Yazar "Ateş, Güngör" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akciğer tüberkülozlu 117 olgunun tanısında balgam yaymasının kullanımı(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Ateş, Güngör; Akyıldız, Levent; Yıldız, TekinAkciğer tüberkülozu tanısı bakteriyolojik olarak yapılmaktadır. Bu çalışma ile amacımız bir göğüs hastalıkları hastanesinde akciğer tüberkülozu tanısında balgam yayması kullanımını değerlendirmekti. Çalışmanın verileri 2004 yılı içerisinde yatırılarak tedavi edilen 117 akciğer tüberkülozlu olgunun dosyalarının retrospektif olarak incelenmesi ile elde edildi. Dosyadaki kayıtlara göre hastalar yeni tüberküloz hastaları ve eski tüberküloz hastaları olarak ikiye ayrıldı. Toplam 117 tüberkülozlu olgunun 79’u (%67.5) erkek, 38’i (%32.5) kadın hasta idi. Yaş ortalaması 31±14 yıl bulundu. Hastalardan 96’sı yeni tüberküloz, 21’i eski tüberküloz hastası idi. Hastaların tanı yöntemlerine bakıldığında 96(%82)’ sına bakteriyolojik olarak, 21(%18)’ ine klinik-radyolojik kanaatle tanı konmuş olduğu görüldü. Balgam yayma pozitiflik oranı yeni olgularda(%83.3) eski olgularda (%76.2) bulundu. Balgam çıkaramayan olguların hiçbirinde solunum yolu örneği almak için invaziv ve ya noninvaziv bir işlem uygulanmamıştı. Sonuçlarımız akciğer tüberkülozu düşünülen ancak balgam çıkaramayan hastalardan, invaziv ve noninvaziv tekniklerle alt solunum yolu örneklerinin alınmasında eksiklikler olduğunu düşündürmektedir.Öğe Batman Verem Savaşı Dispanseri’nde 2003 yılında takip edilen tüberküloz olgularının analizi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Yıldız, Tekin; Akyıldız, Levent; Ateş, GüngörTüberküloz (TB) tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Batman Verem Savaşı Dispanseri’nde (VSD) 2003 yılında TB tanısıyla tedavi başlanan 72’si kadın 96’sı erkek toplam 168 olgu incelendi. Olguların 81’inin akciğer TB, 25’inin çocuk TB, 20’sinin plevra TB, 16’sının gastrointestinal sistem TB, 8’inin menenjit TB, 8’inin kemik-eklem TB, 8’inin lenfadenit TB, 1’inin milier TB ve 1’inin larenks TB olduğu anlaşıldı. Pulmoner TB olgularında ARB pozitiflik oranı; 68 kaviteli olgunun 45’inde(%66.17), 13 kavitesiz olgunun ise sadece 1’inde (%7.69) pozitif idi. Olguların tedavi sonuçları: Tedaviyi terk 1 olgu, işbirliği yapmayan 3 olgu, vefat 3 olgu, şifa 161 olgu şeklindeydi. Tedavi başarısı (5 olguda kür + 156 olguda tedaviyi tamamlama) oranı % 95,83 olarak bulundu. Mevcut veriler kür oranını artırmak için bakteriyolojik incelemelerin tedavi sonlandırılırken de ısrarla yapılması gerektiğini düşündürmektedir.Öğe A case of idiopathic pulmonary alveolar proteinosis(2010) Yıldız, Tekin; Ateş, Güngör; Boǧatekin, Gülhan; Özmen, Cihan Akgül; Mızrak, BülentIdiopathic pulmonary alveolar proteinosis (PAP) is a rare disease due to impaired alveolar macrophage function caused by neutralising anti-granulocyte-macrophage colony-stimulating autoantibodies. A nineteen years old male patient was admitted with the complaints of cough, sputum production, dyspnea and fever. There were bilaterally inspiratory fine crackles. The chest radiographs showed bilateral air-space consolidation. On thorax computed tomography; pre-carinal lymph nodes enlargement, ground glass opacities, septal thickening and crazy-paving appearance were determined. Bronchoalveolar lavage was performed and reported was PAP.Öğe Evaluation of patients with fibrotic interstitial lung disease: Preliminary results from the Turk-UIP study(Aves, 2021) Musellim, Benan; Moğulkoç, Nesrin; Uzun, Oğuz; Akyıl, Fatma Tokgöz; Türktaş, Haluk; Kumbasar, Özlem Özdemir; Okumuş, Gülfer; Oğuş, Candan; Dirol, Hülya; Zamani, Adil; Sevim, Tülin; Annakkaya Ali Nihat; Özyurek, Berna Akıncı; Hanta, İsmail; Aydemir, Yusuf; Edis, Ebru Çakır; Kurt, Bahar; Tertemiz, Kemal Can; Tabak, Levent; Yazıcı, Onur; Erdoğan, Yurdanur; Ateş, Güngör; Türker, Hatice; Salepçi, Banu; Hazar, Armağan; Niksarlıoğu Elif Yelda; Kara, Bilge Yılmaz; Köktürk, Nurdan; Kalpaklıoğlu, Füsun; Uzel, Işıl; Özsu, Savaş; Atahan, Ersan; Fendoğlu, Türkan Zeynep; Süreyya, Yılmaz; Başyiğit, İlknur; Çamsarı, Güngör; Tuncay, Esin; Yılmazel, Elif Uçar; Kanmaz, Dilek; Ekici, Aydanur; Topçu, Füsun; Uzaslan, Esra; Bozkuş, Fülsen; Barış, Serap Argun; Duru, Serap; Altınışık, Göksel; Bingöl, Züleyha; Tunacı, Atadan; Savaş, Recep; Alper, Fatih; Bayraktaroğlu, Selen; Can, Tuba Selçuk; Demir, Ali ArslanOBJECTIVE: Differential diagnosis of idiopathic pulmonary fibrosis (IPF) is important among fibrotic interstitial lung diseases (ILD). This study aimed to evaluate the rate of IPF in patients with fibrotic ILD and to determine the clinical-laboratory features of patients with and without IPF that would provide the differential diagnosis of IPF. MATERIAL AND METHODS: The study included the patients with the usual interstitial pneumonia (UIP) pattern or possible UIP pattern on thorax high-resolution computed tomography, and/or UIP pattern, probable UIP or possible UIP pattern at lung biopsy according to the 2011 ATS/ERSARS/ALAT guidelines. Demographics and clinical and radiological data of the patients were recorded. All data recorded by researchers was evaluated by radiology and the clinical decision board. RESULTS: A total of 336 patients (253 men, 83 women, age 65.8 +/- 9.0 years) were evaluated. Of the patients with sufficient data for diag-nosis (n=300), the diagnosis was IPF in 121 (40.3%), unclassified idiopathic interstitial pneumonia in 50 (16.7%), combined pulmonary fibrosis and emphysema (CPFE) in 40 (13.3%), and lung involvement of connective tissue disease (CTD) in 16 (5.3%). When 29 patients with definite IPF features were added to the patients with CPFE, the total number of IPF patients reached 150 (50%). Rate of male sex (p<0.001), smoking history (p<0.001), and the presence of clubbing (p=0.001) were significantly high in patients with IPE None of the women <50 years and none of the men <50 years of age without a smoking history were diagnosed with IPE Presence of at least 1 of the symptoms suggestive of CTD, erythrocyte sedimentation rate (ESR), and antinuclear antibody (FANA) positivity rates were significantly higher in the non-IPF group (p<0.001, p=0.029, p=0.009, respectively). CONCLUSION: The rate of IPF among patients with fibrotic ILD was 50%. In the differential diagnosis of IPF, sex, smoking habits, and the presence of clubbing are important. The presence of symptoms related to CTD, ESR elevation, and EANA positivity reduce the likelihood of IPF.Öğe Hepatit-B,antitüberküloz ilaçlara bağlı hepatotoksisite gelişiminde risk oluşturmakta mıdır?(2007) Topçu, Füsun; Ateş, Güngör; Şenyiğit, Abdurrahman; Akyıldız, Levent; Yıldız, TekinAmaç: Hepatit-B virüsü enfeksiyonunun, tüberküloz tedavisi sırasında gelişen ilaçlara bağlı hepatotoksisite riskini arttırabileceği iddia edilmektedir. Yöntem: Kliniğimizde tüberküloz tanısı konan ve antitüberküloz tedavi başlanan 53 hasta, prospektif olarak çalışmaya alındı. Bulgular: Tüm olgularda viral hepatit belirteçleri çalışıldı. Olgulardan 22'sinde hepatit-B belirteçleri negatif saptanırken (grup-1), 31 olguda pozitif saptandı (grup-2). Grup 2 de 27 olguda hepatit-B'ye karşı immünite gelişmişken 3 olguda HBsAg pozitifti. Yine bu grupta 1 olguda kronik aktif hepatit-B tanısı mevcutken; 1 olguda anti-HCV pozitif olarak saptandı. Anti-TB tedavi süresince 1. grupta 3 olguda, 2. grupta ise kronik aktif hepatiti olan 1 olguda hepatotoksisite gelişti. Sonuç: Mevcut bulgular hepatotoksisite gelişimi açısından hepatit-B ile karşılaşmış olmanın ilave bir risk faktörü oluşturmadığını ve tedavi öncesi hepatit belirteçlerinin bakılmasının gerekli olmadığını düşündürmektedir. (Akciğer Arşivi 2007; 8: 85-7)Öğe A new approach in distinguishing exudative and transudative pleural effusions(2010) Topçu, Füsun; Şenyiğit, Abdurrahman; Akyıldız, Levent; Işık, Sacide Rana; Bayram, Hasan; Ateş, Güngör; Çolakoğlu, SedatAmaç: Light kriterleri plevral sıvıların transüda eksüda ayırımında ilk tanımlandıkları 1972 yılından beri tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılmaktadırlar. Ancak daha sonraki çeşitli çalışmalarda Light kriterlerinin spesifisitelerinin düşük oldukları bildirilmiş ve yeni öneriler gündeme gelmiştir. Light kriterleri ile bizim önerdiğimiz yeni formüllerin ayırt edici yetenekleri Receiver Operating Characteristics (ROCs) incelemeleri ve Area Under the Curves (AUCs) ile değerlendirildi.Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda toplam 451 hasta, Light kriterleri ve bizim önerdiğimiz formüllerle değerlendirildi. Bu hastaların plevral sıvılarının 151'i transüda, 300'ü eksüdaydı. Light kriterleri ve bizim formüllerimiz Receiver Operating Characteristics (ROCs) analizi ve Area Under the Curves (AUCs) ile karşılaştırıldı.Bulgular: Light kriterlerinin AUC değerleri (P/Sprot, P/SLDH, PLDH) sırasıyla .931 (%95 CI: .899-.963), .936(%95 CI: .904-.967) ve .957(%95 CI: .934-.981) idi ve değişkenler istatistiksel olarak anlamlıydı (p<.001). Diğer taraftan, bizim formüllerimizin AUCs değerleri (F-1, F-2, F-3) sırasıyla .987(%95 CI:.976-.998), .935(%95 CI:.908-.963) ve .980(%95 CI:.966-.993) idi ve değişkenler anlamlıydı (p<.001).Sonuç: Mevcut veriler, formüllerimizin transüda eksüda ayırımında daha geniş serili çalışmalarda değerlendirilmesi gerektiğini düşündürmüştür. Formüllerimizin klinik pratikte yararlı olabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Prevalence of asthmatic smokers: Turkish experience (PASTE Study)(Blackwell Publishing Ltd, 2014) Yıldız, Füsun; Dursun, Adile Berna; Dişçi, Rian; Abadoğlu, Öznur; Atalay, Figen; Ateş, Güngör; Büyükoǧlan, HakanBackground: Although both asthma and smoking are major health problems worldwide, smokers are often excluded from asthma studies. Objectives: It was aimed to verify the prevalence of asthmatic smokers in Turkey and assess the effects of smoking based on clinical parameters, exacerbations and hospitalizations because of lack of national data about the prevalence of smoking among asthmatics. Methods: The study protocol was comprised of a retrospective questionnaire. The asthmatic patients were followed in the outpatient clinics of 18 tertiary hospitals selected from seven different geographical regions in Turkey. We evaluated demographic data, smoking habits, asthma-related diseases, respiratory function and emergency visits. Results: The study population included 1385 patients (M/F: 343/1042), and the mean age was 45.1±14.0 years. Current and former smoking prevalence was 11.4% and 15.1%, respectively. Smoker rates were higher in males and younger asthmatics compared with females and older asthmatics (P<0.01 and P<0.05, respectively). Smoking history ranged from 0.20 to 90 pack-years (the mean was 12.9), and smokers had a higher level of education compared with nonsmokers (P<0.01). Socioeconomically, the most developed region had the highest rate of smoker asthmatics (33.9%; P=0.014). There was an increase in the number of exacerbations in smoker asthmatics during the previous year, but it was not statistically significant (P>0.05). Conclusion: We showed that the smoking prevalence in Turkey was lower in asthmatics (11.4%) compared with the general population (44.5%). Nevertheless, every effort should be made to encourage asthmatics to stop smoking because smoking is a modifiable risk factor for adverse asthma health outcomes.Öğe Role of D-Dimer, Fibrinogen and D-Dimer/Fibrinogen Rate in the Diagnosis of Pulmonary Embolism(2016) Yılmaz, Süreyya; Ateş, Güngör; Yıldız, Tekin; Topçu, Füsun; Bogatekin, GulhanAmaç: Sistemik dolaşımdan pulmoner venlere kan pıhtısının migrasyonu pulmoner emboli (PE) olarak adlandırılır. Pulmoner emboli tanısı zor bir hastalıktır. Bu çalışmanın amacı, hızlı, non-invaziv, ucuz ve kolay elde edilebilir laboratuvar tetkikleri olan d-dimer, fibrinojen düzeyi ve Ddimer/Fibrinojen (D/F) oranının PE tanısına katkısını araştırmaktır. Yöntem: Pulmoner emboli şüphesi olan 118 hastada D/F oranının tanısal değerini değerlendirdik. Kompüterize tomografik pulmoner anjiyografi ile PE tanısı konuldu. D-dimer düzeyi tüm hastalarda normalin üzerinde idi. Başlangıçta, hastalara Wells klinik skorlaması uygulandı ve d-dimer ve fibrinojen düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Yetmiş yedi hasta PE pozitif (+) ve 41 hasta PE negatif (-) olarak tespit edildi. Kırk sekiz olgu (%40,7) erkekti, yaş ortalaması 49,77±19,46 (15-86) yıldı. Pulmoner emboli (+) ve PE (-) hastalar arasında, d-dimer, fibrinojen ve D/F oranı medyan değerleri ve standart derivasyonlarının farklı olarak saptandı ve istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edildi. Sonuç: Bu çalışmaya göre, PE şüphesi olan hastalara yaklaşımda D / F oranı d-dimer'e göre daha değerlidir ve fibrinojen seviyesi PE (+) olan hastalarda PE (-) olanlara göre anlamlı derecede daha düşük olduğu tespit edildiÖğe Tüberküloz plörezili 128 olgunun değerlendirmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Akyıldız, Levent; Yıldız, Tekin; Ateş, Güngör; Gündoğuş, Baran; Topçu, FüsunTüberküloz plörezi, ülkemizde en sık görülen ekstrapulmoner tüberküloz formudur. Tüberküloz plörezili hastaların ortalama yaşları endüstrileşmiş toplumlarda son 50 yılda ileri yaşlara doğru kayarken, az gelişmiş toplumlarda erken yaşlarda kalmaya devam etmekledir. Bu çalışma ile kliniğimizde 1999-2005 yılları arasında tüberküloz plörezi tanısı konmuş 128 olgunun klinik, radyolojik ve laboratuar özelliklerini ve tanı yöntemlerini retrospektif olarak incelendi. Çalışmaya alınan 128 olgunun 76’sı (%59) erkek, 52’si(%41) kadındı. Olguların yaş ortalaması 39±12 (15- 74) yıl idi. Olgularda en sık görülen semptomlar göğüs ağrısı ve öksürük şeklindeydi. Olguların %97.6’sında plörezi tek taraflıydı. Akciğer grafisinde parankim lezyonu %18 oranında görüldü. En sık kullanılan tanı koyma yöntemi (%82) kapalı plevra biyopsisi idi. Plevral sıvıda ADA düzeyine 19 olguda bakıldığı anlaşıldı ve ortalaması 62±23.7 IU/L idi. Sonuç olarak, tüberküloz plörezi genç yaş grubunda görülmektedir. Tek taraflı plörezi olarak karşımıza çıkmakta ve plevra biyopsisi kısa sürede ve yüksek oranda tanı sağlanabilmektedir.Öğe Tüberküloz tedavisi sırasında hepatotoksisite(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Ateş, Güngör; Yıldız, Tekin; Akyıldız, LeventTüberküloz tedavisi sırasında en sık görülen yan etki hepatotoksisitedir. Bu çalışma ile antitüberküloz tedavi alan olgularda toksik hepatit gelişme oranını ve toksik hepatit gelişiminde rol alan bazı risk faktörlerini irdelemeyi amaçladık. Toplam 212 yayma pozitif akciğer tüberkülozlu hastanın kayıtları retrospektif olarak değerlendirildi. Bu 212 hastanın 30’unda (%14.1) hepatotoksisite gelişti. Hepatotoksisite gelişen 30 hastanın 16’sında toksik hepatit (%7.5) nedeniyle tedaviye ara verildiği saptandı. Çalışmamızda toksik hepatit 151 erkek hastanın 6’sında (%4), 61 kadın hastanın 10’unda (%16.4) görülmüş olup, kadınlarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla toksik hepatit gözlenmiştir(p:0.002). Hepatotoksisite, olguların tamamında tedavinin ilk 2 haftasında görüldü. Asemptomatik olan 2 olgunun transaminaz değerleri normalin 5 katını geçtiği halde ilaçları kesilmeden izlenmiş ve enzimler normale dönmüştü. Toksik hepatit gelişen ve gelişmeyen hastalar arasında yaş, radyolojik olarak yaygınlık, kavite varlığı bakımından istatistiksel bir fark gözlenmedi. Sonuçta, hepatotoksisite en sıklıkla tedavinin ilk 2 haftasında görülür. Toksik hepatit tanısında tek bir transaminaz değerinden ziyade, hastaların semptomatik olmasının ve transaminaz değerlerindeki progresif artışın daha önemli olduğunu düşünüyoruz.