Yazar "Beyaz, Coşkun" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Benign ve malign tiroid nodüllerinin ayırıcı tanısında elastosonografinin değeri(2015) Beyaz, Coşkun; Tuzcu, Alpaslan KemalGiriş ve amaç: Toplumda sık görülen tiroid nodüllerinin benign ve malign ayırıcı tanısı prognoz açısından önemlidir. Nodüllerin bu açıdan değerlendirilmesi birçok basamağı kapsamakla birlikte altın standart yöntem Tiroid İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi (TİİAB) dir. Maligniteyi öngörmede kullanılan; kenar düzensizliği, intranodüler kanlanma artışı, mikrokalsifikasyonlar, hipoekojenite gibi özelliklerin sensitivite ve spesifiteleri düşüktür. Bu konudaki non invazif yöntemlerin geliştirilmesi ve bu yönde araştırmaların sürekli olması beklenmektedir. Elastosnografi bu araştırmaların devamına aracılık eden ve son yıllarda üzerinde durulan önemli yöntemlerden birisidir. Bu yöntem; doku elastikiyetini ölçer ,sert veya esnek olmayan dokuların malignite riski daha yüksektir prensibiyle çalışır.Ultrasonografi probu kullanılarak yapılır. Prob, saniyede 2 kez hastayı rahatsız etmeyecek hafiflikte boyun bölgesine ileri geri hareketler şeklinde bastırılır. Uygulanan tekniğin doğruluğu, USG cihazında kayıtlı özel bilgisayar programı ile kontrol edilir. Uygulama esnasında yaklaşık 20 saniye sabit kalan USG görüntüsü esas alınarak renklerine göre, 1-5 derece arası sınıflandırılır. Baskın renk yeşil ve kırmızı olan nodüller esnek ve benign; rengi mavi olan nodüller sert ve malign olarak değerlendirilir. Ek olarak incelenen tiroid nodülü ve çevresindeki normal tiroid dokusunda gerginlik indeksleri hesaplanarak kalitatif bir değer elde edilebilir. Materyal metod: Bu çalışmaya 244 hasta (196 kadın; 48 erkek) alındı. Toplam 237 nodül elastosonografi için uygun görüldü. Hastaların yaş ortalaması kadınlar için 43.53+/-11.7; erkekler için 46.60+/-11.4 saptandı. Bütün nodüllerin Elastosonografi sonuçları hem final patoloji sonuçları ile (TİİAB sitoloji sonuçları ve operasyon sonrası sitopatoloji sonuçları birlikte); hemde operasyon sonrası patoloji sonuçlarıyla ayrı ayrı karşılaştırıldı. Elastosonografi skorları için Itoh ve Ueno skalaları kullanıldı. Renk skalasına göre 1- 5 arası derecelendirildi. Skoru 1,2,3 olanlar benign; skoru 4,5 olanlar malign kabul edildi. USG de maliniteyi düşündüren (kenar düzensizliği, mikrokalsifikasyon, halo yokluğu ve hipoekojenite) gibi özellikler elastosonografi skorlarıyla kombine edilerek yeni bir skorlama sistemi geliştirildi. Örneğin ES skoru 3 olan bir nodül; hipoekoik ise (1 puan), mikrokalsifikasyon içeriyorsa (1 puan), kenar düzensizliği varsa (1 puan) ve halosu yoksa (1 puan) eklenerek 3+1+1+1+1=7 yeni skoru hesaplandı. Yeni skorlar operasyon sonrası patoloji sonuçlarıyla tekrar karşılaştırılarak sensitivite ve spesifite tekrar ölçüldü. Ek olarak merkezimizdeki TİİAB sonuçlarını operasyon sonrası patoloji sonuçlarıyla karşılaştırıp sensitivite ve spesifite değerleri ölçüldü. Bulgular: Elastosonografinin maligniteyi belirlemede sensitivitesi: %73.6, spesifitesi: %94.8 saptandı. Elastosonografi ile USG bulguları kombine kullanılırsa bu oranlar belirgin artar (Skoru 6 ve üzerindeki nodüller için, sensitivite: %100, spesifite: %94.4). Çalışmamızda TİİAB sonuçlarının sensitivitesi; %68.4, spesifitesi: 66.4 saptandı. Sonuç: TİİAB sonuçları elastosonografi sonuçlarından daha düşüktür. Sitolojik tanı sensitivitesi düşük merkezlerde TİİAB yerine elastosonografi benzer duyarlılıkta kullanılabilir. ANAHTAR SÖZCÜKLER: Elastosonografi, Tiroid nodülleriÖğe Is HbA1c Misleading and 90-Minute Glucose Tolerance Test a Better Indicator in the Diagnosis of Diabetes Mellitus?(2020) Tuzcu, Alpaslan Kemal; Güneş, Dilek; Pekkolay, Zafer; Kılınç, Faruk; Beyaz, CoşkunObjective: The present study aimed to investigate the efficacy of hemoglobin A1c (HbA1c) in diagnosing type 2 diabetesand to introduce a new approach to oral glucose tolerance test (OGTT).Methods: This retrospective cross-sectional study included 560 subjects (363 females, 197 males) with a mean age of46.7±12.9 years. These subjects underwent a standard 75-g OGTT, plasma glucose levels were assayed at 0, 30, 60, 90,and 120 minutes in 232 subjects who consented to these tests, and the area under the curve (AUC) was calculated. HbA1clevels were also measured simultaneously. The receiver operating characteristics (ROC) curve was used to determine thesensitivity and specificity of certain HbA1c cut-off values in diagnosing diabetes in subjects who underwent OGTT. Chisquare test was used for data comparisons, and Pearson’s correlation coefficient was used to evaluate the relationshipbetween the measurements.Results: Among the 560 subjects, 129 had diabetes and 40 of the 232 subjects who were frequently tested for glucoselevels had diabetes. The sensitivity and specificity of the HbA1c cut-off value of 6.5% in diagnosing diabetes were 55.0%and 80.9%, respectively. The highest correlation was observed between the glucose level at 90 minutes and AUC andHbA1c (r=0.971, P<0.01; r=0.464, P<0.01, respectively).Conclusion: An HbA1c cut-off value of 6.5% had low sensitivity and specificity in diagnosing diabetes. The plasma glucoselevel at 90 minutes in subjects had the best correlation with both AUC and HbA1c, indicating that using plasma glucoselevel at 90 minute is a better approach for diagnosing diabetes.Öğe Konstipasyonlu olgularda kolonoskopi öncesi bağırsak hazırlığında PEG ve oral NaP solüsyonlarının etkinlik ve tolerabilite karşılaştırması(2017) Beyaz, Coşkun; Tüzün, A. YektaGİRİŞ Kolon hastalıklarının tanı ve tedavisinde önemli yer tutan kolonoskopi işleminin başarısı için, kolonoskopi öncesi bağırsak hazırlığının yeterli olması gereklidir. Konstipe hastalarda bağırsak hazırlığı yetersiz olup nedenleri belirlenmiş değildir. AMAÇ Bu çalışma yetersiz bağırsak hazırlığına neden olan faktörlerden biri olan konstipasyonlu hastalarda PEG ve NaP solüsyonlarının etkinlik ve tolerabilitesini karşılaştırmaktır. YÖNTEM Araştırmamız; Aralık 2007 ile Temmuz 2008 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji polikliniğine başvuran ve kabızlık şikâyeti olan hastalar arasında yapıldı. Kolonoskopi öncesi hastaların sosyodemografik özellikleri, işleme uyum ve kullanılan ajanlara bağlı gelişen yan etkiler anket formuna kaydedildi. Bağırsak temizlik ölçüsü olarak, iki gastroenterolog gözlemine dayanan skorlar kullanıldı (mükemmel, iyi, kabul edilebilir, orta, kötü). Elde edilen veriler Ki kare Test, Fisher's exact test ve Mann Whitney U testi uygulanarak değerlendirildi. BULGULAR Değerlendirmeye alınan hasta sayısı PEG gurubu için 28, NaP gurubu için 29 idi. Kullanılan solüsyonlara bağlı gelişen yan etkiler açısından yapılan değerlendirmede; PEG gurubunda şişkinlik daha sık saptandı (p=0.03). Buna karşın karın ağrısı ve bulantı NaP gurubunda daha sık saptandı (p=0.04, p=0.01). Etkinlik değerlendirilmesinin karşılaştırıldığı skalaya göre PEG gurubunda %71,5 hasta mükemmel, %28,5 hasta iyi olarak değerlendirildi. NaP gurubunda %55,2 hasta mükemmel, %31,0 hasta iyi olarak değerlendirildi. Ancak iki gurup arasında bağırsak hazırlık etkinliği açısından istatiksel anlamlı fark saptanmadı (p=0.213). SONUÇ Konstipe olgularda kolonoskopi öncesi bağırsak hazırlığında PEG ve NaP benzer etkinliktedir. NaP'ın tolerabilitresi PEG solüsyonundan daha iyidir.Öğe Konstipasyonlu olgularda kolonoskopi öncesi bağırsak hazırlığında PEG ve oral NaP solüsyonlarının etkinlik ve tolerabilite karşılaştırması(2015) Beyaz, CoşkunGİRİŞ Kolon hastalıklarının tanı ve tedavisinde önemli yer tutan kolonoskopi işleminin başarısı için, kolonoskopi öncesi bağırsak hazırlığının yeterli olması gereklidir. Konstipe hastalarda bağırsak hazırlığı yetersiz olup nedenleri belirlenmiş değildir. AMAÇ Bu çalışma yetersiz bağırsak hazırlığına neden olan faktörlerden biri olan konstipasyonlu hastalarda PEG ve NaP solüsyonlarının etkinlik ve tolerabilitesini karşılaştırmaktır. YÖNTEM Araştırmamız; Aralık 2007 ile Temmuz 2008 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji polikliniğine başvuran ve kabızlık şikâyeti olan hastalar arasında yapıldı. Kolonoskopi öncesi hastaların sosyodemografik özellikleri, işleme uyum ve kullanılan ajanlara bağlı gelişen yan etkiler anket formuna kaydedildi. Bağırsak temizlik ölçüsü olarak, iki gastroenterolog gözlemine dayanan skorlar kullanıldı (mükemmel, iyi, kabul edilebilir, orta, kötü). Elde edilen veriler Ki kare Test, Fisher's exact test ve Mann Whitney U testi uygulanarak değerlendirildi. BULGULAR Değerlendirmeye alınan hasta sayısı PEG gurubu için 28, NaP gurubu için 29 idi. Kullanılan solüsyonlara bağlı gelişen yan etkiler açısından yapılan değerlendirmede; PEG gurubunda şişkinlik daha sık saptandı (p=0.03). Buna karşın karın ağrısı ve bulantı NaP gurubunda daha sık saptandı (p=0.04, p=0.01). Etkinlik değerlendirilmesinin karşılaştırıldığı skalaya göre PEG gurubunda %71,5 hasta mükemmel, %28,5 hasta iyi olarak değerlendirildi. NaP gurubunda %55,2 hasta mükemmel, %31,0 hasta iyi olarak değerlendirildi. Ancak iki gurup arasında bağırsak hazırlık etkinliği açısından istatiksel anlamlı fark saptanmadı (p=0.213). SONUÇ Konstipe olgularda kolonoskopi öncesi bağırsak hazırlığında PEG ve NaP benzer etkinliktedir. NaP'ın tolerabilitresi PEG solüsyonundan daha iyidir.Öğe Olgu sunumu: Werner sendromu(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Kılınç, Faruk; Tuzcu, Alpaslan Kemal; Beyaz, Coşkun; Tuzcu, Şadiye AltunWerner sendromu (WS) skleroderma benzeri deri değişiklikleri, alopesi, bacak ülserleri, kısa boy, katarakt, erken ateroskleroz, osteoporoz, hipogonadizm, diyabetes mellitus ve malignitelere yatkınlıkla karakterize otozomal resesif kalıtım gösteren ve oldukça nadir görülen erken yaşlanma sendromudur. Tipik olarak hayatın üçüncü veya dördüncü dekatında tanınabilmektedir. WS’li hastalar genellikle aterosklerotik komplikasyonlar ve malign tümörler nedeni ile 40-50’li yaşlarda kaybedilmektedir. Bundan dolayı, WS’nin erken tanısı, önemli mortalite ve morbidite nedenleri olan maling tümörler, ateroskleroz, diyabet veya osteoporozun erken evrede tespit edilmesi için ve genetik danışmanlık açısından büyük önem taşımaktadır. Bu makalede, büyüme gelişme geriliği, erken yaşlanma, erken katarakt, hipergonadotropik hipogonadizm bulgularıyla kliniğimize yatırılan ve werner sendromu tanısı konulan 19 yaşındaki erkek olguyu sunduk.