Tekin, Alaattin2025-02-222025-02-2220231300-03731304-6810https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/1242174https://hdl.handle.net/11468/30240Antikçağ Yunan dünyasında salt bir düşünce olarak gelişen felsefe, süreç içerisinde filozofla- rın veya bilim adamlarının katkıları sonucu sınırları belirlenmeye çalışılmıştır. Bu hususta felse- fenin ne olduğu sorusu yani mahiyeti ana hatlarıyla tespit edilmeye gayret edilmiştir. Bu sayede filozoflar kendi birikimlerine bağlı kalarak felsefeyi tanımlamışlardır. Konuyla ilgili günümüze intikal eden en eski felsefe tanımları, doğa filozoflarından olan Pythagoras’a atfedilmektedir. Kendisi felsefeye “varlık olması açısından varlıkların bilgisi”, “ilahî ve insanî şeylerin bilgisi” ve “bilgelik (hikmet) sevgisi” gibi tanımlar getirmiştir. Sonraki süreçte Platon, felsefeyi “insanların mümkün olduğu kadar tanrıya benzemeye çalışmaları ve “ölüm için bir eğitim” olarak tarif etmiş, öğrencisi Aristoteles de felsefeyi “sanatların sanatı ve bilimlerin bilimi” şeklinde tanımlamıştır. Mezkûr altı tanım, tespit edebildiğimiz kadarıyla bir bütün halinde Ammonius Hermiae tarafın- dan ele alınmış ve bunlara yönelik değerlendirmelerde bulunulmuştur. Onun tedrisatından geçen öğrencilerin de bu tanımları eserlerinde inceleyerek bu durumu bir gelenek haline getirdiklerini ifade edebiliriz. Söz konusu gelenek İslâm dünyasında Kindî ve özellikle Ebü’l-Ferec Abdullah İbnü’t-Tayyib ile temsil edilmiştir. Bununla birlikte İslâm dünyasında felsefeyle ilgilenen filozof- ların da felsefeyi benzer bir şekilde tanımladıklarını ifade edebiliriz. Genel itibariyle bu altı tanım klasikleşerek felsefeyle ilgilenen her kesim tarafından benimsenmiştir. Biz de bu çalışmamızda felsefeye dair yapılan bu altı tanımı Antikçağdan başlatarak İslâm dünyasına intikalinde ortaya konan süreci ele almaya gayret ettik.trinfo:eu-repo/semantics/openAccessAristotelesPlatonPythagorasFelsefî tanımlarAmmonius HermiaeEbü’l-Ferec Abdullah İbnü’t-TayyibAntikçağdan İslâm Dünyasına Tevarüs Eden Felsefî TanımlarArticle3436917041242174