Yazar "Abay, Nizam" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akşehir Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nden Bir Grup Pişmiş Toprak Unguentarium(Bilgin Kültür Sanat, 2024) Abay, Nizam; Öz, CüneytÇalışmanın konusunu Akşehir Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde bulunan pişmiş toprak unguentariumlar oluşturmaktadır. Müzede on dokuz adet unguentarium fusiform, kubbe ağızlı ve bulbous olmak üzere üç farklı tipte değerlendirilmiştir. En yoğun grubu bulbous forma ait örnekler oluşturur. Eserlerin çoğu müzeye satın alma ve müsadere yoluyla kazandırılmıştır. Örnekler içerisinde az da olsa Akşehir’de yapılan sondaj ve temel kazısında ele geçenlerde bulunmaktadır. Yedi örnekle temsil edilen fusiform unguentariumların kireç ve mika katkılı killeri gri, pembe, kırmızı, kırmızımsı sarı, astarları ise gri, pembe ve pembemsi beyaz tonlarındadır. Analojik karşılaştırmalar neticesinde MÖ 4. yüzyılın sonları ile MS 2. yüzyılın sonları arasına tarihlenmişlerdir. Tek örneğin yer aldığı kubbe ağızlı unguentarium MÖ 2. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Müzede on bir örnekle en yoğun grubu oluşturan bulbous formlu unguentariumların taşçık, mika ve kireç katkılı killeri kırmızımsı sarı, pembe, sarımsı kahverengi, astarları ise kırmızımsı gri, gri, kırmızımsı sarı, kırmızı, kahverengi, sarı ve pembemsi beyaz tonlarındadır. Bulbous unguentariumlar MÖ 1. yüzyıl ortaları ile MS 2. yüzyıl arası gibi geniş bir tarih aralığına aittir. Akşehir’in Altunkalem Mahallesi ile Sığırönü’nde yapılan sondaj ve temel kazılarında bulunan üç adet unguentarium ilçenin antik çağdaki tarihsel süreciyle ilgili bilgi edinmemize yardımcı olmaktadır.Öğe Antakya’daki Narlıca ve Çekmece hamamları(2015) Abay, NizamAkdeniz Bölgesi’nin doğu ucunda yer alan Antakya (Antiocheia), Güneydoğu Toroslar’ın başlangıcını oluşturan Kel Dağı’nın uzantısı Silpius (Habib-i Neccar) Dağı’nın batı eteğinde, kaynağını Lübnan ve Antilübnan Dağları arasında kalan El Bekaa Vadisi’nden alıp Suriye topraklarından geçen, yaklaşık 30 km Türkiye - Suriye sınırı oluşturduktan sonra Akdeniz'e ulaşan Asi Nehri vadisinde ve kıyısında kurulmuş bir kenttir. Antiocheia, M.Ö. 300’de Büyük İskender'in komutanlarından biri olan Kral Seleukos I. Nikator tarafından kurulmuştur. Kent, M.Ö. 64’te Roma egemenliğine girmiş, Seleukia Devleti’ne kesin olarak son vermiş olan Roma İmparatorluğu’nun Suriye Eyaleti’nin merkezi haline gelmiş, doğuyu merkeze bağlayan bir geçiş noktası olmuştur. Roma döneminde Antiocheia kenti mimari yapıları ve kamusal alanlarıyla en önemli merkezlerden biri haline gelmiştir. Kentte kişiler arası buluşmaların ve bağlantıların oluşmasını sağlayan birçok kamu yapısı ve alanları mevcuttur. Bu yapılardan biri de hamamlardır. Antik çağlardan bu yana hamamlar, günlük yaşamın önemli bir noktasında yer almışlardır. Bu yapılar, zaman içerisinde gerek tasarım, gerekse işlevsel açıdan birçok defa değişime uğramış olsalar da kentsel yaşamdaki özel konumlarını asla yitirmemişlerdir. Antakya’da, 1930’lu yıllarda yapılan kazı çalışmaları sonucunda 5 ciltten oluşan bir kitap yayınlanmıştır. Bu kitapta Hatay ilinin merkez ilçesi olan Antakya’nın yakın çevresinde Narlıca ve Çekmece olmak üzere iki hamam yapısı tanımlanmıştır. Bu hamamlar sahip oldukları özelliklerden dolayı, dönemin Antakya’sı ve sosyal yaşamı yanında, hamam tipolojisinin gelişimine de katkıda bulunabilirler. Bu çalışmada Narlıca ve Çekmece hamamlarının, Antakya ve çevresinde önceki yıllarda çıkartılan arkeolojik kalıntılarının ve verilerinin yeniden değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Anahtar kelimeler: Antakya (Antiocheia), Roma, Narlıca, Çekmece, Hamam.Öğe Arkaik ve klasik dönem’e (MÖ VI-IV. yüzyıl) ait siyah ve kırmızı figürlü bir grup lekythos(Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2022) Öz, Cüneyt; Abay, NizamÇalışmanın konusunu Konya Arkeoloji Müzesi eser koleksiyonunda yer alan sekiz adet lekythos oluşturmaktadır. Bunlar; 1960, 1966, 1970, 1978 ve 1998 yıllarında satın alma yoluyla müzeye kazandırılmıştır. Müzede yer alan lekythoslar arasında siyah ve kırmızı figürlü örneklerin yanı sıra sadece siyah firnisle boyanmış bir örnekte bulunmaktadır. Lekythoslar, gövde profillerine göre omuzlu (shoulder), kaburgalı (ribbed) ve bodur (squat) olmak üzere 3 ana tipte incelenmiştir. Lekythoslar üzerinde süsleme olarak figürlü, bitkisel ve geometrik betimler görülmektedir. Değerlendirilen örnekler MÖ VI. yüzyılın sonları ile IV. yüzyılın ilk yarısına tarihlenir. Sık dokulu ve gözeneksiz, pembe ve kırmızımsı sarı tonlarında renge sahip killeri kireç ve taşçık katkılıdır. Klasik Dönem’de mezarlarda sunu esnasında kullanıldığı düşünülen lekythoslar, aynı zamanda mezarlara ölü armağanı olarak bırakılmıştır. Konya Arkeoloji Müzesi’nde bulunan lekythosların yakın benzerlerinin birçoğunun mezarlıklarda ele geçmesi, bunlarında mezar buluntusu olduklarını düşündürmektedir. Müzedeki lekythosların çoğunun stilistik açıdan özensiz işçilik ve kalitesiz firnise sahip olması, bunların Attika örneklerinin taklidi olduklarını göstermektedir.Öğe Konya Koyunoğlu Müzesi'nde bulunan pişmiş toprak kandiller(Akdeniz Uygarlıkları Araştırması Enstitüsü, 2019) Abay, Nizam; Öz, CüneytÖz: Çalışmada Konya Koyunoğlu Müzesi envanterinde bulunan pişmiş toprak kandiller değerlendirilmiştir. Müze koleksiyonunda yer alan sekiz adet kandil beş tipe ayrılarak incelenmiştir. Bu kandillerden iki tanesi Hellenistik Dönem’e ait iken, diğer altı kandil Roma Dönemi’ne tarihlenmektedir. Kandillerden en erken tarihli olanı MÖ III. yüzyılın ortalarına, en geç tarihli olanı ise MS I. yüzyılın ikinci yarısı ile II. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmiştir. Makalede incelenen kandillerin dört tanesi üzerinde figüratif ve bitkisel bezeme bulunmaktadır. Bu bezemelerin çoğu diskus üzerine yapılmıştır. Bitkisel bezeme olarak meyveli sarmaşık motifi görülür. Aslan ve katırın mücadelesi ile koşarken betimlenmiş ayı yavrusu motifi figüratif bezemeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlar dışında bir kandilin diskusunda ise rozet bezemesi vardır. Tamamına yakını müzenin kurucusu tarafından satın alınarak müzeye bağışlandığı için kandillerin bulunduğu yerler hakkında bilgi sahibi değiliz. Olası atölye tespitleri analoji yöntemiyle aşılmaya çalışılmıştır. Bunun sonucunda özellikle Demlik Form (tea-pot) tipine ait kandillerin Anadolu üretimli olabileceğini düşünüyoruz. Konya Koyunoğlu Müzesi pişmiş toprak kandillerinin incelendiği bu makalede, küçük bir grup da olsa, kandillerin farklı tiplerden oluşması müzenin kandil koleksiyonunun oldukça zengin olduğunun bir göstergesidir. Değerlendirilen bu kandiller bölgenin kandil çeşitliliğinin anlaşılması açısından yararlı olacaktır.