Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Özmen, Şehmus" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    2001-2007 döneminde nefrotik sendromlu 52 hastanın analizi
    (2008) Özmen, Şehmus; Danış, Ramazan; Akın, Davut
    Glomerülonefritlerin (GN) sıklıklarındaki dağılım coğrafi bölge ve gelişmişlik derecesine göre değişebilmektedir. 2001-2007 döneminde Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji bölümüne başvuran 152 nefrotik sendromlu (NS) hasta geriye dönük olarak incelendi. 152 hastanın 76’sı (%50) kadın, 76’sı (%50) erkekti. Yaş ortalamaları 36.30 ± 16.5 olarak bulundu. Hastalardan 106’sının (%69.7) doku tanısına ulaşıldı. Primer GN’li hastaların dağılımı; membranöz GN (MGN) %28, membranoproliferatif GN (MPGN) %24, fokal segmental glomerüloskleroz (FSGS) %22.7 ile en sık tanı alan GN’lerdi. Sonuç olarak NS tanısı ile yapılan biyopsilerde en sık primer GN’nin MGN olduğu tespit edildi. MPGN gelişmiş ülkelerde azalmakta, bölgemizde de azalmaklabirlikte hâlâ yaygı nlığını korumaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Adult nephrotic syndrome with spontaneous bacterial peritonitis
    (Elsevier (Singapore) Pte Ltd, 2005) Daniş, Ramazan; Özmen, Şehmus; Yılmaz, Şerif; Yazanel, Orhan
    The association of spontaneous bacterial peritonitis with nephrotic syndrome is common in children, but it is extremely rare in adults. Only 14 cases have been reported in the literature. We report two adult cases who developed spontaneous bacterial peritonitis during a course of nephrotic syndrome, and describe the clinical and laboratory findings. Both patients had renal failure at admission and had a diagnosis of nephrotic syndrome due to amyloidosis before the development of peritonitis. The causative agent could not be isolated from ascitic fluid culture in either patient.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Glomerülonefritli hastalarda spot idrar protein kreatinin oranının, günlük proteinüri miktarının belirlenmesindeki rolü
    (2017) Özmen, Şehmus; Yılmaz, Mehmet Emin
    Giriş: İdrardaki protein miktarının belirlenmesi böbrek hastalıklarının tanısında, tedavi etkinliğini belirlemede ve prognozu değerlendirmede sıklıkla kullanılmaktadır. Çalışmamızda farklı tip glomerülonefritli hastalarda prospektif olarak spot idrar protein/kreatinin oranının proteinüri miktarını belirlemedeki doğruluğunu araştırmayı amaçladık. Gereç ve yöntem: Spot idrar protein/kreatinin oranı (sPr/Kr) ve 24 saatlik Proteinüri arasında korelasyon 38 erişkin hastada tedavi öncesi ve sonrasında değerlendirildi. SPr/Kr’nin 24 saatlik idrardaki bazı proteinüri miktarlarını (0,3 ve 3gram/gün) belirlemedeki rolü ROCanalizi ile araştırıldı. Bulgular: Hem tedavi öncesi ve sonrasındaki değerlendirmede sPr/Kr ve 24 saatlik idrardaki protein arasında yüksek korelasyona sahip doğrusal bir ilişki vardı (p<0,0001). Hastaların proteinüri miktarı arttıkça iki yöntem arasındaki sapmanın arttığı görüldü. Düşük kreatinin atılımına sahip hastalarda yüksek proteinürili durumunda görülen sapmanın yüksek kreatinin atılımına sahip hastalara oranla daha fazla olduğu izlendi. ROC eğrisi analizinde sPr/Kr oranların 24 saatlik idrardaki proteini belirlemede eğri altında kalan alan tedavi öncesi ve sonrası 0,3 ve 3 gram/gün eşik değerleri için >0,95 bulundu. Tartışma: sPr/Kr oranların 24 saatlik idrardaki proteine alternatif olarak kullanılabilir. Ancak yüksek proteinürisi olan hastalarda test güvenilir değildir. Düşük kreatinin atılımına sahip hastalarda testin doğruluğunun aydınlatılmasıgereklidir. Anahtarsözcükler:Proteinüri,idrarprotein/kreatininoranı, Glomerülonefrit.
  • [ X ]
    Öğe
    İki lingual tiroid olgusu
    (2005) Özmen, Şehmus; Akgül, Cihan; Nazaroğlu, Hasan; Şenol, Ayhan
    Lingual tiroid, tiroid bezinin dil foramen çekumundan aşağı inmesindeki yetersizliğe bağlı olarak tiroglossal kanal trakti boyunca ektopik tiroid dokusu kalmasıdır. Dil en sık yerleşim yeridir. Biz, biri asemptomatik ve diğerinde ise basıya bağlı bulguları olan ve her ikisinde de subklinik hipotiroidizm bulunan iki lingual tiroid olgusunu klinik, laboratuar ve görüntüleme bulguları ile sunduk.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Lupus nefritinde güncel tedavi
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Akın, Davut; Özmen, Şehmus; Danış, Ramazan
    Sistemik lupus eritematoz (SLE)’ta, böbrek tutulumu, morbidite ve mortaliteyi anlamlı derecede arttıran sık ve ciddi bir komplikasyondur. Ancak böbrek tutulumunda optimal tedavi halen tartışmalıdır. Tedavi İmmünolojik ve immünolojik olmayan tedavi olarak iki grupta incelenir. İmmünolojik olmayan tedavi; antihipertansif, antiproteinürik ve antihiperlipidemik tedaviden oluşur. İmmünolojik tedavi ise 2003 yılında International Society of Nephrology/Renal Pathology Society (ISN/RPS)’in düzenlediği klasifikasyona göre başlangıç ve idame tedavi şeklinde düzenlenir. Yeni uygulanan mikofenolat mofetil (MMF) ile hem başlangıç hem de idame tedavide yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır. Bu yazıda yeni tedavi seçeneklerinin etkinliği, tedavide sık olarak kullanılan ilaçların etkinliğiyle birlikte tartışıldı. Sonuç olarak, ISN/RPS’deki klasifikasyona göre tedavi düzenlenmektedir. Ancak hastanın klinik ve laboratuar bulguları dikkate alınarak tedavinin şekillendirilmesi gerekmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Predictive factors of cardiovascular disease in patients on maintenance hemodialysis
    (Wiley, 2008) Danış, Ramazan; Özmen, Şehmus; Akın, Davut; Çelik, Fatma; Yazanel, Orhan; 0000-0003-1492-9681; 0000-0002-9567-7940
    OBJECTIVE: The purpose of this study was to identify the role of the methylenetetrahydrofolate reductase (MTHFR) gene mutation and other predictive factors of cardiovascular disease (CVD) in patients on maintenance hemodialysis. METHODS: A total of 144 patients with end-stage renal disease (ESRD) undergoing maintenance hemodialysis for at least 6 months were recruited. The mean age of patients was 44.84 +/- 16.23 years. Serum folate, vitamin B12, homocysteine (tHcy), albumin, lipids, MTHFR C677T mutation, and smoking habits were analyzed relative to the presence of CVD. RESULTS: Forty-two of the 144 patients (29.1%) had CVD. Mean age, duration of dialysis, body mass index, CRP, Kt/V, male sex, diabetes mellitus, and currently smoking were found to be significantly higher in patients with CVD than in those without CVD (p 0.05). The means of serum folate, vitamin B12, tHcy, albumin, and percentage of past smokers were not significant (p 0.05). MTHFR C677T mutation was not found to be associated with CVD risk factors. The mean differences in tHcy levels between the TT and CC and the CT and CC genotype allele groups were significant. CONCLUSION: We recommend that duration of ESRD and CRIP predictors with traditional risk factors be taken into account when examining CVD. We suggest that if patients with ESRD have normal B12 and folate levels, abnormal tHcy level and tHcy metabolism are not risk factors for CVD in patients with ESRD. We do not recommend evaluation of the MTHFR C677T mutation and tHcy level in maintenance hemodialysis patients. The discriminative ability of risk predictors in CVD found in the study present new ideas for researchers studying this subject.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Spontan bakteriyel peritonit tedavisinde iki farklı sefotaksim dozunun karşılaştırılması
    (2016) Özmen, Şehmus; Canoruç, Fikri
    GİRİŞ Siroz kronik karaciğer hastalığının son evresidir ve anatomik olarak karaciğerde yaygın fıbroz ve nodul oluşumu olarak tanımlanabilir. Siroz komplikasyonları parankim disfonksiyonuna, portal hipertansiyona veya her ikisine bağlı gelişebilir. Varis kanaması, asit gelişimi, spontan bakteriyel peritonit, hepatorenal sendrom, hepatik ensefalopati ve hepatoselüler karsinom gelişimi gibi komplikasyonlar yüksek mortaliteyle ilişkilidir. Spontan bakteriyel peritonit, asiti olan siroz hastalarının sık ve ciddi bir komplikasyonudur. Sefotaksim, spontan bakteriyel peritonit tedavisinde en fazla çalışılmış antibiyotik olup, International Ascites Club tarafından ampirik tedavi için minimum 5 gün süreyle 2gr/12 saat dozunda önerilmiştir. Spontan bakteriyel peritonit tedavisinde sefotaksimin diğer enfeksiyonlardaki dozlardan daha düşük dozlarda etkili olması beklenebilir. Çünkü sirozlu hastalarda sefotaksim atılımı azalır, spontan bakteriyel peritonit sıklıkla ilerlemiş siroz olgularında gelişir ve diğer enfeksiyonlara spontan bakteriyel peritonit daha düşük bakteri yüklüdür. Çalışmamızda spontan bakteriyel peritonit tedavisinde iki farklı sefotaksim dozunu karşılaştırdık. MATERYAL VE METOD Karşılaştırmalı, prospektif ve randomize çalışmamıza Haziran 2003 ile Temmuz 2004 arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalına başvuran ve spontan bakteriyel peritonit tanısı alan 36 hasta (16 kadın, 20 erkek) alındı. Hastalar, günde 2 gram (19 kişi Grup I) ile günde 4 gram (17 kişi Grup II) sefotaksim alanlar olmak üzere iki gruba randomize edildi. Tedavi grupları bazal değerler (demografik, biyokimyasal, etyolojik, siroz evresi, vs..), gelişen komplikasyonlar ve hastane içi mortalite açılarından karşılaştırıldı. Sonuçlar ortalama ± SD olarak ifade edildi. Ortalamalar için Student's t-test, frekans dağılımları için Chi-square değerleri kullanıldı. p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. SONUÇLAR Asit sıvısı kültürlerinde üreme oranı %33.3 olarak saptandı E.coli %50 ile ile en fazla üretilen bakteri idi. Grup l'de 5 ve Grup ll'de 6 olmak üzere toplam 11 hastada (%30.6) hepatorenal sendrom gelişti. Spontan bakteriyel peritonit infeksiyon rezolüsyonu grup I de %89.5, grup II de ise %82.4 olarak saptandı. 42 Tedavi süresi Grup l'de 5,5± 1,6 gün iken Grup II'de 5,6± 2,4 gün hesaplandı. Otuz altı hastanın 9'unda (%25) hastane içi ölüm gerçekleşti. Multivariant analizde hastanın bilinç değişikliği yakınmasıyla başvurması (p=0.038), alanin-amino- transferaz yüksekliği (p=0.034) ve sistolik (p=0.005), diyastolik (p=0.005) ve ortalama arter basınçlarının (p=0.004) düşük olması mortalite ile ilişkili bulundu. İki grup arasında hastane içi mortalite, hepatorenal sendrom gelişimi, ensefalopati gelişimi, infeksiyon rezolüsyonu ve tedavi süresi açısından fark saptanmadı (p>0.05). TARTIŞMA Günde 2 gram ile 4 gram sefotaksim tedavisi arasında mortalite ve komplikasyon gelişimi açısından fark bulunmadı. Spontan bakteriyel peritonit tedavisinde kullanılan antibiyotiklerin çoğu yüksek oranda enfeksiyon sağaltımı sağlamaktadır. Böylece etkinlikleri benzer olan bu protokoller arasında maliyet önem kazanmaktadır. Spontan bakteriyel peritonit için 2 gram/gün sefotaksim tedavisi (ortalama 5 gün) yeterlidir ve daha ucuzdur.
  • [ X ]
    Öğe
    Spontan bakteriyel peritonitli hastalarda asit kültür sonuçları ve klinik özellikler
    (2005) Yılmaz, Şerif; Özmen, Şehmus; Danış, Ramazan; Altıntaş, Abdullah; Bayan, Kadim
    Giriş ve amaç: Klinik spontan bakteriyel peritonit (SBP) özelliklerine ve yüksek asit PNL sayılarına sahip hastaların asit kültürlerinin önemli kıs­mında etken izole edilememektedir. Bu çalışmada spontan bakteriyel pe­ritonit klinik ve laboratuvar özellikleriyle başvuran hastalan başvuru ve prognostik özelliklerini asit kültüründe elde edilen üreme sonuçlarına gö­re karşılaştırdık. Gereç ve yöntem: Prospektif çalışmamıza Gastroente­roloji Bilim Dalımıza başvuran 40 SBP hastası (17 kadın, 23 erkek) da­hil edildi. Asit kültürü pozitif ve negatif saptanan hastalar bazal değerler, gelişen komplikasyonlar ve hastane içi mortalite açılarından karşılaştırıl­dı. Bulgular: Çalışmaya alınan hastaların 17'si kadın (%42.5) 23'ü erkek (%57.5) idi. Asit sıvısı kültürlerinde üreme oranı %35 olarak saptandı. E. coli %57 ile en fazla üretilen bakteri idi. Hastalar asit sıvısı kültürlerinde üreme durumuna bakılarak iki gruba ayrıldı. Bu gruplar arasında bazal değerler, hastane içi mortalite HRS ve infeksiyon rezolusyonu açısından anlamlı fark bulunamadı. Sonuç: Asit kültürlerinde üreme oranlarımız li­teratürden daha düşüktür. Ama en sık üretilen bakteriler açısından litera­türle uyumludur. Çalışmamız kültür negatif nötrositik asit ve kültür pozi­tif SBP'li olgular arasında komplikasyonlar, prognoz, klinik ve laboratu­var bulgular açısından arada fark olmadığını desteklemektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Spontaneous coronary artery dissection during hemodialysis in the post-abortion period
    (2008) İltümür, Kenan; Karahan, Zülküf; Özmen, Şehmus; Danış, Ramazan; Toprak, Nizamettin
    Spontaneous coronary dissection (SCAD) is an unusual cause of acute myocardial infarction with complex pathophysiology. We present a case of acute inferior myocardial infarction resulting from spontaneous coronary artery dissection of the right coronary artery in a 33-year-old woman during the hemodialysis due to a recent abortion and consequent curettage at first trimester of her pregnancy. This report describes a previously healthy woman without traditional cardiovascular risk factors who presented with an acute inferior myocardial infarction. Spontaneous coronary artery dissection (SCAD) should be considered as a cause of the acute myocardial infarction in young patients without traditional risk factors for coronary artery disease, in females in the both peri-partum and post-abortion period.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Unusual presentation of eosinophilic fasciitis: Two case reports and a review of the literature
    (2010) Danış, Ramazan; Akbulut, Sami; Altıntaş, Abdullah; Özmen, Şehmus; Özmen, Cihan Akgül
    Introduction. Eosinophilic fasciitis is an uncommon disorder with unknown etiology and a poorly understood pathogenesis. We present the cases of two patients with eosinophilic fasciitis with unusual presentation, and describe the clinical characteristics and laboratory findings related to them. Case presentation. The first case involves a 29-year-old Turkish man admitted with pain, edema and induration of his right-upper and left-lower limbs. Unilateral edema and stiffness with prominent pretibial edema was noted upon physical examination. A high eosinophil count was found on the peripheral smear. The second case involves a 63-year-old Turkish man who had pain, edema, erythema, and itching on his upper and lower extremities, which developed after strenuous physical activity. He had cervical lymphadenopathy and polyarthritis upon physical examination, and rheumatoid factor and antinuclear antibody upon laboratory examination. Conclusion. Eosinophilic fasciitis can present with various symptoms. When patients exhibit eosinophilia, arthralgia and myalgia, eosinophilic fasciitis should be considered as a possible diagnosis.

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim