenin ne tür özelliklere sahip olduğu, olgunun nasıl bir sürecin sonunda ortaya çıktığı, sosyal, kültürel ve tarihsel faktörlerin imgenin oluşumuna ve gelişimine ne şekilde etki ettikleri, ayrıca kavramın önyargı ve kalıp yargılarla nasıl bir ilişki içerisinde bulunduğu anlamlandırılmaya çalışılacaktır.Öğe THÉOPHİLE GAUTİER VE EDMONDO DE AMİCİS’İN ESERLERİNDE ORYANTALİST İMGELER(Asos Eğitim Bilişim Danışmanlık San. Tic. Ltd. Şti., 2020) Cihangir, Mehmetİstanbul, sosyal, kültürel, ekonomik ve daha birçok açıdan dünyada önemli kentlerden biridir ve aynı zamanda birbirinden farklı birçok kültüre ev sahipliği yapmaktadır. İstanbul’un söz konusu bu özellikleri, dünya ülkelerinden çok sayıda seyyahı kendisine çekmesinde önemli bir faktördür. Bu durum çok eski zamanlardan bu yana varlığını devam ettiren bir konudur. Özellikle modern dönemle birlikte pek çok Batılı düşünürün Doğulu devletlere yapmış oldukları seyahatlerde, Osmanlı’ya başkentlik yapmış İstanbul’un önemli güzergâhlar arasında yer aldığı söylenebilir. Bu makalede Batı kökenli iki yazarın İstanbul’a dair seyahat hatıralarında yer alan oryantalist imgeler üzerinde durulacaktır. Bu eserler; Fransız yazar Théophile Gautier Doğ.1811 - Öl. 1872 tarafından kaleme alınan İstanbul Dünyanın En Güzel Şehri ve İtalyan düşünür Edmondo De Amicis Doğ. 1846 - Öl. 1908 ’in eseri İstanbul’dur. Adı geçen her iki çalışmada, yazarların ortaya koydukları izlenimlerin, birbirlerinden izler taşıyıp taşımadığı, söylemlerindeki ortak ve çelişkili noktalar üzerinde durulacaktır. Bu çalışmada, imgebilim ve karşılaştırmalı edebiyat verilerinden faydalanılacaktır.