Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Arslan, Hüseyin" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Çocuklarda suprakondiller humerus kırığı sonrası damarsal yaralanmalar
    (2016) Gem, Mehmet; Alemdar, Celil; Arslan, Hüseyin; Azboy, İbrahim; Özkul, Emin; Çelik, Velat
    AMAÇ: Çocuk suprakondiller humerus kırığı sonrası ekstremite distalinde nabız alınamayan hastaların sonuçlarını değerlendirmektir.GEREÇ VE YÖNTEM: Suprakondiler humerus kırığı sonrası ekstremite distalinde nabız alınamayan 42 hasta geriye dönük olarak değerlendirildi. Bu hastaların ortalama yaşı 7.3 (dağılım, 5-14 yaş) yıl idi. Hastaların 27'si (%64) erkek 15'i (%36) kızdı. Ameliyat öncesi ve sonrası nörolojik muayene bulguları, yaralanma şekli, yaralanma ile hastaneye başvuru arasında geçen süre ve ameliyata alınma zamanı, hastanede kalma süresi ve ameliyat sonrası görülen komplikasyonlar açısından hastalar değerlendirildi.BULGULAR: Tüm hastalarda Gartland tip 3 kırık mevcuttu. Yirmi yedi hastada redüksiyon sonrası radial nabız palpe edilmeye başlandı. On hastada sadece Doppler ile belirlenen akım mevcut iken, iki hastada akım alınamadı. Dolaşım bozukluğu olmayan bu iki hastada da ameliyattan bir gün sonra Doppler ile akım alınmaya başlandı. Redüksiyon sonrası dolaşım bozukluğu devam eden ve Doppler ultrasonografi ile akım alınamayan diğer üç (%7) hastaya acil vasküler eksplorasyon uygulandı. Bir hastaya primer sütürasyon, diğer iki hastaya ise safen greft ile tamir uygulandı.SONUÇ: Suprakondiller humerus kırığına bağlı nabızsız el gelişen hastalar, redüksiyon sonrası yeniden değerlendirilmeli; ekstremite dolaşımı düzelenler ve dolaşım bozuluğu bulguları olmayanlar için sadece yakın takip, dolaşım bozukluğu devam edenlere ise damar tamiri yapılmalıdır
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Comparison of refugee patients with cystic fibrosis and their counterpart children from Turkey during the war
    (Springer, 2024) Yılmaz, Aslı İmran; Pekcan, Sevgi; Eyüboğlu, Tuğba Şişmanlar; Hangül, Melih; Arslan, Hüseyin; Kılınç, Ayşe Ayzit; Çokuğraş, Haluk
    Since the outbreak of the Syrian civil war in 2011, the population of Arab refugees in Turkey has rapidly increased. While cystic fibrosis (CF) is believed to be rare among Arabs, recent studies suggest it is underdiagnosed. This study aims to present the demographic, clinical, and genetic characteristics of CF patients among Arab refugees in Turkey. Additionally, a comparison is made between the findings in the National CF Registry 2021 in Turkey (NCFRT) and the refugee CF patient group. The study included refugee patients between the ages of 0 and 18 years who were diagnosed with CF and received ongoing care at pediatric pulmonology centers from March 2011 to March 2021. The study examined demographic information, age at diagnosis, age of diagnosis of patients through CF newborn screening (NBS), presenting symptoms, CF transmembrane conductance regulator (CFTR) mutation test results, sputum culture results, weight, height, and body mass index (BMI) z score. Their results were compared with the NCFRT results. The study included 14 pediatric pulmonology centers and 87 patients, consisting of 46 (52.9%) boys and 41 (47.1%) girls. All of the patients were Arab refugees, with 80 (92%) being Syrian. All the patients were diagnosed in Turkey. The median age at diagnosis of patients was 22.33 (interquartile range, 1-258) months. The median age of diagnosis of patients through NBS was 4.2 (interquartile range, 1-12) months. The median age of older patients, who were unable to be included in the NBS program, was 32.3 (interquartile range, 3-258) months. Parental consanguinity was observed in 52 (59.7%) patients. The mutation that was most frequently found was F508del, which accounted for 22.2% of the cases. It was present in 20 patients, constituting 32 out of the total 144 alleles. There was a large number of genetic variations. CFTR genotyping could not be conducted for 12 patients. These patients had high sweat tests, and their genetic mutations could not be determined due to a lack of data. Compared to NCFRT, refugee patients were diagnosed later, and long-term follow-up of refugee CF patients had significantly worse nutritional status and pseudomonas colonization. Conclusion: Although refugee CF patients have equal access to NBS programs and CF medications as well as Turkish patients, the median age at diagnosis of patients, the median age of diagnosis of patients through NBS, their nutritional status, and Pseudomonas colonization were significantly worse than Turkish patients, which may be related to the difficulties of living in another country and poor living conditions. The high genetic heterogeneity and rare mutations detected in the refugee patient group compared to Turkish patients. Well-programmed NBS programs, thorough genetic studies, and the enhancement of living conditions for refugee patients in the countries they relocate to can have several advantages such as early detection and improved prognosis.What is Known:center dot Children who have chronic diseases are the group that is most affected by wars.center dot The outcome gets better with early diagnosis and treatment in patients with Cystic Fibrosis (CF).What is New:center dot Through the implementation of a newborn screening program, which has never been done in Syria previously, refugee patients, the majority of whom are Syrians were diagnosed with cystic fibrosis within a duration of 4 months. center dot Despite equal access to the newborn screening program and CF medications for both Turkish patients and refugee patients, the challenges of living in a foreign country have an impact on refugees.
  • [ X ]
    Öğe
    Deplase eklem içi kalkaneus kırıklarında konservatif tedavi sonuçları
    (2001) Subaşı, Mehmet; Arslan, Hüseyin; Necmioğlu, Serdar; Kesemenli, Cumhur
    Amaç: Bu çalışmada konservatif yöntemlerle tedavi edilen deplase eklem içi kalkaneus kırıklarında sonuçlar ve bu sonuçlar üzerinde etkili olan radyolojik ve klinik bulgular incelendi. Çalışma planı: Alçı tespiti ve ağrıları kaybolana kadar yük vermeyerek tedavi ettiğimiz 33 hasta (18 erkek, 15 kadın; ort. yaş 38; dağılım 18-61) çalışmaya alındı. Modifiye Essex-Lopresti sınıflandırmasına göre, olguların ikisi tip-a, beşi tip-b1, dördü tip-b2, 11’i tip-c1, yedisi tip-c2 ve dördü tip-d kırıklar idi. Sonuçlar Rowe ve ark.nın tanımladığı değerlendirme protokolü ve puanlama sistemi kullanılarak değerlendirildi. Hastalar ortalama 3.8 yıl takip edildi (dağılım 1.5-8 yıl). Sonuçlar: Olguların 22’sinde (%66) mükemmel ve iyi, 11’inde (%34) yetersiz ve kötü sonuç alındı. Essex-Lopresti tip-b2, -c2 ve -d tipi kırıklarda sonuçların daha kötü olduğu gözlendi. Topuk genişliği artan, Böhler açısı azalan hastalarda ve erkeklerde kötü sonuç daha fazlaydı; ancak subtalar eklemde osteoartritin sonuç üzerinde etkili olmadığı görüldü. Çıkarımlar: Deplase eklem içi kalkaneus kırıklarında konservatif tedavide yetersiz ve kötü sonuç oranı yüksek bulundu.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Femur boyun kırıklarının tedavisinde kanüllü vida ile dinamik kalça vidasının karşılaştırılması
    (Modestum Publishing Ltd., 2015) Gem, Mehmet; Özkul, Emin; Alemdar, Celil; Kapukaya, Ahmet; Arslan, Hüseyin; Atiç, Ramazan
    Amaç: Femur boyun kırıklarının internal fiksasyonu için hangi implantın üstün olduğunu gösteren belirgin kanıtların olmaması nedeniyle intrakapsuler femur boyun kırıklarında kanüllü vida (KV) ve dinamik kalça vidası (DKV) ile yapılan cerrahilerin sonuçlarını karşılaştırmayı amaçladık. Yöntemler: Kliniğimizde Eylül 2005 ile Kasım 2009 tarihleri arasında, 17 ila 65 yaş arası DKV ve KV ile cerrahi tedavi uygulanan intrakapsüler collum femoris kırıklı, düzenli kontrolleri olan hastalardan transservikal kırığı olan hastalar çalışmaya dahil edildi. Olgular 2 grupta incelendi. DKV uygulanan olgular 1. Grup, KV uygulanan olgular ise 2.grup olarak belirlendi. 38 hastanın 18’ine(%47,4) DKV, 20’sine(%52,6) KV ile osteosentez uygulandı. Bulgular: Hastaların 16’sı(%42,1) kadın, 22’si(%57,9) erkek idi ve ortalama yaşları 37,13(17-65) idi. Takip süresi ortalama 18,05(2-57) ay idi. Hastaların 26’sı(%68,4) 1-3. günde, 9’u(%23,7) 4-7.günde ve 3’ü(%7,9) 7.günden sonra operasyona alınmıştır. DKV grubunun 9(%50)’unda avasküler nekroz(AVN), 6(%33,3)’sında implant yetmezliği, 3(%16,7)’ünde geç kaynama, 5(%27,8)’inde kaynamama, 1(%5,6)’inde enfeksiyon ve 1(%5,6) hastada da miyozitis ossifikans saptandı. DKV grubunda Salvati-Wilson kalça eklemi değerlendirme kriterine göre hastalarımızın 8’i(%44,4) çok iyi, 5’i(%27,8) iyi, 5’i(%27,8) orta olarak değerlendirildi. Salvati puanı ortalama 28 puan olarak değerlendirildi(16-40). KV grubunun 8(%40)’inde AVN, 1 (%5)’inde geç kaynama, 3 (%15)’ünde kaynamama ve 1 (%5) hastada ise enfeksiyon tespit edildi. KV grubunun Salvati-Wilson kalça eklemi değerlendirme kriterine göre 13 (%65)’ü çok iyi, 5 (%25)’i iyi, 2 (%10)’si orta olarak değerlendirildi. Salvati puanı ortalama 33 puan olarak değerlendirildi (18-40). KV ile opere edilen hiçbir hastada implant yetmezliği gelişmezken DKV uygulanan grupta bu oran %33,3 idi (p<0,05). Sonuç: Femur boyun kırıklarının internal fiksasyon ile tedavisinde DKV ile tespit yönteminde implant yetmezliği oranının yüksekliği dışında her iki tespit yönteminde komplikasyon ve fonksiyonel sonuçlar arasında anlamlı fark bulunamadı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Functional and radiologic results of posteromedial limited surgery in developmental dysplasia of the hip
    (Galen, 2023) Uzel, Kadir; Gem, Mehmet; Şahin, İlhami; Ziyadanoğulları, Mehmet Onur; Eskandari, Mehmet Manouchehr; Arslan, Hüseyin
    PURPOSE OF THE STUDY In treatment algorithm of developmental dysplasia of the hip, posteromedial limited surgery is placed between closed reduction and medial open articular reduction. The aim of the present study was to assess the functional and radiologic results of this method. MATERIAL AND METHODS This retrospective study was performed in 37 Tönnis grade II and III dysplastic hips of 30 patients. The mean age of the patients at operation was 12.4 months. The mean follow-up time was 24.5 months. Posteromedial limited surgery was applied when sufficient stable concentric reduction was not achieved by closed technique. No pre-operative traction was applied. Postoperatively, human position hip spica cast was applied for 3 months. Outcomes were evaluated regarding modified McKay functional results, acetabular index and presences of residual acetabular dysplasia or avascular necrosis. RESULTS Thirty-six hips had satisfactory and one hip had poor functional result. The mean pre-operative acetabular index was 34.5 degrees. It improved to 27.7 and 23.1 degrees at the postoperative 6th month and the last control X-Rays. The change in acetabular index was statistically significant (p<0.05). At the last control, 3 hips had findings of residual acetabular dysplasia and 2 hips had avascular necrosis. CONCLUSIONS Posteromedial limited surgery for developmental dysplasia of the hip is indicated when closed reduction remains insufficient and medial open articular reduction remains unnecessarily invasive. This study, in line with the literature, provides evidences that this method might decrease the incidences of residual acetabular dysplasia and avascular necrosis of the femoral head.
  • [ X ]
    Öğe
    Gluteus maksimus kası içinde epiteloid hemanjioendotelioma (Olgu sunumu)
    (2002) Subaşı, Mehmet; Arslan, Hüseyin; Uzunlar, Kemal; Kapukaya, Ahmet
    Epiteloid hemanjioendotelioma (HE) nadir görülen, değişken histopatolojisi ve kliniği olan bir tümördür. Bu çalışmada sağ gluteus maksimus kası içerisinde multisentrik epiteloid hemamjioendotelioma tespit edilen bir olgu sunuldu. Elli altı yaşında erkek hasta, sağ uyluk arkasında 2 yıl önce başlayan ve dinlenmekle artıp aktiviteyle azalan ağrı yakınmasıyla başvurdu. MRI incelemesinde gluteus maksimus yapışma yerine yakın iki adet sınırları nispeten düzgün, T1A görüntülerde hipointens, T2A görüntülerde hafif derecede hiperintens kitle görüntüsü tespit edildi. Cerrahi geniş eksizyon yapılarak koyu kahvemtrak kırmızı renkte iki adet kitle çıkartıldı. Histopatolojik incelemede epiteloid görünümde uniform hücrelerden oluşan tümörün damar yapıları meydana getirdiği izlendi. Hastaya adjuvant radyoterapi veya kemoterapi yapılmadı. Beş yıllık takibinde lokal nüks ve metastaz oluşmadı
  • [ X ]
    Öğe
    Humerus kırıklı olgularda kilitli intramedüller çivi ve plak ile tedavi sonuçlarının karşılaştırılması
    (2003) Subaşı, Mehmet; Necmioğlu, Serdar; Kesemenli, Cumhur Cevdet; Kapukaya, Ahmet; Arslan, Hüseyin
    Amaç: Humerus diafiz kırığı nedeniyle, kilitli intramedüller çivi veya plakvida ile tedavi edilen hastaların sonuçları karşılaştırıldı.Çalışma planı: Humerus diafiz kırığı nedeniyle cerrahi tedavi gören 60 hasta (43 erkek, 17 kadın; ört. yaş 38; dağılım 19-61) çalışmaya alındı. Hastaların 33'ü kilitli intramedüller çivi, 27'si plakvida ile tedavi edildi. Fonksiyonel sonuçlar Stewart Hundley ölçütlerine göre değerlendirildi. Kaynama süreleri ve morbiditeleri istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Ortalama takip süresi 42 ay (dağılım 28-72 ay) idi. Sonuçlar: Hasta grupları arasında iyileşme süreleri bakımından anlamlı fark yoktu (p>0.05). Radial sinir paralizisi, plak-vida ile tedavi edilen dört olguda gelişirken, int-ramedüller çivi ile tedavi edilen olgularda görülmedi. İntramedüller çivi ile tedavi edilen olgularda anlamlı düzeyde daha yüksek kaynamama oranı görüldü (p<0.05).Çıkarımlar: Humérus kırıklarının tedavisinde uygun bir tespit materyali henüz geliştirilememiştir. Kaynamama oranlarının yüksekliğine karşın, uygulamanın daha kolay olması, daha az yumuşak doku diseksiyonu gerektirmesi, düşük oranda morbiditeye yol açması, intramedüller çivileri tedavide iyi bir seçenek haline getirmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İleri evre Freiberg hastalığında cerrahi tedavi
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Özkul, Emin; Gem, Mehmet; Alemdar, Celil; Arslan, Hüseyin; Boğatekin, Ferit; Meriç, Gökhan
    Amaç: Freiberg hastalığı sıklıkla 2. ve 3. metatars başını tutan bir avasküler nekrozdur ve semptomatik olgularda cerrahi tedavi yöntemi tartışmalıdır. Bu çalışmada cerrahi yöntemle tedavi edilen ileri evre Freiberg hastalarının sonuçları değerlendirildi. Yöntemler: Nonoperatif yöntemle ağrıları giderilemeyen ve cerrahi uygulanan (6 debridman, 3 osteotomi, 3 metatars başı eksizyonu) 12 hasta (8 kadın, 4 erkek) çalışmaya dahil edildi. Hastaların ortalama yaşı 19,1 (en küçük 13, en büyük 31) ve ortalama takip süresi 30,8 ay (en az 25, en çok 94 ay) idi. Hastaların 9’unda 2. metatarsta, 3’ünde 3. metatarsta tutulum vardı. Smillie sınıflama sistemine göre 3 hastada tip 5, 8 hastada tip 4 ve 1 hastada tip 3 osteonekroz mevcuttu. Hastaların sonuçları Lesser Metatarsophalangeal-Interphalangeal Skalasına göre değerlendirildi. Bulgular: Lesser Metatarsophalangeal-Interphalangeal skalasına göre 3 olguda mükemmel (%25), 6 olguda iyi (%50) ve 3 olguda (%25) kötü sonuç elde edildi. Kötü sonuç alınan hastaların 2’si tip 5, 1’i tip 4 idi ve her üç hastaya da eklem debridmanı uygulanmıştı. Sonuç: Freiberg hastalığının cerrahi tedavisinde seçilecek yöntem hastalığın evresine göre belirlenmelidir. Geç dönem hastaların tedavisinde debridman tek başına çoğu zaman yeterli olmadığı için diğer yöntemlerle kombine edilmelidir.
  • [ X ]
    Öğe
    İleri yaşdaki hastalarda intertrokanterik kırıkların Leinbach tipi endoprotezle tedavisi
    (2001) Kesemenli, Cumhur; Subaşı, Mehmet; Necmioğlu, Serdar; Kırkgöz, Turgut; Arslan, Hüseyin
    [Abstract Not Available]
  • [ X ]
    Öğe
    Kalkaneusta primer ksantofibroma: Olgu sunumu
    (2011) Kapukaya, Ahmet; Arslan, Hüseyin; Özkul, Emin; Mızrak, Bülent
    Ksantoma veya ksantofibroma, köpük histiositler(köpüksü histiosit, ksantoma hücresi)ile karakterize bir lezyon olup genellikle yumuşak dokularda görülür.İskelet sisteminde lokalize olan ksantoma ise çoğunlukla lipid metabolizması bozuk olan hastalarda görülür.Çlışmamızda kalkaneusunda primer ksantofibroma nedeniyle küretaj ve grefonaj ile tedavi edlilen 22 yaşında bir hasta bildiriyoruz.
  • [ X ]
    Öğe
    Kronik osteomyelit ve hümoral sistem
    (1997) Kapukaya, Ahmet; Yıldırım, Ayşe; Yıldırım, Kemal; Arslan, Hüseyin
    Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatolojikliniğinekronik osteomyelit tanısıyla yatırılan 32 hasta çalışma grubuna alındı. Kronik osteomyelitli hastalarda hümoral immüniteyi değerlendirmek ve elde edilen sonuçları literatür ışığında tartışmak için bu çalışmayı gerçekleştirdik. Bunun için hastalarda rutin olarak hemogram, eritrosit sedimantasyon hızı, periferik yayma, akciğer ve ilgili bölgelerin grafileri, kan ve sürüntü kültürleri, serum immunglobulin düzeyleri (IgG, IgA, IgM), serum kompleman düzeyi (C3) ve sintigrafik çalışmalar ile enfeksiyon odaklarından alınan kültür ve biyopsi sonuçları değerlendirildi. Bu sonuçlar neticesinde IgG ve IgA normal değerlerinden yüksek bulundu. Kronik osteomyelitli hastalarda özellikle serum IgA düzeylerinin yüksek seviyede bulunması, bu immunglobulinin daha detaylı bir şekilde araştırılması gerekliliğini düşündürmektedir.
  • [ X ]
    Öğe
    Larsen sendromu ( Üç olgu nedeniyle )
    (1998) Kapukaya, Ahmet; Yıldırım, Kemal; Arslan, Hüseyin
    Larsen sendromu, multipl konjenital eklem çıkıkları, karakteristik yüz anomalileri, aşırı eklem laksitesi ve diğer sistemlerin bazı anomalileri ile birlikte olan bir hastalıktır. Bu çalışmaya Larsen sendromlu üç kardeş dahil edildi. Çalışmamızda, sıklığına ve lokalizasyonuna göre tanı kriterlerini, radyolojik bulguları, klinik gidişi, erken ve geç bulgularla birlikte komplikasyonları sunuldu. Erken tanı konulup, erken tedavi edilen ve tedavi sonuçları düzenli olarak kontrol edilen çocuklarda sonuçların daha iyi olacağı kanaatine varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Minimally invasive plate osteosynthesis in open pediatric tibial fractures
    (Lippincott Williams and Wilkins, 2016) Özkul, Emin; Gem, Mehmet; Arslan, Hüseyin; Alemdar, Celil; Azboy, İbrahim; Arslan, Seher Gündüz
    Objectives: The aim of this study is to investigate the effectiveness and reliability of limited-contact locking plates in minimally invasive percutaneous osteosynthesis (MIPO) of the lateral tibia. Design: A retrospective study. Patients and Methods: The retrospective study included 14 patients who were operatively treated with an MIPO technique due to open tibial fractures between 2006 and 2012. The patients were 11 males and 3 females with a mean age of 13.2 (range, 9 to 16) years. The patients were followed up for a mean period of 2.4 (range, 1 to 5) years. The mechanism of the injuries included a motor vehicle accident (n=11), a shotgun injury (n=2), and a fall from height (n=1). According to the Gustilo-Anderson classification, 10 patients had type I (72%), 2 had type II (14%), and 2 had type III (14%) open fractures. Results: The mean time to radiologic union was 18 (range, 11 to 32) weeks. No infection was detected that would require implant removal. No complications such as early epiphyseal closure, angulation, or limb-length inequality were observed. Conclusions: Limited-contact locking plates in MIPO of the lateral tibia is an effective alternative method in the treatment of open pediatric tibial fractures.
  • [ X ]
    Öğe
    Parçalı patella kırıklarının tedavisinde parsiyel patellektomi'nin orta dönem sonuçları
    (2001) Kesemenli, Cumhur C.; Arslan, Hüseyin; Subaşı, Mehmet; Kırkgöz, Turgut; Necmioğlu, N. Serdar
    [Abstract Not Available]
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Periprosthetic infection risks and predictive value of c-reactive protein / albumin ratio for total joint arthroplasty
    (Mattioli 1885, 2021) Yiğit, Şeyhmus; Akar, Mehmet Sait; Şahin, Mehmet Akif; Arslan, Hüseyin
    Background and aim: There are no gold standard markers to estimate the risk of developing periprosthetic infections. Our aim is to compare the risks of periprosthetic infection in patients with THA and THA and to investigate the predictive significance of the CRP / albumin ratio. Methods: This is a retrospective study containing data from 241 osteoarthritis patients and 19 patients with periprosthetic infections who underwent TKA and THA in our hospital from January 2014 to January 2019.12 risk factors(CRP/ albumin, albumin, CRP, age, gender, BMI, DM, ASA, nasal culture, urine culture, hospital stay, operation time) were analyzed. Results: In the binary logistic regression model and multivariate regression analysis, the rate of CRP / albumin was 17.161 times higher than the patients with ?0.16 cut-off value. (CRP / albumin ratio (odds ratio (OR) = 17.16, 95% CI: 1.55-189.03, P: 0.02). High BMI increased the risk of periprosthetic infection 1.3 times. Nasal bacterial colonization (OR = 0.99, 95% CI: 0.868-1.38, P: 0.7) and bacterium in urine (OR = 0.502, 95% CI: 0.07-3.598, P: 0.703) did not pose a significant risk for periprosthetic infection. Conclusion: According to our findings, the CRP / albumin ratio has a more prognostic capacity than other risks in determining the risk of periprosthetic infection for total joint arthroplasty. CRP / albumin ratio is a cheap and easy to apply marker. Routine urine and nasal bacteria screening is not required before total joint arthroplasty.
  • [ X ]
    Öğe
    Poland sendromu
    (2000) Necmioğlu, Serdar; Arslan, Hüseyin; Çoban, Hüseyin
    Poland sendromu herediter olmayan ve nedeni bilinmeyen konjenital bir anomalidir. Klinik görünümü değişkendir. Bu sendromda pektoralis majör kas yokluğu, aynı tarafta sıklıkla brakisindaktili ve üst ekstremite hipoplazi vardır. Bu çalışmada pektoralis majör kas yokluğuyla birlikte kol, önkol ve elde hipoplazi, brakisindaktili, orta falankslarda hipoplazi ve/veya aplazi bulunan iki olgu sunuldu. Her iki olguda kozmetik görünümde bozukluk ve el fonksiyonlarında azalma vardı. Olgulardan birine sindaktili açılması için cerrahi tedavi uygulandı. Cerrahi tedavi sonrası kozmetik görümde kısmen düzelme ve el fonksiyonel kapasitesinde artma oldu. İkinci olgu önerilen ameliyatı kabul etmedi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Predictive factors for the development of Gartland type IV supracondylar humerus fractures: a prospective clinical study
    (Aves Yayıncılık, 2022) Yiğit, Şeyhmus; Aslan, Rıdvan; Arslan, Hüseyin; Özkul, Emin; Atiç, Ramazan; Akar, Mehmet Sait
    Objective: This study aimed to identify the preoperative predictive factors for the development of Gartland type IV supracondylar humerus fracture based on the patient characteristic, fracture mechanism, and preoperative radiographic fracture characteristics. Methods: This prospective study included the data of 120 patients with Gartland type III and IV supracondylar humerus fractures treated in a single center from 2020 to 2021. Patients’ age, gender, height/weight percentile values, injury mechanisms, the proximity of fracture fragment to the skin (i.e., dimple sign), and time from trauma to surgical treatment were recorded. In the preoperative radiographs, the degree of extension or flexion deformity between fracture fragments in the sagittal plane, varus/valgus angulation between fracture fragments in the coronal plane, the amount of translation (medial or lateral) in the coronal plane, and the amount of osseous apposition between fracture fragments in the coronal plane were evaluated. With the authors’ consensus, the patients were divided into 2 groups based on the presence of multidirectional instability during the intraoperative reduction: group 1 (Gartland type III; 99 patients) and group 2 (Gartland type IV; 21 patients). Fixation of the fractures was then completed. Results: Significant differences were observed between groups in the valgus/varus angle and amount of osseous apposition (P < .001). Although no significant difference was found in terms of translation amount between the groups (P=.088), there was a significant correlation with medial translation in type IV fractures (P < .001). The correlation between the results and the groups was checked with Spearman’s test. Medial translation (r=0.352), varus or valgus angulation (r=0.616), and osseous apposition (r=0.433) exhibited a positive correlation. The probability of type IV fracture was modeled for the preoperative parameters using binary logistic regression. The regression analysis showed that the diagnosis of type IV supracondylar fractures could be predicted, if varus or valgus angulation was more than 25.5° (81% sensitivity, 85% specificity, odds ratio=1.725; 95% CI=1.170-2.541, P=.001, r=0.616) and if the amount of osseous apposition was more than 9.5 mm (85% sensitivity, 81% specificity, odds ratio=1.471; 95% CI=0.714-3.029, P=.001, r=0.433) in the preoperative radiographs. There was also a significant correlation between medial translation (varus angulation) (P < .001, r=0.352), age (P=.019, r=0.255), and patients with more than 90 height/weight percentile values (P < .001, r=0.508) with the possibility to have Gartland type IV fractures. Conclusion: This study has found some preoperative factors that may be relevant for type IV Gartland fractures. Height/weight values greater than the 90 percentile, varus or valgus angulation greater than 25.5°, bone apposition values greater than 9.5mm, medial translation values greater than 11mm, and older than eight years patients type IV fractures were more common in such patients. If surgeons can more accurately diagnose a Gartland type IV fracture preoperatively, the surgeon can more accurately inform the patient and plan better treatment.
  • [ X ]
    Öğe
    Primer omuz eklemi tuberkülozu
    (2003) Kesemenli, Cumhur; Kapukaya, Ahmet; Arslan, Hüseyin; Necmioğlu, Serdar; Subaşı, Mehmet
    Giriş: Son yıllarda tüberküloz enfeksiyonlarında artış gözlenmesi üzerine, dikkatler tekrar bu hastalığın tedavisine çevrilmiştir. Tartışmalar bu hastalıkta uygulanan cerrahi teknikler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Hastalar ve Yöntem: 1995-2000 yılları arasında primer omuz tuberkülozlu 7 hasta tedavi edildi. Beşi erkek, 2'si kadın olan hastaların yaş ortalaması 23 idi. Hastaların tamamına açık biopsi ve 12 ay süreyle üçlü kemoterapi uygulandı. Hiçbir hastaya sinoviektomi ve primer artrodez yapılmadı. Sonuç: Hastalar ortalama 28 ay takip edildiler. Wilkinson kriterlerine göre, hastaların 4'ü mükemmel ve iyi, 2'si orta, l'i ise kötü olarak değerlendirildi. Tartışma: Martini sınıflamasına göre evre I ve H'de sadece kemoterapi, evre III ve IV'te ise başlangıç olarak debritman, daha sonra gerekirse artrodez uygulanması kanısındayız.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Results of two different surgical techniques in the treatment of advanced-stage Freiberg's disease
    (Medknow Publications & Media Pvt Ltd, 2016) Özkul, Emin; Gem, Mehmet; Alemdar, Celil; Arslan, Hüseyin; Boğatekin, Ferit; Kişin, Bülent
    Background: Freiberg's disease is an osteochondrosis most commonly seen in adolescent women and characterized by pain, swelling and motion restriction in the second metatarsal. The early stages of this disease can be managed with semirigid orthoses, metatarsal bars and short leg walking cast. Number of operative methods are suggested which can be used depending on the pathophysiology of the disease, including abnormal biomechanics, joint congruence and degenerative process. We evaluated the outcomes of the patients with Freiberg's disease who were treated with dorsal closing-wedge osteotomy and resection of the metatarsal head. Patients and Methods: 16 patients (11 female, 5 male) with a mean age of 24.5 (range 13u49 years) years who underwent dorsal closing wedge osteotomy or resection of the metatarsal head were included in this retrospective study. Second metatarsal was affected in 13 and third metatarsal in three patients. According to the Smillie's classification system, ten patients had type IV osteonecrosis and six patients had type V. The results of the patients were evaluated using the lesser metatarsophalangeal-interphalangeal (LMPI) scale. Results: According to the LMPI scale, the postoperative scores for the osteotomy and excision groups were 86 (range 64u100) and 72.6 (range 60u85), respectively. In the osteotomy group, mean passive flexion restriction was 18 degrees (range 0 degrees u35 degrees) and mean passive extension restriction was 12 degrees (range 0 degrees u25 degrees). Mean metatarsal shortening was 2.2 mm (range 2u4 mm) in the osteotomy group as opposed to 9.8 mm (range 7u14 mm) in the excision group. Significant pain relief was obtained in both groups following the surgery. Conclusions: The decision of performing osteotomy or resection arthroplasty in the patients with advanced-stage Freiberg's disease should be based on the joint injury and the patients should be informed about the cosmetic problems like shortening which may arise from resection.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Subtrokanterik kırıkların 95° lik AO kondiler plakla tedavisi (Klinik çalışma)
    (2018) Arslan, Hüseyin; Necmioğlu, Serdar
    Subtrokanterik femoral kırıklar büyük stres altında olduklarından dolayı özel tedavi gerektirirler. Bu çalışmada Ocak 1992, Temmuz 1995 tarihleri arasında Dicle üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi veTravmatoloji kliniğine başvuran ve 95'lik AO kondiler plakla tedavi edilen 31 hastanın 32 subtrokanterik kırık sonuçları literatür bilgisinin ışığı altında değerlendirildi. Olgularımızın %84'ü yüksek enerjili bir travmaya, %16'sı düşük enerjili bir travmaya bağlıydı ve %25'i açık kırıktı. Üç kırığa indirek redüksiyon, 29 kırığa direk redüksiyon ve internal fiksasyon yapıldı. Hastaların hastaneye geldikten sonra operasyona kadar geçen süre 11.1 gün, hastanede kalış süresi 28 gün olarak hesaplandı. Hastalar ortalama 13.5 ay takip edildi* Hastaların 29'unda(%90.7) kaynama tespit edildi. Ortalama kaynama süresi 5.1 aydı. Üç hastamızda kaynama yokluğu, koksa vara deformitesi ve fiksasyon kaybı görüldü. Bir hastamız preoperativ ARDS nedeniyle kaybedildi. Bir hastamızdada lokal enfeksiyon gelişti. Elde edilen verilere dayanarak 95'lik AO kondiler plağı, teknik ayrıntılara dikkat edildiğinde her türlü subtrokanterik kırıkta kullanılabilen, güvenilebilir bir implant olduğu sonucuna vardık.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim