Yazar "Arslan, Mustafa Uğurlu" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1923’ten günümüze Diyarbakır’da neşredilen kültür-sanat ve edebiyat dergileri(2023) Arslan, Mustafa UğurluEdebiyatımızda dergicilik faaliyetleri Tanzimat’la başlamış ve günümüze kadar, edebî türleri ve düşünceleri okuyucuya aktarmada köprü görevi görmüştür. Dolayısıyla dergiler, sanat ve edebiyatın gelişmesine katkıda bulunmuş, yeni şair ve yazarların yetişmesinde ise bir okul olma hüviyetine sahip olmuşlardır. Diyarbakır, özellikle XVII. yüzyılda Âgâh-ı Semerkandî öncülüğünde kurulan “Encümen-i Şuarâ” gibi edebî toplulukların varlığı ile edebiyat ve sanatta önemli bir konuma sahiptir. XIX. yüzyıldan sonra Diyarbakır’da var olan kadim kültür, neşredilen edebiyat dergilerinin çevresinde toplanan şair ve yazarlar aracılığı ile sonraki nesillere aktarılmıştır. Bu çalışmada 1923’ten günümüze Diyarbakır’da neşredilen kültür-sanat ve edebiyat dergilerinin tespit edil mesi amaçlanmış ve bu dergilerin kimler tarafından neşredildiği, yazar kadrosu ve neşredilen yazılarla ilgili genel bir değerlendirmede bulunulmaya çalışılmıştır.Öğe ALI EMIRI EFENDI’S “WARNING” CONCERNING THE LANDS OF PALESTINE(Ahmet TANYILDIZ, 2024) Arslan, Mustafa UğurluPalestine, which is of great importance for divine religions, has hosted many civilizations throughout history, such as Assyria, Babylon, Persian, Mamluk and Ottoman. After the Mamluk rule, Palestine continued to exist under the rule of the Ottoman Empire. The nationalist movement that spread after the French Revolution brought Jewish nationalism with it and Jews began to search for a homeland. Some of the Jews, who lived scattered in different parts of the world and were expelled and excluded by the countries they took refuge in, later immigrated to Palestine, which was under Ottoman rule, with the support of various states. Ali Emiri Efendi, who read the news in a newspaper in 1919 that some of the Palestinian lands will be given to the Jews, wrote a "Cease-and-Desist Letter" addressed to state officials and patriotic people and published this text in the magazine "Ottoman History and Literature". This study includes the analysis and the evoluations of that cease-and-desist letter, written by Ali Emiri.Öğe Bir naşir olarak Ali Emiri Efendi ve gazete kasidesi(Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016) Arslan, Mustafa UğurluAlî Emîrî Efendi, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşamış (1857-1924); Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet gibi üç önemli devre şahitlik etmiş bir şahsiyettir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlık mücadelesi ve kuruluşuna da tanıklık eden Alî Emîrî Efendi, şair, yazar, edebiyat tarihçisi, kütüphaneci ve gazeteci gibi vasıfları bünyesinde barındıran bir Osmanlı aydınıdır. Alî Emîrî Efendi’nin, 67 yıllık hayatının 30 yılı Osmanlı’nın çeşitli vilâyetlerinde memuriyetle geçmiş, O, yaşanan millî meselelere kayıtsız kalmayarak kalemiyle irşâd etme misyonunu üstlenmiştir. Emîrî Efendi bir şair ve yazar olarak nazmında da nesrinde de vatan, millet, ordu, hak, adâlet gibi kavramları işlemiş ve halkı bilinçlendirerek Osmanlı’nın dağılmasını engelleme gayreti içerisinde olmuştur. Özellikle tarih ve edebiyatımıza dair kıymetli eserleri gün yüzüne çıkarmak, bunları araştırmacıların hizmetine sunmak, vatana, millete faydalı olmak ve çeşitli gazetelerde kendisine yöneltilen eleştirilere cevap vermek amacı ile başta Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası olmak üzere çok sayıda eser neşretmiştir. Diyarbakır Vilâyet Gazetesi, Sevdâ-yı Âmid, Tanzîm ve Tarîk gibi gazetelerde ve Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmûsı’nda neşredilen farklı konulardaki şiir ve yazıları Emîrî Efendi’nin şair ve yazarlığının yanı sıra iyi bir nâşir olduğunu da açıkça göstermektedir. Bununla birlikte telgraf, tayyâre, güvercin, kırlangıç, kitap gibi konularda şiirler yazan Alî Emîrî Efendi, “gazete” ile ilgili bir kasîde kaleme alarak klâsik şiirimizde bir ilki gerçekleştirmiştir. Bu çalışmada şair, yazar, edebiyat tarihçisi gibi vasıfları dışında bir nâşir olarak Alî Emîrî Efendi ele alındı ve gazeteler için yazmış olduğu “Gazete kasîdesi” Latin harflerine aktarılarak değerlendirilmeye çalışıldıÖğe BİR NÂŞİR OLARAK ALÎ EMÎRÎ EFENDİ VE GAZETE KASÎDESİ(Dicle Üniversitesi, 2016) Arslan, Mustafa UğurluAlî Emîrî Efendi, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşamış ; Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet gibi üç önemli devre şahitlik etmiş bir şahsiyettir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlık mücadelesi ve kuruluşuna da tanıklık eden Alî Emîrî Efendi, şair, yazar, edebiyat tarihçisi, kütüphaneci ve gazeteci gibi vasıfları bünyesinde barındıran bir Osmanlı aydınıdır. Alî Emîrî Efendi’nin, 67 yıllık hayatının 30 yılı Osmanlı’nın çeşitli vilâyetlerinde memuriyetle geçmiş, O, yaşanan millî meselelere kayıtsız kalmayarak kalemiyle irşâd etme misyonunu üstlenmiştir. Emîrî Efendi bir şair ve yazar olarak nazmında da nesrinde de vatan, millet, ordu, hak, adâlet gibi kavramları işlemiş ve halkı bilinçlendirerek Osmanlı’nın dağılmasını engelleme gayreti içerisinde olmuştur. Özellikle tarih ve edebiyatımıza dair kıymetli eserleri gün yüzüne çıkarmak, bunları araştırmacıların hizmetine sunmak, vatana, millete faydalı olmak ve çeşitli gazetelerde kendisine yöneltilen eleştirilere cevap vermek amacı ile başta Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası olmak üzere çok sayıda eser neşretmiştir. Diyarbakır Vilâyet Gazetesi, Sevdâ-yı Âmid, Tanzîm ve Tarîk gibi gazetelerde ve Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmûsı’nda neşredilen farklı konulardaki şiir ve yazıları Emîrî Efendi’nin şair ve yazarlığının yanı sıra iyi bir nâşir olduğunu da açıkça göstermektedir. Bununla birlikte telgraf, tayyâre, güvercin, kırlangıç, kitap gibi konularda şiirler yazan Alî Emîrî Efendi, “gazete” ile ilgili bir kasîde kaleme alarak klâsik şiirimizde bir ilki gerçekleştirmiştir. Bu çalışmada şair, yazar, edebiyat tarihçisi gibi vasıfları dışında bir nâşir olarak Alî Emîrî Efendi ele alındı ve gazeteler için yazmış olduğu “Gazete kasîdesi” Latin harflerine aktarılarak değerlendirilmeye çalışıldıÖğe EL-CEZÎRENİN MUHTASAR TARİHİNİN TEZKİRE KISMI (Diyârbekirli Kadılar, Müftüler, Ulemâlar, Hattatlar, Kurralar, Etibba Sınıfı, Şâirler ve Hânendeler)(İbrahim Halil TUĞLUK, 2020) Arslan, Mustafa UğurluDiyarbekirli Abdulgani Fahrî Bulduk tarafından kaleme alınan El-Cezîre’nin Muhtasar Tarihi, iki bölümden oluşmakta ve bu bölümlerin de kendi içerisinde farklı kısımlara ayrıldığı görülmektedir. Eser, Diyarbekir tarihi ve edebiyatı açısından oldukça ehemmiyet arz etmektedir. Eserin Diyarbekir tarihi ile ilgili olan kısmı ile Diyarbekir Valilerini ihtiva eden kısımları akademik çalışmalara konu olmuş ancak eserin Diyârbekirli kadılar, müftüler, ulemalar, hattatlar, kurralar, etibba sınıfı, şâirler ve hânendelerin biyografilerine yer verilen tezkire kısımları gözardı edilmiştir. Bu çalışmada, Fahrî’nin El-Cezîre’nin Muhtasar Tarihi adlı eserinin tezkire kısmı latin harflerine aktarılmış ve eserin muhtevasına dair yapılan tespitlere yer verilmiştir.Öğe İSMAİL HAKKI BURSEVÎ’NİN LUGAZ ŞERHLERİ I(2020) Arslan, Mustafa UğurluKlasik bir metne farklı yer ve zamanlarda yeniden bakan, eseri yaşadığı devrin şartları içerisinde yorumlamaya çalışan şârih; şerh ettiği metinde müellif/şair “ne söylüyor ya da nasıl söylüyor?” sorularını cevaplamaya çalışan kimsedir. Hususuyla tasavvufî metinleri daha iyi anlayabilmek için yazılan şerhler, bu çerçevede oluşturulan eserleri anlamada birer anahtar hükmündedir. İsmail Hakkı Bursevî’nin şerh geleneği içerisindeki yeri oldukça ehemmiyetlidir. Yüz yirmi civarında eser kaleme alan Bursevî’nin eserlerinin elliden fazlasını şerhler oluşturmaktadır. Özellikle şerh ettiği metinlerde tasavvufî derinliği yakalamaya çalışan Bursevî, şerh geleneği içerisinde kendisine has bir üslup oluşturmuştur, denilebilir. Bu çalışmada, İsmail Hakkı Bursevî’nin şerhleri arasında önemli bir yere sahip olan ve yirmi varaktan oluşan Tasavvuf ve Lugaz Şerhleri adlı eserinin ilk bölümü (8 varak) ele alınmıştır. Çalışmada Bursevî’nin tasavvufî lugaz şerhleri öncelikle çeviriyazı harflerine aktarılmış ve şarihin lugazlara konu ettiği unsurlar ve bu unsurların ifade ettiği manalar tespit edilerek lugazların dikkat çekici yönleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.Öğe İsmail Hakkı Bursevî’nin’nin Lugaz şehirleri I(2020) Arslan, Mustafa UğurluKlasik bir metne farklı yer ve zamanlarda yeniden bakan, eseri yaşadığı devrin şartları içerisinde yorumlamaya çalışan şârih; şerh ettiği metinde müellif/şair “ne söylüyor ya da nasıl söylüyor?” sorularını cevaplamaya çalışan kimsedir. Hususuyla tasavvufî metinleri daha iyi anlayabilmek için yazılan şerhler, bu çerçevede oluşturulan eserleri anlamada birer anahtar hükmündedir. İsmail Hakkı Bursevî’nin şerh geleneği içerisindeki yeri oldukça ehemmiyetlidir. Yüz yirmi civarında eser kaleme alan Bursevî’nin eserlerinin elliden fazlasını şerhler oluşturmaktadır. Özellikle şerh ettiği metinlerde tasavvufî derinliği yakalamaya çalışan Bursevî, şerh geleneği içerisinde kendisine has bir üslup oluşturmuştur, denilebilir. Bu çalışmada, İsmail Hakkı Bursevî’nin şerhleri arasında önemli bir yere sahip olan ve yirmi varaktan oluşan Tasavvuf ve Lugaz Şerhleri adlı eserinin ilk bölümü (8 varak) ele alınmıştır. Çalışmada Bursevî’nin tasavvufî lugaz şerhleri öncelikle çeviriyazı harflerine aktarılmış ve şarihin lugazlara konu ettiği unsurlar ve bu unsurların ifade ettiği manalar tespit edilerek lugazların dikkat çekici yönleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.Öğe KLÂSİK TÜRK EDEBİYATINDA METİN NEŞRİNİN NEŞRİ ÜZERİNE NEDENSEL BİR YAKLAŞIM(Dicle Üniversitesi, 2018) Arslan, Mustafa UğurluKadim zamanlardan beri filoloji ile ilgili çalışmalar, milletlerin özellikle kendi medeniyetlerini tanıma adına klâsik metinlerini tedkîk etmek suretiyle tarihî hakikatlere erişme gayesini taşımaktadır. Nitekim insanoğlunun varoluş macerasının başlangıç noktası dildir. Bu sebeple dil üzerine çalışan araştırmacıların temel gayelerinden birisi de Klâsik metinleri inceleyerek, ata yadigârı bu eserleri asıllarına uygun olarak neşretmek olmuştur. Klâsik Türk Edebiyatı araştırmacıları için de metin neşrinin önemini serd etmeye gerek görülmemektedir. Ancak günümüz alfabesiyle yapılan neşirlerin keyfiyeti tartışmalıdır. Nitekim metin neşri birçok problemi de beraberinde getirdiğinden, neşredilen yazma bir metin, süreç içerisinde bir başka araştırmacı tarafından yeniden neşredilme ihtiyacını doğurmuştur. Bu tür neşirler ise, bir klâsik metnin tashih edilerek yeniden neşri şeklinde olduğu gibi, neşredilen metindeki eksiklikleri göstermek, tashih ve tenkîd etmek maksadıyla neşredilen makaleler şeklinde de karşımıza çıkmaktadırÖğe Klasik Türk Edebiyatı'nda Şahin Giray üslubu(2019) Arslan, Mustafa UğurluEdebî metinlerde; dil, ifade ve üslup birbiriyle yakından ilintili terimler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir metnin edebî dilinin özelliklerini bilmek aynı zamanda onun üslup özelliklerini de tespit etmemize yardımcı olur. Bununla birlikte şairlerin seçtiği kelimelerin kendi muhayyilelerinde nasıl şekillendiğini belirlemek oldukça güçtür. Klasik şiirimizde şairler kendi üsluplarını oluştururken zaman zaman şiirlerine “müdevver”, “müşeccer” gibi görselliği de katmışlar ve kendilerine has bir üslup oluşturma temayülü içerisine girmişlerdir. Klasik Türk şiirinde Nedîmâne tarz ya da Levendâne tarz şiirler kaleme alındığı gibi “Şahin Giray Üslubu” olarak adlandırılan ve bu üslubu hususiyle şekilsel olarak taklid etmek suretiyle oluşturulan şiirlerin yazıldığı da görülmektedir. Bu çalışmada “Şahin Giray Üslubu”nun nasıl oluştuğu ve klasik edebiyatımızda hangi şairlerin bu üslubu benimsediği örnekleri ile birlikte ele alınmıştır.Öğe Klasik Türk edebiyatında metin neşrinin neşri üzerine nedensel bir yaklaşım(Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Arslan, Mustafa UğurluKadim zamanlardan beri filoloji ile ilgili çalışmalar, milletlerin özellikle kendi medeniyetlerini tanıma adına klâsik metinlerini tedkîk etmek suretiyle tarihî hakikatlere erişme gayesini taşımaktadır. Nitekim insanoğlunun varoluş macerasının başlangıç noktası dildir. Bu sebeple dil üzerine çalışan araştırmacıların temel gayelerinden birisi de Klâsik metinleri inceleyerek, ata yadigârı bu eserleri asıllarına uygun olarak neşretmek olmuştur. Klâsik Türk Edebiyatı araştırmacıları için de metin neşrinin önemini serd etmeye gerek görülmemektedir. Ancak günümüz alfabesiyle yapılan neşirlerin keyfiyeti tartışmalıdır. Nitekim metin neşri birçok problemi de beraberinde getirdiğinden, neşredilen yazma bir metin, süreç içerisinde bir başka araştırmacı tarafından yeniden neşredilme ihtiyacını doğurmuştur. Bu tür neşirler ise, bir klâsik metnin tashih edilerek yeniden neşri şeklinde olduğu gibi, neşredilen metindeki eksiklikleri göstermek, tashih ve tenkîd etmek maksadıyla neşredilen makaleler şeklinde de karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada, bir metnin yeniden neşredilme gerekçeleri örnekleri ile birlikte irdelenmeye çalışılmıştır. Çalışmanın asıl gayesi zikredilen hususlara dair tespitlere yer vermek ve sahanın uzmanlarının metin neşri üzerine yazdıklarından hareketle, bir metni neşredecek araştırmacının göz önünde bulundurması gereken hususları ana hatları ile ifade etmek ve bir metnin yeniden neşrinin nedenselliği ile ilgili tespitlere yer vermektir. Bu sebeple çalışmanın gayesi bir neşri eleştirmek ya da tashih etmek olmadığından verilen metin neşri örneklerinde mümkün olduğunca araştırmacıların isimleri zikredilmemiştir.Öğe MEHMED MIHRI’S POEMS ON SULTAN ABDULHAMID II’S ACCESSION TO THE THRONE(İnönü Üniversitesi, 2020) Arslan, Mustafa UğurluThe most influential figure among the ruled sultans during the last period of the Ottoman State was, of course, Sultan Abdul Hamid II. Being at the head of state in a turbulent period when the external and internal interventions were most intense, he was criticized or appreciated by many scholars during the thirty-three years of his administration, in the politics, bureaucracy, culture, arts and literature. Especially in the press and literature circles, the existence of its supporters is known as much as its opposition. One of those who appreciated Sultan Abdulhamid was Kerkuklu Mehmed Mihri Efendi, who was one of the important philosophers and artists of the time. The subject of this study is the poems of Mehmed Mihri Efendi on Sultan Abdulhamid II’s accession to the throne. Mehmed Mihri Efendi wrote four poems about Sultan Abdul Hamid’s ascending the throne in the year 1293/1876 which was published in the same year with the name of Cülûs-nâme-i Sultân Abdulhamîd Hân-ı Sânî. The manuscript contains of three historical poems and one ode describing the girding sword ceremony. The ode and one of the historical poems is written in Persian. This study deals with the historical and literary value bearing document primarily in terms of verse type and form, then the subjects that it contains are presented to the attention of academy.Öğe Nazmizade Hüseyin Murtaza'nın kaside-i ferezdak şerhi(Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Arslan, Mustafa UğurluEmevîler devrinde klasik üslubu devam ettiren üç büyük hiciv şairinden birisi Ebû Firas Hemmâm b. Gâlib b. Sa’saa et-Temîmî’dir (Ferezdak). Emevîlerle olan yakın ilişkisine rağmen Ferezdak’ın, kalbinde Ehl-i beyte karşı duyduğu derin sevgi, dördüncü imam Zeynelâbidîn'i övdüğü meşhur kasîdesi ile zirve noktaya ulaşmıştır. Ferezdak’ın hapse atılmasına sebep olan bu meşhur kasîde, Nazmîzâde Hüseyin Murtazâ Efendi tarafından şerh edilmiştir. Klasik şerh geleneğine bağlı kalınarak kaleme alınan eserde şârih, kasîdeyi şerh ederken sarf ve nahiv ilmine olan vukûfiyetini, Kur’an ve hadis ilmindeki derinliğini okuyucusuna hissettirmiştir. Bu çalışmada, Ferazdak’ın Arapça kasîdesinin okunuş ve tercümeleri dipnotlarla verilmiş, Nazmizade’nin şerhi ise muhteva açısından tetkik edilmiş ve transkripsiyon harflerine aktarılarak çalışmanın sonuna eklenmiştir.Öğe NAZMÎZÂDE HÜSEYİN MURTAZÂ’NIN KASÎDE-İ FEREZDAK ŞERHİ(Dicle Üniversitesi, 2020) Arslan, Mustafa UğurluEmevîler devrinde klasik üslubu devam ettiren üç büyük hiciv şairinden birisi Ebû Firas Hemmâm b. Gâlib b. Sa’saa et-Temîmî’dir Ferezdak . Emevîlerle olan yakın ilişkisine rağmen Ferezdak’ın, kalbinde Ehl-i beyte karşı duyduğu derin sevgi, dördüncü imam Zeynelâbidîn'i övdüğü meşhur kasîdesi ile zirve noktaya ulaşmıştır. Ferezdak’ın hapse atılmasına sebep olan bu meşhur kasîde, Nazmîzâde Hüseyin Murtazâ Efendi tarafından şerh edilmiştir. Klasik şerh geleneğine bağlı kalınarak kaleme alınan eserde şârih, kasîdeyi şerh ederken sarf ve nahiv ilmine olan vukûfiyetini, Kur’an ve hadis ilmindeki derinliğini okuyucusuna hissettirmiştir. Bu çalışmada, Ferazdak’ın Arapça kasîdesinin okunuş ve tercümeleri dipnotlarla verilmiş, Nazmizade’nin şerhi ise muhteva açısından tetkik edilmiş ve transkripsiyon harflerine aktarılarak çalışmanın sonuna eklenmiştirÖğe OSMANLI TARİH VE EDEBİYAT MECMÛASI’NDA SAİD PAŞA VE SÜLEYMAN NAZÎF’İN İZLERİ(Dicle Üniversitesi, 2016) Arslan, Mustafa Uğurlu19.yüzyıl Osmanlısı siyasî sahada olduğu gibi edebiyat alanında da dağılımlar, paylaşımlar ve yeni oluşumlar çağıdır. Eski-yeni, modern-klasik tartışmalarının gölgesinde gelişen yeni edebiyat, özellikle çeviri faaliyetleri, tiyatro, gazete ve dergilerdeki hayret verici çeşitlilikler, o devrin okuyucusunun gelişmeler karşısındaki tecessüsünün boyutlarını da göstermektedir. Hazîne-i Fünûn, Servet-i Fünûn, Maârif ve Malumât gibi dergiler döneme damgasını vuran dergilerden sadece birkaçıdır. Yirminci yüzyılın başlarında yayımlanan dergilerden birisi ise Diyarbakırlı Alî Emîrî Efendi’nin toplam 31 sayı olarak yayımlamış olduğu “ Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecm?ası” dır. Bu mecm?ada daha ziyade şahsî yazılarına yer veren Emîrî Efendi, zaman zaman mektuplara, vicdannâmelere, Osmanlı vesikalarına ve manzum-mensur pek çok türe yer vermiştir. Yapılan çalışmada Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecm?ası’ında Emîrî Efendi’nin hem asırdaşı hem de hemşerisi olan iki önemli şairin -Said Paşa ve Süleyman Nazîf’in- mecm?adaki izleri ele alınmaktadırÖğe Osmanlı tarih ve edebiyat mecmuası'nda Said Paşa ve Süleyman Nazif'in izleri(Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016) Arslan, Mustafa Uğurlu19.yüzyıl Osmanlısı siyasî sahada olduğu gibi edebiyat alanında da dağılımlar, paylaşımlar ve yeni oluşumlar çağıdır. Eski-yeni, modern-klasik tartışmalarının gölgesinde gelişen yeni edebiyat, özellikle çeviri faaliyetleri, tiyatro, gazete ve dergilerdeki hayret verici çeşitlilikler, o devrin okuyucusunun gelişmeler karşısındaki tecessüsünün boyutlarını da göstermektedir. Hazîne-i Fünûn, Servet-i Fünûn, Maârif ve Malumât gibi dergiler döneme damgasını vuran dergilerden sadece birkaçıdır. Yirminci yüzyılın başlarında yayımlanan dergilerden birisi ise Diyarbakırlı Alî Emîrî Efendi’nin toplam 31 sayı olarak yayımlamış olduğu “ Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası” dır. Bu mecmuada daha ziyade şahsî yazılarına yer veren Emîrî Efendi, zaman zaman mektuplara, vicdannâmelere, Osmanlı vesikalarına ve manzum-mensur pek çok türe yer vermiştir. Yapılan çalışmada Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası’ında Emîrî Efendi’nin hem asırdaşı hem de hemşerisi olan iki önemli şairin -Said Paşa ve Süleyman Nazîf’in- mecmuadaki izleri ele alınmaktadır.Öğe Türk edebiyatında Temîmü’d-dârî hikâyeleri : ( İnceleme-metin )(2015) Arslan, Mustafa Uğurlu; Tanyıldız, AhmetBu çalışmada, Türk edebiyatı içerisinde değerlendirdiğimiz Temîmü’d-Dârî hik?yeleri, ilmî usullere uygun olarak ele alınmıştır. Bu kıssalar, tarih boyunca köklü bir gelenek olarak devam eden kıraat meclisleri ve bu meclislerde okunan kitaplar arasında zikredilmektedir. Özellikle okuma ve yazması olmayan halkın, yazılı kültürle buluşturulması, dinî ve ahlâkî açıdan yetiştirilmesi bakımından büyük önem arz etmektedir. Temîmü’d-Dârî hikâyeleri de yaşadığı devrin insanını dinî, ahlâkî ve kültürel açıdan yetiştirecek pek çok unsur barındırmaktadır. Çalışmada öncelikle, tarihî ve edebî nitelik taşıyan temel kaynaklardan ve konu ile ilgili yapılan akademik çalışmalardan hareketle edebiyatımızda hikâye ve hikâyelerin tasnîfi ile ilgili genel bilgiler verilmiştir. Hikâyenin kahramanı ve aynı zamanda tarihî bir kişilik olması sebebiyle Temîm’in tarihî ve menkıbebî hayatları ele alınmıştır. Temîmü’d-Dârî hikâyeleri aynı zamanda bir gelenek olarak varlığını yıllarca devam ettirdiğinden bu anlatı geleneği üzerinde durulmuş ve çalışmaya alınan beş nüshadan hareketle ana hatları ile bir Temîmü’d-Dârî hikâyesi oluşturulmaya çalışılmıştır. Hikâyeler, içerisinde çok sayıda dinî, edebî ve sosyal unsur barındırmaktadır. Bundan dolayı sahaya katkı sağlayacağı düşüncesi ile hikâyeler karşılaştırmalı olarak tahlil edilmiş ve hikâyeler; şahıs, zaman, mekân, dinî unsurlar, kozmik âlem gibi genel başlıklar altında ele alınarak incelenmiştir. Hikâyeler, bütünüyle Eski Anadolu Türkçesi’nin dil özelliklerini taşıdığından çalışmanın Üçüncü Bölümünde hikâye nüshalarının okunmasında izlenen yöntem ve imla hususiyetleri üzerinde durulmuştur. Çalışmanın en sonuna ise seçilen müstakil beş metin eklenmiştir. Anahtar Kelimeler Türk Edebiyatı, hik?ye, inceleme, metin, Temîmü’d-Dârî, manzum, mensur.Öğe Zati'nin bir gazelinin göstergebilim açıdan incelenmesi(Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Arslan, Mustafa UğurluGöstergebilim üzerine çağdaş araştırmalar, Amerika?da Charles S.Peirce, Avrupa?da Saussure ile başlar ve 1960?lı yıllardan günümüze kadar büyük gelişmeler kaydeder. A.J. Greimas ise ilk defa bir metnin işleyiş biçimlerini ve göstergeler sistemindeki anlamsal yapıların eklemlenişlerini ortaya koymuştur. Türkiye?de ise son yıllarda edebi eserlerin yapısalcılık, psikanaliz ve Epiküryen yaklaşımların yanı sıra göstergebilim açısından da incelendiği ve tahlil edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Edebiyat araştırmacıları tarafından dîvân Giiri metinlerinin de sıklıkla göstergebilim açısından incelendiği gözden kaçmaz. Bu çalışmanın amacı klasik Giirimizin önemli isimlerinden biri olan Zâtî?nin bir gazelini, göstergebilimin “gönderge, gösterge, kavram alanı ve çağrışım değerleri” açısından ele alıp incelemektir.