Yazar "Şimşek, Aynur" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 29
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Assessment of oxidative stress in hair-eating buffalo calves(Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2022) Şimşek, Aynur; Koçhan, Akın; Yıldız, Ayşe EkinciPica is defined as the appetite of the animals for non-feed substances, such as wood pieces, soil, bone, or hair. Animals with hair-eating disorders can bite and pluck hair from their bodies or other animals, causing alopecia and skin injuries. In the present study, it was aimed to investigate the total antioxidant status (TAS), total oxidant status (TOS) and oxidative stress index (OSI) levels in buffalo calves that ate each other’s hair. The study included 28 calves from a buffalo herd of 110 animals, including 22 buffalo calves with hair-eating symptoms (Group 1) and 6 calves without any hair-eating symptoms or signs of any disease (Group 2), aged 1–6 months. Blood samples were collected from the animals’ jugular veins to measure the TAS, TOS and OSI levels. Serum mean TOS and OSI levels of Group 1 were significantly higher than Group 2. In conclusion, the oxidative/antioxidative balance in the buffalo calves with hair-eating symptoms shifted in the direction of oxidation.Öğe Bir buzağıda giardia duodenalis kaynaklı şiddetli kanlı ishal olgusu(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2020) Koçhan, Akın; Şimşek, Aynur; İpek, Duygu Neval Sayın; İçen, HasanGiardia duodenalis (G. lamblia, G. intestinalis) ruminantlarda, insanlarda ve yaban hayvanlarında yaygın olarak bulunan bir protozoondur. G. duodenalis buzağılarda enteritis, kilo kaybı ve gelişme geriliğine neden olan ishalin önemli bir etiyolojik ajandır. Bu çalışmanın amacı kanlı ishale neden olan G. duodenalis’in moleküler teşhisini, klinik ve laboratuvar bulguları bildirmektir. Olgu sunumunun materyalini Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi Kliniğine, kanlı ishal şikâyeti ile getirilen üç aylık erkek bir buzağı oluşturdu. Buzağının yapılan klinik muayenesinde kanlı bir ishalle birlikte, vücut sıcaklığının 39,8 0C, kalp frekansı 92 vurum/dk ve solunum sayısının 53 solunum/dk olduğu tespit edildi. Tanı amacıyla rektumdan dışkı örnekleri alındı. İshale neden olan (Rotavirus, Coronavirus, Cryptosporidium, E.coli F5(K99) ve Cl. perfringens type) ajanların teşhisinde kullanılan hızlı tanı kiti ile bu ajanların varlığı yönünden incelendi. Bu ajanların hiçbiri tespit edilemedi, mikroskobik incelemede Giardia trofozoitleri görülürken koksidiosis etkeni olan Eimeria spp. ookistlerine rastlanılmadı. Kesin tanı için parazitoloji laboratuvarına gönderilen örneğin moleküler (Nested PZR) analizinde G. duodenalis (Assemblage D) tespit edildi. Sonuç olarak; G. duodenalis assemblage D’nin de buzağılarda şiddetli kanlı ishale sebep olabileceği ve buzağılar için potansiyel bir problem olduğu kanaatine varıldı.Öğe Bir erkek keçide ürolithiazis olgusu(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2014) İçen, Hasan; Şimşek, Aynur; Sekin, Servet; Çelik, Özgür Yaşar; Çakmak, Fırat; Yaman, TuranÇalışmanın materyalini 2-3 gündür idrar yapamama, sancı ve iştahsızlık şikayeti ile Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Kliniği’ne getirilen 1,5-2 yaşlı bir erkek keçi oluşturdu. Hastanın klinik muayenesinde ayakta durmakta güçlük, abdominal gerginlik, anal bölge ile prepisyum çevresinde ödem, prepisyumun uç kısmında kuruluk ve küçük taşlar saptandı. Nabız frekansı 119/dk, solunum frekansı 32/dk ve vücut ısı 36.9 °C olarak tespit edilen hayvana, kan ve idrar örneklerinin laboratuar analiz sonuçları ile otopsi bulgularına göre ürolithiazis tanısı konuldu.Öğe Bir köpekte nonsteroid anti-inflamatuvar ilaç kullanımına bağlı gelişen gastrik ülserasyon olgusu(Fırat Üniversitesi, 2023) Katanalp, Ömer Faruk; Güneş, Almina; Şimşek, Aynur; Koçhan, Akın; İçen, Hasan; Ekinci, Elif; Çakmak, BesraBu olguda bir köpekte uygun olmayan doz ve sürede NSAİİ ve kortikosteroid kullanımını takiben şekillenen gastrik ülserasyon ile ilgili deneyimlerin ve risk faktörlerinin bildirilmesi amaçlandı. Çalışma materyalini Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi’ne şiddetli dispne, hematemezis ve konvülziyon şikâyeti ile getirilen 25 kg canlı ağırlıkta 2.5 yaşında Akita ırkı köpek oluşturdu. Hastanın klinik muayenesinde mukoza ve konjunktivaların anemik, nabız frekansının 180 vurum/dakika ve rektal ısının 39.2 oC olduğu belirlendi. Tam kan sayımında total lökosit, granülosit sayısının ve ortalama eritrosit hacminin referans değerlere göre yüksek olduğu tespit edildi. Referans değerler ile karşılaştırıldığında serum albumin, glutamat oksaloasetat transaminaz, glikoz, kreatin kinaz ve total bilirubin düzeylerinin yüksek, potasyum düzeyinin ise düşük olduğu tespit edildi. Nekropside gastrik mukozada şiddetli, çeşitli çaplarda ve kenarları düzensiz multifokal ülserlere rastlandı. Steroid ve nonsteroid ilaçların birlikte kullanımının gastrointestinal kanalda meydana getirebileceği şiddetli lezyonlar ve kanamalar gibi potansiyel komplikasyonlarından dolayı risk faktörü olarak değerlendirilebileceği kanısına varıldı.Öğe Comparison of tuberculin skin test, IFN-? assay, real time PCR and lateral flow rapid test in diagnosis of field outbreaks of bovine tuberculosis(Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2015) Kaya, Abdullah; İçen, Hasan; Tuzcu, Nevin; Şimşek, Aynur; Yeşilmen, Simten; Koçhan, Akın; Yıldırım, İbrahim HalilBovine tuberculosis is an important zoonotic disease transmitted by direct contact, respiratory pathway, ingestion of unpasteurised milk and milk product, raw or undercooked meat. Tuberculosis can be difficult to diagnose based only on the clinical signs. Tuberculosis is usually diagnosed in the field with the tuberculin skin test. Sputum and other body fluids may be collected for microbiological examination. Polymerase chain reaction (PCR) methods have also been described. Diagnostic blood tests include the lymphocyte proliferation assay, the interferon gamma (IFN-γ) assay, and enzyme-linked immunosorbent assays (ELISA). In this study a total of 50 animals were tested by using tuberculin skin test (TST), lateral flow rapid test, IFN-γ assay and real time PCR. The animals were selected randomly among 178 cattle in dairy farms with the aged between 3-5 years and suspected of having tuberculosis. Forty five cattle were positive out of 50 for TST while 31 for reactive by the IFN-γ assay and 28 for rapid test and 9 for real time PCR. The purpose behind such variable as age was to compare sensitivity of tuberculin skin test, the IFN-γ assay and TB lateral flow rapid test and real time PCR examination for the diagnosis of field outbreaks of bovine tuberculosis in Turkey.Öğe Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı kliniğine Ocak 2009-Aralık 2014 tarihleri arasında getirilen hayvanların değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2015) Şimşek, Aynur; Koçhan, Akın; Çakmak, FıratBu araştırmada; Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Kliniğine Ocak 2009-Aralık 2014 tarihleri arasında muayene ve sağaltım için getirilen 257 sığır, 181 koyun ve keçi, 387 kedi, 632 köpek ile 13 at olmak üzere toplam 1470 hayvanın değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Hasta hayvanlarda en çok sindirim (%18,36) ve solunum sistemi (%16,80) hastalıklarının görüldüğü ve bunları sırasıyla paraziter hastalıklar (%6,87), deri hastalıkları (%5,03), üriner sistem hastalıkları (%4,08), enfeksiyöz hastalıklar (%4,01), dolaşım sistemi hastalıkları (%2,38), metabolizma hastalıkları (%2,10), sinir sistemi hastalıkları (%1,29), kan paraziti hastalıkları (%1,97) ve zehirlenmelerin (%1,42) izlediği saptandı. Kliniğe genel muayene ve aşılama amacıyla 524 (%35,64) hayvanın getirildiği belirlendi. Mart ayında hayvan sayısının en fazla, Ağustos ayında ise en az olduğu tespit edildi. Kliniğe gelen hayvan sayısının 2011 yılında diğer yılara göre daha fazla, 2010 yılında ise en az olduğu belirlendi. Sonuç olarak; Ocak 2009-Aralık 2014 yılları arasında Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Kliniğine en fazla hayvanın genel muayene ve aşılamalar için getirildiği, hasta hayvanlarda ise sindirim ve solunum sistemi hastalıklarının diğer sistem hastalıklarından daha fazla görüldüğü tespit edildi.Öğe Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesinde İç Hastalıkları Anabilim Dalı kliniğine Mayıs 2003-Aralık 2008 tarihleri arasında muayene ve tedavi için getirilen hayvanların genel analizi(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2008) İçen, Hasan; Şimşek, AynurBu araştırmanın amacı; Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Kliniğince 2003- 2008 yılları arasında muayene ve sağaltım için getirilen 338 sığır, 95 koyun ve keçi, 130 kedi, 285 köpek, 32 at, 4 eşek ve 17 kanatlı ile 3 ekzotik hayvan, olmak üzere toplam 904 hayvanın değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Sindirim sistemi 231 (%23,29), solunum sistemi 189 (%19,05), dolaşım sistemi 31 (%3,13), üriner sistem 15 (%1.51), sinir sistemi 7 (%0.71), deri 44 (%4.44), metabolizma 29 (%2.92), kan paraziti 84 (%8.47), paraziter 108 (%10.89), enfeksiyöz 50 (%5.04), zehirlenmelerin 9 (%0.91) ve diğer olguların ise 195 (%19.66) adet olduğu tespit edildi. Hastalıkların en fazla görüldüğü ayın Mayıs en az görüldüğü ayın ise Ocak olduğu tespit edildi. Elde edilen verilere göre 2008 yılı hastalığın en fazla görüldüğü ve sağaltımın yapıldığı yıl olarak belirlenirken, 2003 yılının ise en az hastalığın görüldüğü yıl olarak belirlendi. Sonuç olarak: Mayıs 2003 -Aralık 2008 yılları arasında Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Kliniklerine getirilen hayvanlarda tüm hastalıklar arasında sindirim, solunum sistemi hastalıkları ve diğerlerinin (genel muayene ve aşılama) görülme oranının daha fazla olduğu belirlenmiş, koruyucu önlemlerin alınmasıyla insidensin azaltılabileceği kanısına varılmıştır.Öğe Diyarbakır bölgesindeki sahipsiz köpeklerde toxoplasmosis, leishmaniasis ve listeriozisin seroprevalansı(2010) Özyurtlu, Nihat; Bademkıran, Servet; İçem, Hasan; Babür, Cahit; Şimşek, Aynur; Çelebi, BekirBu çalışmayla Diyarbakır yöresindeki sahipsiz köpeklerde toxoplasmosis, listeriozis ve leishmaniasisin seroprevalansını belirlemek amaçlanmıştır. Toplam 100 sağlıklı köpekten alınan kan örneklerinde sırasıyla toxoplasmosis için Sabin-Feldman Dye Test (SFDT), leishmaniasis için İndirekt Floresan Antikor Testi (IFAT) ve listeriosis için Osebold Agglutination Testi (OAT) yöntemleri ile seropozitiflik oranları belirlenmiştir. Toxoplasmosis %94, Listeriozis %17 oranında seropozitif olarak tespit edilirken, leishmaniasis bütün örneklerde seronegatif bulunmuştur. Toxoplasmosis ve listeriosis yönünden istatistiksel olarak yaş ve cinsiyet açısından önemli bir fark bulunamamıştır. Sonuç olarak; Diyarbakır yöresindeki sahipsiz köpeklerde toxoplasmosis ve listeriosise karşı spesifik antikorlar tespit edilmiştir.Öğe Diyarbakır Yöresinde Sığırlarda Theileria annulata ve T. buffeli'nin Multiplex PCR ile Saptanması(2012) İçen, Hasan; Öncel, Taraneh; Deniz, Ahmet; Şimşek, AynurBu çalışmada Diyarbakır yöresinde sağlıklı görünümlü sığırlarda theileriosis'e neden olan etkenlerden Theileria annulata ve T. buffeli'nin varlığının eş zamanlı olarak multiplex PCR yöntemi ile tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla Diyarbakır yöresinde toplam 100 sığırdan EDTA'lı tüplere tam kan alınmıştır. Aynı zamanda bu sığırların kene kontrolleri yapılarak perifer kan frotileri hazırlanmış ve mikroskobik olarak incelenmiştir. Multiplex PCR metodu ile 23 sığırda T. annulata ve 1 sığırda T. annulata + T. buffeli saptanmıştır. Mikroskobik incelemede ise 5 sığırda Theileria spp. piroplasmalarına rastlanmıştır. Elde edilen bulgulara göre Diyarbakır bölgesinde T. annulata'nın yaygın olduğu görülmüştürÖğe Diyarbakır yöresindeki sığırların sindirim ve solunum sistemi problemlerinde Enzootik Bovine Leukosis (EBL), Bovine Viral Diare (BVD), Infeksiyöz Bovine Rhinotracheitis (IBR) ve Mavi Dil (BT) enfeksiyonlarının rollerinin araştırılması(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2017) Şimşek, Aynur; Gürçay, Metin; Parmaksız, Ayşe; İçen, Hasan; Sekin, Servet; Koçhan, Akın; Çelik, Özgür Yaşar; Çakmak, FıratBu çalışmada, Diyarbakır yöresinde sindirim ve solunum sistemi hastalıklarının klinik semptomlarını gösteren hasta sığırlarda EBL, BVD, IBR ve BT enfeksiyonlarının rollerinin araştırılması amaçlandı. Araştırmada halk elinde bulunan ve belirtilen hastalıklara karşı aşılanmamış 1 yaş ve üstü farklı ırk ve cinsiyette, sindirim ve solunum sistemi hastalıklarının klinik semptomlarını gösteren 109 sığırdan elde edilen kan serumları kullanıldı. Serum örnekleri ELISA testi ile belirtilen etkenler yönünden incelendi. Test edilen kan serumu örneklerinde EBL, BVD, IBR ve BT enfeksiyonlarının seropozitiflik oranları sırasıyla % 1.83, % 71.56, % 47.71 ve % 17.43 olarak tespit edildi. Bu enfeksiyon etkenlerinin bölge sığırlarının sindirim ve solunum sistemi hastalıklarında rol aldığı ve bu nedenle bölgede bu hastalıkların önlenmesi için kontrol ve eradikasyon çalışmalarının yapılması gerektiği kanaatine varıldı.Öğe Diyetsel Sıvı Kolostrumun Japon Bıldırcınlarında Büyüme Performansı ile Bazı Kan Parametreleri ve Element Konsantrasyonları Üzerine Etkisi(2016) Durak, Mehmet Hanifi; Bayrıl, Tahir; Gürgöze, Sema; Şimşek, Aynur; Gökalp, Esra; Alak, İlyasBu araştırma rasyona %2.5 ve %5 oranında diyetsel sıvı kolostrumun ilavesinin Japon bıldırcınlarında canlı ağırlık artışı, yem tüketimi ve yemden yararlanma oranı ile bazı serum biyokimyasal parametreler üzerine etkilerinin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Araştırmada toplam 90 adet Japon bıldırcını (Coturnix coturnix japonica) herbirinde 30'ar hayvan bulunan bir kontrol ve iki deneme grubuna ayrıldı. Bıldırcınlar her bir bölmede 5 bıldırcın olacak şekilde 6 tekrarlı kafeste barındırıldı ve hayvanlar 42 gün boyunca beslendi. Deneme grupları; 1) kontrol, 2) %2.5 sıvı kolostrum içeren diyet ve 3) %5 sıvı kolostrum içeren diyet şeklindeydi. Araştırma sonunda sıvı kolostrum içeren gruplarda kesim ağırlığı (P<0.001), canlı ağırlık artışı (P<0.0001), yem tüketimi (P<0.0001) ve yemden yararlanma (P<0.002) oranı kontrol grubuna kıyasla önemli derece arttı. Sonuçlar, %5 sıvı kolostrumla beslenen grubun glikoz düzeyleri, kontrol grubuna göre önemli derecede (P<0.01) azaldığını, Ca (P<0.01) ve Mg (P<0.05) düzeylerinin ise önemli derecede arttığını gösterdi. Alkalin fosfataz, aspartat aminotransferaz, alanin aminotransferaz, üre, albümin, kreatinin, direkt bilirubin, total bilirubin, total protein, demir ve fosfor düzeyleri bakımından gruplar arasında istatistiksel bir fark bulunmadı. Bıldırcın rasyonlarına sıvı kolostum katkısı kesim ağırlığı, canlı ağırlık artışı, yem tüketimi ve yemden yararlanma oranını iyileştirdi. Ekonomik olduğu takdirde bıldırcın rasyonlarına sıvı kolostrum ilavesinin yapılabileceği sonucuna varıldı.Öğe Diyetsel zeolitin, japon bıldırcınlarında besi performansı ve bazı biyokimyasal parametreler üzerine etkisi(Harran Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2017) Durak, Mehmet Hanifi; Bayrıl, Tahir; Şimşek, Aynur; Alak, İlyas; Gökalp, Esra; Gürgöze, SemaBu araştırma rasyona %2.5 ve %5 oranında zeolit ilavesinin Japon bıldırcınlarında canlı ağırlık artışı, yem tüketimi ve yemden yararlanma oranı ile bazı kan biyokimya parametreleri ve element konsantrasyonları üzerine etkilerinin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Araştırmada toplam 90 adet bir haftalık Japon bıldırcın civcivi (Coturnix coturnix japonica) kullanıldı. Her birinde 30'ar hayvan bulunan bir kontrol ve iki deneme grubu düzenlendi. Araştırma 42 gün devam etti. Araştırma sonunda rasyona zeolit ilavesi bıldırcınlarda canlı ağırlık artışı, yem tüketimi ve yemden yararlanma oranında gruplar arasında istatistiksel bir fark oluşturmadı. Sonuçlar, %2.5 ve %5 zeolit gruplarında kan Ca ve Mg (P<0.001) düzeylerinin, %5 zeolit grubunda alanin aminotransferaz (P<0.01) ve P (P<0.05) düzeylerinin, %2.5 zeolit grubunda ise albümin (P<0.001) düzeylerinin kontrol grubuna göre önemli derecede arttığını gösterdi. Ancak %5 zeolit içeren diyetle beslenenlerde glukoz (P<0.01), total protein (P<0.05) ve aspartat aminotransferaz (P<0.05) düzeyleri kontrol grubu ile kıyaslandığında önemli derecede azaldı. Zeolit katkısı serum alkalin fosfataz, üre, kreatinin, direkt bilirubin, total bilirubin ve Fe düzeylerini etkilemedi. Elde edilen sonuçlar, zeolit ilavesinin albümin, Ca, Mg, P, aspartat aminotransferaz, alanin aminotransferaz, glukoz ve total protein hariç, araştırılan parametrelerin serum konsantrasyonları üzerine pozitif bir etkisinin olmadığını, ancak hayvan sağlığı üzerine de negatif bir etki oluşturmadığını gösterdi.Öğe Investigation of Babesia spp. prevalence in dogs in Diyarbakir, Turkiye(Natl Information Documentation Centre, 2024) Katanalp, Ömer Faruk; Koçhan, Akın; Şimşek, Aynur; Güneş, Almina; İpek, Duygu Neval Sayın; Çakmak, BesraCANINE babesiosis is a disease that occurs by the transmission of Babesia spp. through ticks. The animal material of the study consisted of 100 dogs of different ages, sexes and breeds which brought to Dicle University Veterinary Faculty Animal Hospital between July - August 2022 with complaints of lethargy, apathy, hematuria, and which had fever, pale mucous membranes, anemia symptoms, and muscle tremors on clinical examination. Blood samples were taken from 100 dogs for the diagnosis of Babesia spp. species and with the samples collected blood smears were prepared on a microscope slide and air dried, stained with the Wright-Giemsa method and microscopic analyses were made. In addition, a polymerase chain reaction was performed. None of the samples from Canine babesiosis suspected dogs yielded positive polymerase chain reaction results. In conclusion, studies to be repeated at different time intervals in the Diyarbakir region will be helpful in determining the prevalence of Canine babesiosis.Öğe Investigation of feline calicivirus infection in cats with upper respiratory tract disease in Diyarbakir, Turkey(Universidade de Sao Paulo. Faculdade de Medicina Veterinaria e Zootecnia, 2021) Baksi, Nazan; Şimşek, AynurFeline calicivirus is among the most common pathogenic microorganisms in upper respiratory tract disease (URTD) and oral lesions of cats. It leads to stomatitis, oral ulceration, ocular and nasal discharge, conjunctivitis, fever, lameness, anorexia, hypersalivation, pneumonia, respiratory distress, coughing, and depression in infected cats. This study aimed to determine the role of Feline calicivirus (FCV) in cats with the upper respiratory tract disease in the Diyarbakir region, Turkey, to provide treatment for infected cats and contribute to the disease prophylaxis. The study material consisted of 10 cats (control group) considered to be healthy according to the clinical examination and 20 cats with URTD that were not vaccinated against Feline calicivirus infection of different breeds, ages, and genders brought to Dicle University Veterinary Faculty Prof. Dr. Servet SEKIN Polyclinic with URTD. After routine clinical examinations of the animals, oral and conjunctival swabs and blood samples were taken. Hematological and biochemical analyzes of blood samples were performed. Swab samples were analyzed by the polymerase chain reaction (PCR) method for the diagnosis of the agent. Oral lesions, hypersalivation, ocular and nasal discharge, coughing, and breathing difficulties were seen in clinical examinations of cats with URTD. Feline calicivirus was detected in only one cat’s conjunctival swab sample in PCR analyses. As a result, we found that Feline calicivirus infection was present in cats with URTD in the Diyarbakir region, and 5% positivity was found in cats with clinical symptoms according to PCR analysis.Öğe Investigation of Hematological and Biochemical Parameters, Clinical Findings and Rumen Content in The Different Phases of Experimental Ruminal Acidosis in Sheep(2015) Şimşek, AynurKoyunların Deneysel Ruminal Asidozisinin Farklı Safhalarında Klinik Bulgular, Rumen İçeriği, Hematolojik ve Biyokimyasal Parametrelerin Araştırılması*Bu araştırmada 12 g/kg ve 18 g/kg glikoz ile oluşturulan ruminal asidozisin farklı safhalarındaki klinik ve laboratuvar bulguların araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmanın materyalini 2-3 yaşlarda, 51-62 kg canlı ağırlığında 12 adet sağlıklı koç oluşturdu. Koçlar iki gruba ayrıldı. 1. gruptakilere 12 g/kg CA, ikinci gruptakilere ise 18 g/kg CA dozunda glikoz oral yolla verilerek ruminal asidozis oluşturuldu. Ruminal asidozisli hayvanlarda iştahsızlık, diş gıcırdatma, inleme ve yumuşak kıvamlı dışkı veya ishalin şekillendiği gözlendi. Vücut ısısı ve nabız sayısının arttığı, solunum sayısının etkilenmediği, rumen hareketleri sayısının ise azaldığı saptandı. 1. grupta hematokrit değer (sadece 15. saatte) ile total lökosit sayısında artış (p<0.05) kaydedildi. 2. grupta eritrosit sayısı, hematokrit değer, hemoglobin konsantrasyonu ve total lökosit sayısında artış (p<0.05) kaydedildi. Serum Na ve Cl konsantrasyonunun arttığı (p<0.05), K konsantrasyonunun ise azaldığı (p<0.05) saptandı. Rumen içeriği pH'sının düştüğü ve iki grubun 6., 9., 24., 32., 48. ve 72. saat değerleri arasında istatistiksel önem (sırasıyla p<0.01, p<0.05, p<0.01, p<0.05, p<0.01, p<0.05) olduğu tespit edildi. Asetat oranının arttığı, propiyonat ve bütirat oranlarının ise azaldığı, glikoz dozunun arttırılmasının asetat (2., 6. ve 12. saatlerde sırasıyla p<0.01, p<0.01, p<0.05) ve propiyonat (2., 6. ve 48. saatlerde sırasıyla p<0.01, p<0.01, p<0.05) oranlarını etkilediği, bütirat (p>0.05) oranını ise etkilemediği saptandı. Sonuç olarak; ruminal asidozisli hayvanların değerlendirilmesinde klinik ve laboratuar bulguların göz önünde bulundurulmasının, prognozun belirlenmesi ve sağaltımın planlanmasına katkı sunacağı kanaatine varıldıÖğe An investigation of risk factors, clinical manifestations and aetiology of lower urinary tract diseases in cats in Diyarbakır, Turkiye(National Information and Documentation Center (NIDOC), Academy of Scientific Research and Technology (ASRT), 2022) Koçhan, Akın; Şimşek, AynurFELINE lower urinary tract disease (FLUTD) is a common feline disease characterized by urinary bladder and urethral dysfunction. The present study aimed to investigate the epidemiological data, clinical symptoms, aetiology and risk factors of lower urinary tract diseases in the feline population in Diyarbakir and compare the data with published research results. The health records of 1658 cats who presented to the Animal Hospital, Faculty of Veterinary Medicine, Dicle University between January 2020 and May 2022 were reviewed, and 38 cats diagnosed with feline lower urinary tract disease (FLUTD) were included in the study. Information about the patients’ age, sex, diet and sterilization status was recorded. Following the collection of anamnesis data (diet, accommodation conditions and observed abnormalities), clinical examination, haematological analysis, serum biochemical analyses, radiography and abdominal ultrasonography were performed to make a diagnosis. A total of 21 (55.26%) patients were diagnosed with feline idiopathic cystitis (FIC)/urinary tract infection (UTI), 11 (28.9%) with urolithiasis, 5 (13%) urethral plaque and 1 (2.63%) with neoplasia. The most frequent cause of FLUTD was FIC/UTI. FIC was the most prevalent FLUTD in the Diyarbakir region, with the most frequent clinical symptoms being pain, stranguria, pollakiuria, haematuria, obstruction and periuria. The disease was more prevalent in male cats, and a single-cat household setting, dry and wet food diets and drinking tap water were important risk factors for the occurrence of the disease.Öğe Investigation of serum beta-defensin-1 levels in bovine trichophytosis cases(Veterinary World, 2021) Şimşek, AynurBackground and Aim: Antimicrobial peptides are polypeptides that are a component of innate immunity and exhibit antifungal activity. This study aimed to investigate serum beta-defensin-1 levels in cattle diagnosed with trichophytosis, which is a zoonotic skin disease that affects several animal species. Materials and Methods: A total of 23 young cattle, aged 2-4 months, of different breeds and sexes were selected. Of these, 16 cattle were clinically diagnosed with trichophytosis and seven were healthy. Results: The mean serum beta-defensin-1 levels of the infected animals were lower than those of control animals, yet the difference between the two groups was not significant (p>0.05). Conclusion: No significant alterations occurred in serum beta-defensin-1 levels of cattle with trichophytosis.Öğe İvesi koyunlarda doğum öncesi ve sonrası dönemdeki bazı biyokimyasal parametreler ve mineral madde düzeylerinin araştırılması(Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2007) Özyurtlu, Nihat; Gürgöze, Sema Y.; Bademkıran, Servet; Şimşek, Aynur; Çelik, RomediBu çalışmada, İvesi koyunlarında doğum öncesi ve sonrası dönemde bazı biyokimyasal parametrelerin ve mineral madde düzeylerinin araştırılması amaçlandı. Materyal olarak 30 adet 3–5 yaşlarında gebe İvesi ırkı koyun kullanıldı. Biyokimyasal analizler için kan örnekleri V. Jugularisten alındı. Kan serum örneklerinde alkalen fosfataz (ALP), aspartat aminotransferaz (AST), albümin (ALB), direkt ve total bilirubin, total protein (T.Protein), glukoz (Glu), kalsiyum (Ca), magnezyum (Mg), fosfor (P) ve demir (Fe) düzeyleri otoanalizörde saptandı. İvesi koyunlarında doğum öncesi ve sonrası ortalama biyokimyasal değerler sırasıyla; ALP (76,13±6,41; 150,97±14,09 IU/L), AST (72,07±3,60; 91,07±2,81 IU/L), albumin (2,54±0,09; 2,47±0,08 g/dl), total protein (5,85±0,16; 6,13±0,09 g/dl), glukoz (44,50±2,13; 42,43±1,86 mg/dl), direk bilirubin (0,13±0,01; 0,15±0,01 mg/dl), total bilirubin (0,16±0,01; 0,17±0,01 mg/dl), Ca (7,92±0,26; 8,66±0,31 mg/dl), P (2,56±0,15; 3,27±0,19 mg/dl), Fe (70,83±4,65; 100,53±5,69 mcg/dl) ve Mg (2,82±0,70; 4,36±1,41mg/dl) olarak belirlendi. İvesi ırkı koyunlarda doğum öncesi ve sonrası dönemlerde ALP (p<0.001), AST (p<0.01), Fe (p<0.01) ve P (p<0.001) düzeyleri istatistiki olarak farklı bulunurken, diğer parametrelerde istatistiki bir fark tespit edilmedi. Sonuç olarak; Biyokimyasal parametrelerin ve mineral madde düzeylerinin doğru bir biçimde yorumlanabilmesi için hayvanın doğum öncesi ve sonrası döneminin göz önünde bulundurulması gerektiği kanaatine varıldı.Öğe Kedi ve köpeklerde diabetes mellitus(Dicle Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2008) Şimşek, Aynur; İçen, HasanDiabetes mellitus polidipsi, poliüri ve polifaji gibi klinik bulgularla karakterize endokrin bir hastalıktır. Bu derlemede, kedi ve köpeklerde yaygın olan hastalığın etiyoloji, patogenezis, kliniklaboratuar bulguları, tanı, ayırıcı tanı ve sağaltımına yönelik bilgilerin verilmesi amaçlanmıştır.Öğe Kedi ve köpeklerde kardiyovasküler Hastalıkların tanısında Natriüretik peptidler’in önemi(2009) İçen, Hasan; Çelik, Özgür Yaşar; Şimşek, AynurKalp yetmezliği ile ilgili hastalıkların patofizyolojisinin anlaşılması ve sağaltımı hakkında son yıllarda oldukça fazla ilerlemeler kaydedilmiştir. Hastalığın tanısında detaylı fiziksel muayeneler yapılmasına rağmen kedi ve köpeklerde yine de zorluklarla karşılaşılmaktadır. Kalp hastalıklarının klinik tanısında; anamnez, fiziksel muayene, kardiyopulmoner oskültasyon ve göğüs radyografisinden yararlanılmaktadır. Tanıda daha çok anlam ifade eden ekokardiyografi kullanımı ve uygulaması uzmanlık gerektirmekte ve aynı zamanda hayvan sahibine ek bir maliyet yüklemektedir. Bu nedenle serum biyomarkırları kalp hastalıklarının tanısı ve sağaltıma verilen cevabın belirlenmesinde kullanılmaktadır. Natriüretik peptidler kalp hastalıklarının tanısında önemli bir yer tutmaktadırlar. Natriüretik peptidler; natriürezisi, idrar üretimini ve böbrek kan akımını arttırırken, sistemik damar direncini ve kalpte dolum basıncını azaltarak diyastololik fonksiyonu etkilemektedir. Kalp hastalıklarının tanısı belirlemede önemli bir protein olmasından dolayı natriüretik peptidlerin kullanımı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bu derlemenin amacı; kalp hastalıklarının tanısında natriüretik peptidlerin etkinliğinin irdelenmesi amaçlanmıştır.