Yazar "Çağlayan, Mehmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aksiyal spondiloartrit hastalarında serum endokan seviyesinin ve hastalık aktivitesiyle ilişkisinin araştırılması(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2023) Gündüz, Sevgi; Gündüz, İbrahim; Kaplan, İbrahim; Çağlayan, MehmetAmaç: Spondiloartrit (SpA) terimi; ortak klinik, genetik, laboratuvar ve radyolojik özellikleri olan bir grup hastalığı tanımlayan ortak bir terimdir. Hastaları takipte kullanılabilecek duyarlı bir biyobelirteç maalesef yoktur. Yapılan çalışmalarla endokanın akut ve kronik enflamasyonun değişik basamaklarında önemli görevler üstlendiği gösterilmiştir. Biz bu çalışmada aksiyel SpA (axSpA) tanılı hastalarda serum endokan düzeylerini, bu düzeylerin klinik ve laboratuvar parametreler ile korelasyonunu araştırmayı amaçladık. Yöntemler: Çalışmaya “Assessment of SpondyloArthritis International Society (ASAS)” tarafından axSpA için geliştirilmiş ASAS sınıflandırma kriterlerine göre tanı almış axSpA hastaları ve bilinen hastalığı olmayan sağlıklı gönüllüler alındı. Demografik, klinik özellikleri ve laboratuvar verileri kayıt edildi. Eş zamanlı alınan serumda endokan düzeyleri “enzyme linked immunosorbent assay (ELİSA)” ile ölçüldü. Bulgular: Spondiloartrit grubu ile kontrol grubu arasında serum endokan düzeyleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık görülmedi (p: 0,084). Alt grup analizinde de 3 grup arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık görülmedi (p:0,175). Serum endokan düzeyi ile hemoglobin düzeyi arasında pozitif korelasyon (r:0,335 ve p:0,009), eritrosit sedimentasyon hızı (ESH) arasında negatif korelasyon (r:-0,32 ve p:0,010) görüldü. Serum endokan düzeyleri ile sabah tutukluğu süresi arasında anlamlılık düzeyine yaklaşan negatif korelasyon görüldü (r: -0,294 p: 0,022). Sonuç: Serum endokan düzeyleri değerlendirildiğinde, hasta ve kontrol grubu arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık görülmedi. Serum endokan düzeyleri bazı laboratuvar parametreleri arasında korelasyon görüldü. Bu moleküllerin axSpA patogenezindeki rolünün, tanı ve takipte kullanılmasının yerinin daha iyi anlaşılması için daha kapsamlı klinik çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.Öğe Alt ekstremite amputasyonlu hastalarda uyku kalitesi ve ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi(Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği, 2015) Em, Serda; Batmaz, İbrahim; Karakoç, Mehmet; Aydın, Abdulkadir; Bozkurt, Mehtap; Çağlayan, Mehmet; Nas, KemalAmaç: Alt ekstremite amputasyonlu (AEA) hastalarda uyku kalitesini değerlendirmek ve uyku bozukluğu ile ilişkili faktörleri belirlemektir.Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya AEA'lı 35 hasta ve 35 sağlıklı kontrol alındı. Çalışma grubunun demografik verileri kaydedildi. Uyku kalitesi Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) ile değerlendirildi. Amputasyonla ilişkili ağrı, Vizüel Analog Skala kullanılarak ölçüldü. Psikolojik durum Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) ile değerlendirildi.Bulgular: Hastalarda PUKİ'nin uyku süresi alt skoru dışında tüm alt skorları ve total skoru kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksekti. Total PUKİ skoru ile BDÖ (p<0,05) ve BAÖ (p<0,01) skoru korele idi. Multipl regresyon analizi ile yaş ve anksiyetenin uyku kalitesini belirlemede en önemli faktörler olduğu gösterildi (p<0,05). Sonuç: Çalışmamız kontrol grubuna göre AEA'lı hastalarının uyku kalitesinde bozulma olduğunu ve buna ek olarak yaş ve emosyonel durumun uyku kalitesiyle ilişkili olduğunu gösterdi. Bu nedenle ileri yaşta ve emosyonel durumu bozuk olan hastalarda çok yönlü tedavi yaklaşımları uyku bozukluğunu gidermek için gereklidir. Ancak uyku bozukluğunun nedenlerini ve genel sağlık üzerine etkilerini gösteren daha fazla hasta ile yapılmış ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Ankilozan spondilitli hastalarda komorbit hastalıkların değerlendirmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Em, Serda; Bozkurt, Mehtap; Çağlayan, Mehmet; Oktayoğlu, Pelin; Karakoç, Mehmet; Nas, KemalAmaç: Bu çalışmanın amacı ankilozan spondilit (AS) hastalarında komorbit hastalıkları ve bulunma oranlarını belirlemektir. Yöntemler: Bu çalışmaya 70 AS’li hasta, 70 romatoid artritli (RA) hasta ve 70 sağlıklı kontrol alındı. Demografik ve klinik özellikler kaydedildi. Tüm gruplar hipertansiyon, Aterosklerotik Kalp Hastalığı (ASKH), kalp yetmezliği, tiroid hastalıkları, akciğer hastalıkları, Tip2 diyabet ve serebrovasküler olay (SVO) açısından sorgulandı ve daha kapsamlı bilgi elde etmek için hasta kayıtları retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hasta ve kontrol grupları yaş, boy ve kilo bakımından benzerdi. AS’li hastalarda hipertansiyon görülme sıklığı, sağlıklı kontrollerden anlamlı olarak yüksekti (p<0.05). Fakat AS ve RA hastaları hipertansiyon açısından karşılaştırıldığında böyle bir farklılık gözlenmedi (p>0.05). AS ve RA’lı hastalarda ASKH ve kalp yetmezliği görülme sıklığı benzerdi ve AS hastaları kontrol grupları ile karşılaştırıldığında anlamlı farklılık yoktu. AS’li hastalarda tiroid hastalıkları %12.8 olarak görülürken, Tip2 diyabet sıklığı %11.4 idi ve sağlıklı kontrollerle AS hastaları karşılaştırıldığında bu iki hastalık açısından iki grup arasındaki fark anlamlıydı (p<0.05). Sonuç: AS’li hastalarda, sağlıklı kontrollere göre hipertansiyon, tiroid hastalıkları ve diyabet görülme sıklığı anlamlı derecede yüksekti. Ancak RA’lı hastalar ve AS’li hastalar arasında komorbit hastalık açısından anlamlı fark tespit edilmedi.Öğe Benign eklem hipermobilite sendromlu hastalarda emosyonel durum ve ilişkili faktörler(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Em, Serda; Çağlayan, Mehmet; Oktayoğlu, Pelin; Bozkurt, Mehtap; Ceylan, Veysi; Nas, KemalAmaç: Benign eklem hipermobilite sendromlu (BEHS) hastalarda emosyonel durumu değerlendirmek ve emosyonel durum üzerine etkili hastalıkla ilgili faktörleri belirlemektir. Yöntemler: Beighton tanı kriterlerine göre BEHS tanısı konan 63 kadın hasta ve 60 sağlıklı kontrol bu çalışmaya dahil edildi. Hastalar sorgulandıktan sonra kas-iskelet sistem muayeneleri yapılarak elde edilen bulgular kaydedildi. Hastaların kronik ağrılarını değerlendirmek için Vizüel Analog skala (VAS) kullanıldı. BEHS’li hastalar ve kontrollerin anksiyete ve depresyon durumları Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ) ile değerlendirildi. Bulgular: Hasta ve kontrol grubu, yaş ortalaması bakımından benzerdi. Hastaların Beighton toplam skor ortalaması (6.64 ± 1.28) kontrol grubundan (0.65±0.86) anlamlı olarak yüksekti (p<0.001). Ortalama anksiyete ve depresyon oranları açısından hasta ve kontroller arasındaki fark anlamlıydı (sırasıyla, p<0.05; p<0.01). HADÖ anksiyete skoru, hem Beighton skoru ile hem de VAS ağrı skoru ile korele iken, depresyon skoru sadece VAS ağrı skoru ile ilişkiliydi. Sonuç: BEHS’li hastalarda, sağlıklı kontrollere göre anksiyete ve depresyon oranı anlamlı derecede yüksekti. Aynı zamanda hastalardaki hipermobilite derecesi ve ağrı şiddeti ile emosyonel durum arasında bir ilişki vardı. Bu nedenle BEHS’li hastaların takip ve tedavisinde emosyonel durum göz önüne alınmalıdırÖğe Determining quality of life and associated factors in patients with stroke(Turkish Society of Physical Medicine and Rehabilitation, 2015) Em, Serda; Bozkurt, Mehtap; Karakoç, Mehmet; Çağlayan, Mehmet; Akdeniz, Dicle; Oktayoğlu, Pelin; Varol, Sefer; Nas, KemalObjective: This study aims to examine the overall and domain-specific quality of life in patients with stroke and to identify variables predicting quality of life after stroke. Material and Methods: A total of 104 patients with sufficient cognitive functions having hemiplegia because of cerebrovascular accident and 108 controls were included in this study. Demographic and clinical features were recorded. The Barthel Index (BI) and Functional Ambulation Category scale were employed to assess the functional state of patients. Quality of life was evaluated by the Short Form 36 (SF-36) health survey, whereas the emotional state of the patients was evaluated by the Hospital Anxiety and Depression Scale (HADS). Functional status, motor impairment, and emotional state were determined as independent variables, and multiple regression analysis was used to predict quality of life. Results: Patients had significantly lower scores in the quality of life subscores and total scores in comparison with the controls (p<0.001). The mean anxiety and depression rates in the patients were significantly higher than those in controls (p<0.001). The sum of subscores and physical composite score of SF-36 were significantly lower in female and illiterate patients than in male and educated patients. Multiple regression analyses indicated that HADS depression was associated with mental health (p<0.001), whereas BI was independently associated with the physical health total score (p<0.05). The power of the statistical analysis for study population was 100% according to the given effect size (α=0.01). Conclusion: Present results demonstrated that patients with stroke have a significantly poor quality of life than the general population. The reduced quality of life after stroke appears to be related the emotional state, physical disability, and demographic properties such as gender and education. Therefore, prevention of disability and early diagnosis and treatment of depression are vital in improving the quality of life of patients with stroke.Öğe Effects of lumbosacral angles on development of low back pain(Journal Of Musculoskeletal Pain, 2014) Çağlayan, Mehmet; Tacar, Orhan; Demirant, Ayda; Oktayoğlu, Pelin; Karakoç, Mehmet; Çetin, Abdurrahman; Em, Serda; Bozkurt, Mehtap; Uçar, Demet; Nas, KemalObjective: Low back pain [LBP] is an important health issue due the diagnosis and treatment expenses and loss of workforce it leads to. Biomechanical changes in the vertebral column caused by changes in the lumbosacral angles [LSAs] may lead to LBP. The purpose of this study was to assess body mass index [BMI] and LSAs in patients with LBP and investigate the association between LBP, LSAs and BMI. Methods: Lumbar lordotic angle [LLA], LSA, sacro-horizontal angle [SHA] and sacral inclination angle [SIA] were measured in 117 patients with chronic LBP and 85 healthy normal controls [HNCs] by means of lumbosacral radiography. In addition, association between LSAs, BMI and LBP was investigated. Results: There were no significant differences between patients and HNCs regarding LSAs and BMI. LLA was lower in male patients with LBP compared to male HNCs without LBP [p = 0.013]. In addition, SIA [p = 0.002] and BMI [p = 0.006] were higher in female patients with LBP compared to male patients with LBP. It was found that an increase in LLA increased the risk of having LPB by approximately 1.04-folds [ranging from 1.01 to 1.08; p = 0.045]. On the other hand, no association was found between LSAs and BMI. Conclusion: Changes in LSAs may cause LBP. An increase in LLA may be influential in increasing the risk of LBP. Therefore, measurement of LSAs may guide the physician who is to make clinical decisions in examination of patients with LBP.Öğe Evaluation of hearing loss in patients with ankylosing spondylitis(Aves Yayıncılık, 2014) Bozkurt, Mehtap; Çağlayan, Mehmet; Uçar, Demet; Oktayoğlu, Pelin; Em, Serda; Gün, Ramazan; Gür, Ali; Nas, KemalMaterials and Methods: A total of 50 AS patients and 34 healthy controls were enrolled into the study. Physical examinations and disease activity score measurements were performed in patients with AS. Results: The mean age was 32.20 years (18-55) in AS patients and 35.58 (20-50) in the control group. The mean disease duration was 5.27 years (0-22) in patients with AS. Hearing loss was detected in seven (14%) of the AS patients and three (8.8%) of the control patients. In terms of hearing loss, a statistically signifcant difference was not found between the two groups. Sensorineural hearing loss was the most commonly detected type of hearing loss in the two groups. Hearing loss was present in two (28.5%) of the seven AS patients in whom the duration of disease was more than 10 years. There was no statistically signifcant correlation between the duration of disease and hearing loss. Conclusion: There was no signifcant difference between the AS and control groups with respect to hearing loss. The rate of hearing loss increased in line with the duration of disease. Objective: The aim of this study was to evaluate the rate of hearing loss in patients with ankylosing spondylitis (AS) and to analyze whether the rates of hearing loss were different from the control group or not.Öğe İnmeli hastalarda uyku kalitesi ve ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi(Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Akdeniz, Dicle; Em, Serda; Çağlayan, Mehmet; Bozkurt, Mehtap; Oktayoğlu, Pelin; Karakoç, Mehmet; Nas, KemalAmaç: Bu çalışmanın amacı inmeli hastalarda uyku kalitesini değerlendirmek; uyku kalitesi üzerine fonksiyonel durum, emosyonel durum ve motor iyileşmenin etkisini belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Serebrovasküler olaya bağlı inmesi olan 62 hasta ve 62 sağlıklı gönüllü çalışmaya alındı. Çalışma grubunun sosyodemografik verileri ve hastaların klinik bulguları kaydedildi. Fonksiyonel durumu değerlendirmek için Barthel İndeksi (Bİ) ve Fonksiyonel Ambulasyon Sınıflaması kullanıldı. Uyku kalitesi Pittsburgh Uyku Kalitesi indeksi (PUKİ) ile değerlendirilirken, emosyonel durum Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği (HADÖ) ile belirlendi. Fonksiyonel durum, motor bozukluk ve emosyonel durum bağımsız değişkenler olarak alındı ve multipl regresyon analizi uyku kalitesini tahmin etmek için kullanıldı. Bulgular: Hastalarda PUKİ’nin tüm alt skorları ve total skoru kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksekti (p<0.001). Total PUKİ skoru ile HADÖ anksiyete ve depresyon skoru korele idi (p<0.01). Bİ ile PUKİ total skoru arasında da anlamlı negatif korelasyon vardı. Multipl regresyon analizi HADÖ depresyon duygu durumunun uyku kalitesini tahmin etmede en önemli faktör olduğunu gösterdi (p<0.01). Sonuç: Çalışmamız kontrol grubuna göre inme hastalarının uyku kalitesinde bozulma olduğunu gösterdi. Aynı zamanda hastaların emosyonel durumları ve fiziksel disabiliteleri ile uyku kalitesi de ilişkiliydi. Çalışmamıza göre depresyon uyku kalitesini belirleyen en önemli faktör olduğu için özellikle depresyonun erken tanı ve tedavisi ile inmeli hastaların uyku kalitesinin artacağını düşünmekteyiz.Öğe Is there an association between chronic urticaria and fibromyalgia syndrome?(Turkish League Against Rheumatism, 2014) Oktayoğlu, Pelin; Uçmak, Derya; Çağlayan, Mehmet; Uçar, Demet; Bozkurt, Mehtap; Em, Serda; Yazmalar, Levent; Nas, KemalAbstract:Objectives: Chronic urticaria (CU) and fibromyalgia (FM) are different types of diseases with unclear etiopathogeneses but share many clinical and histochemical features. This study aims to make a recognization on these features and examines whether patients with CU are also affected by FM. Patients and methods: Forty patients with CU and 38 healthy controls were enrolled to this study. All of the participants were assessed according to the 1990 American College of Rheumatology (ACR) classification criteria for FM and asked questions regarding the clinical features of FM. The quality of life was assessed by the Nottingham Health Profile (NHP), while the psychological status was evaluated using the Hospital Anxiety and Depression Scale (HADS). Results: The incidence of FM was higher among the patients with CU (32.5%) than the controls (10.5%) (p=0.019). We indicated that the patients with CU suffered restrictions regarding to quality of life as assessed by the NHP. NHP-sleep (p=0.035), NHP-social isolation (p=0.032) and NHP-emotional reaction (p=0.027) scores were significantly higher compared to HCs. The HADS-depression scores were also significantly higher in the patients with CU (p=0.006). The patients with CU and concomitant FM had higher total NHP scores than those without FM (p<0.001). Conclusion: Clinicians must be alerted to the possible coexistence of FM in CU patients. Patients with CU have higher rates of FM than the general population and this results in more restrictions in daily life in these patients than those with CU alone. Therefore, additional treatment protocols may be required to be implicated for the treatment of patients with both CU and FM.Öğe Protrüzyo asetabulinin nadir bir nedeni: Kollajen tip 1 alfa1gen polimorfzmi zemininde gelişen osteoporoz(2014) Bozkurt, Mehtap; Oktayoğlu, Pelin; Nas, Kemal; Aydınol, Belkıs; Çağlayan, MehmetProtrüzyo asetabuli (PA), radyografk incelemede asetabulumun pelvise doğru protrüzyonu şeklinde karşımıza çıkan ve pek çok etyolojiknedene bağlı olarak görülebilen, kalça ağrısının nadir sebeplerinden biridir. Bilateral kalça ağrısıyla polikliniğimize müracaat eden ve primerosteoporoza bağlı PA saptadığımız ve osteoporoza yönelik yapılan gen analizinde kollajen tip 1 alfa 1 (COL1A1) Sp1 bağlanma bölgesindepolimorfzm saptadığımız 20 yaşındaki genç hastamızı olgu olarak sunmayı amaçladık. (Türk Osteoporoz Dergisi 2014;20: 135-6)Öğe Serum prolidase activity in benign joint hypermobility syndrome(BioMed Central Ltd., 2014) Em, Serda; Uçar, Demet; Oktayoǧlu, Pelin; Bozkurt, Mehtap; Çağlayan, Mehmet; Yıldız, İsmail; Evliyaoğlu, Osman; Nas, KemalBackground: Moderate joint laxity is widespread in many joints of he body, and this condition is considered to be caused by an abnormality in the collagen structure. This study was carried out to determine the serum prolidase activity in female patients with benign joint hypermobility syndrome (BJHS), and to evaluate its correlation with their clinical features. Methods. A total of 45 patients with BJHS and 40 healthy controls were included in the study. All of the patients with BJHS met the Beighton diagnostic criteria. All the patients and the control group underwent a comprehensive examination of the locomotor system and took the New York Posture Rating Test. The examination and test results were recorded. Serum prolidase activity was measured in both the groups. Results: Prolidase activity was significantly lower in patients with BJHS (479.52 ± 126.50) compared to the healthy controls (555.97 ± 128.77) (p = 0.007). We found no correlation between serum prolidase activity and Beighton scores or New York rating test scores. On the other hand, mean prolidase activity was significantly lower in patients with pes planus or hyperlordosis compared to those without (p = 0.05, p = 0.03, respectively). We did not find such a correlation with the other clinical features. Conclusions: Significantly lower prolidase activity in patients with BJHS suggests that prolidase may affect the collagen metabolism and cause hyperlaxity.Öğe Tofacitinib kullanımı sonrası gelişen iyatrojenik kaposi sarkomu olgusu(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2023) Sanlı, Ezgi; Fidan, Hasan; Çağlayan, Mehmet; Özekinci, Selver Özşener; Uçmak, DeryaKaposi sarkomu anjioproliferatif bir hastalık olup, dört klinik subtipi vardır: Kaposi sarkomunun; klasik, endemik (Afrika tipi), epidemik (AIDS ilişkili) ve iyatrojenik tip olmak üzere. İyatrojenik Kaposi sarkomu organ transplantasyonu yapılan hastalarda ilk olarak tanımlanmıştır. Daha az sıklıkla romatolojik, hematolojik ve pulmoner hastalık için immünsüpresif tedavi alımına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Sistemik steroid, azatioprin, siklosporin, siklofosfamid,mikofenolat mofetil, leflunomid, metotreksat ve diğer oral immunsupresif ilaçların kullanımı ile bildirilen iyatrojenik Kaposi sarkomu olguları mevcuttur. İmmunsupresif tedavi alan tüm hastalarda Kaposi sarkomunun olabileceği göz önüne alınmalıdır. Tofacitinib romatoid artrit tedavisi için kullanılan oral janus kinaz inhibitörüdür. Spesifik olarak JAK'lara karşı geliştirildiği için hedefe yönelik sentetik ''hastalık modifiye edici ilaç'' olarak adlandırılır. Hastamız romatoid artrit tedavisi için tofacitinib kullanımı sonrası gelişen iyatrojenik Kaposi olgusudur. Tofacitinib ile malignitenin potansiyel riskinin olduğu bilincine varılarak hastalar yakın takip edilmelidir.