Yazar "Bilek, Kubilay" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Diabetik retinopatili olguda etambutole bağlı toksik optik nöropati(2003) Çakmak, Söker Sevin; Tuzcu, Alpaslan; Ünlü, Kaan; Bilek, KubilayEtambutol hidroklorid tüberküloz tedavisinde rutin olarak kullanılan birinci basamak ilaçtır. Okülotoksik etkisi doza bağımlıdır. Diabetes mellitus, böbrek yetmezliği, alkolizm, ateroskleroz ve çok yaşlı kişilerde okülotoksik etki riski ve etkisi artmaktadır. Bu nedenle bu risk faktörlerine sahip hastalarda, tüberküloz tedavisinde başka alternatif ilaçlar düşünülmeli veya hastalar sık aralıklarla oftalmolojik muayeneden geçirilmelidir.Öğe Horizontal şaşılık cerrahisinden sonra görülen kırma kusuru değişimleri(2004) Çakmak, Söker Sevin; Ünlü, Kaan; Çaça, İhsan; Arı, Şeyhmuz; Bilek, KubilayAmaç: Şaşılık ameliyatı uygulanan olgularda meydana gelen kırma kusuru değişikliklerinin prospektif olarak incelenmesi.Gereç ve Yöntemler: Çalışma kapsamına alınan 22 hastanın 22 gözüne horizontal kas cerrahisi uygulandı. Olguların ameliyat öncesi görme muayeneleri, skiaskopik ve keratometrik ölçümleri yapıldı. Tüm olgularda aynı gözdeki horizontal rektus adalelerine müdahale uygulandı. Ameliyat sonrası 2. ve 12. haftalarda keratometrik ölçümler tekrarlandı. Ameliyat öncesi mevcut kırma kusuru ile ameliyat sonrası elde edilen kırma kusuru değişimleri değerlendirildi.Bulgular: Keratometrik değer ortalamalarında bütün gruplarda belirgin değişiklik tespit edildi. Olguların sferik kırma kusurularında değişim tespit edilmedi. Ameliyat sonrası astigmatik kırma kusuru muayenelerinde; 90° meridyende 2. haftada ortalama -0.02 ± 0.81 dioptri, 12. haftada ortalama -0.18 ± 0.65 dioptri değişim saptandı. 180° meridyende 2. haftada ortalama –0.36 ± 0.87 dioptri, 12. haftada 0.05 ± 0.83 dioptri astigmatik değişim saptandı.Sonuç: Şaşılık cerrahisinde küçük oranlarda astigmatik değişim meydana gelmektedir. Bu değişim horizontal kas cerrahisine bağlı olarak 180° meridyende daha belirgindir. Şaşılık ameliyatlarından sonra meydana gelebilecek kırma kusuru değişimleri açısından hastaların takip edilmesi gerektiği sonucuna varıldı.Öğe Mitomisin C ile kombine trabekülektomi sonrası filtrasyon blebinin prognostik önemi(2004) Ünlü, Kaan; Çaça, İhsan; Çakmak, Söker Sevin; Bilek, KubilayAmaç: Mitomisin C ile kombine trabekülektomi uygulanan gözlerde filtrasyon blebinin tipi ile operasyon sonrası başarı oranı arasındaki ilişkiyi değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: Primer açık açılı glokom tanısı alan 29 olgunun 49 gözüne ameliyat sırasında mitomisin C (MMC) ile birlikte trabekülektomi ameliyatı yapıldı. Bu olgularda operasyon sonrası bleb tipi incelenerek ortalama göziçi basınçları ve ortalama göziçi basınç düşüş miktarları hesaplandı.Bulgular: Olgular ortalama 36.63±21.43 (16-72) ay takip edildi. Vasküler olmayan bleb gelişen olgularda operasyon sonrası ortalama göziçi basıncı 12.20±3.46 mmHg, vasküler bleb gelişen olgularda operasyon sonrası ortalama göziçi basıncı 28.83±1.83 mmHg tespit edildi. Vasküler olmayan bleb gelişen olgularda ortalama göziçi basınç düşüşü 24.40±10.13 mmHg, vasküler bleb gelişen olgularda ortalama göziçi basınç düşüşü 9.16±8.54 mmHg olarak hesaplandı. Vasküler olmayan bleb gelişen olgularda ortalama göziçi basınç düşüşü, vasküler bleb gelişen olgulara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek saptandı (p=0.001). Sonuç: MMC ile birlikte trabekülektomi uygulanması sonucunda vasküler olmayan bleb oluşumunun prognostik öneme sahip olabileceği saptandı.Öğe Neovasküler glokomlu olgularda Ahmed glokom valv implantasyonu(2001) Ünlü, Kaan; Çaça, İhsan; Aksünger, Ahmet; Bilek, KubilayAMAÇ: Ahmed glokom valv implantasyonu yapılan neovasküler glokomlu olguların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu retrospektif çalışmada neovasküler glokom nedeniyle Ahmed valv implante edilen 14 hastanın 14 gözü değerlendirilmiştir. Operasyon sonrası göz içi basıncı (GİB) 21 mmHg'nin altında ve 5 mmHg'nin üzerinde olan ve ek bir glokom cerrahisi gerektirmeyen vakalar başarılı olarak değerlendirilmiştir. BULGULAR: Ortalama takip süresi 12.9 ± 5.6 ay (8-27 ay) olan olguların son kontrolünde 9 gözde (%64.2) başarı sağlandı. Cerrahi öncesi ortalama 34.1 ± 7.3 mmHg olan GİB'ı, son kontrolde 17.8 ± 7.0 mmHg olarak saptandı (P=0.001). Operasyon öncesi kullanılan ortalama antiglokomatöz ilaç sayısı 2.9 ± 0.8'den 1.2 ± 1.2'e düştü (P=0.001). Postoperatif dönemde en sık görülen komplikasyon 3 gözde (%21.4) gelişen hifemaydı. SONUÇ: Ahmed glokom valvi neovasküler glokomlu olgularda GİB'nı düşürmede etkili olarak bulundu.Öğe Perforan göz yaralanmaları ve sonuçları(2000) Ava, Sedat; Taşkıran, Ali; Unlu, M. Kaan; Karakaş, Nurettin; Çakmak, Çöker Sevim; Bilek, KubilayAmaç: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Kliniği'ne 1.1.1997 ile 1.9.1997 tarihleri arasında perforan göz yaralanması nedeni ile başvuran 56 olgu, epidemiyolojik faktörler ile prognoza etki eden faktörleri incelemek amacıyla prospektif olarak çalışma kapsamına alındı. Yöntem: 56 olgunun 16'sı (%28.36) kız, 40'ı (%71.42) erkek idi. Yaşları 1-58 arasında olup ortalama yaş 14.39 ± 13.17 idi. Olgular; yaş, cins, yaralanan göz, yaralanma nedeni, yaranın lokalizasyon ve büyüklüğü, kliniğe başvurma zamanı, kırsal veya kentsel orjinli olması, sonuç görme dereceleri ile epidemiyolojik faktörler karşılaştırıldı.Bulgular: Travmaya neden olan cisimler arasında, 25 (%44.64) hastada delici cisimlerle yaralanma ilk sırayı aldı. Perforasyonun lokalizasyonu ile sonuç görme dereceleri arasındaki ilgi incelendiğinde, korneal perforasyonlu olguların %51.72'sinde görme 0.1 ve üzeri bulunurken, kornea-sklera perforasyonlu olguların hiçbirinde 0.1 ve üzeri görme tespit edilmedi.Sonuç: Perforan göz yaralanmalarında epidemiyolojik faktörlerin bilinmesi; koruyucu önlemler ve uygulamalar açısından yararlıdır.Öğe Şarbon hastalığının sebep olduğu preseptal selülit ve skatrisyel ektropion(2002) Çaça, İhsan; Çakmak, Sevin Söker; Şakalar, Yıldırım Bayezit; Ünlü, Kaan; Bilek, KubilayKoyun, keçi, sığır ve at gibi evcil hayvanların hastalığı olan şarbon insanları nadiren enfekte eder. Bu makalede başlangıçta preseptal selülit tanısı konmuş, fakat daha sonra karakteristik siyah nekrotik skarlı şarbon lezyonu görülen 11 aylık kız çocuğu sunulmuştur. Hasta verilen intravenöz penisilin-G' ye cevap vermiş, lezyon üst göz kapağında skatrisyel ektropion ve korneal skar bırakarak iyileşmiştir. Göz kapaklarını nadiren enfekte eden şarbon, preseptal ve orbital selülitin ayırıcı tanısında göz önünde tutulmalıdır.Öğe Sildenafil sitratın oküler kan akımı üzerindeki etkilerinin renkli doppler ultrasonografi yöntemi ile incelenmesi(2016) Bilek, Kubilay; Ünlü, KaanBu çalışma sağlıklı, genç, seksüel olarak aktif, gönüllü erkek grubunda 50 mg. tek doz sildenafîlin oküler ve retrobulber kan akımı üzerine etkilerini incelemek üzere planlanmıştır. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları ABD polikliniğine başvuran 31 erkek olgu çalışma kapsamına alındı. Olguların retrobulber kan akımları renkli Doppler ultrasonografî yöntemi ile incelendi. Olguların bazal ve 50 mg sildenafil sitrat alımı sonrası en iyi düzeltilmiş görme keskinlikleri, renkli görmeleri arasında fark gözlenmedi. Olguların bazal ve sildenafil alımından 1 saat sonra göz içi basınçları, sistolik ve diastolik kan basınçları karşılaştırıldığında anlamlı fark izlenmezken kalp atım hızlarında istatistiksel olarak anlamlı artış saptandı (p<0,05). Olguların hemodinamik değişiklikleri incelendiğinde oftalmik arter kan akım hızlarında sildenafil sitrat kullanımı sonrası istatistiksel anlamlı artış gözlenirken (p = 0,0000) santral retinal arter ve kısa posterior silier arter kan akım hızlarında anlamlı fark bulunmadı (p > 0,05). Sildenafîlin retinal fonksiyondaki ve oküler sirkülasyondaki etkilerinin daha iyi anlaşılabilmesi için daha geniş kapsamlı ve kontrollü çalışmaların gerektiğini ve özellikle retinal hastalığı olan hastalarda ilacın uzun dönem etkilerinin çalışılmasının faydalı olacağını düşünmekteyiz.Öğe Tip 2 diabetes mellituslu hastalarda oküler hemodinamik değişiklikler(2001) Taşkıran, Ali; Nazaroğlu, Hasan; Karakaş, Nurettin; Barç, Mehtap; Bilek, Kubilay; Çakmak, Söker SevinAMAÇ: Diabetes mellituslu hastalarda diabetik retinopati evrelerinde oküler hemodinamik değişikliklerin saptanması. GEREÇ VE YÖNTEM: Sağlıklı kontrol grubu 20 olgunun 40 gözü ve 60 Tip II diabetes mellituslu olgunun 120 gözüne renkli Doppler ultrasonografi yapıldı. Tip II diabetes mellituslu 60 hastanın 120 gözü diabetik retinopati evrelerine göre retinopatisiz, background diabetik retinopati (BDR), preproliferatif diabetik retinopati (PPDR) ve proliferatif diabetik retinopati (PDR) olarak dört gruba ayrıldı. Hemodinamik özellikleri araştırılarak sonuçlar kontrol grubu ile ve kendi aralarında karşılaştırıldı. BULGULAR: Kontrol grubuna göre, diabetik hastalarda oftalmik arter (OA), santral retinal arter (SRA) ve temporal silier arterlerde (TSA) akım hızlarında azalma ve rezistivite indekslerinde (Rİ) anlamlı artış tespit edildi (p<0.05). Ancak santral retinal ven parametrelerinde anlamlı bir farklılık görülmedi (p>0.05). SRA akım hızı azalması retinopati evreleriyle ilişkili anlamlı farklılık (p<0.05) gösterirken sadece PPDR ile PDR grubu arasında ki fark anlamsız idi (p>0.05). SRA Rİ artışının retinopati evreleriyle ilgisi anlamsızdı (p>0.05). OA Rİ'deki artış retinopati evreleriyle ilgili anlamlı artış gösterirken (p<0.05) sadece PPDR ile PDR grubu arasında ki fark anlamsızdı (p>0.05). OA akım hızı değişiklikleri ise retinopati evreleriyle ilgili olarak anlamsız görüldü (p>0.05). TSA akım hızlarında ve Rİ değişikliklerinde retinopati evreleriyle ilgili anlamlı bir farklılık görülmedi (p>0.05). SONUÇ: Diabetik retinopatide; ilerlemenin takibi, tedavinin zamanlanması ve etkinliğinin değerlendirilmesi açısından renkli Doppler ultrasonografinin yardımcı bir yöntem olarak kullanılabileceği sonucuna varıldı.Öğe Topikal antiglokomatöz tedavinin konjonktiva hücre yapısına etkisi(2003) Çaça, İhsan; Ünlü, Kaan; Kılınç, Nihal; Çakmak, Söker Sevin; Bilek, KubilayAmaç: Primer açık açılı glokom (PAAG) tanısı ile takip edilen ve topikal antiglokomatöz ilaç kullanan olgularda topikal antiglokomatöz ilaçların konjonktiva hücre profiline etkisini araştırmak. Gereç ve Yöntem: Topikal (beta-bloker + Pilokarpin kullanan 22 PAAG'lu hastadan ve aynı yaş grubundaki 15 kontrol olgusundan alınan konjonktiva biyopsileri ışık mikroskobunda değerlendirildi. Antiglokomatöz tedavi alan olgular, bir yıldan fazla ilaç kullananlar (A grubu 11 olgu) ve bir yıldan az ilaç kullananlar (B grubu 11 olgu) olmak üzere iki gruba ayrıldı ve kontrol grubu (C grubu 15 olgu) ile karşılaştırıldı. Bulgular: Işık mikroskopisi ile konjonktiva epiteli ve substansia propria hücreleri kantitatif olarak incelendi. Goblet hücre sayısı, A grubunda daha az olmak üzere ilaç kullanan her iki grupta da kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük saptandı (p<0.05). Fibroblast hücre sayısı, A grubunda daha fazla olmak üzere ilaç kullanan her iki grupta da kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek saptandı (p<0.05). Lenfosit hücre sayısı ise yalnızca A grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yük-sek saptandı (p<0.05). Lökosit, histiosit, mast ve plazma hücre sayıları bakımından gruplar ara-sında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0.05). Sonuç: Uzun süreli topikal antiglokomatöz ilaç kullanımının konjonktivada goblet hücre sayısında azalma, fibroblast ve lenfosit hücre sayısında artmaya yol açabileceği görüldü.Öğe Trabekülektomi ameliyatının retrobulber hemodinamik değişiklikler üzerindeki etkisi(2000) Karakaş, Nurettin; Ünlü, Kaan; Çakmak, Söker Sevin; Aksünger, Ahmet; Bilek, Kubilay; Nazaroğlu, HasanAMAÇ: Glokomlu olgularda trabekülektomi ameliyatı sonrası, retrobulber hemodinamik değişikliklerin renkli Doppler görüntüleme yöntemi ile gösterilmesi amaçlandı. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu prospektif çalışmada trabekülektomi operasyonuna karar verilen 24 hastanın 26 gözü preoperatif ve postoperatif ikinci haftada renkli Doppler ultrasonografi çekilerek irdelendi. Oftalmik arter, santral retinal arter ve temporal posterior kısa silier arterin sistolik maksimum hızı, diastol sonu hızı ve rezistans indeksleri değerlendirildi. BULGULAR: Preoperatif ve postoperatif ikinci haftada alınan göz içi basınç değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.001). Oftalmik arter sistolik maksimum hızda, diastol sonu hızda postoperatif anlamlı olmayan bir artış, rezistans indeksinde ise anlamlı olmayan bir azalış gözlendi (p>0.05). Santral retinal arterin sistolik maksimum hız ve diastol sonu hızdaki artış ile rezistans indeksinde meydana gelen azalış istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). Temporal posterior silier arterde ise sistolik maksimum hızdaki artış ve rezistans indeksindeki azalış istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05). Diastol sonu hızda ise istatistiksel olarak anlamlı bir artış izlendi (p<0.05) SONUÇ: Trabekülektomi sonrası göz içi basıncında meydana gelen düşme, oküler kan akım hızında artış oluştururken, vasküler yatağın rezistans indeksinde düşmeye neden olmaktadır.Bu retinal perfüzyonda artış ile sonuçlanmaktadır.Öğe Trahomlu olgularda trikiyazis tedavisinde argon laser(2000) Aksünger, Ahmet; Ünlü, Kaan; Söker, Sevin; Karaca, Candan; Bilek, KubilayAMAÇ: Trahomlu olgularda trikiyazis tedavisinde argon laser fotokoagülasyonunun değerlendirilmesi.GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışmada trahom nedeniyle trikiyazis gelişen ve argon laser fotokoagülasyon ile tedavi edilen 22 hastanın 36 gözü prospektif olarak incelenmiştir. Her bir kirpik tedavisinde 50-200 mikrometre spot büyüklüğü, 0.2 saniye süre ve 1-1.2 W güç kullanılmıştır. 30 kapakta (%83.3) infiltrasyon anestezisi kullanılmış, 6 kapakta (%16.7) ise anestezi kullanılmamıştır. BULGULAR: Tek laser seansından sonra göz kapaklarının %55.5'inde basan sağlanmıştır. Kapakların %44.5'ine ise rekürrens nedeniyle 2 veya 3 seans laser tedavisi uygulamak gerekmiştir. Yöntemin başarı oranı ise %88.9 olarak bulunmuştur. Olguların hiç birinde tedavinin komplikasyonu görülmemiştir. Olguların takip süresi 6 ay ile 22 ay arasında (ortalama 10.6 ay) değişmekteydi. SONUÇ: Trahomlu olgularda trikiyazis tedavisinde argon laser fotokoagülasyon etkili ve güvenilir bir yöntem olarak saptandı.