Yazar "Ünlü, Kaan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 41
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Açık göz yaralanmalarında aile faktörünün önemi(2007) Dağ, Umut; Şakalar, Yıldırım B.; Ünlü, Kaan; Keklikçi, Uğur; Bozarslan, Berivan ŞenolAMAÇ: Açık göz yaralanması nedeniyle kliniğimize başvuran çocuk hastaların epidemiyolojik özelliklerini, ebeveynlerinin eğitim düzeyini ve ailenin sosyoekonomik durumunu incelemek. YÖNTEM: Mart 2005 - Mart 2007 tarihleri arasında açık göz yaralanması şikayetiyle başvuran 0-15 yaş grubundaki 172 hasta çalışmaya dahil edildi. Olgular yaş, cins, yaralanmanın ne ile oluştuğu, yaralanmanın nedeni ve meydana geldiği sosyal çevre, ebeveynlerin eğitim düzeyi ve meslekleri, ailedeki çocuk sayısı, ailenin sosyoekonomik ve çevresel şartları yönünden prospektif olarak değerlendirildi. BULGULAR: Olguların 117'si (%68) erkek, 55'i (%32) kadındı. Ortalama yaş 7.8 ± 5.6 yıl (1-15 yaş) idi. Olguların118'inde (%68.6) anne, 52'sinde (%30.2) baba okur-yazar değildi. Göz yaralanmalarının en sık sokakta ve oyun esnasında (%53.5) meydana geldiği tespit edildi. Olguların %79.6'sında ailede kişi başı aylık gelir 150 Yeni Türk Lirası'dan (YTL.) daha azdı ve %65'inde aile beş veya daha fazla çocuğa sahipti. Olguların 102'si (%59.3) kırsal alanda yaşamaktaydı. TARTIŞMA: Anne-baba eğitim düzeyi ve ailenin sosyoekonomik durumu ile açık göz yaralanmaları arasında ciddi bir ilişki mevcuttur. Toplumun eğitim düzeyinin yükseltilmesi, bilinçli ebeveynlerin artması ve sosyoekonomik şartların düzeltilmesi ile bu tip yaralanmaların önemli ölçüde azalacağı kanaatine varıldı.Öğe Akut Posterior Multifokal Plakoid Pigment Epitelyopatili Bir Olguda Optik Koherens Tomografi Bulguları(2010) Alakuş, Mehmet Fuat; Keklikçi, Uğur; Şakalar, Yıldırım Bayezit; Ünlü, KaanElli iki yaşında erkek hasta sağ gözde görme azlığı şikayeti ile başvurdu. Görme keskinliği sağ gözde 2 metreden parmak sayma ve sol gözde 20/20 idi. Fundus muayenesinde makülayı tutan sarı-beyaz renkli subretinal lezyonlar görüldü. Sol gözde akut posterior multifokal plakoid pigment epitelyopati ile uyumlu retina pigment epitel atrofi alanları mevcuttu. Sağ gözde floresein anjiografi ile erken dönemde hipofloresan lezyonlar ve geç dönemde boyanma belirlendi. Akut fazda optik koherens tomografi ile etkilenmiş alanlarda retina pigment epiteli düzeyinde düzensizlikler görüldü. Steroid tedavisi sonrası 1. ayda görme keskinliği sağ gözde 20/20 düzeyine ulaştı. Fundus muayenesinde lezyonların gerilediği görüldü ve optik koherens tomografide retina pigment epitelinde hafif bozulmalar ve dış reflektif bantta artmış reflektans görüldüÖğe Asistan göz hekimlerinin dikey C/D oranı ölçümleri ile optik kohorens tomografi sonuçlarının karşılaştırılması(2008) Akkuş, Zeki; Keklikçi, Selahattin Uğur; Balsak, Selahattin; Şakalar, Yıldırım Beyazıt; Ünlü, Kaan; Çaça, İhsan; Arı, ŞeymusAMAÇ: 2., 3. ve 4. yıl asistan göz hekimlerinin oftalmoskopik muayene ile belirledikleri dikey C/D oranlarını, kendi aralarında ve optik kohorens tomografi(OKT) dikey C/D oranı ölçümleri ile karşılaştırmak. YÖNTEM-GEREÇ: Glokom biriminde takip edilen 72 olgunun 110 gözü çalışmaya dahil edildi. Her bir asistan göz hekimi tarafından Goldman 3 aynalı lensi kullanılarak oftalmoskopik muayene ile dikey C/D oranları belirlendi ve diğer göz hekimlerinden bağımsız olarak kaydedildi. Pupil genişletilmesi sonrası Stratus Optik Kohorens Tomografi cihazı optik sinir başı analizi ile dikey C/D oranı ölçümleri alınarak kaydedildi. Elde edilen tüm dikey C/D oranı sonuçları birbirleri arasında karşılaştırıldı. BULGULAR: Çalışmaya alınan olguların 30’u erkek 42’si kadın olup yaş ortalaması 51.43±19.32 idi. 2. yıl asistan göz hekiminin belirlediği dikey C/D oranı ortalama 0.556±0.246, 3.yıl asistan göz hekiminin belirlediği dikey C/D oranı ortalama 0.534±0.251, 4. yıl asistan göz hekimi tarafından belirlenen dikey C/D oranı ortalama 0.529±0.250 olarak bulundu. Optik kohorens tomografi ile alınan dikey C/D oranı ölçümleri ise ortalama 0.651±0.223’tü. Yapılan istatistiksel çalışma sonucunda göz hekimlerinin belirledikleri C/D oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı(p>0.05). Her bir hekim tarafından belirlenen C/D oranı ortalamalarının OKT’de ölçülen C/D oranlarından istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük olduğu saptandı(p<0.05).TARTIŞMA: Asistan göz hekimleri tarafından oftalmoskopik muayene ile belirlenen vertikal C/D oranları ile optik kohorens tomografi optik sinir başı analizi ile elde edilen vertikal C/D oranları arasında farklılık olabilmektedir.Öğe Bir, iki ve üç sütürlü fakoemülsifikasyon sonrası astigmatizma(1999) Ünlü, Kaan; Ertem, Melikşah; Aksünger, Ahmet; Ava, SedatAMAÇ: Bir, iki yada üç sütürlü fakoemülsifikasyon uygulamalarında cerrahi olarak indüklenen astigmatizma ve görme keskinliğinin değerlendirilmesi. METOD: Bu prospektif, randomize çalışmada fakoemülsifikasyon uygulanan ve 5.5 mm PMMA arka kamara lensi implante edilen 57 hastanın 60 gözü değerlendirilmiştir. Hastalar 3 gruba ayrılarak 5.5 mm'lik limbal insizyon yeri bir, iki veya üç adet sütür ile kapatılmıştır. Operasyon sonrası ilk gün, 1, 4, 8, 12 ve 24. haftalarda olguların görme keskinlikleri ve postoperatif astigmatizmaları kaydedilmiştir. BULGULAR: En yüksek ortalama postoperatif keratometrik astigmatizma ve cerrahi olarak indüklenen astigmatizma miktarı üç sütür kullanılan grupta gözlendi. En fazla kurala uygun astigmatik şift yine bu grupta oluştu. Gruplar arasında indüklenen kurala aykırı astigmatizma oranı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. SONUÇ: İnsizyon yerinin kapatılmasında çok sayıda sütür kullanılması cerrahi olarak indüklenen astigmatizma miktarını arttırmaktadır.Öğe Çocuklarda skleral tespitli arka kamara göz içi lensi implantasyonu(2004) Bilek, Bağdagül; Ünlü, Kaan; Arı, Şeyhmus; Çakmak, Söker SevinAmaç: Çocuklarda skleral fiksasyonlu arka kamara göz içi lensi implantasyonunun sonuçlarını değerlendirmek.Gereç ve Yöntemler: Sekiz çocuk hastanın 11 gözüne, Mart 2000 ile Mart 2003 tarihleri arasında skleral fiksasyon arka kamara göz içi lens implantasyonu uygulandı. Travmatik kataraktlı 3 hastanın 3 gözüne, mikrosferofakiye bağlı ön kamaraya lens luksasyonu olan iki hastanın 4 gözüne ve konjenital katarakt nedeniyle daha önce lens ekstraksiyonu uygulanmış 3 hastanın 4 gözüne yetersiz arka kapsül desteği nedeniyle skleral fiksasyonlu arka kamara göz içi lens implantasyonu uygulandı. Bulgular: Olguların yaş ortalaması 6.3 ± 3.7 (3-14) yıl idi. İki taraflı afak olup sekonder intraoküler lens implantasyonu uygulanan bir olgunun iki gözünde görme keskinliği tama çıktı. Dört hastanın uyum sağlanamaması nedeniyle görme keskinlikleri tespit edilemedi. Bir hastanın ambliyopi nedeniyle görme keskinliğinde artış tespit edilmedi. İki taraflı mikrosferofaki olan 2 hastanın dört gözünün görme keskinliğinde 4/10’luk bir artış tespit edildi. Dört (%36.3) olguda postoperatif erken dönemde iki pozitif fibrin reaksiyonu görüldü. Mikrosferofaki ve ön kamaraya lens subluksasyonu olan bir hastanın bir gözünde sekonder glokom (%9.1) gelişti. Olgular ortalama 13.2 ± 11.3 (6-36) ay takip edildi.Sonuç: Skleral fiksasyonlu arka kamara lens implantasyonu, arka kapsül desteğinin olmadığı çocuk hastaların optik rehabilitasyonunda alternatif bir yöntemdir.Öğe Çocuklarda travmatik katarakt cerrahisi ve intraoküler lens implantasyonu(1999) Ünlü, Kaan; Aksünger, Ahmet; Söker, Sevin; Ava, SedatAMAÇ: Travmatik kataraktlı çocuklarda intraoküler lens implantasyonu sonuçlarının değerlendirilmesi YÖNTEM: Ocak 1993-Şubat 1998 yılları arasında travmatik katarakt nedeniyle intraoküler lens implantasyonu yapılan 31 hasta postoperatif komplikasyonlar ve sonuç görme keskinlikleri açısından retrospektif olarak değerlendirilmiştir. BULGULAR: Olguların 27'sine arka kamara, 2'sine ön kamara, 2'sine ise skleral fiksasyonlu lens implante edilmiştir. Ortalama 25.5 aylık takip sonunda (3-47 ay) 22 olguda (%70.9) sonuç görme keskinliği 0.5 ve üzerinde, 25 olguda (%80.6) postoperatif refraksiyon ±1.0 dpt sınırları içerisinde saptanmıştır. En sık görülen komplikasyonlar erken postoperatif dönemde kornea ödemi (%64.5), fibrinöz iritis (%41.9) ve geç dönemde arka kapsül kesafeti (%58.0) olmuştur. SONUÇ: Travmatik kataraktlı çocuklarda günümüz teknikleri ile intraoküler lens implantasyonu iyi görsel sonuçlara sahiptir.Öğe Cogan sendromu: Olgu sunumu(1999) Ünlü, Kaan; Meriç, Faruk; Aksünger, Ahmet; Avaoğlu, Sedat; Ülgen, SıddıkCogan sendromu interstisyel keratit ile akut başlangıçlı odyovestibüler disfonksiyonun birlikte olduğu nadir görülen bir multisistem inflamatuar vasküler hastalıktır. Bu makalede kronik dönemdeki bir Cogan sendromlu olgu sunulmuş, olgunun özellikleri literatür bilgileriyle karşılaştırılmıştır.Öğe Çok düşük frekanslı manyetik alanın ratlarda lens üzerine etkileri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Keklikçi, Uğur; Akpolat, Veysi; Özekinci, Selver; Ünlü, Kaan; Çelik, M. Salih; Tunik, SelçukBu çalışmanın amacı çok düşük frekanslı manyetik alanın (ELF MF) lens fibrilleri ve lens epitel hücreleri üzerine etkisini değerlendirmektir. Yirmi adet erişkin, dişi Spraque Dawley rat, her birisi 10 rattan oluşan 2 grupa ayrıldı. Deney grubu, günde 2 saat olmak üzere 7 gün ELF MF aldı. İkinci grup standart laboratuar şartlarına alınarak, kontrol grubu olarak kullanıldı. Materyaller lenste kataraktöz değişiklik ve lens epitel hücrelerinde histolojik değişiklikler yönünden değerlendirildi. Biomikroskopik muayenede lenste patoloji saptanmadı. Materyallerin mikroskopik incelemesinde, kontrol grubunda lens fibrilleri ve lens epitel hücrelerinde değişiklik saptanmadı. Deney grubunda ise yüzeyel epitel hücre konturlarında hafif pleomorfizm dışında patoloji saptanmadı. Çalışmada, ELF MF’nin lens fibrillerinde ve epitelinde belirgin bir histopatolojik değişikliğe yol açmayabileceği sonucuna varıldı.Öğe Diabetik retinopatili olguda etambutole bağlı toksik optik nöropati(2003) Çakmak, Söker Sevin; Tuzcu, Alpaslan; Ünlü, Kaan; Bilek, KubilayEtambutol hidroklorid tüberküloz tedavisinde rutin olarak kullanılan birinci basamak ilaçtır. Okülotoksik etkisi doza bağımlıdır. Diabetes mellitus, böbrek yetmezliği, alkolizm, ateroskleroz ve çok yaşlı kişilerde okülotoksik etki riski ve etkisi artmaktadır. Bu nedenle bu risk faktörlerine sahip hastalarda, tüberküloz tedavisinde başka alternatif ilaçlar düşünülmeli veya hastalar sık aralıklarla oftalmolojik muayeneden geçirilmelidir.Öğe Elektrik çarpmasına bağlı olabileceği düşünülen retina dekolmanı olgusu(2010) Ünlü, Kaan; Keklikçi, Uğur; Alakuş, Mehmet Fuat; Bayezıt, YıldırımElli yedi yaşında bayan hasta elektrik çarpmasından bir gün sonra sol gözde görme kaybı şikayeti ile başvurdu. Sistemik muayenede herhangi bir patoloji yoktu. Göz muayenesinde, görme keskinliği sağ gözde 20/20 ve sol gözde el hareketleri idi. Sağ gözde periferik retinada, üst temporal bölgede iki retina deliği ve sığ retina dekolmanı saptandı. Sol gözde makülayı da içine alan subtotal retina dekolmanı ve üst temporal retinada iki adet retina deliği gözlendi. Sol göze skleral çökertme cerrahisi sonrası 1. ayda görme keskinliği 20/200’e yükseldi ve takipler boyunca değişmedi. Elektrik çarpması vitreoretinal yapışıklık bölgelerinde traksiyon sonucu retina deliklerine ve retina dekolmanına yol açabilir. Bu nedenle elektrik çarpması sonrasında göz komplikasyonları riski açısından dikkatli olunmalıdır.Öğe Evaluation of retrobulbar blood flow by color doppler ultrasonography after intravitreal ranibizumab injection in patients with neovascular age-related macular degeneration(Wiley-Blackwell, 2013) Sakalar, Yıldırım Bayezit; Şentürk, Senem; Yıldırım, Mine; Keklikçi, Uğur; Alakuş, Mehmet Fuat; Ünlü, KaanPurpose. This study aimed to evaluate the changes in retrobulbar blood flow by using color Doppler sonography in patients who had undergone intravitreal ranibizumab injection for neovascular age-related macular degeneration (AMD). Methods. The study comprised 37 AMD patients who had undergone intravitreal 0.5 mg ranibizumab injection. The ophthalmic artery, central retinal artery, and short lateral posterior ciliary artery of both eyes of patients were evaluated by color Doppler sonography. Peak systolic velocity, end-diastolic velocity, and resistance index were calculated before injection, and after injection on day 7 and day 30. The pre- and postinjection values were compared using Wilcoxon signed rank test. Results. In a comparison with the preinjection values of peak systolic velocity, end-diastolic velocity, and resistance index, the postinjection values at both day 7 and day 30 showed no statistically significant difference in ophthalmic artery, lateral posterior ciliary artery, and central retinal artery (p > 0.05). Similarly, for the same parameters, pre- and postinjection values in the uninjected fellow eye showed no statistically significant difference (P > 0.05). Conclusions. Intravitreal ranibizumab injection for neovascular AMD does not cause a significant change in the retrobulbar blood flow in either the injected eye or the fellow eye.Öğe Farklı antiglokomatöz ilaçların uzun süreli kullanımının oküler yüzeye olan etkisinin karşılaştırılması(1999) Ünlü, Kaan; Çelik, Yusuf; Aksünger, Ahmet; Karakaş, Nurettin; Nergiz, YusufAMAÇ: Uzun süre topikal antiglokomatöz ilaç kullanan hastalarda gözyaşı film tabakası ve konjunktiva sitolojisinde oluşan değişikliklerin araştırılması amaçlanmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM: En az bir yıl timolol, timolol + pitokarpin (kombine) veya pilokarpin kullanan toplam 32 hastanın 54 gözüne Schirmer I, gözyaşı kırılma zamanı testleri ve konjunktiva sitolojik baskısı uygulanmıştır. Sitolojik örneklerde goblet hücre sayımı yapılarak epitel hücre morfolojisi değerlendirilmiştir. Sonuçlar kontrol grubu ile karşıtaştınlmıştır. BULGULAR: Uzun süre pilokarpin kullanımının gözyaşı fonksiyon testleri üzerine, goblet hücre yoğunluğuna ve epitel morfolojisi üzerine belirgin bir etkisi saptanmadı. Timolol ve kombine ilaç kullanımının ise gözyaşı fonksiyon testlerinde ve goblet hücre yoğunluğunda önemli derecede azalmaya ve skuamöz metaplaziye neden olduğu görüldü. SONUÇ: Uzun süre antiglokomatöz ilaç kullanan hastalarda konjunktivadaki değişiklikler açısından pilokarpinin timolol ve kombine tedaviye oranla daha az yan etkiye neden olduğu gözlenmiştir.Öğe Glokom ve topikal antiglokom ilaçların depresyonla ilişkisi(Gazi Göz Vakfı, 2007) Keklikçi, Uğur; Yaşan, Aziz; Ünlü, Kaan; Ceylan, Veysi; Balsak, SelahattinAmaç: Bu çalışmada glokom, topikal antiglokom tedavisi ve depresyon arasındaki ilişki araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya glokomlu olan ve topikal antig- lokom ilaç tedavisi alan 120 olgu dahil edildi. Olguların yaş ortalaması 52.37±16.46 yıl olup, 64’ü erkek, 56’sı kadındı. Antiglokom tedavisi alan hasta grubu, topikal beta bloker kullananlar ve topikal prostaglandin analo- gu kullananlar olmak üzere iki gruba ayrılarak değerlen- dirildi. Kontrol grubu olarak kırılma kusuru dışında göz ve sistemik rahatsızlığı olmayan aynı yaş grubu 60 olgu dahil edildi. Kontrol grubundaki olguların yaş ortalaması 51.80±13.96 yıl olup 36’sı erkek, 24’ü kadındı. Çalışma- ya alınan bireylere demografik veri formu, depresyon ta- nısı için yapılandırılmış klinik görüşme çizelgesi klinik ver- siyonu (SCID I) ve depresyon şiddeti için Beck depresyon envanteri (BDE) uygulandı. Bulgular: Glokomlu olgu grubunda depresyon oranı (%25.2) kontrol gurubuna (%10) göre daha yüksekti (p=0.013). Beta bloker kullananlarda depresyon oranı %29.50, pros- taglandin analogu kullananlarda ise %22.03 idi ve arala- rında istatiksel olarak anlamlı fark yoktu (p=0.350). Ancak beta bloker kullananlarda BDE puanlarına göre depresyon şiddeti, prostaglandin analogu kullanan olgular (p=0.010) ve kontrol grubundan (p=0.000) daha yüksekti. Sonuç: Glokomlu hasta grubunda depresyon oranı kontrol grubuna göre daha yüksekti. Ayrıca tedavi olarak topi- kal beta bloker kullananlarda ortalama depresyon pua- nı, prostaglandin analogu kullananlara göre daha yüksek bulundu. Glokom tedavisi için başvuranlarda ve tedavide beta bloker kullananlarda bu durumun göz önünde bulun- durulması gerektiğini düşünüyoruz.Öğe Goldenhar sendromu-Olgu sunumu(2005) Arı, Şeyhmus; Çaça, İhsan; Ünlü, KaanGoldenhar Sendromu sıklıkla göz anomalilerinin ön plana çıktığı, nadir görülen, multisistemik gelişimsel bozuklukların bulunduğu bir hastalık kompleksidir. Bu çalışmada sol gözünde epibulber dermoid, Duane Sendromu tip I, bilateral preaurikuler deri katlantısı, interaurikular septal defekt saptanan ve Goldenhar Sendromu tanısı konulan 8 yaşında erkek çocuğu ile sağ gözünde epibulber dermoid, unilateral sağ preaurikular bölgede deri katlantısı, nörosensoriyal işitme kaybı saptanan ve Goldenhar Sendromu tanısı konulan 10 yaşında erkek çocuğu bildirilmiştir.Öğe Göz içi basıncı ölçümünde farklı yöntemlerin karşılaştırılması ve santral kornea kalınlığının ölçüm sonuçlarına etkisinin değerlendirilmesi(2010) Doğan, Eyyüp; Ünlü, Kaan; Keklikçi, Uğur; Balsak, Selahattin; Şakalar, Yıldırım BayezitAmaç: Normal gözlerde Goldmann applanasyon tonometresi (GAT), tonopen ve non-kontakt tonometre (NKT) ile göz içi basıncı (GİB) ölçümlerini karşılaştırmak ve ölçüm sonuçlarının santral kornea kalınlığı (SKK) ile ilişkisini belirlemek. Gereç ve Yöntem: Oftalmolojik muayene ve görme alanında glokom saptanmayan normal 41 olgunun 79 gözü çalışmaya dahil edildi. GİB ölçümleri GAT, tonopen ve NKT ile gerçekleştirildi. SKK ultrasonik pakimetre ile ölçüldü. Bulgular: Ortalama GİB GAT ile 12.63 ± 2.94 mmHg, tonopen ile 8.51 ± 2.66 mmHg, NKT ile 13.34 ± 3.88 mmHg olarak ölçüldü. Ölçüm sonuçları açısından üç yöntem arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulundu (p<0.05). SKK ile tonopen arasında anlamlı korelasyon olmamasına rağmen (p>0.05) SKK ile GAT ve SKK ile NKT arasında anlamlı korelasyon mevcuttu (p<0.05).Sonuç: Normal gözlerde GAT, NKT ve tonopen ile GİB ölçümleri arasında anlamlı farklılık mevcuttur. Normal gözlerde GAT ve NKT, SSK’dan anlamlı olarak etkilenmekte iken tonopen normal gözlerde SKK’dan diğer yöntemlere göre daha az etkilenebilir.Öğe Göz içi lens uygulamalarında biyometri formüllerinin ameliyat sonrası refraksiyona etkilerinin karşılaştırılması(2006) Çaça, İhsan; Çakmak, Sevin Söker; Şakalar, Yıldırım Bayezit; Ünlü, Kaan; Arı, ŞeyhmusAmaç: SRK/T, SRK II, Binkhorst II ve Holladay 1 formüllerinin göz içi lens implantasyonu sonrası refraksiyona etkilerini karşılaştırmak. Gereç ve Yöntem: Göz içi lens uygulaması yapılan 137 hastanın 137 gözü aksiyel uzunluklarına göre Grup 1’de <22 mm kısa(n=17), Grup 2’de 22-24 mm arası normal (n=105) ve Grup 3’de >24 mm uzun (n=15) gözler olmak üzere 3 gruba ayrıldı. Olguların ameliyat öncesi 4 formüle göre göz içi lens gücü hesaplamaları yapıldı. Olguların ameliyat sonrası 3. ayda refraktif ölçümleri yapıldı. Operasyon sonrası refraksiyon hataları gerçek refraktif hata ve mutlak refraktif hata olarak hesaplandı. Bulgular: Grup 1 için SRK/T, SRK II, Binkhorst II ve Holladay 1 formülleri karşılaştırıldığında ortalama mutlak refraktif hata değerleri sırasıyla 1.14±0.68, 1.12±0.67, 1.27±0.74, 1.18±0.70 olup dört formül arasında anlamlı fark saptanmadı (p=0.93). Grup 2 için aynı sıra ile ortalama mutlak refraktif hata değerleri 0.86±0.80, 0.81±0.79, 0.94±0.93, 0.92±0.85 olup formüller arasında anlamlı fark saptanmadı (p=0.71). Grup 3 için dört formülün ortalama mutlak refraktif hata değerleri aynı sıra ile 1.17±1.11, 1.11± 1.08, 1.42±1.05, 1.31±1.0 olup formüller arasında mutlak refraktif hata açısından anlamlı fark saptanmadı. Olguların tamamına bakıldığında 0.5 dioptriden(D) küçük mutlak refraktif hata yüzdeleri SRK/T, SRK II, Binkhorst ve Holladay 1 formüllerine göre sırası ile %33, %39, %31, %30 idi. 1.0 D’den küçük mutlak refraktif hata yüzdeleri aynı sıra ile %69, %69, %60, %64 bulundu. 2.0 D’den küçük mutlak refraktif hata yüzdeleri ise formüllere göre aynı sıra ile %91, %88, %87, %90 olarak bulundu. Sonuç: SRK/T, SRK II, Binkhorst, Holladay 1 formülleri arasında operasyon sonrası refraksiyona etkileri tahmin bakımından anlamlı farklılık olmadığı bulundu.Öğe Göz tutulumu olmayan behçet hastalarında retina sinir lifi tabakası kalınlığı ve optik disk özellikleri(2010) Şakalar, Yıldırım Bayezit; Ünlü, Kaan; Söker, Sevin Çakmak; Keklikçi, Uğur; Arı, ŞeyhmusAmaç:Göz tutulumu olmayan Behçet hastalarında retina sinir lifi tabakası (RSLT) kalınlığı ve optik disk ölçümlerinin değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: Göz tutulumu olmayan Behçet hastası 23 olgunun 46 gözü (Grup 1) ve sağlıklı 15 olgunun 30 gözü (Grup 2) çalışmaya dahil edildi. Tüm olgulara detaylı oftalmolojik muayene uygulandı ve optik koherens tomografi (OKT) ile RSLT kalınlığı ve optik disk ölçümleri yapıldı. RSLT kalınlığında %5’in altındaki değerler incelme olarak kabul edildi. Sonuçlar: Ortalama RSLT kalınlığı Grup 1’de 104.08±8.27 mm, Grup 2’de ise 106,98 ± 9,14 mm idi ve iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Grup 1’de, 13 gözde (%28) bir, 10 gözde (%22) iki, 2 gözde (%4,3) üç segmentte incelme ve 8 gözde (% 17,4) bir, 1 gözde (% 2,2) iki kadranda RSLT’de incelme tespit edildi. Grup 2’de, 7 gözde (% 25) bir, 2 gözde (% 7) üç segmentte incelme saptandı ve hiçbir gözde herhangi bir kadranda incelme saptanmadı. Grup 1 ve Grup 2 arasında hem segmentlerde hem de kadranlarda RSLT incelmesi açısından anlamlı farklılık saptandı (p<0,05). Optik disk ölçümleri açısından gruplar arasında anlamlı farklılık mevcut değildi (p>0,05). Tartışma: Göz tutulumu olmayan Behçet hastalarında RSLT’de incelmeler görülebilmektedir. Bu hastalarda OKT yardımcı bir muayene yöntemi olarak kullanılabilir.Öğe Horizontal şaşılık cerrahisinden sonra görülen kırma kusuru değişimleri(2004) Çakmak, Söker Sevin; Ünlü, Kaan; Çaça, İhsan; Arı, Şeyhmuz; Bilek, KubilayAmaç: Şaşılık ameliyatı uygulanan olgularda meydana gelen kırma kusuru değişikliklerinin prospektif olarak incelenmesi.Gereç ve Yöntemler: Çalışma kapsamına alınan 22 hastanın 22 gözüne horizontal kas cerrahisi uygulandı. Olguların ameliyat öncesi görme muayeneleri, skiaskopik ve keratometrik ölçümleri yapıldı. Tüm olgularda aynı gözdeki horizontal rektus adalelerine müdahale uygulandı. Ameliyat sonrası 2. ve 12. haftalarda keratometrik ölçümler tekrarlandı. Ameliyat öncesi mevcut kırma kusuru ile ameliyat sonrası elde edilen kırma kusuru değişimleri değerlendirildi.Bulgular: Keratometrik değer ortalamalarında bütün gruplarda belirgin değişiklik tespit edildi. Olguların sferik kırma kusurularında değişim tespit edilmedi. Ameliyat sonrası astigmatik kırma kusuru muayenelerinde; 90° meridyende 2. haftada ortalama -0.02 ± 0.81 dioptri, 12. haftada ortalama -0.18 ± 0.65 dioptri değişim saptandı. 180° meridyende 2. haftada ortalama –0.36 ± 0.87 dioptri, 12. haftada 0.05 ± 0.83 dioptri astigmatik değişim saptandı.Sonuç: Şaşılık cerrahisinde küçük oranlarda astigmatik değişim meydana gelmektedir. Bu değişim horizontal kas cerrahisine bağlı olarak 180° meridyende daha belirgindir. Şaşılık ameliyatlarından sonra meydana gelebilecek kırma kusuru değişimleri açısından hastaların takip edilmesi gerektiği sonucuna varıldı.Öğe İnaktif trahomlu hastalarda impresyon sitolojisi(1998) Aksünger, Ahmet; Çelik, Yusuf; Karakaş, Nurettin; Ünlü, Kaan; Nergiz, Yusufİnaktif trahomlu olgularda, gözyaşı fonksiyon tesllerindeki değişikliklerin ve konjonktiva .litolojisinin, İmpresyon .litolojisi tekniği ile incelenmesi amacıyla İnaktif trahomlu 16 hastanın 24 gözüne Schirmer I ve gözyaşı kınlına zamanı teati uygulanmış, bulber ve palpebral konjonktivadan İmpresyon sitolojisi tekniği ile örnek alınmıştır. Alınan örneklerde goblet hücre savımı.yapılmış ve epitel hücre morfolojisi incelenerek skuamöz metaplazi derecelendirilip sonuçlar kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. Skatrizasvonun şiddeti ile orantılı olarak goblet hücrelerinde ve gözyaşı fonksiyon testlerinde azalma ve skuamöz metaplazide artış tespit ettik. İmpresyon sitolojisi tekniği, İnaktif trahomlu hastalarda konjonktiva sitolojisini değerlendirmede etkili, ucuz, çabuk ve ağrısız bir yöntem olarak saptanmıştır.Öğe İnfluenza aşılaması sonrası ön iskemik optik nöropati(2011) Keklikçi, Uğur; Alakuş, Mehmet Fuat; Ünlü, Kaan; Şakalar, Yıldırım Beyazıt; Şentürk, SenemKırk üç yaşında erkek olgu influenza aşılamasından bir hafta sonra sağ gözde bulanık görme şikayeti ile başvurdu. Her iki gözde görme keskinliği 1,0 idi ve sağ gözde rölatif afferent pupilla defekti mevcuttu. Sağ gözün göz dibi muayenesinde, optik disk özellikle üst segmentte ödemli ve hafif hiperemikti. Sağ gözde altitüdinal görme alanı kaybı mevcuttu. Aşılamaya bağlı ön iskemik optik nöropati olabileceği düşünülerek 3 gün boyunca 1 gr/gün intravenöz ve 15 gün boyunca 1 mg/kg/gün oral metilprednizolon verildi. Tedaviye rağmen 1. ayda sağ gözde görme keskinliği 0,05’e düştü ve optik diskte solukluk gelişti.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »