Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Bucaktepe, Adil" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    AN EVALUATION ON THE STRUCTURE OF THE MUNICIPAL COUNCIL
    (Cahit AYDEMİR, 2024) Bucaktepe, Adil
    ÖZ Kamu hizmetlerini ve faaliyetlerini yürüten idare genellikle iki ana sisteme göre teşkilatlanagelmiştir. Bu sistemler merkezden yönetim ve yerinden yönetim sistemleridir. Anayasamızda da idarenin kuruluş ve görevlerinin merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanacağı ifade edilmiştir. Genel olarak merkezden yönetim bazı kamu hizmet ve faaliyetlerinin tek elden, devlet merkezinden yürütülmesidir. Yerinden yönetim ise bazı kamu hizmet ve faaliyetlerinin devletin dışında teşkilatlanmış, genel idare hiyerarşisinin dışında kalan kamu tüzel kişileri tarafından görülmesidir. Ülkemiz idari teşkilatı da, genel idare ya da merkezi idare ile yerinden yönetim kuruluşları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Merkezi idare başkent teşkilatı ve taşra teşkilatı olarak ikiye ayrılmaktadır. Yerinden yönetim kuruluşları da yer (mahalli) yönünden yerinden yönetim kuruluşları ve hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşları olarak ikiye ayrılmaktadır. Yer yönünden yerinden yönetim kuruluşları yani mahalli idareler Anayasa’da il (il özel idaresi), belediye ve köy şeklinde sayılmış ve bunların karar organlarının, kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulacağı ifade edilmiştir. Anayasa’da mahalli idareler arasında sayılan belediyenin organlarının 5393 Belediye Kanunu’nda belediye meclisi, belediye encümeni ve belediye başkanı olduğu belirtilmiştir. Belediye meclisi üyeleri ve belediye başkanları doğrudan doğruya seçmenler tarafından seçilmektedir. Belediye encümeni ise belediye meclisinin kendi üyeleri arasından seçtiği üyeler ile belediye başkanının atadığı üst düzey belediye yöneticilerinden oluşan karma bir kuruldur. ABSTRACT The administration managing public services and activities is generally organized according to two main systems. These systems are centralisation and decentralisation, or local administrations. It is stated in the Constiitution of the Turkish Republic that the establishment and duties of the administration will be based on the principles of central management and local management. Generally, centralisation is the provision of some public services and activities from a single point, from the state centre. Local administration is the provision of some public services and activities by public legal entities outside the general administrative hierarchy, organised outside the state. The administration of Türkiye is separated into two as general administration or centralisation, and local administrative authorities. The central administration is separated into two as capital organization and provincial organisation. The local administrative authorities are also separated into two as the management bodies directed towards the locality and those directed towards the service. The management bodies directed towards the locality are stated in the Constitution (provincial administration) in the form of municpality and village, and it is stated that their decision-making bodies will be formed through election by legally proscribed voters. The municipal bodies listed among among local administrations in the Constitution are stated as the city council, the municipal council and the mayor in the Municipality Law no. 5393. Members of the city council and the mayor are selected through direct election by the voters. The municipal council is a mixed committee formed of members elected by the city council from among its own members and senior municipal managers appointed by the mayor.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Askeri yüksek idare mahkemesi kanunu ve idari yargılama usulü kanunu’na göre yürütmenin durdurulması
    (Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2015) Bucaktepe, Adil; Gündüz, F. Ebru
    Yürütmenin durdurulması kararları, iptal kararlarında olduğu gibi davayı sonuçlandırmamakla birlikte, idari işlemin yapılış tarihinden itibaren dava sona erinceye kadar işlem öncesi hukuki durumun muhafaza edilmesi amacı ile verilen kararlardır. Yürütmenin durdurulması, adli yargıdaki ihtiyati tedbirlerden farklı olup tamamıyla idari yargıya özgü bir denetim biçimidir. Bu çalışmada önce genel olarak yürütmenin durdurulması kavramına değinilmiş daha sonra ise yürütmenin durdurulması kurumunun İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’ndaki düzenleniş biçimleri karşılaştırılmıştır
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Birinci ve İkinci Meşrutiyet Anayasalarında öngörülen devlet modelleri hakkında bir değerlendirme
    (Dumlupınar Üniversitesi, 2014) Bucaktepe, Adil
    Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk anayasası olan Kanun-ı Esasi 23 Aralık 1876 tarihinde kabul edilmiştir. Bu anayasa ile Heyet-i Ayan ve Heyet-i Mebusan’dan oluşan Meclis-i Umumi kurulmuştur. Heyet-i Ayan üyeleri Padişah tarafından atanırken, Heyet-i Mebusan üyeleri ise iki dereceli bir seçimle halk tarafından seçiliyorlardı. Ancak Meclis-i Umumi’ye geniş yetkiler verilmemiştir. Meclis üyelerinin kanun teklif edebilmesi için padişahın onayının alınması zorunluydu. Yine her iki Meclis tarafından kabul edilen tasarıların yürürlüğe girebilmesi Padişahın onayına bağlıydı. Padişaha dilediği zaman Heyet-i Mebusan’ı feshetme yetkisi verilmişti. 3 Ağustos 1909 tarihinde Kanun-ı Esasi’de bazı değişiklikler yapılmıştır. Anılan değişikliklerle padişahın yetkileri azaltılmış, Meclis-i Mebusan’ın yetkileri ise arttırılmıştır. Meclis-i Mebusan’ın yıllık çalışma süresi uzatılarak devlet yönetimindeki ağırlığı arttırılmıştır. Bakanların, hükümetin genel siyasetinden kolektif, kendi bakanlıklarının işlemlerinden ise bireysel olarak Meclis-i Mebusan’a karşı sorumlu oldukları kabul edilmiştir. Meclis-i Mebusan’a gensoru mekanizmasıyla bakanları ya da hükümeti düşürme yetkisi verilmiştir. Heyet-i Vükela’nın, Sadrazam’ın başkanlığında toplanacağı, önemli iç ve dış meselelerin müzakere edildiği karar mercii olacağı, alınan ve onay gerektiren kararların arz edildiğinde Padişah iradesi ile yürütüleceği hüküm altına alınmıştır. Padişahın Meclis’i feshetme yetkisi zorlaştırılmıştır. Anılan yetkinin kullanılması üç ay içinde yeni seçim yapılması şartına ve Heyet-i Ayan’ın onayına bağlı kılınmıştır. Kanunların hazırlanmasındaki belirsizlik ortadan kaldırılmıştır. Kişi hak ve özgürlükleri konusunda da yeni düzenlemeler getirilmiştir. 10. maddenin ilk halinde kişi özgürlüğünün her türlü saldırıya karşı dokunulmaz olduğu ve kanunların belirlediği sebepler dışında bir bahane ile hiç kimseye ceza verilemeyeceği hüküm altına alınmıştı. Anılan maddenin değiştirilmiş halinde ise kişi özgürlüğünün her türlü saldırıya karşı dokunulmaz olduğu tekrar edildikten sonra hiç kimsenin şeriat kurallarının ve kanunların belirlediği nedenler dışında bir bahane ile tutuklanamayacağı cezalandırılamayacağı kabul edilmiştir. Ayrıca Padişaha kişileri, Osmanlı ülkesi sınırlarından çıkarma ve sürgün etme yetkisi veren 113. maddenin son cümlesi yürürlükten kaldırılmış, haberleşmenin gizliliği, toplanma ve dernek kurma özgürlüğü kabul edilmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Depremden dolayı idarenin sorumluluğu
    (Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2013) Bucaktepe, Adil
    Deprem toplum hayatını derinden etkileyen doğal afetlerden biridir. “Deprem” literatürde mücbir sebebe verilen klasik örneklerin başında yer almaktadır. Mücbir sebep, idari faaliyetlerin dışında cereyan eden, önceden tahmin edilmesi ve karşı konulması imkansız olan olaylardır. Mücbir sebep söz konusu olduğunda idarenin hem hizmet kusuruna dayalı sorumluluğu hem de kusursuz sorumluluğu ortadan kalkar. Kusurlu sorumluluğun ve kusursuz sorumluluğun ortadan kalkmasının nedeni mücbir sebep olarak nitelendirilen olayın idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmamasıdır. İdarenin teknik imkan ve kabiliyetleri ne kadar güçlü ise sorumluluğu da o kadar yüksektir. Günümüzün modern dünyasında idare ciddi maddi ve teknolojik imkanlara, yetişmiş uzman elemana, istatistiki bilgilere vs. sahiptir. Bu unsurlar “öngörülemezlik” ve “önlenemezlik” ilkelerinin kapsamını daraltmaktadır. Bundan dolayı günümüzde, idarenin mücbir sebep bahanesine sığınarak sorumluluktan kurtulma olasılığının artık daha da zayıfladığından söz edilebilir. Ayrıca mücbir sebep göreceli, nispi bir kavramdır. Daha açık anlatımla bir olay farklı yer, zaman ve şartlarda mücbir sebep niteliğinde sayılabilir ya da sayılmayabilir. Dolayısıyla depremlerin sık yaşandığı bir bölgede meydana gelecek bir deprem mücbir sebep olarak nitelendirilmeyebilir. Bu hususun idarenin sorumluluğunu doğrudan etkileyeceğine kuşku yoktur
  • [ X ]
    Öğe
    Devlet memurluğu ve memurların değerlendirilmesi üzerine düşünceler
    (2014) Bucaktepe, Adil
    İdarenin kendisine verilen kamu hizmetlerini yerine getirebilmesi için hem taşınır ve taşınmaz mallara hem de gerçek kişilere ihtiyacı vardır. Bunların birincisine maddi unsur ikincisine ise beşeri unsur denilmektedir. Maddi unsur ile beşeri unsur birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar. Birinin eksikliği diğerini anlamsız kılar. İdare, mevzuatın kendisine verdiği yetkileri gerçek kişiler aracılığıyla kullanmaktadır. Bu gerçek kişilere kamu personeli ya da kamu görevlileri denilmektedir. Kamu görevlilerinin ağırlık noktasını memurlar oluşturmaktadır. Memurların hizmet şartları, nitelikleri, atanmaları, yetiştirilmeleri, ilerlemeleri, yükselmelerini, hakları, yükümlülükler, özlük işleri vb. konular Devlet Memurları Kanunu’nda düzenlenmiştir. 6111 sayılı Kanun’la Devlet Memurları Kanunu’nda önemli değişiklikler yapılmıştır. Devlet Memurları Kanunu’ndaki sicile ilişkin düzenlemeler 6111 sayılı Kanun’la yürürlükten kaldırılmıştır. Anılan Kanun’la memurlar hakkında sicil raporu doldurma usulüne son verilmiştir. Bu makalede memurlar ve memurların değerlendirilmesinde uygulanan sistemler ele alınmaya çalışılmıştır.
  • [ X ]
    Öğe
    DİSİPLİN MAKAMLARININ DİSİPLİN CEZASI VERME YETKİLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
    (2015) Bucaktepe, Adil
    Genel toplum düzeni ceza hukuku kuralları ile korunurken kamu hizmeti düzeni ise disiplin hukuku kuralları ile korunmaktadır. Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde aksaklık yaşanmaması ya da kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesi amacıyla kanun, tüzük ve yönetmeliklerde kamu personeline yönelik olarak çeşitli ödev, görev, sorumluluk ve yasaklar konulmuştur. Anılan kurallara uyulmaması kamu personeline disiplin cezası verilmesini gerektirmektedir. Disiplin cezası verilmesinin usul ve esaslarını belirleyen kurallar bütününe ise disiplin hukuku denilmektedir. Bu çalışmada önce disiplin kavramı ile Devlet Memurları Kanunu ve bazı özel kanunlarda yer alan disiplin suç ve cezaları üzerinde durulmuştur. Daha sonra disiplin cezası vermeye yetkili kılınmış makamlar ile bu makamların görev ve yetkileri irdelenmeye çalışılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    An evaluation of the regulations regarding the election of mayors and the termination of their duties
    (Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2024) Bucaktepe, Adil
    Although there can be differences in specific conditions, the administrative organizations of states are generally formed according to two main systems of central management and local management. In Article 123 of the Constitution of the Turkish Republic, the establishment and duties of the administration are based on the principles of central management and local management. Central management (centralisation) means that public services are managed and conducted by the state from a single centre. Local management (decentralisation) means that local public services and some public services with technical features are conducted by public bodies organized outside the central state administration. Decentralized government organizations are separated into two, as decentralized government organizations (public institutions) in terms of service, and decentralized government organizations (local administrations) in terms of location. There are many different types of public institutions, such as universities, public economic projects, Social Security Institution, and the General Directorate of State Water Works. Local administrations are limited to three forms of “provincial administration”, “municipality”, and “village”. It is stated in the Constitution that local administrations will be established to meet the common needs of the people in the province, municipality, or village. The decision-making bodies of local administrations are established in elections by legally entitled voters. There are three municipal bodies of local administration; municipal council, municipal committee, and municipal mayor. The aim of this study was to evaluate the conditions of election and termination of municipal mayors.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İdare hukukunda vekalet
    (Türkiye Adalet Akademisi, 2016) Bucaktepe, Adil
    Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin asaleten atanmış olan memurlar ve diğer kamu görevlileri tarafından yürütülmesi esastır. Fakat anılan personelin, hukuki veya fiili bir nedene bağlı olarak bazı durumlarda yetkilerini kullanamamaları ya da görevlerini yerine getirememeleri olasıdır. Böyle durumlarda kamu hizmetlerinin sunulmasında aksaklık yaşanmaması adına vekalet kurumu öngörülmüştür. En genel anlamıyla bir kişinin görev, yetki ve sorumluluklarının bir başka kişiye yüklenmesi ya da verilmesi olan vekalet, ancak istisnai durumlarda başvurulabilecek istisnai bir uygulamadır. Bu çalışmada yargı kararları ışığında vekalet kavramı, vekaletin çeşitleri ve süresi, vekaleten atamada uyulacak usul ve esaslar, vekaleten atananların yetkileri ve sorumlulukları ile mali hakları irdelenmeye çalışılmıştır
  • [ X ]
    Öğe
    The Rights of Leave of Absence of Civil Servants
    (Univ Islam Negeri Syarif Hidayatullah Jakarta, 2024) Bucaktepe, Adil
    Civil officials have several rights conferred by the Constitution as well as by laws and regulations to facilitate the successful execution of their responsibilities. These rights encompass the entitlement to the appointment, provision of service and security, retirement, resignation, the ability to initiate a complaint or legal action, the formation of a trade union, collective bargaining, leave from employment, special considerations in prosecution and trial, protection against accusations and defamation, as well as the right to remuneration and travel expenses. This paper will succinctly examine the overarching rights of federal servants and will thoroughly analyze the right to leave. Article 50 of the Constitution of the Republic of Turkey ensures employees' entitlement to a day off, while statutory regulations govern paid weekly and annual leave as well as official holidays. Furthermore, Article 23 of the Government Servants Law No. 657 mandates that government servants are entitled to leave under conditions and durations prescribed by law, enabling them to take leave for rest or other purposes. Within this framework, the legislation governs five types of leave: yearly leave, special leave, sick leave, compassionate leave, and unpaid leave. This study employs a qualitative methodology encompassing two primary approaches: a literature review and a legal analysis. The literature review is conducted by examining several academic sources, books, and journals pertinent to the rights of civil servants, particularly the right to quit. This analysis examines the evolution of leave-related rules and regulations across various international contexts and their implementation in Turkey. The legal framework is employed to examine the statutes and regulations pertaining to the rights of government servants in Turkey, encompassing Article 50 of the Constitution and Law No. 657. This article assesses the alignment between legal theory and practice on the right to leave. The study's findings indicate that, despite the legal promise of leave for federal personnel, its execution frequently encounters challenges, particularly concerning the duration and requisite administrative conditions. This paper presents an extensive analysis of government servants' leave rights in Turkey and proposes enhancements for the execution of this right to promote equity and well-being among civil servants.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Türkiye`de sol düşüncenin legalleşme çabaları ve önerdiği çözüm yolları (1946-1980)
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002) Bucaktepe, Adil; Doğan, İlyas
    Ülkemizde, sol akımların kökeni daha gerilere gitmekle beraber, ilk sosyalist siyasi teşekkül 1910 yılında Osmanlı Sosyalist Fırkası adıyla kurulmuştur. Bu partiden sonra ülkemizde birçok sol görüşlü parti kurulmuştur. Ülkemizde kurulan sol partilerin büyük bir kısmı kısa ömürlü olmuşlar, siyasi arenada adlarım bile tam olarak ezberletemeden kaybolup gitmişlerdir. 1946 sonrası dönemde kurulan en güçlü sol parti Türkiye İşçi Partisi 'dir. Türkiye İşçi Partisi, Hukuk Doçenti olan Mehmet Ali Aybar'ın karizmatik kişiliği sayesinde kendine güçlü bir yer edinmiştir. Bu çalışma, önceki binyılın son yüzyılında, özellikle Türkiye'de 1946-1980 arası dönemde sol akımların gelişimini ortaya koyma amacıyla hazırlanmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Tıp Fakültesi son sınıf öğrencileri ve tıpta uzmanlık öğrencisi doktorların adli raporlar konusundaki bilgi ve tutumları
    (Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2019) Demir, Vasfiye; Korkmaz, Mustafa; Uysal, Cem; Bucaktepe, Pakize Gamze Erten; Bucaktepe, Adil; Çelepkolu, Tahsin
    Amaç: Adli raporlar, adli makamlarca hekimden istenen, kişinin tıbbi durumunu tespit eden vemaruz kalınan travmaya ilişkin adli makamlarca sorulan soruları yanıtlayan, hekim görüş vekanaatini bildiren belgelerdir. Bu araştırmada Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi intörn doktor veasistan hekimlerinin adli raporlar konusundaki bilgi, tutum ve düşüncelerinin ortaya konmasıamaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı tipte olan bu çalışmanın evrenini Dicle ÜniversitesiTıp Fakültesi son sınıf öğrencileri ve Dicle Üniversitesi Hastanesinde uzmanlık eğitimi almaktaolan asistan doktorlar oluşturmuştur. Anket formu sosyodemografik özelliklerin sorgulandığısekiz ve adli raporlar konusunda bilgi, tutum ve düşüncelerin değerlendirildiği çoktan seçmeli20 sorudan oluşturulmuştur. Araştırma verilerimizin istatistiksel değerlendirmesinde SPSS 22.0paket programı kullanılmıştır.Bulgular: Çalışmaya katılanların 175‘i (%65) asistan hekim, 94‘ü (%35) ise intörn doktordu.Asistan ve intörn doktorların yaş ortalamaları sırası ile 29,4±3,83 yıl ve 24,7±1,62 yıl idi.Asistan ve intörn doktorların sırasıyla 120‘si (%69) ve 65‘i (%69,1) erkek olup, 54‘ü (%31) ve29‘u (%30,9) kadın idi. Katılımcılara adli tıp konusunda kendilerini yeterli görüp görmediklerisorulmuş; asistan hekim ve intörn doktorların sırasıyla 115‘i (%65,7) ve 83‘ü (%88,3) yetersizgördüğünü belirtmiştir.Sonuç: Gerek hekimlerin gerekse hekim adaylarının adli raporların usulüne uygun ve doğrudoldurulması konusunda yeterince bilgi sahibi olmaları, adli raporların kendilerine yüklediklerihukuki sorumluluğun ve yargıdaki etkilerini bilmeleri son derece önemlidir. şüphesiz busorunların çözülmesinin en önemli yolu eğitimdir. Bu nedenle, mezuniyet öncesi adli tıpeğitimleri iyileştirilmeli, mezuniyet sonrasında iller düzeyinde sürekli ve düzenli eğitimlerolmalı, adli rapor yazımında kılavuzlardan faydalanılmalıdır.

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim