Yazar "Şahin, Hayrettin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 25
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ateşli silah yaralanmasına bağlı penetran mesane yaralanmaları(1998) Bircan, M. Kamuran; Keleş, Celalettin; Şahin, Hayrettin; Akay, Ferruh; Taçyıldız, İbrahim H.Bu çalışmada; 1990 ile 1996 tarihleri arasında ateşli silah yaralanmasına bağlı penetran mesane yaralanması nedeni ile ameliyat edilen 28 olgu; tanı ve tedavi yöntemleri, yandaş organ yaralanması, morbidite ve mortalite oranlan açısından değerlendirildi. Mesane rüptürü tanısı olguların 16'sında retrograt sistografi ile, 12'sinde ise laparotomi sırasında konuldu. Yirmialtı hastada intraperitoneal, 2 hastada ekstrapertoneal mesane rüptürü mevcuttu. Tüm hastaların mesane rüptürleri primer sütür ile onarıldı. Hiçbir hastada izole mesane yaralanması yoktu. Yandaş organ yaralanması olarak 27 hastada intraabdominal organ yaralanması, 12 hastada fraktür, 5 hastada diğer organ yaralanmaları saptandı. Olguların hiçbirinde direkt mesane yaralanması ile ilgili mortalite görülmedi. Ancak 2 olgu yandaş organ yaralanmaları nedeni ile kaybedildi. Sonuç olarak; ateşli silah yaralanmasına bağlı mesane rüptürleri primer sütürle güvenli olarak onarılabilir. Ancak yandaş yaralanmalar ciddi komplikasyonlara neden olabilir.Öğe Cerebrospinal fluid prostate specific antigen (CSF PSA) in prostate cancer patients with lower spine metastasis(2005) Şahin, Hayrettin; Aflay, Uǧur; Batun, Sabri; Bircan, Mehmet Kamuran; 0000-0003-3311-3530Aim: In this prospective study, our aim was to investigate the CSF PSA levels and CSF/Serum PSA ratios in patients with prostate cancer with lower spine metastasis. Methods: The study involved patients with prostate cancer (n= 15), benign prostatic hyperplasia (n= 17) and non-prostatic disease (n= 9). Serum and CSF were obtained prior to spinal anesthesia for urological surgery. Total PSA levels in the serum and CSF were measured by electrochemiluminescence immunoassay. The results were tested statistically using the Mann-Whitney U test. Results: The mean serum PSA levels were 20.36 ng/ml in the prostate cancer patients, 5.37 ng/ml in the BPH patients and 0.76 ng/ml non-prostatic disease. The mean CSF PSA levels in groups were 0.127, 0.051 and 0.027 ng/ml, respectively. The mean CSF PSA/serum PSA ratios in groups were 0.007, 0.018 and 0.042, respectively. This result is statistically significant (P< 0.001). Conclusions: Although mean serum PSA and CSF PSA levels in the patients with cancer of the prostate and lower spine metastasis are higher than those in the others, the mean CSF PSA/serum PSA ratio is lower. However, clinical usefulness of CSF PSA value and CSF PSA/ Serum PSA ratio can be limited because CSF PSA values are usually very low, and CSF PSA/Serum PSA ratio of 4 prostate cancer patients are as high as 1 BPH patient.Öğe Cerrahi öncesi cilt temizliğinde iki ayrı yöntemin karşılaştırılması(1998) Şahin, Hayrettin; Boylu, Şükrü; Bircan, M. Kamuran; Akay, A. Ferruh; Gedik, AbdullahBu çalışmada, cerrahi girişim öncesinde cilt temizliği için kullanılan, povidon-iyötun iki ayrı uygulama şekli karşılaştırılmıştır. Ürolojik nedenle ameliyat edilen 43 hastanın 22'sine püskürtme, 21 'ine klasik yöntemle cilt temizliği uygulandı. Hastalar postoperatif, ateş, yara infeksiyonu ve yara açılması yönünden karşılaştırıldı. İki yöntem arasında post-operatif komplikasyonlar açısından anlamlı fark saptanmadı.Öğe Coagulation parameters in the patients with Fournier's gangrene(Springer Netherlands, 2005) Şahin, Hayrettin; Aflay, Uǧur; Kılınç, Nihal; Bircan, Mehmet Kamuran; 0000-0003-3311-3530Aim: In this prospective study, we aimed to determine the coagulation parameters in the patients with Fournier's gangrene. Methods: The study group is consisted of 12 consecutive Fournier's gangrene patients (11 men and 1 woman) and control group is consisted of patients with Periurethral abscess (n=2), Scrotal abscess (n=4) and Epididimorchitis (n=4). Fibrinogen, protein C, protein S, antithrombin III, lupus anticoagulant, cardiolipin IgG and IgM, prothrombin time-international normalized ratio, activated partial thromboplastin time, platelet count, proaccelerin, antihemophilic globulin (FVIII), albumin, and calcium were evaluated in all subjects. Tissue specimens were taken from Fournier's gangrene patients. These specimens were tested for arterial and venous thrombosis using light microscopy. Results: All of the patients with Fournier's gangrene had both arterial and venous thrombosis in tissue specimens. The levels of fibrinogen and FVIII were high, the level of protein C was low in 12 patients. Lupus Anticoagulant was positive 11 of 12 patients. Conclusions: According to our findings, we think that some coagulation parameters (FVIII, Lupus anticoagulant, protein C, fibrinogen) may be diagnostic for Fournier's gangrene.Öğe Comparison of two catheterizable continence mechanisms for urinary diversion(1998) Ersay, Ahmet; Boylu, Şükrü; Akgün, Yılmaz; Taçyıldız, İbrahim; Aban, Nedim; Şahin, HayrettinBenchekroun hydraulic ileal valve and hipple valve techniques are widely used continent valve systems in recontructive urology, We compared continence, catheterizability and complications of the nipple and Benchekroun hydraulic ileal valve ruling out the inherent error of comparing different reservoirs under different conditions. A pouch was constructed with two methods present side by side. Comparable data from each valve were statistically evaluated through Mann-Whitney U test. Although the rate of complications such as dessusception and difficult catheterization for each valve are close, leakage of the Benchekroun hydraulic ileal valve was observed at significantly higher pouch volumes than in the nipple valve (337.1±105.4 cc vs. 213. 558.9 cc). Maximal leak point pressures were not different statistically for both valves, when the pouch filled to the capacity and its half (75.9±35.0 vs 48.4±20.5 and 64.8±28.0 vs 47.3±20.2 respectively). In the light of this result Benchekroun hydraulic ileal valve seems to be superior to the nipple valve at higher pouch volumes.Öğe Deneysel peritonit modelinde disodyum kromoglikat ve piroksikamin karın içi yapışıklıklara etkisi(1998) Taçyılduız, İbrahim H.; Keleş, Celalettin; Aban, Meral; Şahin, Hayrettin; Çeldir, AliAmeliyat sonrası erken ve geç dönemde görülen karın içi yapışıklıklar, kullanılan çok sayıda ilaç ve yönteme rağmen büyük sorunlar yaratmakta, morbidite ve mortali tenin artmasına yol aç maktadır. Çalışmamız, sıçanlarda geliştirilen peritonit modelinde Piroksikam (Piroxicam) ve Disodyum kromoglikatın (Disodium cromoglycate)yapışıklık oluşumu üzerine olan etkilerini araştırmak amacı ile planlandı. Spraque-Dawley cinsi 30 adet sıçan Piroksikam, Disodyum kromoglikatve kontrol grubu olmak üzere üç gruba ayrıldı. Peritonit oluşturulduktan sonra karın katları kapatıldı. 24 saat sonra karın peritonit yönünden makroskopik olarak değerlendirildi, mikrobiyolojik inceleme için kültür alındı ve karın sağ ön-yan duvarından parietal periton ve kas tabakasını içeren î cm2 'lik biopsi alınarak peritonit oluştuğu histopatolojik incelemelerle doğrulandı.Piroksikam 0.250 mg/kg, Disodyum kromoglikat W mgr/kg, birinci doz intraperitoneal, sonraki dozlar intramuskuler olarak toplam 5 gün uygulandı. Kontrol grubunda ise sadece peritoneal eksuda kuru tamponla silindi ve karın kapatıldı. Ameliyat sonrası 15. gün karın sol kadrandan lapa-rotomi yapıldı ve yapışıklıklar gözlendi. Yapışıklıkların yerleri ve şiddeti tespit edildi. Yapışıklığın enyoğun olduğu yerdeki periton, visseral organ, ve/veya fibröz bantlar biopsi için alındı. Mikroskobide iltihabi infiltrasyon, fibroblast aktivasyonu, damarlanma ve yabancı cisim dev hücresi reaksiyonu yönünden değerlendirildi. Sonuç olarak çalışmamızda bir nonsteroid-antiinflamatuar ilaç olan Piroksikam'ın yapışıklıkları önlemedeki etkisi olumlu yönde bulunmuştur (p<0.001). Piroksikam'ın immun yanıtı ne ölçüde etkilediği açık olarak ortaya konulabilirseyapışıklık oluşumunun önlenmesinde kullanılabilmesi mümkün olacaktır.Öğe Diagnosis of urethral strictures: Is retrograde urethrography still necessary?(Kluwer Academic Publishers, 1996) Bircan, Mehmet Kamuran; Şahin, Hayrettin; Korkmaz, K.Different methods are available in the diagnosis and treatment of urethral strictures. True diagnosis is necessary for choosing the most suitable method of treatment and to inform the patient about the method, complications, recurrence rate and costs. In this study we aimed to compare the efficiency, complications and reproducibility of retrograde urethrography with urethroscopy. The retrograde urethrographic (RGU) and urethroscopic findings of 38 male patients were evaluated. Thirty had the same findings with either technique. In 8 patients the RGU was misdiagnosing (p < 0.01). In conclusion, it has been shown that the results of RGU are misleading when it is not combined with urethroscopy and we think that it must not be a routine method in the diagnosis of urethral strictures.Öğe The effects of cellular telephone use on serum PSA levels in men(2003) Şimşek, Veli; Şahin, Hayrettin; Akay, Ali Ferruh; Kaya, Halil; Bircan, Mehmet Kamuran; 0000-0002-0854-0904; 0000-0003-2005-6100Background: The increasing use of cellular telephones is known to have harmful effects on human health. The aim of this prospective study was to determine whether cellular telephone use affected serum PSA levels in men. Methods: Participants included 20 men with ages ranging from 22 to 65 years who had never previously used cellular telephones. Blood samples were taken prior to and 30 days after the beginning of cellular telephone use. Serum was separated from the blood samples and stored in a deep freezer until the end of the study, at which time serum free and total PSA levels were determined by tandem radioimmunoassay. The results were statistically analyzed by the Wilcoxon Paired Signed Rank Test. Results: Average free and total PSA values were 2.070 ng/ml and 0.500 ng/ml before the study, and 2.0 ng/ml and 0.505 ng/ml at the end of the study, respectively. No significant difference was determined between the initial and final values (p > 0.05). Conclusions: The results indicate that cellular telephone use does not significantly affect PSA values in the short term. Nevertheless, we think that there is a need for longer-term studies on this subject.Öğe The effects of GnRH analogues and antiandrogenes in preventing the gonadotoxic effects of COPP chemotherapy(2001) Göçmen, Mustafa; Akay, Ali Ferruh; Şahin, Hayrettin; Deniz, Mustafa; Nergiz, Yusuf; Bircan, Mehmet Kamuran; 0000-0002-0854-0904Background: In this study we aimed to discuss whether the gonadal suppression is effective or not in preventing the gonadal toxic effects of some chemotherapeutics. Methods: Forty Sprague-Dawley adult male rats were randomised into 4 groups, each consisting of 10. No drugs were given to the first group. The second group received GnRH agonist and antiandrogen, the third group received COPP chemotherapy protocol and the last group received COPP together with GnRH agonist and antiandrogen. Ninety days after drug application we sacrificed all rats. Total body weight, testicular weight and testicular size measurements were all recorded. All testicular tissues were examined histologically for the ratio of active seminiferous tubules. Results: There was no difference in total body weight. The weight and measurements of testicular tissues were decreased in-group 3 and 4 when compared with 1 and 2. The amount of active seminiferous tubules was significantly less in the third group. Conclusions: As a conclusion we think that gonadal suppression applied during chemotherapy regimen could decrease the testicular toxic effects of chemotherapeutic but more clinical investigations needed for routine application.Öğe Elektif ürolojik cerrahide preoperatif kan donasyonu(1997) Şahin, Hayrettin; Gedik, Abdullah; Akay, A. Faruk; Bircan, M. Kamuran; Göçmen, MustafaBu prospektif çalışmada, elektif ürolojik cerrahide preoperatif kan donasyonun etkinliği ve güvenilirliği araştırılmıştır. Çalışma grubunu benign prostat hiperplazisi nedeniyle operasyon planlanan hastalar oluşturmuş¬tur. Aktif bakteriyemisi olmayan hemoglobin konsantrasyonu 11 g/dl'nin üzerinde olan tüm hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Otuz üç hastanın preoperatif donasyon için uygun bulunmasına karşın, bunlardan ancak 23'ü işlemi kabul etmiştir. Yirmi üç hastadan toplam 44 ünite kan alınmıştır. Bu kanların 15 ünitesi ototransfüzyon, 29 ünitesi isi homolog transfüzyon için kullanılmıştır. Elektif ürolojik cerrahi uygulanacak hastalara ototransfüzyon için preoperatif kan donasyonunun etkin ve güvenli bir yöntem olduğu gösterilmiştir. Bu yöntemin tüm cerrahlar tarafından daha yaygın kullanılması gerektiği düşünülmüştür.Öğe The first micturition times of the newborns whose mothers were treated with magnesium sulfate(2001) Şahin, Hayrettin; Akay, Ali Ferruh; Bircan, Mehmet Kamuran; Göçmen, Ahmet; Bircan, Zelal; 0000-0002-0854-0904Background: The aim of this study was to determine whether magnesium sulfate used for the treatment of severe pre-eclampsia or eclampsia had an effect on the first micturition time of the newborn. Methods: The first group included 20 newborns all of whose mothers had severe pre-eclampsia or eclampsia, and all mothers had been treated with magnesium sulfate according to the Parkland Memorial Hospital eclampsia regimen. The second group included 20 newborns all of whose mothers were normal pregnants, and did not receive any drug that had an effect on the contractility of smooth muscles. The first micturition times of all newborns in two groups were determined following delivery and were compared statistically. Results: All newborns urinated in the first 24 hours. There were no statistically significant differences in the micturition times between the two groups (p > 0.05). There was no residual urine after the first micturition, and none of them had any urinary tract abnormality and neurological pathology. Conclusions: From the results, it was concluded that magnesium sulfate had no effect on the first micturition time of the newborns, when applied according to the Parkland Memorial Hospital eclampsia regimen in severe pre-eclamptic or eclamptic pregnants.Öğe Glomerüler filtrasyon hızı hesaplanmasında kullanılan üç ayrı yöntemin karşılaştırılması(1997) Şahin, Hayrettin; Kaplan, Abdurrahman; Muhtar, A. Cengiz; Bircan, Kamuran; Gedik, AbdullahBu çalışmada, glomerüler filtrasyon hızının (GFR) hesaplanmasında kullanılan üç değişik yöntem yatmakta olan 16 hastada karşılaştırıldı. Üç yöntem arasında anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). İki böbreğin karşılaştırmalı GFR değerinin bilinmesi gerekmiyorsa ya da böbrekler üzerine toksik ilaçları başlamadan önce Crockcroft ve Gault'un tanımladığı yöntemle GFR ölçülebilir. İki böbrek için ayrı ayrı GFR bilinmesi gerekiyorsa renal sintigrafi ya da ayrı toplanan idrarlarda hesaplanan kreatinin klirensi kullanılabilir.Öğe Hastaneye yatırılan hastalarda rutin idrar tetkiki gerekli mi ?(1997) Şahin, Hayrettin; Bircan, M. Kamuran; Muhtar, A. Cengiz; İnan, N. İlhan; Akay, A. FerruhBu çalışma, hastaneye yatırılan hastalarda rutin idrar tetkikinin gerekli olup olmadığını araştırmak için planlanmıştır. Çalışma cerrahi kliniklere yatırılan toplam 127 hastada prospektif olarak yapılmıştır. Tüm hastalara idrar tetkiki ve kültürü, gerekli görülenlere ise ultrasonografi ve/veya intravenöz ürografi yapılmıştır. İdrar kültüründe üreme olan 13 (% 10) hastanın hepsinde üriner sisteme ait bir semptom ya da anormal fizik muayene bulgusu saptanmıştır. Rutin idrar tetkikinin hastaneye yatırılan tüm hastalarda istenmesinin gerekli olmadığı, ancak üriner sisteme ait yakınması ya da anormal fizik muayene bulgusu olan hastalarda yapılması gerektiği düşünülmüştür. Bu yaklaşım hem ekonomik olarak büyük bir katkı oluşturacak, hem de teknik personelin daha verimli olarak çalıştırılmasını sağlayacaktır.Öğe The importance of visual erotic stimulation in the differential diagnosis of erectile impotence(Kluwer Academic Publishers, 1997) Aydoǧan, Ş.; Bircan, Mehmet Kamuran; Şahin, Hayrettin; Korkmaz, K.In this study we aimed to determine the importance of visual erotic stimulation (VES) alone, and in combination with intracavernosal papaverine injection (ICPE) in the differential diagnosis of erectile impotence. Sixty- four patients with erection problems were investigated between June 1992 and January 1994. VES could be the fast investigative method in the differential diagnosis of erectile impotence. This will help us in some groups of patients with psychogenic impotence to avoid the application and complications of ICPE. In patients with insufficient erections with VES alone, ICPE must be combined with VES in order to detect the causes of psychogenic erectile impotence more correctly.Öğe Injury or body fluid splash incidence rate during three months period in elective surgery procedures, at Dicle University Hospital, Diyarbakır, Turkey(2008) Ertem, Melikşah; Dalar, Yasemin; Çevik, Uğur; Şahin, HayrettinBu çal›flmada elektif cerrahi ifllemler s›ras›nda oluflan sivri cisim yaralanmalar› (SCY) ve kan ve organ s›v›s› (KOS) s›çramalar› n›n s›kl›¤›n›n irdelenmesi amaçland›. Bu çal›flman›n, yaralanma ve KOS s›çramalar›n› engelleme çal›flmalar›na yard› mc› olabilece¤i düflünüldü. GEREÇ VE YÖNTEM Dicle Üniversitesi Hastanesinde üç ay boyunca tüm elektif ameliyatlar kay›t edildi, SCY ve KOS s›çramalar› analiz edildi. SCY ya da KOS s›çramas› olarak bildirilen hastane çal›flanlar›yla daha detayl› olarak görüflüldü ve yaralanma nedenleri detayland› r›lmaya çal›fl›ld›. BULGULAR Üç ayl›k sürede 1988 elektif ameliyat kay›t edildi. Bunlar›n 111’inde (%5,6) SCY ve 145’inde (%7,3) KOS s›çramas› bildirildi. Ö¤retim üyelerinde SCY insidans› 2,8 kifli-y›l olarak bulunurken, bu asistanlarda 5,6, hemflirelerde 6,3 ve di¤er personelde 1,5 olarak saptand›. KOS s›çramas› insidans› ö¤retim üyelerinde 14,5 kifli-y›l iken bu h›z asistan ve hemflirelerde s›- ras›yla 6,9 ve 8,4 bulundu. Ameliyat›n süresi, ameliyat bafllama saati ve ameliyatta çal›flan personel say›s› SCY oluflmas›nda etkili faktörler oldu¤u ve KOS s›çramas›nda da yine ameliyat süresi ve çal›flan personel say›s›n›n etkili oldu¤u saptand›. Çene cerrahisi ameliyatlar›n›n %14,4’ünde, genel cerrahi ameliyatlar› n›n %12,2’sinde, gö¤üs cerrahis inin %10,5’inde, beyin cerrahisinin %8,4’ünde SCY g ö r ü l dü. Genel cerrahi ameliyatlar›n›n %14,4’ünde, ürolojinin %13,5’inde, gö¤üs cerrahis in i n %14’ünde, kalp damar cerrahisinin %14,7’sinde KOS s›çramas› oldu¤u saptand›. En s›k yaralanan organ iflaret parma¤› (%33,9) ve bafl parmak (%31,4) oldu. SONUÇ Di¤er tüm t›bbi uygulamalarda oldu¤u gibi elektif cerrahi ifllemlerde de SCY ve KOS s›çramalar› yayg›n bir sorun oldu¤u gösterilmifltir.Öğe Komplike olmayan üreteroskopik litotripsilerden sonra üreteral stent yerleştirilmesi gerekli midir?(Turkish Association of Urology, 2006) Atuğ, Fatih; Akay, Ferruh; Akkuş, Zeki; Örgen, Sait; Alar, Salih; Şahin, HayrettinBu çalışmada komplike olmayan üreteroskopik litotripsilerden sonra üreteral stent yerleştirilen ve yerleştirilmeyen hastaların sonuçlarını karşılaştırdık. Bu çalışmada 1996 ile 2004 yılları arasında üreteroskopik litotripsi uygulanan 367 hasta retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Hastalar iki gruba ayrıldı; ilk grupta stent takılan (4.8 F çift J stent) 236 hasta, ikinci grupta ise stent takılmayan 131 hasta, üreteroskopi sonuçları ve taşsızlık oranları açısından incelendi. Üreteroskopi işlemi standart olarak 8.5 F rigid üreteroskop ile yapıldı. Litotripsi işleminde ise pnömotik litotriptör kullanıldı. Hastaların ortalama yaşı stent takılan grupta 40.1 yıl (22-76) ve stent takılmayan grupta ise 37.8 yıl (19-65) olarak saptandı. Ortalama taş boyutu ise sırasıyla 9.1 mm (4-21) ve 7.8 mm (3-17) olarak saptandı. Ameliyat sonrası yapılan kontrollerde hastalar taşsızlık oranları açısından incelendiğinde stent takılan grupta %92.4, takılmayan grupta %90.8 olarak saptandı. Ameliyat süresi stent takılan grupta (ort 51.4, dk:30-110), takılmayanlara (ort 40.2, dk: 25-70) göre daha uzun olarak saptandı. Hastalar sık idrara çıkma, göğüs ağrısı, sıkışma hissi, disüri gibi şikayetler açısından incelendiğinde, stent takılan grupta şikayetlerin belirgin olarak artmış olduğu saptandı. Pnömotik litotripsi uygulanan komplike olmayan üreteroskopilerden sonra stent takılması gerekli olmadığını düşünmekteyiz. İstenmeyen yan etki olmayan litotripsilerden sonra rutin olarak stent yerleştirilmesi ameliyat süresini uzatmakta, maliyeti arttırmakta ve hasta morbiditesini arttırmaktadır.Öğe Künt ve kesici-delici böbrek yaralanmaları: 18 yıllık deneyimimiz(2009) Gedik, Ercan; Bircan, Kamuran; Deliktaş, Hasan; Gedik, Abdullah; Şahin, HayrettinAmaç: Böbrek yaralanmaları (BY) nedeniyle tedavi edi- len hastalar değerlendirildi. Gereç ve yöntem: Ocak 1990 ile Ağustos 2008 tarihleriarasında, karın travmasına bağlı BY nedeniyle tedaviedilen 203 hasta (168 erkek, 35 kadın; ort. yaş 31±9)travma nedeni, tanı yöntemleri, yaralanma derecesi, eşlikeden organ yaralanmaları, tedavi ve komplikasyonlaraçısından değerlendirildi. Böbrek yaralanmalarının ciddi- yeti, Amerika Travma Cerrahisi Birliği’nin sistemine görederecelendirildi. Bul gu lar: Travmaların 122’si (%60.1) delici, 80’i (%39.4)künt yaralanma şeklindeydi; bir hastada hem delici hemkünt yaralanma vardı. Delici yaralanmaların çoğu (%69.7)ateşli silah yaralanmasıydı. Altı hastada (%3) iki taraflıBY görüldü. Hastaneye başvuru süreleri 20 dakika ile 10gün (ort. 113 dakika) arasında değişmekteydi. Hastaların117’sinde (%57.6) acil laparotomi yapıldı. Radyolojik ince- leme yapılan 86 hastanın (%42.4) 22’sinde hemodinamikbozukluk nedeniyle laparotomi uygulandı, 64 hasta (%31.5)konservatif tedaviyle izlendi. Konservatif tedavi grubunda 46hastada derece I, 15 hastada derece II, üç hastada dereceIII yaralanma vardı. İzole böbrek yaralanması 74 hastada(55 künt, 19 delici yaralanma) görülürken, 129 hastada(%63.6) karın içi ek organ yaralanması, 72 hastada karındışı ek organ yaralanması görüldü. Ameliyat edilen 139hastada 140 renal işlem uygulandı: 54 nefrorafi, 5 parsiyelnefrektomi, 74 nefrektomi, 1 renal arter onarımı. Dört hasta- da (%2.9) renal patoloji saptanmadı. İki hastaya ise sadeceçift J stent kondu. Beş hasta (%2.5) ameliyat sırasındakaybedildi. Mortalite toplam 34 hastada (%16.8) görüldü.Ameliyat edilen grupta ortalama 3.4±0.8 ünite, konservatiftedavi grubunda ise 2.3±0.6 ünite kan transfüzyonu yapıl- dı. Bu iki grupta ortalama hastanede kalış süresi sırasıyla9.2±3.5 gün ve 13±2 gün idi. So nuç: Hemodinamisi stabil olan böbrek yaralanmalı has- talarda konservatif tedavi böbrek fonksiyonlarının korun- masını sağlamakta ve nefrektomi oranlarını azaltmaktadır.Öğe Kıl ile oluşmuş penisin turnike yaralanması(1998) Şahin, Hayrettin; Bircan, M. Kamuran; Gedik, Abdullah; Akay, A. Ferruh[Abstract Not Available]Öğe Penisin künt ve penetran yaralanmaları(1998) Şahin, Hayrettin; Bircan, M. Kamuran; Akay, A. Ferruh; Gedik, AbdullahBu çalışmada; kliniğimizde tedavi edilen kunt ve penetran penisyaralanmalı hastalar retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Ocak 1990 ile Ekim 1997 tarihleri arasında, Dicle Üniversitesi Hastanesi Üroloji kliniğinda penis yaralanması nedeniyle 40 hasta tedavi edilmiştir. Bu hastalar; yaş, yaralanma şekli, fizik muayene bulguları, radyolojik bulgular, yandaş organ yaralanmaları, tedavi şekilleri, postoperatif erken ve geç komplikasyonlan yönünden değerlendirilmiştir. Hastalar 20-55 (ortalama 28) yaşlar arasında olup, yaralanma nedeni 29 hastada kunt travma, 11 hastada ise penetran travmadır. Kunt penil travmalı 3 hastaya medikal tedavi uygulanırken, diğer 37 hastada cerrahi tedavi uygulanmıştır. Yandaş organ yaralanmaları, penetran travmalı hastalarda daha fazla saptanmıştır. Postoperatif komplikasyon olarak 2 hastada yara enfeksiyonu, 1 hastada üretra darlığı, 1 hastada penil ereksiyonda yetersizlik ve 5 Itastada cinsel ilişkiyi engellemeyen penil kurvatür saptanmıştır. Sonuç olarak; penis yaralanmalı hastaların cerrahi girişim ile ciddi komplikasyon olmaksızın başarı ile tedavi edilebileceğine inanıyoruz.Öğe Premature ejaculation rates and treatment needs in males aged 20 years and over attending urology outpatient clinic(2004) Kuru, Ahmet Fevzi; Şahin, Hayrettin; Akay, Ali Ferruh; Bircan, Mehmet Kamuran; 0000-0002-0854-0904; 0000-0003-3311-3530Aim: The purpose of this study was the assessment of the rates of premature ejaculation and desires for treatment in male patients 20 years and over attending urology outpatient clinic. Methods: All subjects included in the study were asked whether they had a complaint of premature ejaculation; if so, whether they had sought a doctor's assistance; if not, why they had not; why they did not mention their complaint during the first visit; whether they desired treatment; and if not, why they did not. Results: A total of 1608 subjects were questioned. Premature ejaculation was present in 333 (20.7%). Premature ejaculation was the primary complaint of 33 of those attending the urology outpatient clinic. The most common reasons for not seeking a doctor's assistance were failure to see the condition as a problem, and embarrassment. Fifty four (16.2%) of these patients did not desire treatment. The most common reason for not desiring treatment was regarding it as unnecessary at present, and old age. Conclusion: The questioning of all men aged 20 and over attending urology outpatient clinic concerning premature ejaculation will greatly increase diagnoses and treatments.