Yazar "Özbay, Musa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 23
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acinetobacter baumannii: Derin boyun enfeksiyonunun nadir bir nedeni(2012) Tekin, Alicem; Kınış, Vefa; Topçu, İsmail; Yorgancılar, Ediz; Bakır, Salih; Özbay, MusaDerin boyun enfeksiyonları, üst solunum yollarından kaynaklanan ve boynun derin yapılarını etkileyen bakteriyel enfeksiyonlardır. Bu enfeksiyonlar uygun zamanda ve şekilde tanı konulup tedavi edilmezlerse, hızla ilerleyip ciddi morbidite ve mortaliteye neden olurlar. Acinetobacter baumannii birçok hastane kaynaklı enfeksiyonda rol almakla birlikte, kulak burun boğaz hekimlerinin yabancı olduğu ve boyun enfeksiyonlarda nadiren izole edilen bir bakteridir. Bu makalede apse kültüründe Acinetobacter baumannii’nin izole edildiği, ciddi bir derin boyun enfeksiyonu olgusu sunuldu. Hasta antibiyotik tedavisi ve cerrahi drenaj uygulanarak başarıyla tedavi edildi.Öğe Adenotonsillektominin akustik, algısal ve aerodinamik ses parametrelerine etkisi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Yılmaz, Beyhan; Şengül, Engin; Özbay, Musa; Bakır, SalihObjective: In this study, we aimed to investigate the acoustic, perceptual and aerodynamic changes of voice after adenotonsillectomy by using objective methods. Methods: Thirty children, who underwent adenotonsillectomy surgery were included. Voice samples were recorded 1 day before and 1 month after the surgery. LingWAVES programme was used as voice analysis program. Mean, maximum and minimum fundamental frequency, Jitter, Shimmer, Glottal to Noise Excitation ratio, Irregularity, Noise, Overall Severity, S time, Z time, S/Z ratio, and Maximum Phonation Time parameters were recorded and compared. Results: Shimmer, irregularity, Overall Severity, S/Z Time parameters were significantly lower (p=0.001) and Maximum Phonation Time significantly higher (p=0.001) in the postoperative period than preoperative period. In contrast, no significant differences were observed in the mean fundamental frequency, maximum fundamental frequency, minimum fundamental frequency, jitter, Glottal to Noise Excitation, S time and Z time (p>0.05). Conclusion: The changes in some acoustic, aerodynamic and perceptual parameters were monitored after adenotonsillectomy. Therefore, the families of children who underwent adeotonsillectomy should be warned for any possible changes in voice colors after surgery.Öğe Alt dudak kanserli hastalardaki tedavi sonuçları ile tümörün boyutu ve derinliğiyle boyun metastazı arasındaki ilişki(2017) Topçu, İsmail; Yılmaz, Beyhan; Şengül, Engin; Özbay, MusaAmaç: Bu çalışmada alt dudak kanseri nedeniyle cerrahi tedavi uyguladığımız hastaların tedavi sonuçları ve tümöre ait faktörler ile boyun metastazı ve tümör nüksü arasındaki ilişki incelendi.Hastalar ve Yöntemler: Çalışmaya, Ocak 2009 - Ocak 2016 tarihleri arasında kliniğimizde alt dudak kanseri nedeniyle cerrahi uygulanan 35 hasta (31 erkek, 4 kadın; ort. yaş 58.2 yıl; dağılım 31-81 yıl) dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, muayene ve klinik bulguları, uygulanan cerrahi tedavi yöntemleri, histopatolojik tanı sonuçları geriye dönük olarak değerlendirildi. Tümör boyutu ve derinliği ile boyun metastazı ve tümör nüksü arasındaki ilişki incelenirken sınır değer olarak tümör boyutu 20 mm, derinliği ise 0.6 mm alındı. İstatistiksel analizde p<0.05 değeri anlamlı olarak kabul edildi.Bulgular: Hastaların yedisinde boyun metastazı, beşinde ise cerrahi sonrası nüks tespit edildi. Ek olarak hastaların üçü takip döneminde öldü. Tümör boyutu <=20 mm olan 20 hastanın birinde boyun metastazı vardı. Bununla birlikte tümör boyutu >20 mm olan 15 hastanın altısında boyun metastazı vardı. Tümör derinliği <=0.6 mm olan 19 hastanın birinde boyun metastazı tespit edildi. Tümör derinliği >0.6 mm olan 16 hastanın altısında boyun metastazı vardı. Yapılan istatistiksel analizde hem tümör derinliğinin hem de tümör boyutunun boyun metastaz riskini anlamlı oranda artırdığı bulundu (p<0.05).Sonuç: Tümörün boyutunun yanında derinliğinin artışı da boyun metastazı olasılığını artırmaktadır. Bu nedenle tümörün boyutu ve derinliğinin, boyun diseksiyonuna karar vermede belirleyici rol oynayabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Burun tıkanıklığının nadir bir nedeni: Sfenokoanal polip(Modestum Publishing Ltd., 2012) Özbay, Musa; Yorgancılar, Ediz; Kınış, Vefa; Bakır, Salih; Topçu, İsmailKoanal polipler genellikle maksiller sinüs antrumundan köken alırlar. Sfenoid sinüsten köken alan sfenokoanal polip oldukça nadirdir. Hastalar antrokoanal poliple benzer bulgularla başvururlar. Radyoloji bu iki farklı koanal polibin ayırımında önemli bir yere sahiptir. Polibin bir kısmının çıkartılmadığı yetersiz cerrahilerde tekrarlama olasılığı yüksektir. Endoskopik sinüs cerrahisiyle başarılı bir şekilde tedavi edilen sfenokoanal polipli bir olguyu sunuyoruz. Hasta bir yıldır şikayeti olmadan izlenmektedir.Öğe A case of mixed type laryngocele presented with deep neck infection and review of the literature(Modestum Publishing Ltd., 2012) Bakır, Salih; Gül, Aylin; Kınış, Vefa; Özbay, Musa; Özkan, HakanLaryngocele is an abnormal dilatation of the laryngeal ventricular saccule that may extend into the subcutaneous tissues of the neck through the thyrohyoid membrane or confined to the endolarynx. The etiology is still unclear. Many laryngoceles are asymptomatic. An asymptomatic laryngocele appears and produces symptoms only as it enlarges or when it becomes infected. In this report, we present a 40-year-old female patient, which had an asymptomatic neck swelling for 20 years, referred for deep neck infection, dysphonia and dyspnea. J Clin Exp Invest 2012; 3 (3): 415-419.Öğe Congenital laryngeal cyst presenting with severe respiratory distress in a newborn(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Özbay, Musa; Kınış, Vefa; Bakır, Salih; Yorgancılar, Ediz; Gün, Ramazan; Topçu, İsmailIn the newborn, congenital laryngeal cysts can cause lifethreatening respiratory distress. Mortality can be prevented by early diagnosis. Therefore, a congenital laryngeal cyst should be considered in the differential diagnosis of an infant who develops respiratory distress and stridor. Flexible nasopharyngolaryngoscop is a valuable tool in diagnosis. The treatment of the cyst is total surgical excision. This article reviews the literature and presents a case of congenital laryngeal cyst that caused respiratory distress at birth and was treated surgically.Öğe Derin boyun enfeksiyonlu hastalarda nötrofil/ lenfosit oranının prognozla ilişkisi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Şengül, Engin; Özbay, Musa; Topçu, İsmailAmaç: Bu çalışmanın amacı, derin boyun enfeksiyonu olan hastaların nötrofil/lenfosit oranıyla prognozları arasında bir ilişki olup olmadığını göstermektir. Yöntemler: Çalışmada Ocak 2010 ile Ocak 2015 yılları arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz ve Baş boyun Cerrahisi Kliniği’nde derin boyun enfeksiyonu tanısı alarak yatırılan ve tedavi edilen 108 hasta değerlendirildi. Hastaların demografik özellikleri, klinik dataları, komplikasyonları ve tedavi sonuçları incelendi. Çalışmaya, 0-14 yaş aralığındaki pediatrik hastalar, sadece peritonsiller apsesi olanlar ve travmaya sekonder gelişmiş enfeksiyonu olanlar dahil edilmedi. Derin boyun enfeksiyonlu hastalar, takip ve tedavileri esnasında hayatı tehdit edici komplikasyon gelişen (2. grup) ve gelişmeyenler (1.grup) olarak iki ana gruba ayrıldı. Bulgular: Derin boyun enfeksiyonlu hastalarımızın 14 (%13) ’ünde yaşamı tehdit edici komplikasyonlar gelişirken, 94 (%87) hastamızın ise tedavi ve takipleri esnasında herhangi bir ciddi komplikasyona rastlanmadı. Komplikasyon gelişen hastalarda ortalama nötrofil/lenfosit oranı komplikasyon gelişmeyen hastalara göre istatistiki olarak anlamlı yüksek bulundu (p<0,05). Ayrıca yapılan istatistiki analizde ileri yaş ve ortalama nötrofil miktarlarında da anlamlı bir fark bulundu (p<0,05). Ortalama lenfosit miktarlarında ise anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05). Sonuç: Bu çalışma, nötrofil/lenfosit oranının derin boyun enfeksiyonlu hastalarda prognozun belirlenebilmesinde ucuz ve kolay elde edilebilir, öngörülebilir bir faktör olarak kullanılabileceğini göstermiştir.Öğe Effect of airway dynamics on the development of larynx cancer(Wiley-Blackwell, 2016) Taylan, Mahşuk; Can, Ömer Faruk; Çetinçakmak, Mehmet Güli; Özbay, Musa; 0000-0003-4072-2270; 0000-0003-0799-889XObjectives/HypothesisThis study aimed to investigate and measure airway dynamics in anatomical regions where laryngeal cancer was most common in comparison to other regions of the larynx, thereby determining the effect of airway dynamics on the development of laryngeal cancer. Study Design and MethodsPulmonary function test airflow data and larynx anatomy measurement data obtained by three-dimensional computed tomography. A healthy male adult was modeled by simulation using the ANSYS program. Analysis of air flow rates, pressure, and force were also made. ResultsThe supraglottic region average pressure was higher when compared to the subglottic region and clearly lower when compared to the glottic region. The subglottic had the lowest pressure and force levels. The glottic region was the first ranked location for laryngeal cancer; the supraglottic region was the second; and the frequency of laryngeal cancer was much lower in the subglottic region. Our data suggests that the high pressure and force contribute to an increased amount of contact and interaction between toxic particles and mucosa and to increased diffusion of the particles, leading to an increased carcinogenic effect and frequency of cancer. ConclusionLaryngeal cancer was found more frequently in regions with an increased pressure and force stress and reduced air velocity, with a subsequent increase in penetration of the inhaled toxic agents. These findings demonstrate the importance of basic physical fluid mechanics in cancer pathogenesis.Öğe Erişkinlerde çift taraflı koanal atrezi(2014) Bakır, Salih; Özbay, Musa; Kınış, Vefa; Gün, Ramazan; Yorgancılar, EdizÇift taraflı koanal atrezi, doğumdan hemen sonra ortaya çıkan ve acil müdahale gerektiren bir doğuştan anomalidir. Bu nedenle, ileri yaşlara ulaşabilmiş olgulara oldukça nadir rastlanmaktadır. Bu yazıda erişkin yaşlara ulaşabilmiş iki olguda (kız kardeşler) saptanan çift taraflı koanal atrezi olgusu sunuldu. Bu iki erişkin olgu aracılığı ile çift taraflı koanal atreziye tanı ve tedavi yönünden yaklaşımların literatür eşliğinde gözden geçirilmesi amaçlandı.Öğe Hemangioma arising from external jugular vein mimicking neck mass(2012) Gün, Ramazan; Kınış, Vefa; Bakır, Salih; Meriç, Faruk; Özbay, Musa; Yorgancılar, Argün EdizHemanjiyom vücudun herhangi bir bölgesinde sıkça görülebilen, iyi huylu tümörlerdir. Sık görülmelerine karşın, kan damarlarından gelişen hemanjiyomlar oldukça nadirdir. Bu yazıda, eksternal juguler venden köken alan çok nadir bir hemanjiyom olgusu sunuldu. Hemanjiyom, eksternal juguler venin her iki ucundan bağlanması suretiyle tamamen eksize edildi ve komplikasyon gözlenmedi.Öğe Koklear implantasyon cerrahisi uygulanan 36 hastanın analizi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Yorgancılar, Ediz; Yıldırım, Müzeyyen; Gün, Ramazan; Bakır, Salih; Kınış, Vefa; Özbay, Musa; Meriç, Faruk; Topçu, İsmailAmaç: Çalışmamızın amacı iki taraflı sensörinöral tip işitme kaybı sebebiyle koklear implantasyon yapılan hastaları etiyoloji, cerrahi yöntem ve komplikasyonlar açısından analiz etmektir. Gereç ve yöntem: Kasım 2010 ile Şubat 2012 arasında koklear implantasyon yapılan toplam 36 hasta yaş, cinsiyet, işitme kaybı sebebi, cerrahi yaklaşım ve komplikasyonlar açısından retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hastaların yaşları 1 ile 52 arasında idi (15 bayan (% 41.7), 21 erkek (% 58.3). Otuz üç hasta çocuk (ortalama yaş 4.2±1.8), kalan üç hasta erişkin idi (29, 45, 51 yaşlarında). Çocuk hastaların tümü doğuştan işitme kaybı idi (31 hasta idiyopatik, 1 hasta Goldenhar sendromu, 1 hasta ektodermal displazi). Erişkin hastalar ise iki taraflı temporal kemik kırığına, kronik otitis media operasyonuna ve menenjite bağlı işitme kayıpları sebebiyle opere edildiler. Otuz dört hastaya mastoidektomi-posterior timpanotomi ve genişletilmiş yuvarlak pencere metoduyla implantasyon yapıldı. Bir hasta ise suprameatal yaklaşımla opere edildi. Açık radikal mastoidektomi kavitesi olan bir hastaya ise iki seanslı implantasyon yapıldı. Üç hastada perilenf sızıntısı gelişti. Hastalarımızın hiçbirinde minör ve major komplikasyon gelişmedi. Kliniğimizde başlangıç olarak seçilmiş hastalarda implantasyon uygulamıştır. Sonuç: Sınırlı sayıdaki hasta grubumuza rağmen koklear implantasyonun çocuk ve erişkinlerdeki ileri işitme kayıplarında etkili bir tedavi yöntemi olduğu sonucuna varıldı. Sunulan hasta serisinde düşük komplikasyon oranları ile koklear implantasyonun güvenli ve düşük morbiditeli bir yöntem olduğu görüldü.Öğe Kolestatoma neden olan ve menenjit ile komplike olan dış kulak kanalı osteomu(2013) Topçu, İsmail; Özbay, Musa; Bakır, Salih; Yorgancılar, Ediz; Gün, Ramazan; Kırış, VefaOsteom, dış kulak kanalının tek taraflı, çoğunlukla semptom vermeyen iyi huylu tümörüdür. Salt kulak kiri toplanmasına ve iletim tipi işitme kaybına yol açtıklarında belirti verirler. Bunlar temporal kemiğin en sık görülen kemiksi lezyonlarıdır. Çok nadiren kolestatom ile birlikte bulunur. Bugüne kadar menenjit ile komplike olmuş ve kolestatoma neden olmuş bir dış kulak kanalı osteom öyküsü bildirilmemiştir. Bu makalede, dış kulak yolu osteomu, kolestatom ve menenjit birlikteliği olan ve kanal duvar mastoidektomi tekniği kullanılarak başarıyla tedavi edilen ilginç bir olgu sunuldu.Öğe Konjenital kolesteatomlu kronik otitis mediaya bağlı gelişen bilateral mastoidit(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Yorgancılar, Ediz; Bakır, Salih; Kınış, Vefa; Gün, Ramazan; Özbay, Musa; Topçu, İsmailKonjenital kolesteatom, embryolojik olarak orta kulağın gelişimi sırasında orta kulak, petröz kemik ve mastoid kemikte yer alan yassı epitelden gelişir. Tüm kolesteatomların yaklaşık %2-5’ini meydana getirmektedir. Bu makalede, 5 yaşında bilateral muhtemel konjenital kökenli yaygın kolesteatom ve mastoid fistülle gelen bir olgu sunulmuştur. Olgumuz yaşına göre çok ileri seviyede destrüksiyonla seyretmesi sebebiyle özellik arz etmektedir. Hastaya bilateral radikal mastoidektomi operasyonu yapılarak başarıyla tedavi edilmiştir.Öğe Kulak kepçesinde lezyon olan 11 aylık kız çocuk(Turkish Pediatric Association, 2012) Kınış, Vefa; Bakır, Salih; Özbay, Musa; Yorgancılar, Ediz; Fırat, Uğur11 aylık kız çocuğu, kliniğimize başka bir merkezden sol kulak kepçesinde kitle nedeniyle sevk edildi. Hastanın özgeçmişinde bir özellik yoktu. Laboratuvar testleri normal sınırlardaydı. Aile kulağa herhangi bir travma olup olmadığını fark etmemişti. Anne kulaktaki kitlenin 10 gün önce ortaya çıktığını ve hızla büyüyerek bu duruma ulaştığını belirtti. Fizik muayenede sol kulak kepçesi arkasına yerleşimli yaklaşık 2,5x2,5 cm çaplı kitle saptandı. Kitle parlak kırmızı renkli, üzerinde kanama ve ülsere odakları olan yarı sert, soliter ve geniş tabanlıydı (Resim 1). Diğer sistem bulguları normaldi. Hasta kitleyi çıkarmak amacıyla operasyona alındı.Öğe Larenks karsinomunu taklit eden bir olgu: Larenks tüberkülozu(2013) Özbay, Musa; Kınış, Vefa; Gül, Aylin; Bakır, Salih; Türkçü, GülLarenks tüberkülozu, larenksin en sık granülomatöz enflamasyonudur. Hemen daima akciğertüberkülozu ile beraberdir. Semptomların benzerliği ve kitlenin görünümü nedeniyle larenksmaligniteleri ile karışabilir. Akciğer grafisi ve balgam kültürleri yararlı olsa da kesin tanı biyopsiile konur. Günümüzde larenks tüberkülozu sıklığı azalmakla beraber, hala larenksin en sıkgranülomatöz hastalığı olmaya devam etmektedir. Ülkemiz gibi tüberkülozun hala ciddi bir sorunoluşturduğu gelişmekte olan ülkelerde, larengeal kitlelerin ayırıcı tanısında akılda tutulmalıdır. Buyazıda larenks tüberkülozlu bir olgu sunulmuştur.Öğe Parotis bezi proksimal duktusunda yerleşmiş taş: Olgu sunumu(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Özkurt, Fazıl Emre; Bakır, Salih; Akdağ, Mehmet; Gül, Aylin; Özbay, MusaSiyalolitiyazis tükürük bezinin veya boşaltıcı kanalının kalkulus ile tıkanmasıdır. Etkilenen bezde şişlik, ağrı ve enfeksiyon görülür. En sık sırasıyla submandibular bezde, parotis bezinde, sublingual bezde ve minör tükürük bezlerinde görülür. Tedavi takipten, bezin total eksizyonuna kadar geniş bir seçenek içerir. Bu yazımızda parotis bezinde taş tanısı ile daha önce başarısız minimal invaziv cerrahi tedavi yapılmış hastamız sunuldu. Hastaya yüzeyel parotidektomi yaptık. Parotis bezinin proksimal duktusuna yerleşmiş taş saptadık. Hastanın postoperatif takiplerinde herhangi bir problemle karşılaşmadık.Öğe Parotis kitlelerinde tanı ve cerrahi tedavi sonuçları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Özbay, Musa; Şengül, Engin; Topçu, İsmailAmaç: Parotis bezinde kitle nedeniyle opere ettiğimiz hastaların klinik özelliklerini, histopatolojik sonuçlarını, cerrahi tedavi yöntemlerini ve komplikasyonlarını değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: Parotis bezinde kitle nedeniyle 2007 ile 2016 yılları arasında kliniğimizde opere edilen 115 hastanın klinik verileri retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hastaların 65’i (%56,5) erkek, 50’si (%43,5) kadındı. Hastaların yaş ortalaması 44,97 idi. Tümör hastaların 72’sinde sağ, 41’inde sol, ikisinde bilateral yerleşimliydi. 95 hastada süperfisial parotidektomi, 17 hastada total parotidektomi, iki hastada enükleasyon, bir hastada radikal parotidektomi uygulandı. Patoloji sonuçları 94’ünde benign , 13’ünde malign, 8’sinde non-neoplastik olarak geldi. Pleomorfik adenoma benign tümörler içerisinde 61 (%64,8) hastada görülürken Whartin tümörü ikinci sıklıkta ve 23 (%24,4) hastada görüldü. 11 hastada diğer benign tümörler görüldü. Adenoid kistik karsinom en sık görülen malign tümördü. Malign tümörlü hastaların altısına eş zamanlı boyun diseksiyonu uygulandı. Komplikasyon 14 hastada (%12,2) görülürken en sık fasial parezi görüldü. Sonuç: Parotis tümörlerinin tedavisi cerrahidir. Süperfisial parotidektomi en sık yapılan cerrahi olmakla birlikte komplikasyon oranı düşüktür. Histopatolojik tanı tedavi yönteminde önemlidir. Gerektiğinde boyun diseksiyonu tedaviye eklenmelidir.Öğe Petröz apeks kolesteatomu: Olgu sunumu(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Yorgancılar, Ediz; Kınış, Vefa; Yıldırım, Müzeyyen; Bakır, Salih; Özbay, Musa; Meriç, FarukPetröz apeks, önemli yapılara yakınlığı sebebiyle temporal kemiğin oldukça kompleks bir bölgesidir. Petröz apeksin kolesteatomları nadir görülür ve genellikle doğumsaldır. Bu lezyonlar teşhis konmadan önce genellikle labirent ve/veya fasiyal kanala yayılırlar. Bununla birlikte klinik bulgular nonspesifiktir ve teşhis bu sebeple gecikebilmektedir. Petröz apeks kolesteatom cerrahisi oldukça zordur. Lezyonun temizlenmesi için çeşitli cerrahi yaklaşım teknikleri bildirilmiştir. Bu makalede geç teşhis konan ve modifiye transkoklear yaklaşımla tedavi edilen bir doğumsal petröz apeks kolesteatomu olgusu sunuldu.Öğe Preoperatif larinks kanserlerinin değerlendirilmesi ve tedavi planlaması: BT ne kadar güvenilir?(Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Kınış, Vefa; Özbay, Musa; Gül, Aylin; Akdağ, Mehmet; Özkurt, Fazi Emre; Yılmaz, Beyhan; Şengül, Engin; Topçu, İsmailAmaç: Larinks kanserleri, erken evrede teşhis edilip tedavi edilirlerse potansiyel olarak tedavi edilebilir tümörlerdir. Başarılı bir preoperatif evreleme ve değerlendirme için klinik muayenenin yanında, bilgisayarlı tomografinin de oldukça önemli bir rolü vardır. Bu çalışmada, larinks kanserlerinin tümör evresini, prognozunu ve tedavi planlamasını etkileyen larinks alt bölgelerin değerlendirilmesinde bilgisayarlı tomografinin güvenilirliğini tespit etmeye çalıştık. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, Haziran 2007 ile Eylül 2012 tarihleri arasında KBB Hastalıkları Bölümünde yassı hücreli larinks kanseri nedeniyle ameliyat edilen 43 erkek hastanın retrospektif inceleme sonuçlarına göre yapılmıştır. Bulgular: Bilgisayarlı tomografinin ön komissür invazyonunu tespit etmede duyarlılığı, özgüllüğü, negatif-prediktif değeri, pozitif-prediktif değeri ve doğruluğu sırasıyla %60, %72.2, %75, %56.5 ve %65.1 şeklindeydi. Bilgisayarlı tomografinin tiroid kıkırdak invazyonunu tespit etmede duyarlılığı, özgüllüğü, negatif-prediktif değeri, pozitif-prediktif değeri ve doğruluğu sırasıyla %71.4, %86.6, %83.3, %68.4 ve %76.7 şeklindeydi. Bilgisayarlı tomografinin subglottik bölge invazyonunu tespit etmede duyarlılığı, özgüllüğü, negatif-prediktif değeri, pozitif-prediktif değeri ve doğruluğu sırasıyla %88.23, %92.59, %96.15, %93.59 ve %95.34 şeklindeydi. Sonuç: Derin larinks alt bölgelerinin değerlendirilmesinde bilgisayarlı tomografinin önemli bir rolü olmakla birlikte tek başına kullanıldığında yanlış evreleme ihtimali bulunmaktadır.Öğe Solitary plexiform neurofibroma of the buccal region unassociated with neurofibromatosis type 1(2013) Bakır, Salih; Keleş, Ayşe Nur; Kırış, Vefa; Özbay, MusaNörofibrom, benign nöral bir tümördür. Bu tömürün pleksiform tipi, nadiren tek başına oral kavitede görülmektedir. Bu yazıda nörofibromatöz tip 1’in diğer bulguları veya aile öyküsü olmadan, bukkal bölgede izole olarak ortaya çıkan pleksiform nörofibrom izlenen 18 yaşında erkek bir olgu sunuldu.