Yazar "Bayhan, Gökhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Diabetes mellitus in pregnancy and perinatal outcome(2000) Bayhan, Gökhan; Yalınkaya, Ahmet; Erden, Ali Ceylan; Yayla, Murat; Bahceci, Mithat[Abstract Not Available]Öğe Dicle Üniversitesinde 20 yıllık sezaryen oranı ve endikasyonları(2003) Yalınkaya, Ahmet; Bayhan, Gökhan; Kale, Ahmet; Yayla, MuratAmaç: Kliniğimizde 20 yılda gerçekleştirilen sezaryen doğumların endikasyonlarını, yıllara göre dağılımını ve tüm doğumlara oranını analiz etmektir. Çalışmanın Yapıldığı Yer: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Diyarbakır Materyal ve Metod: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde l Ocak 1983 ile 31 Aralık 2002 yılları arasında gerçekleştirilen 19390 doğumdan, 6124 sezaryen olgusu retrospektif olarak incelendi. Bunların yıllara göre dağılımı, gerçekleşen tüm doğumlara oranı ve endikasyonları irdelendi. Bulgular: Yıllara göre yıllık toplam doğum sayısı 573 ile 1655, sezaryen oranı ise %17.22 ile %50.39 arasında değişmektedir. Sezaryen oranlarının ilerleyen yıllar ile gittikçe arttığı gözlendi. Eski sezaryen, elektif sezaryen ve fetal distres en fazla artış gösteren endikasyonlardır (p < 0.001). Eski sezaryen oranı 1994 yılına kadar %20'nin altında iken, 1995 yılından itibaren artarak, 2002 yılında %30.18'e kadar çıkmıştır. Aynı şekilde elektif sezaryen oranı %1.63'ten %14.01'e, fetal distres %5.89'dan %15.86'ya çıkmıştır. Baş pelvis uygunsuzluğu, dekolman plasenta ve plasenta previa sezaryen endikasyonları içindeki oranı zamanla azalmıştır (p < 0.001). Sonuç: Kliniğimizde sezaryen oranında yıllara paralel bir artış gözlenmektedir. Son yıllarda tekrarlayan sezaryen oranının artması, antenatal tanı tekniklerinin yaygın kullanımı, gebelerin ve hekimlerin çeşitli nedenlerle elektif sezaryene eğilim göstermeleri gibi nedenler sezaryen oranını arttırmıştır.Öğe Eklampsi ve fetal prognoz: 185 olgunun değerlendirilmesi(1998) Elbey, Mehmet; Erden, A. Ceylan; Bayhan, Gökhan; Yayla, MuratAmaç: On yıllık süre içinde saptanan eklampsi olgularındaki perinatal mortalitenin değerlendirilmesi. Çalışmanın yapıldığı yer: Dicle Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Diyarbakır Materyal ve Metod: 1986-1995 yılları arasında tedavi edilen 185 eklampsi olgusunun klinik ve laboratuvar bulguları ile perinatal sonuçları karşılaştırıldı. Bulgular: Yenidoğan ağırlığı 2000g'ın altında olan, 30. gebelik haftasından önce ve özellikle, karaciğer va böbrek fonksiyonları bozuk olan olgularda perinatal mortalite istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksekti. İnceleme grubunda toplam perinatal mortalite412 bulundu. Perinatal ölümlerin %61.2' sinin antenatal dönemde oluştuğu belirlendi. Sonuç: İncelediğimiz eklampsi serisinde prematürite ve maternal organ tutulumunun fetal prognozu yakından etkilediğini saptadık.Öğe Kliniğimizde 1995-1999 yılları arasında yapılan sezaryenlerin ve sezaryen esnasında yapılan diğer operasyonların değerlendirilmesi(2000) Bayhan, Gökhan; Yalınkaya, Ahmet; Yalınkaya, Ömer; Yayla, Murat; Erden, Ali C.AMAÇ: Kliniğimizde yapılan sezaryenlerin retrospektif analizini yapmak YÖNTEM: 1995-1999 yılları arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde gerçekleştirilen 5128 doğumdaki 1528 sezaryen olgusu retrospektif olarak değerlendirildi. Bu çalışmada sezaryen endikasyonları, birlikte yapılan operasyonlar, maternal mortalite oranları gözden geçirildi. BULGULAR VE SONUÇ: Sezaryen oranı % 29.79 olarak bulundu. Sezaryen endikasyonlarına göre dağılım incelendiğinde, eski sezaryen ortalama % 28.66 oranı ile ilk sırayı aldığı ve bunu ortalama % 16.29 oranı ile fetal distresin izlediği tespit edildi. Sezaryen sırasında yapılan operasyonlar içinde % 88.10 ile tüp ligasyonu, % 5.28 ile rüptür ya da atoni nedeniyle yapılan histerektomi operasyonu ilk sıralarda yer aldığı gözlendi. Sezaryen sırasındaki maternal mortalite oranımız % 0.46 olarak bulundu. Bunların daha çok sekonder sebepler nedeniyle gerçekleştiği tespit edildi.Öğe Kırk yaş ve üzeri gebeliklerin on yıllık retrospektif analizi(2004) Kale, Ahmet; Karaman, Osman; Bayhan, Gökhan; Özçelik, Serap; Yayla, MuratAmaç: Anne ve fetüs için yüksek riskli kabul edilen 40 yaş ve üzeri gebelikleri analiz etmek ve klinik özelliklerini aynı zaman dilimi içinde kontrol grubu olarak alınan 35-39 yaş gebelikleri ile karşılaştırmak.Yöntem: Ocak 1994-Ocak 2004 tarihleri arasında 500 g veya 22 hafta üzerinde doğum yapan 13431 gebeden 40 yaş ve üzerindekiler (n:640, çalışma grubu) retrospektif olarak incelendi ve aynı dönemde doğum yapan 35-39 yaş arası (n:640, kontrol grubu) gebelikler ile doğum şekli, doğum ağırlığı, Apgar skoru, perinatal mortalite, gebelik haftası, parite, fetal anomali, perinatal mortalite, yatış tanısı (preeklampsi, diabetes mellitus, preterm eylem, erken membran rüptürü, plasenta previa, dekolman plasenta) yönlerinden karşılaştırıldı. Bulgular: Tüm doğumlar içerisinde 40 yaş ve üzerindeki gebelikler %4.76 oranında görüldü. Çalışma grubunun ortalama yaşı 42.01±2.42 olup; multiparite %95, ortalalama gravida 9.17±2.42, parite 7.39±2.34 olarak bulundu. Kontrol grubunun ortalama yaşı 37.05±1.98, multiparite %92, ortalama gravida 8.98±1.91, parite 7.15±2.12 olarak tespit edildi. İki grup arasında gebelik haftası ortalamaları açısından istatistiksel olarak fark yoktu (p>0.05). 40 yaş ve üzeri gebeliklerde eski sezaryene bağlı sezaryen doğum oranı % 46.09 ile ilk sıradaydı. Kontrol grubunda ise fetal distrese bağlı sezaryen doğum oranı %37.32 ile ilk sıradaydı İki grup arasında ortalama doğum ağırlığı, düşük doğum ağırlığı ve çok düşük doğum ağırlıklı bebek doğumu, 1. ve 5. dakika Apgar skoru ile perinatal mortalite ve fetal anomali oranları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0.05). Çalışma grubunda diyabet, preeklampsi, eklampsi, kronik hipertansiyon, dekolman plasenta, plasenta previa daha fazla görülürken (p<0.05), kontrol grubunda erken membran rüptürü, preterm eylem daha fazla idi (p<0.05). Sonuç: Aile planlamasına katılımın yetersiz oluşu nedeniyle ileri yaş gebeliklerine bölgemizde doğal üreme sürecinin son dönemlerine kadar rastlanmaktadır. Kırk yaş ve üzerindeki gebeliklerde dekolman ve plasenta previa gibi komplikasyonlar ile diabetes mellitus ve hipertansiyon gibi maternal hastalıklar daha sık görülmüştür. Kırk yaş ve üzerindeki gebeliklerin hastane ortamında doğuma teşvik edilmeleri alınabilecek en iyi ikincil önlem gibi görünmektedir.Öğe On yıllık adolesan gebelik sonuçlarımız(2005) Kale, Ahmet; Karaman, Osman; Bayhan, Gökhan; Özçelik, SerapAmaç: Medikal ve obstetrik komplikasyonların fazla görüldüğü adolesan gebelikleri değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: 1994-2003 yılları arasında doğum yapan 19 yaş ve altındaki 449 adolesan gebe retrospektif olarak değerlendirildi. Bunlar arasından 20. gebelik haftasını geçen 391 adelosan gebe Grup 1 olarak değerlendirildi. Aynı dönem içinde 20-30 yaş arası eylemde olan toplam 391 gebe de Grup 2 olarak kabul edildi. Her iki grup; doğum şekilleri, preeklampsi, eklampsi, ortalama bebek ağırlığı, APGAR skorları açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Doğum yapan adolesanların tüm doğumlara oranı %3.3 olarak bulundu. Sezaryen oranı %26.5 olarak bulundu. Yıllara göre sezaryen oranının arttığı tesbit edildi (p<0.001). Preeklampsi oranı %9.8, eklampsi oranı %7.6 olarak bulundu. Grup 1 olgularımızın ortalama yaşları 17.8±0.9, Grup 2 olgularımızın ortalama yaşları 26.4±2.8 idi. Grup 1 olgularımızda, Grup 2'ye göre daha fazla eklampsi tesbit edildi (p<0.05). Sezaryen yapılma oranı Grup 2'de daha fazlaydı (p<0.05). Grup 1 olgularından doğan bebeklerin ortalama doğum ağırlığı düşüktü (p<0.05). APGAR skorları açısından her iki grupta istatistik olarak fark yoktu (p>0.05). Sonuç: Bölgemizde adolesan gebeliklerde yüksek sezaryen oranları, kötü maternal ve fetal sonuçlar tespit edildi.Öğe Sirenomelia: Case report(1997) Bayhan, Gökhan; Erden, Ali Ceylan; Hakverdi, Sibel; Özateş, Mustafa; Yayla, MuratA case of 21 wseks old pregnancy with sirenomelia was diagnosed on ultrasonographic examination. Prenatal diagnosis and pathological/autopsy findings are reviewed with the relevant literature. (Gynecol Obstet Reprod Med 1997; 3:456-458)Öğe Teratogenic effect of trimethobenzamide: An experimental study(2005) Bayhan, Gökhan; Aşkar, İbrahim; Ketani, Muzaffer AydınIn the experimental and clinical studies, it was reported that many pharmacological agents had teratogenic effects. There has been no sufficient explanation about the effect of trimethobenzamide, which is an antinauseant agent commonly used in Turkey. Thirty Wistar albino female rats, 3-month-old, weighing 200–250 g, were used to search the teratogenic effect of trimethobenzamide. In estrus, female rats were bred to singly housed males overnight. On the morning, the female rats with positive vaginal lavage for sperm were accepted as in the first gestational day (gd) 0. Sperm-positive females were divided into five groups, including six rats, by collecting randomly. In the first trimester (gd 6–15), in the control group (n=6), normal saline 0.5 ml was given subcutaneously; in the experimental groups, trimethobenzamide (Emedur®) was given subcutaneously, in dose of 17, 34, and 51 mg/kg/day, respectively. At death (gd 20), all live fetuses were evaluated for external, visceral, and skeletal abnormalities. No congenital abnormality was macroscopically seen. There was no developmental abnormality. However, a dose dependent developmental retardation was seen in bone and cartilage tissue, and a dose reduction in fetal body weight. The developmental retardation was prominent especially in vertebrae, and extremities.Öğe Transvaginal electrical stimulation in female genuine stress incontinence(Society of Physical Therapy Science (Rigaku Ryoho Kagakugakkai), 2000) Turhanoǧlu, Ayşe Dicle; Akay, Ali Ferruh; Bayhan, Gökhan; Karabulut, Zülfü; Şahin, Hayrettin; Erdoǧan, Ferda; Bircan, KamuranObjective: In this study the efficacy of transvaginal electrical stimulation in female genuine stress incontinence was assessed. Methods: Female patients with urinary incontinence were examined physically following history in a multiclinically based study involving Urology, Gynaecology, Physical Therapy and Rehabilitation. Urodynamics were performed for all patients, and 27 patients with genuine stress incontinence were included in this study. Transvaginal electrical stimulation were applied to the patients 30 mins once a day, 5 days a week, for a total of 4 weeks. The daily number of pads, incontinence and micturition times (day-night) were obtained and all patients completed the incontinence-specific quality of life questionnaire (1-QoL) before, at the end of and at the 3rd month after therapy, and 25 patients who completed this study were evaluated. Results: In patients treated with transvaginal electrical stimulation, the times of incontinence, micturition times, and number of pads were significantly decreased (p<0.001) and the scores of 1-QoL were significantly increased (p<0.001) after treatment and at the 3rd month post-treatment when compared with pretreatment levels. According to subjective assessment eighteen (72%) of patients were cured. The number of patients improved moderately and minimally were 4 (16%) and 3 (12%) respectively. No patient reported side effects during treatment. Conclusion: Transvaginal electrical stimulation could be an effective and safe treatment for women with genuine stress incontinence.Öğe Üçüzler ve perinatal prognoz: Redüksiyon bir çözüm olabilir mi?(2004) Bayhan, Gökhan; Esen, Sercan; Yayla, Murat; Yalınkaya, AhmetAmaç: Üçüz gebeliklerde perinatal prognozun incelenmesi.Yöntem: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde 1994-2003 yılları arasında takip edilen 30 üçüz gebelik olgusu, gebelikte redüksiyon varlığı, doğumdaki gebelik haftası, yenidoğan ağırlığı ve perinatal mortalite yönünden retrospektif olarak incelendi.Bulgular: On yıllık dönemdeki doğumlar içinde üçüz oranı %0.28 olarak belirlendi. Üçüzlerin %38'i ovülasyon indüksiyonu sonucunda elde edilmişti. Tüm grupta %14 oranında redüksiyon üçüzü ile karşılaşıldı. Redüksiyon sonrası takip edilen ikizlerde doğum haftası ortalama 35.25±3.30, yenidoğan ağırlığı ortalama 2094±511g ve perinatal mortalite %0 idi. Spontan izlenmiş üçüzlerde ise bu rakamlar sırasıyla 31.68±5.54 hafta, 1515g±686 ve %37 olarak belirlendi.Sonuç: Serimizde redüksiyon üçüzleri ile karşılaştırıldığında doğal olarak izlenen üçüzlerde doğum haftası daha erken, doğum ağırlığı daha düşük, perinatal mortalite ise daha yüksektir. Yetersiz antenatal ve neonatal bakım şartları mevcutsa, üçüz gebeliklerde fetal redüksiyon seçeneği genel prognoz üzerine olumlu etki yapabilmektedir.Öğe Yüksek riskli gebeliklerde plasentadaki histopatolojik bulgular ile fetomaternal sonuçların karşılaştırılması(2001) Bayhan, Gökhan; Kılınç, Nihal; Yaldız, Mehmet; Kara, İ. Hamdi; Uzunlar, A. KemalYüksek riskli gebeliklerde plasental histopatolojik bulgular ile fetus arasındaki ilişkileri incelemek amacı ile prospektif olarak 28. gebelik haftasından daha büyük gestasyonel yaşa sahip 110 kadının perinatal bulgular ile plasental paremetreleri daha önceden hazırlanmış formlar doldurularak Patoloji Anabilim Dalın'da incelendi. Olgularımızda preterm (<37 gebelik haftası) gebelik haftası doğumlardaki hiyalin depozisyonu, korangiozis ve vaskülarizasyon, termdeki (>37 gebelik haftası) gebelik haftası doğumlarla karşılaştırıldığında sonuçlar istatiksel olarak anlamlıydı (p=0.02, p<0.005). Apgar 1. dak skoru ile plasenta ağırlığı (p=0.03) ve Apgar 5.dak skoru ile plasenta ağırlığı (p=0.008) arasında zayıf pozitif korelasyon mevcuttu. Plasental patolojiler ile klinik bulgular arasında önemli ilişki vardı. Sonuç olarak, yüksek riskli gebeliklerde plasentanın incelenmesi fetusta ve annedeki patolojilerin tesbiti için yararlıdır.