Yazar "Acar, Suat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Kronik yorgunluk sendromlu genç kadınlarda depresyon düzeyleri ile klinik bulguların ilişkisi(2004) Saraç, A. Jale; Acar, Suat; Gür, Ali; Nas, Kemal; Çevik, RemziKronik yorgunluk sendromu, 6 aydan fazla süren yorgunluk ile beraber kas-iskelet ağrıları ve psikiyatrik bulguların da eşlik ettiği, bayanlarda daha sık görülebilen, kronik, sakatlayıcı bir kas- iskelet sistemi hastalığıdır. KYS’na sık eşlik edebilen psikiyatrik bozuklukların başında depresyon gelir. Bu çalışmanın amacı, KYS’li premenapozal kadın hastaların depresyon düzeylerini değerlendirmek ve bu düzeylerin klinik bulgularla ilişkisini araştırmaktı. Atlanta 1994 CDC (Center for Disease Control) tanı kriterlerine göre Kronik Yorgunluk Sendromu tanısı konan 61 premenapozal kadın hasta ile 35 sağlıklı kadın çalışmaya alındı. Her iki grubun Beck depresyon skalaları ölçüldü; semptomatik özellikleri, yaygın vücut ağrısı ve hassas nokta yönünden muayene edildi. Çalışmamızda, hasta grubunda semptomatik özellikler, Beck skoru ve hassas nokta sayısı kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek tespit edildi(p<0.001). Hasta grubunda Beck skoru 17 ve üstünde olanlarla 17’nin altında olan gruplar arasında; hassas nokta sayısı, artralji ve uyku düzensizliği açısından istatistiksel olarak anlamlı derecede fark saptandı (p<0.05 ve p<0.01). Ayrıca Beck skorlarıyla hassas nokta sayısı, boğaz ağrısı, artralji, kas zaafı ve uyku düzensizliği arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon bulundu (p<0.001 ve p<0.05 ). Çalışmamız KYS’lu hastalarda depresyon düzeylerinin yükseldiğini ve hassas nokta sayısı arttığını göstermektedir. Depresyon düzeyi yüksek olan hastalarda düşük olanlara göre hassas nokta sayısı, uyku düzensizliği ve artralji oranları artmaktadır. KYS’nun tanısında ve tedavisinin planlanmasında depresyon ve fibromyalji varlığı göz önünde bulundurulmalıdır.Öğe Kronik yorgunluk sendromlu hastaların klinik özellikleri(2003) Acar, Suat; Gür, Ali; Saraç, A. Jale; Nas, Kemal; Çevik, RemziGiriş ve Amaç: Kronik yorgunluk sendromu (KYS), yorgunluk, baş ağrısı, uyku bozukluğu, konsantrasyon zorluğu ve kas ağrısı gibi semptomları içeren bir hastalıktır. Çalışmamızın amacı, KYS'lu hastalarda klinik ve demografik özellikleri belirlemek ve bunları kontrol grubuyla karşılaştırmaktır. Materyal ve Metod: Altmış sekiz KYS'lu kadın (yaş ortalaması: 31$pm$8) ve 52 sağlıklı kadın (yaş ortalaması: 29$pm$6) çalışma kapsamına alındı. KYS'lu hastaların klinik ve demografik özellikleri değerlendirildi ve kontrol grubuyla karşılaştırıldı. Bulgular: Kronik yorgunluk sendromlu bayan hastalarımızda en yaygın olarak saptanan semptomlar: yorgunluk (%100), miyalji (%97), lenfadenopati (%87), artralji (%84) ve faranjit (%84), uyku bozukluğu (%73.5 ) ve boğaz ağrısı (% 69) idi. Depresyon düzeyi ve hassas nokta sayısı kontrol grubuna göre daha yüksekti. Sonuç: Mevcut veriler, kontrol grubuna göre KYS'lu hastalarda depresyon düzeyinin daha yüksek olduğunu ve yorgunluk, miyalji, lenfadenopati, artralji ve boğaz ağrısı semptomlarının KYS'lu hastalarda sık görüldüğünü göstermektedir. Ayrıca bu tür şikayetleri uzun süredir var olan hastalarda KYS mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.Öğe Kronik yorgunluk sendromlu kadınlarda depresyon düzeyleri ve semptomlarla ilişkisi(2016) Acar, Suat; Saraç, Ayşegül JaleGiriş: Kronik yorgunluk sendromu, 6 aydan fazla süren yorgunluk ile beraber kas-iskelet ağrıları ve psikiyatrik bulguların da eşlik ettiği, bayanlarda daha sık görülebilen, kronik, sakatlayıcı bir kas- iskelet sistemi hastalığıdır. KYS'nin en sık birlikte görülebildiği psikiyatrik bozukluk depresyondur. KYS'nin klinik olarak en sık karıştığı ve en sık beraber görülebildiği co-morbid hastalık da fıbromiyaljidir. Amaç: Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de pek bilinmeyen ve fazla araştırılmamış KYS'yi semptomatik özellikleri ve prognostik faktörleri ile araştırmak ve bu konuya dikkat çekmek; KYS'li premenapozal kadın hastaları depresyon düzeyi ve hassas nokta sayısı yönünden araştırıp, fıbromiyalji ile co-morbidite oranını belirlemek ve prognostik faktörleri ortaya çıkarmaktır. Metod: Atlanta 1994 CDC (Centre for Disease and Preventation Commite) tanı kriterlerine göre Kronik Yorgunluk Sendromu tanısı konan 56 premenapozal kadın hasta ile 26 sağlıklı kadın çalışmaya alındı. Her iki grubun Beck depresyon skalaları ölçüldü, semptomatik özellikleri ve hassas nokta ve yaygın vücut ağrısı yönünden muayene edildi. Sonuçlar standart forma kaydedildi. Bulgular: Çalışmamızda, hasta grubunda semptomatik özellikler, Beck skoru ve hassas nokta sayısı kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı derecede farklı tespit edildi. Hasta grubundaBeck skoru 17 ve üstünde olanlarda hassas nokta sayısı 17 ve üstünde olan grup ile, Beck skoru 17'nin altında olan grup arasında; hassas nokta sayısı, boğaz ağrısı, miyalji ve uyku düzensizliği açısından istatiksel olarak anlamlı derecede fark saptandı. Sonuç: Çalışmamız, KYS'Iu hastalarda depresyon düzeyinin, depresyon düzeyi yüksek olan hastalarda da hassas nokta sayısının yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca fibromyalji ve KYS sendromlarının birbirine çok karıştığını ve birlikte görülme oranlarının yüksek olduğunu bu yüzden fibromyalji tanısı konulurken mutlaka KYS ayırıcı tanısının yapılması ve artık ülkemizde de bu konu üzerine araştırmalar başlatılması gerekliliğini ortaya koymaktadır.Öğe The Role of Central Nervous System in the Pathogenesis of Restless Legs Syndrome(Yerkure Tanitim & Yayincilik Hizmetleri A S, 2006) Acar, Suat; Apak, Ismail; Tamam, Yusuf; Gencer, Ahmet MuratRestless legs syndrome is a neurological disorder of the legs characterized by spontaneous movements and paresthesia which appear at rest or sleep and are relieved movements. The studies searching for the ethiopathogenesis of the syndrome showed the role of the central nervous system. According to electrophysiological and neuroimaging studies, abnormalities involving corticothalamospinal tracts which contribute locomotor system physiology have been determined. Recent studies showed dysfunction of the central dopaminergic systeni and symptoms could be ameliorated by dopaminergic drugs. Although central circadian factors of the disorder were suspected to be responsible for ethiopathogenesis, most factors remain to be elucidated. Uncertain aspects of the disorder may be explained more definitely after the researches focus on sensory-motor symptoms organized in central structures, participating neuron types, mediating neurotransmitters and central control mechanisms.