Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Çil, Habib" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Changes in left ventricular functions after coronary artery by-pass surgery
    (2010) Eren, M. Nesimi; Ayaz, Fırat; Topal, Aşkın Ender; Yavuz, Celal; Atılgan, Zuhal; Çil, Habib
    Amaç: Bu çalışmada koroner by-pass cerrahisi yapılan hastaların sol ventrikül fonksiyonlarının transtorasik ekokardiografi ile değerlendirilmesi.Yöntemler: Ocak 2008 ile Mart 2009 tarihleri arasında koroner by-pass yapılan 64 hasta geriye dönük olarak incelendi. Hastaların tanısı, yaşı, cinsiyeti, diabetes mellitus ve hipertansiyon tanıları ve sigara kullanımı durumları tespit edildi. Operasyon öncesinde ve sonrasında sol ventrikül fonksiyonlarına bakıldı.Bulgular: Çalışmaya dâhil edilen 64 hastanın 44’ü erkek 20’si kadın idi. Yaş ortalaması 58 ± 6,2 yıl (43–84 yaş) idi. Çalışmaya alınan hastalardan en düşük sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonuna sahip 2 hastanın değerleri %30 idi. Hastaların 4’üne dört damar, 34’üne üç damar, 21’ine iki damar, 5’ine ise tek damar koroner by-pass cerrahisi yapıldı. Kanamadan dolayı 4 hasta (%6.2) revizyona alındı. Preoperatif sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu ortalama %48 ± 5,4 iken, altıncı aydaki kontrolde solventrikül ejeksiyon fraksiyonu ortalama %58,7 ± 2,4 idi. Bu fark istatiksel olarak anlamlı bulundu. Operasyonla ilişkili 3 hastada (%4,68) mortalite görüldü.Sonuç: Koroner by-pass yapılan hastalarda postoperatif sol ventrikül fonksiyonlarında anlamlı düzelmeler tespit edildi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Çok uzun süre hayatta kalan başarılı dinamik kardiyomiyoplasti olgusu
    (Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Tekbaş, Ebru; Yavuz, Celal; Arıtürk, Zuhal; Tekbaş, Güven; Çil, Habib
    Tedavideki gelişmeler nedeniyle kalp yetersizliği (KY) hastalarının sağkalım oranı artmış olsa da son dönem KY'nin prognozu oldukça kötüdür. Kalp transplantasyonu son dönem KY tedavisinde başarılı olmasına rağmen donör bulunması ve doku reddi ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Bu nedenle alternatif tedavi yaklaşımları gündeme gelmiştir. Dinamik kardiyomiyoplasti de bunlardan biridir. Her ne kadar kalp transplantasyonunun yerini tutamasa da tek başına medikal tedaviye göre sağkalım oranını daha fazla arttırmakta ve uygun donör bulunana kadar hastalara zaman kazandırmaktadır. Biz bu yazıda, KY tedavisinde transplantasyona köprü amacıyla dinamik kardiyomiyoplasti uygulanan ve 13 yıldır yaşamını sürdüren bir olguyu sunmayı amaçladık.
  • [ X ]
    Öğe
    Effect of imaging time on post stress left ventricular ejection fraction and volume measures by gated myocardial perfusion single photon emission computed tomography
    (2010) Çil, Habib; Arıtürk, Zuhal; Tekbaş, Ebru; Dostbil, Zeki; Taşdemir, Bekir; Elbey, Mehmet Ali
    Amaç: Efor sonrası sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (LVEF) ve sol ventrikül volüm değerlerinin koroner arter hastalığı bulunan hastalardaki kardiyak ölüm tahmininde katkısı vardır. Bu çalışmada, efor sonrası görüntüleme zamanının Quantitative Gated SPECT (QGS-Cedars-Sinai) programı ile hesaplanan efor sonrası LVEF, end-diastolik volüm (EDV) ve end-sistolik volüm (ESV) üzerine etkisini araştırmayı amaçladık. Hastalar ve yöntem: Bu çalışma 2008 ve 2009 yıllarında Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nükleer Tıp Birimine göğüs ağrısı nedeniyle Kardiyoloji Kliniğinden gönderilen 36 hasta üzerinde yapıldı. Tüm hastalara efor esnasında yapılan 99mTc-Mibi enjeksiyonunu takiben 20. ve 40. dakikalarda EKG-gated (8-bin frame modunda) miyokard perfüzyon SPECT sintigrafisi uygulandı. Kardiyak kantifikasyon yazılımı olan QGS programı kullanılarak LVEF, EDV ve ESV hesaplandı. İlk ve ikinci görüntülemelerden elde edilen LVEF, EDV ve ESV değerleri istatistiksel olarak birbirleri ile karşılaştırıldı.Bulgular: İlk ve ikinci görüntülemelerden elde edilen LVEF, EDV ve ESV değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı (p>0.05).Sonuç: Efor sonrası sol ventrikül fonksiyon parametreleri koroner arter hastalığı bulunan hastalardaki prognoz değerlendirmesinde önemlidir. Efor bitiminden 20-40 dakika sonra yapılan miyokard perfüzyon SPECT sintigrafisi efor sonrası LVEF, EDV ve ESV değerleri açısından tekrarlanabilir değerler vermektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    An epidemiological study to evaluate the use of vitamin K antagonists and new oral anticoagulants among non-valvular atrial fibrillation patients in Turkey- AFTER*-2 study design
    (Türk Kardiyoloji Derneği, 2015) Ertaş, Faruk; Kaya, Hasan; Yıldız, Abdulkadir; Davutoğlu, Vedat; Kiriş, Abdulkadir; Dinç, Lale; Kafes, Habibe; Avcı, Anıl; Çalapkorur, Bekir; Ertaş, Gökhan; Gül, Mehmet; Ay, Nuray Kahraman; Bulur, Serkan; Durukan, Mine; Eren, Murat; İlhan, İbrahim; Küçük, Murathan; Özpelit, Ebru; Şimşek, Hakkı; Uçar, F. Mehmet; Yıldız, Ahmet; Şahin, Yıldıray; Ayhan, Erkan; Çağlayan, Emre; Güngör, Hasan; Özyurtlu, Ferhat; Şen, Nihat; Vatan, Bülent; Vatansever, Fahriye; Kobat, Mehmet Ali; Temiz, Ahmet; Taylan, Gökay; Dönmez, İbrahim; Erkuş, M. Emre; Söylemez, Selami; Zengin, Halit; Gündüz, Mahmut; Tuncez, Abdullah; Karavelioğlu, Yusuf; Gökdeniz, Tayyar; Koza, Yavuzer; Aktop, Ziyaeddin; Katlandur, Hüseyin; Özer, Pelin Karaca; Yüksel, Murat; Acet, Halit; Çil, Habib; Alan, Sait; Toprak, Nizamettin
    Objectives: Atrial fibrillation (AF) is one of the most common causes of preventable ischemic stroke and is related to increased cardiovascular morbidity and mortality. There is a lack of data in Turkey on the use of new oral anticoagulants (NOACs), and time in therapeutic INR range (TTR) in vitamin K antagonist users and AF management modality. In this multi-center trial, we aimed to analyze, follow and evaluate the epidemiological data in non-valvular AF patients. Study design: Four thousand one hundred consecutive adult patients from 42 centers with at least one AF attack identified on electrocardiography will be included in the study. Patients with rheumatic mitral valve stenosis and prosthetic valve disease will be excluded from the study. At the end of one year, the patients will be evaluated in terms of major cardiac end points (death, transient ischemic attack, stroke, systemic thromboembolism, major bleeding and hospitalization). Results: First results are expected in June 2015. Data about major cardiovascular end-points will be available in January 2016. Conclusion: The rates and kind of oral anticoagulant use, TTR in vitamin K antagonist users and main management modality applied in non-valvular AF patients will be determined by AFTER-2 study. In addition, the rate of major adverse events (MACEs) and the independent predictors of these MACEs will be detected (AFTER-2 Study ClinicalTrials.gov number, NCT02354456.).
  • [ X ]
    Öğe
    Famotidine-induced acquired long QT syndrome: a case report
    (2012) Arutürk, Zuhal; Tekbaş, Ebru; Çil, Habib; İslamoğlu, Yahya
    Bir çok ilacın uzun QT sendromuna yol açtığı bilinmektedir. Famotidinin sık kullanımına rağmen bu ilacın neden olduğu uzun QT sendromu nadiren bildirilmiştir. Biz famotidinle ilişkili kazanılmış uzun QT sendromlu bir olgu sunduk.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Karotis artere stent yerleştirme: Tek merkez deneyimi ve klinik sonuçları
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Polat, Nihat; Akıl, Eşref; Çil, Habib; Özaydoğdu, Necdet; Akıl, Mehmet Ata; Çaylı, Murat
    Amaç: Bu çalışmada kliniğimize başvuran, karotis arter hastalığı tanısı almış ve karotis arter stentleme (KAS) ile revaskülarize edilen hastaların özelliklerini ve orta vadeli klinik sonuçlarını sunmayı amaçladık. Yöntemler: Tek merkezli, geriye dönük Mayıs 2012- Mayıs 2014 tarihleri arasında karotis artere müdahale gerekliliği olan ve KAS işlemini kabul eden hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastanın klinik özellikleri ve işlem ile ilgili verileri hasta dosyaları taranarak elde edildi. Daha sonra taburculuk sonrası hastanın yaşayıp yaşamadığı ve işlem sonrası yeni inme geçirip geçirmediği hastane kayıtlarından ve/veya telefon ile öğrenildi. Bulgular: Dahil edilme kriterlerini sağlayan 26 hasta çalışmaya alındı. Hastaların %69’u bayan olup, yaş ortalaması 66±9 yıl saptandı. Hastaların %73’ü semptomatik olup, %73’ünde hipertansiyon, %27’sinde diabetes mellitus, %39’unda hiperlipidemi, % 69’unda koroner arter hastalığı ve %31’inde aktif sigara içiciliği mevcuttu. Bütün hastalarda self ekspandable stent ve distal emboli koruyucu cihaz kullanıldı. İşlem ile ilişkili olarak 18 hastaya sol, 6 hastaya sağ ve 2 hastaya ayrı seanslarda iki taraflı olmak üzere 26 hastaya toplamda 28 başarılı KAS işlemi yapıldı. Sadece 1 hastaya rezidü darlık nedeniyle ikinci stent yerleştirme ihtiyacı oldu. İşlemle ilişkili sadece 1 hastada 24 saate tamamen düzelen hava embolisine bağlı güç kaybı oldu. Hastalar tekrarlayan inme ve ölüm açısından 11,5±8 (en az 2-en çok 27, median 10) ay takip edildi. Takip süresince hiçbir hastada tekrarlayan inme ve trans iskemik atak saptanmadı. Sadece 1 hastada 8 ay sonra ölüm gözlendi. Sonuç: Deneyimli merkezlerde KAS başarılı bir şekilde uygulanmakta olup komplikasyon riski oldukça düşüktür. KAS’ın orta vadeli klinik sonuçları oldukça yüz güldürücüdür.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Miyokard perfüzyon sintigrafisi, eforlu EKG ve koroner anjiografi sonuçlarının karşılaştırılması
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Dostbil, Zeki; Çil, Habib; Atılgan, Zuhal Arıtürk; Tekbaş, Ebru; Kaya, Buğra; Kaya, Savaş
    Amaç: Koroner arter hastalığı tüm dünyada en sık görülen mortalite ve morbidite sebeplerinden birisidir. Koroner arterlerdeki aterosklerotik darlığın kesin tanısında koroner anjiografi kullanılmaktadır. Bu çalışmada koroner arter hastalığı tanısında kullanılan eforlu EKG ve miyokard perfüzyon sintigrafi ve koroner anjiografi bulguları karşılaşrtırıldı. Gereç ve Yöntem: 101 hasta (47 erkek, 54 kadın; yaş ortalaması: 55 ± 10.95 yıl) çalışmaya alındı. Bu hastalara treadmill cihazıyla efor yaptırılarak 99m Tc-MIBI miyokard perfüzyon sintigrafisi çekildi. Bir ay içerisinde koroner anjiografi yapılan hastalar çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Efor testi pozitif olan hastaların %55’i, şüpheli olanların %82’si ve negatif olanların ise %29’unda koroner anjiografide darlık tespit edilirken miyokard perfüzyon sintigrafisinde iskemi gözlenen hastaların %66’sında ve normal değerlendirilen hastaların %12’sinde darlık görüldü. Sonuç: Koroner arter darlığının tanı ve takibinde efor testi ve miyokard perfüzyon sintigrafisi gibi noninvaziv testler kullanılmaktadır. Bu testlerin sonuçları birlikte değerlendirildiğinde koroner arter darlığını göstermedeki doğrulukları artmaktadır.
  • [ X ]
    Öğe
    Miyokard perfüzyon sintigrafsi, eforlu EKG ve koroner anjiograf sonuçlarının karşılaştırılması
    (2010) Tekbaş, Ebru; Çil, Habib; Dostbil, Zeki; Kaya, Buğra; Sarıkaya, Savaş; Atılgan, Zuhal Arıtürk
    Amaç: Koroner arter hastalığı tüm dünyada en sık görülen mortalite ve morbidite sebeplerinden birisidir. Koroner arterlerdeki aterosklerotik darlığın kesin tanısında koroner anjiograf kullanılmaktadır. Bu çalışmada koroner arter hastalığı tanısında kullanılan eforlu EKG ve miyokard perfüzyon sintigraf ve koroner anjiograf bulguları karşılaşrtırıldı. Gereç ve Yöntem: 101 hasta (47 erkek, 54 kadın; yaş ortalaması: 55 ± 10.95 yıl) çalışmaya alındı. Bu hastalara treadmill cihazıyla efor yaptırılarak 99m Tc-MIBI miyokard perfüzyon sintigrafsi çekildi. Bir ay içerisinde koroner anjiograf yapılan hastalar çalışmaya dahil edildi.Bulgular: Efor testi pozitif olan hastaların %55’i, şüpheli olanların %82’si ve negatif olanların ise %29’unda koroner anjiografde darlık tespit edilirken miyokard perfüzyon sintigrafsinde iskemi gözlenen hastaların %66’sında ve normal değerlendirilen hastaların %12’sinde darlık görüldü. Sonuç: Koroner arter darlığının tanı ve takibinde efor testi ve miyokard perfüzyon sintigrafsi gibi noninvaziv testler kullanılmaktadır. Bu testlerin sonuçları birlikte değerlendirildiğinde koroner arter darlığını göstermedeki doğrulukları artmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Myocardial perfusion scintigraphy fi ndings in patients with mild coronary atherosclerotic lesions on coronary angiography
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Dostbil, Zeki; Çil, Habib; Tekbaş, Ebru Öntürk; Atılgan, Zuhal Arıtürk; İslamoğlu, Yahya; Taşdemir, Bekir; Dağ, Yusuf
    Objectives: Myocardial perfusion scintigraphy (MPS) is widely used in functional assessment of myocardial perfusion. But, some study results are in contradiction with severity of coronary artery disease detected by coronary angiography (CA). It is frequently encountered case that CA is completely normal whereas MPS describes ischemia. In this study, we aimed to investigate whether mild atherosclerotic lesions cause ischemia. Materials and methods: MPS with 99mTc-MIBI was performed in 52 patients who applied to cardiology clinics for history of chest pain and underwent diagnostic CA within 3 months. Results: In 22 of 52 patients with mild atherosclerotic lesions, ischemia in various degrees was detected on MPS. In statistical analysis, any signifi cant relationship was not found between ischemia and gender, hypertension, DM, dyslipidemia, smoking, mitral valve insuffi ciency, left ventricular hypertrophy, exercise testing result and affected coronary artery. Conclusion: Our study fi ndings have shown that mild atherosclerotic lesions even at very early stage may cause myocardial ischemia
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Nötrofil/lenfosit oranı ile koroner kollateral dolaşım arasındaki ilişki
    (Modestum Publishing Ltd., 2012) Çil, Habib; İslamoğlu, Yahya; Yavuz, Celal; Atılgan, Zuhal Arıtürk; Çalışkan, Ahmet; Demirtaş, Sinan; Oylumlu, Mustafa
    Amaç: Koroner kollateral dolaşım ile nötrofil/lenfosit oranı arasındaki ilişkiyi araştırmak. Gereç ve yöntem: Çalışmaya Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji kliniğine koroner arter hastalığı (akut koroner sendrom veya stabil angina pektoris) ön tanısıyla başvurup koroner anjiyografide en az bir damarında %70 den fazla darlık saptanan hastalar alındı. Tüm hastaların yaş, cinsiyet, diyabet ve hipertansiyonu varlığı, akut/stabil koroner sendrom varlığı, vücut kitle indeksi, nötrofil/lenfosit oranı, beyaz küre sayısı, Rentrop skoru, hastalıklı damar sayısı kaydedildi. Çalışmaya toplam 82 hasta alındı. Bulgular: Çalışmaya alınan hastalardan 33’ünde iyi gelişmiş kollateral dolaşım saptanırken 49’unda zayıf kollateral dolaşım saptandı. İki gurubun klinik özellikler yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi, hipertansiyon ve diyabet varlığı açısından benzer bulundu. İyi gelişmiş koroner kollateral dolaşım gurubunda ortalama NLO 2,78 iken zayıf kollateral dolaşım gurubunda 2,89 olarak saptandı. Ancak aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0.12). Sonuç: Elde ettiğimiz verilerle nötrofil/lenfosit oranı ile iyi gelişmiş kollateral dolaşım arasında ilişki saptanmadı.
  • [ X ]
    Öğe
    Penetran kalp yaralanmalarında mortaliteye etki eden faktörler: 10 yıllık sonuçlarımız
    (2011) Eren, Mehmet Nesimi; Başyiğit, İsmail; İslamoğlu, Yahya; Elbey, Mehmet Ali; Yavuz, Celal; Çil, Habib; Tekbaş, Güven
    Amaç: Bu çalışmada penetran kalp yaralanması nedeni ile merkezimize getirilen ve tedavisi yapılan hastalarda sağkalımı etkileyen faktörler araştırıldı. Çalışma planı: Kasım 2000- Haziran 2010 tarihleri arasında penetran kalp yaralanması nedeniyle kliniğimize başvuran 94 hasta (82 erkek 12 kadın; ort yaş 25.9±12.7 yıl; dağılım 3-67 yıl) retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların demografik özellikleri, hastaneye getirilme süresi, hastaneye getiriliş şekilleri, başvuru sırasındaki klinik durumları ve yaralanma nedenleri kaydedildi. Buna ek olarak, hemotoraks, perikart hematomu, tamponad, koroner arter hasarının varlığı, ameliyata karar verme şekli (resüsitasyon torakotomisi, klinik takip veya bazı diyagnostik yöntemlerden sonra ameliyat), yaralanan kalp boşluğu, eşlik eden ek organ yaralanması varlığı, ameliyat başlangıcındaki kalp ritmi ve uygulanan cerrahi yaklaşım kaydedildi. Bulgular: Çalışmamızda mortalite oranı %13.8 olarak bulundu. Yaş, cinsiyet, yaralanma nedeni (ateşli silah, kesici/delici alet ve iyatrojenik yaralanmalar), tamponad ve koroner arter hasarının varlığı, sağkalım ile ilişkili bulunmadı. Ancak, hastaneye geliş şekli (ambulans veya diğer araçlar), hastaneye varış süresi, hastaneye geliş kliniği, ameliyata karar verme şekli, ameliyat öncesi kalp ritmi, perikart hematomu veya hemotoraks varlığı, yaralanan kalp boşluğu ve eşlik eden diğer organ yaralanması varlığı ile sağkalım arasında anlamlı ilişki saptandı. Sonuç: Penetran kalp yaralanmalarında sonuçları etkileyebilen en önemli değiştirilebilir faktör hastaneye varış süresidir. Bu sürenin kısaltılması, çok yüksek mortaliteye sahip bu grup hastalarda sağkalımı belirgin olarak artırabilecektir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Relationship between the severity of mitral regurgitation, left ventricular dysfunction and plasma brain natriuretic peptide level: An observational strain imaging study
    (Modestum Publishing Ltd., 2012) Elbey, Mehmet Ali; Arslan, Şakir; Aksakal, Enbiya; Şenocak, Hüseyin; Karakelleoğlu, Şule; Arıtürk, Zuhal; Tekbaş, Ebru Öntürk; Çil, Habib
    Objectives: The aim of the this study was to investigate the relationship between the degree of mitral regurgitation (MR), left ventricular (LV) dysfunction determined by strain (S)/strain rate (SR) imaging and plasma brain natriuretic peptide (BNP) levels. Materials and methods: This is an observational cross- sectional study which included 31 consecutive patients (15[48.4%] male) who had applied to our outpatient clin- ics and diagnosed as mitral regurgitation and 25 (12 [48.0%] male) healthy persons as control subjects. The mitral regurgitation patients were divided into two groups: those with moderate MR (n=14[45.2%]) and those with severe MR (n=17[54.8%]), and maximum strain / strain rate measurements of left ventricular wall segments and plasma brain natriuretic peptide levels were determined in these two groups and controls. Results: S/SR values of all wall segments of left ventricle were found to be decreased in patient with severe MR when compared with the control subjects and patients with moderate MR (p<0.001). Conclusions: Although left ventricle functions with conventional echocardiography in patients with mitral valve regurgitation were normal, subclinic deteriorations of left ventricle were detected in patients with severe mitral valve regurgitation.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Romatoid artritli hastalarda kardiyak sempatovagal aktivitenin kalp hızı değişkenliği ile değerlendirilmesi
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Çevik, Figen Ceylan; Yazıcı, Selma; Kara, Ali Fuad; Atılgan, Zuhal; Çil, Habib; Tekbaş, Ebru; Çevik, Remzi; Tahtasız, Mehmet; Saraç, Ayşegül Jale
    Amaç: Romatoid artritte (RA) inflamatuar strese bağlı sempatik sinir sistemi aktivitesinde artış ve buna bağlı kalp hızı değişkenliğinde bozulma olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada RA’lı hastalarda kalp hızı değişkenliği (KHD) gibi noninvaziv elektrofizyolojik parametreler aracılığıyla kardiyak sempatovagal aktivite değerlendirildi. Gereç ve yöntem: Bu çalışmaya 49 RA’lı hasta ve benzer yaşta 28 sağlıklı birey kontrol grubu olarak alındı. Tüm bireylerin klinik ve laboratuar parametreleri değerlendirildi ve hepsine 24 saatlik Holter elektrokardiografik monitorizasyon yapıldı. Bulgular: Hasta grubunda minimal, maksimal ve ortalama kalp hızları kontrol grubuna kıyasla oldukça anlamlı düzeyde yüksek ve ortalama RR intervali de anlamlı düzeyde düşük bulundu. Ek olarak, zaman bağımlı KHD parametreleri arasında SDNN, SDANN ve triangular indeks anlamlı düzeyde düşük saptandı. (sırasıyla p<0.05, p<0.01, p<0.01). Korelasyon analizinde herhangi bir KHD parametresi ile yaş, cinsiyet, hastalık süresi ve aktivitesi, inflamasyon belirteçleri, supraventriküler ya da ventriküler ekstrasistol sayısı (VES) arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı. Yalnızca pNN50, SDANN ve RMSDD ile VES arasında anlamlı ve negatif bir ilişki saptandı. Fakat multivaryans analizde bu parametreler arasında bağımsız bir ilişki gösterilemedi. Sonuç: RA’lı hastalarda KHD gibi nonivaziv parametrelerin geleneksel risk faktörlerine ek olarak kardiyovasküler riskin değerlendirilmesi ve ani kardiyak ölüm riskinin öngörülmesinde ılımlı bir rolü olabilir. Fakat daha kesin yargıya varılabilmesi için farklı hasta gruplarını içeren, daha geniş ve uzun dönemli çalışmalar gerekmektedir.
  • [ X ]
    Öğe
    Romatoid artritli hastalarda kardiyak tutulumun noninvaziv elektrofi zyolojik parametrelerle değerlendirilmesi
    (2010) Çevik, Figen Ceylan; Yazıcı, Selma; Tahtasız, Mehmet; Kara, Ali Fuat; Çil, Habib; Tekbaş, Ebru; Saraç, A. Jale
    Amaç: Romatoid artrit (RA)’te hem hastalığa ve hem de kullanılan ilaçlara bağlı olarak kalp tutulumu olabilmekte ve çoğunlukla sessiz seyretmektedir. Bu çalısmada RA’li hastalarda non-invaziv elektrofi zyolojik parametreler aracılığıyla kardiyak etkilenimin varlığı arastırıldı. Gereç ve yöntemler: Bu çalısmaya benzer yasta 49 RA’li hasta ve 28 sağlıklı birey kontrol grubu olarak alındı. Tüm bireyler klinik ve laboratuar parametreleri açısından değerlendirildi ve 24 saatlik Holter elektrokardiografi k monitorizasyonları yapıldı. Bulgular: Maksimum QT aralığı kontrollere göre RA’lı hastalarda daha düsük iken (p<0.05), minimum, maksimum ve ortalama kalp hızı (sırasıyla; p<0.05, p<0.01, p<0.01) ise daha yüksekti. P dalga parametreleri (P maksimum, P minimum and P dispersiyonu) her iki grupta benzerdi. Korelasyon analizlerinde sadece düzeltilmis QT dispersiyonu ile eritrosit sedimantasyon hızı arasında anlamlı ters bir iliski mevcuttu (p<0.05). Bununla beraber, P dalga süresi ve QT parametreleri ile herhangi bir klinik veya laboratuar parametresi arasında anlamlı bir iliski bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Romatoid artritli hastalarda QT dispersiyonu gibi nonivaziv parametrelerin geleneksel risk faktörlerine ek olarak kardiyovasküler riskin değerlendirilmesi ve ani kardiyak ölüm riskinin öngörülmesinde ılımlı bir rolü olabilir. Fakat daha kesin bir yargı için farklı ve daha fazla sayıda içeren, prospektif ve uzun süreli çalısmalara gereksinim vardır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Romatoid artritli hastalarda kardiyak tutulumun noninvaziv elektrofizyolojik parametrelerle değerlendirilmesi
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Çevik, Figen Ceylan; Yazıcı, Selma; Tahtasız, Mehmet; Kara, Ali Fuad; Çil, Habib; Atılgan, Zuhal; Tekbas, Ebru; Saraç, Ayşegül Jale
    Amaç: Romatoid artrit (RA)’te hem hastalığa ve hem de kullanılan ilaçlara bağlı olarak kalp tutulumu olabilmekte ve çoğunlukla sessiz seyretmektedir. Bu çalışmada RA’li hastalarda non-invaziv elektrofi zyolojik parametreler aracılığıyla kardiyak etkilenimin varlığı araştırıldı. Gereç ve yöntemler: Bu çalışmaya benzer yaşta 49 RA’li hasta ve 28 sağlıklı birey kontrol grubu olarak alındı. Tüm bireyler klinik ve laboratuar parametreleri açısından değerlendirildi ve 24 saatlik Holter elektrokardiografi k monitorizasyonları yapıldı. Bulgular: Maksimum QT aralığı kontrollere göre RA’lı hastalarda daha düşük iken (p<0.05), minimum, maksimum ve ortalama kalp hızı (sırasıyla; p<0.05, p<0.01, p<0.01) ise daha yüksekti. P dalga parametreleri (P maksimum, P minimum and P dispersiyonu) her iki grupta benzerdi. Korelasyon analizlerinde sadece düzeltilmiş QT dispersiyonu ile eritrosit sedimantasyon hızı arasında anlamlı ters bir ilişki mevcuttu (p<0.05). Bununla beraber, P dalga süresi ve QT parametreleri ile herhangi bir klinik veya laboratuar parametresi arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Romatoid artritli hastalarda QT dispersiyonu gibi nonivaziv parametrelerin geleneksel risk faktörlerine ek olarak kardiyovasküler riskin değerlendirilmesi ve ani kardiyak ölüm riskinin öngörülmesinde ılımlı bir rolü olabilir. Fakat daha kesin bir yargı için farklı ve daha fazla sayıda içeren, prospektif ve uzun süreli çalışmalara gereksinim vardır
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Sendrom X fizyopatolojisinde uyku-apne sendromu’nun rolü
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Arıtürk, Zuhal; Abakay, Abdurrahman; Tekbaş, Ebru; Çil, Habib; Kırbaş, Gökhan; Alan, Sait; Yazıcı, Mehmet
    Amaç: Sendrom X veya mikrovasküler anjina pektoris, koroner anjiyografide, nonstenotik epikardiyal arterleri olan hastalarda, koroner mikrovasküler disfonksiyona bağlı gelişen anjina pektoris olarak tanımlanır. Bu çalışmada sendrom X ile obstüktif uyku apnesi sendromu (OSAS) arasındaki ilişki araştırılmıştır. Gereç ve yöntem: Bu çalışmaya Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji polikliniğine göğüs ağrısı nedeniyle başvuran ve efor testi pozitif olup koroner anjiyografisinde epikardiyal koroner arterleri normal veya yavaş koroner akım saptanan 20 hasta (11 erkek, 9 kadın) ile (Grup I) yapılan tetkiklerinde herhangi bir hastalık tespit edilmemiş 30 kişi (Grup II) dahil edildi. Hastalara polisomnografi (PSG) ve ekokardiyografi (EKO) uygulandı. Bulgular: Çalışmaya alınan hastalar iki ayrı gruba alındı. Grup 1; Kardiyak sendrom X tanılı 20 hasta, Grup 2; 30 sağlıklı birey. Her iki grubun kardiyak yapı ve fonksiyonları ekokardiyografik olarak değerlendirildi. Grup I hastaların 11’inde (%55) OSAS saptandı. Grup II hastalarda ise 3 olguda (%10) OSAS tespit edildi. Her iki grup arasında OSAS sıklığı bakımından anlamlı fark bulunmakta idi (p<0.05). Sendrom X hastaları ile kontrol grubu arasında ekokardiyografik olarak sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (LVEF), sol ventrikül sistol sonu çapı (LVESD), sol ventrikül diastol sonu çapı (LVEDD), stroke volüm, deselerasyon zamanı (DT), ejeksiyon zamanı (ET) ve sol atriyum (LA) çapları arsında anlamlı fark saptanmadı. Ancak iki grup arasında İVRT, RA çap, miyokard performans indeksler (MPİ), PAP ve mEv/mAv oranlarında anlamlı fark tespit edildi (p<0.05). Sonuç: Sendrom X’li hastalarda OSAS insidansı kontrol grubuna oranla anlamlı derecede yüksek saptandı. Apne Hipopne indeksi yüksek bulunan OSAS hastalarında hipertansiyon, dislipidemi gibi önemli kardiyovasküler risk faktörlerinin daha sık görüldüğü göz önünde bulundurulmalı, yakın takip ve tedavi ihmal edilmemelidir
  • [ X ]
    Öğe
    Ventriküler destek aygıtı ve kardiyak defibrilatör takılı hastada başarılı VT ablasyonu
    (2011) Arıtürk, Zuhal; İslamoğlu, Yahya; Tekbaş, Ebru; Elbey, Mehmet Ali; Çil, Habib; Aktaş, M Kemal
    [Abstract Not Available]
  • [ X ]
    Öğe
    Yıldırımın noninvaziv elektrofizyolojik etkileri: Olgu serisi
    (2011) Baştürk, Mustafa; İslamoğlu, Yahya; Elbey, Mehmet Ali; Çil, Habib; Tekbaş, Ebru
    Amaç: Yıldırım sık görülen doğal afetlerden olup, etkilenen hastaların %20-30’unda ölümler görülebilmektedir. Yıldırıma bağlı en sık ölüm sebebi ise kardiyak arresttir. Bunun dışında solunum merkezi hasarına bağlı ölümler de görülebilmektedir. Gereç ve Yöntemler: Yıldırım yaralanmaları ile ilgili literatürde çok sayıda vaka bildirileri bulunmasına rağmen yıldırım yaralanmalarının kalp üzerine olan etkisi konusunda az sayıda çalışma vardır. Bu vaka serisinde yıldırımın kalp üzerinde oluşturduğu elektrofizyolojik etkileri noninvaziv olarak değerlendirmeyi amaçladık. Bulgular: Yıldırımdan etkilenen kişilerde ventrikül fibrilasyonu, asistoli, supraventriküler taşikardi, QT uzaması ve nonspesifik ST-T değişiklikleri oluşmasına karşın yıldırımın kendisine özgü bir EKG bulgusu ya da bulguları yoktur. Sonuç: EKG’deki değişiklikler daha çok yıldırımın şiddetine ve vücutta kalış süresine bağlıdır.

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim