Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde akciğer tomografisinde kaviter lezyon bulunan hastaların ayırıcı tanısının retrospektif olarak değerlendirilmesi
Citation
Keskin, S. (2020). Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde akciğer tomografisinde kaviter lezyon bulunan hastaların ayırıcı tanısının retrospektif olarak değerlendirilmesi. Uzmanlık tezi, Dicle Üniversitesi, Diyarbakır.Abstract
Amaç: Akciğerde kaviter lezyonlara yol açan birçok farklı hastalık izlenmektedir. Bunların arasında en sık olarak, akut/ kronik enfeksiyonlar, maligniteler ve kronik sistemik hastalıklaryer almaktadır. Doğru tanı ve tedavinin belirlenmesinde, klinik öykü ve fizik muayene ile birlikte, laboratuar ve radyolojik bulguların da detaylı bir şekilde değerlendirilmesi gereklidir. Erişkin hastalarda görülen yaygın kaviter akciğer hastalıklarınıngeniş bir ayırıcı tanı spektrumuna sahip olması, ayırıcı tanının etkin yapılması ve uygulanacak doğru tedavi şeması bakımından önem kazanmaktadır. Çalışmamızın gelecek adına yapılacak görüntülemelerde kaviter lezyonu olan hastaların ayırıcı tanısının yapılması ve tedavisinin planlanması için yol gösterici nitelikte olması hedeflenmiştir. Materyal-Metod: Retrospektif olarak yürütülmüş olan çalışmamıza 01.06.2016- 31.05.2019 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde çalışılan toraks bilgisayarlı tomagrafi görüntülemelerinde kaviter lezyon raporlanan 144 hasta dahil edildi. Toraks bigisayarlı tomografi raporları, patolojik biyopsi örnek sonuçları, biyokimyasal ve mikrobiyolojik laboratuar örnekleri, epikriz raporlarındaki bilgiler kaydedildi. Hastaların demografik bulguları, tanıları, akciğerdeki kavitelerin özellikleri ve eşlik eden komorbiditeleri ayrıntılı olarak değerlendirildi. Tüm veriler Statistical Packages for the Social Science (SPSS) 21 kullanılarak analiz edildi.İstatistik anlamlılık p < 0.05 olarak kabul edildi. Bulgular: Hastalarımızın 100' ü erkek (% 69,4), 44 'ü kadın (%30,6) idi. Komorbid hastalık olarak 32 hastada (% 22,2) malignite, 26 hastada (% 18,1) kardiyovasküler hastalık, 12 hastada (% 8,3) hipertansiyon ve 9 hastada (% 6,3) diabetes mellitus mevcuttu.Enfeksiyon (% 45) ve malignite (% 40,9) akciğerdeki kaviter lezyonların etiyolojisindeki iki ana neden olarak belirlendi. Maligniteler içinde en sık primer akciğer kanseri % 25, metastatik akciğer kanseri % 15,9 oranda iken, enfeksiyonlar içindeen sırasıyla % 20,8tüberküloz, % 13,2 abse, % 6,3 fungal enfeksiyon ve % 4,9 kist hidatik saptandı. Kavite çapları 16 hastada (% 11,1) 1 cm'in altında, 61 hastada 1-3 cm arasında ve 67 hastada (% 46,5) 3 cm'in üzerinde iken, kavite duvar kalınlıkları 43 hastada (% 29,9) 4 mm'in altında, 75 hastada (% 52,1) 4-16 mm arasında ve 26 hastada (% 18,1)16 mm'nin üzerinde idi. Kavite sınırları genel olarak düzensiz olup (% 91,7 hastada), kaviteler % 67,8 oranla periferik yerleşimli idi. Çalışmamıza alınan hastalarda kavite imajları % 40,3 sağ üst lob; % 32,6 sol üst lob, % 24,3 sol alt lob; % 19,4 sağ alt lob; % 6,3 sağ orta lobda lokalize idi. Hastaların % 56,3'üne pulmoner infiltrasyon, % 48,6'sına atelektazi, % 38,9'una pulmoner nodül, % 32,6'sına bronşiektazi, %27,8'ine tomurcuklu ağaç görünümü, % 27,1'ine plevral efüzyon, % 16'sına lenfadenopati eşlik ettiği saptandı. Çalışmamıza dahil edilen hastaların % 43,1'ine radyolojik, % 29,2'sine histopatolojik, %23,6^sına bakteriyolojik, % 6,3 laboratuar tetkikleri ile, 1 hastaya ise ekokardiografi ile tanı konulmuştur. Akciğerdeki enfeksiyona bağlı kaviter lezyonlar kendi içinde değerlendirildiğinde eş zamanlı malignite varlığı, lenfadenopati, infiltrasyon, atelektazi, tomucuklu ağaç görünümü, nodül eşlik etmesi, solt alt lobda yerleşim göstermesi arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptandı (p=0.023, p=0.011, p<0.001, p=0.007, p=0.004, p=0.003, p=0.018). Akciğerde malignite (primer akciğer tümörü ve akciğer metastazları) varlığına göre incelendiğinde erkek cinsiyet, eşlik eden akciğer dışı malignite varlığı, sol alt lob, lenfadenopati, infiltrasyon, nodül ile istatistiksel olarak anlamlı ilişki gösterildi ( p=0.027, p=0.05, p=0.025, p=0.01, p<0.001, p=0.035 ).Tüberküloz varlığına göre incelendiğinde HIV pozitifliği, sağ alt, sol üst ve sol alt lobta yerleşim göstermesi, infiltrasyon varlığı, tomurcuklu ağaç görünümü, atelektezi, bronşektazi eşlik etmesi ile aralarında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptandı ( p=0.049, p=0.047, p=0.002, p=0.003, p=0.003, p<0.001, p=0.007, p=0.036 ).Vaskülit varlığı ile kadın cinsiyet, romatolojik hastalık arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki gösterildi ( p=0.049, p=0.017). Sonuç: Kaviter akciğer hastalığının nedenini teşhiş etmek, geniş bir tanı yelpazesinin olması ve tanı da invazif girişimlere de gereksinim duyulmasından dolayı oldukça zordur. Akciğerde görülen kaviter lezyonlarda öncelikle enfeksiyon ve malignite akla gelmesi gereklidir. Kavitelerin çoğunlukla santralde olması maligniteleri, periferde olması da enfeksiyon hastalıklarını düşündürmektedir. Çalışmamamızın sonuçları doğrultusunda, akciğerin kaviter hastalıklarının tanısında yol gösterebilecek, daha fazla sayıda vakanın yer aldığı çalışmalara zeminhazırlayabileğini düşünmekteyiz. Objective: There are many different diseases that cause cavitary lesions in the lung. Among these, acute / chronic infections, malignancies and chronic systemic diseases are the most common. Clinical history and physical examination, and laboratory and radiological findings should be evaluated in detail in determining the correct diagnosis and treatment. Common cavitary lung diseases seen in adult patients have a wide spectrum of differential diagnosis and are important in terms of effective differential diagnosis and accurate treatment. It is aimed that our study will be a guide for differential diagnosis and planning of treatment of patients with cavitary lesions in the future. Material-Method: 144 patients with cavitary lesions were evaluated retrospectively in our study, which was carried out retrospectively, in the thorax computed tomography imaging between 01.06.2016-31.05.2019. Thorax computed tomography reports, pathological biopsy sample results, biochemical and microbiological laboratory samples, and information in epicrisis reports were recorded. The demographic findings, diagnoses, features of the cavities in the lung and accompanying comorbidities of the patients were evaluated in detail. All data were analyzed using Statistical Packages for the Social Science (SPSS) 21. Statistical significance was accepted as p <0.05. Results: 100 of our patients were male (69.4%) and 44 were female (30.6%). As comorbid disease, 32 patients (22.2%) had malignancy, 26 patients (18.1%) had cardiovascular disease, 12 patients (8.3%) hypertension, and 9 patients (6.3%) had diabetes mellitus. Infection (45%) and malignancy (40.9%) were identified as the two main causes in the etiology of cavitary lesions in the lung. While the primary lung cancer was 25%, metastatic lung cancer was 15.9% among malignancies, 20.8% tuberculosis, 13.2% abscess, 6.3% fungal infection and 4.9% hydatid cyst were found among infections. Cavity diameters were below 1 cm in 16 patients (11.1%), between 1-3 cm in 61 patients and over 3 cm in 67 patients (46.5%), while cavity wall thicknesses was below 4 mm in 43 patients (29.9%) , between 4-16 mm in 75 patients (52.1%) and above 16 mm in 26 patients (18.1%). Cavity boundaries were generally irregular (in 91.7% of patients), and cavities were located peripherally with a rate of 67.8%. Cavity images in the patients included in our study were 40.3% right upper lobe; 32.6% upper left lobe, 24.3% lower left lobe; 19.4% lower right lobe; 6.3% localized in the right middle lobe. Pulmonary infiltration in 56.3% of patients, atelectasis in 48.6%, pulmonary nodule in 38.9%, bronchiectasis in 32.6%, bud tree appearance in 27.8%, Pleural effusion in 27.1%, lymphadenopathy in 16% was found to be accompanied. 41% of the patients included in our study were diagnosed by radiological examination, 29.2% by histopathological examination, 23.6% by bacteriological examination, 6.3% by laboratory tests and 1 by echocardiography. When the cavitary lesions related to infection in the lung were evaluated in itself, a statistically significant relationship was found between the presence of simultaneous malignancy, lymphadenopathy, infiltration, atelectasis, the appearance of a lobed tree, accompanying the nodule, and the location in the left lower lobe (p = 0.023, p = 0.011, p <0.001 , p = 0.007, p = 0.004, p = 0.003, p = 0.018). When the lung was examined according to the presence of malignancy (primary lung tumor and lung metastases), a statistically significant relationship was shown with male gender, presence of concomitant extrapulmonary malignancy, left lower lobe, lymphadenopathy, infiltration, nodule ( p=0.027, p=0.05, p=0.025, p=0.01, p<0.001, p=0.035 ). When examined according to the presence of tuberculosis, a statistically significant relationship was found between HIV positivity, right lower, left upper and left lower lobes, presence of infiltration, bud tree appearance, atelectomy, and bronchiectasis accompanied (p = 0.049, p = 0.047, p = 0.002 , p = 0.003, p = 0.003, p <0.001, p = 0.007, p = 0.036). A statistically significant relationship was shown between the presence of vasculitis and female gender, rheumatological disease (p = 0.049, p = 0.017). Conclusion: Diagnosing the cause of cavitary lung disease is difficult due to the wide range of diagnosis and the need for invasive procedures. In cavitary lesions seen in the lung, infection and malignancy should be considered first. The fact that the cavities are mostly central, suggest malignancies and the periphery suggests infectious diseases. In line with the results of our study, we think that it can prepare the ground for studies involving more cases that can guide the diagnosis of cavitary diseases of the lung.
Collections
- Tıp Fakültesi Tezler [2167]