Yazar "Önder, Hakan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abdomen çok kesitli bilgisayarlı tomografi ile saptanan kolonun anatomik varyasyonları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Gümüş, Hatice; Kuday, Suzan; Hamidi, Cihad; Özdemir, Muhammed Sıddık; Önder, Hakan; Tekbaş, Güven; Bilici, AslanGiriş: Bu çalışmanın amacı kolonun anatomik varyasyonlarının sıklığını ve klinik önemini belirlemektir. Gereç ve yöntem: Ocak 2010-Eylül 2011 tarihleri arasında, radyoloji bölümünde, farklı nedenlerden dolayı abdomen çok kesitli bilgisayarlı tomografi (ÇKBT) çekilmiş, 1300 hasta retrospektif olarak, kolonun anatomik varyasyonları açısından incelendi. Bulgular: ÇKBT çekilmiş 1300 hastanın, 640’ı kadın ve 660’ı erkek idi. Ortalama yaş 43,02 yıl (2-92) idi. Kolon varyasyonlarının sayısı: 34 (% 2,6) anterior, 14 (% 0,9) posterior hepatodiyaframatik, 40 (% 3) sağ böbrek-psoas interpozisyonu, 3 (% 0,2) sol böbrek-psoas interpozisyonu, 4 (% 0,3) sağ retrorenal, 16 (% 1,2) sol retrorenal, 2 (%0,2) bilateral, 10 (% 0,8) pankreatikogastrik, 5 (% 0,4) retosplenik kolon ve 64 (% 4,9) yüksek yerleşimli çekum. Sonuç: Kolonun anatomik varyasyonlarının bilinmesi cerrahi ve girişimsel radyolojik işlemlerde önemlidir. ÇKBT bu varyasyonların ayrıntılı bir şekilde gösterilmesine olanak sağlamaktadır.Öğe Anlamlı karotid arter darlığı olmayan olgularda Doppler akım hızları ve rezistans indekslerinin koroner arter hastalığı ile ilişkisi(2001) Toprak, Nizamettin; Ülgen, Mehmet Sıddık; Sucu, Murat; Bilici, Aslan; Acar, Murat; Önder, HakanAmaç: Bu çalışmada anlamlı karotid arter darlığı olmayan olgularda karotid arter akım hızları ve rezistans indeksleri (RI) ile koroner arter hastalığı (KAH) arasındaki olası ilişki araştırılmıştır. Yöntem: Çalışma KAH ön tanısı ile koroner anjiografi yapılan 74'ü erkek olan 114 olgu (yaş ortalaması 53Æ10, yaş aralığı 33-72) üzerinde yapıldı. Anjiografi öncesi sağ, sol ana karotid arterler (sağ-sol CCA) ve sağ, sol internal karotid arterler (sağ-sol ICA) akım hızları ve RI Doppler ultrasonografi (US) ile ölçüldü. Olgular KAH varlığı ve hastalıklı koroner arter sayısına göre gruplandırılarak Doppler parametreleri ve ejeksiyon fraksiyonu (EF) yönünden karşılaştırıldı. Bulgular: Otuz üç olguda koroner arterlerde daralma saptanmazken (normal grup), 81 olguda anlamlı koroner arter darlığı saptandı (22 olguda bir arterde, 27 olguda iki arterde ve 32 olguda üç koroner arterde). Akım hızları Kah olan grupta anlamlı olarak daha düşük, RI ise daha yüksek bulundu. Akım hızları normal grup;ta en yüksek 3 damar hastalığı (DH) olan grupta en düşüt.ü RI ise normal grupta en düşük iken 3 DH olan grupta en yüksekti. Korelasyon analizinde yaş, EF ve hastalıklı damar sayısı ile özellikle minimal akım hızları arasında ters, RI değerleri arasında doğru ve anlamlı korelasyon saptandı. Sonuç: Bu çalışma bu konu ile ilgili ilk çalışma olup elde edilen bulgular; KAH varlığı ve aterosklerozun yaygınlığının Doppler US ile ölçülen CCA, ICA akım hızları ve RI değerlerini değiştirdiğini düşündürmektedir.Öğe Aortofemoral by-pass cerrahisinin nadir bir komplikasyonu: Hidroüretronefroz(2013) Yavuz, Celal; Tekbaş, Ebru; Önder, Hakan; Tekbaş, Güven; Bilici, Aslan; Ekici, FaysalÜreterin obstürüksiyonuna sekonder hidronefrozun birçok nedeni bulunmakla birlikte aortofemoral greftoklüzyonuna sekonder hidroüreteronefroz sıralamanın oldukça sonlarındadır. İlk 1960'lı yıllarda raporedilen greft kompresyonuna sekonder hidroüreteronefroz son yıllarda nadiren rapor edilmektedir. Buyazıda aortofemoral bypass cerrahisi geçirmiş, intermittant klaudikasyo ile kliniğe başvuran, 62yaşındaki erkek hastada, insidental saptanan hidroüreteronefroz literatür eşliğinde sunulmuştur.Öğe Aortofemoral by-pass cerrahisinin nadir bir komplikasyonu: hidroüretronefroz Türkçe(Harran Üniversitesi, 2013) Tekbaş, Güven; Tekbaş, Ebru; Önder, Hakan; Ekici, Faysal; Yavuz, Celal; Bilici, AslanÜreterin obstürüksiyonuna sekonder hidronefrozun birçok nedeni bulunmakla birlikte aortofemoral greft oklüzyonuna sekonder hidroüreteronefroz sıralamanın oldukça sonlarındadır. İlk 1960'lı yıllarda rapor edilen greft kompresyonuna sekonder hidroüreteronefroz son yıllarda nadiren rapor edilmektedir. Bu yazıda aortofemoral bypass cerrahisi geçirmiş, intermittant klaudikasyo ile kliniğe başvuran, 62 yaşındaki erkek hastada, insidental saptanan hidroüreteronefroz literatür eşliğinde sunulmuşturÖğe Approach to hypersplenism due to splenic metastasis of breast cancer: A case report(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Küçüköner, Mehmet; Kaplan, M. Ali; İnal, Ali; Işıkdoğan, Abdurrahman; Fırat, Uğur; Önder, Akın; Uçmak, Feyzullah; Önder, Hakan; Akdoğan, M. RecaiThe most common sites for breast cancer metastasis include the bones, lungs, liver, lymph nodes, and brain. However, splenic metastasis of breast cancer is extremely rare. Hypersplenism occurs as a cause of severe hemolytic anemia in carcinomas or with marked splenic enlargement related to splenic metastasis. We presented a rare case of breast cancer with splenic metastasis that was undergone splenectomy to correct cytopenia related to hypersplenism. In the light of this case, splenectomy can be beneficial in the patients with hypersplenism.Öğe Comparison of 3.0-T MRI findings in drug resistant and non-resistant adult epileptic patients(2013) Ekici, Faysal; Tekbaş, Güven; Önder, Hakan; Gümüş, Hatice; Çetinçakmak, Mehmet Güli; Balık, Suzan K.; Acar, Abdullah; Hamidi, Cihat; Bilici, Aslan; 0000-0002-4293-1335Epilepsy is a common chronic disease characterized by spontaneous and recurrent seizures. Along with the increases in life expectancy, the prevalence of epilepsy in adults increased in parallel. 3.0-T MRI provides high signal/noise ratio and is an important tool in the determination of epileptic lesion in epilepsy patients. Our aim in this study was to research and compare 3.0-T MRI findings of Turkish epileptic patients that are resistant and non-resistant to medical treatment. 3.0-T MRI images from 264 consecutive patients, of which 150 were males and 114 were females (age range 18-82 years; mean age 31.3 years) were examined, retrospectively. Among those patients, 94 were resistant to medical treatment (DRE+) and 170 were non-resistant (DRE-). Epileptic lesion was determined in 119 of the patients. Epileptic lesion was determined in sixty-three patients who were resistant to medical treatment and in fifty-six patients who were non-resistant. Epileptic lesion was determined in approximately half of the adult epilepsy patients by using 3.0-T MRI. This study demonstrates a high prevalence of brain abnormalities in Turkish epileptic patients with DRE+. The lesion was determined in 67% of patients with medical treatment resistance, while the percentage for the other group was only 32.9%. The ratio of epileptic lesion determination by using 3.0-T MRI was quite higher in the medical treatment resistant group than the non-resistant group.Öğe Echogenic splenic lesions in a child with type B Niemann-Pick disease(Wiley-Blackwell, 2013) Adin, Mehmet Emin; Önder, Hakan; Alabalık, Ulaş; 0000-0003-4551-8439We report the case of a 15-year-old boy with Niemann-Pick disease type B with characteristic sonographic findings of splenic involvement. There were multiple well-defined echogenic nodular lesions within the spleen parenchyma, and these lesions were surrounded by ring-like blood flow on color Doppler imaging. Most of the patients with Niemann-Pick disease type B are children and they undergo repeated imaging studies. Therefore, familiarity with sonographic findings of the disease is required.Öğe An elderly patient with Bochdalek's hernia case that implies left-sided intratoracic renal ectopia(Tıp Araştırmaları Derneği, 2012) Önder, Hakan; Güler, Şükran; Tekbaş, Güven; Büyükkaya, Ayla; Gümüş, Hatice; Ekici, Faysal; Önder, Akın; Bilici, AslanBochdalek hernia is a congenital disease characterized by protrusion of the abdominal organs into the thorax through the posterior defect in the diaphragma. The detection of incidental bochdalek hernia has increased because of the widespread use of the multidedector computed tomography. It is very rare in adult population. Intrathoracic kidney in bochdalek hernia is uncommon. In this paper, a 78 year-old man who had bochdalek hernia with a kidney in the left side of the thoracic region is presented.Öğe İnce barsakların değerlendirilmesinde HASTE MR görüntüleme yöntemi(Dicle Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2000) Önder, Hakan; Bilici, Aslanİncebarsak hastalıklarının değerlendirilmesinde fizik muayene, baryumlu ince barsak grafileri ilk yapılan işlemlerdir. Ayrıca lezyon saptanan hastalarda BT de yapılarak daha doğru sonuca varılabilmektedir. MR de BT den sonra ince barsak değerlendirilmesinde yeni bir yöntem olarak yerini almıştır. Her hastaya uygulanabilmesi, incelemenin gerekli görülen tüm planlarda yapılabilmesi, iyonizan radyasyon içermemesi, kontrast madde ImUanılmaması tanısal kullanımda bir yan etkisinin bulunmaması, Haste MR ile nefes tutma sırasında çekim yapılabilmesi bu tetkikin önde gelen özellikleridir. Büyümüş lenf bezleri ve kalın duvarlı barsak anslarını net bir şekilde göstermektedir. Çalışmamızda Eylül 1998- Haziran 2000 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyodiagnostik Anabilim Dalında, üniversite genel cerrahi, acil servis, gastroenteroloji, hematoloji servislerinde yatan hastalardan ince barsak hastalığı olduğu düşünülen 20 hasta Haste MR ile değerlendirildi. Bunların 18'ine ince barsak grafisi, 2' sine ilaveten enteroklizis yapılarak değerlendirmeye katkıları araştırıldı. İnce barsak grafisi ve enteroklizis ile kalın duvark barsaklann lümenleri izlenir iken HASTE MR ile ek olarak tüm duvar kalınlığı ve komşu yapılarla irtibatı gösterildi. Sonuç olarak; Haste MR yöntemi ince barsak patolojileri açısından noninvziv olması, lezyonun multiplanar istenilen planda, yüksek kontrast rezolüsyonunda ve anatomik olarak diğer tetkiklere nazaran daha ayrıntılı bir şekilde değerlendirme yapılabilmesi bakımından yararlı bir tetkik olduğunu düşünmekteyiz. Gelişen teknoloji ile bu tetkikin daha da geliştirilebileceğine ve daha yararlı sonuçlar alınabileceğine inanmaktayız.Öğe İntraabdominal tümörlerin nadir bir nedeni: Mezenterik kistli 21 hastanın analizi(Modestum Publishing Ltd., 2011) Önder, Akın; Kapan, Murat; Arıkanoğlu, Zülfü; Aliosmanoğlu, İbrahim; Okur, Mehmet Hanifi; Önder, Hakan; Taş, İlhanAmaç: Mezenterik kistler nadir görülen intraabdominal tümörlerdir. Bu çalışmada mezenterik kistlere ait klinik bulguların, patolojik özelliklerin ve uygulanan cerrahi yaklaşımların irdelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Ocak 1985 - Aralık 2010 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ve Çocuk Cerrahisi Kliniklerinde cerrahi uygulanan mezenterik kistli 21 hasta retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hastalarımızın 16’sı (%76.2) kadın, 5’i erkek (%23.8) olup, ortalama yaşları 32.62±22.19 (4-79) yıldı. En sık başvuru şikayeti abdominal kitle ve ağrı idi. Mezenterik kistler sıklıkla ince barsak mezenteri yerleşimliydi (%61.9). Kistin boyutları 4-25 cm arasında değişmekteydi. Hastalara uygulanan en sık cerrahi girişim enüklasyondu (%90.5). On yedi (80.9) hastada histopatoljik tanı kistik lenfanjiom ile uyumluydu. Ortalama hastanede yatış süresi 5.29±2.28(2-11) gün idi. Postoperatif morbidite oranı %33.3 olup, en sık görülen komplikasyon yara enfeksiyonuydu. Postoperatif dönemde mortalite gözlenmedi. Sonuç: Fizik muayenede düzgün sınırlı kitle palpe edilen ve görüntüleme yöntemleriyle intraabdominal kistik kitle saptanan karın ağrısı ile başvuran hastalarda ayırıcı tanıda mezenterik kist göz önünde bulundurulmalıdır.Öğe Isolated primarycase report hydatid cystof the breast: Case report(2012) Kapan, Murat; Girgin, Sadullah; Akgül, Ömer Lütfi; Önder, Hakan; Akyüz, Yılmaz; Önder, AkınKist hidatik hastalığının etkeni Echinoccocus granulosus’dur. Kist hidatik ge- nellikle karaciğer ve akciğerde yerleşirken, memede ise çok nadiren görülür. Çalışmamızda; 62 yaşında bir kadın hastada izole sol memede kist hidatik ol- gusu sunuldu. Hastanın sol memesinde 1 yıldır ağrısız kitle şikayeti mevcuttu. Görüntüleme yöntemlerinde düzgün sınırlı, mobil bir lezyon olarak tarif edil- di. Lokal anestezi altında kitle total çıkartıldı. Patolojik inceleme sonucunda kist hidatik tanısı konuldu. Hastaya 3 aylık mebandazol tedavisi verildi. Takip- ler sırasında nüks hastalık saptanmadı.Öğe Mermer fabrikası işçilerinde solunum fonksiyonları ve radyolojik bulgular(Modestum Publishing Ltd., 2012) Sezgi, Cengizhan; Abakay, Özlem; Önder, Hakan; Şen, Hadice Selimoğlu; Abakay, Abdurrahman; Kaya, Halide; Ayhan, Mustafa; Tanrıkulu, Abdullah ÇetinAmaç: Çalışmanın amacı mermer tozuna maruz kalma ile oluşan solunum sistemi semptomları, solunum fonksiyon testi ve akciğer grafi bulgularını araştırmaktır. Gereç ve yöntem: Mermer fabrikasında çalışan toplam 110 kişi çalışma grubu olarak alındı ve işçiler fabrikada çalıştıkları yerlere göre 4 gruba ayrıldı: blok kesim hattı (Grup A, 25 kişi), cilalama (Grup B, 33 kişi), fayans kesim (Grup C, 31 kişi) ve büro elemanı grubu (Grup D, 21 kişi). Kontrol grubu (Grup E) olarak mermer tozu maruziyet öyküsü olmayan benzer demografik özelliklere sahip 30 kişi alındı. Tüm grupların çalıştığı ortamlardaki toz konsantrasyonları ölçüldü. Olgulara anket uygulandı, fizik muayene ve spirometrik ölçümleri yapıldı. Akciğer grafileri çekildi. Bulgular: Fabrikada çalışan olguların tümü erkek olup yaş ortalaması 33,4±6,3 yıl idi. Gruplar arasında ortalama yaş ve sigara tüketimi açısından farklılık saptanmadı. Toz konsantrasyonlarının ilk üç grup için benzer, büroda ise daha düşük olduğu görüldü. İlk üç çalışma grubunda ofis grubuna göre öksürük ve balgam şikayetleri daha sık bulundu (p<0.05). İlk üç çalışma grubu ile ofis grubunda ölçülen zorlu vital kapasite (FVC), 1. saniyedeki zorlu ekspirasyonun hacmi (FEV1) veFEV1/FVC farklı değildi. İlk üç grupta ölçülen FEV1, FEV1/FVC ve zorlu ekspirasyonun %25 ile %75’i arasındaki akım (FEF25-75) kontrol grubundan belirgin düşük bulundu. İlk üç grupta ofis grubuna göre akciğer grafisinde daha yüksek oranda patolojik bulgu saptanmakla birlikte fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. Akciğer grafisi patolojileri mermer fabrikasında on yıldan fazla çalışan grupta daha sık saptandı (p<0,001). Sonuç: Mermer fabrikası işçilerinde toza maruziyetin yoğunluğu ve süresi solunum semptomları ve akciğer grafi bulguları ile ilişkilidir.Öğe Penetrating cervical spinal cord injury: CT and MRI findings(2011) Gümüş, Hatice; Tekbaş, Güven; Önder, Hakan; Ekici, Faysal; Göçmez, CüneytBackground: Stab wounds resulting spinal cord injury (SCI) are relatively rare and typically associated with immediate neurological damage. Objectives: We report MDCT and MRI findings of spinal injury findings following an unusual penetrating stab wound of the neck. Case report: A 31-year-old man had a stab wound in the cervical region. CT showed linear fracture in the corpus and left lamina of fourth cervical vertebra. MRI revealed left side oriented posteroanterior penetrating linear spinal cord lesion and broad T2W hyperintensity changes representing spinal cord contusion. Conclusion: CT and MRI allow bony injuries, foreign bodies, spinal instability and the classification of different types of lesions, ranging from spinal cord edema to complete spinal cord transection. MR imaging should be performed after acquiring negative CT imaging findings in the case of high suspicion of spinal cord trauma as seen in our present case.Öğe Pneumatosis cystoides intestinalis: Clinical experience in a single center(TIP ARASTIRMALARI DERNEGI, 2012) Önder, Akın; Kapan, Murat; Önder, Hakan; Taşkesen, Fatih; Gül, Mesut; Aliosmanoğlu, İbrahim; Başol, Ömer; Taş, İlhanThe purpose of the present study was to examine deeply the treatment strategies implemented in four patients diagnosed with pneumatosis cystodes intestinalis and their results. Medical records of four patients who had been treated at the diagnosis of pneumatosis cystoides intestinalis between January 2006 and November 2011 were investigated retrospectively. Three (75%) of the patients were male and 1 (25%) female, with the average age of 47.3±19.3 (21-66) years. Pain in abdomen was the first symptom complained by all four patients on admission. While the findings consistent with the peritonitis were revealed during physical examination in three of the cases, abdominal tenderness was detected in one patient. Of all the cases, 2 were accepted as the primary cases due to unknown etiology, while chronic obstructive pulmonary disease and peptic ulcer were held responsible in the etiology, thus assigning these cases in the secondary pneumatosis cystoides intestinalis group. Plain abdominal x-ray images acquired in all patients revealed subdiaphragmatic free gas collection; moreover, free fluid collection within the abdomen was recognized ultrasonographically in 3 patients. The diagnosis of pneumatosis cystoides intestinalis was established through abdominal computed tomography in the patient followed up under conservative treatment. Mortality and complications occurred in none of the patients. Should the physical examination findings associated with the peritonitis be obscured by subdiafragmatic free gas, such a patient may be erroneously followed up under conservative treatment. Implementation of a surgical strategy should not be deferred in case of acute abdomen.Öğe Sadece Başım Ağrıyor... İzole Transvers Sinüs Ven Trombozu(Acil Tıp Uzmanları Derneği, 2013) Özhasenekler, Ayhan; Durgun, Hasan Mansur; Kaçmaz, Ömer; Tunç, İbrahim; Akıl, Eşref; Önder, HakanSerebral ven trombozu beynin arteryel tıkayıcı hastalıklarına oranla daha nadir görülen bir durumdur. Sagittal ve kavernöz sinüs trombozu sık görülürken transvers sinüs trombozu daha nadirdir. Klinik olarak baş ağrısı, en yaygın ve başlangıç semptomudur. Serebral ven trombozlarının ilk tanı aracı, kontrastsız beyin bilgisayarlı tomografisidir. Acilde, baş ağrısı ile başvuran hastaların, sık kullanılan görüntüleme yöntemlerinden kontrastsız beyin tomografilerinin iyi değerlendirilmesi gerekir